Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/26 E. 2020/255 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/26
KARAR NO : 2020/255

DAVA : Marka Tecavüzünün Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/01/2018
KARAR TARİHİ : 10/09/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünün tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin 2012 yılından beri tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu tarihten itibaren yerli ve yabancı müşterilerine tekstil alanında hizmet vermekte olduğu “…” ve ‘’..’’ adlarıyla mağazacılık zinciri oluşturduğunu, 04.11.2015 tarihinde ‘…’’ ibaresini 13.08.2014 tarihinden itibaren, 12.10.2016 tarihinde ‘’…’’ ibaresini 16.02.2016 tarihinden itibaren marka olarak Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre 10 yıl müddetle tescil ettirdiğini, bu markayı üretim merkezinde, panoda, reklamlarda kullandığını, aleyhe tespit istenen şirketin tespit edilen adreste ‘’…’’ ibaresini tekstil sektöründe tescilli markasıymış gibi sattığını, davalı şirketin müvekkilin tescilli markası kapsamındaki mal ve hizmetlerle ilgili alanda faaliyet gösterdiğini, tescilli markanın aynısını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde müvekkilin izni olmaksızın kendi mal ve hizmetlerinde kullandığını yine müvekkile ait olan ‘’…’’ markasının halkta intibas uyandırdığını, taraflarınca alınan ve sunulan uzman raporlarının bunu gösterdiğini, davalının ‘’…’’ ibaresini ürünlerinde, tabelasında, etiketlerinde kullanmasının, müvekkilin markasına açık bir tecavüz oluşturduğunu, davalının bu kullanımının 556 sayılı KHK 61. Maddesinde yer alan ‘’Tescilli markayla iltibaslar meydana getirmek suretiyle bir başkasının müşteri kitlesinden haksız olarak yararlanma’’ ve Türk Ticaret Kanunu 54. Maddesinde yer alan ‘’başkasına ait ticaret unvanını kanuna aykırı olarak kullanmak’’ şeklinde tecavüz halini oluşturduğunu, aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturma sayılı ve … 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 11.01.18 tarihli … Değişik İş sayılı arama kararına istinaden davalı şirkete gidildiğini, müvekkiline ait ‘’… ‘’ markasına ait 37 adet elbisenin depoda görüldüğünü, markanın iş yerindeki duvarda tabelada ürünlere ait barkodlarda kullanıldığının tespit edildiği, davalının kullandığı marka ile müvekkilinin kullandığı marka karşılaştırıldığında markanın görsel biçimsel çağrışma genel görünüm ölçütleri bakımından aynı olduğunu karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu belirtmiş, 556 sayılı KHK’nin 62/4 maddesi gereğince sahte ürünleri masrafları davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmak suretiyle imhasını, 76. Maddesindeki şartlar oluştuğu için ihtiyati tedbir kararı verilerek, 77/b maddesi hükmü gereğince sahte ürünlere el konulmasını, davalı şirketin markaya tecavüzünün önlenmesi meni, masrafın davalıdan alınarak hükmün tirajı en yüksek gazetede ilanını, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 556 Sayılı KHK 66/c uyarınca hesaplanacak 5.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın ticari faizi ile davalıdan tahsili ile mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin senelerdir ticaretle uğraşan ve … piyasasında bilinen işadamı olduğunu, ortağı ile birlikte … ve … gibi markaların satışlarını yaptığını, 2014 senesinde … ticaret hizmet marka numarası ile …Ticaret Limited Şirketi adına tescilli ‘’…’’ markasının kullanımına ilişkin … 24. Noterliğinin… tarihli … yevmiye numarası ile 5 yıl süreli Lisans sözleşmesi imzaladığını, müvekkilin’’Jazztime’’ markasını kiralamasının hemen akbinde … Dış Ticaret Limited Şirketi hakkında dava açılarak marka hakkında hükümsüzlük kararı verildiğini, kararın ilan edilmediğini, müvekkilin bu davadan haberinin olmadığını, davacının marka tescilinden el koyma kararı sonucunda markadan haberdar olduğunu, Lisans Sözleşmesinin geçerliliğini koruduğunu, Markaların Korunması Hakkında KHK’nin 44/b maddesinin ‘’Hükümsüzlüğün Etkisi’’ başlığında yer alan ‘’Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler hükümsüzlüğün geriye dönük etkisini etkilemez’’ uyarınca yapılan lisans sözleşmesinin koruma altında olduğunu, sözleşme gereğince markayı tabela kartvizit ve etikette kullandığını depoda bulunan 37 adet elbisenin Saniye Tekstilden alınan faturalı ürünler olduğunu, anılan soruşturma dosyasındaki delil olarak sunulan mağazanın farklı mağaza olduğunu, müvekkile ait olarak isnat edilen ürün ve poşetin müvekkile ait olmadığını, müvekkilin sözleşmesinin bitmesine 1 yıl kala tazminat talepli dava açılması ve müvekkilden 200.000 dolar talep edilmesi ve 37 adet elbise için dava açılmasının haksız olduğunu belirtmiş tüm hakları saklı kalmak kaydıyla yasal dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama masrafı ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; marka sicilinin aleni olduğunu, davalı şirketin basit bir araştırmayla markanın kime ait olduğunu öğrenebileceğini, basiretli bir tacirin aylık 50.000 USD ciro yaptığı markanın kime ait olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, TPMK’ye yapılan marka tescil başvurusunun askı süreçlerinde hiçbir itirazla karşılaşılmadığını, tescilden sonra hukuken bildirimde bulunma zorunluluğunun olmadığını, davalıya ait mağazanın müvekkiline ait mağazaya 100 metrelik mesafede olduğunu, davalının yapmış olduğu lisans sözleşmesinin…’in Türk Patent Kurumu’na yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine konusuz kaldığı, arama ve elkoyma talebine konu edilen ve dava için delil olarak gösterilmiş olan ürün ve poşetlerin tamamının davalı iş yerinden alınan ürünler olduğunu, 37 adet elbisenin faturasının 2014 tarihli olması nedeniyle ürünlerin o tarihten kalma ihtimalinin olmadığını, bu ürünleri kendinin ürettiğinin, müvekkilin davalıyı tehdit etmediğini belirtmiş davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekilinin 2. Cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki savunmalarının tekrarlamış, davacının 200.000 dolar istediğine dair … Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma numarasıyla suç duyurusunda bulunduğunu ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, savcılık dosyası istenmiş, TPMK kayıtları getirilmiş, bilirkişi incelemesi yapılarak raporlar alınmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; … tescil nolu ‘’…’’ markasının 25 ve 35 sınıflarda 16/02/2016 tarihinden, … tescil nolu ‘’…’’ markasının 25 ve 35 sınıflarda 12.08.2014 tarihinden itibaren davacı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Yine davalı savunmalarında geçen dava dışı … Dış Tic. LTD ŞTİ ye ait … nolu 25 ve 35. Sınıflarda tescilli “…” ibareli markanın … 4. FSHHM’nin 20/10/2015 tarih … esas … karar sayılı kararı ile kötü niyetli tescil sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verildiği, kararın 25/12/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış, karar sureti dosya içerisine alınmış, dava dışı şirket tarafından yapılan aynı ibareli .. nolu marka tescil başvurusunun da reddolunduğu, esasen davalının dava dışı şirket ile yapmış olduğu lisans sözleşmesinin sicile kayıt için başvuru yapılmış olmasına rağmen işlemlerin tamamlanmamış olması sebebiyle kaydolunmadığı, anlaşılmıştır.
07/02/2019 tarihli duruşmanın ara kararı gereğince davacı vekilinin sunmuş olduğu beyan dilekçesinde tazminat taleplerinin SMK 151/2- b bendince ‘’Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç’’ üzerinden hesaplanmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi açısından dosya alanında uzman bilirkişilerinden oluşan heyette tevdi olunmuş, bilirkişi heyetince sunulan 29.04.19 tarihli heyet raporunda özetle; davacı … adına … başvuru numaralı ‘’…’’ ve … başvuru numaralı ‘’…’’ ibareli markalar ile davalı adreste tespit esnasında çıkan ürünlerin üzerinde yer alan logolar dikkate alınarak yapılan incelemede her iki markanın aynıyet derecesinde benzer olduğu, Lisans sözleşmesi maddelerinde geçerlilik tarihinin marka siciline kayıt sonrası başlayacağı, 2015 yılında lisans kaydı girişi olduğu fakat eksik evrak/bilgi sebebiyle TPMK kayıtlarında lisansın sicile kaydedilmediği, bu nedenle sözleşmenin hükümsüz kaldığı, ilgili eksiklik bildiriminin Kurum tarafından lisans alan …’ye 23.06.2015 tarihinde tebliğ edildiği, lisans sözleşmesinde tarafların 5.000 TL bedel karşılığında üretim için sözleşme yapıldığı satışa dair bir madde olmadığı, 37 adet ürün için davacının talep ettiği zarar konusunda incelenen … tarih ve … numaralı faturadaki bayan elbise bedeli olarak davacı tarafça davalıya fatura edilen 200 adet ürün birim fiyatı 20 TL olduğu sektörsel olarak ortalama 30 TL fiyatla satıldığının kabul edilebileceğini bununla birlikte birim başına 10 TL’den kar hesaplandığını 37×10=370 TL kar edilmiş olabileceği yönünde kanaat bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna beyan ve itirazlarında; talebin SMK 151/2 maddesi b bendine göre ‘’sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç’’ olduğunu, bilirkişinin sadece el konan 37 adet elbise üzerinden hesaplama yapmasının yanlış olduğunu, dosyaya talep doğrultusunda hesaplanacak şekilde ek rapora alınmasını ya da başka bir bilirkişi heyetinin görevlendirilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekilin bilirkişi raporuna beyan ve itirazlarında; bilirkişinin davacının markayı müvekkile bildirdiği yönünde rapor hazırladığını, lisans sözleşmesinin geçerli olduğunu, anılan lisans sözleşmesinin davacıyla yapıldığı şeklinde rapor tanzim edildiğini, 37 adet elbisenin markanın … LTD. ŞTİ.’de iken müvekkilin faturayla aldığını, alınan rapordaki kar marjının %50 olarak belirtilmesinin fazla olduğunun, maksimum kar marjının %25 olabileceğinden 5 TL üzerinden hesaplama yapılarak 75×5=185 TL kar hesaplaması gerekmektedir bu nedenlerle dosyanın farklı bir bilirkişi heyetine gönderilmesini talep etmiştir.
Rapor sunan bilirkişi heyetine mali müşavir eklenerek itirazlar doğrultusunda inceleme yapılmak üzere dosya tekrardan heyete tevdi olunmuş, dosyaya sunulan 20.02.2020 tarihli ek raporda özetle; ibraz edilen defterlerin usulüne uygun tutulduğundan HMK 222 uyarınca sahibi lehine delil vasfını haiz olduğu, 12.10.2016 tarihinden sonra davalı şirketin elbise-bayan elbise kategorisinde tablolarda detaylandırıldığı üzere 65149 adet ürün toplamda 1.568.727,50 TL’lik fatura düzenlediği, 11.04.2014 sözleşme başlangıç tarihinden 10.04.2019 sözleşme bitiş tarihine kadar olan sürede toplam 63095 adet elbise-bayan elbise kategorisinde ürüne karşılık toplamda 1.506.200,24 TL’lik fatura düzenlediğini, dosya kapsamında bulunan 5 yıllık lisans sözleşmesinin sona erme tarihi 10.04.2019’dan sonra 21453 adet elbise-bayan elbise kategorisinde 534.014,56 TL tutarında fatura düzenlendiği, kök raporda belirtilen ‘’…’’ marka tescil tarihi 12.10.2016 olup davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede faturalandırdığı ürünlerde stok kod olmayıp ‘’elbise-bayan elbise’’ genel ürün tanımlarının kullanıldığı, ürünlerin markası hakkında bir bilgi bulunmadığı, buna göre satılan ürünlerin dava konusu ‘’…’’ markalı ürüne ait olup olmadığı konusunda bir tespitin yapılamadığı, faturalarda elbise-bayan elbise kategorisinde satılan ürünlerin fiyatlarının farklılık gösterdiği, yapılan incelemeler sonucu davalının yıllara göre satışları ve dönem karı orantısında satışı yapılan elbiselerin ‘’…’’ markalı olmasının kabul edilmesi halinde davacının talep edebileceği kar kaybının 31.677,00 TL olduğu, ancak bu kar kaybının hesaplanmasında satılan elbiselerin hepsinin ‘’…’’ olması ihtimalinin göz önünde bulundurulduğunu, davalının iş yerinde bunun dışında marka satışı yapılıp yapılmadığının dosyadaki mevcut durumla tespit edilemediği yönünde kanaat bildirmiştir.
Davacı vekilinin ek rapora itirazında; hesaplamaların yanlış yapıldığını, defter incelemesinde en çok net satış yapılan yıl olan 2019 yılı net karı belirlenmediğini, kar oranının … gibi bir yerde bu kadar düşük olmayacağını, ek rapor alınması veya yeni bir bilirkişi heyetine gönderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin ek rapora itirazında; faturalar üzerinde marka bildirmenin yasal zorunluluk olmadığını, bilirkişinin elbise-bayan elbise ibaresi şeklinde satılan tüm ürünlerin davacıya aitmiş gibi hesaplanarak kar kaybı hesaplamasını kabul etmediklerini, itirazları açısından farklı bir bilirkişi heyetine gönderilmesini, aksi durumda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sunulan rapor içerikleri dikkate alınarak tekrardan inceleme yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği anlaşılmakla rapora yönelik itirazlar ve yeniden inceleme talepleri reddolunmuştur.
Davacı vekili dosyaya sunmuş olduğu ıslah dilekçesinde; dosyanın tekrar bilirkişiye gönderilmeyeceğinden taraflarına verilen ıslah süresi içerisindeki taleplerinin başlangıçta fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL maddi 20.000 TL manevi tazminat talepli olarak açılan davanın bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat talebinin 26.667 TL arttırılarak 31.667 TL’ye ıslah edildiğini, bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilerek 31.667 TL maddi 20.000 TL manevi zararlarının ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; davacı … adına … başvuru numaralı ‘’…’’ ve …başvuru numaralı ‘’…’’ ibareli markalar ile davalı adreste tespit esnasında çıkan ürünlerin üzerinde yer alan logolar dikkate alınarak yapılan incelemede her iki markanın aynıyet derecesinde benzer olduğu, Lisans sözleşmesi maddelerinde geçerlilik tarihinin marka siciline kayıt sonrası başlayacağı, 2015 yılında lisans kaydı girişi olduğu fakat eksik evrak/bilgi sebebiyle TPMK kayıtlarında lisansın sicile kaydedilmediği, bu nedenle sözleşmenin hükümsüz kaldığı, dolayısıyla davalının lisans sözleşmesine dayalı savunmalarının 3. Kişi konumunda olan ve marka hak sahibi olan davacıya karşı ileri sürülemeyeceği sonucuna ulaşılmış, bilirkişilerin tespitleri dikkate alındığında davalı kullanımlarının tüketiciler nezdinde karışıklığa yol açtığı ve iltibas yarattığı bu hali ile kullanımının ve satışının izahı yapılan mevzuat kapsamında markanın izinsiz kullanımı ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış, markaya tecavüze dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alındığında davalı tarafın davacı tarafa ait markayı ayniyet derecesindeki kullanımlarının izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmış, yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tazminat talepleri yönünden;
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Maddi tazminat yönünden;
Davacı, dava dilekçesinde, talep ettiği maddi tazminatı; davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet yoluyla edindiği haksız kazanç miktarının tespiti ile ıslah ile birlikte davalıdan 31.667 TL maddi 20.000 TL manevi tazminatın 6769 sayılı Kanunun ve TTK’nun haksız rekabet hükümleri kapsamında haksız eylem tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davacı, yoksun kalınan kazanç tercihini 6769 sayılı Kanunun 151/2-b maddesindeki yöntem olarak açıklamıştır. Kanundaki düzenlemeye göre tazminat olarak hesaplanacak kazanç, tecavüz edenin elde ettiği net kazanç olacak, yani, elde ettiği toplam gelir veya satış cirosu değil, bunlardan masraflarının çıkartılmasından sonra kalan “net kazanç” veya diğer bir ifadeyle “net kar” olacaktır. Dolayısıyla, davalının defter ve belgeleri, kanundaki düzenleme çerçevesinde incelenerek açıklanan bu yöntem dâhilinde maddi tazminat/yoksun kalınan kazancın hesaplanmasına çalışılacaktır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Yukarıda da izah olunduğu üzere yapılan incelemelerde; ilk olarak 37 adet ürün için davacının talep ettiği zarar konusunda incelenen… tarih ve … numaralı faturadaki bayan elbise bedeli olarak davacı tarafça davalıya fatura edilen 200 adet ürün birim fiyatı 20 TL olduğu sektörsel olarak ortalama 30 TL fiyatla satıldığının kabul edilebileceğini bununla birlikte birim başına 10 TL’den kar hesaplandığını 37×10=370 TL kar edilmiş olabileceği hesaplanmış, itirazlar üzerine davalı defterleri üzerinden yapılan inceleme sonrası ise; 12.10.2016 tarihinden sonra davalı şirketin elbise-bayan elbise kategorisinde tablolarda detaylandırıldığı üzere 65149 adet ürün toplamda 1.568.727,50 TL’lik fatura düzenlediği, 11.04.2014 sözleşme başlangıç tarihinden 10.04.2019 sözleşme bitiş tarihine kadar olan sürede toplam 63095 adet elbise-bayan elbise kategorisinde ürüne karşılık toplamda 1.506.200,24 TL’lik fatura düzenlediğini, dosya kapsamında bulunan 5 yıllık lisans sözleşmesinin sona erme tarihi 10.04.2019’dan sonra 21453 adet elbise-bayan elbise kategorisinde 534.014,56 TL tutarında fatura düzenlendiği, kök raporda belirtilen ‘’…’’ marka tescil tarihi 12.10.2016 olup davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede faturalandırdığı ürünlerde stok kod olmayıp ‘’elbise-bayan elbise’’ genel ürün tanımlarının kullanıldığı, ürünlerin markası hakkında bir bilgi bulunmadığı, buna göre satılan ürünlerin dava konusu ‘’…’’ markalı ürüne ait olup olmadığı konusunda bir tespitin yapılamadığı, faturalarda elbise-bayan elbise kategorisinde satılan ürünlerin fiyatlarının farklılık gösterdiği, yapılan incelemeler sonucu davalının yıllara göre satışları ve dönem karı orantısında satışı yapılan elbiselerin ‘’…’’ markalı olmasının kabul edilmesi halinde davacının talep edebileceği kar kaybının 31.677,00 TL olduğu, ancak bu kar kaybının hesaplanmasında satılan elbiselerin hepsinin ‘’…’’ olması ihtimalinin göz önünde bulundurulduğunu, davalının iş yerinde bunun dışında marka satışı yapılıp yapılmadığının dosyadaki mevcut durumla tespit edilemediği bu tespitler dikkate alındığında yapılan hesaplamanın markasal kullanımdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tam olarak tespit edilemediği, davalının cirosu dikkate alındığında tespit edilen oranların ticari hayatın gerçekleriyle de bağdaşmadığı, ürün adedi üzerinden yapılan hesaplamanın hakkaniyetle bağdaşmadığı, tazminatın caydırıcığı da dikkate alındığında doğrudan hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı, markasal ayrıştırma yapmaksızın yapılan hesaplamanın da farazi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak yapılan bu tespitler dikkate alındığında net bir zarar tespitinin mümkün olmadığı, davalıların elde edilen ürünler dışında piyasaya sunduğu ürünün ne olduğu, ürünlerin sektör kar marjının üzerinde ya da altında satışını belirlenmesinin sunulan deliller dikkate alındığında mümkün olmadığı şu hale göre tazminat talebinin TBK 50 vd maddeleri uyarınca tespitinin gerektiği, bu kapsamda takdiren 15.000 TL üzerinden tazminatın yerinde ve hakkaniyete uygun olduğuna kanaat getirilmiş bu miktar üzerinden kısmen kabul kararı verilerek fazlaya ilişkin talep reddolunmuştur.
Manevi tazminat yönünden;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149. Maddesinin 1-ç bendinde ” Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini” şeklinde belirtildiği üzere, tescilli markadan doğan hakları tecavüze uğrayan marka hakkı sahibinin manevi zarar talep edebileceği hüküm altına alındığı, yasal düzenleme ve somut olay ele alındığında manevi tazminatın yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla, eylemin ağırlığı tecavüze konu markasal kullanım, hak ve nesafet gözetilerek takdiren 5.000,00 TL üzerinden manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının 25 ve 35 sınıflarda tescilli … tescil nolu ‘’…’’ ve … tescil nolu ‘’…’’ markalarının sahibi olduğu, davalının davacıya ait markaları ayniyet derecesinde benzetmek (… yönünden ayniyet … yönünden yaklaştırmak suretiyle) suretiyle kullanımdan ibaret eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, her ne kadar davalı lisansa dayalı kullanım iddiasında bulunmuş ise de esasen lisans sözleşmesinin marka siciline işlenmediği gibi lisansa konu markanın sözleşme sonrası mahkeme kararı ile hükümsüz kılındığı, yine hükümsüzlük kararı karar öncesi yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler yönünden geriye dönük etki doğurmaz ise de usulünce sicile işlenmeyen sözleşmenin 3. Kişi konumundaki davacıya karşı ileri sürülemeyeceği, dolayısıyla bu savunmanın kabulünün mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış, bu yöndeki savunmalara itibar olunmamış, yine maddi tazminat talebi yönünden yukarıda izah olunduğu üzere zarar tespitinin mümkün olmaması sebebiyle BK 50 kapsamında talebin 15.000 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve yasal şartları oluşan manevi tazminat yönünden de eylemin ağırlığı hak ve nesafet gözetilerek 5.000 TL üzerinden kısmen kabul kararı verilerek dosya kapsamında SMK 149/1-g uyarınca hükmün ilanında davacının menfaati bulunduğu dikkate alınarak hüküm özetinin tiraji en yüksek 3 gazeteden birinde masrafları davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanını yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur
HÜKÜM : Yukarda gerekçesiyle açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, davalı tarafından piyasaya sürülen “….” ibareli ürünlerin davacıya ait … nolu “….” ve .. nolu “…” ibareli markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda bu ibareleri içeren tabelaların sökülerek reklam vasıtası basılı evrak ve ürünlerde yer alan ibarelerin kaldırılmasına, aksi takdirde toplatılarak masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, takdiren 15.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, takdiren 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin tiraji en yüksek üç gazeteden birinde masrafları davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
5-Dosya içeresinde yer alan 29/04/2019 tarihli raporun hüküm eki sayılmasına, infazda dikkate alınmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.366,20 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL ile 541,00 TL ıslah harcının mahsubu ile, kalanı 789,30 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 uyarınca ret edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan; 227,00 TL posta gideri, 2.550,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.777,00 TL’nin – ret ve kabule göre hesaplanan – 1.074,96 TL’si ve 612,80 TL harç (peşin+ıslah+başvuru) olmak üzere toplam 1.687,76 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından yapılan; 31,00 TL posta giderinin -ret ve kabule göre hesaplanan – 17,02 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/09/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır