Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/35 E. 2020/406 K. 25.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/35
KARAR NO : 2020/406

DAVA : Marka (Resmi Makamlarca Açılan Hükümsüzlük İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/01/2018
KARAR TARİHİ : 25/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Resmi Makamlarca Açılan Hükümsüzlük İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Türk Patent Enstitüsü nezdinde davalı şirket adına tescilli … no’lu “ …” ibareli marka 27.08.2015 tarihinden itibaren, Türk Patent Enstitüsü tarafından belirlenen 41. ve 42. sınıf hizmetler yönünden koruma altına alındığını, davalı tarafından yapılan marka başvurusunun esasında müvekkili üniversite tarafından itiraza gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddi gerekirken, marka tescili gerçekleştirildiğini, ancak kanuni düzenleme çerçevesinde bu tescil işlemlerinin usulüne uygun olmadığını, davalı adına tescilli ve “…“ ibaresini taşıyan markaların hükümsüzlüğü ve terkinine karar verilmesi gerektiğini, kamu tüzel kişilerinin ve kamu kurumlarının isimleri kanunen koruma altında olduğundan müvekkili …’nin isminin de kanunen öncelikli koruma altında olduğunu, müvekkili üniversitenin kamu tüzel kişiliğini haiz bir vakif üniversitesi olduğunu, …’nin,… tarafından Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’na 07.06.1996 tarih ve 4142 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 38 uyarınca Kanunla kurulmuş olup, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi kamu tüzel kişiliğine sahip bir vakıf üniversitesi olduğunu, Vakıf Üniversiteleri’nin isimlerinin kamu kurumlarının isimleri niteliğinde olduğunu ve benzer korumaya sahip olduğunu, kamu tüzel kişilerine ait isimlerin özel hukuk tüzel kişileri tarafından kullanılması halk nezdinde karıştırılma ihtimali yaratacak nitelikte olduğunu, 556 sayılı Markalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7/1. maddesinde sayılmış olan ret gerekçelerinden birinin de; ” Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar ” olarak belirtildiğini, davalı şirketin markayı müvekkili Üniversite’nin faaliyet alanında kullanmasının da halk nezdinde ciddi bir yanılmaya sebep olacak nitelikte olduğunu, davalı şirketin eğitim öğretim faaliyetlerinin … ile bağlantılı olduğunu, Üniversite’nin yönetiminde olduğunu, Üniversite’nin kalite ve standartlarını taşıyacağı gibi birçok yanılgıyı yaratacağını, kaldı ki, “…” ibaresi taşıyan birçok marka için müvekkili üniversite tarafından türk patent enstitüsü nezdinde tescil başvurusu yapıldığını, müvekkili üniversitenin isim hakkının marka tescili yapılmamış olsa dahi kanuni düzenlemeler gereği koruma altında olduğunu, diğer yandan müvekkili üniversite tarafından yürütülen birçok sosyal etkinlik, eğitim ve projelerde “…” kelimesinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil edilmek üzere başvurusunun yapıldığını yada tescilinin tamamlandığını, ayrıca “…” markasını müvekkilinin tanınmış hale getirdiğini, davalı tarafın haksız şekilde müvekkili Üniversite’nin tanınmışlığından faydalandığını, davalı şirket lehine “ … “ ibaresi ile yapılan tescilin müvekkili üniversitenin tanınmış markasının lehine temin ettiği hakları kısıtlayıcı niteliği haiz bir tescil olduğunu, müvekkilinin 20 yıllık faaliyet süresinde fiili kullanımı sonucu markanın alanında maruf, meşhur ve tanınmış bir marka haline geldiğini ve böylece müvekkilinin markanın gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davalının da aynı markayı tescil ettirmesinin markaya tecavüz oluşturduğunu, davalının markasının müvekkilinin sahip olduğu markanın tescil için engel oluşturduğunu beyanla, öncelikle davalı … adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … no’lu “ …”markasının, 3.şahıslara satılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı … adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … no’lu “ …” markasının tescil edildiği tüm sınıflarda tescilinin hükümsüzlüğüne ve işbu kayıtların sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eğitim sektöründe “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının izin verdiği her seviyede anaokulu ilköğretim okulu, lise, yüksek okul ve üniversite açabilir, işletebilir ve 17.04.2007 tarihinde tescil edilen tadil tasarısında yazılı olan diğer işleri “yapmak üzere 10.09.2001 tarihinde kurulduğunu, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan “Özel Eğitim Kurumu Ruhsatnamesi” ni aldığını, ayrıca “….com” domain ismiyle faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin “…” markasını 27.08.2015 tarihinde 10 yıl geçerli olmak üzere 20.02.2018 tarihinde tescil ettirdiğini, davacının marka başvurusunun ise 10.11.2015 tarihi olduğunu, 556 Sayılı KHK hükümleri içerisinde kamu kurumu niteliğindeki üniversitenin “…” adıyla tescil ettireceği markaya yönelik sağlanmış bir koruma hakkı mevcut olmadığını, 556 Sayılı KHK’nın mutlak red sebepleri olarak sıraladığı 7/1-h maddesinin de olaya uygulanma ihtimalinin olmadığını, davcının konuyu farklı mecralarda ve hususiyetlerde değerlendirerek yanlış bir algı oluşturma gayretinde olduğunu, dava konusu olan hususun “…” ismi ve tüzel kişiliği olmadığını, müvekkili şirketin başvurusunun “…” ismiyle olup hiçbir şekilde “…”ni çağrıştırır kullanım ve başvurusu bulunmadığını, davacı yanın “…” adıyla yaptığı 41. Ve 42. Sınıflardaki marka başvurusunun “eğitim ve öğretim hizmetleri” dışındaki hizmetlerde reddi sonrasında, bu markayı kendilerinden önce başvurarak tescil ettiren müvekkiline hükümsüzlük davası açtığını oysa dilekçelerinde “…” adı ihtilaf konusu gibi yorum ve tespitlerde bulunduğunu, davacının talep konusu yaptığı 41.sınıfın 2. Ve 4. Sırasındaki emtialar ile 42. Sınıfın 1.sırasındaki emtiaları üniversite tüzel kişiliği olarak yapmasında hiçbir engel olmadığını, bu gerçeğe rağmen müvekkilinin adına tescil edilen “…” markasıyla gerek yazım-gerek işitsel benzerlikle tescil isteğinin üniversite tüzel kişiliği dışında ticari amaç kapsamında olduğunu, taraf markaları incelendiğinde daha önce tescil başvurusu yapılan önceye dayalı kullanımı da olan müvekkili şirket markasının müvekkili lehine korumaya matuf olduğunu, davacının markasının 3 ay sonra yapılmış bir başvuru olduğunu, müvekkilinin markasıyla anlamsal-işitsel benzerliğinin olmadığını, başvurusunu farklılaştıracak unsurları olmadığından kurum tarafından tescil başvurusunun reddedildiğini, davacının isteminin “…” ya da doğrudan bu kurumu hedefleyici şekil-ifade-gersel-isim olmadığını, tescil isteminin “…” ifadesi olduğunu beyanla hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak raporları alınmıştır.
Dosyaya sunulan 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Davacının marka kullanımlarının 2002 yılından itibaren olduğu, davalının dava konusu marka kullanımının 2015 yılından itibaren olduğu, dava Konusu “…” hizmetlerinin davalının … kod numaralı “…” markasında tescil edilemediği, davacının “…” markasını “…” sınıflarında tescil altına aldığı, dava konusu … kod numaralı “…” markasında kullanımın her iki tarafında esas kullanımlarının “…” alanı olduğu, dolayısı ile davacının diğer emtialar yönü ile iptal taleplerine ilişkin şartların oluşmadığı, dava konusu “…” emtiasının … kod numaralı “…” markasında yer almaması sebebi ile hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davalı adına … no ile tescilli ‘”…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.
6769 sayılı SMK’nın m. 6/1 hükmüne göre “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Yine SMK m.7/2,b hükmü uyarınca “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması” halinde marka sahibi, önleme isteminde bulunulabilir.
Görüldüğü üzere yasa koyucu her iki hükümde de karıştırılma ihtimali’ ifadesini kullanmıştır. Buna rağmen, yargı içtihatları ve uygulamada, ‘iltibas’ ve ‘karıştırma ihtimali’ terimlerinin aynı kavramı ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Marka hukukunda iltibas, bir markanın benzerinin, aynı veya benzer mal / hizmetlerde kullanılması nedeniyle karıştırılması; müşterilerin işaretler arasındaki bu benzerlik nedeniyle, daha önce bildiği bir işletmenin ürünü olduğu yanılgısı ile bir diğerine ait ürünü alması veya markaların sahibi işletmeler arasında idari veya ekonomik bağ kurması olarak ifade edilebilir.
Anılan madde hükümleri kapsamında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olabilmesi için temel şartlar; markaların birbiriyle aynı veya benzer olması, tescile konu mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması ve markalar ve mal/hizmetler arasındaki benzerlik nedeniyle halk (ortalama tüketici) tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin bulunmasıdır.
Karıştırma ihtimali değerlendirmesinde kural olarak önce mal/hizmetlerin aynı veya benzer olup olmadığı incelenir. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de ilgili tüm faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler, diğerlerinin yanı sıra, mal veya hizmetlerin tabiatı ve özelliklerini, kullanım amaçları ve şekillerini, üretim ve pazara sunum yerlerini, birbirleriyle rekabet halinde veya tamamlayıcı olup olmadıklarını içerir.
Tüm dosya kapsamı, TPMK kayıtları ve sunulan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının bilgi eğitim şeklinde kırmızı beyaz marka kullanımlarının 2002 yılından itibaren olduğu, ancak öncesinde de bilgi eğitim vakfından kaynaklı tam logo halini almasa da, marka kullanımlarına rastlandığı görülmüştür. Davalının dava konusu marka kullanımının 2015 yılından itibaren devam ettiği, dava konusu “Eğitim Öğretim Hizmetlerinin” davalının … kod numaralı … markasında tescil edilemediği, davacının ise “…” markasını “Eğitim öğretim Hizmetleri” sınıflarında tescil altına aldığı, dava konusu … sayılı … markasındaki kullanımın her iki tarafında esas kullanımlarının “Eğitim Öğretim Hizmetleri” alanı olduğu, dolayısı ile davacının diğer emtialar yönü ile yukarıda anılan SMK hükümleri uyarınca aynı veya benzer mal / hizmetlerde kullanılım durumu olmadığından iptal taleplerine ilişkin şartların oluşmadığı, dava konusu “Eğitim Öğretim Hizmetleri” emtiasının … kod numaralı … markasında yer almaması sebebi ile hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 18,50TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/11/2020

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.