Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/113 E. 2018/157 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/113
KARAR NO : 2018/157

DAVA : Marka İptali ve Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 23/01/2012
KARAR TARİHİ : 05/06/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan marka iptali talepli davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile TPE de davalı adına kayıtlı … no ile 25. sınıftaki mallar için tescilli “…” ibareli markayı davalının 5 yılı aşkın bir süredir kullanmadığını, ancak müvekkili şirket tarafından lüks otomobil kategorisinde “…” markalı otomobiller üretildiğini ve davalının markayı kullanmaması nedeniyle TPE’de davalı adına kayıtlı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin … markasını şirketin kuruluş tarihi olan 1994 den beri müvekkili şirket tarafından kullanıldığını,davacı firmanın “…” markasının kullanmasının kendi tescillerinden sonra olduğunu markası üzerinden herhangi bir hak iddia edilemeyeceğini, davacının herhangi bir dayanak göstermeksizin müvekkil markasının 5 yılı aşkın kullanılmadığını ileri sürdüğünü, ancak müvekkilinin şirket binası dahil olmak üzere ürünlerde, tanıtımlarda, promosyonlarda, faks kayıtlarında hatta koli bantlarında dahi “…” markasının kullanıldığını bu nedenle davanın reddini talep ettmiştir.
GEREKÇE:
Dava, 556 sayılı KHK 14. madde uyarınca açılmış markanın iptali ve sicilden terkini talepli davadır.
Mahkememizin 17/12/2015 tarihli 2015/122 esas 2015/301 sayılı kararı davalı vekilince temyiz edilmiş olmakla, Yargıtay 11.HD’nin 16/10/2017 tarihli 2016/3257 esas 2017/5363 sayılı kararı ile, “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, bozma ilamına uyularak yazılı şekilde, 556 sayılı KHK’nin 42/1-c bendinin Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 gün ve 2013/147 esas ve 2014/75 karar sayılı kararı ile iptal edildiği gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince dava konusu markanın 25. sınıfta bazı ürünler yönünden kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin de iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş olmakla, mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve yargılama yapılarak bitirilmiştir.
Dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153. maddesinin 6. bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut olayımızda dava dosyasının henüz derdest olması sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Ülkemizin taraf olduğu TRİPS’in (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması) hükümleri üye ülkeler tarafından uygulanacağı birinci maddede açıkça belirtilmiştir. Sözleşmede hüküm altına alınan maddeler üye ülkelerde belirtilen uyuşmazlıklarda oluşan yasal boşluklarda uygulanabilecek ve boşluğu doldurabilecek nitelikte ve Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde hükümler Mahkememizce de uyuşmazlıklara uygulanabilir ise de, Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluğu doldurur nitelikte olmadığı gibi, TRİPS’in markayı kullanma koşulu başlıklı 19. maddesinin 1. bendinde “Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebilir. Marka ile korunan mal veya hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları veya hükümetçe uygulanan başka koşullar gibi markanın kullanılmasına engel oluşturan ve marka sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan koşullar, markanın kullanılmaması için geçerli nedenler olarak kabul edilecektir” şeklinde markanın iptali için yapılacak değerlendirmenin ve incelemenin sınırları ve şekli belirtilmiş, sürenin asgarisi ifade edilmiş olup, bu halde de belirtilen madde mahkemelerce doğrudan uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapar, sonuç olarak da tavsiye niteliğinde olduğundan, TRİP 19. maddenin de uygulanma koşulları mevcut değildir.
Mahkememizce yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporları doğrultusunda davalının ciddi kullanımının bulunmadığı emtiaların tespit edildiği ve davacının dava açıldığında haklılığı gözönüne alınarak harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılması gerekmiştir.
Tüm bu hususlar nazara alındığında, her ne kadar dava açıldığı tarihte 556 sayılı KHK’nın 14. kapsamında değerlendirmeye girilmiş ise de, dosya derdest iken KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesinin iptali sebebiyle davanın yasal dayanağı kalmamış olmakla, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulamaması sebebiyle, karar tarihinde yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacı şirket tarafından davalı … Ltd. Şti aleyhine açılan davanın Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin iptali nedeniyle reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 35,90 TL karar harcından peşin yatırılan 21,15 TL’nin mahsubu ile kalan 14,75 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 392,24 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.492,24 TL ve 42,30 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.534,54 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair verilen karar, hazır bulunan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere açıkça okundu, usülen anlatıldı. 05/06/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.