Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/114 E. 2020/435 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/114
KARAR NO : 2020/435

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 05/03/2018
KARAR TARİHİ : 03/12/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkillerinden …’ın davaya konu müzik eserlerinin eser sahibi olduğunu, uzun yıllara dayanan başarılı sanat hayatıyla, ülkemizin tanınmış sanatçıları arasında yer aldığını, … ile diğer müvekkili … AŞ arasında 30/09/2013 tarihinde imzalanan ve taraflar arasında halen yürürlükte olan Edisyon Sözleşmesi uyarınca, …’ın eser sahibi olduğu müzik eserlerine ilişkin bütün mali hakların münhasıran …’e devredildiğini, …’ın eser sahibi olduğu, mali hakları …’e ait olan “… (…)”, “…” ve “…” isimli müzik eserlerinin, davalı şirketin yapımcısı olduğu “…”, “…”, “…” ve “…” adlı televizyon programlarında ve … internet sitesinde izinsiz olarak kullanıldığından haberdar olduklarını, davalı şirketin belirtilen televizyon programları içinde hepsi farklı kullanımlar olmak üzere toplam 35 adet izinsiz kullanım gerçekleştiğini, belirtilen kullanımların tümünün internet üzerinden yayınlandığının da müvekkilleri tarafından tespit edildiğini, “…” isimli televizyon programında toplam 25 adet izinsiz kullanım gerçekleştirildiğini, “…” isimli televizyon programında toplam 6 adet izinsiz kullanım gerçekleştirildiğini, “…” isimli televizyon programında toplam 2 adet izinsiz kullanım gerçekleştirildiğini, “…” isimli televizyon programında toplam 2 adet izinsiz kullanım gerçekleştirildiğini, müvekkillerinden … tarafından noter kanalıyla izinsiz kullanımlara karşılık gelen lisans bedellerinin ödenmesi ve izinsiz kullanımlara son verilmesine ilişkin davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi izinsiz ve hukuka aykırı kullanımlara da devam edildiğini, söz konusu izinsiz kullanımlar neticesinde müvekkili …’in mali haklarının ihlal edildiğini, daha önce de bu hususta açılan dava sonucunda davalı şirketin eylemlerinin müvekkilinin mali haklarını ihlal ettiğinin tespit edildiğini, davalının müvekkili şirketin mali hak sahibi olduğu eserlere ilişkin işleme ve çoğaltma, umuma iletim haklarını izinsiz olarak kullandığını, davalının söz konusu eserleri … adlı internet sitesi üzerinden umuma ilettiğini, davalı şirket tarafından gerçekleştirilen izinsiz kullanımlar sonucunda müvekkili …’ın manevi haklarının ihlal edildiğini, davalı şirket tarafından yapımcılığı gerçekleştirilen yapımlarda müvekkili …’ın eserlerinin izinsiz olarak değişikliklere uğratıldığını, bazı izinsiz kullanımlarda eser sahibi olarak …’ın isminin yazılmadığını veya hatalı olarak yazıldığını ve eserlerin izinsiz olarak umuma arzedildiğini iddia ederek, müvekkillerinin eser sahibi oldukları dava konusu eserlerin izinsiz kullanımları nedeniyle müvekkillerinin mali ve manevi haklarına tecavüzün tespitine, ref’ine, men’ine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla FSEK 68.madde uyarınca şimdilik 30.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile olay tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; alınan bilirkişi raporları sonucu mali hakların ihlali nedeniyle 71.000 TL rayiç bedelin esas alınması suretiyle FSEK 68/1 uyarınca üç katı bedelin 213.000,00 TL olarak belirlendiği, bu nedenle 30.000 TL’lik maddi tazminat taleplerini 183.000,00 TL arttırarak, 213.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının eserlerinin kesinlikle kullanılmadığını, davacı yanın dava dilekçesinde eski tarihli eserlere yer verdiğini, davacı yanın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, söz konusu programların müzik yarışma programları olduğunu, bu tarz müzik yarışma programları sırasında bir takım müzik eserlerinin kullanıldığını ve bu eserlere ait telif ücretlerinin ilgili meslek birliklerine ödendiğini ve süresinde gerekli bildirimlerin yapıldığını, dava konusu programlarda yarışmacıların performans sergileyip oylama neticesine göre elenmekte yahut yarışmaya devam ettiklerini, davacının albümlerde, filmlerde kullanılmak üzere verilmiş olan yüksek bedelleri talep ettiğini, bir müzik albümündeki gibi eserler için fahiş miktarlı telif bedelleri istenmesinin haksız olduğunu, dava konusu yayınların yarışma programları olması nedeniyle kısa sürede güncelliğini yitirdiğini ve televizyonlarda defalarca yayınlanmadıklarını, davacı yanın manevi tazminat isteminin hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, dava konusu yayınlara ilişkin RTÜK kayıtları istenilmiş, dava konusu eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü kayıtları dosyamız arasına alınmış, emsal bedeller ilgili kurumlardan talep edilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde, “…” adlı eserin söz yazarının …, bestecisinin … olduğu, yapım yılının 2011 olduğu, “…” adlı eserin söz yazarının …, bestecisinin … olduğu, kayıt ve tescil tarihinin 11/02/1987 olduğu, “… (…)” adlı eserin söz yazarının …, bestecisinin … olduğu anlaşılmıştır.
Kapatılan İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/99 esas, 2014/210 karar sayılı dosyanın incelenmesinde, davacılarının … ile … AŞ, davalısının … AŞ olduğu, dava konusunun davacılardan …’ın …, …, …, …, …, …, … adlı eserlerin bestecisi olduğu, diğer davacının ise eserlerin mali haklarına sahip edisyon şirketi olduğu, bu eserlerin davalı tarafından …ve …adlı programlar içinde izinsiz kullanılması iddiasıyla tecavüzün tespiti, ref’i, meni’i ve maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olarak açıldığı, yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne karar verilerek mali ve manevi haklara tecavüzün ref’ine, men’ine, maddi tazminat taleplerinin kabulü ile manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler; davaya konu 3 adet şarkı sözünün FSEK 2/1 anlamında ilim ve debiyat eseri olduğu, davacı …’ın davaya konu şarkı sözlerinin FSEK 11/1’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu, dosyaya ibraz edilen edisyon sözleşmesine göre davacı adına eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla davacı şirketin davacı … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu, ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu, davacılardan edisyon sözleşmesi çerçevesinde eserlerin mali hak takip yetkisi olan Universal şirketinin talep edebileceği telif bedelinin toplam 46.250 TL olabileceği, FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katını talep etme şartlarının, kullanımların sözleşmeye dayalı olmayan izinsiz kullanımlar olmakla mümkün olabileceği, FSEK 68 çerçevesinde 3 katı talebinin mahkemenin takdirinde olduğu, bazı yayınlarda eser sahipliğinin belirtilememesinin bazılarında yanlış belirtilmesinin eser sahibinin manevi haklarından FSEK 15’te yer alan “eser sahibi olarak belirtilme” hakkının ihlali sayılabileceği, manevi hakların devrinin mümkün olmaması dikkate alındığında manevi tazminat talep etme hakkının sadece eser sahibi davacı …’a ait olabileceği hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin rapora itiraz ettiği ve yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ettiği, davacı vekilinin eksik değerlendirme yapılan hususlar açısından ek rapor alınmasını talep ettiği, mahkememizce yapılan 22/10/2019 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca, tarafların itirazları dikkate alınarak özellikle davalı kullanımlarının sayı olarak ayrı ayrı tespiti ile (raporda 42 adet kullanımın tespit edilmiş olmasına rağmen bunların ayrı program içeriği olup olmadığı hususunda netlik bulunmaması sebebiyle) belirlenen rayiç bedelin eserin güfte bedeli olarak belirlenip belirlenmediği hususlarının da değerlendirilmek suretiyle ek rapor alınmasına karar verildiği, ek raporun da sunulduğu anlaşılmıştır.
Sunulan ek raporda bilirkişiler; davaya konu 3 adet şarkı sözünün FSEK 2/1 anlamında ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacı …’ın davaya konu şarkı sözlerinin FSEK 11/1’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu, dosyaya ibraz edilen edisyon sözleşmesine göre davacı adına eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla davacı şirketin davacı … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu, ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu, davacılardan edisyon sözleşmesi çerçevesinde eserlerin mali hak takip yetkisi olan … şirketinin talep edebileceği telif bedelinin toplam 71.000 TL olabileceği, FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katını talep etme şartlarının, kullanımların sözleşmeye dayalı olmayan izinsiz kullanımlar olmakla mümkün olabileceği, FSEK 68 çerçevesinde 3 katı talebinin mahkemenin takdirinde olduğu, bazı yayınlarda eser sahipliğinin belirtilememesinin bazılarında yanlış belirtilmesinin eser sahibinin manevi haklarından FSEK 15’te yer alan “eser sahibi olarak belirtilme” hakkının ihlali sayılabileceği, manevi hakların devrinin mümkün olmaması dikkate alındığında manevi tazminat talep etme hakkının sadece eser sahibi davacı …’a ait olabileceği, hususlarında ek görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanıma ilişkin tecavüzün ref’i, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Eser Vasfı Yönünden Değerlendirme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bîr deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlığın konusu davacının eser sahibi olduğunu iddia ettiği şarkı sözlerinin eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. FSEK m.3’e göre, Musiki eserleri, ya sözlü ya da sözsüz olurlar. Sözsüz musiki eserlerinde sadece besteler, sözlü musiki eserlerinde hem beste hem de güfteler musiki eseri olarak FSEK tarafından korunurlar. Ancak güftede ayrıca edebi bir özellik varsa; FSEK m. 2/b.1’e göre bunun dil ile ifade edilen bir eser olarak da korunması mümkündür. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar.
Bilindiği üzere musiki eserleri beste ve güfte olarak bütün olarak korunabileceği gibi bestenin musiki eseri olarak güftenin ise eser vasfını haiz olması halinde FSEK 2/1 anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olarak da korunması mümkündür.
Davaya konu olan ve dosyada mübrez CD’ler, Kültür Bakanlığı Telif Hakları genel Müdürlüğünden gönderilen bilgi ve belgeler incelendiğinde davaya konu edilen …, … ve … isimli şarkının şarkı sözleri incelendiğinde bu güftelerdeki sözlerin uyumu, kafiyesi, söz vurgusu ve anlatılmak istenilen şeyi anlatmada kullanılan sözlerin seçimi dikkate alındığında dava konusu güftelerin FSEK m.2/1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu kanaatine varılmıştır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin eser sahipliği ya da hak sahipliği sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m. 11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.”
Musiki eserlerinde eser sahipliği ile ilgili olarak şu hususlara değinmekte de fayda vardır. Bir musiki eserin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan musiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır. Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münferiden tasarrufta bulunabilirler.
Davacılar murislerinin 18 adet davaya konu güftenin sahibi olduğunu iddia etmektedir. Musiki eserinin güftecisi bestecisinden bağımsız olarak kendi güftesi ile ilgili olarak bağımsız dava hakkını haizdir.
Dosyada mübrez Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları genel Müdürlüğü tarafından gönderilen tescil belgelerinde davacı …’ın davaya konu eserlerin söz yazarı başka bir deyişle güftelerin sahibi olduğu kayıtlı olmakla davacı …’ın davaya konu …, … ve … isimli müzik eserlerinin güftelerinin FSEK11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
Dosyada mübrez 01/01/2009 tarihli Edisyon Sözleşmesi ile daha önce dosyaya ibraz 30/09/2013 tarihli edisyon sözleşmesine göre davacı adına eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla davacı şirketin davacı davacı … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalının husumet itirazı yönünden; her ne kadar davalı internet kullanımlarından sorumlu olmadığını paylaşımların kendisine ait olmadığını bu yönden husumet yöneltilemeyeceğini iddia etmiş ise de esasen program yapımcısı olduğu dikkate alındığında bağlantılı şirketler vasıtasıyla bahse konu programların internette yayınlanmasından kaynaklı olarak da hasım sıfatının bulunduğu sonucuna ulaşılmış husumet itirazları bu yönden kabul görmemiştir.
Kullanıma ilişkin inceleme ve tespitler;
Davaya konu dosya ve içindeki her türlü görsel ve yazılı belge, digital materyal incelenerek kök rapora yönelik itirazlar da dikkate alınmak suretiyle kullanım şekli ve rayiçler dikkate alınrak aşağıdaki sonuçlar tespit edilmiştir;
1-25 adet … adlı prg televizyon gösterimi bedeli kullanıma başına 1.250 TLx 25=31.250 TL, 25 adet … internet bedeli kulanım başına 1.000 TLx 25=25.00, Toplam: 31.250+25,000= 56.250 TL
2-5 adet … adlı prg televizyon gösterimi bedeli kullanım başına 1.250×5=6.250, 5 adet … adlı prg internet mecrası yayın bedeli kullanım başına 1.000×5=5.000 TL, Toplam: 6.250+5,000=11.250 TL.
3-2 adet … adlı prg internet mecrası yayın bedeli kullanımı toplam 500×2=1.000
4-2 adet … adlı prg televizyon gösterimi bedeli kullanım başına 2×750=1.500 TL, 2 adet … adlı prg internet gösterimi bedeli kullanım başına 2×500=1.000 TL, Toplam:2.500 TL
Genel Toplam: 56.250+11.250+1.000+2.500=71.000 TL
5-37 adet kullanımdan 3 adette ismin yazılmadığını, eser sahibinin adının yazılmadığı bölümlerin 21/1/2013 … eser sahibinin adının yazılmadığı, 19/09/2011 … eser sahibinin adının yazılmadığı, 24/02/2014 … eser sahibinin adının yazılmadığı
Hak İhlali Yönünden Değerlendirme:
Davaya konu uyuşmazlık davacılardan … eser sahibi olduğu, diğer davacının ise mali hak sahibi olduğu davaya konu 3 adet eserinin yarışmada icrasının hangi hakkın ihlali olduğu ve somut uyuşmazlıkta bu kullanımın hak ihlali sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Eser sahibinin mali haklarından biri olan temsil hakkı, FSEK m.24’te düzenlenmiştir. Anılan bu hükme göre, “bir eserden doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arz edilmek üzere vuku bulduğu mahalden başka bir yere teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir. Temsil hakkı; eser sahibinin veya meslek birliğine üye olması halinde, yetki belgesinde belirttiği yetkiler çerçevesinde meslek birliğinin yazılı izni olmadan, diğer gerçek ve tüzel kişilerce kullanılamaz. Ancak, 33 üncü ve 43 üncü maddelerdeki hükümler saklıdır”. Bir fikir ve sanat eserinin, doğrudan doğruya, duyulara hitap edecek şekilde kamuoyuna sunulması temsildir. Fikir ve sanat ürününü duyular vasıtasıyla idrak edilebilir hale getiren her eylem temsil kavramı içine girer. Buna göre, bir ilim ve edebiyat eserinin kamuya okunması, bir musiki eserinin çalınması, icra edilmesi, bir tiyatro piyesinin seyircilere oynanması, bir sinema eserinin seyircilere izlettirilmesi, bir güzel sanat eserinin teşhir edilmesi bu anlamda “temsildir”.
Davaya konu musiki eserlerinin yarışmada icrası başka bir deyişle okunması bir musiki eserinin söylenmesi, seslendirilmesi FSEK m.24’te eser sahibinin mali hakları arasında düzenlenen temsil hakkı kapsamında olabilir.
Temsil hakkı için kural olarak eser sahibinden veya hak sahiplerinden izin alınması şarttır. Diğer taraftan FSEK m.33 ve 43 üncü maddede belirtilen bir istisna söz konusu ise temsil hakkının ihlali de söz konusu olmayacağından davaya konu somut uyuşmazlık yönünden bu istinasların uygulanıp uygulanmayacağının da değerlendirilmesi gerekir.
aa.Bu istisnalardan ilki olan FSEK m.33 hükmüne göre, “yayımlanmış bir eserin, tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, yüz yüze eğitim ve öğretim maksadıyla doğrudan veya dolaylı kar amacı gütmeksizin temsili, eser sahibinin ve eserin adının mutat şekilde açıklanması şartıyla serbesttir”. Davaya konu uyuşmazlıkta davalıların eylemi eğitim ve öğretim maksadına yönelik olmadığından FSEK m.33’teki istisnanın işbu uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olamayacaktır.
bb.İkinci istisnayı düzenleyen FSEK m.43 hükmüne göre ise; “Radyo-televizyon kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkanlardan yararlanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar, yayınlarında yararlanacakları opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konmuş eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorundadırlar. Bu kuruluşlar sahneye konmuş eserler dışında kalan eser, icra, fonogram ve yapımlar için ilgili olan meslek birlikleri ile 52 nci maddeye uygun sözleşme yaparak izin almak, söz konusu yayın ve/veya iletimlere ilişkin ödemeleri bu birliklere yapmak ve kullandıkları eser, icra, fonogram ve yapımlara ilişkin listeleri bu birliklere bildirmek zorundadırlar….”.
Bu hüküm ile ilgili olarak davalı taraf davaya konu eserler yönünden meslek birliklerinden izin aldığını iddia etmiştir. Dosyada bu hususta herhangi bir delil bulunmamakla birlikte genel olarak meslek birlikleri ile yapılan sözleşmelerde verilen yetki TV Yayın İstasyonunun programlarında umuma iletim hakkı kapsamında kullanılmasıyla sınırlı olup, FSEK’ten ve diğer mevzuattan doğan diğer mali hakları içermemektedir. FSEK m.25 hükmüne göre; “bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez”. FSEK.m.25’te tanzim edilen umuma iletim hakkı FSEK.m.24’teki temsil hakkından farklı bir mali hak türü olup, anılan sözleşmede temsil hakkının da devredildiğine dair bir hüküm olmadığından, televizyon kanalındaki yayınlarda musiki eserinin başka bir kişi tarafından seslendirilebilmesi, başka bir deyişle eserinin, dinleyici veya seyircilere okumak, suretiyle sunulması yani doğrudan temsil için, eser sahibi veya mirasçılarından izin alınması gereklidir.
Dosyada bu hususa ilişkin herhangi bir izin bulunmadığından ihlal edilen mali hakkın rapordaki tespitler de dikkate alındığına FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
5846 sayılı FSEK nun manevi haklar kısmında düzenlenen “ADIN BELİRTİLMESİ SALAHİYETİ” başlıklı Madde 15 – “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir.” hükmüne amirdir.
Rapordaki tespitler dikkate alındığında; şarkı girerken ve gerekse sona ererken eser sahibi bilgilerinin ekranda yanlış olarak yazılmasından ve de hiç yazılmamasının, davacı eser sahibinin manevi haklarından FSEK 15’te yer alan “eser sahibi olarak belirtilme” hakkının ihlal edilmesi nedeniyle davacı …’ın manevi haklarından FSEK 15 de düzenlenen adın belirtilmesi salahiyetine ilişkin hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tespit, Önleme ve Ref talepleri yönünden;
Davacıların tecavüzün tespiti, durdurulmasına yönelik talepleri yukarıda izah olunan sebeplerle kabul olunmakla birlikte, ref talebi yönünden tazminat taleplerinin FSEK 68’e dayalı olduğu Yargıtay uygulamalarımız ile de yerleşik hale geldiği üzere bu talebin kabulü halinde taraflar arasında farazi sözleşme ilişkinin kurulduğunun kabulü gerektiği ve ref taleplerinin dinlenemeyeceği anlaşılmakla birlikte davaya konu kullanım yönünden özellikle ref talebinin kabulü halinde manevi hak ihlalinin sonlandırılmamış olacağı bu noktada yerleşik kabul gören kullanımların SADECE İZİNSİZ KULLANIM YÖNÜNDEN OLMAKLA kullanımın mevcut haliyle devamı diğer hak ihlallerini sürdürecek olduğu durumlarda talep FSEK 68 e dayalı olsa bile gerekli düzeltmelerin yapılması ve ref taleebinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kanaatiyle davalı kullanımlarının davacıların mali ve manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, muhtemel tecavüzlerin önlenmesine, davacı … yönünden isimsiz ve hatalı isim kullanmak suretiyle yapılan kayıtlara ismin eklenmesine ya da hatalı kullanımların düzeltilmesine, aksi takdirde kullanımın önlenmesine, fazlaya ilişkin ref talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Maddi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
FSEK m.68/I hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Müzik sektöründe bir şarkı sözü veya bestenin rayiç bedelinin ne olması gerektiği konusunda maktu bir fiyat ve kesin bir kriter olmamakla beraber söz konusu bedele etki eden bir takım belli başlı unsurlar vardır. Bunlar; bestekar yahut söz yazarının hit olmuş eserleri üzerinden nam ve şöhreti, eseri piyasaya çıkaracak olan yapım şirketinin şöhreti, tanınırlığı, marka değeri; oluşturulmakta olan yapımın standart ticari bir yapım mı yahut sosyal sorumluluk projesi vs. olup olmadığı, bestekar yahut söz yazarının aynı yapım içinde birden fazla eserinin olup olmadığı, bestekar veya söz yazarının eserlerinin kullanımından ön anlaşma bedeli dışında başka bir gelir edemeyecekleri hususlarıdır. Yukarıda yer verilen tüm parametrelerin bir araya getirilmesi sonucu davacı taraf düzeyinde tanınan, şöhreti olan, starlara eser vermiş, hit şarkılar yazmış besteci-söz yazarlarının bu tür TV programında yayınlanan müzik eserlerinin bir defalık kullanımı için talep edilebilecek telif bedellerinin tespiti gerekir.
Yargıtay emsal içtihatları doğrultusundaki kriterler yani kullanım yılı, sayısı, mecrası, kullanımın türü, eserin beğeni ölçüsü, kullanımın yarışma programı içerisinde başka eserlerin de söz konusu olduğu programda temsil suretiyle gerçekleşmesi de dikkate alınmak ve dosyada yer alan başka dosyalara ilişkin başka eser rayiç bedelleri ile karşılaştırılarak dava konusu eserlerin hususiyeti gözetilerek rayiç bedel tespiti yapılmıştır.
Davacının sadece söz yazarı olduğu, eserin güftesinin yada bestesinin fraklı kişilere ait olduğu, bu tarz eserlerin FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumunun söz konusu olması itibariyle güfte ve bestenin %50 oranında değer biçilerek, eserlerin nam ve şöhreti ve izah olunan kriterler gözetilmek suretiyle kullanılan mecralar ayrı ayrı değerlendirilerek raporlarda gerekli hesaplamaların yapıldığı kullanım durum ve adedi dikkate alınarak 71.000 TL rayiç bedel belirlendiği, davacı tarafça bu miktar dikkate alınarak FSEK 68 hesabı ile 213.000 TL üzerinden talebin ıslah olunduğu davalı vekilinin zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Her ne kadar bilirkişiler tarafından kullanım şekli adedi ve izah olunan kriterlere göre 71.000 TL maddi tazminat belirlenmiş ise de esasen bu tür davalar yönünden net bir hesaplamanın yapılamaması, yapılan değerlendirmelerin çoğu zaman bilirkişilerin şahsi değerlendirmelerini de içerdiği bu noktada doğrudan hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, mahkememizin ihtisas alanında kalan benzer yargılamalar gözetildiğinde davaya konu eserlerin şöhret ve tanınmışlığı kullanım durumları ihlalin ağırlığı dikkate alındığında izahı yapılan TBK 50 kapsamında tazminat miktarının takdiren belirlenmesinin dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun düşeceği kanaatiyle takdiren 50.000 TL üzerinden tazminat miktarı belirlenmiş FSEK 68 hesabı ile 150.000 TL üzerinden davacı mali hak sahibi Üniversal müziğin maddi tazminat talebini kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, internet üzerinden ihlallerin devam ettiği dikkate alınarak zamanaşımı itirazlarının dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Manevi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
Davacı eser sahibi …’ın manevi haklarından FSEK 15’te yer alan “eser sahibi olarak belirtilme” hakkının ihlal edilmesi nedeniyle davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu, kullanılan eser sayısı ve kullanım durumları eserlerin ve eser sahibinin şöhreti dikkate alındığında talep edilen miktarın yerinde olduğu kanatiyle 25.000 TL manevi tazminatın tümden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davaya konu edilen …, … ve … isimli şarkının şarkı sözlerinin FSEK m.2/1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacı …’ın davaya konu güftelerinin FSEK11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu, dosyada mübrez 01/01/2009 ve 30/09/2013 tarihli edisyon sözleşmesine göre davacı adına eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla davacı şirketin davaya konu eserler üzerinde mali hak sahibi olduğu, her ne kadar davalı internet kullanımlarından sorumlu olmadığını paylaşımların kendisine ait olmadığını bu yönden husumet yöneltilemeyeceğini iddia etmiş ise de esasen program yapımcısı olduğu dikkate alındığında bağlantılı şirketler vasıtasıyla bahse konu programların internette yayınlanmasından kaynaklı olarak da hasım sıfatının bulunduğu, davaya konu eserlerin davalının yapımcılığını üstlendiği yarışma programlarında izinsiz olarak kullanılması ve internet ortamında eserlerin seslendirildiği bu programların yayınlanmasının davacının FSEK 24 de düzenlenen eser sahibinin mali haklarından temsil hakkını ihlal ettiği anlaşılmakla davacıların tecavüzün tespiti, durdurulmasına yönelik taleplerinin kabulüne, muhtemel tecavüzlerin önlenmesine, ref talebi yönünden tazminat taleplerinin FSEK 68’e dayalı olduğu Yargıtay uygulamalarımız ile de yerleşik hale geldiği üzere bu talebin kabulü halinde taraflar arasında farazi sözleşme ilişkinin kurulduğunun kabulü gerektiği ve ref taleplerinin dinlenemeyeceği anlaşılmakla birlikte davaya konu kullanım yönünden özellikle ref talebinin kabulü halinde manevi hak ihlalinin sonlandırılmamış olacağı bu noktada yerleşik kabul gören kullanımların SADECE İZİNSİZ KULLANIM YÖNÜNDEN OLMAKLA kullanımın mevcut haliyle devamı diğer hak ihlallerini sürdürecek olduğu durumlarda talep FSEK 68 e dayalı olsa bile gerekli düzeltmelerin yapılması ve ref talebinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kanaatiyle davacı … yönünden isimsiz ve hatalı isim kullanmak suretiyle yapılan kayıtlara ismin eklenmesine ya da hatalı kullanımların düzeltilmesine, aksi takdirde kullanımın önlenmesine, fazlaya ilişkin ref talebinin reddine karar vermek gerekmiş, maddi tazminat talebi yönünden net bir zarar tespiti mümkün olmadığından, eserlerin popülaritesi, davalının kullanım durumu ve teknik bilirkişilerce yukarıda izah olunan diğer parametreler dikkate alınarak belirlenen rayiç üzerinden yapılan hesaplama göz önünde bulundurularak TBK 50 gereği tazminatın belirlenmesi gerektiği, bu noktada 50.000 TL’nin yerinde olduğu kanaatiyle FSEK 68 hesabı ile 150.000 TL üzerinden davacı şirketin tazminat talebinin kısmen kabulüne, yukarıda izah edilen sebeplerle yasal şartları oluşan ve miktar itibarı ile yerinde görülen davacı …’ın manevi tazminat talebinin de 25.000 TL üzerinden tümden kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı kullanımlarının davacıların mali ve manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, muhtemel tecavüzlerin önlenmesine, davacı … yönünden isimsiz ve hatalı isim kullanmak suretiyle yapılan kayıtlara ismin eklenmesine ya da hatalı kullanımların düzeltilmesine, aksi takdirde kullanımın önlenmesine, fazlaya ilişkin ref talebinin reddine,
2-Davacı …’in maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, takdiren (FSEK 68. gereği 50.000×3) 150.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacı …’ın manevi tazminat talebinin KABULÜ ile, 25.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 11.954,25 TL karar harcından peşin yatırılan 939,27 TL ile 3.125,20 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 7.889,78 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz talebine ilişkin 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacılara verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 18.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı …’e verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı …’a verilmesine,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen ref talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 8.990,00 TL vekalet ücretinin davacı … alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 344,13 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.744,13 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.282,44 TL’si ve 4.100,37 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 5.382,81 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/12/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır