Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/365 E. 2020/11 K. 08.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/365
KARAR NO : 2020/11

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/07/2018
KARAR TARİHİ : 08/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraflar vekili dava dilekçesinde özetle:
Davalı şirket adına TPMK nezdinde … başvuru numarasıyla tescilli “…” ibareli markanın; SMK md 6/2, md 6/3, md 6/4 ve md 6/9 çerçevesinde kötüniyetli bir başvurudan ve tescilden ibaret olduğu iddiası ile markanın tescil kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler çerçevesinde bir bütün olarak hükümsüz kılınması talebinde bulunmuştur.
Davalı taraf vekili cevap dilekçesinde özetle:
Davacıların taraf ehliyeti bulunmadığı, Davayı açmada hukuki yararlan bulunmadığını iddia etmiştir.
Esasa yönelik ise müvekkilinin kullanımının kötüniyetli bir kullanım olmadığı, markanın kendileri tarafından tescilinin alınmasının davadışı şirketle yapılan 01.06.2016 tarihli distribütörlük sözleşmesinin gereği olduğunu, Müvekkilinin sözkonusu markanın Türkiye’de kabul görmesi için emek,zaman ve para harcadığını beyan etmiştir.
Davacı taraflar vekili replik dilekçesinde özetle;
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde husumet itirazının yersiz olduğunu beyan etmiştir.
Karşı tarafın “…” ibaresinin tescili için davadışı … şirketine bilgi verilmediği, tescilin sözleşme sonunda bu şirkete yahut yeni distribütör olan kendi müvekkillerine devri yapılmadığını, aksine kendi müvekkilleri aleyhine marka hakkına tecavüz edildiğinden bahisle kötüniyetli olarak ihtarname çekildiği ve müvekkilleri aleyhine mahallinde keşif yaptırılmak suretiyle bilirkişi tespiti yapıldığını bu haliyle kullanımın kötüniyetli olduğunu beyan etmiştir.
Davalı taraf vekilinin düplik dilekçesinde özetle:
Dava dilekçesinin ekinde bulunan yazışmalarda (ek-5); müvekkillerinin, davadışı … şirketine marka tescilini gerçekleştireceklerine dair bilgi verildiğini iddia etmiş ve müvekkilinin 10.08.2016 tarihinde başvurarak 07.03.2017 tarihinde marka tecilini aldığını beyan etmiştir.
Ayrıca sözkonusu “…” ibaresinin tanınmış marka olmadığını beyan etmiştir.
Dosya içeriğinde bulunan evraklardan; TPMK Hukuk Müşavirliği’nden gelen 15.08.2019 tarihli cevabi yazıda … sayılı “…” ibareli markanın; davalı, …Tic Ltd Şti adına tescilli olduğu.
Tescil başvurusunun, 03 emtia sınıfında 10.08.2016 tarihinde gerçekleştiği ve 07.03.2017 tarihinde sicile kayıt edilerek, 31.05.2017 tarihli Resmi Marka Gazetesi’nde yayımlandığı tespit edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünün kısmen teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyetinden rapor alınmış ve 30.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak:
“SMK md.6/9 uyarınca kötüniyetli başvuru neticesinde davakonusu marka ile ilgili hükümsüzlük şartının oluştuğunu;
Yapılan distribütörlük sözleşmesinin içeriğinden; davalı firmanın, davadışı … LTD Şirketi’nin; ticaret hukuku anlamında, ticari vekili ya da ticari temsilcisi olmadığı kanaatine varıldığından; somut uyuşmazlığın SMK md.6/2 kapsamında kabul edilemeyeceği;
Öte yandan SMK md.6/3 bendinde (3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. Hükmü gereğince hükümsüzlük şartının oluştuğu;
Dosyada yer alan deliller nazara alınarak yapılan incelememiz neticesinde; “…” ibaresinin tanınmış olduğunu destekler bilgi ve belgelere rastlanılmadığından, markanın tanınmış olduğu kanaatine ulaşılamamıştır. Bu kapsamda SMK md.6/4 gereğince hükümsüzlük şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekmekte olduğu” şeklinde tespitlerin yapıldığı görülmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
İd
dia ve deliller incelendiğinde; uyuşmazlığın, davalı tarafından alınan tescilin kötüniyetli olup olmadığı hususunda ve bu tescilin daha evvelce davalı … Tic Ltd Şti ile davadışı … LTD şirketi arasında 01.06.2016 tarihinde akdedilen sözleşme şartları gereğince hukuka uygun değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda olduğu anlaşılmaktadır.
SMK’nun 25.maddesi hükümsüzlük hallerini belirlemiştir. SMK md.25’de;
“Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) Madde 25
Hükümsüzlük, hâlleri ve hükümsüzlük talebi
Madde 25- (1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Hükümsüzlük hâlleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük karan verilemez.
(6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.
(7) 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ”
Denilmek suretiyle 1.bentte SMK 5 ve 6’ya göndermede bulunulmuştur.
Davacılar vekilinin iddiaları da SMK md. 6/ 2-3-4 ve 9.bentlerine dayandırılmıştır.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri
MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. ” denilmektedir.
Somut olayda davalı …Tic Ltd Şti ile davadışı … LTD şirketi arasında 01.06.2016 tarihinde akdedilen sözleşme şartlan hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda belirleyici olacaktır.
Sözkonusu sözleşme 2 yıl için geçerli bir sözleşme olup, 01.06.2018 tarihinde bildirime gerek kalmaksızın sona ereceği, taraflardan birinin ise dilediği zaman (karşı tarafa uygun yollarla bildirimde bulunmak kaydıyla)
Sözleşmeyi feshedebileceği öngörülmüştür.
2 yılın sonunda taraflarca yeni bir sözleşme yapma konusunda müşterek bir irade olmadığı takdirde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğini kabul etmek gerekmektedir. Dolayısıyla işbu sözleşme 31.05.2018 tarihi itibariyle sona ermiştir.
Her ne kadar davalı vekili, müvekkilinin TPMK nezdinde yapmış olduğu tescil başvurusunun sözleşmesel ilişkiden kaynaklı olduğunu ve sözleşme gereği bir zorunluluk olduğunu iddia etmekteyse de distribütörlük sözleşmede marka tesciline ilişkin hususi bir şart bulunmamaktadır.
Sözleşmede davadışı … LTD şirketi kendisinin açık iradesi olmadığı sürece davalı … Tic Ltd Şti, temsilcileri veya vekillerinin … LTD şirketi adına temsil edemeyeceğini 4.maddede net bir şekilde ifade etmiş ve sözleşmenin içeriğinde birçok noktada kendi açık iradesi ve ön izni alınan durumlar dışında reklam, pazarlama ve marka kullanımı içeriğini kısıtlayıcı hükümler koymuş olduğu görülmektedir.
Bunun dışında sözleşmenin 1.sayfasının ikinci paragrafında “… şirketi’nin “…” ismi altında etiketli ve sarılan tüm ürünlerin icatçısı, geliştiricisi ve üreticisi olduğu” belirtilmiş ve taraflarca müşterek irade ile bu hükmü barındıran sözleşme imzalanmıştır. Dolayısıyla davalı şirket; “…” ibaresinin hak sahipliği konusunda; davadışı … şirketi’nin icatçısı, geliştiricisi ve üreticisi olduğunu (…,… olduğunu) kabul ederek bu sözleşmesel ilişkiye başlamıştır.
Dolayısıyla ibarenin kullanımı konusunda davadışı … şirketinin üstün hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı vekili cevap dilekçesinin ekinde bulunan mail yazışmalarında (delil listesinde ek-5 belgesinde) “davadışı … şirketi’ne marka tescili için başvuruda bulunulacağı bildirilmiş” iddiasında bulunduysa da mail yazışmalarının incelenmesinde tescil işlemlerinin yapılacağı yönünde açık bir ifadeye rastlanılmamıştır.
Ayrıca distribütörlük sözleşmesi dağıtıcıya ürünün pazarlama yetkisini verse de içeriği itibariyle markanın devrini alma markayı kendi üzerine tescil ettirme hak ve yetkisini de içememektedir. Nitekim sözleşme içeriğinden anlaşılmaktadır ki; davalı şirket tarafından kullanılan “…” ibaresinin tescilini TPMK nezdinde alması yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu haliyle davalıya sözleşme kapsamında verilen “…” ibaresinin tescilini TPMK nezdinde alması yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır ve yapacağı bu ve benzeri işlemlerde davadışı … şirket tarafından açıkça verilmiş bir önizin olma şartı aranmaktadır.
Dolayısıyla davalı şirket; 01.06.2016 tarihli sözleşmede; “…” ibaresi üzerinde üstün hak sahibi olduğunu kabul ettiği davadışı … şirketi’nden bir izin ya da yetkilendirme almamıştır.
Nitekim böyle bir tescil gerçekleşmiş ise de kötüniyetli olmayan bir şirket, sözleşmenin sona erdiği 31.05.2018 tarihinde, bu marka tescilini davadışı … şirketi’ne devretmesi gerekirdi.
Aksine sözkonusu markanın kullanımına devam edilmesi, bu marka tesciline dayanarak davadışı … Şirketi’nin yetkilendirdiği distribütörü olan … aleyhinde yerinde tespit yapılmak ve marka hakkına tecavüz edildiğinden bahisle ihtarname gönderilmesi, davalının davacı şirketin üstün hak sahibi olduğunu 01.06.2016 tarihinde kendi akdettiği sözleşme ile kabul ettiği gerçekliği karşısında kötüniyetli hareket ettiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalının geniş anlamda ticari vekil kavramı içinde kalabileceği ve SMK m. 6/2 kapsamında marka sahibinin izni bulunmadığı nedenleriyle SMK md.6/2 ve 6/9 uyarınca hükümsüzlük şartı oluştuğu sonucuna varılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1–Davanın KABULÜNE, davalı adına tescilli … sayılı … ibareli ve şekilli markanın hükümsüzlüğüne,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 18.50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiliyle Hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: bilirkişi ücreti ve posta gideri olmak üzere toplam 1.543,50TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.615,30TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.08/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸