Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/163 E. 2021/333 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/163
KARAR NO : 2021/333

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2018
KARAR TARİHİ : 02/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nın kendi yarattığı … markası ile 1853 yılından günümüze dek saat üretimi, satışı ve pazarlaması yaptığını, müvekkili şirketin dünya üzerindeki tüm ülkelerde tanındığını ve bu ülkelerin hemen hepsine ürünlerini … markası ve … unsurlu markaları ile pazarladığını ve tanıttığını, müvekkilinin … unsurlu markalarının tüm dünyada ve bu meyanda Türkiye’de de uzun yıllardır tanınmış marka niteliğini haiz olduklarını, … markasının birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de … tescil no ile marka olarak korunduğunu, bunun yanı sıra (yukarıda da belirtildiği üzere) müvekkilinin markasının tanınmış marka olması sebebi ile uluslararası tüm marka sınıflarında hukuki korumadan yararlandığını, müvekkili firmanın ülkemizde … ibareli 11 adet markanın tescilli maliki olduğunu, davalının müvekkili adına tescilli … markalı taklit (sahte) saatleri orijinal tanımlaması ile kendi adına bastırdığı garanti belgesi, kutu ve tüm aksesuarları ile orijinal … saat fiyatı ile pazarladığını, davalı firmanın Türkçe hazırlanmış … ve bu sitenin yönlendirildiği … ile … isimli web sitesinde müvekkiline ait … markalı saatlerin çok benzer şekilde taklitlerini, tüketiciyi kandırmak suretiyle orijinal olarak lanse ederek satışa sunduğunu, davalının müvekkili tarafından yetkili kılınmadığını, marka kullanımı hakkında lisans verilmiş veya sözleşme akdedilmiş bir lisansör veya yetkili satıcı olmadığını, davalının müvekkilin … unsurlu logosunu ve tescilli markasını, işyerinde, satış ve pazarlama materyallerinde ve kendi internet sitesinde ve başkaca sosyal paylaşım sitelerinde, taklit ürünlerinde, taklit ürünlere ait sahte garanti belgelerinde, taklit ürünlerin kutularında, taklit ürünlere ait sahte kullanım klavuzu ve broşürlerd haksız ve hukuka aykırı şekilde kullandığını, bu kullanımları ile tüketicilere kendisini … yetkilisi veya temsilcisi olarak gösterirken müvekkilinin markasına tecavüz ettiğini ve haksız rekabet yarattığını, ürünlerin orijinaline yakın şekilde üretildiğini, kutusu, ambalajı, kullanım kılavuzu, broşürü ve garanti belgesi dahil taklit edildiğinden bahisle davalının, müvekkilinin adına dünyada ve Türkiye’de tescilli tanınmış … sayılı … markasını, taklit etmesi sebebiyle söz konusu eylemlerinin haksız olduğunun tespitine, mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında müvekkil markalı ürünlere ve yazılı görsel basılı tanıtım materyallerine bulunduğu yerde el konulmasına, davalı tarafından satışının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, davalının Haksız Rekabet niteliğindeki eylemlerinin önlenmesine, müvekkilinin … markasını ve … ibaresini kullanmasının yasaklanmasına, davalının http://…, http://… ve http://… web sitelerine erişimin engellenmesine, davalının işyerindeki … ibareli tüm yazılı ve görsel materyallerin ihtiyaten toplatılmasına ve dava sonunda bu materyaller ve görsellerin imha edilmesine, davanın maddi tazminat yönünden belirsiz alacak davası niteliğinde olması göz önüne alınarak, fazlaya ait talepler saklı kalmak kaydıyla, davalı aleyhine 2.500,00TL maddi tazminata, müvekkilin marka ve ticari itibarı zedelenmesi nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, 15.06.2021 haç tarihli dilekçesi ile davalı aleyhine 65.290,61 TL maddi tazminata; müvekkilinin marka ve ticari itibarı zedelenmesi nedeniyle 10.000.00 TL itibar kaybı tazminatı ile ve 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalının cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketçe paralel ithalat ile Türkiye’ye getirtilen ürünlerin internet sitesinde satıldığını, müvekkili şirket tarafından ithal edilen ürünlerin gerçek ürünler olduğunu ve saatler paralel ithalat çerçevesinde ülkeye getirilmiş saatler olduğunu, müvekkili tarafından ithal edilen ürünlerin gümrük ve vergi mevzuatı bakımından herhangi bir eksiği bulunmadığını, müvekkilinin iş alanı esas itibariyle paralel ithalat olsa da, davacının markası olan … ürünleri ile ilgili olarak müvekkilinin herhangi bir ithalat gerçekleştirmediğini, davacının markası ile ilgili olarak yapılan satımlara konu saatlerin, tümü ile iç piyasadan ilgili markanın yetkili satıcılarından tedarik edildiğin ve satıldığını, müvekkili tarafından davacı saatlerinin satılmasının sebebinin ise müşterilere karşı “elimde bu saat yok” dememek amaçlı olduğunu, müşterileri tarafından davacının markasına ait bir talep olması durumunda iç piyasadan en uygun fiyatla alınarak minimum kar ile satış yapıldığını, bu sebeple müvekkilinin ticari faaliyetinin içerisinde yok denecek kadar az bir yer tuttuğunu, sahte ürün satıldığına dair iddianın doğru olmadığını, müvekkili şirket tarafından davacı yana ait saatlerin, … markasını satan yetkili satıcılardan alınmış saatler olduğunu, müvekkiline ait internet sitesinde, davacı yana ait markanın distribütörü ve/veya tek satıcısı olduğu yönünde bir ibare bulunmadığını, kendisini …’un yetkili satıcısı gibi göstermediğini, davacı tarafından müvekkilinin işyerine icra marifetiyle gelindiğini, ancak taklit saate rastlanılmadığını, davacının şikayet sitelerinde müvekkili şirket aleyhine yorumlar yapıldığını, bu yorumların yargılamada delil olarak kullanılmasını talep ettiğini, tüketici yorumlarının delil niteliğini haiz olmadığını ayrıca … aleyhine birçok internet sitesinde de yorumlar bulunduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle “… davacı şirket adına “…” ibareli markalar 14. Sınıfta tescillidir. … alan adı içerisinde … ibaresi ile sorgulama yapıldığında web site içerisinde yayında olan ürünlerin bulunduğu, … alan adı içerisinde bulunan web sitede iletişim menüsü tıklandığında … yazdığı, … alan adına giriş yapıldığında … alan adına yönlendirildiği, … alan adına giriş yapıldığında … alan adı içerisinde bulunan web sitesinin açıldığı, 02.10.2019 tarihinde … alan adı kontrol edilmiş olup web sitesinin açılmadığı sunucu ile bağlantı kurulamadığı uyarısı/hatası verdiği, 6 Eylül 2018 tarihli … sisteminde bulunan … web site yedeği kontrol edildiğinde … ibareli ürünlerin olduğu, 6 Eylül 2018 tarihli Web site yedeğinde web sitesinin alt kısmın iletişim başlığı altında …. A.Ş. … Email: …. Telefon:(0212) 512 72 28 yazdığı, … 12.03.2014 tarihinde alındığı, Alan Adı Sahibi/Yetkilisi bilgileri arasında…, …, +90-… bilgilerinin olduğu görülmüş olup detaylar EK-2’de … 08.12.2013 tarihinde alındığı, Alan Adı Sahibi/Yetkilisi bilgileri arasında … yazdığı görülmüş olup detaylar EK-3’de … 03.11.2009 tarihinde alındığı görülmüş olup detaylar EK-4’de sunulmuştur. Mevcut alan adı sahibi/yetkilisi bilgileri kontrol edildiğinde … isminin olmadığı fakat alan adı geçmiş tarihli sahibi/yetkilisi bilgileri kontrol edildiğinde alan adı sahibi/yetkilisi bilgileri arasında … isminin olduğu görülmüş olup detaylarEK-6’da sunulmuştur. Meslek Bilirkişisi Netice: … A.Ş tarafından sunulan orijinal olduğu iddia edilen 2 saat ile savranı saate ait orijinal olmadığı iddia edilen 2 adet erkek ve 1 adet bayan saatin tekniki atölye incelemesi atölyede yardımcı materyaller vasıtası ile yapılmış olup yukarıda maddeler halinde izah ettiğimiz nedenler göz önüne alındığında nihai ve son kullanıcı tarafından ayırt edici özellikleri fark edilemeyecek kadar benzerlik arz eden savran saate ait ürünlerin “orijinal olmadığı “, davalının, davacı … A.Ş. için satışa konu olan 518,12+2.245,76=2.763,88 TL. üzerinden maximum %50 hesabıyla 1.381,94 TL. kar kaybı yokluğuna sebep olduğu….” sonuç ve kanaatinin bildirildiği, 19.11.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle”… her ne kadar kök rapor sonucunda mevcut fiziken konu olan saatler dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucunda çıkan rakam 1.381,94 TL ise de; Davalının, davacı … A.Ş için sebep olduğu kâr kaybı tam ve net olarak tespit edilmesi için Ek’li tespit tutanağında açıklandığı üzere mail yoluyla gelecek listelerden tespit imkanı sağlanmaya çalışılmış , bir keresinde bir çok kalemde açıklama eksikliği sebebiyle, müteakip keresinde yanıltıcılığa yönelik marka listeleme şekillerini içerdiği sebebiyle bilirkişinin yanılmasına sebebiyet verecek duruma yönelinmiştir. Bu sebeplerle taktiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere yukarıdaki tablo esas alınarak net kâr olan 2.766.551,12 TL.’nin %2’si alınmak suretiyle bulunan 55.331,02 TL. kâr kaybı yokluğuna sebep olduğu, davacının manevi tazminat talepleri bakımından ise bir değerlendirme yapılamadığı, Mahkemeniz tarafından verilebilecek, zararların tazmini kararında, kararınıza istinaden davacıların hükmedilen kâr kaybı, yasal faiz, manevi tazminat gibi bedeller ile alakalı olarak, davalıya artı KDV bedeli ile fatura etmesine sonuçta davalıdan tahsil edilmesine karar verilecek bedelin bu doğrultuda olacak şekilde karar ittihazı uygun olacağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği, 15.04.2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle”…her ne kadar kök rapor sonucunda mevcut fiziken konu olan saatler dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucunda çıkan rakam 1.381,94 TL ise de aşağıda açıklandığı şekilde revize edilmiştir. Davalı tarafın hesaplama yüzdesi konusundaki iddialarda yer alan %’sel rakamın dayanaksız olduğu savı da yersizdir. Bu konuda elimizde sağlam esaslara dayalı veriler söz konusu değilken ve üstelik ne internet sitelerindeki tıklanma oran, sayı ve yüzdeleri yokken ve ayrıca listelerde faturalar arasında çelişki yaşanırken bu hesaplamalarda ticari teamülün ve ticari gerçeklerin ışığı altında yüzdeleme yapılmasında bir zaruret doğmuş olup, 6769 sayılı yasa hükümlerinde de hangi oranın nasıl alınacağı konusunda herhangi bir yorumdan söz edilmeyerek bir çok maddede muhakeme ile neticeye varılma, hukuki yarar seçeneği gözönüne alınmaktadır. Davalının, davacı … A.Ş. için sebep olduğu kâr kaybı tam ve net olarak tespit edilmesi için Önceki Ek’li tespit tutanağında açıklandığı üzere mail yoluyla gelecek listelerden tespit imkanı sağlanmaya çalışılmış , bir keresinde bir çok kalemde açıklama eksikliği sebebiyle, müteakip keresinde yanıltıcılığa yönelik marka listeleme şekillerini içerdiği sebebiyle bilirkişinin yanılmasına sebebiyet verecek duruma yönelinmiştir. 1 nci EK Raporumun hazırlanması sırasında ortaya çıkan tarafımıza verilen satış listeleri ile gerçekte faturaların içeriğinde yer alan markaların değiştirilmiş olması gerçeği beni bu hesaplamanın bu yönde değiştirilmesi gereğine yönlendirmiştir. Bu sebeplerle taktiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere yukarıdaki tablo esas alınarak Davalı’nın brüt kâr (eski Ek Raporda sehven net olarak geçen) olan 2.766.551,12 TL.’nin %2’si alınmak suretiyle bulunan 55.331,02 TL Kâr kaybı yokluğuna sebep olduğu, Esasen işlem Net kar üzerinden yapılmak istenirse de bu sefer Net Kâr’ın %19,0497 si (Satışlar içinde Dava Konusu Markanın toplam satışlara yüzdesi) Bahse konu Davacı talebi içeren Marka “…” için esas alınmak suretiyle yine (290.455,54/100*19,0497) 55.331,02 TL.(Kâr kaybı yokluğuna sebep olunduğu) Rakamına ulaşılacaktır. Bu durum ek raporumun teyidi niteliğindedir. Önceki yıllarda ve zamanlarda Muhtemel kâr kayıpları ile olası Marka imaj zedelenme konusunun değerlendirilmesi hariçtir. Davacının manevi tazminat talepleri bakımından ise bir değerlendirme yapılamadığı, Mahkeme tarafından verilebilecek, zararların tazmini kararında, kararınıza istinaden davacıların hükmedilen kâr kaybı, yasal faiz, manevi tazminat gibi bedeller ile alakalı olarak, davalıya “artı KDV bedeli ile fatura etmesine” sonuçta davalıdan tahsil edilmesine karar verilecek bedelin bu doğrultuda olacak şekilde karar verilebileceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve giderilmesi ile, maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde davacı adına dava konusu … ibareli marka bakımından birden çok tescil kaydı bulunduğu, marka kullanımının 14. Sınıf kapsamı içerisinde yer aldığı görülmüştür.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporların denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle hükme dayanak yapılmıştır.
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. Maddede düzenlenmektedir. 7. maddede “marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlığı altında marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmakta, 29. maddede ise“marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” düzenlenmektedir. Marka hakkına tecavüz sayılan fiiler incelenirken, 7. Madde ile 29. Maddenir birlikte dikkate alırıması gereklidir. Tecavüz, bir haksız fiildir. Tecavüzün varlığı için SMK’da belirtilen eylemin gerçekleşmiş olması ve somut olayda hukuka tygunluk sebeplerinden birinin mevcut bulunmaması gereklidir. Tescilli bir markanın, sahibinin izni olmaksızın kullanılması veya o markayı taşıyan mal ve hizmetlerin, tecavüzün bilinmesine rağmen pazarlanması, stoklanması, satış için teklif edilmesi, ihracı, ithali ya da tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığının bildirilmesinden kaçınılması, tecavüz olarak tanımlanmıştır ( Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2612, s. 491 ).
SMK’nın 29. maddesi ise, hangi fiillerin marka hakkına tecavüz sayılacağını açıklamıştır. Buna göre, Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller Madde29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bı; hakları üçüncükişilere devretmek.
Anılan madde metninde atıf yapılan SMK’nın 7. maddesi ise;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka karuması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka foscilinden doğan haklar münhasıran marka sehibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giran mal veya hizmetlerde kullarılması.
b) Tescilli marka ve aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhi karıştırılma ihtimal bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ila aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde bdecek veye itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin hakir bir sebep olmaksızın kullanılması, şeklinde düzenleme içermektedir.
Somut olaya dönüldüğünde, davacı tarafından dosyaya sunulan ürünler ile bilişim uzmanı tarafından yapılan tespit sonucu 06/09/2018 tarihli … sisteminde bulunan davalıya ait internet sitesinde tecavüz iddiasına konu … ibareli saatlerin satışa sunulduğu, davalı kullanımlarının gerçekleştiği sabit görülmekle, Gümrük Müşaviri, Sektör Bilirkişisi ve Marka Vekili tarafından ürünlerin karşılaştırılması sureti ile yapılan değerlendirmede de, davalıya ait ürünlerin nihai ve son kullanıcı tarafından ayırt edici özellikleri fark edilemeyecek kadar benzer olduğu, davalıya ait ürünlerin orjinal olmadığı tespit edilmiştir. Davalıya ait dava konusu ürünlerin taklit olduğuna ilişkin yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda başka incelemeye gerek kalmaksızın davalı tarafın bu eylemlerinin. SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, bu haksız eylemimin aynı zamanda TTK md. 54 hükmüne göre de haksız rekabete sebebiyet vereceği sonucuna varılmıştır.
Tazminat Talepleri Yönünden Değerlendirme 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden SMK 151/2-b ye dayandığı ve 150/2 gereği itibar tazminatı tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Bu hesaplama yöntemine göre, tecavüz edenin elde ettiği net kazanç miktarının hesaplanması, bu hesaplamada da toplam net satışların içinde yer alan satılan malların maliyeti içerisinde davacı markasının etkisi dikkate alınması gerekeceğinden, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar muhasip bilirkişi tarafından incelenmiştir.
TTK’da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri “basiretli olma” yükümlülüğüdür (TTKm.18/2). Bu hükme göre, bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir.
Zararın belirlenmesi, davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamayacağı gibi ihlal edeni mükafatlandırır nitelikte de olmamalıdır. Somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan tazminat hakkaniyete uygun olarak belirlenmelidir. Zira tazminatın gerek elde edilen kazanca gerekse lisansa göre belirlenmesinde sektörün genelindeki parametreler, davacının bilinirlik durumu, markasının zamana göre daralma yada artış göstermesi, ülke ekonomisinin koşulları da taraf ciroları kadar gözetilmelidir.
Mahkememizce aldırılan 19/11/2020 tarihli ek mali bilirkişi raporu yukarıda belirtilen kriterler dikkate alınarak hazırlandığı, yapılan hesaplama işin hacmi, zararın ağırlığı gözetildiğinde hak ve nesafet ilkesi gereği bilirkişi raporunda tespit edilen tutarın makul olduğu görülerek davacının, davalıdan SMK 151/2-b maddesi uyarınca 65.290,61 TL maddi tazminat talep edebileceği sonucuna varılmıştır.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi SMK m.l49/l/ç maddesinin TBK’nın 58. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda, şartların oluşması halinde manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davalının eylemlerinin, davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği yönündeki tespit ve değerlendirmeler ışığında manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan kusur şartının gerçekleştiği kabul edilmekle, marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine keza manevi tazminatın maddi bir zenginleşme talebinden çok manevi tatmine yönelik bir talep olması, dolayısıyla somut olaya göre takdiren 30.000- TL üzerinden manevi tazminat talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin istemin sebepsiz zenginleşmeye yol açmaması gerekeceğinden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanın, dava dilekçesinde itibar tazminatı talebinde de bulunduğu anlaşılmıştır. SMK 150/2 hükmüne göre; sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
Markanın “itibarı” kavramı, marka ile inşa edilen “imaj”ı ifade etmekte olup itibar zararı ise inşa edilen veya edilmekte olan “imaj”ın zedelenmesi ve istisnaen çökmesidir . İtibar zararını gidermek amacıyla ödenen itibar tazminatı hem manevî hem de maddî tazminatın unsurlarını taşır ve bu çift karakter, itibar tazminatının tespitinde dikkate alınacak unsurlardan hareket edildiğinde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar . İtibar tazminatı talep edebilmek hakkı sadece tanınmış markalara bahşedilmiş değildir, tanınmıştık düzeyi ne olursa olsun her markanın sahibi bu imkândan yararlanır.
İtibar tazminatı, işletmeden ziyade doğrudan markanın itibarına yönelik meydana gelen zararın giderilmesi amacını gütmektedir. Bu tazminatın gündeme gelmesinde önemli olan husus, markanın itibarının zarar görmesidir. Ayrıca, dahil olduğu işletmenin itibarının zarar görmesi koşul değildir. Öncelikle bu tür tazminata hak kazanmak için markaya yapılmış bir tecavüzün bulunması gerekmektedir. Ancak, bu durum yeterli olmayıp, kötü ya da uygun olmayan şekilde kullanım unsuru da gerçekleşmelidir. Marka sahibi, bu iki hususu da ispat etmelidir. “Kötü kullanma”, markanın kötü malda, kötü ambalajda, ve kötü satış şartlarında kullanılmasıdır.
Bu çerçevede somut uyuşmazlıkta dosyada mübrez delil, bilgi ve belgelerden davalının markayı yukarıda anılan şekilde kötü kullandığına ilişkin dosyada somut bir delil bulunmadığı, davacının da bu yönde dosyaya sunmuş olduğu bir delil olmaması karşısında bu yöndeki tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliler, bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı kullanımlarının davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu doğrultuda davalıya ait işyerindeki … ibareli tüm yazılı görsel materyallerin toplatılmasına, kararın kesinleşmesine binaen masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına, davalıya ait http://… ve http://… ve http://… uzantılı web sitelerinde davacıya ait markaların kullanımının yasaklanmasına, 65.290,61 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, itibar tazminatı talebinin reddine, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı kullanımlarının davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu doğrultuda davalıya ait işyerindeki … ibareli tüm yazılı görsel materyallerin toplatılmasına, kararın kesinleşmesine binaen masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına, davalıya ait http://… ve http://… ve http://… uzantılı web sitelerinde davacıya ait markaların kullanımının yasaklanmasına,
2-65.290,61 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İtibar tazminatı talebinin reddine,
4-30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 6.509,30 TL karar harcından peşin yatırılan 2.924,56 TL’nin mahsubu ile kalan 3.584,74 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 9.287,77 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan itibar tazminatı talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan itibar tazminatı talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafından yapılan: 4.700,00 TL bilirkişi ücreti, 311,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 5.011,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 3.811,14 TL ve 2.960,46 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 6.771,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısman davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.02/11/2021

Katip …

Hakim …