Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/320
KARAR NO : 2021/86
DAVA : FSEK-Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/06/2018
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; ressam olan müvekkilinin dava konusu 4 adet resmin FSEK 4.madde kapsamında eser sahibi olduğunu, müvekkilinin güzel sanat eseri sahibi olduğu 4 adet resmin davalının yapımcısı olduğu “…” adlı dizi filmde müvekkilinden izin alınmaksızın birçok defa kullanıldığını, müvekkilinin 2016 yılında yarattığı güzel sanat eserinin, davalının yapımcısı olduğu ve ,,, logolu ulusal yayın kuruluşunda yayınlanan söz konusu dizi filmin, 1.bölümünün 30:12 ve 1:01:26 dakikalarında, 3.bölümün 1:13:00 dakikasında, 4.bölümün 1:46:36 dakikasında, 7.bölümün 1:13:24-2:01:00 dakikalarında, 8.bölümün 6:51, 33:44, 42:00, 1:25:59, 1:52:19 dakikalarında, 9.bölümün 5:04 dakikasında, 10.bölümün 2:04:18 dakikasında, 11.bölümün 36:47 ve 41:20 dakikalarında, 12.bölümün 09:21, 22:50 ve 24:52 dakikalarında, 13.bölümün 1:48:50, 1:55:49 ve 2:00:00 dakikalarında, 14.bölümün 33:21 ve 2:06:09 dakikalarında, 15.bölümün 1:14:07 dakikasında, 16.bölümün 45:16, 1:14:36 ve 1:49:23 dakikalarında, 17.bölümün 53:53 dakikasında, 18.bölümün 11:29, 19:47, 31:32, 1:16:38, 1:53:31 ve 1:55:54 dakikalarında, 19.bölümün 1:34:33 ve 1:37:55 dakikalarında, 23.bölümün 2:15:22 dakikasında, 24.bölümün 1:47 dakikasında, 25.bölümün 1:45 ve 9:01 dakikalarında, 26.bölümün 1:46 dakikasında, 27.bölümün 1:45 dakikasında, müvekkilinin 2013 yılında yarattığı güzel sanat eserlerinden bir tanesinin, 11.bölümün 1:39:41 ve 1:42:12 dakikalarında, 12.bölümün 46:50, 47:07 ve 1:38:55 dakikalarında, 13.bölümün 1:12:23 dakikasında, müvekkilinin 2013 yılında yarattığı güzel sanat eserlerinden bir tanesinin 12.bölümün 10:58 dakikasında, 13.bölümün 2:15:08 dakikasında, müvekkilinin 2013 yılında yarattığı güzel sanat eserlerinden bir tanesinin 12.bölümün 1:28:33 dakikasında müvekkilinden izin alınmaksızın yayınlanarak, müvekkilinin FSEK’ten doğan mali ve manevi haklarının açıkça ihlal edildiğini, davalı yanın müvekkilinin FSEK’ten doğan adın belirtilmesi selahiyetini, çoğaltma hakkını, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkını dava konusu … isimli dizi filminin davaya konu ilgili bölümlerinin gerek … logolu yayın kuruluşunda gerekse …’nin … adresli internet sitesinde ve … adresli kendi sitesinde yayınlamasını sağlaması sonucu defalarca ihlal edildiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 5.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın haksız fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, alınan ek raporda tazminat bedellerinin hesaplandığını ve 4 adet güzel sanat eserinin 51 sahnede kullanımı sonucunda 3.000 TL ödenmesinin uygun olacağının belirtildiğini, …’dan gelen rayiç bedel yazısında ise 2.000 TL olarak belirtildiğini, davaya konu dört adet güzel sanat eserlerinin kullanıma konu olduğu toplam 51 sahne üzerinden yapılacak hesaplama ile yayınlanan herbir sahne başına 2.000 TL üzerinden toplam 51 sahne için 102.000 TL olmak üzere FSEK madde 68 kapsamında 3 katı üzerinden yapılan hesaplama ile toplam 306.000 TL olarak davayı ıslah ettiklerini ve 306.000 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin ana faaliyet konusunun ulusal televizyon kanalları için televizyon dizileri ve yüksek gişe başarısı sağlamış sinema filmlerinin prodüksiyonunu gerçekleştirmek olduğunu, prodüksiyonunu gerçekleştirdiği …, …, …, …, …, …, …, …, … gibi televizyon dizilerinin ülkemizdeki televizyon kanallarında (…, …, …, …) gösterilmekte ayrıca yurtdışına lisans ve satışı yapılarak uluslararası başarılar elde etmekte ve ülkemize döviz kazancı sağlanmakta olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin alanında en bilinen ve saygın prodüksiyon şirketlerinden biri olmasının yanı sıra devamlı istihdam ettiği merkez kadro çalışanları ile set önü ve set arkası personele iş imkanı sağladığını, müvekkili şirketin prodüksiyonları yaparken gerek “sinema eseri” niteliğindeki TV dizilerinin ve sinema filmlerinin “eser sahibi” sıfatını haiz yönetmen, senarist/diyalog yazarı ve özgün müzik bestecileri ile bağlantılı hak sahibi niteliğindeki oyunucu/yorumcu/icracı sanatçların, gerek eser içinde kullanılan sair ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat eserlerinin sahiplerinin haklarına son derece önem verdiğini ve söz konusu eserlere ilişkin mevzuat kapsamında tanınan hakları kullanabilmek için, hak sahiplerinden gerekli izinleri aldığını ve kanuni gerekliliklerini yerine getirdiğini, dava konusu olayda davacının eserlerinin davacı tarafından yetkili kılınan … tarafından müvekkili şirket ile paylaşıldığını ve sanat galerisi tarafından müvekkili şirkete eserlerin dava konusu dizide kullanılmasına ilişkin yetki verildiğini, dizinin sanat yönetmeni…’a davacı tarafından e-posta gönderildiğini ve … davacıyı temsil yetkisinin sona erdiğini ve davacı tarafından müvekkili şirkete eserlerin kullanıldığı için teşekkür edildiğini sonrasında eserlerinin başkaca prodüksiyonlarda kullanılmak istenmesi halinde kendisi ile iletişime geçilmesinin bildirildiğini, bu bilgilendirme kapsamında davacıdan bundan sonra yapılacak kullanımlar için muvafakatname alınmak üzere iletişime geçildiğini ancak kendisinin söz konusu muvafakatnameyi iletmemesi üzerine söz konusu eserlerin dava konusu dizinin devam eden bölümlerinde kullanılmasından vazgeçildiğini, davacının iddiasının aksine eserlerin izinsiz kullanımının söz konusu olmadığını, tam tersine davacının bilgisi ve onayı dahilinde bir kullanımın bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve ek raporlar alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davacı ile davalı arasında eserlerinin kullanımına yönelik … aracılığıyla bir ilişki tesis olduğu ve davacının 31/08/2018 tarihi itibariyle bu ilişkinin fesholunduğu anlamına gelecek bildirimde bulunduğu, elde edilen teknik bulgular, davacının beyan ettiği tüm ihlal içeren bölüm ve zaman etiketlerinin geçerli olmadığı; davalı tarafa 31/01/2018’de 14. bölüm sonrasında bildirimde bulunulduğu, 21/02/2018’de 17. bölüm sonrasında davalının davacıya muvafakatname içerikli yazılı bilgi talebinin olmasına karşın davacının bu erişime yanıtına rastlanmadığı, davacının hak sahibi olduğu eserlerin, dizinin kendi kurgusu içerisinde son derece sınırlı bir süre içerisinde gösterildiği, bu sebeple davacının umuma iletim hakkına alternatif, bu hakkın kullanımını etkisiz kılacak bir niteliği bulunmadığı, sonuç olarak da davalı kullanımlarının davacının eser üzerindeki mali ve manevi haklarını ihlal etmediği, hususlarında tespit ve kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı yanın alınan kök rapora itiraz ettiği, mahkememizce yapılan 07/11/2019 tarihli oturum 2 nolu ara karar uyarınca bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği, dosyanın heyete tevdi edilerek ek raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan ek raporda bilirkişilerin, dava konusu 4 resmin emsal alınabilecek kullanım ücretinin her bir resim için 3.000 TL olduğu, hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanıldığı iddia edilen eserlere ilişkin maddi ve manevi tazminat talebinden ibarettir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; dava konusu resimlerin eser vasfını taşıdığı hususunda bir ihtilaf bulunmamakla birlikte FSEK m.2/3 ve 4 maddeleri anlamında ilim ve edebiyat-güzel sanat eseri (Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan; 1. Yağlı ve suluboya tablolar; )” olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser sahipliğinin ve hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Dosyada mübrez dava konusu tabloların FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibinin davacı olduğu bu hususta da taraflar arasında çekişme bulunmadığı anlaşılmıştır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
1-Uygulanması gereken mevzuat açısından değerlendirme; 5846 sayılı FSEK;
“Madde 13- Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür. Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.
MANEVİ HAKLAR: 1. umuma arz salahiyeti (madde 14), 2. adın belirtilmesi salahiyeti (Madde 15), 3. eserde değişiklik yapılmasını menetmek (Madde 16)
Madde 18 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/11. Md.) Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. …. Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.
MALİ HAKLAR: Madde 20- (Değişik madde: 01/11/1983 – 2936/3 md.) Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Alenileşmiş bir eserden eser sahibine münhasiran tanınan faydalanma hakkı, bu Kanunda mali hak olarak gösterilenlerden ibarettir. Mali haklar birbirine bağlı değildir. Bunlardan birinin tasarrufu ve kullanılması diğerine tesir etmez. A-işleme hakkı (Madde 21), B-çoğaltma hakkı (Madde 22) – (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/8 md.) (Değişik fıkra: 03/03/2001 – 4630/13. md.) Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir. Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar. C-yayma hakkı (Madde 23), Ç-temsil hakkı (Madde 24), D-işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (Madde 25)
ŞEKİL; Madde 52- Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Madde 66 – Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir. (Ek fıkra: 07/06/1995 – 4110/19 md.) Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir.
(MALİ HAKLARA TECAVÜZ HALİNDE) Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.” hükümlerine amirdir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Konuya ilişkin olarak Bern Sözleşmesi’nin 11.maddesi (ikinci tekrar) 1-i maddesinde; umuma arz yetkisi edebiyat eserleri açısından eserin her türlü araç ve yöntemlerle anlatımı dâhil topluma sunulması denilmek suretiyle umuma arz yetkisi belirtilmiştir. Aynı şekilde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Sözleşmesi’nin 8. Maddesinde “Bern Sözleşmesi’nin 11 (1) (ii), 11 Mükerrer (1) (i) ve (ii), 11 ikinci mükerrer (1) (ii) ve 14 (1) (ii) ve 14 mükerrer (1) maddeleri, hükümleri haleldar edilmeksizin, edebiyat ve sanat eserleri sahipleri, eserlerinin telli ya da telsiz ortamda, toplum üyelerinin kendileri tarafından seçilen bir yer ve zamanda bu eserlerden kişisel olarak yararlanacak biçimde topluma iletilmesine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir” denilmiştir. AB Hukukunda da umuma iletime ilişkin 2001/29/AT sayılı Direktifte; “Üye devletler eser sahiplerinin tel üzerinden veya telsiz vasıtalarla eserlerini yayımlama, böyle bir yolla kamunun tercih ettikleri bir zamanda ve bir yerden erişilebilmeyi mümkün kılmayı içeren her türlü haberleşmeyi yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını temin eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yine Bilgi Toplumunda Telif Hakları ve Bağlantılı Hakların Bazı Yanlarının Uyumlaştırılmasına İlişkin 2001/29/AT sayılı Direktifin 2. maddesinde “Üye devletler kısmen veya tamamen her türlü yöntem ve şekilde kalıcı veya geçici reprodüksiyonları hakkında, eser sahipleri ve onların eserlerinin kablolu veya karasal olarak iletilip iletilmeyeceğinin düzenlenmesini, doğrudan veya dolaylı yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını korur.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Eser sahibinin mali haklarının korunması suretiyle eser sahibinin ekonomik yararlarının ihlal edilmesi veya ihlal tehlikesine maruz kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Mali haklardan yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. FSEK, m. 20. Maddesinde; mali haklar bakımından eserin alenileşmiş olup olmamasına göre bir ayrım yapmakta, ancak alenileşmiş eserler bakımından yararlanma hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Zira alenileşmemiş eser, henüz sahibinin giz alanından çıkmış değildir. Eser sahibinin mali hakları dolayısıyla, üçüncü kişiler eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik gelir elde edemezler.
Somut olaya dönüldüğünde; ihtilaf konusu televizyonda yayınlanan bir dizinin içerisinde görünen resimlerin, eser sahipliğinden kaynaklı hakları ihlal edip etmediği noktasındadır.
Raporda; söz konusu dizi filmin kurgusu ve senaryosu içerisinde dava konusu resimlerin özel bir anlamı ve değeri bulunmadığı değerlendirilmiş, resimlerin oluşturulması, sergilenmesi veya sanatsal değeri üzerine anlatımlar veya uzun süreli gösterimler de dizi içerisinde bulunmadığı, resimler bir ev ortamı içerisinde duvarda asılı şekilde görüldüğü, dizinin televizyon gösterimlerinde, resimler yukarıda tespit edilen saniyelik sürelerde ekranda göründüğü tespit olunmuştur.
Her ne kadar bilirkişi raporunda dava konusu edilen dizi içerisindeki gösterimlerin kısalığı dikkate alındığında, davacının resimlerini umuma arz veya temsil hakkının ihlal etmediği kabul olunmuş ise de kullanımların kısa süreli olup olmaması ya da kurgu ve senaryoda etkisinin bulunmaması hak ihlalinin tespitinde belirleyici kriter olamayacağı, telif hukuku kapsamında kullanım değerlendirildiğinde hak ihlali oluşturmayacağının kabulü mümkün olmadığı izaha muhtaç bir husus değildir. Kaldı ki davacının eser sahibi olduğu tabloların dizi kurgusundan bağımsız olmadığı tablolarla bir konsept oluşturulmaya çalışıldığı izahtan varestedir. Yine davalının kullanımlara ilişkin olarak davacının bir dönem rızasını aldığı dikkate alındığında davalının kabulünde olan eser sahipliği ve kullanım için izin gerektiği hususu rapordaki değerlendirmelerin dosya kapsamı ile uyuşmadığı, izahı yapılan mevzuat kapsamında davacının eser sahipliğinden kaynaklı manevi haklardan umuma iletim hakkı ve mali haklardan çoğaltma hakkının kanunda belirtilen şekil şartına tabi devir olmaksızın kullanımın izinsiz kullanım olarak kabulünün gerektiği ve hak ihlali teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Kullanımların ele alınması;
Dosyaya sunulan delilerden ve rapordaki tespitlerde; davacının e-posta yolu ile davalıya eserleri hakkında bilgilendirme ve sonraki tasarruflara yönelik talebini 31/01/2018 tarihinde gerçekleştirdiği, bu yazılı bildirimde, “…” isimli dizide eserlerinin bildirim tarihine kadar kullanımından duyulan memnuniyetin ifade edildiği, davacının, davalı ile arasında tesis olduğu değerlendirilen dolaylı ilişkide aracı olan … ile akdini sonlandırarak … ile çalışmaya başladığını ilan ettiği, bildirim tarihinden sonraki davalı yapımlarında davacı eserlerinin kullanımı konusunda davacı ve yeni temsilcisine ulaşılması; onayları olmadan eserlerinin keyfi ve kar amacı güden yapımlarda kullanılmaması talebinin iletildiği, davacının yazılı erişimine cevaben davalı tarafça 21/02/2018 tarihinde, yeni muvafakatname tanzimi için davacıdan eserlerinin isimleri, ad ve soyadı ile TC Kimlik numarası bilgilerinin ulaştırmasının yazılı olarak talep edildiği, davacının bu bilgi talep erişimine yanıt vermediği,
-davaya konu kullanımın, davalının yapımcısı olduğu “…” isimli dizi olduğu, adı geçen dizinin ilk asıl yayın hakkının …isimli ulusal televizyon kanalı olduğu, bu nedenle, anılan televizyon kanalının adı geçen diziye dair yayın takviminin ölçüt olarak alınmasının yerinde olduğu kabulüyle, dizi yayın takvimine göre, davacının e-posta ile bildirimde bulunduğu 31/01/2018 tarihinin; dizinin 14. bölümü yayınlandıktan sonrasına tekabül ettiği, davalının davacıdan muvafakatname için bilgi talep ettiği 21/02/2018 tarihinin ise dizinin 17. bölümünden sonrasına ait olduğu,
-dizinin yayınlandığı bölüm, yayın tarihi ve kullanıldığı tespitlerden hareketle; dava dilekçesinde davacı eserinin görüntülendiği beyanıyla 14. bölüm ve öncesine ait olanlarının mutlak olarak davacı memnuniyetine, rızasına muhatap olduğunun kabulüyle inceleme dışı bırakılması gerektiği, davacının bildirim tarihi itibariyle yayınlanmamış ve fakat üretilmiş bölüm sayısına dair bir bilgiye sahip olunmadığı, davaya konu kılınan eser görüntülemelerinin 1. ila 27. bölümler arasında olduğu dava dilekçesinde iddia olunduğundan, eser kullanımının 28. bölüm ile davalı tarafından sonlandırılmış olduğu ve bu nedenle 28. ila 45. bölümler arasının inceleme dışı bırakılması gerektiği, davacı tarafından davalıya yapılan bildirim her ne kadar e-posta yolu ile gayri resmi olarak yapılmış olsa da bu bildirimden sonra davalının üretilmiş ve yayına hazır bölümlerde güncelleme zorlukları nedeniyle daha önceki çekimlerin sonucu olarak anılan eserlerin gösteriminin teknik olarak anlaşılabilir olduğu, dosyadaki delillerden, davalının davacı talebi doğrultusunda muvafakatname hazırlığı amaçlı geri temasının, davacı bildiriminden üç hafta sonra gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Davacının dava dilekçesindeki zaman etiketli eser kullanım listesinden, teknik ve analitik gerçekler nedeniyle değerlendirmeden düşülmesi uygun görülenler haricindeki 15. ila 27. bölüm arasındaki bölüm olup bunlardan davalının davacının talebine yasal yanıt ve işlem süresi içindekilerinin elenmesi gerektiği rapordaki bir diğer tespittir.
Yine ücret değerlendirmesi yönünden … 17/02/2020 tarihli yazısında gönderilen sanat eserlerinin fotoğraflarının siyah beyaz olması sebebiyle değerlendirme yapılamadığını, ayrıca hiçbir sanat eserinin kıymet bakımından ücretlendirilemeyeceğini, takdirin sanatçıya ait olduğu bildirilmiş, raporda ise dava konusu 4 resmin dava kapsamında kullanımları, resimlerin piyasa değeri ve ressamın konumu değerlendirildiğinde, her bir resim için 3.000TL emsal alınabilecek ücret olarak kabul edilebileceği tespitleri yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği dikkate alındığında; FSEK kapsamında eser niteliği bulunan davacının eser sahibi olduğu tabloların davalının yapımcılığını üstlendiği dizi filminin ilk 14 bölümünde davacının bilgisi ve muvafakati alınmak suretiyle kullanıldığı, ancak davacının davacının e-posta ile bildirimde bulunduğu 31/01/2018 tarihinden itibaren bahse konu eserlerin kullanımına ilişkin izin ya da muvafakat olmaksızın kullanımın devam ettiği, 27 bölümden sonra ise kullanımın sonlandırıldığı, her ne kadar raporda aksi yönde değerlendirmelerde bulunulmuş ise de davacının ihtarı sonrası kullanımların davacının eser sahipliğinden kaynaklı haklarının ihlali niteliğinde olduğu, davacının dava dilekçesinde tüm kullanımlar yönünden dava açılmış ise de dosya kapsamı itibarı ile izinsiz kullanım ve hak ihlalinin 15 ve 27. Bölümler aralığı için değerlendirilmesi gerektiği, önceki döneme ilişkin iddianın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği, yine davacının da dava dilekçesindeki ikrarı dikkate alındığında 4 tablonun 3 adedine ilişkin kullanımların ihtar öncesi bölümlere ilişkin olduğu şu hale göre izinsiz kullanımın tek eser yönünden ele alınarak hesaplamanın yapılması gerektiği, bu noktada rapordaki 3000 TL nin – esasen tam bir rayiç tespiti mümkün olmamakla – takdiren değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun düşeceği, davalının önceki ücretsiz kullanımlara ve bila bedel muvafaklare ilişkin savunmasının dosya kapsamı itibarı ile itibar olunamayacağı, daha önceden gösterilen rızanın süresiz devamını kabulün mümkün olmadığı gibi 3. Kişilere ilişkin muvafakatlerin de emsal olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla ihtar sonrası 1 esere ilişkin kullanım yönünden (diğer 3 eserin dava dilekçesinde de anlaşıldığı üzere rızanın bulunduğu dönemde kullanılmış olmakla) 3000 TL üzerinden FSEK 68 uygulaması ile toplamda 9.000 TL üzerinden maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, yine manevi tazminat yönünden davalının önceden izin verdiği kullanıma ilişkin manevi hak ihlalinin oluşmayacağı savunulabilir ise de eser üzerindeki hakları kullanma noktasında mutlak hak sahibi olan eser sahibinin ihtarına rağmen kullanımın devam etmesinin umuma iletim hakkı ihlali kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bu noktada kullanımın türü ve ağırlığı gözetildiğinde takdiren 3000 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun düşeceği kanaatiyle bu miktar üzerinden manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; FSEK 68 hesabı ile (3.000,00 x 3) toplamda 9.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; takdiren 3.000,00 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 170,78 TL ile ıslah harcı olan 5.500,00 TL’den karar harcı olarak hesaplanan 819,72 TL’nin düşülmesine kalanı, 4.851,06 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/3 uyarınca ret edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 uyarınca ret edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 310,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.410,00 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren- 91,51 TL’si ve 855,62 TL harç (karar +başvuru) olmak üzere toplam 947,13 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/02/2021
Katip
¸
Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır