Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/104 E. 2019/331 K. 19.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/104
KARAR NO : 2019/331

DAVA : FSEK-Mali Hak Sahipliğinin Tespiti
DAVA TARİHİ : 01/03/2018
KARAR TARİHİ : 19/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-mali hak sahipliğinin tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirketten çıkarttığı “…” ve “…” isimli iki adet albümünün bulunduğunu, davalının kendisini zarara uğratması ve albümleri üzerindeki mali hakların tehlikeye girmesi nedeniyle 11/09/2017 tarihli ihtarname ile FSEK 58. maddesi uyarınca cayma hakkını kullandığını, cayma hakkının ardından 4 haftalık hak düşürücü süre içerisinde davalı tarafından caymaya itiraz davasının açılmadığını ve böylece caymanın 12/09/2017 tarihinde tamamlandığını belirterek, “…” ve “…” isimli albümlerin tüm mali haklarının müvekkiline döndüğünün ve ait olduğunun tespitine karar verilemesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu ihtarnamenin tebligat kanununa aykırı olduğunu, zira tebligatlarda müvekkili şirkette çalışan olarak gösterilmiş … isimli bir çalışanın bulunmadığını, şahsın handa çaycılık yaptığını, bu sebeple ihtarnamelerdeki tebligatların geçersiz olduğunu, cayma hakkının kullanıldığı ihtarnamede hiçbir gerekçe gösterilmediğini, müvekkilinin davacı ile yapılan sözleşmedeki tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkili tarafından gönderilen ihtarnamelerde belirtildiği üzere, müvekkili tarafından yapımı üstlenilen 2007 tarihli sözleşmedeki bir eserin telif hakkına yönelik açılan davada uzun süren yargılamalar neticesinde telif hakkı ödenmesine karar verildiğini ve bu nedenle davacı tarafın zarara uğradığını öne sürerek huzurdaki davayı açtığını, ilk albüm için davacıya 165.000 USD ödendiğini, ancak sonradan pek çok konser ve etkinlik ile bu albümden bu rakamın çok üzerinden para kazanıldığını, davacı tarafça bir ödeme yapıldığının doğru olduğunu, ekonomik kriz sebebiyle müvekkili şirket tarafından bedelin ödenememesinin davacıya tek başına fesih hakkı tanımayacağını, davacı tarafından her iki albüme ilişkin talepte bulunulmayacağını, ilk albümden uğradığı zararın ikinci albüme yansıtılamayacağını, 2007 yılında açılmış davanın ödemesinin 2013 yılında yapıldığını, bu ödemeye ilişkin 2018 yılında açılmış bulunan davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler de göz önüne alınarak reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış caymanın geçerli olduğunun ve mali hak sahipliğinin davacıya döndüğünün tespiti talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, Kültür Bakanlığı Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğünden dava konusu albümlere ilişkin eser işletme belgeleri ile …’den eser sahipliğine ilişkin kayıtlar getirtilmiştir.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “Davacı yanın 11/09/2017 tarihli ihtarnamesinde İleri sürülen cayma hakkına karşı davalı yanın 4 haftalık yasal süre içerisinde cayma hakkının kullanılmasına karşı itiraz davası açmaması sebebiyle cayma hakkının şartlarının oluştuğu, sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Cayma hakkı, kendisine bir mali hak veya ruhsat verilen kişinin bu hakkı belirli bir süre içerisinde hiç veya gereği gibi kullanmaması durumunda, menfaatleri esaslı surette ihlal edilen eser sahibinin, sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirmesini sağlayan bir haktır. Nitelik itibarıyla hem mali hem manevi hak yönü bulunmakla birlikte manevi yönünün daha ağır bastığı kabul edilmektedir.
Cayma hakkının koşulları, FSEK’in 58/1 maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre, mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Bu fıkrada esasa ilişkin koşullar yanında, şekle ilişkin koşullar da yer almaktadır.
Madde metninde, “Mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse”nin cayabileceği ifade edildiğine göre cayma hakkının ilk koşulu, bir mali hakkın ya da o mali hakkı kullanma yetkisinin (ruhsat) usulüne göre, yani FSEK 58. maddeye uygun olarak devredilmiş, devralınmış, kullanma yetkisi elde edilmiş olması gereklidir. Cayma hakkı bakımından ruhsatın (lisansın) tam ruhsat (münhasır lisans) ya da basit ruhsat (münhasır olmayan lisans) biçiminde olması önemli değildir. Eğer o mali hak 52. maddeye uygun olarak devralınmamış ya da kullanma yetkisi elde edilmemiş ise, sözgelimi taraflar arasında sözlü bir anlaşma yapılmış fakat FSEK 52. maddeye uygun olarak, yani yazılı biçimde ve sözleşmeye konu mali hakların tek tek gösterileceği şekilde bir sözleşme imzalanmamış ise, Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 12. maddesi ile FSEK’in 52. maddesinde yer alan emredici hukuk kurallarına aykırılıktan dolayı sözleşme geçersiz olacağından, caymaya gerek yoktur.
FSEK 58. maddede, bir mali hakkı devralan ya da o hakkı kullanma yetkisi elde eden kimsenin “…kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bîr zaman içinde…” kullanmaması durumunda, eser sahibinin (ve bağlantılı hak sahibinin) cayma hakkından söz edilmektedir. Şu halde ya kararlaştırılan sürenin ya da verilecek münasip bir sürenin (mehlin) geçmesine rağmen mali hakkın kullanılmış olması gereklidir.
Türk Hukukunda cayma hakkı, sadece sözleşmeye konu mali haktan gereği gibi faydalanmama halinde söz konusu olabilmektedir. Gereği gibi faydalanmama hali, “hiç faydalanmama” ya da “yeterince (gereği gibi) faydalanmama” biçiminde ortaya çıkabilir. Hiç faydalanmama hali aşikar olup, sözgelimi çoğaltma ve yayma hakkını elde eden yayımcının, kitabı basmaması, romanı İngilizceye çevirerek işleme konusunda ruhsat elde eden kimsenin bu tercümeyi hiç yapmaması hiç kullanmama hallerine örnek teşkil eder.
Somut bir olayda 81 adet eser için albüm çıkarma yetkisi elde eden albüm yapımcısının, 11 yıl boyunca sadece 13 adet eseri içeren tek bir albüm çıkarıp, diğer eserler için başkaca albüm yapımı gerçekleştirmeyen ve bu konuda harekete de geçmeyen bir albüm yapımcısının, mali haklardan gereği gibi faydalanmadığı raporda tespit olunmuştur.
Cayma hakkının kullanılabilmesinin bir diğer koşulu ise mali hak veya ruhsat verenin (eser sahibinin, icracı sanatçı gibi bağlantılı hak sahibinin) menfaatlerinin esaslı biçimde ihlal edilmesidir. Dolayısıyla önemli olan, eser sahibinin (bağlantılı hak sahibinin) menfaatleri olup, mali hakları devralanın veya kullanma yetkisi elde edenin, sözgelimi yayıncının menfaatlerinin de ele alınıp, karşılaştırılmasına gerek yoktur.
Devredilen veya ruhsat verilen hakkın kullanılması için diğer tarafa noter aracılığıyla münasip bir mehil verilmesi gereklidir. Verilecek mehilin münasip olup olmadığı, kullanılması istenen mali hakkın türüne, sektorel koşullara ve Türkiyemizin o dönemde içinde bulunduğu ekonomik duruma göre değişiklik gösterebilir. Sözgelimi, bir sinema filminin televizyon gösterimi için bir ruhsat verilmiş ise, böyle bir ruhsatın kullanılması için bir veya iki haftalık çok kısa bir süre dahi yeterli olabilir. Buna karşılık bir kitabın basılıp, dağıtımı için verilmesi gereken süre daha uzun olup, somut olayın özelliklerine göre sözgelimi bir veya iki ay olabilir. Bir icracı sanatçının, fonogram yapımcısına verdiği ruhsat ise, albüm yapımı için gerekli altyapı çalışmaları, stüdyo temini, orkestra bulunması, stüdyo kayıtlarının gerçekleştirilmesi, albümün basım ve dağıtımı gibi işler için çok daha fazla bir süreye, sözgelimi altı aya ihtiyaç duyar.
FSEK’in 58. maddesine göre cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. Dolayısıyla mali hakkı, ruhsatı kullanmadığı iddia edilen kimsenin, cayma ihtarnamesi kendisine ulaştıktan itibaren 4 hafta içinde caymaya itiraz etmesi gerekir. Yasada açıkça “caymaya karşı itiraz davası”ndan söz edildiğine göre, “itiraz” sözcüğü, çağrıştırdığının aksine, cayan kimseye gönderilecek bir cevabi ihtarname değil, açılacak bir davayı ifade eder. Bir başka anlatımla, caymanın usule uygun olmadığını, cayma koşullarının gerçekleşmediğini iddia eden kimsenin yapması gereken, ihtarname göndermek değil, caymaya itiraz davası adı verilen bir dava açarak, caymanın geçersizliğinin tespitini talep etmekten ibarettir. Cayma ihtarnamesine karşılık olarak, eser sahibine itirazda bulunulması, ona bir karşı ihtarname gönderilmesi, hukuken hüküm ifade etmez. Bu süre içinde dava açılmadığı takdirde, caymanın haklı olduğunun ve sözleşmenin cayma ile sona erdiğinin kabulü gereklidir.
Caymaya itiraz davasının, cayma ihtarnamesinin tebliğinden itibaren 4 hafta içinde açılması gereklidir. Bu süre hak düşürücü nitelikte bir süre olup, mahkemece re’sen gözetilir.
Davacı yanın, davalı şirkete keşide ettiği … 2. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde, … isimli eserin sahibi …’ın … 2. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı davasını açtığını, bu dava sonucunda … firmasınca ödenmesi gereken bedelin tarafınca ödendiğini ve … 9. İcra Dairesinin … sayılı dosyasına 2013 yılında 17.259,08 TL ödendiğini, bu sebeple ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde bu bedelin tarafına ödenmesini ihtar ettiği görülmüştür. İş bu ihtarnamenin 26/07/2017 tarihinde “sürekli çalışan …’a”‘ tebliğ edildiği görülmüştür.
Davacı yanın davalı şirkete keşide ettiği … 15. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde, 11/07/2017 tarihli ihtarnamesine rağmen ihtarnamedeki taleplerinin karşılanmadığını, eserler üzerindeki hacizler sebebiyle eserlerden gerekli faydayı sağlayamadığı bu sebeplerle FSEK m. 58’den kaynaklanan cayma hakkını kullandığını ihtar ettiği görülmüştür. İşbu ihtarnamenin 29/09/2017 tarihinde “aynı dareste birlikte çalışan daimi işçi …’a” tebliğ edildiği görülmüştür.
Mahkememizin 08/11/2018 tarihli oturum 4 nolu ara kararı uyarınca davalı yana caymaya itiraz davası açıp açmadığı yönünde beyanda bulunmak üzere 2 haftalık süre verdiği, davalı yanın bila tarihli dilekçesinde ise taraflarınca açılmış herhangi bir cayma davasından söz edilmediği görülmüş, cayma iradesini taşıyan ihtarnamenin tebliğ edildiği …’ın, şirketin SGK’lı çalışanı olmaması sebebiyle tebligatın geçersiz olduğunu iddia ettiği anlaşılmıştır.
Davacı yanın FSEK m.58’den doğan cayma hakkını kullandığı ve buna ilişkin ihtarname keşide ettiği, her ne kadar davalı yanın “tebligatın yapıldığı …’ın kendi çalışanı olmaması sebebiyle tebligatın geçersiz olduğu” hususunu savunmasına rağmen, dava dilekçesinin tebliğ edildiği tebligat parçasında da …’ın imzasının bulunduğu, bu tebligatın da 15/03/2018 tarihinde yapıldığı ve davalı şirketin süre uzatım talepli dilekçesinde de dava dilekçesinin kendilerine 15/03/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, bu çerçevede …’a yapılan bu tebligata itiraz etmeyip yukarıda yer verilen ihtarnamelerin tebliği aşamasında …’ın “çalışanları olmaması” sebebiyle tebligatın geçersizliğinin ileri sürmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı TMK 2 ‘ye aykırılık oluşturacağı sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada davalıya keşide edilen 11/09/2017 tarihli ihtarnamenin geçerli bir şekilde tebliğ edildiği kanaatiyle, davalı yanın FSEK m.58’de belirtilen 4 haftalık hak düşürücü süre içerisinde “caymaya itiraz” davası açmaması sebebiyle artık cayma hakkının kullanılmasına itiraz edemeyeceği kanunun açık hükmü karşısında izahtan varestedir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği bir arada değerlendirildiğinde; Davacının davalı şirkete keşide ettiği … 2. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde, … isimli eserin sahibi …’ın … 2. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı davasını açtığını, bu dava sonucunda … firmasınca ödenmesi gereken bedelin tarafınca ödendiğini ve … 9. İcra Dairesinin … sayılı dosyasına 2013 yılında 17.259,08 TL ödendiğini, bu sebeple ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde bu bedelin tarafına ödenmesini ihtar ettiği, ihtar gereğinin yerine getirilmemesi üzerine bu defa davacı tarafından … 15. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile FSEK m. 58’den kaynaklanan cayma hakkını kullandığı, yasada düzenlenen 4 haftalık yasal süre içerisinde davalı tarafından caymaya itiraz davasının açılmadığı, esasen caymanın şartlarının oluştuğu tespit olunmuş ise de bu noktadaki tespitin mevcut yargılama açısından esasa etkili olmadığı, açılan dava yönünden mali hakların geri döndüğünün hükmen tespitinde davacının hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; “…” ve “…” isimli albümlerin mali haklarının davacı …’a döndüğünün ve ait olduğunu TESPİTİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 8,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 320,75 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.820,75 TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.892,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır