Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/275 E. 2020/166 K. 04.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/275
KARAR NO : 2020/166

DAVA : Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklı Haklara Tecavüz
DAVA TARİHİ : 31/05/2018
KARAR TARİHİ : 04/03/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklı Haklara Tecavüz davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ile imzaladığı 22.08.2017 tarihli “ 2017-2018-2018-2019, 2019-2020 Futbol Sezonlarına Ait Türkiye Kupası ve … Karşılaşmalarına Ait Televizyon Yayın Sözleşmesi çerçevesinde yayın hakkına sahip olduğu … arasında 27.02.2018 tarihinde oynanan futbol müsabakasına ait görüntülerin davalı tarafa ait internet sitesi ve … kanalında izinsiz olarak yayınlanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; site ve TV’nin kendisi şirketlerine ait olmadığını … sözleşmesi ile… AŞ nin kontrolünde olduğunu, taleplerin haksız olduğunu bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
YAPILAN YARGILAMA VE GEREKÇE
Dava Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklı yayıncı haklarına tecavüz davasıdır.
Davada tarafların belirttiği deliller getirilmiş ve uyuşmazlığın çözümü kısmen teknik bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmıştır.
Dava konusu futbol maçı görüntülerinin hukuki niteliği ve bu niteliğe bağlı sonuçlar incelenmelidir.
a) Eser Niteliği Yönünden
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması’’dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir.Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer . Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen İşlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK’in 5. maddesine göre; “ sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeriaraçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu tanımdan hareketle, sinema eserinin üç temel unsurdan meydana gelmesi gerekmektedir. Bunlardan birinci unsur, birbiriyle ilişkili olmak kaydıyla hareketli bir görüntü dizisi; ikinci unsur, bu görüntü dizisinin az veya çok kalıcı bir ortama tespit edilmiş olması; üçüncü unsur ise tespit edilen görüntü dizisinin mekanik, elektronik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması, eserin sinematografik tekniğine uygun olarak getirilmiş olması ve meydana getirilenlerin hususiyetini taşıması gerekir.
Dava konusu uyuşmazlıktaki yayın, futbol müsabakasının televizyonda yayınlanması olup, futbol müsabakaların FSEK m. 5 anlamında sinema eseri sayılmazlar, zira bu yayınlarda FSEK m.1 anlamında sahibinin hususiyetini taşıma koşulu gerçekleşmemektedir. Yargıtay da bir kararında bu hususu; “…her ne kadar maç görüntülerinin naklen yayını nitelikli bir çalışma ürünü olsa da; futbol maçı gibi günlük olaylan tespit eden filmlerin eser sayılması için sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Hususiyet, kendisini anlatım biçiminde gösterir ve yaratıcısının fikri çabasını yansıtarak kendisini tanıma yeteneğini ifade eder. Bir teknik ekip(yayın ve görüntü yönetmeni, kameraman, naklen yayını gerçekleştiren teknik personel vb.) tarafından yapılan naklen yayın faaliyeti esas olarak TV seyircisine iletilen futbol maçının görüntü ve yayın kalitesi amacına yönelik bir çalışma kapsamında katıp bu kişilerin o sırada oynanmakta olan futbol maçı yayını üzerinde hususiyet sorunu oluşturacak herhangi bir hakimiyet ve etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle bir futbol maçının naklen yayımından hususiyetin varlığından ve eser sahipliğinden söz edilemeyeceğinden gerçekleştirilen yayının eser olduğu da kabul edilemez.şeklinde ifade etmiştir.
Futbol müsabakaları yayınları eser olmamakla birlikte FSEK m.80/f.l C ile radyo televizyon kurutuşlarına bağlantılı hak sahibi sıfatıyla bazı haklar tanınmıştır. Radyo- Televizyon kuruluşlarının FSEK’te korunan haklarının konusunu, radyo- veya televizyon “yayınları’’ oluşturur. “Yayın”, radyo ve televizyondan veya benzeri kuruluşlardan siyasal, toplumsal, kültürel, sporsal v.s içerikli haberlerin, konuşmaların, yorumların, konserlerin, eğlence, kültür, müsabaka vs. programlarının, maç nakillerinin vs.nin verilmesidir6. Yayın kuruluşlarının komşu haklarına konu olabilecek ürünler ya bir “eserdir, ya bir eserin veya icranın bir yapımcı tarafından yapılan “tespiti’dir.
Radyo-Televizyon Kuruluşlarının komşu hak sahipliği, çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Yayın başkasına ait olabileceği gibi, doğrudan radyo-televizyon kuruluşuna da ait olabilir. Yayının mutlaka bir radyo-televizyon kuruluşu tarafından yapılması da şart değildir, paket olarak da alınabilir. Bazen de radyo ve televizyon kuruluşu FSEK.m.18/1 anlamında eser üzerindeki mali hakların kanuni sahibi olabilir, bazen bir filmin yapımcısı olarak bağlantılı hak sahibi durumunda olabilir, bazen de yayının sahibi olabilir.
5101 sayılı Kanunla değişik FSEK.m.80/C’ye göre, radyo- televizyon kuruluşları bu kanunda öngörülen yükümlülükleri yerine getirirler. Radyo-TV kuruluşları gerçekleştirdikleri yayınlar üzerinde,
(1) Yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo ile dağıtımına izin verme veya yasaklama,
(2) Özel kullanımlar hariç olmak üzere, yayınlarının herhangi bir teknik veya yöntemle, doğrudan veya dolaylı bir şekilde çoğaltılmasına ve dağıtımına izin verme veya yasaklama,
(3) Yayınlarının umuma açık mahallerde iletiminin sağlanmasına izin verme veya yasaklama,
(4) Tespit edilmiş yayınlarının, gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda yayınlarına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme,
(5) Haberleşme uyduları üzerindeki veya kendilerine yöneltilmiş olan yayın sinyallerinin diğer bir yayın kuruluşu veya kablo operatörü veya diğer üçüncü kişiler tarafından umuma iletilmesi ve şifreli yayınlarının çözülmesine ilişkin izin verme veya yasaklama, hususlarında münhasıran hak sahibidirler.
Bu bilgiler çerçevesinde davacının FSEK 80/C kapsamında yayın kuruluşu olduğu kanaatine varılmıştır.
b)Hak Sahipliği Yönünden
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” veya “hak sahipliği” sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “bağlantılı hak sahipliği” sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir.
Dosyada mübrez davacı ile … arasında imzalanan 22.08.2017 tarihli “ 2017-2018-2018-2019, 2019-2020 Futbol Sezonlarına Ait Türkiye Kupası ve …Final Karşılaşmalarına Ait Televizyon Yayın Sözleşmesi hükümlerine göre davacının davaya konu yayınlar üzerinde münhasır hak sahibi olduğu ve dava açma ehliyetini haiz olduğu kanaatine varılmıştır.
c)Davalının Pasif Husumet Ehliyeti Yönünden
Davalı tarafından ibraz edilen “…” imzasız olup sözleşmenin imzalı hali sunulmamıştır. Sözleşmenin imzasız hali incelendiğinde sözleşmenin davalı şirket,…AŞ ve …AŞ arasında akdedildiği, sözleşmenin 2.4. maddesinde, televizyon kanalının içeriğini dava dışı …’nin belirlediği, sözleşmenin 3 üncü maddesine göre sözleşmenin konusunun; “ …nin münhasır olarak … tarafından belirlenen, doğrudan veya dolaylı olarak tüketicilere üyelik paketi ve/veya paketleri içerisinde, dijital ve şifrelenmiş şekilde 01.06.2017-19.05.2018 tarihleri arasında SD kalitesinde, 20.05.2018 tarihinden itibaren ise HD kalitesinde dağıtımı ile tüm programların üretimi, tüm yapımların … tarafından temin edilmesine ilişkin tarafların hak ve mükellefiyetlerinin tespiti ve SÖZLEŞMENİN tatbik ve tefsirinden doğacak uyuşmazlıkların çözüm yollarının gösterilmesidir” şeklinde olduğu, sözleşmenin süresinin 4 üncü maddeye göre 01.06.2017-01.06.2021 arasındaki dönemi kapsayacağı, sözleşmenin 5.3. maddesinde göre, … yayınından doğan tüm sorumluluğun …’ye ait olduğu davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, sözleşmenin 5.4. maddesine göre, …içeriğini oluşturan tüm programların üretimi, içeriğinin hazırlanması, ve/veva herhangi bir şekilde içeriğin temin edilmesine ilişkin tüm maliyetlerin tamamen …’ve ait olacağı, sözleşmenin 5.5. inci maddesinde sözleşme süresince …’de yayınlanacak tüm programlardan dolayı 5846 sayılı Kanundan dodan sorumluluğun …’ve ait olacağı hususları düzenlenmiştir. Ancak bu hükümler tarafları bağlamakta olup üçüncü kişilere karşı sorumluluk doğduğunda kendi aralarındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Bu bakımdan davalının haksız fiil niteliğindeki eylem varsa sorumlu olacağı kanaatine varıldığından pasif husumet ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
d) İhlalin Varlığı Yönünden
Dosyada mübrez CD içeriği izlendiğinde 27 02.2018 tarihli … mücadelesine ilişkin müsabaka özetinin …’de 5 dk 30 sn yayınlandığı tespit edilmiştir. Davacı aynı yayının internetten de yapıldığını belirtilmiş ise de dosyadaki CD’de sadece … ‘deki yayının bulunduğu görülmüştür.
Bu şekilde davacıdan izin alınmaksızın münhasır hak sahibi olduğu maçın belli bir bölümünün izinsiz yayınlanmasının davacının FSEK m.80/f.1 C-Tdeki; “yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo iie dağıtımına izin verme veya yasaklama” hakkını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
e) Tazminat Yönünden
Davacı taraf dava dilekçesinde FSEK m.68 gereğince tazminat talep etmiştir. FSEK m.80/X hükmüne göre; “eser sahiplerinin hakları iie bağlantılı haklara sahip olanlar da eser sahipleri gibi Tecavüzün ReFİ, Tecavüzün Men’i ve Tazminat davası haklarından faydalanırlar”. Bu hüküm çerçevesinde davacı bağlantılı hak sahibi sıfatıyla FSEK m,68 anlamında talepte bulunma hakkını haizdir.
FSEK m.68/1 hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü İşaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin iteri sürütebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir.
Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”
Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir. Yine Yargıtay’ın izinsiz maç yayınlarına ilişkin kararlarında FSEK m.68 anlamında tazminat hesabında izinsiz yayının kullanım süresine göre tazminatın hesap edileceği yönündeki kararları bulunmaktadır.
Dosyada mübrez davacı ile TFF arasındaki sözleşmenin 8.1 maddesinde; “ yayıncı, talep halinde dakika bedeli 2.500 ABD dolarından fazla olmamak üç dakika ile sınırlı olmak ve tüm yayın kuruluşlarına eşit koşullarda …” vermekle sorumlu kılınmış olup bu çerçevede vaki kullanım 5 dakika 30 sn olup dakikası 2.500 USD’den davacının talep edebileceği bedelin 13.750 USD olabileceği ve bu bedelin 3 katını davacının FSEK 68 çerçevesinde talep etme hakkını haiz olacağı kanaatine ulaşılmıştır. İhlalin varlığı ile davacının manevi olarak da zarara uğradığı ve tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmış, kusurun ağırlığı, eylemin işleniş şekli de dikkate alınarak takdiren kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davacının yayın hakkına sahip olduğu ve izinle kullanılması gereken futbol maçlarına ilişkin görüntülerin izinsiz yayınlandığı bunun radyo, tv program yayıncılarının mali haklarına tecavüz oluşturduğu gerçekleşen yayın süresi dikkate alınarak belirlenen rayiç bedelin 13.750,00 USD olduğu ve takdiren üç katına kadar tazminata hükmedilebileceği ancak davacı taraf dava dilekçesindeki talebe göre kabul verilmesini istediğinden 5.000,00 USD karşılığı gösterilen 23.059 TL maddi tazminatın yayın tarihi olan 27/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal ticari faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İzinsiz yayının davacının manevi olarak da zarara uğraması nedeniyle takdiren 2.500,00 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 27/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal ticari faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.745,93 TL karar harcından peşin yatırılan 820,73 TL’nin mahsubu ile kalan 925,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3- Kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 2.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 2.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 1.500 TL bilirkişi ücreti, 184,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.684,70TL ve 856,63 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.541,33TL yargılama giderinden kabul/red oranına göre 1.351,54 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır