Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/297 E. 2021/224 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/297 Esas
KARAR NO : 2021/224

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/06/2018
KARAR TARİHİ : 29/06/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkillerinin hak sahibi olduğu “…”, “…” ve “…” markalı prezervatiflerin Türkiye’deki tek yetkili satıcısı olduklarını, bu ürünlerin davalı tarafından taklit edilerek yurtdışından sahte olarak ürettirilip Türkiye’ye ithalatının yapıldığı sırada … Gümrük Müdürlüğü tarafından 228.000 adet … markalı kondomların tespit edildiğini ve ithalatının durdurulduğunu, yapmış oldukları başvuru neticesinde Mahkememizin … D. İş sayılı dosyasından tedbir kararı verildiğini, müvekkiline ait ürünlerin taklitlerinin Türkiye’ye farklı Gümrük Müdürlüklerinden sokulmaya çalışıldığını, davalı tarafından Türkiye’ye sokulmak istenen ürünler ile toplumun sağlığının riske atıldığını, orjinaline çok yakın görünümlü fakat biraz daha soluk renkli paketlerle markanın taklit edildiğini, orijinal paketin tarayıcı ile tarandığını ve taklit ürünlerin kutusu olarak yeniden üretildiğini belirterek, davalı tarafından Türkiye’ye sokulmak istenen ürünlerin, orijinal ürünlere benzer ve iltibas yaratan taklit ürün olduğunun tespitine, davalı şirketin haksız rekabet ve markaya tecavüz fillerinin durdurulmasına, 50.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline, ithalata konu taklit ürünlerin imhasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Müvekkilinin üretici firma olmadığını, ürünlerin Çin’deki bir firma tarafından üretildiğini, ürünlerin telefon yoluyla Çin menşeli bir firmadan satın alındığını, müvekkili tarafından herhangi bir marka talimatında bulunulmadığını, sadece sağlığa uygun kondom üretiminin talep edildiğini ve dava konusu ürünlerin geldiğini, müvekkilinin amacının kondom ithalatı yapmak olduğunu, markayı taklit etme amacının olmadığını, yakalanan ürünlerin kamu sağlığını tehdit etmediğini, Sağlık Bakanlığınca onaylanmış ürünler olduğunu, ürünler üzerinde TSE damgasının yer aldığını, hiçbir inceleme yapılmadan verilen tedbir kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın teminatsız olarak tedbir kararının verildiğini, davacılar tarafından talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, ürünlerle ilgili herhangi bir satış yapılmadığından bir kusur da olmadığını, davada maddi ve manevi tazminat için gerekli koşulların oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat davasının talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda özetle; Tanınmış marka statüsüne sahip “…” ve “…” markalarının davalı tarafça marka sahibinin izni olmaksızın 03. sınıfa dahil emtialar üzerinde haksız ve hukuka aykırı olarak kullanılması sebebiyle davacı tarafın marka haklarının ihlal edildiği, el konulan ürünlerin tıbbi cihaz sınıf II b kapsamında ürünler olduğu, Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından bu ürünlere onay verilmesinin ilgili mevzuat kapsamında söz konusu olmadığı, davalı tarafın, Mersin Gümrük Müdürlüğünde işlemleri durdurulan 223.000 Kutu … markalı ürününü, davacı taraf piyasada satış sunmuş olsaydı elde edeceği muhtemel net kazancın 935.066,32 TL olarak hesap edildiği, davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılamadığından, hesap edilen bedelin davalı tarafın mahvına neden olup olmayacağının tespit edilemediği, maddi ve manevi tazminat konusundaki takdirin mahkememize ait olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce itirazlar üzerine aynı heyetten alınan ek raporunda özetle; kök rapordaki görüş ve kanaatler tekrarlanmış, davalı tarafın … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Sayılı Talimat dosyası kapsamında incelenen mali tablolarına göre, hesap edilen 935.066,32 TL’lik tazminat tutarının davalı tarafın mahvına sebep olacağı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden alınan talimat bilirkişi raporunda özetle; davalı tarafından 29/05/2018 Tarihli … sayılı serbet Dolaşım Giriş Beyannamesi ile 223.000 Kutu … markalı “kondom” ticari tanımlı ürünün ithal edilmek istenirken, … Gümrük Müdürlüğü’nün … Sayılı gümrük işlemlerini durdurma kararı ile talep konusu ürünlerin ithalatını ihtiyati tedbir kararı alınması şartıyla durdurulan ürünleri, davacı piyasada satışa sunmuş olması durumunda elde edeceği muhtemel net kazancın 48.617,92 TL olarak hesap edildiği, davacı defterleri incelenmesi neticesinde belirlenen 935.066,32 TL’lik kazanç tespitinin davalı firma defterlerinin incelenmesi neticesinde çok yüksek bir tutar olduğu, davalı firmanın mahvına sebep olacak bir tutar olduğu, maddi ve manevi tazminat konusundaki takdirin mahkememize ait olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava 6769 Sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde davacının çok sayıda … ibareli marka tesciline sahip olduğu görülmüştür.
Davalı kullanımlarına ilişkin olarak, … Gümrük Müdürlüğü’nün … sayılı kararı ile … 2. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyasına gönderilen yazı ekinde numuneler ile davacı tarafa ait orjinal markalar arasında karşılaştırmalı olarak yapılan inceleme sonucunda davalı tarafından davacı adına tescilli … ve … markalarının görsellerinin taklit edildiği tespit edilmiştir.
Marka hakkına tecavüz 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. ve 30 maddelerinde düzenlenmiştir. Mezkur Kanunun 29. maddesinde, “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak sureliyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak dağıtmak başka bir şeklide ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş haklan izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller olarak sayılmıştır,
6769 sayılı Yasanın 7. maddesinde ise marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları düzenlenmiştir. Buna göre marka hakkı sahibi, izinsiz olarak yapılması halinde 2. fıkra kapsamında “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması tescilli marka ile aynı veya benzer alan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer alan ve Türkiye de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikieki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” fiillerinin önlenmesini talep etme hakkı düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere burada hem markalar arası aynılık/benzerlik hem de mal ve hizmet sınıflan arasında aynılık/benzerlik karşılaştırmasının yapılması ve iltibasın yani karıştırılmanın söz konusu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. İltibas değerlendirmesinin önce işaretlerin, sonra mal ve hizmetlerin benzerliği şeklinde bir sıralama yerine, her ikisinin bir arada ve birbirine nitelik olarak etkisi de gözetilerek birlikte yapılması gerekir.
Somut olay bakımından yapılan incelemede, D.iş dosyası ve işbu dosya kapsamında alınan raporlar ile de tespit edildiği üzere davalıya ait dava konusu ürünlerin taklit olduğuna ilişkin yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda başka incelemeye gerek kalmaksızın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet şartlarının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tanınmış Marka Bakımından Yapılan Değerlendirme 6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve 5647/1704 s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440). Tanınmışlık kriteri değerlendirilirken anket çalışmaları, ticari defterlerin marka bağlantılı ciro ve envanter bilgileri, tescilin tarihi, kullanım yoğunluğu, reklam harcamalarının miktarı, dünyanın pek çok ülkesinde markanın tescilli olup olmadığı, satış veya bayi ağı gibi somut kanıtlar incelenir. 
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında dosyaya sunulan deliller ve düzenlenen bilirkişi raporundaki tespitler de dikkate alındığında, davacı adına tescilli … ve … markalı ürünün tüm Türkiyede pazarlandığı, bu markanın tanıtımı için yoğun emek, çaba ve para harcandığı, ürünlerin halkın büyük bir kesimi tarafından bilinilirliğinin olduğu, bu nedenle Paris Sözleşmesine taraf olan Türkiye’de tanınmışlık düzeyi yüksek olan … ve … markasının SMK 6/4 kapsamında tanınmış marka olduğu sonucuna varılmıştır.
SMK, TTK, TBK hükümleri, mevzuat, D.İş dosyası, Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporları ve bütün dosya kapsamından : Davacılara ait … ve … markalarının tescilli ve tanınmış marka olduğu, davalının bu markayı davacının izni veya hukuki bir dayanak olmaksızın ürünlerinde kullandığı, davacının markalarının kullanımların gerçekleştirildiği emtialarda tescilli olduğu, davacıların …ve … markalarının birebir aynı şekilde taklit edilerek kullanıldığı, ortalama tüketicinin algısı dikkati alındığında işaretler arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, tüketicilerin marka sahibi ile davalıya ait ticari işletme arsında ekonomik ya da idari bağlantı bulunduğunu düşünebileceği, davalının eyleminin davacının marka tescilinden doğan haklara tecavüz ve haksız rekabete sebebiyet verdiği kanaatine varıldığından davalının eyleminin, davacıların marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine karar vermek gerekmiştir.
Davalının eyleminin davacılarının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, dava sonucunda davacıların haklı çıktığı dolayısıyla ilan talebinde hukuki menfaat bulunduğu gözetilerek karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Tazminat Talepleri Bakımından Yapılan Değerlendirme
Davacılar maddi tazminat istemini 6769 sayılı SMK 151/2-a maddesine göre talep etmiştir. Davalının elde ettiği net kar yönünden mali kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve davalının mali kayıtlarının incelenmesi bakımından … 1. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmıştır.
Davacı maddi tazminat istemini 6769 sayılı SMK 151/2-a maddesine göre talep etmiştir. Yani Sınai Mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelire göre hesaplanmasını talep etmiş, bilirkişilerce davacıların talep edebileceği tutarın 935.066,32 TL olabileceği hesaplanmıştır.
Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı markalarının Türk Patent ve Marka Kurumunda davalının faaliyet alanlarında tescilli olması, tescilin ve davacının ticari faaliyetinin ülkemizde ve dünyada yaygınlığı, taklit olarak kullanılan marka görsellerinin davacılara ait tanınmış markaların birebir aynısının ürünler üzerinde kullanılmış olması, davacının markalaşma sürecinde asıl amacının kar elde edilmesi olduğu, bu kapsamda reklam vb şekilde ciddi mali külfete katlandığı, davalının ise ticari satışa sunduğu ürünlerde bu popülerlik sayesinde ürünü tükeciye satma saikiyle hareket ettiği, davacının uzun yıllara yayılan süreçte kendi markasını oluşturma sürecinde maddi külfete katlandığı, ciddi yatırım yaptığı, davalının tespit sırasında ele geçen ürün kapsamının değişik iş dosyası kapsamından çok net anlaşıldığı,, ele geçen ürün miktarı ile Hakim tarafından takdir edilecek tazminatın günün ekonomik koşulları, tarafların ekonomik durumları kapsamına göre tecavüz edeni mükaflandırır, haksız rekabeti özendirir nitelikte olmamasının gerektiği, sınai bir hakkın yani markanın korunması kapsamında mahkemece takdir edilecek tazminat ihlal edeni özendirir nitelikte olmaması ve önleme fonksiyonunu da sağlaması gerektiğinden, bilirkişi raporu da dikkate alındığında, davalının satış potansiyeli ile ele geçen ürün dikkate alındığında , davacının maddi yönden talep ettiği tazminat miktarı günün ekonomik koşullarına göre makul olduğu anlaşılmıştır Marka hakkını ihlal nedeniyle talebe bağlı kalınarak 10.000 TL maddi tazminat isteminin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacılar manevi tazminatta da talep etmiştir. Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi manevi tazminat da talep edebilir. Mütecavizin kusurlu olması şartıyla, markası ile işletmesinin ticari hayattaki imajının ve kendisine duyulan güvenin sarsılması nedeniyle, marka sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir. Somut olayda davalı, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü ihlal ederek, davacılara ait markayı ve logoyu taşıyan ürünleri taklit olduğunu bilerek satışa sunduğu ve davacıların marka hakkına tecavüz eylemini gerçekleştirdiği eylemin aynı zamanda haksız rekabete neden olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, davacılara ait markanın tanınmışlığından yararlanarak, taklit ürünler satması , davalının haksız rekabet içinde bulunduğunu da göstermektedir. Davalının, davacının marka hakkına tecavüz eylemi ve haksız rekabeti kusur niteliğinde olduğundan davacının manevi tazminata hak kazanacağından hareket ile somut olayın özelliği hak ve nesafet ilkesi gereği 50.000-TL manevi tazminatın ödenmesine de karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, D. İş dosyası, alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı kullanımlarının davacılar adına tescilli, tanınmış … ve … markalı ürünlerine tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, HMK 26. Maddesi uyarınca 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Kararın kesinleşmesine müteakip ithalata konu tecavüzlü ürünlerin masrafı davalıya ait olmak üzere acele imhasına, hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalılara ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kabulü ile; davalı kullanımlarının davacıya ait “…” ve “…” ibareli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine,
2-10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Kararın kesinleşmesine müteakip ithalata konu tecavüzlü ürünlerin masrafı davalıya ait olmak üzere acele imhasına,
5-Kararın kesinleşmesine müteakip hüküm özetinin Türkiye çapında trajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 4.098,60 TL karar harcından peşin yatırılan 1.024,65 TL’nin mahsubu ile kalan 3.073,95 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.300,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan: 1.950,00 TL bilirkişi ücreti, 298,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.248,80 TL ve 1.060,55 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 3.309,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
12-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29/06/2021

Katip Hakim
E-İMZA E-İMZA