Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/354 E. 2021/61 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/354 Esas
KARAR NO : 2021/61

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/07/2018
KARAR TARİHİ : 11/02/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; gönüllü bir projede birlikte yer aldıkları davalı … ile, davacının izin ve rızası olmadan “… ” adlı kitabın giriş ve son bölümünde davacının fotoğrafına ve kişisel bilgilerine yer verdiğini, davaya konu kitabın kapağı ve müvekkilinin fotoğraflarının ve kişisel bilgilerinin bulunduğu sayfaların dava dosyası ekinde sunulduğunu, müvekkilinin sözlü ve yazılı herhangi bir muvafakati olmadan, kendisinin ismi ve fotoğraflarıyla birlikte kitap hâline getirip piyasaya sürdüğünü, müvekkilinin kitap basıldıktan sonra danışanları tarafından haberi olduğunu, aynı proje kapsamında beraber çalıştığı …’ın sosyal medya platformu olan instagram hesabında yapmış olduğu paylaşımda müvekkilini kitapla ilgili olarak tebrik ettiğini, diyet listeleri ve beslenme önerilerini müvekkilinin yaptığı yanılgısına herkes gibi onun da düştüğünü, müvekkilinin gönüllü bir proje kapsamında online web sitesinde yayınlanmak üzere çekilen fotoğrafı, web sitesi yerine başka amaçlarla kullanılmasının hukuka aykırı olduğu, müvekkilinin muvafakati olmadan, rızası dışında ticari amaçlı piyasaya sürülen bir kitapta fotoğrafın yer alması 5846 sayılı FSEK’in 86. maddesine aykırı olduğu “Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19’uncu maddenin birinci fırkasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arz edilemez.” hükmünü içerdiğini, dolaysıyla resim ve portrenin eser niteliği taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın tasvir edilenin izni olmadıkça teşhir ve umuma arz edilemez olduğunu, müvekkilinden habersiz, rızası dışında fotoğrafına kitapta yer verdiği, müvekkilinin davalı … ile arasında yazılan e-mail yazışmalarında sabit olduğu, davalı …’nın bir lütufmuş gibi “kitapta fotoğrafının yayınlanmasının kendisini mutlu edeceğini düşündüğünü” belirttiğini, bu beyanı ile dava konusu fotoğrafı izinsiz kullandığının ikrarı olduğunu, sus payı olarak müvekkiline 10 bin TL havale ettiğini, …’nın beslenme ve diyetetik alanına dair herhangi bir eğitimi ve diploması bulunmadığını, müvekkilinin fotoğrafına ve kişisel bilgilerine izinsiz bir şekilde kitapta yer verdiğini, sanki alanında uzman bir kişinin katkısının olduğuna dair algı yarattığını. kitapta da, “diyetisyenimizce yazılan diyet listeleri beslenme önerileri” diyerek tekrarladığı, Oysaki müvekkilinin kitapta yer verilen listelere her hangi bir katkısının olmadığı, diyet listelerin içeriği hakkında kitap basıldıktan sonra bilgi sahibi olduğu, müvekkilinin 7 yıldır aktif olarak bilfiil diyetisyenlik yaptığını, mesleğine ilişkin tecrübe ve uzmanlığı aldığı belgelerle sabit olduğu, davalı …, proje arkadaşlığını fırsata çevirerek müvekkilinin uzmanlığından haberi olmadan menfaat elde ettiğini, Basılı kitabı gören müvekkilinin danışanları ve arkadaşları -tıpkı yazar …’nın yaratmak istediği algı gibi- kitabın müvekkilimle birlikte yazıldığı yanılgısına düştüklerini, oysaki kitap basılmadan önce ne kitabı gördüğünü, ne de kitapta yazılan bilgileri okuduğunu, kaldı ki “bu kitapla birlikte promosyon ürün olarak satılan “…” ürünü tam anlamıyla müvekkilinin ismini ve mesleki kariyerini lekeleyecek nitelikte olduğunu, diyetetik alanına dair herhangi bir diploması olmayan … isimli davalının, müvekkilinin diyetisyen sıfatını örtülü olarak arkasına alarak bu proje ve kitap sayesinde birçok sponsorluk ve reklam anlaşmaları yaptığını, … ile müvekkilinin yaklaşık 3 yıldır “…” isimli gönüllü projede birlikte yer aldıklarını, müvekkilinin diyetisyen olarak tek başına, bilgi ve tecrübelerini yoğun bir şekilde aktardığını, bu projeden herhangi maddi bir gelir elde etmediklerini, oysaki davalı bu projeyi müvekkilinin muvakkatini almaksızın ticari amaçlı bir kitap hâline getirdiğini, bunu yaparken de diyet listesini müvekkil … tarafından yazıldığına ilişkin bir algı yarattığını, aynı zamanda müvekkili ile davalı arasında çok uzun süredir devam eden işçi-işveren ilişkisi, 2017 eylül ayı itibariyle aynı ofiste çalışma sürecine geçildiğini ve müvekkilinin sigortası başlatılacağı dile getirilmiş olmasına rağmen aylar geçmesine rağmen sigortanın yaptırılmamış; kitabın çıkarılmasına günler kala sigortasının mart ayında “sekreter” olarak başlatıldığını, davaya konu kitap ise nisan ayında basıldığını ve akabinde (kitap basıldıktan sonra ) müvekkilimle yolları ayırdıklarının kendisine mesajla bildirildiğini, tıp alanında yapmış olduğu bilimsel olmayan, sırf gündem olmak için yaptığı açıklamalar nedeniyle doktorlar ve diyetisyenler çevresince karşı çıkılan bir isim olan davalının, müvekkilimin ismini kitapla birlikte anarak, kitaba gelebilecek olası eleştirilerin önünü geçmeyi amaçladığını, nereden alındığı belirsiz diyet listelerinin müvekkili tarafından yazıldığı algısı müvekkilini üzdüğünü, diyetisyen camiasında bu tarz bilimsel olmayan diyet listeleri ile içeriği belirsiz fıtnessjel promosyon ürünüyle anılmak müvekkilinin kariyerini etkileyecek nitelikte olduğunu, davalının tanınmış bir diyetisyen olan … ile de … I.FSHHM’nin …esas sayılı dosyasında “İyi yaşam”ın telif haklan konusunda mahkemelik olduklarını, davalı şahsın beslenme ve diyetetik alanında var olabilmek adına fikri mülkiyet haklarını ihlal etmeyi huy hâline getirdiğini, müvekkilinin davalı şahıs ile yaşadığı bu ihtilaflı durumu basına yansımadan dostane bir çözüm yolu olması nedeniyle dava açmadan arabuluculuk yoluna başvurduğunu ancak davalının oturumlara gelmediğini ve dava açmaya mecbur olduklarını, davalının müvekkilinin fotoğraflarını ve isminin kullanılmasından rahatsız olduğunu arabulucu aracılığıyla öğrenmiş olmasına rağmen, hâlâ katıldığı televizyon programlarında ve çeşitli söyleşilerde kitaptaki diyet listelerinin birlikte çalıştığını uzman divetisvenlerce yazıldığını vurgulamaya devam ettiğini, bu durumun önüne geçmek için ihtiyatı tedbir talepli dava açmaktan başka çare kalmadığını, bu konuyla ilgili olarak ayrıca müvekkilinin, davalı şahıs hakkında TCK’nın 136. Maddesi “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme” suçundan savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, davaya konu kitapta, müvekkiline ait fotoğraflar ve isminin izinsiz kullanılması nedeniyle müvekkilinin haklarının ihlal edilmesi nedeniyle tecavüzün önlenmesine, FSEK m.68 uyarınca fotoğraf ve isminin kullanım bedelinin sözleşme olmaması durumunda isteyebileceği miktarın üç katı talebimize karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tazminine, FSEK m. 70/1 uyarınca ihlal edilen manevi haklarına karşılık 60.000-TL olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tazminine, FSEK m.84 uyarınca resminin ticari maksatlarla çoğaltılmasının veya yayınlanmasının men edilmesine karar verilmesine, FSEK m.77 uyarınca eserin çoğaltılmış nüshalannın ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınıp toplanmasına ve imha edilmesine, hükmün yerel bir gazetede vb vasıtalarla ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’nın, davacı yanın iddia ettiği üzere kendisinin diyetisyen kimliğinden yararlanma gayesi olmadığı gibi buna hiçbir şekilde ihtiyacı olmadığını, dava konusu “… ” kitabının yayınlanacağından haberi olan davacı, söz konusu kitapta fotoğrafının ve kendisiyle ilgili bilgilerin yer almasına rıza gösterdiğini, Fsek m. 86’nın şartlan oluşmadığını, hem projesinde diyetisyen olarak yer aldığı hem de aynı ekipte ve ofiste çalıştığı insanların hazırlanmasına katkı sağladığı bir kitabın yayınlanma sürecinde bihaber olmasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava konusu kitabın anılan … bir ürünü / sonucu olduğunu, bu programda bilfiil yer alan ve bundan yarar sağlayan davacı tarafın fotoğrafının bu kitapta yer alması da işbu temele ve davacının süreç içerisindeki her türlü onayına dayanmakta olduğunu, huzurdaki davanın davacının hakkını korumaktan ziyade davalı müvekkiline zarar vermek amacıyla ikame edildiğini, davacı yanın müvekkili …’ya yönelik ciddi bir karalama kampanyası yürüttüğünü, davacının çabasının, müvekkiline yönelik özel zarar verme, karalama ve itibarından yararlanma gayretinin sonucu olduğunu, aynı zamanda suç teşkil eden haksız eylemlere yönelik her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın cevap dilekçesinde iddia ettiği gibi müvekkilinin ” … ” isimli kitabının çıkacağından haber olmadığını, davalının zaman zaman kitap yazmak istediğini dile getirse de müvekkilinin söz konusu kitabın içeriğine dair herhangi bir bilgisinin olmadığını, müvekkilinin davalının kitap çıkaracağındna bilgisinin olmasının kitapta kendisinin ve diyet listelerinin de yer alacağını bildiği ve rıza gösterdiği anlamına gelmediğini, davacı ile davalının 2017 Eylül ayından itibaren birlikte çalıştıklarını, ancak müvekkilinin sigorta girişinin kitabın çıktığı ay başlatıldığını ve akabinde bir sonraki ayda tek taraflı olarak son verildiğini, davalı kitabın piyasaya çıkacağı ay müvekkilinin sigortasının başlatarak bir işçi/patron ilişkisi olduğunu göstermek istediğini, davalı taraf cevap dilekçesinde dava konusu kitabın doğal bir mahsulü olduğunu, proje kapsamında yazılmış olan diyetler derlenip kitap haline getirilmiş olsaydı bu kitabın doğal bir mahsul ürünü olup olmadığı konusunun tartışılabileceğini, ancak projedeki diyet listelerinin davacı Uzman Diyetisyen … tarafından yazılmış olmasına karşılık kitaptaki diyet listelerinin tamamının davalı … tarafından yazıldığını, davalı tarafın ileri sürdüğü ” bu projede yer alan tek diyetisyenin kendisi olmadığı, kitaptaki diyet listelerinin ekipte yer alan diğer Uzman Diyetisyen … ile birlikte hazırladığı ” iddiasını ise bizzat Diyetisyen …’ın davalı …’ya atmış olduğu mail ile çürütmekte olduklarını, mahkemece gerekli görüldüğü takdirde Uzman Diyetisyen …’ın tanık olarak dinletebileceklerini, davalı tarafın cevap dilekçesinde beyan ettiğinin aksine müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, 2017 Eylül ayından beri davalı … ile birlikte çalışan müvekkiline ödenen tek ve ilk paranın kitap basıldıktan ve müvekkilinin davalıya attığı tepkili mailden sonra gönderildiğini, davanın basına yansımasında müvekkilinin herhangi bir çabası olmadığını, müvekkilinin öncelikle gizliliğin esas olduğu alternatif çözüm yollarından olan arabuluculuğa başvurduğunu, sonrasında iş bu davanın açıldığını belirterek açmış oldukları davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın davanın başından beri beyan ettiği gerçeğe aykırı iddiaları tekrarlamakta olduğunu, ancak bu sırada sık sık çelişkiye düştüğünü, dilekçesinde müvekkili …’nın zaman zaman kitap yazmak istediğini dile getirse de şeklinde beyanda bulunmuş ise de; devam eden beyanlarında davacının kitabın içeriğinden ve kitap çıkartacağından haberdar olmadığını belirttiğini, ayrıca davacı yanın kitabın çıktığını duyduğunda çok şaşırdığını ve şok olduğunu beyan ettiğini, davacı yanın iş bu davayı ikame etmesinde amacının ekonomik olarak haksız menfaat elde etmek olduğunu, davacının kitabın içeriğinin ne olduğunu bilmemesi hususunda beyanlarının asılsız olduğunu, kitabın çıkarılacağından bahsedildiğini beyan etmekle kitabın içeriğinin ne olduğunu bilememesinin imkansız olacağını, çünkü üç yılı aşkın süredir aynı ofiste aynı proje üzerinde çalışan iki kişi arasındaki konuşmada kitabın çıkarılacağından bahsedilerek kitabın içeriğinin ne olacağından bahsedilmemesinin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceğini, kitabın tarafların birlikte yer aldıkları programa yönelik olduğunun aşikar olduğunu ve tarafların bilgisi ve onayı dahilinde olduğunu, davacı yanın kitapta fotoğrafının yer alacağından haberdar olup kendisinin de buna rıza gösterdiğini, fotoğrafların çekilmesindeki temel amacın bu fotoğrafların projenin kitabında kullanılacak olması olduğunu, davacı tarafça müvekkili tarafından kendisine ödenen ilk ve tek ödemenin 10.000,00 TL olduğunu belirtmiş ise de; kendisinin uzman bir diyetisyen olduğunu, bu nedenle mesleğini icra ederken para almaksızın müvekkilinin yanında 3 yıl çalışmayacağı hususunun izahtan vareste olduğunu, 10.000,00 TL’nin davacıya ödenmesinin nedeninin davacı ile işbirliğinin bitirilmesi olduğunu, bundan önceki ödemelerin kendisine ofiste elden yapıldığını, bu durumun dilekçe ekinde sunulan mailden de anlaşılacağını, davacı yanın kitaptaki diyet listelerinin diyetisyen … tarafından değil müvekkili … tarafından hazırlandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, buna ilişkin olarak davacı yanda dosyaya sunulan mailin davacı yanca haksız yollarla elde edildiğinden mahkemece dikkate alınmaması gerektiğini, ayrıca mailde … tarafından belirtilen ama kitaptaki tarifler bana ait değil şeklinde söyleminin iş bu dava konusu kitap ile ilgili değil, dava konusu kitabı ilgilendiren başka bir online kitapçık ile ilgili olduğunu, davaya konu kitapta davacıya ait 2 adet fotoğraf ve hakkındaki bir paragraflık yazının hiçbir suretle kendisinin mesleki itibarını zedeleyecek nitelikte olmadığını ve kişilik haklarına zarar vermediğini, müvekkilinin tüm iyi niyetiyle … yer alan davacıyı da projenin mahsulü olan bir kitapta onurlandırmayı amaçladığını, paylaşılan fotoğraflarında davacının özel hayatı ile ilgili olmayıp kendisi tarafından da sosyal medyada umuma açık bir şekilde paylaşılmış olduğunu ve zaten herkes tarafından ulaşılabildiğini, belirli gün ev saatte birçok kişi ile birlikte stüdyoya gidip profesyonel bir fotoğrafçıya poz veren davacının verilerin alenileştirilmesinden rahatsız olmayacağı hususunun açık olduğunu, açılan davanın davacının müvekkilinin sanat camiasındaki tanınırlığı, güvenilirliği üzerinden haksız ve hukuka aykırı olarak finansal açıdan menfaat sağlamak olduğunu ileri sürerek açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kayıtları ile dava konusu kitaba ilişkin bandrol bilgilerinin celbi yönünden dava dışı Destek Yayınlarına müzekkere yazılarak bandrol bilgileri getirtilmiş, tanık beyanları alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı yazı cevabının incelenmesinde, … isimli ilim ve edebiyat ederine ilişkin gerçekleştirilen herhangi bir isteğe bağlı kayıt-tescil işleminin bulunmadığı belirtilmiştir.
Dava dışı … yazılan cevabi yazı içeriğinde, taraflarınca yayınlanan, Yazarı … olan ” … ” kitabı için yalnızca iki baskı yapıldığı, kitabın 1. Baskıda 20.04.2018 tarihinde 5.500 adet, 2. Baskısında 17/05/2018 tarihinde 1.050 adet basıldığını belirterek baskılara ilişkin bandrol talep formu ile taahhütnamelerinin yazı cevabı ekinde mahkememiz dosyasına sunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … 18/06/2019 tarihli celsesinde verdiği beyanında, diyetisyen olarak çalıştığını, bir dönem davalı …’nın yanında diyetisyen olarak çalışmalarını sürdürdüğünü, …’deki ofiste hem diyetisyenlik hem de kişisel asistanlık olarak maaşlı olarak davalının yanında çalıştığını, davacınında o dönem davalının yanında çalışmakta olduğunu, kendisi ile beraberde yaklaşık altı ay çalıştığını, sonrasında her ikisininde ayrıldığını, davalının diyetisyenlik alanında herhangi bir uzmanlığı olmadığını, bahse konu kitabın hazırlanmasında özellikle diyet listeleri yönünden ne kendisinin ne davacının katkısı olmamakla birlikte kitabın hazırlanması sonrasında imla yönünden kontrollerini kendisinin yaptığını, kitap içerisinde yer alan diyet listelerine ilişkin olarak listelerin kendisi tarafından hazırlandığı intibası uyandıracağı için itiraz ettiğini, kitapta yer alan fotoğrafların ofisteki çalışmalar sırasında çekildiğini, kitap için özel olarak çekilmiş fotoğraflar olmadığını, davacının fotoğraflarının da aynı şekilde kullanıldığını, kendisinin ne basılı ne de online satışa sunulan kitapta ismimin yer alması yönünden herhangi bir muvafakatinin bulunmadığını, işten ayrılırken bu kitapta ismimin bulunmasından kaynaklı anlaşmazlıklar ve göndermiş olduğu mail içeriğindeki sebeplerden dolayı herhangi bir husumet oluşmaksızın çalışmaya son verdiğini, kendisinin diyetisyenlik eğitimini özel üniversitede aldığını, gerekli masrafların ailesi tarafından karşılandığını, çalıştıkları dönem içerisinde davalının bir defaya mahsus olmak üzere seminer masraflarının bir kısmını karşıladığını, ifade etmiştir.
Davacı tanığı …’ın dinlenmesi yönünden mahkememizce ihzar müzekkeresi yazılmış olup; 12/03/2020 tarihli duruşmada davacının tanık …’ın dinlenilmesinden vazgeçtikleri talep etmesi üzerine mahkememizce davacı tanığı …’ın dinlenilmesinden vazgeçilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, ”….Davacının açık veya örtülü rızası yok ise vaki kullanım hukuka aykırı olacaktır. Dosyada mübrez bilgi ve belgeler ile davacı ile davalı arasındaki mail yazışmaları dikkate alındığında tarafların …” adlı bir program çerçevesinde çalıştıkları görülmektedir. Bu programın daha sonra kitap olarak yayınlanması karannın alınmasından sonra davacıdan fotoğraflarının kitapta kullanılması için alınmış bir izne dosya kapsamında rastlanmamıştır. Davalı tarafından davacıya gönderilen cevabi, mailde davacının fotoğrafının kullanılarak kendisini mutlu etmenin amaçlandığı belirtilmiştir. Cevap dilekçesinde de aynı beyanlar söz konusudur. Kişilik hakkı mutlak ve temel haklardan olmakla kişilik hakkına dayalı rızanın sarih ve net bir rıza olması gerekir. Fotoğrafı kullanılan kişinin yararına olsa dahi onun rızası olmadan fotoğrafı kullanılamaz. Bu doğrultuda davacıdan fotoğrafının davaya konu kitapta kullanılması ve kişisel bilgilerine yer verilmesi için rıza alınması şart olup dosya kapsamında bu rıza beyanına rastlanmadığından Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla vaki kullanımın FSEK m.86/1 hükmüne aykırı olduğu kanaati hasıl olmuştur. Nitekim Y. 4.HD., E. 7504, K.10628, T. 12.12.1988 sayılı kararına göre, FSEK m.86/1 çerçevesinde sorumluluk için resim çekilmesinin amacı önemli değildir. Davacının dış görünüşleri resimde yer aldığına göre, eylemin emredici kurala açıkça aykırı olduğu kabul edilmelidir. Davacının dış görünüşünün resim için ikinci planda kalıp kalmaması da önemli değildir. Asıl olan kişinin dış görünüşünün yayımlanan resimde yer almış olmasıdır. Davacı, manevi tazminat talebinde bulunmuştur. FSEK m.86/lll gereğince manevi tazminat Borçlar Kanununun 56 inci maddesine göre tayin edilecektir. Bu nedenle olayımızda manevi tazminat isteğiyle ilgili sorumluluğun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır. Davacıya ait görüntünün izin alınmadan fotoğrafının ve mesleki bilgilerinin kitapta yer almasının haklarına aykırılık oluşturur. Davacının manevi tazminat talep etme koşullan gerçekleştiği sonuç ve kanaatine varılması halinde manevi tazminat taleplerinin miktarının ve türünün takdiri ise Sayın Mahkemeye aittir. Davacı maddi tazminat talebinde de bulunmuştur. Davacı maddi tazminat talebini FSEK 68 çerçevesinde 3 katı tutarında tazminata ve FSEK 70’e dayandırmıştır. Ancak ifade etmek gerekir ki davaya konu olayda eserin izinsiz kullanımı söz konusu olmayıp FSEK 86’ya aykırı bir kullanım söz konusu olmakla FSEK 68 ve 70 hükmüne göre tazminat talep edilemez. Başka bir deyişle FSEK 86 hükmüne aykırılık halinde FSEK 68 ve FSEK 70 hükmü uygulanamaz. Genel hükümler çerçevesinde maddi tazminat hesaplanacaktır. Kişilik hakkına saldırı sebebiyle maddi zararın tazmini için, hukuka aykırı saldırı, maddi zarar, saldırı ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması ve ayrıca failin kusuru veya bir kusursuz sorumluluk halinin bulunması aranır. Dosya kapsamı incelendiğinde davacının maddi zarara uğradığına ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığından dosyanın halihazır durumu itibariyle davacının maddi tazminat talebini ispatlayamadığı…” şeklinde görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi ile; mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile haklılıklarının teyit eder nitelikte olduğunu, bilirkişi raporundaki maddi tazminat talebi yönünden ” zarar görme koşulunun davacı tarafça ispatlanamadığı ” hususuna katılmadıklarını, davalının müvekkilinin uzman diyetisyenlik sıfatını arkasına alarak davaya konu kitaba diyetisyenlik camiasından gelebilecek eleştirilerin önüne geçtiğini, davaya konu kitap ile birlikte promosyon ürün olarak satılan sözde zayıflatan fitnessjel ürünü müvekkilinin ismini ve kariyerini olumsuz yönde etkilediğini, manevi tazminat talepleri yönünden ise bilirkişi raporundaki hususlar da dikkate alınarak mahkemece davalı tarafın kusuru da göz önünde bulundurularak kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesi ile; Bilirkişilerce tanzim edilen raporun B başlığı altındaki Genel Değerlendirme Kısmının 1. Bölümünde; “Bu nedenle de uyuşmaklık fikri bir ürünün korunmasından fiyade davacının kişilik hakkının korunması ile ilgilidir ve bu haliyle olaya uygulanacak normlar FSEK m. 86 ve Türk Medeni Kanununun 24 vd. maddeleridir. ” yönünde tespitte bulunulduğunu, aynı raporun B başlığı altındaki Genel Değerlendirme Kısmının 3. Bölümünde ise; “Bu doğrultuda davacıdan fotoğrafının davaya konu kitapta kullanılması ve kişisel bilgilerine yer verilmesi için rızaya alınması şart olup dosya kapsamında bu rüya beyanına rastlanmadığından Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla vaki kullanımın FSEK m.86/1 hükmüne aykırı olduğu kanaatine hasıl olmuştur. ” şeklinde değerlendirme yapıldığını, bilirkişiler tarafından tanzim edilen rapor tamamen eksik ve hatalı incelemeye dayandığını, hükme esas alınamayacağını, her ne kadar bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda, dosya kapsamından davacının fotoğraflarının kullanılmasına ilişkin delil yok denilmişse de; mahkemece takdir olunacağı üzere davacının rızası hususunda fiili karinenin söz konusu olduğunu, uyuşmazlığa konu kitabın başında ve sonunda yer alan fotoğrafa bakıldığı takdirde, davacının poz verdiğinin açıkça anlaşıldığını, bu durumda fotoğrafların çekilmesine ve kitaba konulmasına itirazda bulunmayan hatta sırf bu fotoğraflar için müvekkil ile birlikte stüdyoya giren davacının fotoğraflannın çekilmesine ve kullanılmasına ilişkin rızası yoktur şeklindeki tespitin yerinde olmadığını, davacının tazminat talebi aslında Türk Medeni Kanunu m. 24’e dayandığını, davacının fotoğrafının kullanılması kitabın satışlarını arttırmadığını, bu nedenle davacı yanın yoksun kaldığı herhangi bir karın söz konusu olmadığını bu nedenle de zararın varlığından söz edilemeyeceği için tanziminin de mümkün olamayacağı açık olduğunu, her ne kadar bilirkişi raporu’nda; ”Davacıya ait görüntünün izin alınmadan fotoğrafının ve mesleki bilgilerinin kitapta yer almasının haklarına aykırılık oluşturur. Davacının manevi tazminat talep etme koşullan gerçekleştiği sonuç ve kanaatine varılması halinde manevi taıçminat taleplerinin miktarının ve türünün takdiri ise Sayın Mahkemeye aittir” şeklinde tespitte bulunulsa da davacı 8 haftada değişim projesinde yer alan diyetisyenlerden biridir ve kitap da söz konusu projenin devamı niteliğindeki bir kitap olduğunu, davaya konu kitapta davacıya ait iki adet fotoğraf ve davacı hakkındaki bir paragraflık yazının hiçbir surette kendisini itibarını ve kişilik haklarını zedeleyecek nitelikte olmadığını, 02/11/2020 tarihli bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığından mütevellit hükme esas teşkil edemeyeceğinden yeniden rapor alınmasını, mahkeme aksi kanaatte ise dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişilere yeniden tevdii edilmesini talep etmiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK madde 86 ve TMK madde 24, 25 kapsamında açılmış davacıya ait görsellerin izinsiz kullanımı iddiası ile kişilik haklarına tecavüze dayalı tecavüzün tespiti, maddi manevi tazminat ve men / ref talebine ilişkindir.
FSEK madde 86 ile TMK madde 24 ve 25 değerlendirmesi;
Bilindiği üzere dış görünüş, kişilik haklarının bir parçası olarak hukuken korunur. Bir kimsenin dış görünüşü üzerinde kişilik hakkı vardır. Dış görünüşün yansıması ve tekrarı demek olan resim üzerinde de kişilik hakkı bulunmaktadır ve bu yüzden resim ve portreler öncelikle kişilik hakkı olarak Medeni Kanun tarafından korunur. FSEK.m.86’da ise resim ve portreler özel bir hükümle korunmuştur. Kişinin fotoğrafı üzerindeki hak Medeni Kanun ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince kişilik hakkı kapsamında herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklardandır.
5486 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86. maddesi, eser niteliğinde olmasalar dahi, resim ve portrelerin, tasvir edilen kişilerin muvafakati alınmaksızın teşhir veya başka şekillerde umuma arz edilemeyeceğini öngörmektedir . Eser niteliğini haiz olmayan fotoğrafların ve görsellerin korunması, dava konusu uyuşmazlık da dikkate alındığında, FSEK md. 86, MK md. 24 ve md. 25 hükümleri aracılığıyla sağlanır.
Kişiliği oluşturan unsurların salt manevi olmadığı, kişiliği oluşturan kimi unsurların manevi değerinin yanısıra ekonomik değeri de olduğu gerek yerli gerekse yabancı öğretide kabul edilen bir husustur. Kişiliği oluşturan kimi unsurlardan, kişinin ismi ve resmi üzerindeki hakkı ekonomik değeri de olan haklar arasındadır. Bu değerlerin izinsiz kullanımı nedeniyle, ilgili kişinin malvarlığı zararı oluşabilir. Buradaki zarar, fiili zarardan ziyade, yoksun kalınan kazanç olarak tezahür eder. Resim gibi kişilik değerlerinin ticari açıdan kullanımı daha çok ünlü kişiler tarafından gerçckleştirilmekteyse de, ünlü olmayan kişilerin de bu tür kullanımları konu alan sözleşmeler yapmasına hiçbir mani yoktur. Başka bir deyişle, ünlü olmayan kişilerin resimlerinin de ekonomik bir değeri vardır.
FSEK m.86 1’e göre “Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez.” şeklindedir, fotoğraflar da bu madde kapsamında değerlendirilmektedir. FSEK m.86/1’e konu koruma , fotoğrafın “eser” niteliği olmayıp, tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır.
Dolayısıyla, bu yasağa aykırı nitelikteki eylemler, kişilik haklarına saldırı oluşturur ve B.K. nun 49. maddesi çerçevesinde manevi tazminat yükümlülüğü doğurur. Ayrıca, anılan yasa hükmünde, 1. ve 2. fıkra hükümlerine göre yayımın caiz olduğu hallerde dahi, kişilik haklarına saldırıyı düzenleyen 4722 Sayılı Türk Medenî Kanunun 24. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir.
Eser niteliği bulunmayan bir fotoğrafın umuma arz edilebilmesi için mutlaka fotoğrafta görüntülenen kişinin izninin alınması gerekir. Fotoğraf eser niteliğindeyse eser sahibi, fotoğrafta yer alan kişinin iznini almaksızın eser sahipliği sıfatına dayanarak eseri umuma arz edemez. FSEK m. 86 kapsamında bir hak ihlalinin gerçekleşmesi halinde fotoğrafta görüntülenen kişi dava açma hakkına sahip olacaktır.
TMK’nın 24. Maddesinde “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir” hükmü öngörüldükten sonra devam eden 25. Maddesinde de kişilik hakkı haleldar olanların dava haklarının neler olduğu düzenlenmiştir. Buna göre ; “davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Yukarıda da belirtildiği üzere gerek doktrin ve gerekse Yargıtay uygulaması ile kabul edildiği üzere bir kişinin fotoğrafının çekilmesine vermiş olduğu izin bu fotoğrafın ya da suretin ticari amaçlarla kullanılması şeklinde yorumlanamaz. Bu fotoğraf ya da tasvirin ticari anlamda kullanılması durumunda kişilik hakkının ihlali sonucunu doğuracağı kabul edilmektedir.
TMK m. 24 m. 2 hukuka uygunluk sebeplerini hükme bağlanmıştır. O halde, hukuka uygunluk sebepleri bulunmayan bir hukuka aykırılık durumunda, fotoğrafta görüntülenen kişi TMK m. 24 gereği TMK m. 25’te yer alan davalara başvurarak korunabilir. Bu çerçevede davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Eser niteliğinde olmayan fakat FSEK md. 84 vc FSEK md. 86 hükümleri çerçevesinde korunan bir fotoğrafın haksız kullanımı halinde, bu fotoğraf bir ücrct karşılığında kullanılsaydı verilecek olan ücretten az olmamak üzere bir tazminata hükmedilecektir. Fotoğraf eser vasfına sahip olmadığı için bu ücret alışık olunan üç kat bedele de ulaşamamalıdır. Dava konusu somut uyuşmazlıktaki resimler ve video çekimi FSEK bağlamında eser niteliğine haiz olmayan davacıya ait görsellerdir. Sözkonusu çekimlerin davacının bilgisi dahilinde gerçekleştiği iddia olunmuştur. Böyle olduğunun kabulü halinde dahi bunların kullanımının kapsamı, süresi, kullanım şekli gibi konular davalı tarafça gerektiği gibi bilgilendirme yapılmadığı, ayrıca görsellerin davaya konu kitapta kullanılacağı konusunda herhangi bir rıza açıklamasının dosya kapsamında mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Yine kullanımların kitap tanıtımına / satışına yönelik olduğu dikkate alındığında ticari amaçlı olduğu izahtan varestedir.
Kişiye ait bir fotoğrafın ya da videonun reklam – ticari amaçla kullanımında sadece rıza almak yetmez, sözkonusu kullanımın şekli, türü, mecrası, süresi gibi hususların da belirlenmesi gerekir. Ticari amaçla kullanımlarında, kullanacak olan kişinin karşı tarafı bu konuda bilgilendirmesi gerekir, aksi takdirde, kişinin fotoğrafın ya da videonun çekilmesine açık veya örtülü şekilde rıza vermiş olması, bu konuda o an için itirazda bulunmaması, ticari kullanım şekillerine itiraz etmeyeceği, bu konuda bedel talebinde bulunmayacağı anlamına gelmez.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, tanık beyanları, bilirkişi raporları yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde, davaya konu fotoğrafların FSEK kapsamında eser niteliğinde olmadığı ancak FSEK 86.maddesi ve yukarıda izahı yapılan TMK 24 maddesi uyarınca korunabileceği, davalı kullanımlarının FSEK 86 ve TMK 24 hükümlerine aykırılık teşkil ettiği, çekim esnasında göstermiş olduğu rızanın varlığı kabul olunsa dahi kullanımın niteliği dikkate alındığı izahı yapıldığı üzere bunun aykırılığı ortadan kaldırmayacağı davacının maddi ve manevi tazminata yönelik talepleri yönünden yasal şartların oluştuğu, bu noktada rapordaki maddi tazminat şartlarının oluşmadığına yönelik değerlendirmenin izahı yapılan mevzuat ve yargı uygulamalarımız ile uyuşmadığı, yine maddi tazminat yönünden net bir hesaplama yapmanın mümkün olmayacağı dikkate alındığında yeni bir inceleme yapılmasının usul ekonomisine uygun düşmeyeceği, zira farazi değerlendirmeler üzerinden hüküm tesis olunmayacağı gibi zorunlu olarak BK 50 gereği tazminatın takdirinin gerektiği sonucuna ulaşılmış, kişilik haklarına saldırı niteliğindeki davalı kullanımları ilişkin maddi tazminat yönünden paranın alım gücü, kullanımın kapsamı, tarafların ikrarında olan ödeme miktarı da gözetilerek BK 50 hükmü kapsamında 3.000 TL’nin daha ödenmesinin yerinde olduğu ve hakkaniyete uygun düşeceği anlaşılmakla maddi tazminat davasının bu miktar üzerinden (ilk bandrol tarihi faiz başlangıç tarihi olarak kabul olunmak suretiyle 20/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte) kısmen kabulüne kabulüne karar vermek gerekmiş , yine manevi tazminat talebi yönünden eylemin ağırlığı tarafların sosyal durumları hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak takdiren 10.000,00 TL’nin yerinde olduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden (aynı tarih faiz başlangıcına esas alınmıştır) davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş, men ve ref talepleri yönünden kitabın 2. Baskısında kullanımlara son verildiği anlaşılmakla ref talebinin ve bu kapsamındaki toplatma ve imha taleplerinin reddine ve ilana karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının kişilik haklarına saldırıya yönelik açmış olduğu davanın KISMEN KABULÜ ile; davacıya ait fotoğrafların davalıya ait ” … ” isimli kitapta izinsiz kullanılmasının davacının kişilik haklarına tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, ilk baskı sonrası tecavüzün son bulduğu anlaşılmakla; ref talebinin bu kapsamda toplatma ve imha taleplerinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile takdiren 3.000,00 TL’nin 20/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; takdiren 10.000,00 TL’nin 20/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Karar kesinleştiğinde ve hüküm özetinin masrafları davalıya ait olmak üzere tirajı en yüksek üç gazeteden birinden bir defaya mahsus ilanına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 888,03 TL karar harcından peşin yatırılan 1.366,20 TL’nin mahsubu ile artan 478,17 TL bakiye karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen davacının kişilik haklarına tecavüzün tespitine ilişkin 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/3 uyarınca ret hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 maddesi uyarınca hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 230,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.480,10 TL üzerinden ret ve kabule göre hesaplanan- 396,81 TL’si ve 923,93 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.320,74 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/02/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.