Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/382 E. 2019/294 K. 02.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/382
KARAR NO : 2019/294

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ : 02/07/2019

Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 07/06/2018 tarih 2018/55 esas, 2018/217 sayılı yetkisizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edilen marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin … esas unsurlu, … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu, …tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu ve … tescil nolu markaların sahibi olduğunu, … markasının özellikle tekstil-giyim, kot (jeans) giysileri sektöründe 30 yıldan fazla bir geçmişe sahip olduğunu, … kod numarası ile tanınmış marka statüsüne sahip bir marka olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında bilinip tanındığını, marka sahibi … Tic. A.Ş.isimli firmanın iflas ve tasfiye sürecinde bazı kötü niyetli kişi/firmaların markanın tanınmışlığından ve sahip olduğu müşteri çevresinden yararlanmak için, … ve … ibareli markaların benzerini TPMK nezdinde tescil ettirdiklerini, bu markaların hükümsüz kılınmasının markaların yeni sahibi ve kullanıcısı olan müvekkili açısından büyük önem arzettiğini, davalıların … nolu ve … nolu … esas unsurlu ve ibareli markayı tescil ettirdiklerini, müvekkili markaları ile iltibas yaratacak şekilde olduğunu, müvekkili markalarının seri markası izlenimi uyandırdığını, davalıların daha önce yapmış oldukları tescil başvurularının itiraz sonucu ret edildiğini, davalıların marka kullanımının ticaret unvanından veya sonraki bir marka başvuru veya tescilinden kaynaklandığını ve meşru olduğunu ileri süremeyeceklerini, müvekkilinin önceki marka sahibinin haklarına halef olduğunu belirterek, davalılar adına tescilli … tescil nolu ve … tescil nolu markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin adresinin … olması nedeniyle yetkili mahkemenin İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğunu bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili …’un 30 yılı aşkın bir süredir tekstil ile ilgilenen ve sektörde tanınan bir ticaret erbabı olduğunu, 2000’li yılların başında diğer müvekkili … ile erkek gömlek üretiminde yenilikçi bir yaklaşımla üretim ve satışlarına devam ettiklerini, davaya konu marka ve markaların da özellikle erkek gömleği sektöründe farklı kişi ve kurumlarca oldukça iyi bilindiğini, yaklaşık 30 yıldır faaliyet gösterdikleri piyasada herhangi bir firma üzerinden kendilerini tanımlamaya ihtiyaç duymadıklarını, müvekkillerinin ürettiği erkek gömlek modellerinin ihtiyaç, moda ve müşteri talepleri doğrultusunda her yıl yenilendiğini, davacı firmadan esinlenen hiçbir kreasyon olmadığını, müvekkillerinin tasarımcılar vasıtasıyla oluşturulan yeni ürünler ürettiklerini, iflas etmiş ve yalnızca jean sektöründe faaliyette bulunan bir firma ile hiçbir ortak ürüne imza atmadıklarını, müvekkillerinin markası ile davacı markalarının birbirinden farklı olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimali olmadığını, müvekkillerinin faaliyet gösterdiği sektörün davacıdan farklı olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde,… tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 09, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “rodi” ibareli, 05, 24, 25, 26, 27 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 05 ve 25.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 05, 14, 25 ve 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 24, 25 ve 26.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 24, 25 ve 26.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 24, 25 ve 26.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 24 ve 25.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 24 ve 25.sınıfta, … tesil nolu “…” ibareli, 24, 25 ve 26.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 25.sınıfta, … tescil nolu “… LTD.ŞTİ” ibareli 25.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 25.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 35.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli, 18, 25 ve 35.sınıfta tescilli oldukları, 2017 yılında markaların … Tic. A.Ş firmasından davacı …’a devredildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin; “Davaya konu tanınmış … ve yan unsurlu birçok tescilli markanın 2017 yılında …Tic. A.Ş firmasından davacı …’a icra yoluyla devredildiği, TPMK nezdinde tanınmış marka sorgulaması yapıldığında, … ibarisinin … numarası altında davacı … adına tanınmış marka olarak tescilli olduğu, davada hükümsüzlüğü talep edilen … nolu … ibaresinin 25.sınıfta ve … nolu … ibaresinin 35.sınıfta davalılar adına tescilli olduğu, davalılar adına daha önce TPMK nezdinde başvurusu yapılan … nolu “…” ve … nolu “…” ibareli markaların yayım kararına itiraz sebebi ile davacı tarafa ait markalarla benzer görüldüğü ve red edildiği, davacı tarafa ait tescilli ve tanınmış … ibareli marka ile, davalı tarafa ait tescilli … ibareli markaların benzerlik teşkil ettiği, davalı tarafça farklı sektör vurgusunun yapılmasına karşın, davalı markalarının davacı markaları sınıfı kapsamında kaldığı ve benzer iş kolunda faaliyet gösterdiği, görülmüş olup, davalılara ait tescillerin davalıya ait ayırt edici karakteri zedeleyebileceği, orta düzey tüketici nezdinde seri marka imajı yaratabileceği ve iltabasa yol açabileceği, bu sebeple benzetme ihtimali olabileceği anlaşılmıştır.” şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Yine SMK MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. (4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. (5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. “hükümlerine amirdir. Madde 7 ye göre- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, yasada belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır.
Bu düzenlemeye göre tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil başvurusu reddedilecektir. Yasadaki deyimiyle “halk tarafından karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
KARIŞTIRILMA İHTİMALİ YÖNÜNDEN;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir.
Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
a)Markaların Benzerliği Yönünden;
Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil (Yargıtay 11.HD. 21.06.2011 T., 2009/12972 E., 2011/7528 K.; İltibas tehlikesi değerlendirmesinde, işaretlerin dikkat çekici özellikleri de gözetilmek suretiyle üzerinde kullanılacağı ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak karışıklığa yol açıp açmayacağının dikkate alınması gerekir. Bu değelendirme yapılırken de ibareler bir bütün olarak dikkate alınıp ibarenin parçalara bölünmesi suretiyle itibas tehlikesi oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi mümkün değildir.”), markanın tüm unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır.
Davacıya ait tescilli ve aktif marka dosyaları incelendiğinde birçok görsel ile tescil alındığı, ilgili başvurularda ayırt edici ve ana unsurun … ibaresi olduğu, yine aynı şekilde tanınmış marka başvurusunun da … şeklinde alındığı görülmüştür.
Davalı tarafa ait marka dosyaları incelendiğinde … şeklinde tescilin sağlandığı, “…” ibaresinin bir daire içerisine yerleştirildiği, “…” ibaresinin ise alt kısma büyük harflerle düzyazı şeklinde yazıldığı görülmüştür.
Hali hazırda davacı tarafa ait tescilli ve tanınmış … ibareli marka ile, davalı tarafa ait tescilli … ibareli markanın benzerlik teşkil ettiği, ilgili benzerliğin daha önce davalı yanca başvurusu yapılan … nolu “…” ve …nolu “…” markasına davacı yanca gelen itirazın TPMK nezdinde değerlendirilerek kabul gördüğü dikkate alınarak bilirkişi raporundaki tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde davaya konu markaların benzer oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
b)Mal ve Hizmetlerin Aynı Ya Da Benzer Olup Olmadığı Yönünden;
Karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda da karıştırılma tehlikesi söz konusu olabilir
Nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin “benzer” olarak değedendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu yönde değrelendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırılmalsı ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır. Mal ve hizmetlerin benzediği veya ilişkilendirilebilir niteliği literatüre ve genel kabullere göre; “Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve olanlarının benzerliği, mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, malların fiziksel görünümünün benzerliği, mal ve hizmetlerin ticari pazar ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmalsından kaynaklanan benzerlik, mallarıln mağazalarında aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklananbenzerlik” durumlarında ortaya çıkabilir.
Firmaların hizmet verdiği kitle özel bir tüketici grubu ya da uzmanlık/ihtisas sahibi bir tüketici grubu değildir. Bu sebeple ortalama tüketicinin dikkate alınması gerekmektedir. SMK M.6/1’de belirtilen nispi red sebepleri değerlendirilirken, ilgili sektördeki ortalama tüketici algıları dikkate alınmaktadır. Bu tüketici modeli, kural olarak alışveriş sırasında çok vakit harcayan, inceden inceye araştıran karşılaştıran bir tüketii anlamına gelmemekte, ancak bilgisi olan ve malı daha önce almış, kullanmış veya bilen bir tüketici olarak kabul edilmektedir (İlhami Güneş, Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları/Haksız Rekabet Davaları isimli eserinde sf.145-146).
Diğer taraftan davalı tarafça sektörsel farklılığın var olduğu iddiasının incelenmesinde, davacı tarafın tanınmış marka olduğu, ayrıca tescillerinin 25.sınıfta “her türlü malzemeden yapılmış giysiler (iç ve dış giysiler)” ve yine 35.sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” alanında tescilil olduğu, bu sebeple kullanımda olduklarını belirttikleri “erkek gömleği” alanının ilgili sınıflara dahil olduğu, davaya konu markalar arasında sınıfsal benzerliğin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
KÖTÜ NİYETLİ TESCİL YÖNÜNDEN;
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuştur, Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kara darda bu hususu dikkate almış, 6769 sayılı SMK ile kötü niyetli tescil yasada açıkça düzenlenmiştir.
T.T.K’nun 20/2 maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması MK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde davalı tacirin bu sıfatı nedeniyle tescil ettirdiği markalar ile aynı sektörde faaliyet gösteren markayı bilmediğini iddia edemeyeceği, bu kapsamda davalının davacı markalarının bilinirliğinden haksız yararlanmak suretiyle davalı tarafın marka tescilinde kötü niyetli hareket ettiğinin kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı alınan bilirkişi raporu yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümleri ile bir arada değerlendirildiğinde; davacıya ait tanınmış marka tescili de bulunan ve seri marka tescili niteliğindeki tescilli markalar ile davalıya ait markalar arasında halk tarafından karışıklığa sebebiyet verecek benzerliğin bulunduğu, davalının basiretli tacir olarak aynı alanda faaliyet gösteren markayı bilmediği iddia edemeyeceği gibi (daha önceki benzer nitelikte marka başvurularının reddedildiği de dikkate alındığında ) davacı markalarının bilinirliğinden haksız yararlanmak suretiyle marka tescilinde kötü niyetli hareket ettiğinin kabulünün gerektiği anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne sicilden terkinine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; davalılar adına TPMK nezdinde … no ile 25. Sınıfta tescilli “…” ve … no ile 35. Sınıfta tescilli “…” markalarının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, SİCİLDEN TERKİNİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 8,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 216,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.616,50 TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.688,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır