Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/349 E. 2020/407 K. 25.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/349 Esas
KARAR NO : 2020/407

DAVA : Marka Tecavüzünün Tespiti, Haksız Rekabetin Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/02/2012
KARAR TARİHİ : 25/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Tecavüzünün Tespiti, Haksız Rekabetin Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat Talepli asıl ve Marka Hükümsüzlüğü Talepli birleşen davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 60 yıla yakın bir süredir mücevherat sektöründe faaliyet göstermekte olup, bir çok yabancı markanın distribütörlüğünü aldığını, müvekkili adına TPE nezdinde “…” ibareli marka başta olmak üzere başka marka tescillerinin de bulunduğunu, tüm bunlarının yanı sıra “…” ibareli markanın TPE tarafından 24.12.2010 tarihli karar ile tanınmış marka statüsüne alındığını, buna karşın davalı tarafından üretilen çeşitli kozmetik ve parfümeri ürünlerinde müvekkiline ait “…” ibareli markasının aynen kullanıldığını, bu durumun müvekkilin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının müvekkil şirketin markasının tanınmışlığından yararlanma amacı ile müvekkile ait “…” ibareli markaları taklit ettiğini ve tüketicileri yanılttığını, ibareler arasındaki benzerlik sonucu markalar ve ürünler arasında bağlantı olduğu düşüncesinin oluşacağını, davalının bu şekilde kullanımının aynı zamanda TTK kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek davalının müvekkili şirkete ait tescilli markalar ile ayırt edilemeyecek kadar benzer kullanımının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve 10.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 35.000 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” markasının tarihçesinin 1950’li yıllarda İtalya’nın … kentinde doğduğunu 1972 yılında tüm üretimini Türkiye’ye taşıdığını; TPE nezdinde tanınmış markalar listesine kaydedildiğini, müvekkilinin “…” ibareli seri markaları bulunduğunu, ayrıca TPE nezdinde … numara ile tescilli “…” ibareli markasının da mevcut olduğunu, müvekkilin tescilli markasını kullanımından doğan hiçbir eyleminin tecavüz veya haksız teşkil etmediğini; müvekkilin kozmetik sektöründe faaliyet gösterdiğini, markaların kullanıldığı sektörlerin farklı olması sonucu tüketici nezdinde iltibas ihtimalinin söz konusu olmadığı, müvekkilin özellikle “…” markasını kullanmak suretiyle meydana getirdiği bir tecavüzün söz konusu olmadığını, kaldı ki, müvekkile ait “…” markalı parfümlerin tüketici nezdinde oldukça tanınmış hale geldiğini ve ayırt edicilik kazandığını, ayrıca müvekkil şirketin Türkiye ve Dünya çapında oldukça tanınmış markalara sahip prestijli bir firma olup başka firmalarının markaları üzerinden kazanç sağlamaya ihtiyacı olmadığını; belirterek davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davalı markalarının tüm sınıflarda tescil edildiğini, ancak davalının ticari hayattaki faaliyetlerinin mücevherat sektöründe yani 14. sınıfta olduğunu, diğer sınıflarda tescil edilen markaların ihtiyat markaları olduğunu, KHK’nın 14. maddesinin … sayılı Marka Yönergesinin 10 ve 12. maddelerine uygun bir tarzda tescilli marka sahibine seçtiği markasını kullanma külfeti yüklediğini, söz konusu yükümlülüğün tanınmış markalar için de geçerli olduğunu, bunun ATAD kararları ve Hukuk Genel Kurul kararları ile de sabit olduğunu, bununla birlikte davalıya ait “…” markasının tüketici gözünde takı ve aksesuar markası olarak algılandığının aşikar olduğunu belirterek davalıya ait …, …, …, …, …, …numaralı “…” markaları her ne kadar 14. sınıfla birlikte birden fazla sınıfta tescil edilmiş ise de, KHK’da öngörülen 5 yıllık süre boyunca kullanma mükellefiyeti yerine getirilmediğinden 14. sınıf haricinde tüm sınıflarda hükümsüz kılınmasına, talebin reddi halinde 3 ve 5. sınıflar bakımından hükümsüz kılınmasına, “…” tanınmış markasının 3 ve 5. sınıflar bakımında hükümsüz kılınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yarar taşımadığını, müvekkile ait “…” markası tanınmış marka statüsünde olup tanınmış markanın kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesinin hukuki bir yarar taşımadığını, tanınmış marka sahibinin tescilli markasını kullanmamış olduğu mal ve hizmetler için hükümsüzlüğüne karar verilmiş olsa dahi daha sonra markasının tanınmışlık derecesine dayanarak açacağı markaya tecavüz davasıyla 3. kişilerin farklı mal ve hizmetlerde dahi tescil ve kullanımını engelleyebileceğini, müvekkilinin davaya konu markaları tescilli oldukları tüm sınıflarda kullandığını; davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtip davanın reddini talep etmiştir.
Bilirkişi heyetince alınan raporda Asıl Dava bakımından, taraflara ait markaların kullanıldıkları faaliyet alanlarının farklı olmasından dolayı iltibasın söz konusu olmayacağı, tanınmış marka sahibi davacının davalı kullanımını engellemek için gerekli olan haksız yararlanma, marka itibarına zarar ve markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarının somut olayda oluşmadığı, Bu bakımdan davalı kullanımının davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, Birlesen Dava bakımından, davacının markalarının tescilli olduğu sınıflarda ciddi olarak kullanıldığına dayanak olarak gösterilen “…” markalı bir takım ürünlerin varlığının ilgili mal ve hizmet alanlarında pazar yaratmaya, dolayısı ile söz konusu mal veya hizmetlerin menşe kimliğini garanti etmeye yeterli olmadığı, dolayısı ile davacıya ait “…” ibareli markaların mücevherat alanı dışında bir kullanımın olmadığı, KHK m.l4’de öngörülen 5 yıllık sürenin tescil tarihinden itibaren başladığı; bu bakımdan davacıya ait … tescil numaralı “…” markası ile … tescil numaralı “……” markasının tescil tarihleri bakımından dava tarihi itibariyle 5 yıllık sürenin dolmamış olduğu, KHK m.l4’de belirtilen kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davasında tanınmış markalar için bir ayrıcalık bulunmadığı, tanınmışlık düzeyine ulaşmış markaların da 14 ve 42. maddeler uyarınca kullanılmayan mal veya hizmetler bakımından kısmen iptal edilebileceği bilirkişilerce raporlarında belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna itiraz üzerine ikinci kez heyet kurularak uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişiler Doç. Dr. …, …, …ve …tarafından düzenlenen raporlarında; Davacı şirketin 2007-2012 yılları arasındaki ticari defterlerini incelenmiş ve kendi lehine delil olma niteliği taşıdığını tespit etmişlerdir. Dosyadaki fatura örnekleri ve envanter listelerindeki ürünlerden anlaşılacağı üzere, karşı davalının 14. sınıf dışında üretip sattığı ürünler, gömlek, pantolon, bluz, kravat, mendil, baston, muhtelif kutu, kale gibi ürünler olup, 14 .sınıftaki ürünlere nazaran çok düşük seviyededir. Parfüm ve Sabun üretim ve satışı ise, yıl sonu stoklarında hiç olmadığı gibi, yıl içindeki satışlarda da çok az sayıdadır. Bu sebeple parfüm ve sabun satışlarının “…” markasmın bu ürünler bakımından markanın işlevini yerine getirecek ciddi bir kullanım olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yapılan muhasip bilirkişi incelenmesinde, davacı (birleşen davada davalı) firma vekilinin aksi yöndeki iddialarına rağmen, “…” markasının tescilli olduğu birçok sınıfta ciddi ve pazar payı yaratacak şekilde kullanılmadığı saptanmıştır.
Alınan ikinci bilirkişi raporunda da davalının “…” ve “…” ibarelerini kendi ürünleri üzerinde, ürünün markası ile seri adını (ürün gamını) ayrı ayrı belirtmek için, görsel bir bütünlük arz etmeyecek şekilde ayrı ayrı kullanmış olmasının davacının tanınmış “…” markası üzerindeki hakka tecavüz niteliğinde görülemeyeceği, bu nedenle, MarKHK md. 9/11 bent (a-b) kapsamında meydana gelmiş bir marka hakkı ihlalinin ve davacının tanınmış markasının itibarına ya da ayırt edici karakterine verilen bir zararın saptanamadığı; davalının “…” ve “…” ibarelerini ürünlere ilişkin tanıtım yazılarında bir arada ve davacı markasında olduğu gibi görse görsel/fonetik bütünlük arz edecek şekilde “… …” veya “…’ın yeni parfümü ‘…’…” vb. olarak kullanmasının MarKHK md. 9/1 ve 9/11 bent (d-e) uyarınca marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, bu kullanımın davacıya ait tanınmış markanın ayırt edici karakterine zarar verdiği; Birleşen davaya konu … ve… tescil no.lu markaların tescilli oldukları hiçbir sınıfta; … tescil no.lu markanın 16. ve 42. sınıflarda; … tescil no.lu markanın ise 35. ve 42. sınıflarda ciddi ve pazar payı yaratacak kullanımlarının tespit edilemediği, dolayısıyla da bu markalar hakkında, belirtilen sınıflar için kullanmama nedeniyle, MarKHK md. 42/1 bent (b) uyarınca hükümsüzlük yaptırımı tatbik edilebileceği bilirkişilerce raporlarında belirtilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda Mahkememizin; 30/12/2014 tarih, 2012/36 Esas, 2014/362 Karar sayılı kararı ile; Asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının TPE nezdinde tescilli; 19/04/2004 tescil tarihli … ibareli … ,15.07.2006 tescil tarihli … ibareli … , 21.12.2004 tescil tarihli … ibareli … , 05.10.2006 tescil tarihli … ibareli … tescil numaralı markalarının 14.cü sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler yönünden kullanılmama nedeniyle Kısmen İptaline, 02.05.2008 tescil tarihli … ibareli … ile 01.11.2007 tescil tarihli … ibareli … tescil nolu markalar hakkındaki talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar Temyiz edilmiş, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/7592 Esas, 2016/2307 Karar ve 02/03/2016 tarihli kararı ile, mahkememizce verilen kararın asıl davada davacı birleşen davada davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı birleşen davacı vekillerince karar düzeltme talebi gönderilmesi üzerine dosyayı yeniden inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/9552 Esas, 2018/3957 Karar ve 24/05/2018 tarihli ilamı karar düzeltme taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, ilamda belirtilen hususlar yönünden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememize sunulan bilirkişi ek raporunda özetle; asıl dava yönünden davalı şirketin 2011 yılındaki net karının 6.394.590,00 TL olduğu, 30/11/2011-31/12/2011 arası net karının 560.621,00 TL olduğu, 2012 yılındaki net karının 7.810.091,00 TL ve 01/01/2012-08/02/2012 tarihine kadar olan net karının 834.502,00 TL olduğu, davalının net kazancının ne kadarının davacının markasının ihlali suretiyle elde edildiğinin saptanamadığı, birleşen dava yönünen Yargıtay Bozma İlamı ile … markasının 35. sınıfın 35.1 ve 35.8 alt sınıflarındaki hizmetlerde ciddi bir şekilde kullanılmakta olduğu neticesine ulaşıldığını, dolayısıyla farklı bir yorum yapabilmenin olanaklı olmadığı, 35.sınıftaki diğer hizmetlerde ise davacı adına … ve … numara ile tescilli … markalarının ciddi bir kullanımının bulunmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Asıl dava 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine yönelik olup, birleşen dava ise davalının ciddi kullanımının bulunmaması nedeni ile hükümsüzlük istemine ilişkindir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02/03/2016 Tarih, 2015/7592 Esas, 2016/2307 Karar sayılı bozma ilamına uyularak gerekli incelemeler yapılmıştır.
Asıl dava yönünden yapılan inceleme
TPE den gelen marka tescil belgeleri incelendiğinde Asıl dava davacısı/birleşen dava davalısına ait markalar şöyledir: … tescil numaralı “…” markası 3, 14 ve 35. sınıflarda 20.03.2007 tarihinde koruma altına alınmış olup 14.03.2008 tarihinde, … tescil numaralı “…” markası 3, 14 ve 35. sınıflarda 20.03.2007 tarihinde koruma altına alınmış olup 02.05.2008 tarihinde, … tescil numaralı “…” markası 14. sınıfta 16.04.2007 tarihinde koruma altına alınmış olup 12.02.2008 tarihinde, …tescil numaralı “…” markası 14. sınıfta 16.04.2007 tarihinde koruma altına alınmış olup 15.02.2008 tarihinde , … tescil numaralı “… + şekil” markası 3, 14, 28 ve 35. sınıflarda 15.03.2011 tarihinde koruma altına alınmış olup 15.05.2012 tarihinde, … tescil numaralı “…” markası 3, 5 ve 9. sınıflarda 30.10.2003 tarihinde koruma altına alınmış olup 15.07.2006 tarihinde, …tescil numaralı “…” markası 14, 16 ve 42. sınıflarda 30.10.2003 tarihinde koruma altına alınmış olup 21.12.2004 tarihinde, … tescil numaralı “…” markası 14, 35 ve 42. sınıflarda 22.08.2005 tarihinde koruma altına alınmış olup 05.1.2006 tarihinde, … tescil numaralı “…” markası 1-45 arası sınıflarda (3,5, 9, 14, 16, 24, 25, 35, 42 hariç) 20.10.2006 tarihinde koruma altına alınmış olup 01.11.2007 tarihinde, …tescil numaralı “…” markası 24, 25 ve 35. sınıflarda 07.03.2003 tarihinde koruma altına alınmış olup 19.04.2004 tarihinde tescil edilmiştir.
Asıl dava davalısı , birleşen dava davacısına ait marka şöyledir: …tescil numaralı “… + şekil” markası 3 ve 5. sınıflarda 12.11.2009 tarihi itibariyle 11.10.2010 tarihinde tescil edilmiştir.
556 sayılı KHK m.61’de marka hakkına tecavüz durumları sayılmıştır. Buna göre marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak tecavüz teşkil eder (m.61/l-a). 9. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibi izin alınmadan markasının kullanılmasını önleyebilir.
Davacı tarafça, davalı adına tescilli “… ” ibareli markanın 3. Sınıftaki parfüm emtiası üzerindeki kullanımının kendisine ait “…” markasına iltibas oluşturacak şekilde “… …” olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Davacı adına tescilli markanın asıl unsurlarının “…” ve “…” ibarelerinden oluştuğu anlaşılmaktadır. Davalının piyasaya sunduğu ürünlerde tescilli “… ” ve “…” ibarelerini bir arada kullanım şekli değerlendirildiğinde uyuşmazlık konusu işbu kullanımın çeşit belirten tasviri kullanım niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Zira ürün üzerinde yer alan “…” ve “…” ibarelerinin kompozisyonu nazara alındığında anılan kullanımın ortalama alıcılar nezdinde davacının “…” markası ile 556 sayılı KHK’nın 9/1-b bendi ve 61. Maddeleri kapsamında ilişkilendirme ihtimali içerecek şekilde iltibas tehlikesine yol açılması sureti ile marka hakkına tecavüz oluşturacağının kabulü gerekmektedir.
Haksız Rekabet Açısından Değerlendirme
6102 sayılı TTK md. 54’ de Haksız Rekabetin amaç ve ilkeleri, md. 55’ de dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar düzenlenmiştir. Hukuka uygun bozulmamış rekabet ortamında katılanlar; piyasanın tüm aktörlerinin dürüst davranış kurallarına göre hareket edeceğine güvenmek hakkını haizdir. Dürüstlük kuralının ihlal edilmesi halinde güvene aykırı hareket edilmiş olur; bu durumda haksız rekabete yol açar.
Bu çerçevede haksız rekabet TTK 54/2’ de, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır
Haksız rekabet düzenlemesin amacı, sadece, hakkın aldancı hareket ve sair araçlarla iyiniyet (dürüstlük) kurallarına aykırılık teşkil eder şekilde kötüye kullanılmasını engellemektir. Dürüst ve bozulmamış bir rekabet ortamının sağlanması esastır. Bu kurallar yalnız belli bir rakibe göre değil, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak karakterli kurallardandır. Haksız rekabet hükümleri ekonomik nitelikli her çeşit rekabet alanında uygulama yeri bulabilir.
TTK 55/1-a. 4 bendine göre; “Başkasının mallan, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet sayılır. Bu anlamda “karıştırılma (iltibas) ” öncelikle mal yada iş ürünlerinin dış görünüşleri itibariyle yanıltmayı, kandırmayı, yanlış algılamaya neden olmayı ifade eder.
Karıştırılma ihtimalinin unsurları açısından aynı veya benzer işaret ile aynı veya benzer mal veya hizmet aranmaktadır. Somut olayda davacının başta “…” olmak üzere TPE nezdindeki tescilli markaları ile davalı kullanımlarının ortalama tüketiciler nezdinde 556 sayılı KHK’nın 9/1-b bendi ve 61. Maddeleri kapsamında karıştırılma ihtimali yaratmaya müsait bulunduğu yukarıda açıklanmış idi. Davalının fiili kullanımının iltibas oluşturduğu gözetilerek, TTK 55/1-a. 4 maddesi uyarınca haksız rekabet koşullarının da oluştuğu kanaatine ulaşılmıştır.
Maddi ve Manevi Tazminat açısından değerlendirme
KHK’nin 62. maddesi gereğince, markası tecavüze uğrayan kişi, şartların varlığı halinde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. MarKHK’nın marka sahibine tanıdığı diğer talepler gibi, tazminat talebinde bulunabilmek için marka hakkına tecavüz şeklindeki haksız fiilin olması ve hukuka uygunluk sebeplerinden birinin olmaması gerekir. Ayrıca maddi tazminata hükmedilmesi için tecavüz fiili neticesinde zararın oluşması ve davalının kusurunun da bulunması gereklidir.
Marka hukukunda maddi tazminat talebi, marka hakkı sahibinin fiili olarak uğradığı zararın yanı sıra, yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Davacı maddi tazminatı MarKHK m.66/b uyarınca hesaplanmasını talep etmiştir.
Davalı şirket tacirdir. TTK’da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de “basiretli olma” yükümlülüğüdür (TTKm.18/2). Bu hükme göre, bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir.
Somut olayda, davalı şirkete ait 2010-2014 yıllarını kapsayan ticari defter ve kayıtlar muhasip bilirkişi tarafından incelenmiş olup, 2011 yılına ait net karının 6.394,590 TL, 2012 yılındaki net karının ise 7.810,091 TL olduğu ancak davalı şirketin net kazancının ne kadarını davacının “…” ibareli markasının ihlali sureti ile yani davaya konu “… …” parfümünün satışı ile elde ettiğinin saptanamadığını davacının 10.000 TL tutarındaki maddi tazminat talebinin kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğunu takdiri mahkemeye bırakır şekilde tespit etmiştir.
Bilindigi gibi marka hukukundaki tazminat davalarında davacının uğradığı zarar/karşı tarafın elde ettiği kazanç, yada sunulan emsal lisans sözleşmeleri kapsamına göre davacının talep edilebileceği tazminat tam olarak tespit edilemiyorsa mahkeme tarafından dosyaya sunulu deliller kapsamına göre Borçlar Kanunu hükümlerine göre de mahkemece res’en değerlendirme yapabilmektedir.
Zararın belirlenmesi davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamayacağı gibi ihlal edeni mükafatlandırır nitelikte de olmamalıdır. Somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan tazminat hakkaniyete uygun olarak belirlenmelidir. Zira tazminatın elde edilen kazanca göre belirlenmesinde sektörün genelindeki parametreler, davacının bilinirlik durumu, markasının zamana göre daralma yada artış göstermesi, ülke ekonomisinin koşulları da taraf ciroları kadar gözetilmelidir. Elbetteki bu açıklanan unsurların bir çoğu bilirkişilerce saptanamadığından bu durumda hakim Borçlar Kanunu’ nun 51. maddesine göre somut olayın özelliklerine, kusurun ağırlığına ve hakkaniyete göre zararı tespit edecektir.
Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği” , Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir.
Uyuşmazlığa konu her iki markada tanınmış marka statüsündedir. Bu bağlamda davalı/ birleşen dosya davacısının, davacı birleşen dosya davalısının tanınmışlığından faydalanması gibi bir durumdan söz edilemeyecektir. Davalı/ birleşen davacının “… …” ve “…” ibarelerini bir arada kullanım şekli değerlendirildiğinde 556 sayılı KHK’nın 9/1-b bendi ve 61. Maddeleri kapsamında ilişkilendirme ihtimali içerecek şekilde iltibas tehlikesine yol açılması sureti ile marka hakkına tecavüz oluşturacağına ilişkin yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde, davalı/ birleşen dosya davacısının TTK md. 18/2 hükmüne göre basiretli bir tacir gibi davranmadığı kanaatine varılmıştır. Bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir. Bu nedenle davalı/ birleşen davacının tacir olarak kusuru bulunduğundan, gelen mali kayıt içeriklerine, muhasip bilirkişi raporuna, somut olayın özelliğine ve TBK hükümlerine göre de, davalı/ birleşen davacının marka kullanımı nedeniyle elde ettiği kazanç kapsamında tarafların somut dava dosyasına yansıyan ekonomik durumları, farklı sektörlerde yer alması da gözetilerek talep gibi 10.000 TL’nin mahkememizce hakkaniyete uygun bir maddi tazminat olacağına kanaat getirilmiş ve bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi KHK’nın 62. maddesi II. fıkrasının (b) bendi gereğince, TBK 58. maddesi ile birlikte değerlendirilmeleri sonucunda, şartların oluşması ile manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Maddi tazminat talebine ilişkin yapılan değerlendirmede de belirtildiği gibi davalı/ birleşen davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığı, markasını ilişkilendirme ihtimali içerecek şekilde iltibas tehlikesine yol açılmak sureti ile kullandığı, davacının marka hakkına tecavüz eylemi ve haksız rekabetin aynı zamanda kusur niteliğinde olduğu gözetilerek, davacının manevi tazminata hak kazanacağından hareket ile somut olayın özelliği hak ve nesafet ilkesi gereği 10.000-TL manevi tazminatın ödenmesine de karar verilmiştir. Davalı/ birleşen davacının da tanınmış marka olması, farklı sektörlerde faaliyet göstermeleri, davaya konu tecavüz nedeni ile davacı/ birleşen davalının piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelebilecek kayıp ve marka imajının zedelenmesine ilişkin dosyada somut bir delil bulunmadığı da gözetilerek fazlaya ilişkin kısım reddedilmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan inceleme
Mahkememizin 2012/102 E. sayılı birleşen davasında asıl davanın davalısı, asıl davanın davacısına ait …, …, …, …, …, … numaralı “…” markalarının 14. sınıf haricinde KHK m. 14 uyarınca hükümsüzlüğünü talep etmektedir.
556 sayılı KHK’mn 14. maddesinde, haklı bir nedene dayanmaksızın, markanın, tescilden itibaren beş yıl boyunca kullanılmaması yahut kullanıma beş yıldan fazla ara verilmesi halinde, iptal edileceği öngörülmüştür.
Davacı iptali istenen “…” ibareli markalarını tescilli olduğu tüm mal ve hizmet sınıflarında kullanıldığını belirtmektedir. Buna dayanak olarak “…” markalı sabun, torba, t-shirt, gömlek, cüzdan, mendil, eldiven, şemsiye, notluk, kalemlik, dosya, not defteri, masa takvimi, kutu, kalem, müşteri kartı, telefon kabı, masa süsü, magnet, ayna, anahtarlık, kurabiye kutusu, eğitim kitapçığı vs. gibi ürünlerin varlığını ileri sürmektedir.
Bozma öncesi verilen kararda bu ürünlerin “…” markası altında ilgili mal ve hizmetlerde ciddi kullanım olduğunun bir göstergesi olmayacağı, “…” markalı anılan ürünlerin ilgili mal ve hizmet alanlarında bir pazar yaratmak için değil, “…” markalı ürünlerin satıldığı mağazalarda dekoratif olarak kullanılmak üzere, satış elemanlarının giymesi/kullanması amacıyla ve müşterilerin bağlılığını sağlamak amacıyla verilen hediyelik eşyalardan oluştuğu, bu bakımdan davacıya ait markaların mücevherat sektörü hariç, tescilli olduğu diğer sınıflarda da kullanılmadığı şeklindeki gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi, birleşen dosya davalısı adına tescilli markalarda yer alan 35.1 ve 35.08 alt gruplarındaki hizmetler bakımından dosyadaki mevcut açıklama ve kabul itibari ile davalı şirketin “vitrin düzenleme hizmetlerini” kendisine ait olan iş yerlerinde yerine getirmesi halinde dahi bu faaliyetin de ciddi bir kullanım olacağı, zira 35.1 sınıf hizmetleri bakımından davalı tarafça verilen hizmetin bir başka kişi ya da kuruluş için yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmayacağı belirtilmiştir. Davalı 35.1 sınıf kapsamındaki hizmeti kendisine ait iş yerlerinde gerçekleştirmek sureti ile bu hususta başka işletmelerden düzenli bir şekilde alacağı aynı hizmet nedeni ile yapacağı ödeme kadar kazanç elde ettiğine göre bu kullanımın 35.1 kapsamında ciddi bir kullanım olarak kabul edilmesi gerekecektir. Ayrıca dosyada mevcut katalog ve belgelerden davalının “…” ibaresini taşıyan ürünlerini satışa sunduğu mağazalarında markasal olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Davalı adına tescilli markanın kapsadığı 35.08 kapsamındaki kullanım bakımından aynı ibareyi taşıyan ürünlerinin kendisine ait bu markayı taşıyan iş yerlerinde satışa sunulmasının da 35.08 anlamında da bir kullanım oluşturduğunun kabulünü gerektirecektir.
Birleşen dosya davalısı adına tescilli “…” markasının 35. Sınıfının 01 ve 08 alt sınıflarında ki hizmetlerde ciddi bir şekilde kullanılmakta olduğuna ilişkin bozma kararı doğrultusunda; dava konusu … tescil numaralı “…” ibareli markasının 35.sınıf (35.01 ve 35.08 alt grupları ile sınırlı olmak üzere) haricindekiler yönünden kullanılmama nedeniyle kısmen iptaline, … tescil numaralı “…” ibareli markasının tüm sınıfları yönünden kullanmama nedeniyle iptaline, … tescil numaralı “…” ibareli markanın 14.sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline, … tescil numaralı “…” ibareli markanın 14.sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler ile 35.sınıf (35.01 ve 35.08 alt grupları ile sınırlı olmak üzere) haricindekiler yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline, … tescil numaralı “…” ibareli marka ile … tescil numaralı “…” ibareli markaların dava tarihi itibariyle beş yıllık süreleri dolmadığından bu markaların hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02/03/2016 Tarih, 2015/7592 Esas, 2016/2307 Karar sayılı bozma ilamı, hükme esas alınan 08/06/2020 tarihli ek bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde yukarıda anılan gerekçeler doğrultusunda asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulü, kısmen reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-a)Asıl davanın KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının davacı adına TPMK nezdinde tescilli “…”, “… “, ” …”, “… ŞEKİL” ve “… VE …” ibareli markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davalının tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin durdurulmasına, önlenmesine ve bu fiillerinin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davacı markalarına tecavüz teşkil eden davalı şirkete ait ticari iş evrakı, tabelalar, billboardlar, her türlü tanıtım ve reklam vasıtaları üzerinde kullanımın yasaklanması ve engellenmesine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden ürünlerin üretildikleri, satıldıkları ve ticari amaçla bulundukları yerden davalının uhdesinde kalacak şekilde toplanılmasına, bu ürünlere el konulmasına, kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına,
b)Maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c)Manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
d)Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
e)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.366,20 TL karar harcından peşin yatırılan 519,75 TL’nin mahsubu ile kalan 846,45 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
f)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
g)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
h)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
i)Davacı tarafından yapılan: 5.250,00 TL bilirkişi ücreti, 499,75 TL posta gideri olmak üzere toplam 5.749,25 TL ve 540,90 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 6.290,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
j)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
k)Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
2-Birleşen davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının TPMK nezdinde;
a-1) … tescil numaralı “…” ibareli markasının 35.sınıf (35.01 ve 35.08 alt grupları ile sınırlı olmak üzere) haricindekiler yönünden kullanılmama nedeniyle kısmen iptaline,
a-2) … tescil numaralı “…” ibareli markasının tüm sınıfları yönünden kullanmama nedeniyle iptaline,
a-3) … tescil numaralı “…” ibareli markanın 14.sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline,
a-4) … tescil numaralı “…” ibareli markanın 14.sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler ile 35.sınıf (35.01 ve 35.08 alt grupları ile sınırlı olmak üzere) haricindekiler yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline,
a-5) … tescil numaralı “…” ibareli marka ile … tescil numaralı “…” ibareli markaların dava tarihi itibariyle beş yıllık süreleri dolmadığından bu markaların hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerin reddine,
a-6)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 21,15 TL’nin mahsubu ile kalan 38,15 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
a-7)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
a-8)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen talepler yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
a-9)Davacı tarafından yapılan: posta gideri olan 51,25 TL ve 42,30 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 93,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
a-10)Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25/11/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸