Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/24 E. 2020/305 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/24
KARAR NO : 2020/305

DAVA : Marka Tecavüzünün Tespiti, Önlenmesi, Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/01/2018
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünün tespiti, önlenmesi, tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 1984 yılında kurulmuş ve Turizm Bakanlığı ndan unvanı tescil edilmiş olan … yılında devraldıklarını ve …Ticaret Ltd. Şti. adına tescil ettirdiklerini, … TPMK’da … ve … no ile tescilli ve turizm sektöründe halen kullandıkları acente unvanı olduğunu, Turizm Bakanlığı mevzuatına göre turizm sektöründe bu isim altında başka bir firmanın faaliyet gösteremeyeceğini, 27.052016 yılında kurulup kendileriyle aynı alanda faaliyet gösteren ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanhğı’nda unvanının … olarak bilinen …’daki bir acentenin sadece TPMK’dan aldığını iddia ettiği … markasına binaen piyasaya kendini … olarak tanıtmasının acentelerinin bir şubesi olacak algılanmasına sebebiyet verdiğini, bu durumun haksız rekabet ve mağduriyetlere yol açtığını, turizm sektöründe kullanım hakkının acentelerine ait olan bu ismin kullanılmasının yasal ve mevzuata uygun olmadığını, … isminin sadece … Ticaret Odası’nda kayıtlı bir Ltd. Şti. adı olup Turizm Bakanlığında tescil edildikleri acente unvanlarının ise … olduğunu, turizm sektöründe kullanılacak unvanların T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığında tescilli olmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, TPMK’da tescilli olmasının bile yeterli olmadığını, zikredilen acenteye ait levha, broşür ve çanta resimleri gibi web sitesi de incelendiği zaman art niyeti ve hileli bir taklit anlayışı içerisinde olduklarının açık ve net olarak görüleceğini beyan ederek T.C. Küttür ve Turizm Bakanlığı ve TPMK nezdinde tescilli acente unvanlarının hileli ve kötü niyetli olarak kullanılmasının engellenmesini, isim iltibası nedeniyle ihlal edilen maddi ve manevi hakların tam karşılığı olmasa da 10.000 TL tazminat talebinin değerlendirilerek tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı şirketin … Ticaret Ltd. Şti. olarak seyahat acente unvanını almadan önce faaliyete girdiğini ve aynı zamanda … markasını… tescil numarasıyla almış bir şirket olduğunu, yapılan tüm faaliyetlerde … markasını ve şirket ismini aynı zamanda … Seyahat Acente unvanını kullandıklarını, kurumsal web sayfası ve kurumsal sosyal medya sayfalarında yine … markası adına faaliyet gösterdiklerini, TPE nezdînde marka tescili kanunlarına uygun olmayan bir faaliyet içinde yer almalarının söz konusu olmadığını, şikâyet edenin acente unvanı … olmasına rağmen … ismini kullandıklarını, kendi markaları ve şirket unvanı ile bir alakası olmadığını, aynı şirket olarak algılanmasının mümkün olmadığını, davacının iddianın genişletilmesi niteliğindeki taleplerini kabul etmediklerini, markaya tecavüz ve hükümsüzlük taleplerini kabul etmediklerini, kullanımların haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğini, markalar arasında herhangi bir benzerliğin bulunmadığını beyan etmiş davanın reddini talep etmiştir.
Davacı şirket yetkilisi dosyaya sunmuş olduğu21/12/2018 tarihli taleplerinin netleştirilmesine ilişkin beyan dilekçesinde özetle; davalı acentenin tescilli unvanını, … Ltd. Şti., …. Seyahat Acentesi veya sadece … Turizm Seyahat Acentesi olarak kullanabileceğini, 1618 sayılı yasaya göre işletme adı olarak kullanılan unvanın başka bir acente tarafından kullanılamayacağını davalının kendilerine ait acente ismini sonuna 571 eklemek suretiyle haksız rekabete sebebiyet verdiğini, buna ilişkin Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 2017/1609 esas ve 2018/122 karar sayılı kararı ile de tespit olunduğunu belirtmiş davalı adına tescilli … ibareli markanın ve ticaret unvanın terkini ile 10.000 TL’nin tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, yine davacı vekili sunmuş olduğu, 07/10/2019 tarihli beyan dilekçesi ile talep etmiş oldukları 10.000 TL tazminatın 100 TL’sinin maddi tazminata 9.900 TL’sinin ise manevi tazminata ilişkin olduğunu bildirmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelendiğinde; … tescil nolu “…” markasının 39. sınıfta “Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” yönünden 23/05/2014 tarihinde davacı adına tescil edilmiş olduğu, … tescil no.lu “… +şekil markasının 39. Sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri, Tekne barındırma hizmetleri” yönünden 12/10/2017 tarihinde davalı adına tescil edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 14/06/2019 tarihli raporda bilirkişiler; davalının markasını ticaret sahasında Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiği gibi kullanması gerekirken kullanmadığı bu nedenle davacı markası ile arasında iltibas oluştuğu yönündeki görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Sunulan raporun 02/05/2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararında belirtilen hususları içermediği anlaşılmakla yeni bir heyet oluşturulmak suretiyle yeni bir rapor alınmış, bilirkişiler 09/01/2020 tarihli hükme esas alınan heyet raporunda özetle; davalı tarafın delilleri arasında gösterdiği sosyal ağlar (facebook ve instagram) üzerinden alınmış ekran görüntüleri incelendiğinde “… ” ibareli görsellerin kullanıldığı, davacı tarafın delilleri arasında gösterdiği … adlı internet sitesi üzerinde yapılan incelemelerde, site içeriklerinin barındırıldığı sunucuya bağlantı kurulamadığı, bir başka deyişle halihazırda sitenin erişebilir olmadığı, sitenin içeriklerinde yer alan görsellerde ise “… ” ibarelerinin kullanıldığı, … uzantılı internet sitesine girildiğinde sitenin davalıya ait … uzantılı internet sitesine yönlendirme yaptığının gözlendiği, bu durumun davalı tarafın … uzantılı alan adını da kullanmış olduğunu ortaya koyduğu,… adresinde ve … uzantılı web adresinde yapılan incelemelerde, ‘…” ve “…” ibarelerinin sıklıkla kullanıldığı, ayrıca facebook profil sayfasında … uzantılı alan adına yer verildiği, iş bu alan adı üzerinde yapılan incelemelerde ise, site sekmesinde “…” ve site içeriğinde “…” ibarelerinin kullanılmış olduğu, … uzantılı alan adının 13.02.2019 tarihinde “…Tic. Ltd. Şti.” adına tescil ettirildiği, … uzantılı alan adının ise 17.12.2018 tarihinde tescil ettirildiği ve alan adını kayıt ettiren bilgisinin gizlenmiş olduğu, “…” kelimesi anlam olarak, birinin bir yere gelmesini isteme, davet anlamında kullanılmakta olduğu, davacı firmanın açmış olduğu isim hakları davasında tescil etmiş olduğu “…” isminin davalı firmanın ön planda bulundurulması ve ”…” sayının daha küçük punto yazılması nedeniyle algı yanılmasına sebep olacağı, davalı firmanın da davacı firma gibi inanç turizminde hizmet vermesiyle birlikte isim benzediği ve algı yanılması nedeni ile aynı firma olarak yorumlanabileceği, davacı firmaya ait müşterilerin yanılması ve haksız kazanç elde edilmesine sebep olabileceği, …tescil nolu “… +şekil” markasının 39. sınıfta davacı adına tescil edilmiş olduğu, … tescil no.lu “… +şekıf markasının 39. sınıfta davalı adına tescil edilmiş olduğu, taraf markalarının esas unsuru kavramsal ve sesçil (fonetik) yönden benzer olmakla ve markalar 39. sınıfta benzer hizmetlerde tescil edilmiş olmakla davalı adına tescilli olan … no.lu markanın SMK m. 6/1 uyarınca hükümsüzlük şartlarının mevcut okluğu, “…” ibaresi davacı markasında esas unsur olarak kullanılıyor olmakla ve davacının bu ibare üzerinde hak sahibi olması karşısında, davalının aynı faaliyet alanında “…” ibaresini kullanmasının davacının emeğinden haksız faydalanma olarak değerlendirilebileceği yönünde değerlendirmelerde bulundukları anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK, TTK ve TBK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlük, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti önlenmesi, ortadan kaldırılması maddi ve manevi tazminata ilişkindir.
Hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
KARIŞTIRILMA İHTİMALİ YÖNÜNDEN;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir.
Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
a)Markaların Benzerliği Yönünden;
Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil (Yargıtay 11.HD. 21.06.2011 T., 2009/12972 E., 2011/7528 K.; İltibas tehlikesi değerlendirmesinde, işaretlerin dikkat çekici özellikleri de gözetilmek suretiyle üzerinde kullanılacağı ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak karışıklığa yol açıp açmayacağının dikkate alınması gerekir. Bu değelendirme yapılırken de ibareler bir bütün olarak dikkate alınıp ibarenin parçalara bölünmesi suretiyle itibas tehlikesi oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi mümkün değildir.”), markanın tüm unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır.
Somut olaya dönüldüğünde; davacıya ait … tescil nolu “…” markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu yine davalıya ait … tescil no.lu “… +şekil ” markası yönünden de “…” ibaresinin esas unsur olduğu, taraf markalarının esas unsuru kavramsal ve sesçil (fonetik) yönden benzer oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
b)Mal ve Hizmetlerin Aynı Ya Da Benzer Olup Olmadığı Yönünden;
Karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda da karıştırılma tehlikesi söz konusu olabilir
Nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin “benzer” olarak değedendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu yönde değrelendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırılmalsı ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır. Mal ve hizmetlerin benzediği veya ilişkilendirilebilir niteliği literatüre ve genel kabullere göre; “Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve olanlarının benzerliği, mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, malların fiziksel görünümünün benzerliği, mal ve hizmetlerin ticari pazar ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmalsından kaynaklanan benzerlik, mallarıln mağazalarında aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklananbenzerlik” durumlarında ortaya çıkabilir.
Firmaların hizmet verdiği kitle özel bir tüketici grubu ya da uzmanlık/ihtisas sahibi bir tüketici grubu değildir. Bu sebeple ortalama tüketicinin dikkate alınması gerekmektedir. SMK M.6/1’de belirtilen nispi red sebepleri değerlendirilirken, ilgili sektördeki ortalama tüketici algıları dikkate alınmaktadır. Bu tüketici modeli, kural olarak alışveriş sırasında çok vakit harcayan, inceden inceye araştıran karşılaştıran bir tüketii anlamına gelmemekte, ancak bilgisi olan ve malı daha önce almış, kullanmış veya bilen bir tüketici olarak kabul edilmektedir (İlhami Güneş, Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları/Haksız Rekabet Davaları isimli eserinde sf.145-146).
Somut olaya dönüldüğünde: davacıya ait … tescil nodu “… +şekil” markasının 39. Sınıfta davalıya ait … tescil no.lu “… +şekil markasının 39. sınıfta tescil edilmiş olduğu, taraf markalarının 39. sınıfta benzer hizmetlerde tescil edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında; taraf markalarının esas unsuru kavramsal ve sesçil (fonetik) yönden ve tescil edildikleri 39. sınıfta benzer hizmet yönünden tescil edilmiş olmakla davalı adına tescilli olan 2016 87341 no.lu markanın SMK m. 6/1 uyarınca hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu hükümsüzlük şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
Markaya tecavüz ve haksız rekabet iddiası yönünden;
SMK m.7/II’ye göre; Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahihine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması halinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
SMK m.29/I-c uyarınca markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka hakkına tecavüz sayılır.
6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili maıkanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır. Yine SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
Yine 6769 sayılı SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. Maddesine göre “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükümlerine amirdir.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafından marka tescilinin gerçekleştirilmiş olmasının izahı yapılan SMK 155 kapsamında markaya tecavüz olgusunu ortadan kaldırmayacağı, sektör bilirkişince yapılan değerlendirmelerde de tespit olunduğu üzere “…” kelimesi anlam olarak; birinin bir yere gelmesini isteme, davet anlamında kullanıldığı, davacı firmanın açmış olduğu isim hakları davasında tescil etmiş olduğu “…” isminin davalı firmanın ön planda bulundurulması, 571 sayının logolar da küçük olarak yazılması nedeni ile algı yanılmasına sebep olduğu, birkaç internet sitesinde direk “…’ isminin kullanılması davalı firmanın da davacı firma gibi inanç turizminde hizmet vermesiyle birlikte isim benzerliği ve algı yanılması nedeni ile aynı firma olarak yorumlanabileceği, davacı firmaya ait müşterilerin yanılması ve haksız kazanç elde edilmesine sebep olabileceği anlaşılmış olup davalının markayı fiili kullanımında gerek tescilli gerekse rapordaki tespitler dikkate alındığında tescil dışı iltibas ve karışıklığa neden olacak nitelikteki kullanımlarının SMK 7. Madde kapsamında tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış davacının bu yöndeki tespit talepli davanın ve SMK 149 kapsamındaki taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Olayın Haksız Rekabet İddiası Bakımından İncelenmesi:
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. m.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri ise Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
TTK hükümlerinden de anlaşılacağı üzere başklasının haklı olarak kullandığı tanıtıcı işaretlerle kullanmak veyahut iltibasa meydan verecek eylemlerde kullanmak haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Sonuç olarak; davalının izahı yapılan davacıya ait tescilli markayla iltibasa sebebiyet veren kullanımlarının markaya tecavüze ilişkin kısımda yapılan izahatten de anlaşıldığı üzere TTK 55/1-a/4 kapsamında haksız rekabet oluşturacağı sonucuna ulaşılmakla bu yöndeki taleplerin de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden değerlendirme;
Dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı madde 150- “(1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. ” hükümlerine amirdir.
Yine “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151- (1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir…” hükümlerine amirdir.
05/03/2020 tarihli celsede davacıya SMK 151/2 kapsamında tazminat talebini netleştirmesi yönünden süre verilmiş, davacı vekili sunmuş olduğu 11/03/2020 tarihli dilekçe ile SMK 151/2-a ve 151/4 kapsamında zarar tazmini taleplerinin bulunduğunu mahkememize bildirmiş olup, talep edilen 100,00 TL tazminat miktarı dikkate alındığında ve davacının talep arttırıma ilişkin herhangi bir talep iletmediği, davanın doğrudan kabulünü talep ettiği, (yargılama safahatinde davacının sunmuş olduğu dilekçelerin defaten netleştirilmesi yönünde süre verildiği yargılamanın bu sebeplerden kaynaklı olarak uzadığı, davacı vekili bulunmasına rağmen şirket yetkilisinin davayı takip etmesinin ve talepler noktasında sürekli netleştirilmesi gerekli olan hususlar bulunmasından kaynaklı yargılamanın sürüncemede kaldığı da dikkate alınarak usul ekonomisi de gözetilerek davacıya bu hususta tekrar süre verilmemiş olup davacının da bu yönde bir talebi olmamıştır.) yukarıda izah edilen ve markaya tecavüz aynı zamanda haksız rekabet teşkil eden davalı eylemleri sebebiyle oluşan zararın bulunduğu izahtan vareste olmakla usul ekonomisi gözetilerek taleple bağlı kalınmak suretiyle bu miktar üzerinden maddi tazminat talebinin izahı yapılan mevzuat kapsamında kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yine manevi tazminat yönünden davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gözetilerek, kullanımların ağırlığı ve yoğunluğu paranın alım gücü, hak ve nesafet gözetilmek suretiyle takdiren 4.000 TL üzerinden talebin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş fazlaya ilişkin talep ise reddolunmuştur.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde; taraf markalarının esas unsuru kavramsal ve sesçil (fonetik) yönden ve tescil edildikleri 39. sınıfta benzer hizmet yönünden tescil edilmiş olmakla davalı adına tescilli olan …no.lu markanın SMK m. 6/1 uyarınca hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu hükümsüzlük şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiş, davalı tarafından marka tescilinin gerçekleştirilmiş olmasının izahı yapılan SMK 155 kapsamında markaya tecavüz olgusunu ortadan kaldırmayacağı, sektör bilirkişince yapılan değerlendirmelerde de tespit olunduğu üzere davalı firmanın da davacı firma gibi inanç turizminde hizmet vermesiyle birlikte isim benzerliği ve algı yanılması nedeni ile aynı firma olarak yorumlanabileceği, davacı firmaya ait müşterilerin yanılması ve haksız kazanç elde edilmesine sebep olabileceği anlaşılmış olup iltibas ve karışıklığa neden olacak nitelikteki kullanımlarının SMK 7. Madde kapsamında tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış, bu yöndeki talepler ile SMK 149 ve haksız rekabete dayalı taleplerin kabulüne ve izah olunan sebeplerle maddi tazminat yönünden taleple bağlı kalınarak tümden ve manevi tazminat yönünden ise kısmen kabul kararı vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının hükümsüzlüğe yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalı adına TPMK nezdinde … no ile 39.sınıfta tescilli “…+Şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, SİCİLDEN TERKİNİNE,
2-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, infazda 09/01/2020 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmasına, hüküm eki sayılmasına,
3-Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile, 100,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacının manevi tazminata yönelik açmış olduğu davanın KISMEN KABULÜ ile, 4.000 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 280,07 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 244,17 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükümsüzlük talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebine ilişkin talep edilen miktar üzerinden hesap olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
d)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 3.550,00 TL bilirkişi ücreti, 288,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.838,70 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 2.500,00 TL’si ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.571,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı şirket yetkilisinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/10/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır