Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/266 E. 2021/123 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/266
KARAR NO : 2021/123

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/08/2011
KARAR TARİHİ : 09/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalılardan …’nın, müvekkili şirketin eski ortağı olduğunu ve hisselerini tüm aktif ve pasifiyle birlikte müvekkili şirket ortaklarına devrettiğini, taraflar arasındaki 26/07/2002 tarihli protokolün 10. maddesine göre protokole uymayanların 100.000 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, taraflar arasındaki 24/09/2002 tarihli Bayilik Sözleşmesinin 13. maddesine göre tarafların birbirlerine ait bilgileri, belgeleri, mamülleri kendi firmalarına aitmiş gibi belirtmeyeceklerini karara bağladıklarını ve gene taraflar arasındaki 25/02/2003 tarihli protokolün 5. maddesine göre de tarafların birbirlerinin markalarını kullanmamayı taahhüt ettiklerini, buna rağmen davalıların, müvekkilinin hak sahibi olduğu …, …, … nolu markalarını haksız ve kötü niyetli olarak tescil ettirdiklerini, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … sayılı kararı ile bu hususun belirlendiğini ve markaların sicilden terkinine karar verildiğini, bu mahkeme kararına rağmen davalıların bu markaları kötüniyetli ve hileli olarak yeniden kendi adlarına tescil ettirdiklerini ve … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı kararı ile bu markaların da terkinine karar verildiğini, her iki mahkeme kararı nedeniyle davalıların 26/07/2002 tarihli protokolü ihlal ettiklerinin anlaşıldığını, bundan dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, markanın itibarının zarar gördüğünü, imajının zedelendiğini, manevi zarar oluştuğunu, 26/07/2002 tarihli protokolün 10. maddesi gereği cezai şart ödenmesinin gerektiğini, iddia ile bu cezai şartın ve müvekkilinin uğradığı kazanç kaybından şimdilik 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, markanın itibarı zarara uğradığından ve müvekkilleri manevi zarar gördüğünden 15.000 TL manevi tazminatın da davalılardan tahsiline, böylece toplam 20.000 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Her ne kadar dava dilekçesinde cezai şart talebi de bulunmakta ise de, dava dilekçesinin son kısmında 5.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 20.000 TL tazminat talebinin bulunduğu, istenen cezai şart için herhangi bir harç ödenmediği, yatırılmış olan harcın 20.000 TL’ye tekabül ettiği anlaşılmış, davacılar vekili 30/11/2010 havale tarihli beyan dilekçesinde, talep edilen 5.000 TL’lik maddi tazminatın 2.500 TL’lik kısmını protokol ihlali nedeniyle cezai şart olarak …’dan, kalan 2.500 TL’lik kısmının ise markalarını izinsiz kullanımı nedeniyle diğer davalı SMS Sanayi Malzemeleri şirketinden tahsilini, manevi tazminatın ise davalılardan SMS Sanayi Malzemeleri şirketinden talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla dava dilekçesinde 5.000 TL olarak (2.500 TL cezai şart, 2.500 TL kazanç kaybı) talep ettikleri maddi tazminat taleplerinin 2.500 TL’lik kazanç kaybına ilişkin kısmını 7.745,26 TL arttırarak 7.745,26 TL +2.500 TL olmak üzere 10.245,26 maddi ve 15.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 25.245,26 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; yetkili mahkemenin … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu, somut olayda davacı tarafın her iki döküman ile dava konusu markaların tescil müracaatının yapıldığı 2004 yılından bu yana tescil müracaatından haberdar olduğunu, bu nedenle davanın zaman aşımına uğradığı, davalının bu hususu … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava ile öğrendiği kabul edilse bile 2007 yılından itibaren 1 yıllık zamanaşımının gene dolmuş olduğunu, haksız olarak tescil edildiği iddia edilen markaların müvekkili şirkete ait olduğu, bu sebeple … yönünden davanın husumetten reddinin gerektiğini, öte yandan taraflar arasındaki 26/07/2002 tarihli protokolün 10. maddesi ile cezai şart talep edilmekte ise de, taraflar arasındaki 25/02/2003 tarihli sözleşme ile protokolün tamamen ortadan kalktığı ve protokol şartları taraflarca büyük oranda yerine getirildiğinden tarafların 25/01/2003 tarihinde protokolü feshettiklerini ve bu tarihten itibaren sözleşmeye bağlı olmadıklarını karşılıklı olarak kabul ettiklerini, taraflar arasındaki 25/02/2003 tarihli sözleşmenin, 26/07/2002 tarihli protokolü ve 24/09/2002 tarihli bayilik sözleşmesini ortadan kaldırdığını, 26/07/2002 tarihli protokol ile 24/09/2002 tarihli bayilik sözleşmesini, tarafların karşılıklı mutabakları ile 25/01/2003 tarihinde feshedildiğini ve tarafların birbirlerinden hiçbir alacakları kalmadığını beyan ederek birbirlerini ibra ettiklerini, ayrıca sözleşmeye konu markaların … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kararına konu olan markalar olmadığını, dolayısıyla da davacı tarafın buna dayalı tazminat ve cezai şart taleplerinin mümkün olmadığını, davacı tarafın kazanç kaybı talep edemeyeceğini, zira marka tescili olduğu sürece tescilli marka kullanımının, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağını, savunarak davanın reddini istemiştir.
Dava başlangıçta mahkememizde (Kapatılan .. 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi) açılmış, ancak 08/12/2010 tarihli mahkememizce yetkisizlik kararı verilerek dosya … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, adı geçen mahkemenin faaliyetleri durdurularak dosyaları mahkememize devredilmiş olduğundan Ağustos 2011 tarihinden itibaren yargılama mahkememizce sürdürülüp sonlandırılmış, sonrasında … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kapatılması ve bozma sonucu dosya mahkememize devredilerek esasa kaydı yapılmıştır.
YARGITAY BOZMA İLAMI:
Mahkememizce yapılan yargılamada 18/12/2014 tarih ve 2011/227 esas, 2017/274 sayılı kararda davanın reddine karar verildiği, kararın davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 25/02/2016 tarihli, 2015/4583 esas, 2016/2081 karar sayılı ilamında, “İşbu davada davacı şirket vekili davalı şirketin kötüniyetli tescil ve kullanımları nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını iddia etmiş bulunmasına göre bu durumda mahkemece davalı şirkete ait markaların kötüniyetli tescil sebebiyle hükümsüz kılındığı, 556 sayılı KHK’nın 44. maddesi uyarınca davalının marka tescilinin geçmişe etkili olarak hükümsüz olacağı ve kötüniyetli marka tescili sebebiyle davacı tarafın bu yüzden doğan zararlarının tahsilini isteyebileceği nazara alınarak davacı tarafın maddi ve manevi tazminat talelebinin anılan çerçevede değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği ve bozma sonrası bu esasa kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davalı tarafından, 2003 ile 2008 yılları arasındaki dönemlere ait ticari defterler, satış faturaları ve bilgisayar kayıtlarının bulunmadığının beyan edildiği ve bu dönemlere ilişkin inceleme günü tarafımıza herhangi bir belge sunulmadığı, davalı tarafından inceleme günü sunulan, 2009 ve 2010 yıllarına ait yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin görülmediği, bu nedenle sahipleri lehine kati delil vasfına haiz olmadığı, envanter defterlerinin ise kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı ve sahipleri lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı tarafın, 2009 yılı başından dava tarihine kadar olan süre içerisindeki satış kayıtları üzerinde tespit edilebilen, “T” harfi ile başlayan ürün satışlarından 84.963,18 TL satış hasılatı elde ettiği, davalı tarafından mali tablolar incelenmek üzere sunulmadığından, aynı sektörde faaliyet gösteren davacı tarafın mali tablolarında görünen Faaliyet karlılık oranı dikkate alınarak yapılan hesaba göre, davalı tarafın T harfi ile başlayan ürün satışlarından elde ettiği muhtemel kazancın 10.245,26 TL olarak hesap edildiği, davalı tarafından, 2003 – 2008 yılları arasındaki dönemlere ilişkin kayıtların sunulmadığı, davacı tarafın maddi tazminat talebi doğrultusunda bu dönemlere ilişkin tespit ve hesaplama yapılamadığı, davalı tarafından yukarıda sayılan belgelerin sunulması halinde bu yönde ek rapor hazırlanabileceği, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanununun 50. ve 51. Maddelerine göre belirlenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, hususlarında görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı tarafın talebi, …, …, … ve … sayılı markaların davalı tarafça kötüniyetli olarak tescil ettirildiğinden hükümsüzlüğüne karar verildiği, davalı tarafın bu markaları kullandığı ve taraflar arasındaki 26/07/2002 tarihli protokolün 10. maddesine göre cezai şartın koşullarının oluştuğu, 2.500 TL cezai şartın davalı …’dan, 2.500 TL kazanç kaybının davalı SMS şirketinden, 15.000 TL manevi tazminatın ise davalı SMS şirketinden tahsili gerektiği iddiasına ilişkindir.
Uygulanması gereken mevzuat;
Gerek 556 sayılı KHK 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nun geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10.01.2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil KHK uygulanacaktır. Somut olaya dönüldüğünde davanın 556 KHK hükümlerinin uygulanacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Marka Hukuku Kapsamında Değerlendirme;
Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (MarkaKHK) 21/01/2009 tarih ve 5833 sayılı Kanunla değişik 61. maddesinin (a) bendine göre, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmiştir.
MarkaKHK 61 uyarınca; aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c)Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak. e)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Delillerin değerlendirilmesi;
Taraflar arasında 26/07/2007 tarihli protokol ve 24/09/2002 tarihli bayilik sözleşmesi ve bunları tadil eden 25/02/2003 tarihli protokolün olduğuna dair herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacılar ile davalılardan … arasında akdedilmiş olan 26.07.2002 tarihli ve “… Ltd. Şti. ortaklarından … ’nın şirketteki payının devri nedeniyle, tarafların hak ve sorumluluklarının düzenlenmesinden ibarettir’ konulu Protokolün uyuşmazlığa ilişkin hükümleri aşağıdaki şekildedir:
“1-Taraflar, ortağı bulundukları ‘… Ltd. Şti.’nin unvanını değiştirmeyi ve taraflardan …’nın kuracağı yeni şirkette değiştirilen eski unvanı (… Ltd. Şti.) kullanabileceğini karşılıklı olarak kabul etmişlerdir… Unvanı değişecek olan … Şti’i yeni unvanında SMS ve TÜRK kelimelerini kullanmayacaktır.”
“2-Unvanı değiştirilecek … Şirketi’i adına TPMK’da tescilli olan tüm markalar (…-…-… tescil no.lu markalar), …’ya veya …’nın kuracağı yeni şirkete bedelsiz olarak devir ve temlik edilecektir. Devir ve temlik giderleri … tarafından karşılanacaktır…”
“3-Unvanı değiştirilecek olan … Şti.’yi, yukarıda yazılı markaların devrinden itibaren bir yıl müddetle üretimini yaptığı ürünlerde “…” markasını ve mavi renkli bobini imalatında kullanabilecektir. Bu müddet sona erdiğinden artık unvanı değiştirilecek … Şti.’yi “…” markasını ve mavi renkli bobini imalatında kullanamayacaktır. Bu müddet içinde …’nın kuracağı yeni şirket tarafından … markası ile aynı ürünler imal edilmeye veya ettirilmeye başlansa bile, unvanı değişecek … Şti.’yi bir senelik müddet son buluncaya kadar aynı uygulamaya devam edebilecektir…”
“8-Unvanı değişecek … Şti. ile … veya kuracağı yeni şirket arasında özel bir bayilik anlaşması yapılacak ve bu özel bayilik anlaşmasında ana bayilere verilen iskonto hadlerinden ve ödeme tarihlerinden daha avantajlı bir uygulamaya yer verilecektir…”
“10-Taraflar bu protokolün tüm şartlarına eksiksiz ve dönüşsüz olarak uymayı kabul ve taahhüt etmişlerdir. Ve yine taraflar yükümlülüklerini yerine getirmeyerek protokolü ihlal eden tarafın, karşı tarafa 100.000. USD cezai şart ödeyeceğini, bu cezai şartta hiçbir tenzilin yapılmamasını da kabul ve taahhüt etmişlerdir.”
Davacılardan … Şti. ile davalılardan … A.Ş. arasında akdedilmiş olan 24/09/2002 tarihli Bayilik Sözleşmesinin uyuşmazlığa ilişkin hükümleri aşağıdaki şekildedir;
“7- …’nin … markalı siparişlerini sözleşme bitim tarihine kadar eksiksiz karşılayacaktır…”
“7-….tarihinde imzalanan protokol gereği mamullerinde … markasını 26/07/2003 tarihine kadar kullanma hakkına sahiptir. İşbu bayilik sözleşmesi 26/07/2003 tarihinde son bulacağından SMS ikinci yıl için …’den … marka ürün talep etmek istemesi halinde 31/05/2003 tarihine kadar aylık periyodlar halinde bir yıllık siparişini yazılı olarak …’ye vermesi ve bu siparişlere ait KDV dahil tutarın aşağıda belirtilen vadeye uygun olarak vadeli çeklerini siparişi ile birlikte ..’ye teslim etmesi gerekmektedir…”
“10-… tarafından … yazılı olarak imal edilmiş ürünler eğer sözleşme bitim tarihi sonuna kadar tüketilmemişse tükeninceye kadar yine … veya SMS tarafından … markalı olarak satılmaya devam eder. TORK markasının … tarafından üretilen ürünlerde kullanılma süresi 26/07/2003 tarihine kadar sınırlı olduğundan bu sürenin sona ermesinden sonra … ürünlerinde, yukarıdaki açıklama geçerli olmak üzere bu markayı kullanamayacaktır.”
“18- … Taraflar arasındaki bu bayilik sözleşmesi aynı zamanda taraflar arasındaki 26/07/2002 tarihli protokolün de eki olup bu sözleşmedeki hükümler ile bahsi geçen 26/07/2002 tarihli protokolün hükümlerinin birbirini tamamlar mahiyette olduğu taraflarca kabul edilmektedir. Bu nedenle taraflar arasındaki ihtilaflarda ve bu sözleşmede hüküm altına alınmayan konularda bahsi geçen protokolün ilgili hükümleri geçerli olacaktır.”
Davacı ve davalı tüm taraflar arasında akdedilmiş olan 25/02/2003 tarihli ve konusu; “Hakiki şahıs taraflar ile … Ltd. Şti. arasında 26/07/2002 tarihinde yapılan protokol ile … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. arasında yapılan 24/09/2002 tarihli bayilik sözleşmesinin feshi…” şeklinde belirtilen Sözleşmenin uyuşmazlığa ilişkin hükümleri aşağıdaki gibidir:
“7-Taraflar arasında 26/07/2002 tarihinde düzenlenen protokolün şartları büyük oranda taraflarca yerine getirildiğinden, taraflar bu sözleşmeyi karşılıklı olarak ve 25/01/2003 tarihi itibariyle fesh etmişler ve bundan sonraki ilişkilerinde bu protokolün hiçbir bağlayıcılığının kalmadığını karşılıklı olarak kabul etmişlerdir.”
“2-Birinci maddede bahsi geçen 26/07/2002 tarihli protokolün 8. maddesi uyarınca … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. arasında 24/09/2002 tarihinde düzenlenen bayilik sözleşmesi de tarafların karşılıklı mutabakatları ile 25/01/2003 tarihi itibariyle fesh edilmiştir. Tarafların bu bayilik sözleşmesi nedeniyle birbirlerinden karşılıklı olarak hiçbir alacakları kalmamış olup birbirlerini karşılıklı olarak ibra etmişlerdir…”
“5-Taraflardan … Ltd. Şti. adına tescilli ve yine taraflar arasındaki 26/07/2002 tarihli protokol ve 24/09/2002 tarihli bayilik sözleşmesi hükümleri uyarınca … Ltd. Şti. Tarafından bahsi geçen protokol ve bayilik anlaşması çerçevesinde kullanılan markalar ise, bu protokol ve bayilik sözleşmelerinin fesih edilmiş olmaları nedeniyle (yukarıda 1. ve 2. Maddelerde belirtilen) bugünkü tarihten itibaren … Ltd. Şti. tarafından kullanılmayacaktır. … Ltd. Şti. stoklarında bulunan ve bahsi geçen markaları taşıyan ürünleri dört ay içinde tüketmeyi ve bir daha bu markaları taşıyan ürünleri imal etmemeyi kabul ve taahhüt eder. Kısacası her iki şirket de ürettikleri ürünlerde birbirlerinin markalarını kullanmamayı kabul ve taahhüt ederler.”
Dosya içerisine alınan Kapatılan … 4. FSHHM’nin … esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacı karşı davacısının … olduğu davalı karşı davacısının SMS Sanayi malzemeleri olduğu, dosyanın 09/07/2007 tarihinde karara çıkartıldığı, verilen kararda asıl davanın kabulü ile davalı adına tescilli …, …, …, … nolu markaların davacı tarafından ihdas ve istimal edilerek kullanıldığını ve bu markalar üzerinde davacının öncelikli haklarının mevcut olduğunun tespitine, davalı adına tesciline bu markaların hükümsüzlüğüne TPE sicillerine telkinine karşı davanın ise reddine karar verildiği, karar gerekçesinde “…” ibareli markaların tescilinin kötü niyetli olduğu … ile başlayan dört markanın sözleşme ile davacıya ait olduğu kabul olunduğu hususları ele alınmak sureti ile kararın verildiği verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 06/11/2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya içerisine alınan … 1. Fikri Sinai Hakları Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyası incelendiğinde; Davacısının … olduğu davalının SMS Sanayi malzemeleri olduğu, davalı adına tescilli … nolu “…, …, …, …, …, …,…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu 06/04/2010 tarihli karar ile kötü niyetli tescile dayalı olarak markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verildiği, Yargıtay incelemesi sonrası verilen kararın 07/03/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde taraflar arasında imzalanın 26/07/2002 tarihli protokole dayalı cezai şart ve davacıya ait markaların haksız kullanımı sebebi ile kazanç kaybından kaynaklı maddi tazminat ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuş olup yargılama safahatinde talep etmiş olduğu 5.000-TL’nin 2.500-TL’sinin davalı …’dan 2.500-TL’sinin ile SMS Sanayiden talep etiğini yine manevi tazminatın davalı şirketten talep etmiş yukarıda izah olunduğu üzere talebini ıslah ile arttırmıştır. (HMK değişikliği ile bozma sonrası ıslah mümkün hale geldiği dikkate alınarak ıslah talebi usulüne uygun bulunmuştur.)
Sonuç olarak; davalının dava öncesi davacı ile ticari ilişki içerisinde bulunduğu, sonrasında davacının hak sahibi olduğunu bildiği markaları kötü niyetli olarak tescil ettirmek suretiyle davacıya ait marka tescilleri kapsamında kalan ürünleri piyasaya sunduğu, markaların kötü niyetli tescile dayalı olarak hükümsüz kılındığı dikkate alındığında davalının davacıya ait markaları içeren ya da yaklaştırmak suretiyle yaptığı kullanımlarının markaya tecavüz olarak değerlendirilmesi gerektiği, her ne kadar SMK öncesi Yargıtay uygulamaları ile tescilli kullanımların haksız kullanım olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmiş ise de kötü niyetli tescilin bunun istisnası olduğu anlaşılmakla markaya tecavüz şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tazminat talepleri yönünden;
556 sayılı KHK’nın Madde 66 – “Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usulerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre,
Yoksun kalınan kazancın hasaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.” hükümlerine amirdir.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere davalı tarafından kullanıma konu edilen markaların kötü niyetli tescile dayalı olarak hükümsüz kılındığı dikkate alındığında davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış olup, 25/02/2003 tarihli protokol 26/07/2002 tarihli protokolü ve cezai şartı öngörün 10. Maddesinin ortadan kaldırıldığı dikkate alındığında cezai şarta dayalı taleplerinin dinlenemeyeceği açıklık kazanmış olup bozma sonrası bozma dışında kalan bu husus tekrardan ele alınmamıştır.
Davacı taraf, dava dilekçesinde, uğradığı zararın tespit edilmesi için 556 sayılı KHK’nın 66.Maddesinde sayılan seçimlik haklarından (b) bendinde geçen; “Marka hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.” hesap yöntemi kullanılarak maddi zararının hesaplanmasını talep etmiştir.
Davacı tarafın, maddi tazminat talebi doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, davalı tarafın, dava konusu markayı kullanmaya başladığı tarihten itibaren, markaya yönelik elde ettiği satış hasılatını gösterir satış raporları, ilgili döneme ilişkin ticari defterler, satış faturaları ve ilgili dönemlere ilişkin Kurumlar vergisi beyanları incelemesi gerekmektedir.
Alınan bilirkişi raporlarında davacının 556 KHK 66/1-a ya göre talep ettiği ( SMK 151/2-a) talep ettiği hesaplama yöntemi yönünden davacının ticari kayıtlarına göre 2003 yılından 2011 yılına kadar zarar etmiş olduğu, 2012-2013 yıllarında düşük oranda kar marjının bulunduğu, hesaplamanın dava tarihi itibarı ile (2011) ele alınması gerektiği dikkate alındığında hesaplamanın bu yöntem üzerinden yapılamayacağı sonucuna ulaşılmış yine önceki tarihli raporlarda davalıya ait satış oranları üzerinden yapılan hesaplamaların doğrudan hükmü esas alınacak nitelikte olmadığı davalının 2003 ve 2008 dönemi ticari defterlerinin bulunmadığı dikkate alındığında takdir olunacak olan tazminatın borçlar kanununun 50. Maddesine göre değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış olup, bu yönden tarafların rapora yönelik itirazların esasa etkili olmayacağı sonucuna ulaşılmakla yeni inceleme taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan deliller Yargıtay bozma ilamı ve alınan bilirkişi raporu kapsamında dava değerlendirildiğinde; dosya içerisine alınan … kapatılan 4. Fshhm’nin … esas sayılı dosyası ve … 1. Fshhm’nin … esas sayılı dava dosyalarındaki kabuller ve Yargıtay bozma ilamındaki kabul dikkate alındığında davalının davacının hak sahibi olduğu … ibareli markaları haksız ve kötü niyetli olarak tescil ettirdiği ve bu tescillere dayalı olarak ticari faaliyette bulunduğu (her ne kadar davacı bu kullanımlara ilişkin davalı …’dan cezai şarta dayalı tazminat talebinde bulunmuş ise de cezai şartı ön gören taraflar arasındaki sözleşmenin sonraki tarihli (25/02/2003) sözleşme ile hükümlerin ortadan kaldırıldığı cezai şart talebinin dinlenilmeyeceği esasen önceki hükümle bir önceki talebin red ile sonuçlandığı ve bozma konusu yapılmadığı dikkate alındığında bu husus da tekrardan hüküm kurulmaksızın uyuşmazlık ele alınmıştır.), her ne kadar davalı kullanımlarının tescilli markaya dayandığı hükümsüzlük öncesi kullanımların hakka dayalı olduğunu idda etmiş ise de davalı tescillerinin kötü niyetli tescil oldukları dikkate alındığında bu savunmasının Yargıtay uygulamalarımız gereği dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı davalı kullanımlarının markaya tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış, tazminat hesaplamasına ilişkin olarak net bir zarar tespitinin mümkün olmadığı davalının 2003-2008 ticari kayıtlarının bulunmaması davacının ticari kayıtlarında sürekli 2003-2011 aralığı zarar ettiği dikkate alınıldığında yoksun kaldığı kazancın hesaplanmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış olup borçlar kanunu 50. Mad. kapsamında davacının talep etmiş olduğu 10.245,26-TL’lik maddi tazminat talebinin dosya kapsamı ve eylemin ağırlığı dikkate alındığında yerinde olduğu anlaşmakla tümden kabulüne, yine manevi tazminat talebi yönünden basiretli tacir ilkesi, kötü niyetli tecsil ve kullanıma yönelik kararlar taraflar arasındaki geçmiş ticari ilişki dikkate alındığında talep edilen 15.000-TL manevi tazminatın hak ve nesafete uygun düşeceği anlaşılmakla talep edilen manevi tazminatında tüm miktar üzerinden tümden kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesir olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacı … Ltd.Şti.’nin markaya tecavüze dayalı davalı … Ltd. Şti.’ye karşı açmış olduğu maddi tazminat davasının KABULÜ ile; takdiren ve taleple bağlı kalınarak 10.245,26 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans (reeskont faizini geçmemek kaydıyla) faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-Davacı … Ltd.Şti.’nin markaya tecavüze dayalı davalı … Ltd. Şti.’ye karşı açmış olduğu manevi tazminat davasının KABULÜ ile; 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans (reeskont faizini geçmemek kaydıyla) faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davacılar tarafından davalı …’ya cezai şarta yönelik açılan davaya ilişkin … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi (Kapatılan)’nin 18/12/2014 tarihli red kararının kesinleştiği anlaşılmakla bu hususta tekrardan hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.724,50 TL karar harcından peşin yatırılan 297,00 TL ile ıslah harcı olan 132,27 TL’nin mahsubu ile kalan 1.295,23 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan (… AŞ) alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan (… AŞ) alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 6.800,00 TL bilirkişi ücreti, 455,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 7.255,30 TL ve 446,42 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 7.701,72 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay Temyiz Yasa Yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2021

Katip
¸

Hakim …
¸