Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/231 E. 2020/63 K. 29.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/231
KARAR NO : 2020/63

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2018
KARAR TARİHİ : 29/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin İstanbul’un önde gelen müesseselerinden biri olan “…” restoran zincirinin sahibi olduğunu, hali hazırda 3 adet şubesi bulunduğunu ve franchise vererek iş birliği içerisinde olduğu birçok işletme bulunduğunu, . “…” esas unsurunun ve türevlerinin yer aldığı, 22/10/2014 başvuru tarihli, … başvuru nolu, 30/43 sınıflarda 06/05/2016 tescil tarihli “…” markasının, 15/04/2016 başvuru tarihli, … başvuru nolu, 29 / 30 / 31 / 32 / 35 / 43 sınıflarda 08/11/2016 tescil tarihli “…” markasının,15/04/2016 başvuru tarihli, … başvuru nolu, 29 / 30 / 31 / 32 / 35 / 43 sınıflarda 15/11/2017 tescil tarihli “…” markasının TPMK’da davacı adına tescilli olduğunu, 22/04/2010 başvuru tarihli ve … başvuru nolu 16 / 43 sınıflarda 29/06/2011 tescil tarihli “…” markasının …Tic. Ltd. Şti. adına tescil edildiğini, müvekkilinin şirketin de yetkilisi ve %75 hissedarı olduğunu, ilgili şirketin bu davanın açılmasına ilişkin tüm haklarını davacıya devrettiğini, bunların dışında başvuru süreci devam eden benzer markalarının da bulunduğunu, davalının herhangi bir hukuki dayanağı bulunmamasına rağmen davacının “…” markasını kullanarak hem haksız menfaat elde ettiğini, hem de davacının itibarını zedelediğini, ” …” adı altında faaliyet gösteren davalının kendisini davacının şubesi olarak gösterdiğini, davalının … adıyla ayrıca internette faaliyet gösterdiğini, davalının “…” markasını kullanmak suretiyle şu ana kadar ciddi seviyede haksız menfaat sağlayarak hukuka aykırı eylemlerine devam ettiğini bu nedenlerle belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada, Markaya tecavüzün delil tespiti yapılmak suretiyle en kısa süre içinde hem fiziki hem de sanal ortamda bilirkişi marifetiyle tespit edilmesine; HMK 403 gereği tespitin karşı tarafa tebligat yapılmadan yerine getirilmesine, davanın etkinliğini temin etmek üzere davacıdan herhangi bir teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilmesine; bu anlamda, SMK 159/2/a, b ve c bentlerinde sayılan tedbirlere hükmedilmesine; ayrıca delil tespiti sonrasında, ihlal teşkil eden içerik nedeniyle davalıların tanıtımının yapıldığı internet sayfalarına erişimin engellenmesine, SMK 149/1/f uyarınca masrafı davalıdan alınmak üzere; bilhassa davalılara ait üzerinde “…” ibaresini içeren tabela, broşür, ürün ambalajı, iş evrakı, katalog, vs. araçların üzerindeki “…” ibarelerinin değiştirilmesi veya silinmesi; bunun mümkün olmaması halinde ise el konularak imhasına, SMK 150/3 maddesi uyarınca davacının uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, markanın kullanılması ile ilgili belgelerin, davalı tarafından mahkemeye sunulmasına, SMK 149 ve TTK 56 uyarınca davalının haksız fayda sağladığının, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabetin ve tecavüzün (i) önlenmesi, (ii) durdurulması, (iii) giderilmesi ve (iv) maddi zararın tazminine, 1.000-TL maddi zarar kapsamında, SMK’nın; 151/2/b uyarınca davalının elde ettiği net kazancın (ayrıca 151/4 uyarınca hakkaniyete uygun bir payın eklenmesinin), Bunun mümkün olmaması veya davalının net kazancını gösteren belgelerin gerçeği yansıtmaması halinde, TTK 56/1/d ve 56/1/e uyarınca haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığının, bunun mümkün olmaması halinde, 151/2/c uyarınca davalının bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedelinin bilirkişi marifetiyle hesaplanarak avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinine; bu talebimizin kabul görmemesi halinde davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, SMK 149/1/g ve TTK 59 maddeleri uyarınca masrafları davalıya ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin 08.04.2019 tarihli beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin markası ile davacı tarafın markaları arasında herhangi bir benzerlik/iltibas durumu söz konusu olmadığını, müvekkili … Limited Şirketi’nin 15.06.2017 yılında ticaret siciline kaydının gerçekleştirildiğini ve 21.06.2017 tarihli ve 9352 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde tescili kamuoyuna ilan edildiğini, gerek tescil tarihinden önce ticaret unvanı olarak kullanılan gerek de tescil işlemlerinde marka ibaresi olarak kullanılan “…” ibaresinin hem ticaret unvanı hem de yayımlanmış bir marka başvurusu olarak koruma altında olduğunu, marka ibarelerinin birbirlerinden tamamen farklı olduğunu, davacı tarafın marka başvurularına bakıldığında asli unsurun sürekli bir kullanımla “…” olduğu, müvekkil şirketin markalarındaki asli unsurun bir bütün olarak “…” ibaresi olup, bu anlamda herhangi bir benzerlik bulunmadığını, yani iki tarafın marka ibareleri arasında herhangi bir benzerlik/ayniyet bulunmadığını ve müvekkilinin markasının ayırt ediciliğe haiz olduğunu, “…” ibaresinin tek başına zayıf karakterli bir ibare olduğu, ayırt ediciliğinin oldukça düşük olduğunu bu nedenle her türlü kullanım halinin tek bir tarafın inhisarına verilmesinin mümkün olamayacağını, müvekkil şirketin markasının aynı zamanda tescilli ticaret unvanı niteliğinde olduğunu, benzerlik/iltibas durumu söz konusu olmadığı için davacı tarafın haksız yere iddia ettiği gibi herhangi bir tecavüz durumu ya da yararlanma durumunun da söz konusu olmadığını, davacı tarafın markalarının marufiyetinin söz konusu olmadığını, müvekkil şirketin haksız iddialarla karşı karşıya kalmış olmasına rağmen tabelasında değişikliğe gittiğini, davacı tarafından müvekkiline gönderilen herhangi bir ihtarname bulunmadığını, bu bakımdan müvekkilinin kullanımından kaynaklı bir temerrüdünün de söz konusu olmadığını, müvekkilin tabelasında ve diğer unsurlarda yer alan küçük avcılar ibaresinin marka hakkına tecavüz oluşturmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
YAPILAN YANGILAMA VE TOPLANAN DELİLLER
Dava, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve TTK hükümler uyarınca açılmış markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenemesi, ve SMK 151/2-b kapsamında maddi tazminata ilişkin davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce Marka Patent vekili ve Bilgisayar Mühendisi bilirkişiden davalı işyeri adresinde yerinde tespit yapılmak suretiyle alınan 28.06.2018 tarihli bilirkişi raporu kapsamında 16.10.2018 tarihli İhtiyati Tedbir Kararı ile ,” 6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN takdiren 30.000 TL nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla KABULÜ ile;
Davaya konu “…” markasına tecavüz teşkil eden fiillerin tedbiren önlenmesi ve durdurulmasına, bunun temini amacıyla; davalının … adresindeki “…” ibaresini içeren tabela, broşür, ürün ambalajı, iş evrakı, katalog, vs. Araçlara tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde masrafları bu aşamada davacıya ait olmak üzere TEDBİREN EL KONULMASINA, masrafları davacıya ait olmak üzere yeddi emine TEVDİİNE…” dair ihtiyati tedbir kararı verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davalı kullanımlarının davacı tescilli markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediği hususu değerlendirilmek suretiyle davalıya ait ticari kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacının talep edebileceği tazminat miktarının ne olabileceği hususlarında alınan 17.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda;”…Davalı kullanımının SMK uyarınca marka hakkına tecavüz ve bu suretle Haksız Rekabet oluşturduğu, davacının davalı şirketten marka hakkına tecavüzden kaynaklı 7.932,51 TL talep edebileceği, markaya tecavüz ve haksız rekabete ilişkin kararın Mahkemenin takdirinde olduğu…” sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
SMK m.7/5, “Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez” şeklindedir.
Bu hükmün dava konusu ihtilaf açısından önem arz eden bendi ise “b” bendidir. Buna göre “Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması” bir dürüst kullanım hali olarak kabul edilmektedir. Jenerik ad olan bir ibarenin kullanılmasının da bu hükümde belirtilen “malların türüne” ilişkin kullanım olacağı ve dürüst kullanım kapsamında değerlendirileceği açıktır.
Davacı markasının asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır. “…” ibaresi dürüme benzeyen anlamına gelebilirse de bu dil bilgisel olarak geçerli bir kullanım değildir ve türetilmiş bir sözcüktür. Söz konusu “…” ibaresinin, SMK 7/5 anlamında “cins isim/ jenerik isim” olarak ve dürüst kullanım kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.Dava açılırken delil olarak dosyaya sunulan görsellerde ve 01/07/2018 tarihinde dosyaya sunulan bilirkişi raporunda yer alan görsellerde davalının “…” ibaresini daha belirgin şekilde markasal anlamda kullandığı görülmektedir
Davalı tarafından dosyaya sunulan diğer görsellerde “…” ibaresi gibi daha belirgin şekilde kullanıldığı ve “…” ibaresinin yine markasal anlamda kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Burada Avcılar ibaresinin büyük ya da küçük yazılmasının markasal anlamda ayırtedicilik açısından herhangi belirleyici bir durumu söz konusu değildir. Zira burada dikkat edilen nokta “…” ibaresidir.
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. Maddede düzenlenmektedir. 7. maddede “marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlığı altında marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmakta, 29. maddede ise “marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” düzenlenmektedir. Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken, 7. Madde ile 29. Maddenin birlikte dikkate alınması gereklidir.
Tecavüz, bir haksız fiildir. Tecavüzün varlığı için SMK’da belirtilen eylemin gerçekleşmiş olması ve somut olayda hukuka uygunluk sebeplerinden birinin mevcut bulunmaması gereklidir.
Tescilli bir markanın, sahibinin izni olmaksızın kullanılması veya o markayı taşıyan mal ve hizmetlerin, tecavüzün bilinmesine rağmen pazarlanması, stoklanması, satış için teklif edilmesi, ihracı, ithali ya da tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığının bildirilmesinden kaçınılması, tecavüz olarak tanımlanmıştır.
SMK m. 7’ye göre
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mat veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde almasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.” yasaklanabilir ve tecavüz oluşturan fiillerdir.
Dosya içinde yer alan davalı kullanımını gösterir deliller üzerinde “…” ibaresinin, markasal anlamda kullanıldığı görülmektedir. Davalının kullanımının, davacı markasıyla ayniyet teşkil eder şekilde olduğu, davacının tescil kapsamına giren mal sınıfında olduğu, davacı marka sahibinin herhangi bir iznine dayanmadığı, markanın kapsadığı hizmete yönelik kullanımının halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali doğuracağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Dolayısıyla davalı tarafın bu eylemlerinin, SMK’nm 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
TTK m. 55 hükmünde düzenlenen haksız rekabet hallerinden biri de, TTK m. 55/1-a-(4) sayılan haldir. Bu hükme göre “Başkasının mallan, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,” bir haksız rekabet eylemidir.
Davalının davacının markası İle karıştırılmaya yol açacak bir kullanım sergilediği görülmektedir. Bu sebeple, yukarıdaki tespitler ışığında, davalının kullanımının TTK m. 55/l-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Davacı maddi tazminat talebinde bulunmuş ve buna ilişkin yöntem tercihini yapmıştır. Ancak bilirkişilerce yapılan inceleme sonucunda tespit edilen miktarı kabul etmemiş ve farklı bir yöntemle hesap yapılmasını istemiştir. SMK’da belirtilen yöntem tercihi yenilik doğurucu bir hak olup kullanılmakla doğar ve geri alınamaz, değiştirilemez. Ayrıca davalının kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı iddiasının ise soyut olduğu, tahmin dışında herhangi bir dayanağının bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bakımdan davacının isteği kabul edilmemiş ve dava dilekçesindeki talep esas alınarak maddi tazminata hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜNE, davalı şirketin davacı adına kayıtlı markaya “…” şeklinde işyeri ve ticaret ünvanı kullanarak tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve giderilmesine,
Bu kapsamda 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalının ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkarılmasına ve sicilden terkinine,
Davalının katalogları, tabela, broşür, iş evrakı üzerinde “…” ibaresinin çıkarılmasına,
Hüküm kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilmesine,
2-Alınması gereken 68,31 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 32,41 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 2.750,00 TL bilirkişi ücreti, 120,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.870,70 TL yargılama gideri ile 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.942,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulmasına, önlenmesine ve giderilmesi talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat miktarı yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 1.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır