Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/228 E. 2021/418 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/228 Esas
KARAR NO : 2021/418

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2018
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; dava konusu “…” filminin mali haklarını yapımcısı ve eser sahibi … (…) den 01.01.2008 tarihli noter dışı “Eser Devir Sözleşmesi” ve bu sözleşmeye bağlı ve tamamlayıcı … 2. Noterliği … tarih ve … yevmiye numaralı “Eser Devir Sözleşmesi” ile devir almış ve hak sahibi olduğunu, davalının, müvekkilin hak sahibi olduğu filmlerin yayın haklarını müvekkilin yazılı izni olmadan 18.06.2008 tarihli “Yayın Hakkı Lisans Sözleşmesi” ile .. A.Ş. (…) televizyon kanallarına her bir filmi KDV hariç 30.000.00 TL bedelle devir ettiğini, sözleşme bedelinin 3.900.000 TL / 130 film = 30.000 TL olduğunu, bu sözleşmenin … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi… Esas sayılı dosyasına davalı … A.Ş. tarafında sunulduğunu, dava konusu filmin 6 kez izinsiz yayınlanması sebebiyle … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen …Esas ve … Karar sayılı dava lehe sonuçlandığını ve davalının 15.000 TLtazminat ödemesine hükmedildiğini, davalı tarafın temyiz itirazına rağmen dava, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/7311 Esas ve 2014/14996 Karar sayılı ilamı ile onandığını, yine davalı tarafın karar düzeltme talebi de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/794 esas ve 2015/6749 Karar sayılı ilam ile reddedildiğini, davanın FSEK 68. maddeye göre 30.000 TL’nin 3 katı olan 90.000 TL’den açmamız gerekirken aynı film için lehe sonuçlanan ve tahsil edilen 18.000 TL tazminattan kalan kısmı olan 72.000 TL üzerinden 18.06.2008 tarihli sözleşmeye göre son ödeme günü olan 20.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek bankaların ticari faize uyguladığı en yüksek faiz oranından hesap edilecek faizi ile birlikte tahsili talepli açmak gerektiğini, aynı film için yine izinsiz yayınlar nedeniyle bir başka yayıncı kuruluşa … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açmış oldukları … E. ve …K. sayılı davanın da lehe sonuçlandığını Yargıtay incelemesinden geçerek onandığını, hak sahipliği ile ilgili tüm hususlar … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen … Esas ve … Karar sayılı davamız ile … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açmış olduğumuz …Esas ve … Karar sayılı davamızda tartışılmış ve hak sahipliğimiz her iki dava ile sabit olduğunu ve iki dava da Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından lehe onandığını belirtmiş müvekkilinin mali haklarına sahip olduğu, başrollerini …ve …’ın oynadığı “…” adlı filminin …A.Ş. (…) televizyon kanallarına 18.06.2008 tarihli “Yayın Hakkı Lisans Sözleşmesi” ile 10 yıl süre ile ve 30.000 TL bedelle devir etmesi sebebiyle müvekkilin hak sahibi olduğu filmi müvekkilin yazılı izni olmadan yayın haklarını devir eden ve bedelini tahsil eden davalıdan fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 72.000.00.-TL nın sözleşmede son ödeme tarihi olan 20.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek bankaların ticari faize uyguladığı en yüksek faiz oranından hesap edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının hak sahibi olduğu yönündeki iddiaları müphem ve soyut olup, hukuka aykırı yayın iddiaları da sağlıklı delillerle desteklenemediğini, davacı taraf, dava konusu “…” isimli filme ait hak sahipliği iddiasını eser işletme belgesi üzerinde “eser sahibi” olarak gözüken “… – rog film” ile yapmış olduğu devir sözleşmesine dayandırdığını, fakat Eser İşletme Belgelerinde yer alan “Eser Sahibi” hanesinin, eser sahipliğini göstermede doğru, yeterli ve mutlak bir hüviyet taşımadığını, bir esere ilişkin hak sahipliğini tayin etme noktasında Eser İşletme Belgeleri yeterli olmayıp, hak sahipliğine ilişkin yegane ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceğini, zira davacıların hak sahipliğine dayanak olarak gösterdiği “Eser İşletme Belgeleri” yürürlükten kaldırılmış olan 3257 Sayılı Sinema Video ve Müzik Eserleri Kanunu ile düzenlendiğini, Eser İşletme Belgelerinin hukuki vasıf ve mahiyeti ise 3257 Sayılı mülga kanunun 6. maddesine göre; “Eserlerin kayıt ve tescili için, herhangi bir ebat veya formda kopyasının ekli olduğu bir beyanname ile Bakanlığa başvurulur ve işlemlerde bu beyan esas alınır. ” hükmünden de görüleceği üzere Eser İşletme Belgeleri beyan esasına göre tanzim edilmekte olup, başvuru esnasında hak sahipliğine ilişkin herhangi bir delil veya evrak istenmediğini, bir başka anlatımla; herhangi bir esere ilişkin Eser işletme Belgesi çıkartmak isteyen bir kişi, sadece bir beyanname doldurmak ve başkaca hiçbir delil veya dayanak göstermemek suretiyle kendi adına bir Eser İşletme Belgesi çıkartabileceğini, mezkur kanunun 5. maddesinde ifade edilen “Ancak, üretici ve ithalatçının beyanına müstenit bu kayıt ve tescilden dolayı Bakanlık sorumlu tutulamaz” hükmüyle Bakanlık sorumluluktan soyutlanmış ve beyan esasına dayalı bu belgelerin hukuken sıhhatli olmadığını adeta tescillendiğini, yürürlükte bulunan Fikir ve Sanat Eserleri’nin Kayıt ve Tescili Hakkındaki Yönetmeliğin Kayıt ve Tescil’e İlişkin Esaslar başlıklı 5. maddesi ile de kayıt ve tescilin hak ihdas etmek amacı taşımadığı açık ve kesin bir şekilde hükme bağlandığını, davacının hak sahipliğine dayanak olarak farklı iki tarihli sözleşme göstermesi tereddütlü olup müşterek hayat tecrübelerine aykırı olduğunu, davacı, hak sahipliği iddialarına dayanak olarak 01.01.2008 tarihli adi sözleşme ile 09.08.2010 tarihli noter onaylı sözleşmeyi gösterdiğini, film devrine ilişkin aynı içerikli 2 adet sözleşme düzenlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, noterde tasdik edilen devir sözleşmesinin tarihi 09.08.2010 olduğunu, dava konusu müvekkil şirket ile dava dışı … Hizmetleri arasında imzalanan sözleşmenin tarihi ise 18.06.2008 olduğunu, dolayısıyla davacının hak sahibi olmadığı döneme ilişkin olarak herhangi bir talep veya dava hakkı bulunmadığından, bu durumu bertaraf edebilmek için, sonraki bir tarihte düzenlendiği halde, 01.01.2008 tarihli noter onaysız sözleşmeyi paraf etmesi ihtimal dahilinde olduğunu, bir başka anlatımla, 09.08.2010 tarihli noter onaylı sözleşmenin yanında, ayrıca 01.01.2008 tarihli evvelce imzalanan bir sözleşme daha olduğu iddiası müşterek hayat tecrübelerine tezat olup, şayet davacı 01.01.2008 tarihinden bu güne dek bu hakları kullandığını dosyaya sunarak ispat etmesi gerektiğini, müvekkilimiz dava konusu filme ilişkin bir kısım hakları devre salahıyettar olup aksı istikametteki davacı iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, müvekkil şirket, dava konusu filmin de içerisinde olduğu toplam 22 adet filme ait lisans haklarını, …-… arasında, … 8. Noterliği’nin … Tarih ve … Yevmiye Numaralı sözleşmesiyle devraldığını, müvekkil şirket yıllardan beridir film piyasasının içinde olan, ya eser sahibi olarak ya da eser sahiplerinden devraldıkları yetkiler ile mali hak sahibi olarak pek çok Türk filminin haklarına sahip olduğunu, bu kapsamda piyasada bulunan pek çok yapımcı şirket satın alınarak gruba dahil edilmiş ve neredeyse 2000’den fazla Türk filminin haklarına sahip olunduğunu, dolayısıyla müvekkil şirketin, herhangi bir mağduriyete yol açacak hukuki işlemde bulunma maksadı bulunmadığını, davacının talep ettiği tazminat miktarı fahiş ve kabulu mümkün olmadığını, davacı tarafından hak sahipliğine dayanak olarak sunulan sözleşme incelendiğinde, dava konusu “…” isimli filmin FSEK kapsamındaki tüm mali haklarını 1.000,00 TL karşılığında süresiz devraldığının görüldüğünü, bir yanda, dava konusu filmin tüm mali haklarının 1.000,00 TL’ye süresiz olarak devralındığına ilişkin sözleşme sunuluyor iken, diğer yandan dava konusu filmin de yer aldığı ve genel olarak izlenirliği dava konusu filmden daha yüksek toplam 130 filmin devrine ilişkin sözleşmeden hareketle 30.000,00 TL üzerinden hesaplama yapılmasının afaki olduğunu, davacı tarafın iddia ve talepleri deyim yerindeyse “…” anlamında olduğunu, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davacı taraf, müvekkil şirketin de Fer’i Müdahii olarak yer aldığı… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ve … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyaları üzerinden aynı filme ilişkin yine müvekkil şirket ve … Hizmetleri arasında imzalanan sözleşmeye istinaden taleplerde bulunduğunu ve yargılama yürütüldüğünü, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin…E. sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama neticesinde davacı taraf lehine tazminata hükmedilmiş olup yukarıda da belirttiğimiz üzere dava konusu filmin tüm mali haklarının 1.000,00 TL’ye süresiz olarak devralan davacı tarafın yine aynı filme ilişkin olarak tazminat talebinde bulunması hakkın kötüye kullanılmasının bir örneği olduğunu, davacı tarafın talepleri zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı tarafın dava dilekçesinde de belirttiği üzere işbu dava konusu talepler başkaca televizyon kanallarına karşı 2010 ve 2011 yılında açılan davalarda da konu edildiğini ve yargılama yapıldığını, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda zamanaşımına ilişkin özel bir hüküm bulunmadığından 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesinin esas alınması gerektiğini, davacı tarafın 2010 ve 2011 yılında aynı filme ilişkin olarak açmış olduğu davalar ve talepleri dikkate alındığında müvekkil şirketin dava dışı …Hizmetleri ile arasındaki sözleşmeden 2010 yılında haberdar olduğu, dolayısıyla davacı tarafın, sözleşmeden haberdar olmasının üzerinden 8 yıl geçtikten daha doğrusu zamanaşımı süresi geçtikten sonra işbu davayı ikame ettiğinin açık olduğu, Medeni Kanunumuzun 2. Maddesine göre; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. ” Hakkın kötüye kullanımı eyleminin örneklerini ise, Yüksek Mahkemenin istikrar kazanmış kararlarında da görüleceği üzere; davaların uzun süre sonra açılması, dava hakkının makul sürede kullanılmaması, uzun süre sessiz kalmak suretiyle müsaade edilen fiillerin daha sonra dava konusu yapılması gibi davranışlar oluşturduğunu, belirtmiş dava konusu taleplerin zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın zamanaşımı yönünden reddine, bu talebin kabul görmemesi halinde haksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; müvekkil dava konusu “…” filminin mali haklarını yapımcısı ve hak sahibi … (…) den Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) 52. maddesinde tanımlı şekil şartına uygun sözleşmeler (dava dosyasın mübrez) ile devir aldığını ve hak sahibi olduğunu, müvekkilin hak sahipliği dava konusu filme dair müvekkil tarafından açılan iki ayrı davada her iki mahkeme tarafından kabul edilmiş, her iki mahkeme kararı da Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından müvekkil lehine onanmış olup hak sahipliği tartışmasız hale geldiğini, davalı cevap dilekçesinin 3. maddesinde “Dava konusu filme ilişkin bir kısım hakları devre salahiyettar” olduğunu, bu iddiasına da dava konusu filmle uzak yakın ilgisi olmayan dava dışı …-… ile yine dava dışı …Şti. arasında yapılan 30.01.2007 tarihli sözleşmeyi dayanak gösterdiğini, bu da davalının dava konusu filme dair hak iddiasının ispatında ki aczini gösterdiğini, her halukarda sunulan sözleşme davalıyı FSEK 54 anlamında korumadığını, davalının fahiş tazminat itirazı yersiz olduğunu, davalının cevap dilekçesindeki zaman aşımına ilişkin itirazıında yasal dayanağı olmadığını, FSEK 68. maddye göre 3 katı bedel talepli huzurdaki davamız Davalı … Şirketi ile Dava dışı …A.Ş. arasında hakları davacı müvekkile ait dava konusu ” …” filmininde içinde olduğu 18.06.2008 tarihli “Yayın Hakkı Devir Sözleşmesi” ne dayandığı, sözleşmesel zaman aşımı süresi 10 yıl olduğunu, dolaysı ile davaya konu hak da 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirtmiş davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili sunmuş olduğu cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacının hak sahipliğine dayanak olarak sunduğu iki ayrı sözleşmeden esas alınması gereken sözleşme 09.08.2010 tarihli ve noter tasdikli sözleşme olması gerektiğini, dava konusu filme ilişkin müvekkil şirket ile dava dışı … Hizmetleri arasında imzalanan sözleşmenin tarihi 18.06.2008 olduğunu, davacı tarafın ise filme ilişkin mali hakları devraldığı sözleşmenin tarihi 09.08.2010 olduğunu, öncelikle bu hususun değerlendirilerek davacı tarafın hak sahibi olmadığı döneme ilişkin olarak herhangi bir talep veya dava hakkı bulunmadığından davanın bu yönüyle husumet yönünden reddi gerektiğini, 01.01.2008 tarihli evvelce imzalanan bir sözleşme daha olduğu iddiası müşterek hayat tecrübelerine tezat olup, şayet davacı 01.01.2008 tarihinden bu güne dek bu hakları kullandığını dosyaya sunarak ispat etmesi gerektiğini, davacının talep ettiği tazminat miktarı fahiş ve kabulü mümkün olmadığını, davacı tarafından hak sahipliğine dayanak olarak sunulan sözleşme incelendiğinde, dava konusu “…” isimli filmin FSEK kapsamındaki tüm mali haklarını 1.000,00 TL karşılığında süresiz devraldığını, bir yanda, dava konusu filmin tüm mali haklarının 1.000,00 TL’ye süresiz olarak devralındığına ilişkin sözleşme sunuluyor iken, diğer yandan dava konusu filmin de yer aldığı ve genel olarak izlenirliği dava konusu filmden daha yüksek toplam 130 filmin 10 yıl süreyle devrine ilişkin sözleşmeden hareketle 30.000,00 TL üzerinden hesaplama yapılmasının afakiliğini gösterdiğini, söz konusu sözleşmede film bedelinin 130 film için ortalama 3.000,00 TL olarak hesaplandığı da açıkça görüldüğünü, davacı tarafça dosyaya sunulan emsal kararların incelenmesinde de görüleceği üzere dava konusu filmin rayiç bedeli bilirkişi raporlarında da 1.000,00 TL olarak hesaplandığını, davacı taraf, müvekkil şirketin de Fer’i Müdahil olarak yer aldığı …1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ve … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyaları üzerinden aynı filme ilişkin yine müvekkil şirket ve …Hizmetleri arasında imzalanan sözleşmeye istinaden taleplerde bulunduğunu ve yargılama yürütüldüğünü, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı ve … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyaları üzerinden yürütülen yargılama neticesinde davacı taraf lehine tazminata hükmedilmiş olup her iki davada ayrı ayrı 18.000,00 TL ve 15.000,00 TL tazminata hak kazanmasına rağmen yukarıda da belirttiğimiz üzere dava konusu filmin tüm mali haklarının 1.000,00 TL’ye süresiz olarak devralan davacı tarafın yine aynı filme ilişkin olarak tazminat talebinde bulunması hakkın kötüye kullanılmasının açık bir örneği olduğunu, davacı tarafın talepleri zamanaşımına uğradığını, davanın usulden reddine, bu talebin kabul görmemesi halinde haksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara ait deliller toplanmış, delil olarak bildirilen dava dosyalarına ilişkin kararlar dosya içerisine alınmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi yönünden dosya bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, sunulan 09.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu … isimli filmin FSEK 5 anlamında sinema eseri olduğu, davacının davaya konu filmin mali hak sahibi olduğu, davacıdan izin almaksızın davaya konu filmin gösterim haklarının devrine ilişkin sözleşme düzenlenmesinin Türk Borçlar Kanunun genel hükümleri çerçevesinde yetkisiz devirden kaynaklanan hak ihlali olduğu, olayda davalının FSEK 68 çerçevesinde filme ait mali hakkı izinsiz kullanması değil izinsiz devri söz konusu olduğundan bu çerçevede davacının Türk Borçlar Kanunun vekaletsiz iş görmeye ilişkin hükümleri çerçevesinde, davalının davaya konu film için yetkisiz devir karşılığı aldığı 30.000 TL’den 18.000 TL düşüldüğünde 12.000 TL’yi talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanıldığı iddia edilen eserlere ilişkin mali hak sahipliğine tecavüze dayalı maddi tazminat talebinden ibarettir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; dava konusu filmin eser vasfını taşıdığı hususunda bir ihtilaf bulunmamakla birlikte dava konusu … isimli filmin FSEK m.5 anlamında sinema eseri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser mali hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Bu çerçevede dosyada mübrez 05.01.1989 tarihli eser isletme belgesine göre dava konusu film 1989 yılında çekilmiş olmakla eser sahipliğinin tespitinde bu dönemlerde yürürlükte olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun ilgili hükümleri dikkate alınacaktır.
Bu tarihte yürürlükte olan FSEK m.8/4 hükmüne göre, sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Böylece bu hükümle sinema eserinin eser sahibinin yapımcı olduğu kabul edilmiştir. Bu hükümle kanun koyucu, yapımcı dışında sinema eserine katkılarını sunan diğer kişilerin eser sahipliğini kesin bir şekilde engellemiştir. Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun hazırlanmasında büyük katkıları olan … bu hususun gerekçesi olarak; o dönemde İtalya, Avusturya ve Alman Hukuklarında eser sahipliğinin yapımcılara verilmediğini ancak, FSEK düzenlemesinde sinema eserinin oluşmasına büyük rol oynayan, işin rizikosunu üstlenen ve mali ve şahsi elemanların temin edilmesini sağlayan yapımcıya eser sahipliğinin tanınmasının pratik gereklere daha uygun olması sebebiyle eser sahipliğinin yapımcıya verildiğini belirtmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda 1995 yılında 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipliğini düzenleyen 8 inci madde hükmü değişikliğe uğramış, bu değişiklikle FSEK m.8/5 hükmü şu şekilde düzenlenmiştir; “ sinematografik eserlerde yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazan eserin birlikte sahibidirler…”. Görüldüğü üzere bu düzenleme, sinema filmini imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağı şeklindeki düzenlemeyi terk edip sinema eseri üzerindeki eser sahipliğini üç kişiye, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarına tanımıştır.
Bilahare 2001 yılında 4630 sayılı kanun ile FSEK m.8’de yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipleri olarak, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının yanına diyalog yazarı ve canlandırma tekniğiyle yapılan filmlerde animatör de eklenmiştir. 4630 sayılı Kanun ile FSEK m.80 hükmü ile getirilen yeni düzenleme ile sinema filmi yapımcıları da bağlantılı hak sahibi olarak kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta dava konusu sinema filmi 1989 yılında yapılmış olduğundan FSEK m.8’in ilk hali dikkate alınacak ve filmi imal ettiren yapımcı eser sahibi sayılacaktır. Bu çerçevede Sinema Eseri İşletme belgelerinde yapımcı olarak belirtilen …’in davaya konu filmin eser sahibi olduğu raporda da tespit olunduğu üzere anlaşılmaktadır.
Filmin ilk yapımcısı olan …’in davacıya 01.01.2008 ve 09.08.2010 tarihli “Eser Sözleşmesi” ile sınırsız süre ile devir ettiği görülmekle davacının davaya konu filmin mali hak sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
(MALİ HAKLARA TECAVÜZ HALİNDE) Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.” hükümlerine amirdir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Konuya ilişkin olarak Bern Sözleşmesi’nin 11.maddesi (ikinci tekrar) 1-i maddesinde; umuma arz yetkisi edebiyat eserleri açısından eserin her türlü araç ve yöntemlerle anlatımı dâhil topluma sunulması denilmek suretiyle umuma arz yetkisi belirtilmiştir. Aynı şekilde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Sözleşmesi’nin 8. Maddesinde “Bern Sözleşmesi’nin 11 (1) (ii), 11 Mükerrer (1) (i) ve (ii), 11 ikinci mükerrer (1) (ii) ve 14 (1) (ii) ve 14 mükerrer (1) maddeleri, hükümleri haleldar edilmeksizin, edebiyat ve sanat eserleri sahipleri, eserlerinin telli ya da telsiz ortamda, toplum üyelerinin kendileri tarafından seçilen bir yer ve zamanda bu eserlerden kişisel olarak yararlanacak biçimde topluma iletilmesine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir” denilmiştir. AB Hukukunda da umuma iletime ilişkin… sayılı Direktifte; “Üye devletler eser sahiplerinin tel üzerinden veya telsiz vasıtalarla eserlerini yayımlama, böyle bir yolla kamunun tercih ettikleri bir zamanda ve bir yerden erişilebilmeyi mümkün kılmayı içeren her türlü haberleşmeyi yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını temin eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yine Bilgi Toplumunda Telif Hakları ve Bağlantılı Hakların Bazı Yanlarının Uyumlaştırılmasına İlişkin … sayılı Direktifin 2. maddesinde “Üye devletler kısmen veya tamamen her türlü yöntem ve şekilde kalıcı veya geçici reprodüksiyonları hakkında, eser sahipleri ve onların eserlerinin kablolu veya karasal olarak iletilip iletilmeyeceğinin düzenlenmesini, doğrudan veya dolaylı yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını korur.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Eser sahibinin mali haklarının korunması suretiyle eser sahibinin ekonomik yararlarının ihlal edilmesi veya ihlal tehlikesine maruz kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Mali haklardan yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. FSEK, m. 20. Maddesinde; mali haklar bakımından eserin alenileşmiş olup olmamasına göre bir ayrım yapmakta, ancak alenileşmiş eserler bakımından yararlanma hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Zira alenileşmemiş eser, henüz sahibinin giz alanından çıkmış değildir. Eser sahibinin mali hakları dolayısıyla, üçüncü kişiler eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik gelir elde edemezler.
Somut olaya dönüldüğünde; Dosyaya sunulan delilerden ve rapordaki tespitlerde devir silsilesi içerisinde davacı taraf davaya konu filmin mali hak sahibi olmakla film üzerinde tasarrufta bulunma hakkı davacıya ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada davalının hak sahipliğine itirazları yönünden Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen – dava dışı kişilerin hak sahipliğine ilişkin iddiaların da bulunduğu uyuşmazlıklar yönünden verilen- yargı kararlarındaki kabuller de dikkate alındığında, davalının itirazlarının dinlenilemeyeceği sonucun ulaşılmıştır.
Dosyada mübrez delillerden davalının dava konu filmin gösterim haklarını 18.06.2008 tarihli “Lisans Devir Sözleşmesi”nde yazılı şartlara göre … (…) şirketine devir ettiği, devir yönünden mali hak sahibi olmayan davalının davacının mali hakkına tecavüz ettiği ve tazminat talebinin FSEK 68 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. Bu noktada bilirkişi raporundaki yetkisiz temsil hükümlerinin uygulanması gerektiği FSEK 68 uygulanamayacağı yönündeki değerlendirmelere itibar olunamamıştır.
Davacı dosyada mübrez … 1. Fikri Sınai Haklar hukuk mahkemesinin … esas sayılı davasında davalının yetkisiz devir sözleşmesi ile filmin 6 kez yayımını gerçekleştiren … Yayıncılık AŞ’nin 18.000 TL tazminata mahkum edildiği, yetkisiz devir sözleşmesinde kararlaştırılan devir bedelinin film bedeli olarak kararlaştırılan 10 yıl süre karşılığı 30.000 TL olduğunu bunun 3 katının 90.000 TL olup hükmedilen 18.000 TL düşüldüğünde kalan 72.000 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
Yine değerlendirilmesi gereken başka bir husus ise davalıya yöneltilen iş bu davanın diğer davalardan farklı olarak devir sözleşmesinde elde edilen menfaat sabit olmakla rayiç değerlendirmesinde doğrudan elde edilen menfaatin ele alınması gerektiği ve davacının davalıdan alt lisansa dayalı kullanımlardan hüküm altına alınan miktarların mahsubunun gerektiği gerçeğidir.
Kesinleşen … Kanaldaki kullanımlara ilişkin olan ve davacının dava dilekçesinde hüküm altına alınan miktarın mahsubunu talep ettiği… 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yönünden tartışılması gerekli bir husus bulunmamakla birlikte dava dışı … deki kullanımlar yönünden … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılan ve hüküm altına alınan … Esas ve … karar sayılı dosyasında hüküm altına alınan miktar yönünden bahse konu dosyada ihbar olunan …davaya konu filmin dava dışı …-… ile yine dava dışı … Şti. arasında yapılan 30.01.2007 tarihli sözleşmeyle mali haklarını devraldığını savunduğu, iş bu davada da davalı savunmalarında aynı iddiaların ileri sürüldüğü dava dışı … şirketinin davalı ile organik bağ ve bağlantı içerinde bulunduğu, …’nin lisansı bu şirketten aldığını iddia ettiği, davacının bu organik bağ ve bağlantıyı kabul ettiği ve ticaret sicili kayıtlarını sunduğu -şirket ortak ve yöneticisinin aynı kişiler olduğu- dikkate alındığında bu dosyada hüküm altına alınan miktarın da mahsubunun gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği dikkate alındığında; davacının mali hak sahibi olduğu FSEK kapsamında eser niteliği bulunan … isimli filmin davalı tarafından izinsiz bir şekilde davadışı kanallar gösterimine ilişkin yapmış olduğu usulsuz devirlerle mali hak sahipliğine tecavüz ettiği, sözleşmede belirlenen 30.000 TL nin davacının da kabulünde olduğu üzere rayiç değer olarak kabulünün gerektiği, rayiç değer üzerinden FSEK 68 gereği hesaplama yapıldığında davacının talep edebilecek olduğu tazminatın 90.000 TL olduğu, davacının davadışı kanallara yönelik açmış olduğu – davalının ya da organik bağ içerisinde bulunan şirketlerden devir almak suretiyle- izinsiz yayından kaynaklı FSEK 68 dayalı davalarda hüküm altına alınan tazminat miktarlarının mahsubunun gerektiği, bu noktada … 1. Fikri Sınai Haklar hukuk mahkemesinin …esas ve … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyalarında FSEK 68 kapsamında hüküm altına alınan 15000 ve 18000 TL’nin toplamda sözleşmede belirlenen 10 yıllık kullanım için öngörülen 30000 TL’nin 3 kat hesabı ile hesaplanan 90000 TL’den mahsup edildiğinde bakiye olarak davacının davalıdan talep edebileceği tazminat miktarının 57000 TL olduğu anlaşılmakla bu miktarın – sözleşme gereği son ödeme tarihi olan – taleple bağlı kalınarak 20/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş, FSEK 68 dayalı tazminat talepleri yönünden 10 yıllık sözleşme zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği dikkate alındığında davalının zamanaşımı itirazlarının dinlenilmeyeceği, mali hak sahipliğine ilişkin olarak davacının mali hak sahipliğinin kesinleşen kararları ile sabit olduğu bu yöndeki itirazların da dinlenemeyeceği sonucuna ulaşılmakla davanın kısmen kabulü yönünden aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
57.000,00 TL’nin 20/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 3.893,67 TL karar harcından peşin yatırılan 1.229,58 TL’nin mahsubu ile kalan 2.664,09 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap olunan 8.210,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 1659,50 TL bilirkişi+ posta giderinin kabul ve red oranına göre hesap edilen 1.313,77 TL ve 1.265,48 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.349,67 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/12/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸