Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/212 E. 2019/470 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/212
KARAR NO : 2019/470

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması, Endüstriyel Tasarım Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 13/04/2018
KARAR TARİHİ : 14/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, sonuçlarının ortadan kaldırılması, endüstriyel tasarım hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle, müvekkillerine ait ürünlerin dünya genelinde yüksek bir tanınmışlığa sahip olduğunu, çözülebilir kahve pazarının lider markaları olan tanınmış … markalı kahve ürünlerinin ve bu ürünler için kullanılagelen … şekil markalarının sahibi olduğunu, tanınmış … markalı ürünlerine ilişkin kullandığı ambalajlarından ve yine bu ürünler için kullanılagelen … şekil markalarından doğan haklarını ihlal nitelikte olan davalı … AŞ’nin görsellerine yer verilen … isimli kahve ürünlerinden haberdar olduğunu, söz konusu ürünle ilgili olarak herhangi bir aksiyon almadan evvel ticaret yaptığı firma olması sebebiyle iyi niyetli bir şekilde iletişime geçerek, uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmak istediğini, nitekim davalı tarafa ait zincir mağazalarda … ürünleri de dahil olmak üzere bir çok ürünün satışa sunulduğunu, tarafların ticari ilişkileri olan iki şirket olduğunu, müvekkillerinin iletişim hazırlıkları içindeyken ihtilaflı ürün üzerinde kullanılan ambalajlar için davalı tarafın 01/09/2015 tarih 2015/06052-1 no ile tescilli tasarım başvurusunda bulunduğunu öğrendiğini, buna rağmen sulh ile sonuçlandırabilmek amacıyla davalıya iyi niyetli bir mektup gönderildiğini, ancak davalının bu mektuba ihtilaflı ambalajın müvekkillerinin haklarını ihlal etmediğini, tasarımın tescil başvurusunun sonuçlanmasının beklenmesinin gerektiğini bildirdiğini, bunun üzerine TPMK nezdinde süresi içinde bu başvuruya itiraz edildiğini, ancak TPMK YİDK tarafından itirazlarının haksız bir şekilde reddedildiğini, bu kararın iptali için dava açmadan önce tekrar davalı ile iletişime geçildiğini, davalının müvekkilimizin konu hakkındaki endişelerini ve taleplerini değerlendireceğini bildirmiş olmasına rağmen, bir sonuç alınamadığını, müvekkiline ait … markasının son derece tanınmış ve müvekkili ile özdeşleşmiş Türkiye dahil dünyanın birçok ülkesinde tek başına yahut çeşitli kombinasyonlarla marka olarak tescil edilmek suretiyle koruma altına alındığını, müvekkilinin söz konusu markaları yine tanınmış lider markası olan … markalı ürünlerle ilişkili olarak kullandığını, 05/12/2014 tarih, … nolu … tescilinin bulunduğunu, uzun yıllardır bu şekil markasına ilişkin kullanımlar gerçekleştirdiğini, şekil markasını içerir birçok marka tescilinin de bulunduğunu, bağımsız araştırma şirketleri tarafından yapılan anketlerde de müvekkiline ait … şekil markasını isim yazmaksızın sorulduğunda yüksek bir bilinirliğinin olduğunun tespit edildiğini, bahse konu şekil markasının 2003 yılında dahi tanınmış olduğunu, aradan geçen zaman dilimi dikkate alındığında bu tanınmışlığın artarak devam ettiğini, müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkilinin bu konuda ciddi çalışmalar ve reklam yatırımları yaptığını, müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, müvekkiline ait … klasik ürün ambalajı yönünden ise, davaya konu ihtilaflı ürünlerin piyasaya sürüldüğü tarih ve başvuru tarihi olan 1 Eylül 2015 tarihinden çok önce piyasaya sürüldüğünü, davalının … ürün kullanımlarının müvekkiline ait … markasına tecavüz teşkil ettiğini, SMK 155/1 kapsamında sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğini, marka tecavüz iddiaları değerlendirilirken, aynı zamanda hükümsüzlüğü talep edilen ürün ambalajına ilişkin tasarım tescillerinin dikkate alınmaması gerektiğini, dava konusu ürünlerin SMK 29/1-a maddesinin 7.maddeye atfı gereği müvekkillerine ait tescilli marka ile benzer mal ve hizmetlerde ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalının kullanmış olduğu … görselini farklı açıdan ambalaj üzerine yerleştirmesinin bu durumu ortadan kaldırmayacağını, davalı kullanımlarının kendilerine ait marka tescil sınıfında yer alan kahve ürünleri kapsamında kaldığını, müvekkiline ait markanın tanınmış marka olduğu dikkate alındığında, davalı kullanımlarının karıştırılma ihtimali için yeterli olduğunu, üçüncü kişilerce bu kullanımlara izin verilmesinin markayı sıradanlaştıracağını, reklam ve ayırt edici gücünü ortadan kaldıracağını, davalının … ibaresinden oluşan marka kullanımının kendilerine ait markanın özel müşterileri için piyasaya sürülmüş bir kahve ürünü olarak algılanabileceğini, yine müvekkiline ait … markası yönünden davalı kullanımlarının tanınmış markanın sulandırılmasına yol açabileceğini, tescile dayalı yoğun kullanımlar ve yatırımların yok olabileceğini, içinin boşaltılabileceğini, tüketici ile özdeşleşme oranının düşebileceğini ve ayırt edici karakterinin yok olarak marka gücünün sona ereceğini, satış gücünü zayıflatacağını, müvekkilinin yıllardır süren çabalarının da boşa gideceğini, müvekkilinin üçüncü kişilerin … kullanımlarını önlemek için birçok dava açtığını ve bu davaların başarı ile sonuçlandığını, davalıya ait … ürün kullanımlarının 6102 sayılı TTK uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, izahı yapılan müvekkiline ait ürünlere ilişkin ticari giysi/… oluşturmak suretiyle iltibasa sebebiyet verdiğini, …’in ürünlerin tanıtılabilmesi ve tüketiciler tarafından ayırt edilebilmesi açısından ürünlere giydirilen ambalajı ifade ettiğini, ürün ambalajının benzerliği yönünden aynen kopyalanmasına dahil gerek olmadığını, ambalajda yer alan renk kombinasyonları ve şekil unsurlarının farklı şekillerde kullanılan kombinasyonların genel izlenim itibariyle aynı ise trade dress benzerliğine yol açacağını, müvekkiline ait … markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzerini … ürünlerinde kullanılmasının haksız rekabet teşkil ettiğini, ürünler yan yana dururken dahi birbirinin türetmesi gibi göründüğünü, gerek ambalaj tasarımı, gerekse renk kombinasyonu ambalaj üzerinde yer alan kupa, kahve taneleri, taraflara ait markalar ve … unsurlarının neredeyse ambalajda aynı sırada ve aynı yerlerde … olarak ifade edilen ürün dış görünüşü, ambalaj benzerliğini açıkça ve şüphe olmaksızın gözler önüne serildiğini, bu nedenle söz konusu ürünün ambalaj görüntüsünün korunmasının gerektiğini, tüketiciler nezdinde oluşan karıştırılma ihtimalinin geniş yorumlandığını, özgün ambalajların iltibas tehlikesine karşı geniş düzeyde korunduğunu, davalıya ait ürün ambalajlarının müvekkiline ait ürün ambalajlarının neredeyse kopyası olduğunu, bahse konu ürünlerin marketlerde bir arada teşhir edildiğini, Yargıtay ve yerel mahkemelerin benzer davalarda ambalaj benzerliği incelemesinde renk kombinasyonunun ve unsurlarının yerleştiriliş yerlerine özel önem verdiğini, ambalajlarda yer alan unsurlarda yahut kullanılan marka ifadelerinde farklılıklar olmasına rağmen genel izlenimdeki benzerliğin markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak kabul edildiğini, bu kararların somut olayda emsal teşkil edeceğini, dava konusu … sıra nolu tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne ilişkin olarak bahse konu tasarım tescilinin müvekkiline ait … Şekil markasını içermesi nedeniyle SMK 77/1-a kapsamında hükümsüz kılınması gerektiğini, bu durum Mülga 554 sayılı KHK döneminde TPMK ve mahkeme içtihatları ile de kabul edildiğini, 12/12/2001 tarih ve 6/2002 sayılı Topluluk Yönergesi’nde de hükümsüzlük sebebi olarak değerlendirildiğini, aksinin kabulü halinde müvekkilinin kendisine tanınan üçüncü kişilerin bu markaları kullanmasının engelleme hakkının elinden alınmış olacağını, marka tescillerinden doğan haklarının zarar göreceğini, bahse konu tasarım tescilinin yenilik ve ayırt edicilik unsurlarının bulunmadığını, küçük farklılıkların tasarım yeni ve ayırt edici olarak kabulünde yeterli olmadığını, bahse konu tasarımın tasarım tescil başvurusundan önce piyasaya arz edilen marka tescilleri ile genel izlenim itibariyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, çok küçük farklılıklar içerdiğini, davalı kullanımlarının teknik bir zorunluluktan kaynaklanmadığını, çeşitli firmalara ait ürün ambalajlarında kahve fincanı ve değişik konseptlerin kullanıldığını, davalının çok geniş bir seçim özgürlüğünün bulunduğunu, davaya konu tasarımın kötü niyetli olarak tescil edildiğini, davalının müvekkilline ait ürün ve markalara benzer şekilde kullanımlarının bulunduğunu, müvekkiline ait marka ve ambalajların tanınmışlığı dikkate alındığında davalı kullanımlarının iyi niyetli olmadığını, davalının kendi mağazalarında satışa sunduğu ürünlerin sadece basiretli bir tacir gibi davranması yönünden değil aynı zamanda müşterisi olan müvekkilinin ticari faaliyetlerine ve fikri mülkiyet haklarına saygılı olması gerektiğini, ayrıca davalının müvekkiline ait marka ve ambalajlardan haberdar olduğu dikkate alındığında, tasarım tescil başvurusunun iyi niyetli olmadığının ortada olduğunu, bunun başlı başına hükümsüzlük sebebi olduğunu, müvekkilinin kırmızı renge ilişkin tekel haline gelme çabasının bulunmadığını, taleplerinin tescilli markanın korunmasına yönelik olduğunu, tanınmış marka iddiaları yönünden tescilin zorunlu olmadığını, davalının dava dilekçesindeki benzerlikle iltibasa ilişkin hususlarda açıklama getiremediğini, müvekkilinin markasından yararlanma ve haksız yarar sağlama çabası içinde olduğunu, müvekkilinin davalı tescil ve kullanımlarına ilişkin sessiz kalmadığını, tam aksine aksiyon aldığını, gerekli itirazlarını yaptığını belirtmiş, davalının … ürünlerinin kullanımının müvekkiline ait … sayılı … Şekil markalarına ve bu markaların kullanımlarına karşı markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının … ürünü ile gerçekleştirdiği ürün ambalajına yönelik kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, … ambalajını içerir tüm ürünlerin tanıtım materyallerinin, basılı malzemeleri kullanımının, satışının, ithalinin, ihracının, tanıtığımı ve dağıtımının önlenmesine, gösterilecek olan adreslerde, gümrüklerde, antrepolarda, yükleme mahallerinde, satıcılarda ve her çeşit nakliye araçlarında el konularak toplatılmasına, imhasına, karar özetinin ilanına ve davalı adına TPMK nezdinde … no ile tescilli çoklu tasarımlardan 1 nolu tasarım yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilerek, yargılama harç ve giderlerinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde özetle, müvekkili şirketin tüketiciler tarafından çok iyi bilindiğini ve tanındığını, marka bilinirliğini arttırmak için kurulduğu günden beri çaba harcadığını, perakende sektöründe Türkiye’nin en değerli markası haline geldiğini, … markasının tanınmış marka olarak tescil edildiğini, … markasının değişik tarih ve sayılarla müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, davacıya ait tescilli … şekil markasının iddianın aksine tanınmış marka olmadığını, TPMK nezdinde bu yönde bir başvurusunun dahi olmadığını, sosyal medya ve araştırma şirketine ilişkin iddiaları kabul etmediklerini, müvekkiline ait kullanımlar ile davacıya ait markalarda yer alan kupa kullanımlarının birbirinden farklı olduğunu, ambalaj üzerine yerleştirme şekillerinin de birbirinden farklı algılandığını, davacı markasının zayıf markalardan olması sebebiyle aynı sunum şeklinin küçük bazı değişiklikler ile kullanımının marka hakkını ihlal oluşturmayacağını, ambalaj tasarımında amacın içinde sakladığı ürünün fiziksel koşullara dayanıklılığı kadar tüketici ile de iletişim kurmak üzere olduğunu, tüketicinin rafta gördüğü ürünün ambalaj tasarımından ürünün türü, özellikleri, kullanım yeri vb.durumları algılayabildiğini, müvekkiline ait kullanımların teknik zorunluluktan kaynaklandığından ihlal teşkil etmediğini, yazım tarzlarının birbirinden farklı olduğunu, renklerin harcıalem olması herkesin bunun üzerinde kullanım hakkı olması nedeniyle, bunların bir kişinin tekeline alınarak korunmasının zayıf olduğunu, kahverengi ve kırmızı renginin çözünebilir kahve ürünlerinde standart bir uygulama olduğunu ve marka hakkı ihlaline ve haksız rekabete sebebiyet vermeyeceğini, Yargıtay’ın da bu yönde kararlarının bulunduğunu, tüketicilerin davacı ve kendilerine ait ürünlerin farklılığını kavrayabileceğini, hitap ettiği kesim itibariyle bilinçli tüketiciye hitap ettiğini, ürünlerin karıştırılmasının mümkün olmadığını, dava konusu … ambalaj tasarımlarının 3 yıla yakın bir süredir kendi marka ve ambalaj tasarımı ile kullanıldığını, tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliğine haiz olduğunu, tasarım başvurusuna karşı davacı tarafça yapılan itirazın ret ile sonuçlandığını, davacının basiretli tacir gibi davranmadığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, 2015 yılı içinde kendilerine ihtar çekildiğini, YİDK iptal davası açılmaksızın 2016 yılındaki itirazın reddi kararının üzerinden 2 yıla yakın bir süre geçtikten sonra davanın açılmasının kötü niyetli olduğunu, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, TMK 2.maddesi gereği hakkının korunamayacağını, bu yönde Yargıtay kararlarının bulunduğunu belirtmiş davanın reddine karar verilerek yargılama, harç ve giderlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve endüstriyel tasarım hükümsüzlüğü talebine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu, 26/05/2016 tescil tarihli, “… ŞEKİL” markasının, 29.sınıf: “Süt, krema, tereyağ, peynir ve diğer süt bazlı gıda müstahzarları; süt ikameleri; süt bazlı içecekler; süt bazlı ve krema bazlı tatlılar; yoğurtlar; soya sütü (süt ikamesi), soya bazlı müstahzarlar; yenilebilir bitkisel yağlar; süt içermeyen kremalar.” emtialarında, 30.sınıf: “Kahve, kahve özleri, kahve bazlı müstahzarar ve içecekler; buzlu kahve; kahve ikameleri, kahve ikameleri özleri, kahve ikameleri bazlı müstahzarlar ve içecekler; hindiba (kahve ikamesi); çay, çay özleri, çay bazlı müstahzarlar ve içecekler; buzlu çay; insan tüketimi için malt bazlı müstahzarlar; kakao ve kakao esaslı müstahzarlar ve içecekler; çikolata; çikolata ürünleri, çikolata bazlı müstahzarlar ve içecekler; bisküviler, tatlılar, şekerlemeler; tatlı bisküviler; şeker; sakız; doğal tatlandırıcılar; pastacılık ürünleri, ekmek, maya, fırıncılık ürünleri; bisküviler, pastalar, kurabiyeler, gofretler, tofiler, pudingler; dondurma, sudan mamül buzlar, şerbetler, donmuş şekerlemeler, donmuş pastalar, yumuşak buzlar, donmuş yoğurtlar; dondurma ve/veya sudan mamül buz ve/veya şerbetler ve/veya donmuş şekerlemeler ve/veya donmuş pastalar ve/veya yumuşak buzlar ve/veya donmuş yoğurt yapımında kullanılan bağlayıcı maddeler; kahvaltılık gevrekler, müsli, mısır gevreği, tahıl barları, tüketime hazır gevrekler; tahıl müstahzarları.” emtialarında, 32.sınıf: “Su, köpüklü veya gazlı su, işlenmiş su, doğal kaynak suyu, maden suyu, aromalı su; meyve aromalı ve meyve bazlı içecekler, meyve ve sebze suları, nektarlar, limonatalar, sodalar ve diğer alkolsüz içecekler; alkolsüz içecek yapımında kullanılan şuruplar, özler, esanslar ve diğer müstahzarlar (esans yağları hariç); soya bazlı içecekler; malt bazlı içecekler; izotonik içecekler.” emtialarında, … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
… tescil nolu, 22/10/2009 tescil tarihli, “…” ibareli markanın, 30.sınıf: “Kahve” emtiasında … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
… tescil nolu, 01/09/2015 tescil tarihli tasarımın Locarno 32-00 sınıfında … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi yönünden dosya bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 06/05/2019 tarihli heyet raporunda özetle, … şekil markasının ilk ve gerçek hak sahibinin davacı şirket olduğu, davacı … no ile tescilli “… şekil” markasının 29, 30 ve 32. Sınıfta tanınmış marka olduğu, davacı markası tanınmış marka olduğundan ve … görselinin ortalama tüketici nezdinde yüksek oranlarda davacı ürünlerine doğrudan çağrışım yaptığı, davalı adına … no ile tescilli olan 1 nolu tasarımın, davacıya ait fikri mülkiyet hakkını yetkisiz olarak kullandığı gerekçesiyle hükümsüz kılınması gerektiği, davalıya ait … nolu ambalaj tasarımının, davacının 1999 yılından beri ürünleri üzerinde kullandığı ambalajları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu ve yeni olmadığı, davacı markası ile davalının ambalaj üzerinde kullandığı işaretlerin benzer oldukları, aynı sınıfta kullanıldıkları ve ortalama tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek karaktere sahip oldukları, bunun neticesinde davalının kullanımlarının davacı markasına tecavüz teşkil edecek nitelikte olduğu, davacının sessiz kalması neticesinde davalı tasarımının hükümsüz kılınmasını isteme hakkını kaybettiğinden bahsedilemeyeceği, zira SMK’da markaların hükümsüzlüğü talepleri için getirilen açık düzenleme kıyasen uygulansa dahi 5 yıllık süre dolmadan bu davanın ikame edilmiş bulunduğu, davalının Türkiye’deki endüstriyel tasanm tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, davalının tacir olduğu, basiretli, bir tacirin iş yapacağı piyasayı tanıması gerektiği, davacının … no ile tescilli “… şekil” markasından haberdar olduğu, … şeklinin kahve ve ambalajlarında piyasada bilindik olduğu, kısa bir araştırma ile davalının bu bilgiye ulaşabileceği, davalının tasarım tescili için başvuru yaptığı tarihte davacının … şeklini piyasada tanıttığı davacının bu şekli seçip tasarım olarak tescil ettirmesinin bir tesadüf olmayacağı, dolayısıyla davalının tescil başvurusunda bulunurken, sözkonusu markanın davacı tarafından piyasada ilk olarak ihdas ve istismal edilen ve maruf hale getirildiğini bildiği, yani markanın gerçek hak sahibinden haberdar olduğu, dolayısıyla endüstriyel tasanm başvurusunu kötü niyetle yaptığı, görüşünü bildirdikleri anlaşılmıştır.
… için tasarlanmış … markasının davacı şirket çalışanı … tarafından davacı için 1978’de tasarlandığı, 1990’da tasarımın yenilendiği, telif haklarının davacıya devredildiği ve telif haklarının davacı … (…) olduğu 04/07/2003 tarihli beyannamenin, … şeklinin davacı … adına dünyanın çeşitli ülkelerinde 30.sınıfta 1979 yılından itibaren tescilli olduğuna dair listenin, Twitter’da … görseli “aklamdangeçen” hashtagi ile kahve adı vermeden yapılan araştırmada paylaşım ve yorumlarda davacıya ait … markasının ifade edildiği, bağdaştırıldığını gösterir araştırma ve sonuçlar ile 15/11/2001’den itibaren … ve … baskın unsurlu reklam ve promosyon çalışmaları ve ambalaj görsellerinin bilirkişilerce incelenerek tespit edildiği görülmüştür.
Yine bilirkişilerce yapılan incelemede; üzerinde … ibaresi yer almaksızın …’nın tüketici nezdinde … ile eşleştirilme düzeyini tespit etmek, bu anlamda tanınmışlığına ve markasal ayırt ediciliğine dair verileri elde etmek amacıyla yapılan 2015 … ürün Testi Araştırma Raporu sonucunda “… yapılan 2 temel sorgulamada da çok yüksek oranda … ile eşleştirilmiş olduğu, rakip bir markanın ürünle eşleştirilme düzeyi göz ardı edilecek düzeyde düşük olduğu, hedef kitle tarafından … markası ile birlikte düşünülmekte” olduğu tespit edilmiştir.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı ve 26/07/2005 tarihli ilamı ile, “Davacı …’nın … şeklini ilk olarak 1978 yılında ilk yaratıcısı olduğunu, fikri mülkiyet haklarını davacıya devrettiğini, davacı adına … no ile …+… şekil markasının 30. sınıfta tescil edilmiş olduğu, davalının kelime markasının … olduğu, kelime anlamı, işitsel ve görsel olarak benzedik bulunmadığı, ancak ambalajları açısından inceleme ve karşılaştırma yapıldğında, orta düzeydeki alelade tüketicinin ürünleri karıştırıp karıştırmayacağının incelenmesi gerektiği, davacının çok uzun süredir …’yı kullanmakta olduğu, …’nın davacının markası ile tüketici üzerinde en azından çağrışım yaptığının kabulünün gerektiği, renkler hiç kimsenin tekelinde bulunamaz ise de basiretli tacirin piyasaya ürün arz ederken kendisinden önceki tescil edilmiş markaları şekilleri bilmesi gerektiği ve iltibas yaratmayacak önlemleri almasının gerektiği, ambalaj kompozisyonu nedeni ile tüketici nezdinde iltibas yaratıldığının tespit edilerek, yetkisiz bir şekilde ambalaj üzerinde …’nın kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet” olarak tespit edilidği anlaşılmıştır.
… 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı ve 13/12/2012 tarihli ilamı ile, “Davanın kabulü ile “…” isimli … şeklini taşıyan ambalajlı ürünlerinin, davacının markadan kaynaklanan hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine ve menine, … şeklini taşıyan davalı ürünlerinin, ambalajının, ürün, reklam broşür ve afiş her türlü tanıtım materyallerinin toplatılarak imhasına” karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 11.HD’nin 2006/14063 esas, 2008/1636 karar sayılı ve 14/02/2018 tarihli kararı ile, İstanbul 2. FSHHM’nin 2005/176 esas, 2006/236 karar sayılı ve 21/09/2006 tarihli ilamı ile davacının …, …, … ve …+ŞEKİL markaları olduğu, davalının … markasını taşıyan ürünlerin ambalajında … ibareleri ile … şeklinin kullanılması nedeniyle, davalının eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine, eylemlerinin önlenmesine dair verilen kararın onandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. HD’nin 2014/17901 esas, 2015/5080 karar sayılı ve 13/04/2015 tarihli ilamıyla, davacı ile davalı … AŞ arasında daha önce yargılaması yapılmış olan ve … 4. FSHHM’nde… esas, … karar sayılı ve 23/09/2014 tarihli kararı ile, davacının kendisi ile özdeşleşmiş … markalı ürün ambalajı ile davalının … ürün ambalajında, davacının ambalajındaki tüm unsurların, sarı ambalaj rengi, ambalajda yer alan yazı ve tüm unsurlarının yapısının, konumlarının ayniyet derecesinde kompozisyonunun, tüketici üzerinde bıraktığı görsel algının davalı ambalajıyla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, ürünlerin daha çok çocuklara hitap etmesi nedeniyle bu kitlenin yetişkinlere nazaran daha kolay yanılabileceğinden ambalajlar arasında iltibasın mevcut olduğu, haksız rekabetin mevcudiyetinin tespitine yönelik verilen kararın onandığı anlaşılmıştır.
… 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … karar sayılı ve 25/01/2006 tarihli kesinleşmiş mahkeme kararında, davalı tarafın ürettiği “…” isimli hazır kahve karışımı için kullanılan ambalajın, davacının “…” ürününün pazarlanmasında kullandığı ambalaja şekil, boyut, renk kompozisyonu, ambalaj grafik dizaynı, … gibi unsurlar bakımından ayniyet derecesinde benzerlik arz ettiği, bir kısım unsurların aynen kopya edildiği bu durumun orta düzeydeki bir tüketiciyi yanıltabilecek ve iltibasa düşürecek nitelikte bulunduğu yolundaki bilirkişi kurulu kanaatine aynen iştirak edilerek haksız rekabetin unsurlarının mevcut bulunduğu tespiti ile önlenmesine ilişkin davacı talebinin yerinde bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Gerçek Hak Sahipliği İddiasının değerlendirilmesi:
6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerektiği belirtilmiştir.
Markayı tescil ettirmeden ilk defa kullanan ve maruf hale getiren kişinin “gerçek hak sahipliğine” dayalı olarak SMK’nın 6.maddesı hükmünden yararlanması ve aynı markanın aynı tür mal ve hizmet için bir başka kişi adına tesciline itiraz edebilmesi veya hükümsüzlük davası açabilmesi için;
1.Davacıya ait markanın ayırt edicilik kazanmış olması,
2.Markanın, itiraz eden veya dava açan tarafından diğer haksız başvuru/tescil yaptığı iddia edilen kişinin başvurusundan önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması,
3.İtiraz sahibinin veya hükümsüzlük davası açanın üzerinde önceden kullanmaya dayalı hak sahibi olduğunu iddia ettiği ibare ile tescil başvurusu yapılan veya hükümsüzlüğü talep edilen markanın aynı veya benzer olması gerekmektedir.
6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve … sayılı bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma dayanarak promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağma sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış olup olmadığının tespit edileceğini belirlemiştir.
Benzer şekilde Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararı “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir, buna “gerçek hak sahibi” denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir” şeklindedir.
Dosyada sunulan … için tasarlanmış … markasının davacı şirket çalışanı … tarafından davacı için 1978’de tasarlandığı, 1990’da tasarımın yenilendiği, telif haklarının davacıya devredildiği ve telif haklarının davacı …’ya (…) ait olduğuna ilişkin 04/07/2003 tarihli beyanname, … şeklinin davacı … adına dünyanın çeşitli ülkelerinde 30.sınıfta 1979 yılından itibaren tescilli olduğuna ilişkin marka tescil belgeleri göz önüne alındığında, davacı şirketin … markasını ilk olarak 1978’de tasarladığını ve 1979 yılında 30. sınıfta adına marka olarak tescil ettirdiğini, ardından coğrafi tescillerin yaygınlaştığı, sonuç olarak … şekil markasının ilk ve gerçek hak sahibinin davacı şirket olduğu tespit edilmiştir.
”…” Markasının “Tanınmış Marka” Olup Olmadığı
Davacının tanınmış marka iddiasının incelenmesi için öncelikle tanınmış marka kavramına kısaca yer verilmesi gerekmektedir. Tanınmış marka kavramına ilişkin mevzuatımızdaki düzenlemelerin temelini teşkil eden uluslararası antlaşmaların (Paris Konvansiyonu ve TRIPs), mülga MarkKHK’nın ve hâlihazırda yürürlükte bulunan SMK’nun hükümlerinde genel nitelikli bir tanım yapılmadığı, örnekler verilmediği ve kavramın ayırt edici unsurlarının da gösterilmediği görülmektedir. Bu bağlamda tanınmış marka hukukuna dair yargı makamları ve doktrin tarafından somut olay bazlı pek çok tanım yapılmaktadır. Ancak Yargıtay’ın konuya ilişkin müteaddit kararlarında şu şekilde bir tanıma yer verilmektedir: “Tanınmış marka; bir kişi ya da teşebbüse sıkı şekilde bağlı; garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren; müşteri ve diğer sübjektif ilgi ve ilişkiler ayrımı yapılmaksızın coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir yüksek çağrışımdır. Tanınmış markanın yöneldiği mal veya hizmet açısından arz ettiği kalite özelliği ve tüketiciler nezdindeki bilinirliğinin yaygınlığı, bu tür markaların bilinirliğini diğerlerinden ayırmaktadır.” (Bkz. Ali Paslı, Uluslararası Antlaşmaların Türk Marka Hukukuna Etkileri, 2014, s. 431.)
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunmuş markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesi’ne üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
Kavrama ilişkin tanımlar böyleyken, özellikle SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaşttğı tanınmışlık düzeyi” ibaresi kavramına açıklık getirebilmek adına, düzenlemeye temel teşkil eden uluslararası anlaşma hükümlerine de bakıldığında, netice itibariyle, Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış markanın tek olduğu görülmektedir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, sahaları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır (Bkz. Paslı, 433-440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir. Bu bağlamda, Paris/WIPO Tavsiye Kararı m.2/l-(b)’de altı bent şeklinde sıralanan ve sınırlı sayıda olmayan WIPO Kriterleri gerek yerli gerek yabana doktrinde ve Yargıtay’ın da yerleşik içtihatlarında tanınmışlık tespitinde başvurulan esaslı ölçütler olarak genel kabul görmüş durumdadır. Buna göre bir markanın tanınmışlığının tespitinde aşağıda belirtilen kriterler esas olarak dikkate alınacaktır:
a) Markanın toplumun ilgili sektöründeki bilinirlik veya tamnırlık derecesi,
b) Markanın kullanıldığı süre, kapsam ve coğrafi alan,
c) Marka promosyonlarının süresi, kapsamı ve coğrafi alanı,
d) Markanın tescillerinin ve/veya başvurularının süresi ve coğrafi alanı,
e) Markanın tanınmışbğına ilişkin yetkili makam kabulleri,
f) Markanın ekonomik değeri.
Bu kriterlerin dışında markanın lisans veya franchise sözleşmesi benzeri hukuki ilişkilere konu olma sıklığı, bu yolla üçüncü kişilerin marka sahibinin izni ile markayı kullanma sıklığı ve bunu takiben markalı malın/hizmetin satışının, sunumunun yapıldığı şube sayısı, markaya ilişkin internet sitesinin ortalama ziyaretçi sayısı, markanın “Google, yandex vb,” arama motorlarındaki aranma oranı, marka ile sunulan hizmetin kalitesi gibi kriterler de göz önüne alınabilmektedir (Bkz. Paslı, s.443 vd.).
Somut olayda tanınmış marka iddiasının değerlendirmesinde dikkate alınan olgular; davacının … şekli markasının ilk olarak davacı şirket çalışanı … tarafından davacı için 1978’de tasarlanmış, 1990’da tasarım yenilenmiş, telif hakları davacıya devredilmiştir. Davacı … şeklini ilk olarak 30. sınıfta yer alan emtialar için 1979 yılında adına tescil ettirmiş ve akabinde tescillerini yaygınlaştırmıştır. Yine, sunulmuş olan Yerel ve Yüksek Mahkeme kararlarında; “Davacı … (…)’nin, … şeklini ilk olarak 1978 yılında kullanılmaya başlandığı, değişik kıtalarda 48 ülkede pazarlanıp satışa sürüldüğü, reklamlarının yapıldığı, …’nın tanınmışlığına ilişkin yapılan araştırmalarda 16-64 yaş grubu arasında 1332 kişi ile yapılan araştırma neticesinde %63’ün …’yı bildikleri, Çek ve Solvak Cumhuriyeti’nde de …’nın tanınmışlık oranının daha yüksek tespit edildiği, pazarlama stratejisi açısından …’nın … markası ile birlikte kullanımına önem verildiği, davacı adına … no ile …+… şekil markasının 30. sınıfta tescil edilmiş olduğu, davacının çok uzun süredir …’yı kullanmakta olduğu, …’nın davacının markası ile tüketici üzerinde en azından çağrışım yaptığının kabulünün gerektiği, renkler hiç kimsenin tekelinde bulunamaz ise de basiretli tacirin piyasaya ürün arz ederken kendisinden önceki tescil edilmiş markaları şekilleri bilmesi gerektiği ve iltibas yaratmayacak önlemleri almasının gerektiği, ambalaj kompozisyonu nedeni ile tüketici nezdinde iltibas yaratıldığının tespit edilerek, yetkisiz bir şekilde ambalaj üzerinde …’nın kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğine dair” tespitleri yer almaktadır.
Davacının 15/11/2001’den itibaren kesintisiz olarak … ve … baskın unsurlu reklam ve promosyon çalışmaları yaptığı görülmektedir. Üzerinde … ibaresi yer almaksızın “…”nın tüketici nezdinde … ile eşleştirilme düzeyini tespit etmek, bu anlamda tanınmışlığına ve markasal ayırt ediciliğine dair veriler elde etmek amacıyla yapılan 2015 … Ürün Testi Araştırma Raporu sonucunda işaretin 2 temel sorgulamada da çok yüksek oranda … ile eşleştirilmiş olduğu, rakip bir markanın ürünle eşleştirilme düzeyi göz ardı edilecek düzeyde düşük olduğu, hedef kitle tarafından … markası ile birlikte düşünülmekte” olduğu sonucuna varıldığı tespit edilmiştir. 28/07/2003 … … Bilinci başlıklı araştırma raporunda “…”nın gösterildiği kişilerden %37’si hiç görmediğini ifade etmiş, %63’ün %80,1’i … cevabını vermiştir. 11 Aralık 2002’de yapılan … için ÇEK ve Slovak Cumhuriyetinde 15 ve üstü yaştan temsili örnek kesimle yüz yüze, röportaj yoluyla (kotalı örnekleme yöntemiyle) yapılan araştırmada aşağıdaki sorular sorulmuştur; -… gördüğünüzde aklınıza ne geliyor?/Şu markalardan hangisinin bu … bağlantısı olduğunu düşünüyorsunuz? -… dediğinizde aklınıza reklam malzemesi geliyor?/Şu reklam malzemelerinden hangisinin … markasıyla bağlantısı biliyor musunuz? …, …, …, …, …, …, … markalan seçenek olarak verildiğinde sorulara %83 -%92 oranında …/… cevaplarının verildiği ifade edilmiştir. Mayıs 2003’te “… sorusuna cevap için Çek ve Slovak Cumhuriyetinde yapılan araştırma sonuçlarına göre yaklaşık %80 “…” cevaplarının verildiği görülmüştür. Üzerinde marka yazmadan sadece “…” görseliyle Türkiye’de “#…” başlıklı araştırma, reklam ve promosyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Tüm hususlar gözetildiğinde, davacı adına … no ile tescilli “… şekil” markasının 29, 30 ve 32. sınıftaki tanınmış marka olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davalının Tescilli Tasarımının Hükümsüzlük İddiası Bakımından İncelenmesi
Somut olayda davalıya ait tasarımın hükümsüzlüğü talep edilmektedir.
6769 sayılı SMK’da tescilli tasarımların korunma şartları belirlenmiştir. Tasarım ve ürün; Madde 55- (1)Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. Yenilik ve ayırt edicilik; Madde 56- (1)Tasarım yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla bu Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunur. (4)Bir tasarımın aynısı; a)Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir. Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa aynı kabul edilir. (5)Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; a)Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir. (6)Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır. Madde 57- (1)Kamuya sunma; sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar. Tasarımın gizlilik şartıyla üçüncü bir kişiye açıklanması kamuya sunma sayılmaz. (2)Koruma talep edilen bir tasarım, başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki on iki ay içinde tasarımcı veya halefi ya da bu kişilerin izni ile üçüncü bir kişi tarafından veya tasarımcı ya da halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucu kamuya sunulması hâlinde bu açıklama tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemez. Madde 58- (1)Tasarım sahibi, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu Kanundan doğan haklarını kullanabilir. (2)Koruma kapsamının değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır… Madde 59- (1)Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz. (2)Tescilsiz tasarım, sahibine birinci fıkrada belirtilen fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez. MADDE 77- (1)Aşağıdaki hâllerde tasarımın hükümsüz sayılmasına mahkeme tarafından karar verilir: a)55 inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan tanımlara uygun olmadığı, 56 ncı ve 57 nci maddelerde belirtilen şartları taşımadığı, … başvurunun kötüniyetle yapıldığı ve bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımını içerdiği ispat edilmişse. b)Hak sahipliğinin başka kişiye veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse. c)Sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki bir tasarımın başvuru tarihi, tescilli bir tasarımın başvuru tarihinden önce ise…. Madde 79- (1)Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin karar geçmişe etkili olup, tasarıma bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır. 2)Tasarım sahibinin ağır ihmali veya kötüniyetli hareket etmesinden zarar görenlerin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisi aşağıdaki durumları etkilemez: a)Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce tasarımın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar. b)Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler. (3)İkinci fıkranın (b) bendinde belirtilen sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin hakkaniyet gereğince kısmen veya tamamen iadesi talep edilebilir. (4)Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar herkese karşı hüküm doğurur.
Davacının markası … şeklinden ibaret olup tespit edildiği üzere tanınmış markadır. Davalıya ait … nolu endüstriyel tasanın incelendiğinde, davacının markası ile benzerlik gösterdiği ve bu benzerliğin halk nezdinde karıştırma ihtimali yaratmaya da müsait olduğu görülecektir. Görüleceği üzere davacı markası … ibarettir. Kahve emtiası için … markası veya tasarımının kullanılması yönünde hiçbir zorunluluk bulunmamaktadır. Benzer şekilde … emtiasının bir özelliğinden kaynaklanan, kullanılması zorunlu olan bir işaret de değildir. Bu bakımdan davacı markasının davalı tarafından marka olarak veya tasarım üzerinde kullanılması, davacının haklarını ihlal edecek nitelikte bir kullanım teşkil etmektedir. SMK 77. hükmüne göre bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanılması tasarımın hükümsüzlük sebepleri arasında sayılmıştır. Davalı tarafın tasarımında yer alan … şeklinin, kahve emtiasında ve hatta hemen hemen davacının kendisine ait markasını kullanım usulüne çok benzer bir şekilde kullanılmış olması, davalmın davacıya ait marka hakkını yetkisiz olarak kullandığı sonucunu doğuracak niteliktedir. Bu nedenle davacının hükümsüzlük taleplerinin yerinde olduğu, davalı tasarımının hükümsüz kılınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bunun yanında bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere davalı tasarımında, korunmanın şartlarından biri olan yenilik unsuru da mevcut değildir. Şöyle ki; Dava konusu, benzerlik ve ayırt edici nitelik ile yenilik yönünden değerlendirilen tasarımlar “Ambalaj” tasarımıdır. Ambalaj tasarımlan, renk, kompozisyon, görsellerin yerleştiriliş biçimi, görsellerin ambalaj üzerine konumlandırılışı, oranları ile farklılaşmakta ve ayırt edici nitelik kazanmaktadır.
Davacının uzun süredir kullandığı kahve çeşitleri, krema vb. ambalajları incelendiğinde; … gittikçe siyaha doğru koyulaşan renk zemin üstünde, dik veya yatık, içinde (kahverengi) kahve olan, … kahve kupasının kullanıldığı, kupanın kenarına doğru köpüklerin bulunduğu, sıcak kahveden tüten dumanın “…” yazısına doğru yükseldiği, kupanın kenarlarında kahve rengi kahve tanelerinin olduğu, “…” yazısının ambalajın üst kısmında beyaz renkte yazılı olduğu, bu yazının altında düz veya elyazısı italik olarak “…” ibaresinin bulunduğu, davalı ambalajı incelendiğinde ise; … gittikçe siyaha doğru koyulaşan renk zemin üstünde, yatık, içinde (kahverengi) kahve olan, … kupasının kullanıldığı, kupanın kenarına doğru köpüklerin bulunduğu, sıcak kahveden tüten dumanın “…” yazısına doğru yükseldiği, kupanın ön kısmında kahve rengi kahve tanelerinin olduğu, … yazısının … yazısına göre daha az dikkat çeken, daha küçük olarak ambalaj üzerinde yer aldığı, “…” ibaresinin ilk bakışta daha dikkat çektiği davalının hükümsüzlük davasına konu olan 01/09/2015 tarihinden itibaren tescil edilmiş olan ve koruma altında bulunan … nolu ambalaj tasarımının, davacının 1999 yılından beri ürünleri üzerinde kullandığı ambalajlan ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu yeni ve ayırt edici olmadığı bu yönden de hükümsüz kılınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz İddiasının İncelenmesi
SMK m.7/II’ye göre; Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahihine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması halinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
SMK m.29/I-c uyarınca markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka hakkına tecavüz sayılır.
6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili maıkanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır. Yine SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
Somut olay bakımından davalının kullanımları davacının tescil edilmiş olan markası ile aynı sınıfta gerçekleşmektedir. Bu bakımdan davacı markası ile davalı kullanımı arasında benzerlik bulunup bulunmadığı ve bunun iltibasa yol açıp açmayacağı, ayrıca tanınmış markanın karakterine zarar verecek bir kullanımın mevcut olup olmadığı hususları ayrı ayrı incelenmelidir.
Tasarımın hükümsüzlüğü, yönünden yapılan açıklamalarda yer verildiği üzere, davacı markası ile davalının tasarımında gerçekleştirdiği kullanım arasında benzerlik bulunduğu görülmektedir. Zira davacının markası kırmızı kupadan ibarettir. Davalının sunduğu ürünlerin ambalajlarında da … şeklinin yer aldığı görülmektedir. Kahve emtiası bakımından kırmızı kupanın kullanımının teknik bir zorunluluktan veya ürünün özelliğinden kaynaklandığının söylenmesi mümkün değildir. Bu bakımdan davacının … markası ayırt ediciliği yüksek bir markadır. Davalının … bir kupayı farklı açıdan kullanmış olması, tek başına davacı markası ile benzerlik taşımayan bir markasal kullanım oluşturmaya yeterli değildir. Kaldı ki davalının … kupayı kullanım şekli de, yine davacının kullanımı ile son derece benzerlik taşımaktadır. Bu bakımdan davacı markası ile davalının kullanımı arasında benzerlik bulunduğu kanaati hasıl olmaktadır.
Markalar arasında benzerlik tespitinin ardından, ortalama tüketici nezdinde bu benzerliğin ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırma ihtimaline yol açıp açmayacağının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Markalar arasında karıştırma ihtimali iki markanın bıraktığı izlenime göre, markaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi esas alınarak tespit edilir. İnceleme yapılırken işin uzmanları, deneyimli ve dikkatli kişilerin değil ortalama tüketiciler esas alınacaktır. Karıştırma ihtimali, tüketicilerin her iki mal veya hizmetin aynı kökenden geldiğini varsaymalarının yanında, her iki işletmenin farklı olduğunun bilincinde olmaları ancak iki işletmeyi idari/ekonomik açıdan bağlantılı görmeleri ihtimalini de kapsamaktadır. Bu açıdan tecavüzün gerçekleşmesi için ilişkilendirme ihtimali, yani markaların kökeni arasında herhangi bir nedenle bağlantı kurulması da yeterli kabul edilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta davalının kullanımının karıştırma ihtimali yaratacağı kanaati oluşmaktadır. Zira davalının ambalajlarında … görseline yer vermesi bakımından herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ayrıca yine daha önce arz edildiği üzere, davacı markası tanınmış marka olduğundan ve … görseli ortalama tüketici nezdinde yüksek oranlarda davacı ürünlerine çağrışım yaptığından, davalının … aynı ürün çeşidinde kullanması neticesinde ortalama tüketicilerin en azından davalı ile davacı arasında bir ilişki bulunduğunu düşünmesi mümkün görünmektedir. Kaldı ki davalı tarafın … ürünlerine yerleştirme biçimi ve kullanım şekli de ortalama tüketici nezdinde oluşan ilişkilendirme ihtimalini gittikçe kuvvetlendirmektedir. Zira … davalı tarafından, davacının kullanımına pek benzer şekilde, kahve çekirdeklerinin üzerinde, “…” ibaresinin hemen altında, … ve … zemin üzerinde, içindeki kahvenin dumanı yükselir şekilde kullanılmakta, bu bakımdan da davacının markasını kullanımına önemli ölçüde benzemektedir. Ayrıca belirtmek gereker ki, davalının tasarımının tescilli olması da tecavüz davasında bir savunma olarak ileri sürülemeyecektir. Zira SMK m. 155; “marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükmüne amirdir. Dolayısıyla davacı markası ile davalının kullanımı arasında karıştırma ihtimali de oluşacağından, somut olayda davacı markasına tecavüzün de gerçekleştiği sonucuna ulaşılmış ve bu yöndeki taleplerin de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı İddiasının İncelenmesi
Sessiz kalma suretiyle hak kaybı SMK m. 25/6 hükmünde, marka sahibinin sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalması halinde markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri sürememesi şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. Esasında sessiz kalma yoluyla hak kaybı, SMK öncesinde uygulanan KHK’Iar döneminde de dürüstlük kuralından hareketle uygulanagelen bir müessesedir. Ancak SMK bu konuda açık bir düzenleme yapmak suretiyle, marka sahibinin 5 yıl boyunca bilgisi dahilinde olan veya olması gereken bir kullanıma sessiz kalması neticesinde, artık bu kullanılan markanın hükümsüzlüğünü isteyemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Somut olaya dönüldüğünde bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere hükümsüzlüğü istenen tescilli hak bir tasarım hakkı olduğu tasarım hakkının hükümsüzlüğünün istenmesi durumunda, davacı kendi marka hakkına dayanmakta ise sessiz kalma yoluyla hak kaybının mevcut olup olmayacağı hususunda açık bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır Ancak yine dürüsttük kuralı çerçevesinde ve SMK m. 25/6 hükmünden kıyas yapılması suretiyle, böyle durumlarda da sessiz kalma yoluyla hak kaybının gündeme geleceği düşünülebilir. Olayda davalıya ait tescil edilmiş bulunan tasarımın tescil tarihi 01/09/2015’tir. Davacı ise işbu davayı 13/04/2018 tarihinde ikame etmiştir. Şu halde, SMK’daki sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin açık düzenleme esas alınsa dahi, aradan 5 yıl geçmediği için davacının sessiz kalması nedeniyle hak kaybına uğradığından bahsedilmesi mümkün görünmemektedir. Sonuç olarak, davacının davalıya ait tasarıma karşı sessiz kalmak suretiyle hükümsüzlüğü isteme hakkından yoksun kaldığı iddiasının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kötü Niyetli Tescil İddiasının İncelenmesi
… şeklinin davacı … adına dünyanın çeşitli ülkelerinde 30.sınıfta 1979 yılından itibaren tescilli olduğuna ilişkin marka tescil belgeleri göz önüne alındığında, davacı şirketin … markasını ilk olarak 1978’de tasarladığını ve 1979 yılında 30.sınıfta adına marka olarak tescil ettirdiğini, ardından coğrafi tescillerin yaygınlaştığı, sonuç olarak … şekil markasının ilk ve gerçek hak sahibinin davacı şirket olduğu, yine davacı adına … no ile tescilli “… şekil” markasının 29, 30 ve 32. sınıftaki tanınmış marka olduğu, davalıya ait tescil edilmiş bulunan tasarımın tescil tarihi 01/09/2015 olduğu, davalının basiretli bir tacir olmasının beklenmesi nedeniyle de (TTK m. 18/2), kendisinin de içinde bulunduğu ilgili piyasada daha önce kamuya sunulmuş olan ürünler hakkında yeterli derecede bilgiye sahip olduğunun kabulü gerektiği buna rağmen davalının, piyasada yaygın olarak 1979 yılından beri var olan bir ürünü kendi tasarımıymış gibi 2014 yılında tescil ettirdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne almarak belirlenmelidir. Bu ihbarla, davalının Türkiye’deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, davalının tacir olduğu, basiretli, bir tacirin iş yapacağı piyasayı tanıması gerektiği, davacının … no ile tescilli “… şekil” markasından, haberdar olduğu, … şeklinin kahve ve ambalajlarında piyasada bilindik olduğu, kısa bir araştırma ile davalının bu bilgiye ulaşabileceği, davalının tasarım tescili için başvuru yaptığı tarihte davacının … şeklini piyasada tanıttığı davacının bu şekli seçip tasarım olarak tescil ettirmesinin bir tesadüf olmayacağı, dolayısıyla davalının tescil başvurusunda bulunurken, sözkonusu markanın davacı tarafından piyasada ilk olarak ihdas ve istismal edilen ve maruf hale getirildiğini bildiği, yani markanın gerçek hak sahibinden haberdar olduğu, dolayısıyla endüstriyel tasarım başvurusunu kötü niyetle yaptığı, “…” ürün ambalaj tasarımının (…) davacıya ait tescilli (… nolu … şekil markası ile bu markayı içerir -… …- ürün ambalajları yönünden) kötü niyetle davacıya ait tanınmış markaya benzer biçimde ve markayı sulandırır biçimde, tanınmışlıktan faydalanma amacıyla kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Olayın Haksız Rekabet İddiası Bakımından İncelenmesi:
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. M.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri ise Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
TTK hükümlerinden de anlaşılacağı üzere başklasının haklı olarak kullandığı tanıtıcı işaretlerle kullanmak veyahut iltibasa meydan verecek eylemlerde kullanmak haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Somut olayda davacı iddialarında hem marka hakkına hem de haksız rekabet iddialarına dayanmaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporunda davacının kendi iddialarına esas teşkil eden hakkının marka hakkına dayandığı davalının tecavüz ettiği iddia olunan ve hükümsüzlüğü talep edilen işareti ise davalı adına kayıtlı olan tasarımdan ibaret olduğu, eğer bir işaret marka, tasarım vb. şekillerde tescil edilmiş ise artık kendi özel mevzuatına göre, yani somut olayda SMK hükümlerine göre, korunacak ve bu bakımdan bir hak ihlalinin bulunup bulunmadığı değerlendirileceği, eğer söz konusu işaret tescil edilmemiş ise, bu sefer haksız rekabet ile bir koruma sağlanması gündeme gelebileceği ayrıca haksız rekabete ilişkin inceleme ve değerlendirmelere gerek olmadığı belirtilmiş ise de davalının davacının tanınmış markasına yönelik (markayı sulandırma ve tanınmışlığından faydalanmaya yönelik) eylemlerinin, SMK hükümleri dışında ayrıca haksız rekabet teşkil edeceği, TTK 18/2 ve 54 , 55/1-a/4 vd maddeleri göz önünde bulundurulduğunda haksız rekabet olarak değerlendirilmesi gerektiği bu noktada bilirkişi raporundaki tespitlerin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmış, davacının haksız rekabete yönelik taleplerinin de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde davacının tasarım hükümsüzlüğü, markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı açmış olduğu davaların kabulüne ve hüküm özetinin ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile;
a)Davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … no ile tescilli çoklu tasarımlardan 1 nolu tasarımın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, SİCİLDEN TERKİNİNE,
b)Davalı tarafından piyasaya sunulan “…” ürün ambalaj tasarımının (…) davacıya ait tescilli (… nolu … şekil markası ile bu markayı içerir -… …- ürün ambalajları yönünden) markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, bu kapsamda dava konusu “…” ambalajına havi tüm ürünlerin, tanıtım materyallerinin, basılı malzemelerinin kullanımlarının, satışının, ithalinin, ihracının, tanıtımının, dağıtımının ÖNLENMESİNE, davalı uhdesinde olmak kaydıyla, gösterilecek adreslerde gümrüklerde antrepolarda yükleme mahallerinde, her çeşit nakli araçlarında ve görüldükleri her yerde EL KONULMASINA, TOPLANMASINA, karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere İMHASINA, infazda 06/05/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunun dikkate alınmasına, bilirkişi heyet raporunun hüküm eki sayılmasına,
c)Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafları davalıya ait olmak üzere tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 8,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan hükümsüzlük talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan markaya tecavüz tecavüz ve haksız rekabet talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.800,00 TL bilirkişi ücreti, 179,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.979,00 TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 3.050,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2019

Katip
¸

Hakim
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır