Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/352 E. 2019/130 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/352
KARAR NO : 2019/130

DAVA : Marka İptali
DAVA TARİHİ : 04/06/2014
KARAR TARİHİ : 21/03/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan markanın iptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davalı tarafın … sayılı … markasını 3 ve 5. sınıflarda tescil ettirdiğini, ancak bu markayı kullanmadığını, müvekkilinin bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu, 556 sayılı KHK nın 14. maddesi gereğince kullanılmayan markaların iptalinin gerektiği iddiası ile davalı adına tescilli … sayılı … markasının kullanmama nedeniyle iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 10/09/2014 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle davacılardan …’nin ev hanımı olduğunu, diğer davacı …’nin ise 1996- 2011 yıllarında yaklaşık 14 yıl boyunca müvekkili şirkette üst düzey yönetici olarak görev yaptığını, davanın kötüniyetli olarak açıldığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı adına tescilli … (…) nolu … ibareli markanın kullanmama nedeniyle iptal talebinin yerinde olup olmadığına ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliler toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, kök ve ek raporlar alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Dairesi Başkanlığı kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın sahibinin … Anonim Şirketi olduğu ve 03 ve 05.sınıflarda tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz edilen 04/12/2014 tarihli raporda sonuç olarak, “davalının … markasını 3 ve 5. sınıfta sadece cilalar, oda, taşıt ve diğer mekanlar için koku gidericiler, koku vericiler, kişisel kullanım dışındaki deoderantlar için kullandığı, 3 ve 5. sınıflardaki diğer emtia için ciddi bir kullanımı gösterir yeterli delilin bulunmadığı” görüşü açıklanmıştır.
İbraz edilen 29/06/2015 tarihli ek raporda sonuç olarak, “dava konusu markanın sadece deodorant, deodorant sprey, saç spreyi, traş köpüğü, otomatik sprey, oda spreyi, mobilya cilası, oto silicom temizleyici, mech/glitter için kullandığı, diğer emtia yönünden kullandığına dair yeterli delilin bulunmadığı” görüşü açıklanmıştır.
01/03/2016 havale tarihli ikinci bilirkişi raporunda ise sonuç olarak, “davalının … ibaresine yer verilerek markayı saç jöleleri, traş köpükleri, oda spreyleri, mobilya cilaları, oto silikon ürünleri, mutfak, banyo, halı, koltuk temizleyicileri üzerinde kullandığı” görüşü açıklanmış ve kullanıma ilişkin ürün görsellerine de yer verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/04/2018 tarihli ve 2016/9829 esas, 2018/2339 sayılı kararı ile “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkememizce bozmaya uyularak yargılama yapılmış ve bitirilmiştir.
Dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153. maddesinin 6. bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut olayımızda dava dosyasının henüz derdest olması sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Ülkemizin taraf olduğu TRİPS’in (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması) hükümleri üye ülkeler tarafından uygulanacağı birinci maddede açıkça belirtilmiştir. Sözleşmede hüküm altına alınan maddeler üye ülkelerde belirtilen uyuşmazlıklarda oluşan yasal boşluklarda uygulanabilecek ve boşluğu doldurabilecek nitelikte ve Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde hükümler Mahkememizce de uyuşmazlıklara uygulanabilir ise de, Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluğu doldurur nitelikte olmadığı gibi, TRİPS’in markayı kullanma koşulu başlıklı 19. maddesinin 1. bendinde “Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebilir. Marka ile korunan mal veya hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları veya hükümetçe uygulanan başka koşullar gibi markanın kullanılmasına engel oluşturan ve marka sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan koşullar, markanın kullanılmaması için geçerli nedenler olarak kabul edilecektir” şeklinde markanın iptali için yapılacak değerlendirmenin ve incelemenin sınırları ve şekli belirtilmiş, sürenin asgarisi ifade edilmiş olup, bu halde de belirtilen madde mahkemelerce doğrudan uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapar, sonuç olarak da tavsiye niteliğinde olduğundan, TRİP 19. maddenin de uygulanma koşulları mevcut değildir.
6100 sayılı HMK’nın “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. Maddesi -” Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. ..” hükmüne içermektedir.
Tüm dosya kapsamı Yargıtay bozma ilamı ve Anayasa Mahkemesi Kararı kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar dava 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesi kapsamında açılmış ve yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya temyiz aşamasında iken 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren KHK’nın 14. Maddesinin iptaline ilişkin yukarıda izahı yapılan Anayasa Mahkemesi kararı sebebiyle davanın yasal dayanağının kalmadığı, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulmasının mümkün olmadığı, davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilerek, mahkememizce verilen önceki tarihli hüküm (kabul yönünde) ve dosya kapsamına göre tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama harç ve giderleri HMK 331 maddesi göz önünde bulundurularak davalı üzerinde bırakılmış ve davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunarak aşağıdaki şekillde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas sayılı kararı ile iptaline karar verildiği anlaşılmakla DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 25,20 TL’nin mahsubu ile kalan 19,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan; 558,00 TL posta gideri, 2.550,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.108,00 TL ve 50,40 TL harç (peşin+başvuru) toplamı olmak üzere toplam 3.158,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/03/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır