Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/175 E. 2019/449 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/175
KARAR NO : 2019/449

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/03/2018
KARAR TARİHİ : 05/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 11.02.1993 tarihinde kurulduğunu; “her türlü kıymetli madenler ile kıymetli taşların imali, alım satımı, ithali ve ihracı ile toptan ve perakende pazarlaması ve ticareti” ile iştigal ettiğini, kuyumculuk sektöründeki faaliyetini “altından mamul yüzük, küpe, bileklik, gerdanlık,kolye, bilezik, broş, brolog, mücevherler ve değerli taşlar” sınıfında … nodu “…” markası ile tescil ettirdiğini; ayrıca 9, 14, 21, 34. sınıflarda … no.lu “…” markasının sahibi olduğunu, “…” ve “…” isimli internet sitelerini de faaliyete geçirdiğini; işbu davalar öncesinde müvekkili şirketin … 2. FSHHM’nde … Ltd. Şti. aleyhine çeşitli davalar açtığını ve bu davaların Mahkeme’nin … E. sayılı dosyasında birleştirildiğini, yapılan yargılama sonucunda davalı şirketin internet sitelerinde davacının tescilli … markası ite iltibas yaratacak şekilde “…” ibaresinin marka hakkına tecavüz oluşturduğuna, tecavüzün durdurulmasına, davalının “…,…” isimli internet sitelerine erişimin engellenmesine,… Tic. Ltd. Şti. tarafından müvekkiline ait … tescil no.lu markanın hükümsüzlüğü için açılan davanın reddine, davalı ticaret unvanından “…” markasının çıkartılarak sicilden terkinine, davalının “…” ibaresi bulunan herhangi bir ticaret unvanı tescil ettirmesinin önlenmesine karar verildiğini; kararın Yargıtay 11. HD’nin 2016/412 E. sayılı kararı ite 19.06.2017 tarihinde onandığını ve kesinleştiğini, karar uyarınca … 29. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamlı takip yapıldığını; söz konusu şirketin vekilinin icra dosyasına sunduğu beyan İte şirketin 16.12.2016 tarihinde tasfiye ve ticaret sicilinden terkin edildiğini beyan ettiğini; şirketin tasfiye sürecine mahkeme kararına istinaden değil kendi insiyatifi ile girdiğini; tasfiye edilen … şirketinin müdürü ve ortağı ile davalı şirketin müdürü ve ortağının … olduğunu, aralarında organik bağ bulunan ve aynı kişi tarafından yönetilen bu iki şirketin aynı paralelde hareket ettiğini; …E. sayılı dava devam ederken … şirketinin “… + şekil” markasını tescil ettirmeye çalıştığını; …’nın “…” markası nedeni ile marka tescil talebini reddetmesi üzerine … şirketinin … 2. FSHHM’nln … E. sayılı dosyasında YİDK kararının iptalini talep ettiğini, söz konusu talebin … K. sayılı kararı ite reddedildiğini ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onandığını, ardından … şirketinin “… + şekil” markasını tescili için başvurduğunu yine TPE’nin “…” markası nedeni ile marka tescil talebini reddetmesi üzerine … 4. FSHH Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında YİDK kararının iptalini talep ettiğini, davanın reddedildiğini ve bu karar süresinden sonra temyiz edildiğinden, temyiz talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından geri çevrildiğini; davalı … firmasının kesinleşen yargı kararları ile müvekkili şerkete ait … markasının koruma altına alınması üzerine, bu kez yoğun bir şekilde … referanslı marka tescil başvurularında bulunmaya başladığını; 18.02.2016 tarihinde … kayıtları incelendiğinde, …, …, …, …, …, …, … markaları için topluca tescil başvurusunda bulunduğunu; davalının kötü niyetinin açık olduğunu; davalı şirketin … ibaresinin müvekkili adına tescilli olduğunu bildiğini; ancak davalı şirketin hükümsüzlüğünü talep ettikleri “…” markasını tescil ettirmeyi başardığını; her iki tarafın da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini; …’de yerleşik iki komşu olduklarını; … adlı internet sitesinde satılan yüzüklere dair görselleri delilleri arasında sunduklarını, ürün görsellerinde “…” markalı ürünlerin değil, … ibareli ürünlerin satıldığının görüldüğünü, e-ticaret siteleri incelendiğinde davalının, … markasını işlediği ürünleri “…” adı altında satmaya devam ettiğinin görüleceğini; müvekkili markasının ilk defa 19.06.2000 tarihinde tescil edildiğini ve o tarihten bu yana yenilendiğini, markanın 14. sınıfta “altından mamul yüzük, küpe, bileklik, gerdanlık, kolye, bilezik, broş, brofog mücevherler ve değerli taşlar” bakımından tescilli olduğunu; bunun yanında müvekkilinin 20.06.2007 tarihinde yine 14.sınıfta tescil edilmiş … tescil numaralı … markasının sahibi olduğunu, hükümsüzlüğünü talep ettikleri “…” markasının 18.02.2016 tarihinde 14. ve 35. sınıflarda tescil edildiğini, davalının başından beri … markasını kullanma gayreti içinde olduğunu, yargı kararları nedeni ile bu amacına ulaşamadığından … ibaresinin yanına ek koyarak yasayı dolanmaya çalıştığını, tüketicilerin “…” yanında “…” ibaresini gördüğünde bu markaların seri marka olduğu izlenimine kapılacaklarını, somut olayda tarafların davaya konu ibareler üzerinde kullandıkları ürünlerin mücevherat olduğunu, bu bakımdan artık benzerlikten değil, mallar arasında aynılıktan söz edileceğini, hedef kitlenin aynı olduğunu, davalının e- ticaret yaptığı satış kanallarının hepsinde müvekkilinin de satış yaptığını, davalı adına … nezdinde 18.02.2016 tarih ve … no ile tescilli “…” markasının kötü niyetle tescil edilmiş olması nedeni ile hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, müvekkili adına tescilli marka ile iltibas yaradan ürünlerin satıldığı davalıya ait “…” alan adlı internet sitesine erişimin engellenmesine ilişkin dava sonuçlanıp kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının “…” ve “…” markasını kullanmasının müvekkili aleyhinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, şimdilik 5.000,00 TL. maddi tazminatın SMK’nun 151/2/b’ye göre hesaplanmasına, 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … 2. FSHHM’nin … E. sayılı dosyasında davanın tarafı … Ltd. Şti. iken işbu davanın tarafı olan müvekkilinin unvanının … Tic. Ltd.Şti. Olduğunu, her iki şirketin tüzel kişiliklerinin, sorumluluklarının ve haklarının birbirinden tamamen farklı olduğunu, belirtilen davanın hüküm kısmında davalı … Ltd. Şti.’nin “…” markasını kullanmasının yasaklandığını, müvekkili şirketin … markasının kullanmadığını, müvekkilinin davaya konu tescilli markasının“…” şeklinde olduğunu, müvekkili şirketin markasını kullandığını kötü niyet iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkil şirketin internet ortamında faaliyetlerini sürdürdüğü … adlı internet sitesinde ve …, … gibi e-ticaret platformlarında “…” ibareli ürün görsellerini kullanmadığını, kendi markası olan “…” ibaresini kullandığını, davacı markası ile müvekkiline ait marka arasında iltibasın söz konusu olmadığını, müvekkilinin sadece tescilli markasını kullandığını, aynı cadde üzerinde ticari faaliyette bulunulmasının da kötü niyet göstergesi olamayacağını; davacının “…” markası ile müvekkilinin tescilli olarak kullandığı “…” markasının iltibas yaratmayacağını; “…’nın sözlük anlamının alanında uzmanlaşmış ve tanınmış otan kadın sanatçı olduğunu; “…”nin ise iki aşk anlamına gelen bileşke marka olduğunu; tüketiciler nezdinde de markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, 0H1M Marka Kılavuzunun 33. sayfasında bileşke markaların karıştırılma ihtimalinin olmayacağı durumlara örnekler verildiğini; “…” ile “…” markaları arasında karıştırılma ihtimalinin olmadığını, müvekkili şirketin davacının markasını değil, kendi adına tescilli markasını kullandığından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davacının maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, müvekkili şirketin herhangi bir eylemi nedeni ile davacı tarafın zarara uğramadığını ve bu durumda manevi tazminattan da bahsedilemeyeceğini beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etitği anlaşılmıştır.
Dava; 6769 Sayılı SMK kapsamında marka hükümsüzlüğü ve marka hakkına tecavüzden kaynaklı maddi-manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, … kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtların incelenmesinde, dava konusu … tescil numaralı “…” ibareli markanın davalı …Ticaret Ltd. ŞTi.’ye ait olduğu, 14 ve 35 emtia sınıfları bakımından tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle iddia ve savunmalar kapsamında kötü niyetli tescile ilişkin iddialar ve davalı kullanımlarının tescilli markaya tecavüz niteliğinde olup olmadığı, tecavüzün tespiti halinde davacının maddi tazminat talepleri hususlarında alınan 29.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda;”…Davaya dayanak yapılan … tescil no.lu “…” markası 14. sınıfta ve … tescil no.lu “…” markası 09/ 14/ 21/34. sınıfta davacı adına tescil edilmiş olduğu; hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu “…” markası 14 / 35. sınıfta davalı adına tescil edilmiş olduğu, kötüniyetle tescil edilmiş olduğu gerekçesiyle davalı markasının hükümsüzlüğünün talep edildiği, dava dışı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd.Şti.’nin “…” ibaresini esas unsur olarak markasal kullanımı ve ibareyi tescil ettirmek istemesi nedeniyle davacı şirket ile arasında birden fazla hukuki ihtilaf olduğu, dava dışı şirketin tek ortağı ve müdürü olan …’in davalı şirketin de ortağı ve müdürü olduğu, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında organik bağ olduğu, dava dışı şirket ile davası arasında hukuki ihtilaf devam ederken davalı şirket 18.02.2016 tarihinde “…” İbaresini esas unsur olarak içerir yedi marka başvurusunda bulunduğu, bu başvurulardan birinin, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil nodu “…” markası olduğu, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında “…” ibareli marka hakkından doğan ihtilaflar mevcut iken …’in ortak ve müdür olduğu davalı şirketin de “…” markası ile iltibas yaratacak marka başvurularında bulunmasında SMK m.6/9 uyarınca kötüniyetli başvuru şartlarının mevcut olduğu ve buna bağlı olarak kötü niyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu, davalı taraf “…” marka tescili bulunmasına rağmen kullanımlarında davacı yanın “…” markası ile karıştırılmaya sebep olacak şekilde markasının tescilli olduğu hal dışında “…” olarak kullanımlarının bulunduğunun tespit edilmiş olduğu, davalının tescil ettirdiğinden farklı şekilde kullandığı markanın, davacı adına tescilli markanın esas unsuru ile aynı olduğu, davacı markasının daha önceki bir tarihte tescil edildiği ve basiretli hareket etmesi beklenen davalı şirketin davacının aleni olan marka tescilinden haberdar olduğu halde, adına tescilli markasını farklılaştırmak kullanması dürüst bir kullanım olmamakla marka hakkına tecavüz şartlarının mevcut olduğu; davalı şirketin … numara ile 08., 14., 42. sınıflarda tescilli “…+ şekil”, … numara ile 14. sınıfta tescilli “… + şekil”, … numara ile 14., 35. sınıflarda tescilli “…+ şekil” markalarının da sahibi olduğu, ancak düzenlediği fatura içeriklerinde altın, pırlanta, işçilik gibi genel açıklamaların yer aldığı, yani davalı tarafça düzenlenen faturaların ne kadarının “…” ne kadarının “…” ne kadarının “…” markalarına ilişkin olduğunun anlaşılmadığı, davalı tarafın “…” markasını tescil için Türk Marka ve Patent Kurumuna başvuru tarihi olan 18.02.2016 tarihinden dava tarihi olan 23.03.2018 tarihine kadar yurt içi ve yurt dışı satışlarından dolayı 501.537,10 TL net zararının bulunduğu, manevi tazminat bedelinin Mahkemenin takdirinde olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Markanın hükümsüzlüğü 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. KHK’da düzenlenmiş olan şartlara aykırı olarak tescil edilmiş veya tescilli bir markanın tescilden sonra SMK’ya aykırı hale gelmesi durumunda markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Hükümsüzlük, mahkemeden alınacak bir yargı kararı ile mümkündür.
Hükümsüzlük halleri SMK m.25’de düzenlenmiştir. Buna göre; markanın tesciline engel olan mutlak ya da nispi red nedenleri mevcut ise markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Marka, tescil engellerinin varlığına rağmen tescil olunmuşsa, hükümsüzlük davası ile bu tescilin terkini talep edilebilir. SMK m.27/3’de suretiyle zarar gören kişilerin de hükümsüzlük davası açabileceği açıkça belirtilmiştir. Hükümsüzlük davasının davalısı ise, sicilde marka sahibi olarak görülen kişidir.
Hükümsüzlük hallerinden biri SMK m.6/9’da kötüniyet esas alınarak düzenlenmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunun m. kötüniyetli marka tescilinin nispî red nedeni ve hükümsüzlük sebebi olduğu açıkça düzenlenmiştir (SMK m. 6/9, 25/1). Kötü niyetin varlığını tespit konusunda genel bir kriter yoktur. Her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılır. Kötüniyetin somut delillerle ispat edilmesi gerekmektedir. Marka sahibinin kötüniyetli olduğuna emare teşkil edecek olgu ve olaylar, kötüniyetli marka başvurusunun kabulü için yeterlidir. Davacı, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi ve davalının kötüniyetini ispat etmek amacıyla: … 2. FSHHM’nln … E. … K. sayılı, … 4. FSHHM’nin … E. … K. sayılı, … 4. FSHHM’nin kesinleşen… E. … K. sayılı kararlarını delil olarak dosyaya ibraz etmiştir.
… 2. FSHHM’nin … E. sayılı dosyasının davacısının … A.Ş., davalısının … Tic. Ltd. Şti. olduğu, davacı adına tescilli “…” markası ile benzer olan “…” ibaresinin kullanımının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği iddiası ile açılan advada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece 16.09.2015 tarih ve … K. sayılı karar ile, davanın kabulüne karar verilerek, davalının … ve … adlı internet sitelerinde davacının “…” markası ile iltibas yaratacak şekilde “…” ibaresini kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturduğuna karar verildiği, kararın kesinleştiği, … 29. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamlı takip başlatıldığını, dosyanın davalısı/borçlusu şirket vekilince icra dosyasına sunulan beyan ile şirketin 16.12.2016 tarihinde tasfiye ve ticaret sicilinden terkin edildiğinin bildirildiği,
… 4. FSHHM’nin … E. sayılı dosyanın davacısının …Tic. Ltd. Şti., davalısı … ve … A.Ş. olduğu, davanın konusunun YİDK kararının iptali olduğu, davacının, 14. ve 35. sınıfta … başvuru no.lu “…+şekil” tescil başvurusunun, davalının “…” markası gerekçe gösterilerek … tarafından re’sen reddedilmesi üzerine, Kurumun nihai kararı olan YİDD kararının iptalini talep ettiği, Mahkemece 16.04.2014 tarih ve 2014/102 K. sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği,
… 4. FSHHM’nin … esas sayılı dosyasının davacısının …Tic. Ltd. Şti., davalısının … ve …Pazarlama A.Ş. Olduğu, davanın konusunun YİDK kararının iptali olduğu, davacının, 35. sınıfta … başvuru no.lu “…+şekil tescil başvurusunun, davalının “…” markası gerekçe gösterilerek … tarafından reddedilmesi üzerine, Kurumun nihai kararı olan YİDD kararının iptalini talep ettiği, Mahkemece 30.06.2014 tarih ve 2014/158 K. sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından davalı şirketin ortağı ve müdürü olan …’in aynı zamanda dava dışı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd. Şti.’nin tek ortağı ve müdürü olduğu, bu yünü ile her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirket ile dava dışı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd. Şti. ile arasındaki hukuki ihtilaf devam ederken davalı şirketin 18.02.2016 tarihinde “….” ibaresini esas unsur olarak içeren marka başvurularında bulunduğu, bu durumda SMK md.6/9 uyarınca kötüniyetli başvuru şartlarının mevcut olduğu ve buna bağlı olarak kötüniyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
MARKA HAKKINA TECAVÜZ YÖNÜNDEN TESPİT VE İNCELEME :
Kural olarak bir kişi kullandığı bir markayı tescil ettirmek zorunda olmadığı gibi tescil edilmiş bir markanın da kullanılması zorunlu değildir. Yani, tescil edilmiş markayı kullanıp kullanmamak hususunda marka sahibinin irade serbestisi vardır. Türk Patent ve Marka Kurumu tescil edilen markaların kullanılıp kullanılmadığını araştırmaz. Ancak bu durum SMK m.9’daki düzenleme ile karıştırmamak gerekir. SMK m.9’daki düzenlemede tescilli markasını kullanmayan marka sahibine yönelik doğrudan bir yaptırıma yer verilmemiş olup hüküm, tescilli markanın sicilden silinmesine yöneliktir. Dolayısı ile, markayı kullanma yükümlülüğünün olmaması ile markanın kullanılmamasına talep üzerine bağlanacak hukuki sonucu birbirinden ayırmak gerekir.
Bir markanın tescil edildiğinden farklı kullanılması, markayı kullanma olarak kabul edilir. Buradaki ölçü “markanın esas unsuru”nun kullanılıyor olmasıdır. Bir markanın esas unsuru dışındaki unsurlarında değişiklik yapılarak kullanılması “markanın farklılaştırılarak kullanılması” kapsamında değerlendirilir. Markanın esas unsurunda değişiklik yapılarak kullanılması ise “farklı marka kullanılması” olarak değerlendirilir. Her ikisine bağlanan hukuki sonuçlar farklıdır. İlk durumda bir uyuşmazlık çıktığında markanın tescilli olduğu olgusundan hareket edilerek tespit ve değerlendirmeler yapılacak iken; ikinci durumda tescilsiz bir markanın kullanımı söz konusu olacağından markaya tecavüz ve TTK’nın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde tespit ve değerlendirmeler yapılacaktır.
Bir marka halihazırda marka siciline tescilli ise, marka sahibi hukuka uygunluk karinesi gereğince markasını kullanması hukuka aykırılık veya üçüncü kişilerin marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Ancak, marka sahibinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanılabilmesi için tescilli marka sahibinin markasını tescile uygun biçimde kullanması gerekmektedir. Aksi takdirde bu kullanım aynı zamanda bir başkasının markası ile iltibas tehlikesi meydana getiriyorsa kullanım, marka hakkının ihlali anlamına gelecektir.
Tescilli markadaki esas unsurun fiilen kullanılan markada da yer alması gerekir ki, SMK uyarınca markasal kullanımdan bahsedilsin.
Somut olayda davalının … tescil no’lu “…” markasının esas unsurunu değiştirmeksizin farklılaştırarak kullanmasının markasal kullanım kapsamında olduğu anlaşılmıştır.
Hukukun hak sahibine tanıdığı hakkın kötüye kullanılması da, genel bir hukuk prensibi olarak yasaklanmaktadır.
Marka sahibinin davranışı dürüstlük kuralına veya rekabet kurallarına aykırılık teşkil ediyorsa, marka hakkının kötüye kullanıldığından bahsedilebilir. Söz konusu kullanımdan kaynaklanan hukuka aykırılığın da yine hukuka uygun olarak engellenmesi mümkündür.
Markadan doğan hakkın kötüye kullanıml MK m.2 çerçevesinde, kötüye kullanıma itiraz veya başkaca taleplerin ileri sürülmesine imkan verir. Bu imkanlardan biri de “haksız kullanımın men’i, önlenmesi ve tazminat” türünden davalardır.
Somut olayda; davalının tescil ettirdiğinden farklı şekilde kullandığı markanın, davacı adına tescilli markanın esas unsuru ile aynı olduğu, davacı markasının daha önceki bir tarihte tescil edildiği ve basiretli hareket etmesi beklenen davalı şirketin davacının aleni olan marka tescilinden haberdar olduğu halde, adına tescilli markasını farklılaştırarak kullanmasının dürüst bir kullanım olmadığı ve marka hakkına tecavüz şartlarının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Sınai Mülkiyet Kanunu 149/1/ç maddesi gereğince, markası tecavüze uğrayan kişi, şartların varlığı halinde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Kanunun marka sahibine tanıdığı diğer talepler gibi, tazminat talebinde bulunabilmek için marka hakkına tecavüz şeklindeki haksız fiilin olması ve hukuka uygunluk sebeplerinden birinin olmaması gerekir. Ayrıca maddi tazminata hükmedilmesi için tecavüz fiili neticesinde zararın oluşması ve davalının/mütecavîzin kusurunun da bulunması gereklidir.
Marka hukukunda maddi tazminat talebi, marka hakkı sahibinin fiili olarak uğradığı zararın yanı sıra, yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır (SMK m. 151). Fiili zarar, zarara uğrayanın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan zarardır. Yoksun kalınan kazancın tespiti ise biraz daha güçtür. Bu nedenle SMK’da yoksun kalınan kazanç;(a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç, c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli, usullerinden biriyle hesaplanabilir.
Davacı SMK m,151/2/b uyarınca maddi tazminatın hesaplanmasını talep etmiştir. Bu konuda bilirkişi heyetinde uzman olan mali bilirkişi davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmıştır. Ne var ki kayıtlarda davalının tüm ürünlerinin ayrı ayrı isimleri görünmediği gibi davalının toplamda zarar ettiği görülmüştür.
Bazı hallerde gerek fiili zararın , gerekse yoksun kalınan kar rakamının hesaplanması mümkün olamamaktadır. Bu gibi hallerde , Türk Borçlar Kanunu’nun 50-51. Maddeleri uyarınca bu miktarın hakim tarafından takdiri mümkün ve gereklidir ( Uğur Çolak , Türk Marka Hukuku, syf. 805 , Ekim 2018. Onikilevha Yayıncılık). Ayrıca kusurlu ve hukuka aykırı bir fille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür (TBK md. 49).
Davalının, dava konusu markaları kullanmasında hukuka uygun bir sebebinin bulunup bulunmadığının ve dolayısıyla kusurunun incelenmesi gerekmektedir. Kusur şartı, mütecavizin marka sahibinin hakkından haberdar olması, markasını kullanmasının tecavüz oluşturduğunu bilmesi ve buna rağmen tecavüz konusu markayı kullanmaya devam etmesi ile gerçekleşir.
TTK’da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri “basiretli olma” yükümlülüğüdür (TTKm.18/2). Bu hükme göre, bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi SMK m.l49/l/ç maddesinin BK’nın 58. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda, şartların oluşması ile manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli üç kişilik ehil bilirkişi heyetinden alınan müşterek rapor kapsamında değerlendirildiğinde; dava dışı tasfiye halinde … Tic. Ltd. Şti. şirketinin tek ortağı ve müdürü olan …’in aynı zamanda davalı şirketinde ortak ve müdürü olduğu iki şirket arasında organik bağ bulunduğu, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında “…” ibarile marka hakkından doğan ihtilaflar bulunuyorken davalı şirketin “…” markası ile iltibas yaratacak marka başvuruluranda bulunmasında SMK m.6/9 uyarınca kötü niyetli başvuru şartlarının mevcut olduğu, buna bağlı olarak kötü niyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluştuğu kanaatine varılmış;
Olayda dava konusu marka ile üretilen ürünlerin hediyelik mücevher eşya niteliğinde olması, yapılan satışlar, ürünlerin hitap ettiği kesim, tarafların işletmelerinin büyüklükleri, hayatın olağan akışı , hakkaniyet ve nesafet kuralları gereği davacının talebi olan 5000 TL maddi tazminatın makul ve olağan olduğu, olabilecek en az zarar miktarları arasında yer alabileceği, davalının kötü niyetinin yoğun olması ,davalının zarar etmesine rağmen fuarlara katılabilmesinin ekonomik olarak kayıtlarla çelişki arz etmesi, davalının dava konusu kötü niyetli olarak tescil ettirdiği markayı kullanmakta ısrar etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının kusurlu olduğu göz önüne alınarak maddi tazminat talebinin kabulüne ve bu şekilde:
Davalı adına … no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜNE, davalı adına … no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ ile 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının marka hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-İhtiyati tedbir için yatırılan teminatın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
2-Peşin alınan 939,27 TL harçtan alınması gerekli 683,10 TL karar harcının mahsubu ile kalan 256,17 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan:2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 225,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.475,50 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 450,09 TL ile 719,00 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.169,09 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır