Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/250 E. 2020/142 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/250
KARAR NO : 2020/142

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/05/2018
KARAR TARİHİ : 25/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin dava konusu başrollerini … ve …’in oynadığı “… (…) filminin mali haklarını mali hak sahibi …’den 15.05.2008 tarihli “Eser Sözleşmesi” ile 15.05.2008’den 15.05.2018 tarihine kadar 10 yıl süreli devraldığını ve hak sahibi olduğunu, müvekkilinin hak devirini aldığı …’ün ise dava konusu filmin mali haklarını filmin ilk yapımcısı ve eser sahibi …’ dan (…) … 7. Noterliği … tarih ve … yevmiye nolu “Telif Hakkı Devir Sözleşmesi” ile devir aldığını, davalının, müvekkilinin hak sahibi olduğu filmin yayın haklarını müvekkilin yazılı izni olmadan 10.03.2009 tarihli “Lisans Devir Sözleşmesi”nde yazılı şartlara göre 8 yıl süre ile … A.Ş. (…) televizyon kanallarına sözleşmenin madde-5 de yazıldığı üzere KDV hariç 50.000,00 TL bedelle devrettiğini, bu sözleşmenin İstanbul (Kapatılan) 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2010/137 E. sayılı dosyasına ilgili dosya davalısı … A.Ş. tarafından sunulduğunu belirtmiş şimdilik davayı ıslah, FSEK 68. maddeye göre 3 katı bedel talebi ve sair yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla 50.000.-TL’nin 10.03.2009 tarihli sözleşmeye göre son ödeme tarihi olan 10.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek bankaların ticari faize uyguladığı en yüksek faiz oranından hesap edilecek faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının … adlı filmin yasal “Hak Sahibi” olduğu hususunun çekişmesiz olduğunu, ancak, işbu davada husumet yönelttiği davalı …-…’in bu davada davalı sıfatı olmadığını, … 7. Noterliğimin … tarih, … Yevmiye Nolu … Tic, Ltd, Şti. ile yapılmış olan “Sözleşme” nin her ne kadar 12. Sıra no.sunda dava konusu film … filmini de içermekteyse de, adı geçen film sehven listeye alındığını, … – …’in tasarrufuna / mülkiyetine asla geçmediğini, nitekim …-… olarak, … yayıncılık adıyla televizyon yayıncılığı yapan … A.Ş.’ne 8 yıl için gösterim hakkı verilen ve 110 adet filmi içeren listede dava konusu film bulunmadığını, ancak daha sonra bu listeye dayalı olarak düzenlenen 20 adetlik film listesinin davalı’nın asla uhdesine geçmemiş olan dava konusu filmin adını da içerdiğini, ancak, … kendilerine teslim edilen filmlerin izlenme sırası 2010 tarihine gelince dava konusu filme ait … Yayın Bandı’nın olmadığının fark edildiğini, durumun davalı …’e intikal ettirildiğini ve 22.06.2010 tarihli “Ek Protokol’ün karşılıklı olarak imzalandığını, ek protokolün ikinci sahifesînde 6 adet ayıplı film başlığı altında dava konusu … filminin adının da zikredildiğini, davalı …-… hiçbir zaman dava konusu filme sahip olmadığını, dolayısı ile bu film üzerinden kira, gösterim hakkı, vb. Nemalanılmadığını belirtmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel teknik bilgi gerektirmesi nedeni ile bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememize sunulan 17/07/2019 tarihli heyet raporunda özetle; davaya konu “…” isimli filmin FSEK 5 anlamında sinema eseri olduğu, davacının davaya konu filmin mali hak sahibi olduğu, davacıdan izin almaksızın davaya konu filmin gösterim haklarının devrine ilişkin sözleşme düzenlenmesinin eğer davaya konu film bu sözleşme çerçevesinde yayınlanamamışsa takdiri mahkemeye ait olmak kaydıyla davacının mali hak sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlaline yol açmayacağı, bu halde ancak Türk Borçlar Kanunun genel hükümleri çerçevesinde yetkisiz devirden kaynaklanan bir hak ihlalinin söz konusu olabileceği, dosyadaki delillerden davalıya davaya konu film için … AŞ tarafından 50.000 TL ödeme yapılıp yapılmadığı anlaşılamadığı, bu ödemenin yapıldığının ispatlanması halinde takdiri mahkemeye ait olmak kaydıyla davacının bu bedeli davalıdan Türk Borçlar Kanunun vekaletsiz iş görmeye ilişkin hükümleri çerçevesinde talep hakkı söz konusu olabileceği, ancak ödemenin ispatlanamaması halinde davaya konu film için materyal eksikliği nedeniyle yayınlanmama hususu dikkate alındığında davacının herhangi bir zararının söz konusu olmadığı ve bu nedenle de herhangi bir maddi tazminatın hesaplanamadığı yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava 5846 sayılı FSEK kapsamında hak ihlaline dayalı maddi tazminata ilişkindir.
Eser Vasfı Yönünden Değerlendirme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer1 . Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK’in 5. maddesine göre; “ sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu tanımdan hareketle, sinema eserinin üç temel unsurdan meydana gelmesi gerekmektedir. Bunlardan birinci unsur, birbiriyle ilişkili olmak kaydıyla hareketli bir görüntü dizisi; ikinci unsur, bu görüntü dizisinin az veya çok kalıcı bir ortama tespit edilmiş olması; üçüncü unsur ise tespit edilen görüntü dizisinin mekanik, elektronik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması, eserin sinematografik tekniğine uygun olarak getirilmiş olması ve meydana getirilenlerin hususiyetini taşıması gerekir.
Bu açıklamalar çerçevesinde dava konusu “…” isimli filmin FSEK m.5 anlamında sinema eseri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Hak Sahipliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir. Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler çerçevesinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır;
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde belli karinelerin öngörülmüş olup bu karinelerin düzenlendiği maddelerden biri olan FSEK m.11 hükmüne göre; “yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
Bu çerçevede dosyada mübrez eser isletme belgesine göre dava konusu film 1987 yılında çekilmiş olmakla eser sahipliğinin tespitinde bu dönemlerde yürürlükte olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun ilgili hükümleri dikkate alınacaktır. Bu tarihte yürürlükte olan FSEK m.8/4 hükmüne göre, sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Böylece bu hükümle sinema eserinin eser sahibinin yapımcı olduğu kabul edilmiştir. Bu hükümle kanun koyucu, yapımcı dışında sinema eserine katkılarını sunan diğer kişilerin eser sahipliğini kesin bir şekilde engellemiştir. Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun hazırlanmasında büyük katkıları olan Hirsch bu hususun gerekçesi olarak; o dönemde İtalya, Avusturya ve Alman Hukuklarında eser sahipliğinin yapımcılara verilmediğini ancak, FSEK düzenlemesinde sinema eserinin oluşmasına büyük rol oynayan, işin rizikosunu üstlenen ve mali ve şahsi elemanların temin edilmesini sağlayan yapımcıya eser sahipliğinin tanınmasının pratik gereklere daha uygun olması sebebiyle eser sahipliğinin yapımcıya verildiğini belirtmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda 1995 yılında 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipliğini düzenleyen 8 inci madde hükmü değişikliğe uğramış, bu değişiklikle FSEK m.8/5 hükmü şu şekilde düzenlenmiştir; “ sinematografik eserlerde yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı eserin birlikte sahibidirler…”. Görüldüğü üzere bu düzenleme, sinema filmini imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağı şeklindeki düzenlemeyi terk edip sinema eseri üzerindeki eser sahipliğini üç kişiye, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarına tanımıştır.
2001 yılında 4630 sayılı kanun ile FSEK m.8’de yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipleri olarak, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının yanına diyalog yazarı ve canlandırma tekniğiyle yapılan filmlerde animator de eklenmiştir. 4630 sayılı Kanun ile FSEK m.80 hükmü ile getirilen yeni düzenleme ile sinema filmi yapımcıları da bağlantılı hak sahibi olarak kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta dava konusu sinema filmi 1987 yılında yapılmış olduğundan FSEK m.8’in ilk hali dikkate alınacak ve filmi imal ettiren yapımcı eser sahibi sayılacaktır. Bu çerçevede Sinema Eseri İşletme belgelerinde yapımcı olarak belirtilen …’ın davaya konu … isimli filmin eser sahibi olduğu görülmektedir.
Dava konusu filmin ilk yapımcısı olan …’dan (…) …’ün … 7. Noterliği … tarih ve … yevmiye nolu “Telif Hakkı Devir Sözleşmesi“ ile devir aldığı, …’ün davacıya 15.05.2008 tarihli “Eser Sözleşmesi” ile 15.05.2008’den 15.05.2018 tarihine kadar 10 yıl süreli devir ettiği görülmekle davacının davaya konu filmin mali hak sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır.
Hak İhlali Yönünden Değerlendirme:
Yukarıda belirtilen devir silsilesi içerisinde davacı taraf davaya konu filmin mali hak sahibi olmakla film üzerinde tasarrufta bulunma hakkı davacıya aittir. Dosyada mübrez delillerden Davalı … dava konu filmin gösterim haklarını 10.03.2009 tarihli “Lisans Devir Sözleşmesi”nde yazılı şartlara göre 8 yıl süre ile … Hizmetleri (…) televizyon kanalarına sözleşme madde 5. de yazıldığı gibi KDV hariç 50.000.(Elli bin) TL bedelle Ek 1 listesinde 20 sırasında devir ettiği anlaşılmaktadır.
Davalı …(…) arasında 22/06/2010 tarihinde, … filminin de içinde olduğu 6 adet ayıplı filmin olduğu ve bu filmlerin değiştirilmesi ve tarafların hak ve yükümlülüklerini yeniden düzenlenmesi konusunda ek bir protokol yapıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan 20/05/2009 tarihli … Noterince düzenlenmiş … nolu eser devir sözleşmesinde davalı … filmin alıcı dava dışı … Ltd Şti nin satıcı olduğu, devre konu 20 sinema filmi listesinde davaya konu eser … filminin de olduğu, bu satışa istinaden …Filmin 20 adet film karşılığında … Filme 25/04/2009 tarihinde 225.000 TL ödeme karşılığı fatura kestiği (noter senedinde adedi 1.000 TL üzerinden değerlendirilmesine rağmen )ve bu faturanın kopyasının dosyada sunulduğu ancak davaya konu eser olan … adlı eserin satıcı … Ltd Şti ne zaman ve kim tarafından devir edildiğini belirten bilgi ve belgeye rastlanmadığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar davalı taraf davaya konu filmin devrinin sehven yapıldığını ifade etmiş ise de dosyaya devir yapılan şirket olan … iletişimin 11.03.2019 tarihli beyanında davaya konu filmin devralındığı ancak materyal sorunu nedeniyle hiç yayınlanmadığı ayıplı olduğu belirtilmiştir.
5846 sayılı FSEK nun “ÇOĞALTMA HAKKI” başlıklı Madde 22 -Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir…” hükümlerine amirdir.
Yine ” YAYMA HAKKI” başlıklı Madde 23 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/14. Md.) “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” hükmüne amirdir.
FSEK m.68/l hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”.
Bu noktada her ne kadar bilirkişi heyetince “davacıdan izin almaksızın davaya konu filmin gösterim haklarının devrine ilişkin sözleşme düzenlenmesinin eğer davaya konu film bu sözleşme çerçevesinde yayınlanamamışsa takdiri sayın mahkemeye ait olmak kaydıyla davacının mali hak sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlaline yol açmayacağı, bu halde ancak Türk Borçlar Kanunun genel hükümleri çerçevesinde yetkisiz devirden kaynaklanan bir hak ihlalinin söz konusu olabileceği” değerlendirilmiş ise de dava dışı mozaik iletişim tarafından gönderilen müzekkere cevabı dikkate alındığında davalının davacının mali hak sahibi olduğu filmi izinsiz bir şekilde çoğalttığı mali haklardan çoğaltma hakkını ihlal ettiği, yine sözleşme yapmak suretiyle mali haklardan yayma hakkının ihlal ettiği, bu noktada teknik yetersizlik vs sebepten filmin yayınlanmamış olmasının ya da davalının kusurunun bulunmamasının hak ihlalini ortadan kaldırmayacağı gibi FSEK 68 kapsamında tazminat sonucunu ortadan kaldırmayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Bu noktada bilirkişilerin hukuki değerlendirmelerinin hatalı olduğu fikri mülkiyet hukuku ile bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Maddi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
Davalı … Filmin dava konu filmin gösterim haklarını 10.03.2009 tarihli “Lisans Devir Sözleşmesindeki yazılı şartlara göre 8 yıl süre ile … (…) televizyon kanallarına (sözleşme madde 5. de yazıldığı üzere) KDV hariç 50.000.(Elli bin) TL bedelle devir ettiği görülmektedir. Davacı FSEK 68 e dayalı talep ve ıslah hakkı saklı kalmak kaydıyla bu bedelin kendisine ödenmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Dosyadaki delillerden davalıya davaya konu film için … AŞ tarafından 50.000 TL ödeme yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır.
Her ne kadar bilirkişi heyet raporunda “Bu ödemenin yapıldığının ispatlanması halinde takdiri sayın mahkemeye ait olmak kaydıyla davacının bu bedeli davalıdan Türk Borçlar Kanunun vekaletsiz iş görmeye ilişkin hükümleri çerçevesinde talep hakkı söz konusu olabileceği, ancak ödemenin ispatlanamaması halinde davaya konu film için materyal eksikliği nedeniyle yayınlanmama hususu dikkate alındığında davacının herhangi bir zararının söz konusu olmadığı ve bu nedenle de herhangi bir maddi tazminatın hesaplanamadığı” belirtilmiş ise de rapordaki bu tespite de katılmak mümkün olmamış, zira izahı yapıldığı üzere davalının yapmış olduğu sözleşmenin FSEK 22 maddesi kapsamında çoğaltma ve FSEK 23 maddesi kapsamında yayma hakkı ihlali niteliğinde olduğu, davacının FSEK 68 kapsamında sözleşmede belirtilen bedelin 3 katı üzerinden talepte bulunabileceği anlaşılmakla davacının sözleşme bedeliyle sınırlı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş bu noktada yine taleple bağlı kalınarak sözleşmedeki son ödeme tarihi olan 10/10/2009 tarihinden itibaren (kısa karardaki 2019 şeklindeki yazım hatası resen düzeltilmiştir.) işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dava konusu “…” isimli filmin FSEK m.5 anlamında sinema eseri olduğu, dava konusu filmin ilk yapımcısı olan …’dan (…) …’ün … 7. Noterliği … tarih ve … yevmiye nolu “Telif Hakkı Devir Sözleşmesi“ ile devir aldığı, …’ün de davacıya 15.05.2008 tarihli “Eser Sözleşmesi” ile 15.05.2008’den 15.05.2018 tarihine kadar 10 yıl süreli olarak devrettiği sunulan devir belgeleri dikkate alındığında davacının davaya konu filmin mali hak sahibi olduğu, davalı …filmin gösterim haklarını 10.03.2009 tarihli “Lisans Devir Sözleşmesi”nde yazılı şartlarla göre 8 yıl süre ile … (…) televizyon kanallarına KDV hariç 50.000.(Elli bin) TL bedelle devir ettiği, her ne kadar davalı … dava dışı satıcı … Ltd Şti ile 20/05/2009 tarihinde … noterliğince … yevmiye nolu eser devir sözleşmesiyle devraldığı 20 sinema filmi listesinde davaya konu … filmi de bulunmakta ise de davaya konu eserin dava dışı satıcı … Ltd Şti ne zaman ve kim tarafından devir edildiğinin anlaşılmadığı gibi devir sözleşmesinin tarih itibarı davalı ile davadışı … (…) arasında imzalanan sözleşme sonrası olduğu dikkate alındığında hak sahipliğinin davalı tarafça ispatlanmadığı, şu hale göre davalının yapmış olduğu sözleşmeyle mali hak sahibi olan davacının FSEK 22 maddesi kapsamında çoğaltma ve FSEK 23 maddesi kapsamında yayma hakkı ihlali niteliğinde olduğu, davacının FSEK 68 kapsamında sözleşmede belirtilen bedelin 3 katı üzerinden talepte bulunabileceği, emsal dikkate alındığında mali hak sahibi ile davalı arasında aynı sözleşme yapılması halinde talep edebileceği bedel olduğuna kanaat getirilen 50.000 TL üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile, 50.000,00 TL’nin 10/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 2561,62 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılamada davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan miktar üzerinden hesaplanan 7.300,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1615,65 TL bilirkişi + posta gideri, (peşin ve başvuru harcı olmak üzere) 889,78 TL harç gideri olmak üzere toplam 2.505,43 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/02/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır