Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/295 E. 2019/501 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/295
KARAR NO : 2019/501

DAVA : Markaya İlişkin Sözleşmenin Hükümsüz Olduğunun Tespiti
DAVA TARİHİ : 08/06/2018
KARAR TARİHİ : 28/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan markaya ilişkin sözleşmenin hükümsüz olduğunun tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … marka tescil numaralı “…” isimli markanın sahibi olduğunu, şirket yetkilisi … ün davaya konu markanın kurucu ve yaratıcısı olduğunu, müvekkili şirkete ait marka hakkına davalılarca tecavüz edilmesine rağmen, kesin hükümsüzlüğü talep edilen … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” tüm hukuk kurallarına aykırı şekilde geçerli kabul edilmesi sebebiyle önlenemediğini ve hak kaybı meydana geldiğini, 22/01/2008 tarihinde, dava dışı …Tic. Ltd. Şti. çeşitli ekonomik sebeplerle, davaya konu “…” isimli markayı, hayatında hiç çalışmamış ve herhangi bir ticari faaliyeti bulunmayan davalılardan …’na geçici süre ile devrettiğini, devir sonrası davaya konu markanın Birgül Ergün tarafından aralıksız olarak kullanılmaya devam ettiğini ve geçici olarak devir yapılan davalı … herhangi bir ticari faaliyet sahibi olmadığından iş bu markayı kullanmadığını, 28/04/2010 tarihinde, davalı … ’ün erkek kardeşi …’e markaya dair işlemleri yapmak üzere özel vekaletname düzenlediğini, vekaletnamenin düzenlendiği 28/04/2010 tarihinden, kullanıldığı 22/01/2014 tarihine kadar, yaklaşık dört yıllık zaman diliminde bu özel vekaletname davalı … tarafından iptal edilmediğini, iş bu vekaletname ile vekil …, 22/01/2014 tarihinde … marka tescil numaralı “…” isimli markayı markanın kurucusu ve gerçek sahibi…’e devrettiğini, davalılardan …, tüm bu süreçten bizzat haberdar olmasına rağmen, vekil … tarafından marka devrinin yapılmasından 5 gün sonra kötü niyetli olarak, kesin hükümsüzlüğü talep edilen … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi”ni düzenleyerek diğer davalı … Ltd. Şti.’ye 19 yıllığına lisans hakkı verdiğini, diğer davalı …Tic. Ltd. Şti. Şirket yetkilileri de tüm bu süreçten haberdar olmakla birlikte, davalı şirketin kötü niyetli olarak hareket ettiğini, bu lisans sözleşmesi TPMK nezdinde tescil edilmediğini, kaldı ki, marka lisans sözleşmeleri markanın ömrü nedeniyle bu kadar uzun süreli yapılamadığını, sözleşmenin 19 yıllığına yapılmış olmasının bile tek başına sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 24. maddesine göre, marka hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu olabileceğini, marka lisans sözleşmelerinin de diğer sözleşmelerde olduğu gibi geçerlilik koşullarına uygun olarak yapılması gerektiğini aksi halde yani sözleşmenin geçerlilik koşullarının eksikliği halinde TBK genel hükümleri çerçevesinde iptal edilebilirlik veya butlan yaptırımının söz konusu olacağını, davaya konu marka üzerinde tasarruf yetkisinin, marka hakkı sahibinde olduğunu davalılardan …’nun marka üzerinde tasarruf yetkisi olmadığı halde marka hakkında lisans sözleşmesi düzenlediğini, bu nedenle, … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” davalı …’un tasarruf yetkisi bulunmaması sebebiyle Borçlar Hukuku Genel Hükümleri uyarınca butlan ile sakat ve kesin hükümsüz olduğunu, davalı …Tic. Ltd. Şti.’nin … 57. Noterliği … tarih ve …. yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” ile lisans sahibi olarak “…” markalı ürünleri satmasının hukuka aykırı olmasına rağmen yapmış oldukları hukuki müracaatlarda dava dışı 3. Kişiler tarafından davalının lisans sözleşmesine dayalı olarak satış yapıldığı savunmasında bulunulduğunu, bu sebeple şikayetlerin kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlar ile sonuçlandığını, sonuç olarak müvekkil şirketin marka hakkına devamlı olarak tecavüz edilmesine rağmen, tecavüzün önlemesi amacıyla yapılan hukuki işlemlerin kesin hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep edilen … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” nin her defasında tartışma konusu yapıldığını, bir kısım dosyalarda hukuken butlan ile sakat olan bu sözleşme hukuk kurallarına uygun olarak geçersiz kabul edilmekteyken, bir kısım dosyalarda ise tüm hukuk kuralları hiçe sayılarak bu sözleşme geçerli kabul edildiğini ve hak kaybına sebep olduğunu belirtmiş davalılar arasında düzenlenen … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi”nin butlan ile sakat bir sözleşme olduğunun ve bu nedenle kesin hükümsüz olduğunun tespitine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı tarafın iddialarının gerçek dışı olduğunu, davanın tamamen MK 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, yasanın emredici hükmü gereği herkesin haklarını dürüstçe kullanması gerektiğini, davacının ana hukuk kuralına uymadığını, davacı sıfatı bulunan …Tic. A.Ş.’nin kurucusu markanın kök sahibi olduğunu iddia eden … olduğunu, dava dilekçesinde sıralanan tüm olayların ve tüm şekli hukuki işlemlerin arkasında …’ün bulunduğunu yapılan tüm işlemlerin de yöneticisi konumunda olduğunu, davacının hukuk dışı saikler ile yaratıcısı olduğu markayı diğer davalıya … 8. Noterliği’nin … günlü ve … Yev. No’ lu devir sözleşmesi ile sattığını ya da devrettiğini, davacının söz konusu marka ile alakalı uzun süre her hangi bir işlem yapmadığını, akabinde akrabası olan ve kendisi adına hareket eden … ve müvekkilim ile dava dışı …’ın kurucu hissedarı olduğu … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduğunu, kendisinin de bu şirkette SGK kapsamında sigortalı çalışıyor gibi gösterildiğini, davacının 2014 yılında markanın müvekkili şirkete kiralanmasından sonraki tüm üretim ve pazarlama aşamalarında müvekkili şirkette olduğunu ve üretimin ve pazarlamanın içinde olduğunu, markanın müvekkil şirkete kiralanması aşamasından üretilip dava dışı 3. Kişi şirketlere pazarlanması, satılması gibi her aşamada şirket adına hareket eden kişi olduğunu, davacı şirket kurucusu … önce … 35. Noterliği’ nin … günlü ve … yevmiye nolu vekaletname ile devrini yaptığı markanın tüm tasarruf yetkilerini kardeşi … adına almış, akabinde yine akrabası olan ve kendi adına hareket eden …’ün da hissedar olduğu müvekkil şirketi kurdurduğunu, son olarak da … 35. Noterliği’ nin … günlü ve … yevmiye nolu marka devir sözleşmesini yaparak markayı geri aldığını, bu marka geri alım işlemini tüm taraflardan sakladığını ve hiç bir şey olmamış gibi markanın müvekkili şirkete devri işlemini yaptırdığını, davacının vekaleten markayı devraldığı işlemin gerçek anlamda mutlak butlanla batıl bir işle olduğunu ve hukuken korunmaması gerektiğini, taraflar arasında husumetin 2016 yılı sonlarında başladığını ve halen devam ettiğini, davacının adli makamları yanılttığını ve yaptığı resmi evrakları dahi karıştırarak hukuk dışı yalan beyanlarda bulunduğunu, davacının önce davaya konu markanın devrini müvekkil şirkette hissedar gösterdiği … adına gizlice devrettiğini, akabinde bu bilgiyi de unutarak … Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcılığının …Sor. Nolu dosyası ile şikayette bulunduğunu, şikayet tarihinde marka sahibi dahi olmadan mal kendisininmiş gibi şikayette bulunmuşsa da savcılık tarafından husumet kaynağı … markasının dava dışı müvekkil şirket tarafından kullanılmasının yasal olduğu ve kavuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, davacının markanın geçersizliğine dair rapor olduğunu iddia ettiği iddia ettiği … 1. Fikri ve sınai Haklar Ceza Mahkemesinin …esas sayılı dosyası halen derdest olduğunu, davanın müştekisinin marka sahibi dahi olmadığını, sanık müvekkilinin marka hakkına tecavüz edildiği iddiasında bulunulan şirketin (…MİS) hiç bir sorumlusu ya da yetkilisi, hissedarı olmadığını, bu dosyada verilen raporun hukuki bir değeri de bulunmadığını, davacının hukuka karşı dolanma arz eden tasarruflarının müvekkil şirketin … 57. Noterliği’nin … gün ve … yevmiye nolu marka inhisari olmayan lisans sözleşmesi ile aldığı hakkı ortadan kaldırmaması gerektiğini belirtmiş haksız davanın reddine karar verilerek yargılama masrafları ile vekaletinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış, TPMK kayıtları, marka devrine ilişkin noter senetleri ve ilgili soruşturma dosyaları dosya içerisine alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; …tescil nolu “…” ibareli markanın, 05 ve 25.sınıf: “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış giysiler (İç ve dış giysiler): Penye, triko, kot, deri, kağıt vb. .malzemeden giysiler; spor yaparken giyilen giysiler; banyo ve plaj giysileri; iç çamaşırlar, eldivenler…; Çoraplar,; Ayak giysileri: Ayakkabılar, çizmeler, botlar, terlikler, patikler ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeler, topuklar, konçlar, sayalar…; Başlıklar, şapkalar, bereler, kepler, kasketler…; Bebekler için bu sınıfa dahil özel eşyalar: Bebekler için tekstilden bezler, bebekler için tekstilden kundak bezleri, zıbınlar, naylon donlar, mama önlükleri (kağıt mama önlükleri hariç)… Kravatlar, papyonlar, fularlar, şallar, baş örtüleri, pareolar, geçme elbise yakaları, bandanalar, manşonlar, kol bantları, baş bantları, bileklikler… Kemerler, pantolon askıları, jartiyerler…” emtialarında 22/02/2007 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
… 57. Noterliğinin … gün ve … yevmiye nolu “Marka İnhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” incelendiğinde; lisans verenin …, lisans alanın … olduğu, lisansın niteliğinin inhisarı olmayan lisans olduğu, …’in …’na ait belirtilen şartlar ile … tescil nolu markanın inhisarı olmayan lisans hakkını satın aldığı, …’nun sahibi olduğu markanın Türkiye sınırları içinde başvurusu yapılan markanın üretip pazarlanması için inhisari olmayan ve devri kabil olmayan, marka hakları altındaki bütün haklar ile üretilmesi ile ilgili olan ticari sırlar, bunlara ilişkin plan, çizim ve dokümanların da verilmesi ve iyi evsafta piyasaya sürülmesi şartı ile …’e 19 yıl süreyle 5.000 TL karşılığında kullanılmasına rıza gösterdiği anlaşılmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosunun … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde, müştekilerinin … ve … olduğu, şüphelilerin … ve … olduğu, dava konusu markaya ilişkin rızasız kullanım nedeniyle arama ve bulunacak suç unsurlarına el koyma talepli olduğu, … 2. Sulh Ceza Hakimliğinin … D.iş sayılı kararı ile kabul edildiğini, ve 8166 adet bulunan ürüne el konularak yeddiemin …’a teslim edildiğini, atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde, müştekisinin … olduğu, şüphelinin … olduğu, müştekinin kendi adına tescilli marka hakkına iktibas ve iltibas suretiyle tecavüz edilerek üretilen malların şüpheli tarafından satışa sunulduğunu ve marka hakkına tecavüz edildiği iddiası ile şikayetçi olduğunu, soruşturmaya konu malların müşteki adına tescilli marka hakkına iktibas ve iltibas suretiyle tecavüz edilerek üretilmiş olmadıklarını ve kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikle başka bir delilin mevcut olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığna dair karar verildiği anlaşılmıştır.
… 57. Asliye Ceza Mahkemesinin …esas sayılı dosyasının incelenmesinde, müşteki/katılanın… olduğu, sanığın … olduğu, savcılık talimatıyla malların yediemin olarak sanığa teslim edildiği, sanığın mallarla birlikte adresi terk ettiğinin anlaşıldığı, yediemin olarak bırakılan malları borcundan dolayı sattığını beyan etttiği ve suçlamayı kabul ettiği, yapılan yargılamada sanığın yediemin olarak kendisine teslim edilen ürünler üzerinde hak sahibi olduğu, el koyma kararının usul ve yasaya aykırı nitelik taşıdığı, atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle baraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
İş bu dava … 57. Noterliği’nin … gün ve … yevmiye nolu “Marka inhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” nin geçersizliğinin tespitine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın teknik bilgi gerektirmemesi, hukuki nitelikte olması mahkemece değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulmasının gerekli olduğu anlaşılmakla HMK 30 maddesi de göz önünde bulundurularak bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın taraf delilleri değerlendirilmiş ve yargılama bitirilmiştir.
Davaya konu “…” markasının … 8. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu marka devir sözleşmesi ile davalılardan …’na devredildiği, … 35. Noterliğinin …tarih … yevmiye nolu vekaletnamesi ile bu davalının dava dışı …’e markaya ait işlemleri yapmak üzere yetkilendirdiği, marka devrinin de vekaletname kapsamında olduğu, dava dışı …’ün yine … 35. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu marka devir sözleşmesi ile markayı dava dışı …’e devrettiği, bu devre rağmen marka asıl sahibi olarak gözüken davalı …’nun diğer davalı ile davaya konu … 57. Noterliği’nin … gün ve … yevmiye nolu “Marka inhisari Olmayan Lisans Sözleşmesi” imzalayarak 19 yıllığına lisans hakkı tanıdığı noktalarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davaya konu markanın … 35. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu marka devir sözleşmesi ile önce dava dışı …’e son olarak da bu kişi tarafından aynı Noterliğin 15/06/2017 tarihli marka devir sözleşmesi ile davacıya devrolunduğu, davacının aktif husumetinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı davalıların devirden haberdar olduğunu, Davalı …’nun yetkisinin bulunmadığını bilmelerine rağmen lisans sözleşmesi imzalandığını, davalı … ise davacının lisans sözleşmelerinden ve yapılan işlemlerden haberdar olmasına rağmen kötü niyetli olarak davayı açtığını savunmaktadır.
Her ne kadar dava 6769 sayılı SMK’nın yürürlüğünden sonra açılmış ise de esasen davaya konu lisans sözleşmesinin 2014 tarihli oluşu dikkate alındığında sözleşmenin geçerliliğinin değerlendirilmesi yönünden dava tarihindeki SMK değil KHK hükümlerinin uyuşmazlığa uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Mülga 556 sayılı KHK ilgili hükümleri irdelendiğinde; Madde 1 – Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun olarak tescil edilen markaların korunmasını sağlamaktır. Bu Kanun Hükmünde Kararname, markaların korunmasına ilişkin esasları, kuralları ve şartları kapsar. Madde 6 – Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Madde 15 – Tescilli bir marka, başkasına devir edilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, kullanma hakkı lisans konusu olabilir, rehin edilebilir. Rehin hakkı bakımından Medeni Kanunun rehin hakkına ilişkin hükümleri uygulanır. Tescilli bir marka üzerindeki sağlararası işlemler yazılı şekle tabidir. Madde 16 – Marka, tescil edildiğini mal veya hizmetlerin tümü veya bir kısmı için devredilebilir. Bir işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devri, aksi kararlaştırılmamışsa, işletmeye ait markaların da devrini kapsar. Bu hüküm, işletmenin devrine, sözleşmeden doğan yükümlülük halinde uygulanır. İkinci fıkra hükmü hariç olmak üzere, bir markanın devri, mahkeme kararının sonucu olan devir hariç, yazılı olarak yapılır ve devir sözleşmesi taraflarca imzalanır. Aksine sözleşmeler hükümsüzdür…. Devir, taraflardan birinin talebi üzerine, sicile kayıt edilir ve yayınlanır. Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez. Madde 20 – Tescilli bir markanın kullanım hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı veya tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir. Madde 21 – Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, lisans inhisari değildir. Lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere aynı markaya ilişkin başka lisanslar da verebilir. İnhisarı lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça, kendisi de markayı kullanamaz. Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez. Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans hakkını alan kişi, markanın koruma süresinde markanın kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabilir… Lisans sicile kayıt edilmediği sürece, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Madde 40 – Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenir. Hükümlerine amirdir.
Davanın temelini oluşturan tescilli markanın devri dar anlamıyla MarkKHK 16. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu madde çerçevesinde markanın devri hususunda yapılacak yazılı sözleşmenin, taraflarca imzalanması ile marka devredilmiş sayılacaktır.
Bir malvarlığı değeri olan markanın devredilebileceği MarkKHK 15/I. fıkrasında açıkça düzenlenmiş olmakla birlikte, asıl olarak devir MarkKHK’nın 16. maddesinde hükme bağlanmıştır. MarkKHK kaynaklık eden 40/94 sayılı Topluluk Markası Tüzüğünün 17 ve devamı maddelerine bakıldığında, ufak farklılıklarla düzenlemelerin MarkKHK 16. maddesine alındığı anlaşılmaktadır. Bu düzenlemeler gereğince, marka, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin tamamı veya bir kısmı için devredilebilecektir. Marka sahibi, markasını ticari işletmeden bağımsız veya ticari işletme ile birlikte devredilebilme hakkına sahiptir(MarkKHK 16/II, III ve BK 179. Md). Ticari işletmenin devri sırasında, marka, açıkça işletmenin devrinin kapsamı dışında tutulmadığı sürece, işletme ile birlikte devredilmiş sayılacaktır(TTK 11/II, MarkKHK 16/II, III md.). Bunun yanında, marka devir sözleşmesinin sicile tescili, her iki taraflarca talep edilebilmektedir. Markanın devri, sicile tescil edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceklerdir (MarkKHK 16/VI md.). Tescile bağlanan bu önemli sonuca rağmen, markanın mülkiyetinde meydana gelen değişikliğin marka siciline tescili kurucu etkiye sahip değildir.
Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin amacı tescilli markaları korumaktır (MarkKHK 1.md). Böylelikle MarkKHK korumasından tescilli markalar faydalanacak, tescil edilmemiş olan marka ise kural olarak genel hükümlere göre korunacaktır. Markanın geçerli şekilde devredilmesi için marka siciline tescil edilmesi şart değildir. Markanın devrinin düzenlendiği 16. maddenin son fıkrasında, devir sözleşmesi sicile kayıt edilmediği sürece, tarafların markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceği belirtilmiştir. Bu madde gereğince devrin ancak sicile tescil edildikten sonra, “iyiniyetli” üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edecektir. Ancak işlemden haberdar olan kişilere karşı (kötüniyetli), markanın devri her zaman ileri sürülebilecektir.
Marka sicili alenidir; talep edilmesi ve yönetmelikte öngörülen ücretin ödenmesi koşuluyla sicil örneği verilir (MarkKHK 39/III md.). Dolayısıyla herkes herhangi bir markanın kime ait olduğunu görebilmektedir. Hatta Türk Patent Enstitü’sünün resmi web sitesinden bir işaret üzerinde hak sahibi olunup olunmadığının araştırması mümkündür. Kendisine bildirilmediği veya marka siciline tescil edilmediği sürece, üçüncü kişiler marka sicilinde kayıtlı olan kişiyi, marka sahibi zannetme konusunda haklı olacaklardır. İyiniyetli kişi, markanın başka birine devredildiğini bilmeyen veya bilebilecek durumda olmayan kişidir. Bununla birlikte kişinin iyiniyetli olup olmadığı, somut olay bakımından bir hak kazandırıyorsa önemlidir. Marka sicilinde hak sahibi olarak görünen devredenden lisans hakkı alan kişinin iyiniyeti önemlidir. Zira bu kişi kötüniyetli ise bu dönemde markayı kullanması markaya tecavüz oluşturacaktır. Ancak üçüncü kişi iyiniyetli ise bu kullanımının markaya tecavüz sayıldığı iddia edilemeyecektir. Kararname’nin amacı, tescil edilen markaların korunmasını sağlamaktır. Markayı usulüne uygun düzenlenmiş, yazılı sözleşme ile devralan kişi, markanın devri için gerekli olan tasarruf işlemini yerine getirmiştir.
Geçerli şekilde devredilmiş markanın, devrin sicile tescil edilmemesinden faydalanarak, sicilde marka sahibi olarak görünen devreden tarafından tekrar devredilmesi, hatta devrin sicile tescil edilmesi olasıdır. Oysaki marka geçerli şekilde ilk devralana geçmiştir. Marka sicilinde kayıtlı gözüken kişi markanın mülkiyetine sahip değildir. Dolayısıyla markayı devretme hakkına da sahip değildir. Daha önce devredilmiş markayı devralan kişi ister iyiniyetli olsun ister kötüniyetli olsun markanın mülkiyetini kazanamayacaktır. Ancak ikinci devralan iyiniyetli ise, MarkKHK 16/son gereğince markayı devralanın, devir tescil edilmediği sürece, iyiniyetli üçüncü kişinin bu dönemdeki marka kullanımından dolayı markaya tecavüz ve tazminat davaları açamayacaktır.
Marka siciline güvenin korunduğuna dair bir hüküm bulunmamaktadır. Devreden veya lisan veren, tasarruf yetkisinin olmaması durumunda, devralan ve lisans alanın uğradığı zararlardan sorumludur. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, marka üzerinde lisans kurulması ihtimalinde, söz konusu lisans sözleşmesi de geçerli olmayacaktır. Lisans sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması, sicile tescil edilmiş olması veya lisans alanın iyiniyetli olması sözleşmenin akıbetini değiştirmeyecektir. Ancak lisans alanın iyiniyetli olması durumunda, lisans sözleşmesine dayanarak gerçekleştirdiği kullanımın markaya tecavüz oluşturduğu iddia edilemeyecektir (MARKANIN DEVRİ VE DEVİR HÜKMÜ DOĞURAN DİĞER İŞLEMLER /RABİA EDA GİRAY/ İstanbul, 2010 )
4721 sayılı TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan ve işlem tarihi itibarı ile uygulanması gereken mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde davaya konu davalılar arasında … marka tescil nolu “…” isimli markanın 19 yıllık kullanımına ilişkin düzenlenen … 57.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu marka inhisari olmayan lisans sözleşmesinin düzenlenme tarihi itibarı ile davalı …’nun marka üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığı, her ne kadar lisans sözleşmesinin düzenlenme tarihinde devre ilişkin tasarrufun sicile tescil edilmediği sunulan kayıtlardan anlaşılmış ise de usulüne uygun vekaletname uyarınca devrin gerçekleştirildiği ve bu devir sonrası davalı …’nun marka üzerindeki haklarının son bulduğu, Roma hukukundan günümüze kadar gelen “hiç kimse sahip olduğu haktan fazlasını başkasına devredemez(nemo plus iuris ad alium transferrre potest quam ipse habet)” evrensel hukuk ilkesi gereği lisansa ilişkin yapmış olduğu sözleşmenin geçerli olmayacağı ve sonuçlarını doğurmayacağı, batıl olduğu, bu noktada lisans alanın iyi niyetli olmasının sözleşmeyi geçerli hale getirmeyeceği, sadece davalının bu lisansa dayalı olarak kullanımlarının usulünce yapılacak bildirime kadar marka tescilinden doğan hakların kullanımının bu kişiye karşı kullanımını etkileyebileceği, bu noktada izah olunduğu üzere tescilin açıklayıcı olmasının sonucu olduğu, hatta usulsüz lisans sözleşmesinin tescili halinde dahi -bu durumun sözleşme öncesi markayı devralanın haklarının kullanımında kısıtlayıcı sonuç doğuracağı- yine sözleşmeye geçerlilik sağlamayacağı, tüm bunların yanında esasen davalıların iyi niyetli olmadığı zira markanın devrinden ticari ilişki içerisinde olan tarafların (ikrar edildiği üzere) haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi marka tescilinin dahi 10 yıl süreyle korunduğu dikkate alındığında (her ne kadar bu konuda sınırlayıcı bir düzenleme mevcut değil ise de ) 5.000, TL gibi düşük bir ücret karşılığı 19 yılllık lisans sözleşmesi yapılmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne uygun düşmediği TTK 18/2 ye aykırılık teşkil ettiği taraflar arasındaki çekişmenin yansıması olduğu, davalıların yapılan işlemde kötü niyetli olduğunun kabulünü gerektiği anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile, davalılar arasında … marka tescil nolu “…” isimli markaya ilişkin düzenlenen … 57.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu marka inhisari olmayan lisans sözleşmesinin hükümsüz olduğunun tespitine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 8,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 217,50 TL posta gideri ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 289,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır