Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/206 E. 2019/231 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/206
KARAR NO : 2019/231

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 11/04/2018
KARAR TARİHİ : 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; editörlüğü müvekkili … ve … tarafından “…” isimli kitabın yayın hakları için davalı Yayınevi ile 01.10.2016 tarihinde “Telif Eserler İçin Yayın Hakkı Sözleşmesi” imzalandığını, sözleş imzalandıktan sonra davalı ile irtibata geçilemediğini, kapak ve kitap tasarımlarının müvekkili ile paylaşılmamdığını, kitabın iki editörü olduğu bilindiği halde müvekkiline haber verilmeden kitap kapağına diğer edötür …’ün ismine yer verilirken müvekkilinin ismine yer verilmediğini, müvekkilinin kitabın yaratılış sürecinde davacının emeğinin ve katkısının bulunduğunu, müvekkili tarafından … 23.Noterliği’nden gönderilen … tarihli ihtarname ile davalıya bu hususun iletildiğini, davalının ihtarnameye cevap vermediğini mail yolu ile yapılan iletişimde editör olarak sadece …’ü bildiklerini ve kitap kapağına da …’ün karar verdiğini bildirdiklerini, kitapların toplatılarak yeni kapak tasarımıyla yeniden basılacağı ve söz konusu tecavüzün bu yolla giderileceğinin bildirilmiş olmasına rağmen gerekli düzeltmenin yapılmayarak müvekkilinin manevi haklarına tecavüzün devam ettirildiğini, kitabın toplatılıp toplatılmadığını bilmediklerini, toplatılmış ise bu kere de müvekkili açısından maddi kaybında meydana geleceğinden bahisle, müvekkiklinin manevi haklarını zarara uğratan tecavüzün ref’ine, müvekkilinin isminin yazılmadığı kapak tasarımları ile piyasaya sürülen kitapların tamamının toplatılmasına, yeni kapak tasarımıyla söz konusu kitabın basılarak yayınlanmasına, aksi halde davalının haksız eylemi ile manevi hakları zarara uğrayan müvekkili lehine 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalının cevap dilekçesinde özetle; davacı ve dava dışı … ile müvekili arasında 01.10.2016 tarihinde “…” isimli eserin yayınlanması için 1 yıl geçerli olan sözleşme imzalandığını, bu sözleşmede iletişim bilgileri belirtilen … ile eserin editörlerinin koordinasyonuyla kitabın yayına hazırlandığını ve 01.11.2016 tairhinde de 1000 adet baskısının gerçekleştirildiğini, eserin yayına hazırlanması aşamasında ön kapak ve arka kapak onaylarının iletişim halinde oldukları …’ten alındığını, eserin jenerik sayfası ve ön giriş sayfasında davacı ile … isminin birlikte yazıldığını, eserin giriş kısmında eserin editörlerinin biyografilerinin bulunduğunu, davacı tarafından gönderilen ihtarnameden sonra eserin dağıtımının yapıldığı yerlerden iadesinin istenildiğini, kitap kapağının yeni tasarımının yapılarak davacıya mail yolu ile gönderildiğini ancak basım aşamasına gelindiğinde yapılan sözleşmenin süresinin sona erdiğini ve eseri tekrardan basma hakları olmadığı için yeni kapakla baskısının yapılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İş bu dava FSEK kapsamında eser sahipliğine dayalı tecavüzün tespiti, ref’i ve manevi hak ihlali iddiasına ilişkin tazminat talepli davadır.
Uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden davacının FSEK kapsamında hangi haklarının ihlal edildiği, davalı cevapları ve sözleşme hükümleri dikkate alındığında, davalının hak ihlali var ise sorumluluk durumunun tespiti yönünden alınan 20.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda;”…Davaya konu …” isimli kitabın sinema üzerine yazılmış makaleleri bir araya getiren derleme mahiyetinde olduğu ve FSEK m.6/f.2/b.7 gereğince derleme eser olduğu, davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde … isimli kitabın derleme eser sahiplerinden olduğu, davaya konu kitabın kapağı üzerinde davacının ismine yer verilmemesinin FSEK 15 kapsamında davacının manevi hakkının ihlali sayılabileceği, davalının dosyaya ibraz ettiği çıktılardan davaya konu kitabın baskısının tükendiği anlaşılmakla davacının kitabın kapağına kendi isminin derci talebinin yerine getirilemeyeceği, bu talep yerine getirilemediğinden, davacının ismine davaya konu kitabın kapağında yer verilmemesi FSEK 15 hükmünün ihlali olmakla davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu…” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir.
Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Fikir ve ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için, eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olması, yaratıcı, orijinal ve üslupsal farklılıklar göstermesi gerekir.
Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Tüm bu açıklamalar çerçevesinden de görüleceği üzere, fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Fikri çalışmanın eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşmaları gerekir. Herkes tarafından ileri sürülebilecek, yeterince detaylandırılmamış, insanlığın ortak malı niteliğinde kalmış ve özgünleşmemiş fikirler eser olarak korunmazlar.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Bilindiği üzere işlenme eserler işlenme eserler, mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır. İşlenme eser türleri FSEK m.6’da sayma yöntemi ile düzenlenmiş olup, kanundaki bu sayım tahdidi olmayıp örnek kabilindendir. FSEK m.6/f.1/b.7’ye göre; “belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi” işlenme eser sayılır. 4630 sayılı Kanunun ile FSEK’e eklenen FSEK m.1/B hükmünün d bendine göre ise; “derleme eser, özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eser olarak tanımlanmıştır. Ancak her derlemede özgün esere bağlı bulunması şart değildir, özgün esere bağlılık antolojilerde, fotoğraf albümlerinde, çeşitli bestecilerden seçmelerle oluşan uzun çalarlarda güçlü, ansiklopedilerde zayıf, veri tabanlarında ise hiç yoktur. Seçme ve toplama(derleme) eserler, değişik yaratıcıların seçilmiş eserlerini belirli bir amaç için ya da belirli bir plana göre tek bir yapıt içinde bir araya getirir ve böylece yeni bir eser yaratmış olur. Bu tür işlenme eserlerde, hususiyet taşıyan yaratma, eserin dış şeklinde bir değişme değil, fikir ürünlerinin belli bir açıdan, belli bir düzen altında birbirlerine bağlanmasıdır. Bir başka deyişle eserlerin seçilmesindeki kişisel zevk ve tercihleridir. Kanun koyucu, bu hükümle, münferit çalışmaların bir araya getirilmesindeki seçme ve tertibe esas teşkil eden yaratıcı faaliyete “işlenmelere” tanıdığı himayeyi bahşetmiştir. Bu nedenle seçme ve toplama(derleme) eser, bu eseri teşkil eden tek tek eserden bağımsız ve yeni bir eser olarak kabul edilir. Seçme ve toplama (derleme) eserler, bilimsel armağanlar, bilimsel dergiler, ansiklopediler, ilaç rehberleri, antolojiler, seçme fotoğraf ve tablo reprodüksiyonlarının toplandığı albümler, farklı bestecilere ait müziklerin toplandığı müzik albümleri, takvimler,musiki eseri seçme derlemeleri, yargı karalarının özetlenmesi ile yapılan içtihatlı, notlu yasa metinleri, mevzuat programlan, belirli konulardaki tarifeleri bünyesinde toplayan kitaplar vs.dir. Ancak gelişigüzel, sadece şematik bağlar ve rutin bir faaliyet dahilinde bir araya getirilen eserler işlenme eser sayılmazlar. Bu nedenle FSEK m.6/f.2/b.7’de belirtilen bir işlenme eserin varlığı için gerekli olan hususiyetin ölçüsünü geniş tutmamak gerekir.
Seçme ve toplama(derleme) eserlerde eser sahibi, seçme ve tertibi yapan şahıstır. Seçme ve toplama (derleme) eser sahibinin hakkı .seçilen ve toplanan münferit çalışmalar üzerinde değil, sadece “seçme ve toplama(derleme) eser” üzerindedir. Başka bir deyişle seçme ve tertibe ilişkin himaye, seçilen ve tertiplenen münferit eserleri kapsamaz. Bu nedenle seçme ve toplama(derleme) eserlerde iştirak halinde eser sahipliği yoktur. Zira, seçme ve toplama (derleme) eser tüm eseri teşkil eden tek tek eserlerden bağımsız bir eserdir. Seçme ve toplama(derleme) eser içinde yer alan çalışmaların sahipleri, ne kendi aralarında iştirak halinde eser sahibi durumundadırlar, ne de bunlarla seçme ve toplama eseri yaratan arasında böyle bir hukuki ilişki vardır.
Bu bilgiler çerçevesinde dosyada mübrez “… isimli eser incelendiğinde eserin sinema üzerine yazılmış makaleleri bir araya getiren derleme mahiyetinde olduğu ve FSEK m.6/f.2/b.7 gereğince derleme eser olduğu kanaatine varılmıştır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
Dosyada mübrez, davacı ve dava dışı … ile davalı arasında imzalanan 01.11.2016 tarihli sözleşmeye göre davacı ile dava dışı … isimli derlemenin editörleri olarak yayın haklarını davalıya devretmişlerdir. Yine davaya konu kitapta davacının ismine kapakta yer verilmemiş ancak kitabın ilk sayfalarında yer verilmiştir. Her ne kadar dosyada Rıdan Şentürk tarafından davacıya gönderilen ihtarda davacının kitaptaki katkısının sadece teknik teferruata dahil olduğu hiçbir şekilde editoryal fâaliyetinin derleme fâaliyetinin olmadığı belirtilmiş ise de, gerek sözleşmede davacının editörlerden biri olarak belirtilmesi gerekse kitabın iç kısmında davacının ismine yer verilmesi dikkate alındığında aksine bir delil de olmadığı dikkate alındığında davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde dava dışı … ile birlikte davaya konu kitabın derleme eser sahiplerinden biri olabileceği kanaatine varılmıştır.
FSEK 6 son hükmü gereğince işleme ve derlemeler de “eser” gibi FSEK korumasına mazhar olduklarında derleme eser sahiplerinin de tıpkı eser sahipleri gibi mali ve manevi hakları söz konusudur. Bu haklardan FSEK 15’te yer alan manevi hak türü olan “eser sahibi olarak tanıtılma hakkı” kapsamında derleme eser sahiplerinden birisi olan davacının derleme eser kapağında editörlerden birisi olarak adının yazılması şarttır. Zira FSEK 15 hükmüne göre; Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti münhasıran eser sahibine aittir.
Davaya konu kitap incelendiğinde davacının ismine kitabın kapak kısmında değil iç kısmında yer verilmiştir. Ancak eser sahibi olarak tanıtılma hakkının usulüne uygun kullanımın şekli kitap kapağında yer verilmesi olmakla, davaya konu kitabın kapağı üzerinde davacının ismine yer verilmemesinin FSEK 15 kapsamında davacının manevi hakkının ihlali sayılabileceği kanaatine varılmıştır.
FSEK 67’ hükmüne göre, “Eser üzerinde sahibinin adı hiç konulmamış veya yanlış konulmuş yahut konulan ad iltibasa meydan verecek mahiyette olup da eser sahibi 15 inci maddede zikredilen tespit davasından başka tecavüzün refini talep etmişse, tecavüz eden gerek aslına, gerek tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalar üzerine eser sahibinin adını derç etmeye mecburdur. Masrafı tecavüz edene ait olmak üzere, hükmen en fazla 3 gazetede ilan talep edilebilir”. Ancak davalının dosyaya ibraz ettiği çıktılardan davaya konu kitabın baskısının tükendiği anlaşılmakla davacının kitabın kapağına kendi isminin derci talebi yerine getirmeyecektir.
Davacı da bu talebi yerine getirilmediği takdirde manevi tazminata hükmedilmesin talep etmiştir. FSEK 70’e göre, Manevi haklan haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Yukarıda da belirtildiği üzere davacının ismine davaya konu kitabın kapağında yer verilmemesi FSEK 15 hükmünün ihlali olmakla davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı değerlendirilerek, terditli açılan davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile (davacının davaya konu “…” isimli eserin, “…” ile birlikte editörü olduğu ve eser üzerinde hak sahibi olduğunun tespiti ile) 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Terditli açılan davanın manevi tazminat yönünden kısmen KABULÜ ile (davacının davaya konu “…” isimli eserin, “…” ile birlikte editörü olduğu ve eser üzerinde hak sahibi olduğunun tespiti ile) 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 341,55 TL harçtan peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 170,77 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 750,00 TL bilirkişi ücreti,167,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 917,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 458,50 TL ile 206,68 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 665,18 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat miktarı üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/05/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır