Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/371 E. 2020/287 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/371
KARAR NO : 2020/287

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/07/2018
KARAR TARİHİ : 30/09/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş ‘nin (Eski unvanı: …A.Ş) “…” VE “…” seri markalarının tescilli marka sahibi olduğunu, “…” markasının TPE nezdinde … tescil no ile 18,24,25. sınıflarda, … tescil no ile 23,40. Sınıflarda, … tescil no ile 35. Sınıfta müvekkili adına tescilli olduğunu, marka tescil belgeleri ve markaların TPE Markalar DAiresi Başkanlığı’nın …-… sayılı yazısı ile yeni unvana devredildiğini, “…” ibaresinin … A.Ş unvanlı … şirketinin de tescilli ticaret unvanı olduğunu,”…” markasının TPE’de … kayıt numarası ile Tanınmış Marka statüsünde kayıtlı olduğunu, tüm bu ibareleri içeren marka ve logoların ticari iş, faaliyet ve ürünlerinde kullanma hakkının münhasıran müvekkiline ait olduğunu, davalının satış mağazasında vitrin camı üzerinde “…” marka ve logosunun kullanıldığını, işyerinde farklı markaların bir arada satıldığını, buna rağmen müvekkilinin tescilli markasının davalı tarafından reklam ve tanıtım amaçlı, ön plana çıkarılarak kullanıldığını, bu kullanım şeklinin tüketiciler nezdinde bağlantı ve karıştırılma ihtimali yaratacak tarzda markasal bir kullanım olduğunu, müvekkillerinin bu kullanıma dair izninin olmadığını, bu hususta davalı tarafa gerekli uyarıların yapıldığını, ancak kullanımın devam etmesi üzerine … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasından tespit yaptırıldığını, alınan bilirkişi raporunda davalının marka kullanımının tanınmış markanın ekonomik ve tanıtım işlevlerinden yararlanılarak markasal bir kullanım olduğunun tespit edildiğini, davalıların bu eylemlerinin müvekkilinin tescilli marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ile haksız rekabet oluşturduğunu, davalının işyerinde halen markasal kullanımın devam ettiğini, davalı şirket tüzel kişiliğinin ve diğer davalılar şirket yetkililerinin müvekkilinin uzun yıllara dayanan zahmetli ve masraflı bir çalışmayla markaya kazandırdığı imajdan herhangi bir ücret ödemeksizin karşılıksız yararlandığını ve bu suretle haksız kazanç elde ettiğinden bahisle, 6769 Sayılı Kanun 7 ve 29.maddeleri ile TTK. Ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince müvekkillerin tescilli markası ve anı zamanda ticaret unvanı olan “…” marka ve … unvanına vaki tecavüzün tespiti ile men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıların eylemi ile aynı zamanda haksız rekabet de teşkil ettiğinden vaki haksız rekabet fillerinin de tespiti ile men’ine, marka ve ticaret unvanına vaki tecavüz fiilleri ile haksız rekabet halen devam ettiğinden, bu hususta davanın etkinliğini artırmak ve müvekkilinin zararının büyümesini engellemek amacıyla markasal kullanımın ve haksız ilan-reklam tanıtımının tedbiren engellenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalılar hakkında hukuka aykırı işlem ve eylemleri sebebiyle fazlaya dair bilcümle haklar saklı tutularak 6769 Sayılı Kanun’un 151/2-c maddesine istinaden 5.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL manevi tazminata hükmolunmasına, maddi ve manevi tazminatın davalıya noter kanalıyla gönderilen “haksız kullanıma son verilmesi uyarısının ” tebliğ edildiği 13.04.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği, 22.06.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 10.000,00 TL maddi tazminat taleplerinin olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalılar …Ltd. Şti., … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların taleplerinin haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davalı müvekkillerinden … ile diğer davalı …’in şirket yetkilileri olduğunu, bu davada taraf olarak gösterilmelerinin mümkün olmadığını, husumet itirazlarının bulunduğunu, … markasının tescilli bir marka olarak saygın ve bilinen bir değer olduğu yönündeki iddia ve değerlendirmeler doğru olduğunu, ancak söz konusu markanın … A.Ş.’ne adına tescilli olmadan önce de tekstil sektöründe bilinen ve tanınarak itibar edilen bir marka olduğu, müvekkili şirketin bu markanın bulunduğu ürünleri yine bu markalı malların üretimini yapan firmadan yasal yollardan fatura karşılığında aldığını, işyerinde bulunan kumaşlar ve ürünlerin tamamının yıllar boyunca, “…” markalı ürünleri üretmeye ve satmaya yetkili veya bu markanın sahibi olan firmalardan fatura karşılığı satın alındığını, birden fazla markalı ürünlerin bulunduğu işyerindeki … markalı ürünlerde kullanılan etiket ve ibarelerin tamamının, satın alınan yetkili ve marka sahibi fabrikalar tarafından yasal olarak kullanılan ve onlar tarafından takılan etiketler olduğunu, etiketlerin bulunduğu ürünlerde müvekkili şirket tarafından eklenmiş veya ilave edilmiş herhangi bir marka, ibare olmadığı gibi davacıların sahibi olduğu markayı kötü etkileyecek ya da küçük düşürecek ya da değersiz olduğunu düşündürecek bir davranışın da söz konusu olmadığını, işyerinde vitrin camında bulunan “… Kumaş Ürünleri” yazısının bu markanın sahibi şirketin yetkililerince yaklaşık 20 yıl önce yapıştırıldığını, uzun süredir kullanılan, yalnızca tüketiciyi bilgilendirme amacı taşıyan, ekonomik ve ticari bağlantı izlenimi niteliğinde bulunmayan söz konusu yazının, yapılan tespitin hemen ardından iş bu dava açılmadan önce sökülerek kaldırıldığını, müvekkiline ait işyerinde dava konusu marka dışında başka markalara ait ürünlerinde olduğunu, tüm ürünlerin faturasının bulunduğunu, müvekkilinin marka sahibi şirket ile ticari ilişki içinde olduğunu, bu kullanıma itiraz etmeyerek rıza gösterdiğini, müvekkilinin kötü niyetinden ve haksız ticari kazanımından ve markasal kullanımından bahsetmenin mümkün olmadığını, taraflar arasında uzun yıllardır var olan ticari alışveriş ve teamüller gereğince, yine davacılardan fatura karşılığı alınan kumaş ve ürünlerin işyerinde satılıyor olmasının davacı yana herhangi bir zarar oluşturmadığını aksine davacının satış yoluyla gelir elde ettiğini, müvekkilinin kendi halinde küçük esnaf düzeyinde bir işletme olduğunu, yıllık ticari hacmi, vergi kayıtları ve ticari kayıtları incelendiğinde davacı ile haksız rekabete giremeyecek düzeyde olduğunun görüleceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın 18, 24 ve 25.sınıf emtialarında 28/09/2004 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 23 ve 40.sınıf emtialarında 05/06/2008 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 05,24,25,27 ve 35.sınıf emtialarında 07.05.2007 tarihinde tescil edildiği,… tescil nolu “…” ibareli markanın 35. Sınıf emtialarında 22.07.2008 tarihinde tescil edildiği ve … Anonim Şirketi adına kayıtlı oldukları anlaşılmıştır.
Dosya içerisine celp olunan … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda,”…Tespit konusu … adresindeki bulunan vergi levhası incelendiğinde, vergi mükellefinin … Tic.Ltd. Şti., işyeri adresinin …, işe başlama tarihinin 01.01.1995, ana faaliyet konusunun dış giyim eşyası imalatı, dokuma, örme (trikotaj) ve tığ işi (kroşe) vb. Kumaştan olanlar (kaban, palto, ceket, pantolon, takım, elbise, anorak, yağmurluk, gece kıyafetleri vb. (iş giysileri ve terzilerin faaliyeti hariç) yazılı olduğu, işyerinin giyim mağazası olmakla çeşitli markalarda erkek takım elbise, pantolon, ceket, gömlek, damatlık vb. Kıyafetlerin satıldığı, işyerinin dış mekan vitrin camlarında markasal kullanım olacak şekilde “…” ve işyerinde bulunan çeşitli markalardaki takım elbiselerin bir kısmının ceket iç astarlarındaki veya kollarındaki etiketlerde kumaş cinsini belirtir şekilde “…” ibarelerinin yazılı olduğu…”hususlarında tespit yapıldığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 02.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda;”…Davalının mağazasının camında … markasını izinsiz ve yetkisiz olarak kullandığı, bu kullanımın davacı markası ile iltibasa sebebiyet verdiği ve davacının marka hakkına tecavüz ettiği, davalı eyleminin başkalarının emeğinden iş sonuç ve deneyimleri ile haklı olarak üretmiş olduğu iş ve faaliyetlerinden yetkisiz olarak yararlanma başkasının iş ve usullerini kendisine ait gösterme, başkasının emeğiyle haklı olmadığı halde fayda sağlamak gibi dürüstlük kuralına aykırı davranışları içinde kaldığı ve TTK m. 55( 1 )/c ve 55(1 )a/4 kapsamında haksız rekabet oluşturduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle markaya tecavüz ihtimali nedeniyle SMK 151/2-c kapsamında talep edilebilecek maddi tazminat miktarının tespiti yönünde alınan 19.06.2020 kayıt tarihli bilirkişi raporunda özetle;”… Davacı ve davalı yasal defter kayıtlarına göre hiçbir alacak-borç doğmamaktadır. Davalı firma il dışında olduğundan ve yerinde inceleme yetkisi de olmadığından, davalı firmaya ulaşma imkanı olmadığından yasal defter kayıtlarının incelenme imkanı olmamıştır. Dosya içeriğinde mevcut olan vesikalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda davalı tarafça ödenecek tanzim edilen fatura içeriğinin davacı tarafça kabulüne ilişkin tespit yapılamamıştır. Yapılan tespitlere göre davalı tarafın dosyaları diğer bilirkişi raporuna göre 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun (SMK) 149/1,150 ve 151/2-c ve HMK m.107 ve de 5846 Sayılı Fikri ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) hükümlerince marka tecavüzü olduğu kanaatine varılmıştır. SMK 151/2-c kapsamında 2018 yılı zararla bağlandığından kar üzerinden %15’lik tazminat hesaplanamamıştır. Ancak davalı firmanın yıllık satış ciro üzerinden 19.522,35 TL hukuka uygun şekilde lisans bedeli hesaplanmıştır…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK ve 6102 sayılı TTK hükümleri uyarınca açılmış, marka ve ticari unvan tecavüzünün tespiti, men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır. Yine SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
Yine kanunun “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi SMK’nın 149 /1-ç bendi gereğince, TBK 58. maddesi ile birlikte değerlendirilmeleri sonucunda, şartların oluşması ile manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Davacı marka sahibinin tecavüz nedeniyle piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve marka imajının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat talep etme hakkı da bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri ise Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
TTK hükümlerinden de anlaşılacağı üzere başkasının haklı olarak kullandığı tanıtıcı işaretlerle kullanmak veyahut iltibasa meydan verecek eylemlerde kullanmak haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. M.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
Somut olayda; davalı taraf dosyaya “…” markasının kullanımına ilişkin lisans sözleşmesi ibraz etmemiş veya benzeri bir izinin varlığını ileri sürmemiştir. Davacı tarafın dava dilekçesinde ve taleplerinde taklit ürün yönünden bir iddiası bulunmamaktadır. Davalı taraf da … markalı ürünlerde kullanılan etiket ve ibarelerin tamamının satın aldıkları yetkili marka sahibi fabrikalar tarafından yasal olarak kullanılan ve takılan etiketler olduğunu, vitrinde ki yazının da marka sahibi şirketin yetkilileri tarafından 20 yıl önce yapıştırıldığını, yazının yapılan tespitten sonra kaldırıldığını beyan etmiştir.
… markasının davalı iş yerinde mağaza girişinde camekânda yer almak suretiyle kullanıldığı yapılan keşif ve sonrasında düzenlenen bilirkişi raporu ve çekilen fotoğraflar ile tespit edilmiştir. Yine aynı keşif ve sonrası alınan raporda davalı iş yerinde bulunan çeşitli markalardaki takım elbiselerin bir kısmının ceket iç astarlarındaki veya kollarındaki etiketlerde kumaş cinsini belirtir şekilde “…” ibaresinin yazılı olduğu tespit edilmiştir.
Değişik iş dosyası nazarında yer alan keşif esnasında çekilen fotoğraflar ve tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda davalı iş yeri vitrin camı üzerinde yer alan “…” ibaresinde yer alan … ibaresinin davacının … ibareli tescilli markasının aynısı olduğu, bu durumun tüketiciler r nezdinde davacının yetkili bayisi olduğu izlenimini verecek ve karıştırma ihtimali yaratacak bir kullanım şekli olduğu, davalı tarafın bu halde belirtilen markayı ekonomik ve tanıtım işlevlerinden yararlanılacak markasal biçimde kullandığı, bu kullanımın davalı işyerini sadece “…” ürünleri satan bir mağaza gibi göstermekte olduğu ancak davalı iş yerinde yapılan tespitte başka markalara ait ürünlerin satıldığı da görüldüğünden bu kullanımın kaliteyi garanti etme, reklam ve tanıtım imaj sağlama unsurlarından oluşan markasal işlevleri gerçekleştiren markasal bir kullanımın olduğu, bu halde SMK madde 7/5-b kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır. Ayrıca … markasının tanınmış marka statüsünde olması nedeni ile tüketiciyi yanıltıcı ve markanın tanınmışlığından haksız olarak fayda sağlayan nitelikte olduğu, davalı iş yerinden mal ve hizmet satın almak isteyecek tüketicinin, tanınmış marka olan mezkur markayı vitrin camında gördüğünde tanınan markaya duyulan güven sebebi ile buradan alışveriş yapmaya yönelteceği, iltibasa sebebiyet vereceği gözetilerek marka tecavüzü koşullarının gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır.
Yine davalının vitrin camı üzerinde “…” ibaresine yer vererek haksız rekabet hallerini hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler başlığı altında örnek kabilinden sayan hükümlerden olan TTK m. 55 (1) a/4 hükmünde belirtilen “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,” ve TTK M. 55 “(1) c)Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma …” şeklindeki düzenlemelerin ihlali niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davalı vitrin camı üzerinde yer alan “…” ibaresinin davacının … ibareli tescilli markalarının aynısı olduğu, tanınmış marka olan “…” ibaresinin davalı iş yerinde birebir aynısının yer alması, tüketiciler nezdinde davacının yetkili bayisi olduğu izlenimini verecek ve karıştırma ihtimali yaratacak bir kullanım şekli olduğu, davalı tarafın bu halde belirtilen markayı ekonomik ve tanıtım işlevlerinden yararlanılacak markasal biçimde kullandığı, davalı kullanımlarının SMK 7/5 maddesi kapsamında kalmadığı şu hale göre izahı yapılan mevzuat gözetildiğinde davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiş yine tazminat talepleri yönünden 19/06/2020 tarihli rapordaki zarar hesaplamasının farazi değerlendirmeler içerdiği, zararın tam olarak tespitinin davanın niteliği dikkate alındığında mümkün olmadığı gözetilerek davalı iş yerinin dış mekan vitrin camlarında markasal kullanım olacak şekilde “…” ve iş yerinde bulunan çeşitli markalardaki takım elbiselerin bir kısmının ceket iç astarlarındaki veya kollarındaki etiketlerde kumaş cinsini belirtir şekilde … ibarelerini kullandığı, ortalama bilgili tüketici nezdinde mağaza içerisinde satışı yapılan … markasının davacının … markasının kalite kapsamında daha uygun alım gücüne hitap eden bir seri markası olduğu algısının uyanabileceği, 2018 yılı itibariyle SMK 151/2-c maddesi gereği lisans sözleşmesi yapılması halinde davalının 2018 cirosundan davacının alacağı tazminat tutarının 19.522,35 TL olarak hesaplandığını (%15 emsal lisans), fakat davalı işletmenin büyüklüğü, ödeme gücü, davacı yanın taklit ürün yönünden bir iddiada bulunmaması, emsal kararlar ve diğer kriterler göz önüne alındığında TBK 50. Maddesi gereğince takdiren 10.000 TL maddi ,3.000,00 TL manevi tazminatın hak ve nesafet gözetilerek somut olaya uygun bir tazminat olacağına kanaat getirilmekle bu miktarlar üzerinden aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalının “…” ibareli kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile bu ibareleri içeren her türlü markasal kullanımın men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
2-Marka hakkını ihlal nedeni ile somut olayın özellikleri ve TBK’ya göre hesaplanan 10.000,00 TL maddi tazminatın 13/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının manevi tazminata yönelik açmış olduğu davanın KISMEN KABULÜ ile takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın 13/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına, masrafının davalılardan tahsiline,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 888.03 TL karar harcından peşin yatırılan (peşin harç+ıslah harcı) 546,17 TL’nin mahsubu ile kalan 341,86 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan: 2.050,00 TL bilirkişi ücreti, 387,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.437,40 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.584,31 TL ile 582,07 TL harç (ıslah+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.166,38 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri yönünden AAÜT’sine göre davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,000 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8- Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,000 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre davacı vekili yararına hesap olunan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre davalı vekili yararına hesap olunan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2020

Katip

Hakim

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.