Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/393 E. 2021/182 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/393
KARAR NO : 2021/182

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/08/2018
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 14 Ekim 2016 tarihinde … Ticaret Siciline tescil edilerek faaliyetlerine başladığını, çekirdek unvanı olması sebebiyle “…” kelimesinin Türk Patent ve Marka Kurumu (“TPE”) nezdinde … ve … numaralı başvurular ile kendi lehine marka olarak tescilini yaptırdığını ve bu marka üzerinde münhasır kullanım hakkı olduğunu, davalı şirketin ise müvekkili şirketten sonra 3 Ocak 2017 tarihinde kurulduğunu, davalı şirketin münferit yetkili müdürü olan diğer davalının müvekkiline ait markanın unvansal kullanımının ötesinde marka olarak davacının izni olmadan davacının faaliyet alanları ile aynı faaliyet alanlarında kullanarak davacının marka hakkına tecavüz ettiğini ve bu eylemlerine devam ettiğini, davalıların, şirketin internet sitesini (…) unvansal kullanım olmaksızın sadece “…” başlığı altında açtıklarını, ayrıca şirketin internet sitesinin farklı yerlerinde ve davalının faaliyetleri esnasında davacının markası “…”ü logo olarak farklı yerlerde kullandıklarını ve bu suretle ticari kazanç elde ettiklerini, davalıların davacı ile benzer şekilde danışmanlık alanında faaliyet gösterdiklerini, davalıların “…” markasını izinsiz kullanımlarının davacının müşterileri nezdinde iltibas yarattığını ve davalıların bu surette haksız kazanç sağladıklarını,, davalıların ayrıca “www …. ” internet sitesi üzerinden “…”markası altında özel eğitim vererek ticari kazanç sağladıklarını, “…” markasını (dosyalar vs. gibi) promosyon malzemeleri üzerine bastırarak da kullandıklarını, sosyal medya mecralarında “…” markasını izinsiz olarak kullanarak faaliyet gösterdiklerini, davalı şirket müdürü olan diğer davalı …’in “…” markası altında izinsiz kitaplar bastırıp satışa sunduğunu, davalıların davacı müvekkilinin markasına aynı sınıflarda izinsiz bir şekilde kullandıklarını, müvekkili şirketin kendisini davalı şirket ile karıştıran birçok müşterisine ayrıca açıklama yapma gereği duyduğunu ve ticari itibarının zarar gördüğünü, zedelenen ticari itibarını onarmak için maddi harcamalar yaptığını, ek çaba ve emek harcadığından bahisle, davalıların ticari faaliyetlerinde “…” markasını kullanmalarının yasaklanmasına karar verilmesi suretiyle tecavüzün durdurulmasına, davalıların …- … dahil internet sitleerine ve tüm alt internet sitelerine, … ve … dahil sosyal medya hesaplarına erişimin durdurulması ve davalıların “…” markası altında faaliyet gösterdikleri şeklinde yanıltıcı ifadelerin arama motorlarından kaldırılmasına karar verilmesi suretiyle tecavüzün kaldırılmasına, davalıların “…” markası altında bastırdıkları tüm promosyon materyallerine el konulmasına ve imhasına karar verilmesini, davalı …’in “…” markası altında bastırdığı kitapların toplanması ve basılacak sonraki kitapların “…” markası altında basımının durdurulmasına, davalı şirketin ticaret unvanında “…” markasını kullanmasının yasaklanması ve ticaret unvanının sicilden terkinine, tecavüz sayılan fiiller nedeniyle davacı şirketin yoksun kaldığı kazanç dahil fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesini, talep ve dava ettiği, maddi ve manevi zararlarının tazmini için 20.000 TL talep ettiği, 22.02.2021 tarihli dilekçesi ile SMK mad. 151/ıV hükmü gözününde bulundurularak dava tarihi itibariyle maddi tazminat tutarı olarak 180.000 TLnin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile, manevi zararlar kapsamında dava tarihi itibariyle 2.000 TLnin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davacının iddiasının aksine, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Yasasının 29. maddesinde tanımlanan Marka Hakkına Tecavüz eylemlerinde kesinlikle bulunmadıklarını, müvekkili şirketin, “…” markasını, T.C. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan 11.01.2017 tarihinde, … sayılı 36 Hizmet Sınıfından ve ON YIL süre ile geçerli olmak üzere kendi adına tescil ettirdiğini ve bugüne kadar bu tescil kapsamında bu markayı kullanıp hizmet verdiğini, müvekkillerinin davacının Marka Hakkına Tecavüz etmesi söz konusu olmadığını, davacının iddialarının temelsiz olduğunu, davacının müvekkilimin marka başvurusunun Kurumca kabul edildiğinin Bültende yayınlanmasından sonra (6769 sayılı Yasanın 18. maddesinde öngörülen) İKİ AYLIK süre içerisinde herhangi bir itirazda da bulunmadığını, süresi içerisinde itiraz edilmeyen marka başvurusuna marka tecavüzü bulunulduğu iddiasını ileri sürmesinin kötü niyet olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 12.09.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesi ile davalı şirkete ait … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğünü talep ettiği, davanın dava dilekçesinde markaya tecavüz olarak açıldığı talep olunan maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerin net olmadığı anlaşıldığından Mahkememizce 21.03.2019 tarihinde yapılan duruşmada verilen ara kararında” Davacı vekiline dava dilekçesindeki taleplerini netleştirebilmesi ve hükümsüzlük talebine ilişkin olarak usulünce mahkememize iletmesi ya da yeni bir dava açarak birleştirme taleplerinin iletebilmesi için bir aylık kesin süre verilmesine…” karar verildiği, davacı vekilinin süresi içerisinde belirtilen hususlarda … 1.FSHHM’nin … esas sayılı dosyası ile dava açtığı anlaşılmıştır.
Birleşen … 1.FSHHM’nin … ESAS-… karar sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı şirket markasının müvekkili şirketin markasından daha sonra tescil edildiğini, davacı şirketin … sayılı “…” markasının tescil tarihinin 26 Ekim 2016 olduğunu, davalı şirketin … sayılı “…” ibareli markasının tescil tarihinin 11 Ocak 2017 olduğunu, davalı şirket markasının müvekkili şirketin markasına ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğundan bahisle davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 12.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;Davacıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” internet web sitesinin kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 12.01.2017 tarihinin kayıt olunduğu ve alan adı sahibinin “…” davalıya ait olduğu, davalıya ait “…” internet sitesinin içeriği incelendiğinde “… akademi” ibareli kitapların satışlarının yapıldığı, davalıya ait olduğu belirtilen internet web sitesinin “…” Alan Adı (Domain) URL adresinde açık ve faaliyette olmadığı, güncel olarak internet sitesinin bulunmadığı, davalının SMK 151/2-b maddesi hükümlerince hesaplanan maddi tazminat tutarının 156.879,96 TL olduğu, davalının eyleminin SMK m.7 ve m.29 uyarınca tescilli markaya tecavüz teşkil edeceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
23.05.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle”.. Davacının markasının tescilli olduğu hizmetler ile davalı markasının tescili olduğu hizmetlerin benzer olduğu, davacı markasının “hukuk hizmetleri” bakımından tescilli bulunduğu dikkate alındığında, mali hukuka ve vergi hukukuna ilişkin hizmetlerin davacı markasının tescil kapsamında kaldığı, davalı tarafın marka tescilinin kapsamı dışında eğitim hizmetleri alanında da faaliyette bulunduğu, ancak bu hizmetler bakımından davacının marka tescili bulunmaması sebebiyle davacının markasına tecavüz oluşturmadığı, … ve TÜRK kelimelerinin danışmanlık hizmeti bakımından son derece zayıf ayırt ediciliğe sahip bulunduğu, davacı ve davalı markalarının ayniyet sayılabilecek bir benzerlikte olduğu, ortalama bir kullanıcının her iki marka arasındaki farkı anlamasının mümkün olmadığı, davacı markası her ne kadar zayıf bir marka da olsa, davalı markasının aynı ibareleri davacı gibi birleştirerek markasında kullanmasının SMK m.6/I uyarınca karıştırılma tehlikesi taşıdığı, davalı tarafın Instagramda bulunan görselleri incelendiğinde … ve … ibarelerini eğitim faaliyetlerinde kullandığı, davalının bu kullanımlarının davacı markasının tescil edildiği hizmetler kapsamında olmadığı, kendi marka tescil kapsamında olan kullanımlar olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Asıl dava 6769 Sayılı Kanun kapsamında açılmış, marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve bundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkin, birleşen dava markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir.
Mahkememizce TPMK kayıtları celp edilmiş, kayıtların incelenmesinde; davacı adına kayıtlı …numaralı “…” kelime markasmm 35.smıfta ve 45. Sınıfta yer alan; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve malî müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Hukuki hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil). Güvenlik hizmetleri. Evlendirme büroları hizmetleri. Cenaze hizmetleri. Giysi kiralama hizmetleri. Yangın söndürme hizmetleri. Refakat etme hizmetleri. İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri.” bakımından 6769 Sayılı Smai Mülkiyet Kanununa göre başvuru tarihi olan 26.10.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescilli olup, marka koruma süresi içerisinde olduğu görülmüştür.
Davalı adına kayıtlı … numaralı “…” kelime markasının 36.sınıfta yer alan “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri” bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa göre başvuru tarihi olan 11.01.2017 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescilli olup, marka koruma süresi içerisinde olduğu görülmüştür.
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.FSHHM’NİN 2019/105 ESAS, 2019/154 KARAR SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN HÜKÜMSÜZLÜK İDDİALARININ DEĞERLENDİRMESİ
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Mal ve Hizmetlerin Aynı Ya Da Benzer Olup Olmadığı Yönünden Yapılan İnceleme
Karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda da karıştırılma tehlikesi söz konusu olabilir
Nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin “benzer” olarak değedendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu yönde değrelendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırılmalsı ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır. Mal ve hizmetlerin benzediği veya ilişkilendirilebilir niteliği literatüre ve genel kabullere göre; “Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve olanlarının benzerliği, mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, malların fiziksel görünümünün benzerliği, mal ve hizmetlerin ticari pazar ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmalsından kaynaklanan benzerlik, mallarıln mağazalarında aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklananbenzerlik” durumlarında ortaya çıkabilir.
Firmaların hizmet verdiği kitle özel bir tüketici grubu ya da uzmanlık/ihtisas sahibi bir tüketici grubu değildir. Bu sebeple ortalama tüketicinin dikkate alınması gerekmektedir. SMK M.6/1’de belirtilen nispi red sebepleri değerlendirilirken, ilgili sektördeki ortalama tüketici algıları dikkate alınmaktadır. Bu tüketici modeli, kural olarak alışveriş sırasında çok vakit harcayan, inceden inceye araştıran karşılaştıran bir tüketii anlamına gelmemekte, ancak bilgisi olan ve malı daha önce almış, kullanmış veya bilen bir tüketici olarak kabul edilmektedir (İlhami Güneş, Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları/Haksız Rekabet Davaları isimli eserinde sf.145-146).
Davacı ve davalı tarafa ait tescilli markaların tescil edildiği hizmetler karşılaştırıldığında, her iki markanın da benzer nitelikteki hizmetler bakımından tescil edildiği görülmektedir. Davacı markasının tescil edildiği “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri,., ithalat-ihracat acente hizmetleri… Hukuki hizmetler” gibi hizmetler ile davalının markasını tescil ettirdiği hizmetler, SMK m.6/I’de ifade edilen halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilebilecektir. Söz konusu hizmetler benzer ticari faaliyette bulunan kişilerin yine benzer nitelikteki sorunlarının çözümüne yönelik hizmetlerdir. Bu tür hizmetleri alan ortalama kullanıcılar, aralarında benzerlik bulunan bu tür hizmetleri veren şirketler arasında bir ilişki bulunduğunu düşünebilecektir. Bu sebeple davacı markasının tescil edildiği özellikle belirtilen hizmetler dikkate alındığında davalı markasının tescil edildiği hizmetler ile benzer nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; davalı taraf davacı markasmda kullanılan ibare ile aynı sayılabilecek bir ibareyi, yine davacının markasının tescilli bulunduğu hizmetler ile benzer nitelikteki hizmetler bakımından tescil ettirmiştir.Davacı markası her ne kadar zayıf bir marka da olsa, davalı markasının aynı ibareleri davacı gibi birleştirerek markasmda kullanmasının SMK m.6/I uyarmca karıştırılma tehlikesi taşıdığı kanaatine ulaşılmıştır. Davacı markası, tescil edilen hizmetler bakımından kavramsal bir anlam taşımaktadır ve tasviri niteliktedir. Bu sebeple ayırt edici gücü son derece zayıftır. Ancak davacı markasının aynı şekilde kullanıldığı ve davalı tarafından bu markaya ayırt edici hiçbir ekleme yapılmadığı dikkate alındığında SMK m.6 ve 25 uyarmca hükümsüzlük şartlarının somut olay bakımından oluştuğu sonucuna varılmıştır.
MARKAYA TECAVÜZ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. Maddede düzenlenmektedir. 7. maddede “marka tescilinden doğan haklann kapsamı ve istisnaları” başlığı altında marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmakta, 29. maddede ise “marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” düzenlenmektedir. Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken, 7. Madde ile 29. Maddenin birlikte dikkate almması gereklidir. Tecavüz, bir haksız fiildir. Tecavüzün varlığı için SMK’da belirtilen eylemin gerçekleşmiş olması ve somut olayda hukuka uygunluk sebeplerinden birinin mevcut bulunmaması gereklidir.
Tescilli bir markanın, sahibinin izni olmaksızın kullanılması veya o markayı taşıyan mal ve hizmetlerin, tecavüzün bilinmesine rağmen pazarlanması, stoklanması, satış için teklif edilmesi, ihracı, ithali ya da tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığının bildirilmesinden kaçınılması, tecavüz olarak tanımlanmıştır ( Tekinalp, Ü.: Fikrî Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 491).
Her ne kadar 12/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda davalı eyleminin SMK MD. 7 ve 29 uyarınca tescilli markaya tecavüz oluşturacağına ilişkin rapor tanzim edilmiş ise de;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca davacının markaya tecavüz iddiasının keza iltibas değerlendirmesi hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan bilirkişilerin hukuki görüşleri taktiri delil niteliğinde olup, tüm deliller marka hukuku ve haksız rekabet hukuku ilkelerine göre Mahkememizce çözümleneceğinden mahkememiz gerekçeli kararında hükmün dayanakları açıklanmıştır.
Marka hukukunda yapılacak incelemelerde inceleme kapsamını daraltacak veyahut genişletecek kriterler bulunmaktadır. Bunlardan biri de güçlü marka ve zayıf marka ayrımıdır. Her ne kadar kanun kapsamında bu yönde bir ayrıma gidilmemiş dahi olsa öncelikle yabancı doktrin görüşleri doğrultusunda zayıf marka(schwache Marke) kavramı oluşturulmuş, sonrasında yerli doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları ile işbu fiili ayrım hukukumuza kazandırılmıştır.
Günlük hayatta sıklıkla kullanılan kelime ve işaretler sınırlı düzeyde ayırt ediciliğe sahip olabileceklerdir. Şöyle ki, “Ahmet” kelimesinin marka patentini alan bir kişi tanınmış bir marka haline gelse dahi benzer ve yakın kullanımlara katlanmak zorunda kalacaktır. Çünkü tescili istenen kelime Türk milleti tarafından sürekli bir biçimde kullanılan, kolaylıkla akla gelebilecek ve ayrıştırıcılığı olmayan bir kelimedir. Ancak … güçlü bir markadır; çünkü özgündür, günlük kullanımda yer almamaktadır ve bir işletme açılmak istendiğinde akla gelebilecek nitelikten çok uzaktır.
”Marka korumasının kapsamını genişleten hâller gibi daraltan hâller de ayırt edicilik kavramıyla ilgilidir. Bu bağlamda korumanın kapsamının daraldığı, marka sahibinin üçüncü kişilerin benzer veya yakın kullanımlarına katlanma zorunluluğunun doğduğu hâl “zayıf marka” ihtimâlidir.(…) Zayıf markalara, özgün markaların aksine benzer mal veya hizmetleri ya da tanınmış markanın aksine farklı mal veya hizmetleri kapsayacak biçimde koruma sağlamak olanaklı değildir. Zayıf bir marka tescil ettiren kişi, o işaret ile normal koşullarda iltibas oluşturabilecek benzer işaretlerin üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına katlanmak durumundadır. ” (Markanın Koruma Kapsamının Belirlenmesinde Ayırt Edicilik Gücünün Etkisi Ve Tanınmış Markanın Zayıf Unsurunun Durumu-… Kararları Yönünden Bir İnceleme – Arş. Gör. Dr. İfakat BALIK* • Arş.Gör. İbrahim BEKTAŞ)
İşbu nedenlerle marka hakkına tecavüzün koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında ilk olarak değerlendirilmesi gereken, belki de en önemli unsur markanın ayırt edicilik kapsamında kuvvetli bir marka olup olmadığıdır. Somut olaydaki “…” markası açısından bu yönde bir ayrıma gidildiği takdirde markanın güçlü bir marka olmadığı, halkın günlük kullanımında sıkça geçen bir kelime olduğu, bu nedenle de bir ayrıştırıcılığa sahip olmadığı görülmektedir. Davacı markası …, davalı markası ise … ibaresinden oluşmaktadır. U ve Ü harflerinin hiçbir anlam değişikliğine sebep olmayan somut olaydaki kullanımları arasında marka hukuku bakımından bir fark bulunmamaktadır. İngilizcede Ü harfi bulunmaması sebebiyle Ü harfi ile oluşturulan birçok marka U harfi ile kullanılmakta ve bu kullanımlar da o marka kapsamında gerçekleşen kullanımlar olarak değerlendirilmektedir. Bu sebeple davacı ve davalı markalarmm ayniyet sayılabilecek bir benzerlikte olduğu söylenebilir. Ortalama bir kullanıcının her iki marka arasındaki farkı anlamasmm mümkün olmadığı izahtan varestedir. … ibaresi Türkçe danışmanlık kavramı merkezli anlamlar taşıyan kelimelerin, anlaşılabilir derecede çoğunluğunu oluşturan harflerdir. Markalarm tescil edildiği danışmanlık hizmetleri bakımından güçlü bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı açıktır. Bu anlamda tesadüfen seçilebilecek bir ibare olamayacağı söylenemeyecektir. Bu tür ibareler tescil edilen hizmetler bakımından genel kavramlar olması sebebiyle ilgi ve talep görmektedir. Eğitim hizmetleri bakımından EDU kelimesi birçok farklı platformda kullanıldığı gibi, … kelimesi de danışmanlık bakımmdan aynı düzeyde kullanım yaygınlığına sahiptir. Bu sebeple dava konusu hizmetler bakımmdan son derece zayıf ayırt ediciliğe sahiptir, Türk kelimesinin bu ülkedeki ayırt edici gücü ve kullanım yaygınlığı dikkate alındığında, içerisinde yer aldığı marka bütünlerine farklı bir ayırt edicilik katmadığı açıktır.
Bir diğer husus ise davalıya ait tescilli “…” ibareli markanın tescile uygun olarak kullanılıp kullanılmadığına ilişkindir.Davalı tarafın kullanımlarının gerçekleştiği www. …. com internet sitesi incelendiğinde, davalı tarafın tescilli markası … ibaresini tescil edildiği şekli ile gümrük işleri ile bağlantılı birçok hizmet bakımından kullanıldığı görülmektedir. .Davalı taraf marka tescilinin kapsamı dışında eğitim hizmetleri alanında da faaliyette bulunmaktadır. Ancak bu hizmetler bakımından davacının marka tescili bulunmaması sebebiyle davalının bu hususta zaten marka hakkına tecavüz oluşturmadığı açıktır. Diğer yandan her ne kadar yukarıda belirtildiği üzere davacı ile davalıya ait mal ve hizmet grupları birbirine benzer ise de, tescilli markaya dayalı kullanımın tecavüz teşkil etmeyeceği, dolayısı ile tecavüz ve buna bağlı tazminat koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ; Asıl dava yönünden davanın reddine, birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/105 Esas, 2019/154 Karar sayılı dosyası yönünden davanın kabulü ile, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğüne dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl dava yönünden davanın REDDİNE,
a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin yatırılan 3.108,55 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 3.049,25 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırına iadesine,
b)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan maddi tazminat talebi yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
c)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan manevi tazminat talebi yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
d)-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
e)-Davalılar tarafından yapılan: 1.300,00 TL bilirkişi ücreti, 81,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.381,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
2-Birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/105 Esas, 2019/154 Karar sayılı dosyası yönünden davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğüne,
a)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5,900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)-Birleşen dosya üzerinden yargılama gideri yapılmadığından hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/04/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.