Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/100 E. 2019/282 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/100
KARAR NO : 2019/282

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/02/2018
KARAR TARİHİ : 27/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Üniversitesi … Öğretmenliği bölümü mezunu olduğunu ve … Çok Programlı Anadolu Lisesinde İngilizce Öğretmenliği yaptığını, 25.06.2017 tarihinde ana akım medya organlarının da dahil olduğu birçok ulusal ve yerel ölçekte yayın yapan medya kuruluşlarında servis edilen bir haberde; lise son sınıf öğrencisi olan … isimli bir öğrencinin LYS’den çok yüksek puan almasına rağmen, tercih etmediği bir üniversiteye yerleştiği, internet IP adreslerine ilişkin yapılan tespit sonucunda tercihlerinin arkadaşı olan … tarafından ÖSYM web sayfasından değiştirildiği yönünde haberler çıktığını, 25.12.2017 tarihinde aynı haberler ekseriyetle aynı yayın organlarında yeniden gündeme geldiğini ve bu sefer de arkadaşının şifresini izinsiz kullanarak tercihlerini değiştiren söz konusu … isimli şahsın 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığının haber edildiğini, söz konusu haberlerin basılı, görsel ve internet kaynaklı medya organlarında ulusal ve yerel medyada uzunca süre gündemde tutulduğunu, müvekkili …’in, söz konusu haberlere konu olan olayla hiçbir ilişkisi olmadığı gibi bahsi geçen … isimli şahısla da isim benzerliği dışında hiçbir bağlantısı bulunmadığını, müvekkilinin 25 yaşında bir öğretmen olduğunu, olayla ilgisinin bulunmadığını ancak müvekkilinin fotoğrafının davalı şirketin de aralarında bulunduğu birtakım kişi ve kurumlarca haberlerde tekrar tekrar kullanıldığını, olayla ilgisi olmadığı halde bu fotoğraf nedeni ile milyonlarca kişiye yazılı ve görsel medya yoluyla “hırsız” gibi sıfatlar kullanılarak bir suçlunun fotoğrafı olarak arz edildiğini hatta canlı olarak yayınlanan ana haber bültenlerinde kullanıldığını, gazetelerde basıldığını, davalı şirketin uydu yayın lisansı sahibi olduğu “…” isimli ulusal kanalda 25.12.2017 tarihinde canlı olarak yayınlanan “…” isimli ana haber bülteninde de müvekkilinin fatoğrafının yaklaşık 2 dakika boyunca yayınlandığını, haberin altında büyük puntolarla ve büyük harflerle “…!” ibaresine yer verilip, müvekkilinin fotoğrafı kullanılarak”hırsız” ve 2 yıl 3 ay hapse mahkûm edilmiş bir “suçlu” olarak gösterildiğini, kullanılan efekt ve arka plandaki ses değişimleriyle haberin anlam ve içeriğinin daha da sansasyonel hâle getirildiğini, davalının ana haber bülteninin içeriğini internet ortamına da aktararak tüm dünyadan istenilen yer ve saatte erişilmeye mümkün hâle getirdiğini, müvekkilinin söz konusu hadise karşısında son derece elem duyduğunu, çevresindeki herkese olayı açıklamak zorunda kaldığını, alay konusu hale geldiğini, mesleki itibarının zedelendiğini, saygınlığına zarar geldiğini, davalının bu olaydan ticari kazanç sağladığından bahisle, Yayın ve internet yoluyla müvekkilin kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle 7.000 Türk Lirası tutarında manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 25.12.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, vekaletsiz iş görme (haksız rekabet) hükümleri uyarınca söz konusu saldırı nedeniyle davalı yanın elde ettiği, elde etmeyi ihmâl ettiği ya da elde etmesi mümkün görülen maddi menfaat / gelir artışı nedeniyle 100,00 Türk Lirası tutarındaki maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davanın görevsiz mahkemede açıldığın, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkili kanal tarafından 25.12.2017 tarihinde yayınlanan ana haber de “…” başlığıyla verilen haberin bir çok haber sitesinde ve ana haberlerde verildiğini, olayın haber niteliğinde olduğunu, haber sunulurken ekranda birkaç saniye görülen resmin davacıya ait olup olmadığı hususunda Mahkemece tespit yapılması gerektiğini, ayrıca davacının konu ile ilgili olarak Tekzip talebinde bulunmadığını, olaya ilişkin herhangi bir ihtarname gönderilmediğini, davacının düzeltilmesine dair bir talebinin müvekkiline ulaşmadığını, ulaşmış olsaydı düzeltilebileceğini, müvekkili şirketin haber içeriğinde yer alan davacıya ait resmin bir kaç saniye kullanılması ile herhangi bir maddi kazancının olmadığını, bu haberin yayınlanmasından dolayı davacının da maddi bir kaybının olmadığını, yayınlanan yayında kişilik hakları ihlalinin olmadığını, haberin basın özgürlüğü çerçevesinde halkı aydınlatma, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye sevk etme, tartışmalar açma, bilinmeyenleri araştırıp ortaya çıkarma amacı ile yapıldığını, dava konusu edilen müvekkile ait yayın, hukuka uygunluk kriterlerine haiz olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gibi talep edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK kapsamında açılmış maddi, manevi tazminat talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, bilirkişi heyetince ibraz edilen 01.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…Dava konusu haberlerde 2 kez davacıya ait olduğu iddia edilen resmin kullanıldığı, bu şekilde kullanımın FSEK m.86/3 bendindeki istisna kapsamında değerlendirilemeceyeceği, zira kullanılan resim ile verilen haber arasında bir bağlantının mevcut olmadığı, bu tür kullanım sebebiyle davacının maddi bir zararının dosya muhteviyatı itibariyle tespit edilemediği, davalının da bu kullanım sebebiyle maddi bir kazancının bulunup bulunmadığının tespit edilemediği, davacının manevi tazminat hususundaki talebinin Mahkeme takdirinde olduğu…” kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere dış görünüş, kişilik haklarının bir parçası olarak hukuken korunur. Bu nedenle resim ve portre, bunu meydana getiren ve asim maliki kadar, tasvir edileni de ilgilendirir. Dolayısıyla resim ve portrenin eser niteliğini taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, tasvir edilenin izni olmadıkça teşhir edilemez ve hiçbir şekilde kamuya sunulamaz. Resmin veya portrenin yapılması için verilen izin, ilke olarak bu resmin teşhir veya kamuya arzını içermez. İzin açık veya örtülü olabilir. Özellikle belirli bir ücret karşılığı modellik yapanların resim veya portrenin teşhir ve her türlü kamuya arzına izin vermiş olduğu ilke olarak kabul edilir. Zira işin niteliğinden ve yaygın uygulamadan bu anlaşılmaktadır. Ancak resmin çektirilmesi veya portrenin yaptırılması için verilen izin, işin niteliğinden açıkça anlaşamıyorsa, ticari kullanımı kapsamaz. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
Doktrinde de belirtildiği üzere, bir fotoğraf sanatçısından ücret alarak ona modellik yapan kişi, fotoğrafının sanatsal amaçlarla basılacağını, sergilerde teşhir edileceğini, beğeni toplarsa çoğaltılıp satılmak suretiyle kullanılacağını bilir. Ancak sokakta yürüyen bir kimse, tarlada çalışan kadın, her hangi bir ücret almaksızın fotoğrafının çekilmesine izin vermiş ise, bunun sanatsal olarak kullanılacağını öngörebilirse de, reklam yüzü olarak ticarileştirilmesi, bilboardlarda kullanılması, basın yayın organlarında yayınlanmasına örtülü olarak izin verdiğinin kabulüne imkan yoktur.
5486 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86. maddesi, eser niteliğinde olmasalar dahi, resim ve portrelerin, tasvir edilen kişilerin muvafakati alınmaksızın teşhir veya başka şekillerde umuma arz edilemeyeceğini öngörmektedir Bu hükümdeki “resim ve portreler ibaresi; fotoğraftan, çeşitli tekniklerle yapılmış portreleri, tek başına veya topluluk içinde bulunurken çekilmiş resimleri ifade etmektedir. Bütün bunların, izinsiz olarak teşhiri veya umuma arz edilmesi ya da örneğin bir ilanda, vitrinde vs. kullanılması, anılan hükümle yasaklanmıştır.
Belirtilmelidir ki, Kanunun bu hükmüyle korunan şey; resim, portre veya fotoğrafın “eser niteliği değil, bunlarda tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır. Dolayısıyla, bu yasağa aykırı nitelikteki eylemler, kişilik haklarına saldın oluşturur ve B.K/nun 49. maddesi çerçevesinde manevi tazminat yükümlülüğü doğurur. Ayrıca, anılan yasa hükmünde, 1. ve 2. fıkra hükümlerine göre yayımın caiz olduğu hallerde dahi, kişilik haklarına saldırıyı düzenleyen 4722 Sayılı Türk Medenî Kanunun 24. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir.
Bilindiği üzere TMK’nm 24. Maddesinde “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir’’ hükmü öngörüldükten sonra devam eden 25. Maddesinde de kişilik hakkı haleldar olanların dava haklarının neler olduğu düzenlenmiştir. Buna göre ; “davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Yukarıda da belirtildiği üzere gerek doktrin ve gerekse Yargıtay uygulaması ile kabul edildiği üzere bir kişinin fotoğrafının çekilmesine vermiş olduğu izin bu fotoğrafın ya da suretin ticari amaçlarla kullanılması şeklinde yorumlanamaz. Bu fotoğraf ya da tasvirin ticari anlamda kullanılması durumunda kişilik hakkının ihlali sonucunu doğuracağı kabul edilmektedir.
Yasa koyucu, bazı resim ve portreler üzerindeki hakları, kamu yararı ve toplumun haber alma özgürlüğünü sağlamak amacıyla sınırlandırmış ve kanunda öngörülen bazı durumlarda tasvir edilenin rızasının alınması gerekmeksizin, içinde yer aldığı resim ve portrelerin umuma arz edilebileceğini kabul etmiştir. Rızanın aranmayacağı hâller FSEK’in 86.maddesinin 2.fıkrasında üç bent halinde sayılmıştır,
a) FSEK md.86/II-1’e göre; ülkenin siyasal ve sosyal yaşamında rol oynayan kimselerin örneğin, politikacıların, ünlü bilim insanlarının veya sinema-tiyatro sanatçıları gibi kimselerin resimleri kural olarak rızaları alınmadan yayımlanabilir. Zaten aksi durumda, bu kişilerin re- simlerinin her umuma arzında rızalarının alınması gerekseydi; basının haber verme ve toplumu aydınlatma işlevini yerine getiremeyeceği de açıktır. Ayrıca bu kişilerin resimlerinin umuma arz edilmesinde bazen kendilerinin de menfaati bulunmaktadır.
b) FSEK md.86/II-2’ye göre; geçit töreninde veya resmi bir törende ya da genel bir toplantıda görülen kimselerin resimleri rızaları alınmaksızın yayımlanabilir. Bu gibi resimlerin amacı, belli bir kimseyi göstermekten ziyade olayın saptanması ve nakledilmesidir. İster toplumsal yaşamda aktif rol aldığından kamuoyunun sürekli şekilde dikkatini çeken bir kişi olsun, isterse sıradan vatandaş olsun bu tarz etkinliklere katıldığında görüntülenmesine tahammül etmek zorundadır. Örneğin, TBMM toplantıları, bayram kutlamaları, siyasi partilerin basına açık toplantıları, bilimsel toplantılar gibi.
c) FSEK md.86/Il-3’e göre; ‘’günlük hadiselere müteallik resimlerle radyo ve film haberleri için” de rıza alınması koşulu aranmamıştır. Anılan fıkrada ifade edilmek istenen, esasen, günlük olaylarla ilgili haberler ve filmler içinde kullanılan resimler açısından, bu resimler içerisinde yer alan kişilerin yayım için rızasının alınmasına gerek olmamasıdır. Hükümde sözü edilen “günlük hadiseler” sosyal, ekonomik, siyasi her türlü olayı kapsayabilir. Örneğin; trafik kazasına karışanların, bir spor karşılaşmasına veya protesto gösterisine katılanların, kamuya açık bir alandaki kavgaya karışanların yer aldığı resimler, bu kişilerin rızaları aranmaksızın yayımlanabilir.
Ancak yine vurgulamak gerekir ki, tasvir edilenin rızasının aranmadığı bu durumlarda dahi, resim ve portreleri umuma arz eden kişilerin uymaları gereken ilkeler vardır. Resim haber verme amacını aşıp özel yaşama tecavüz niteliği taşıyorsa ya da olayı yansıtma dışında, siyasi veya ticari amaçlarla kullanılıyorsa hukuka aykırılık söz konusu olur. Esasen burada bir menfaatlerin dengelenmesi durumu söz konusudur. Bu denge, toplumun önemli konu ve olayları öğrenme ve bilgilenme hakkı ile kişinin genel olarak kişilik hakkı ve özel olarak da resmi üzerindeki hakkı arasında kurulacaktır.
Somut olayda; davacı resminin davalı kanalda kullanıldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık bu resmin kullanımının hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kişilerin resimlerinin FSEK m.86/b.3 kapsamında haber verme amacıyla televizyon ve gazetelerde kullanılmaları serbesttir. Ancak bu serbestiden faydalanmak için kişinin resmi ile verilen haber arasında bir bağ olması gerekir. Kişinin resmî ile verilen haber arasında bir bağlantı yoksa bu durumda söz konusu istisnadan yararlanmak mümkün değildir. Örneğin, suların sık sık kesildiği bir ilde su kesintileri nedeniyle vatandaşların mağduriyetini anlatmak için internetten alancn bir vatandaşın duştaki köpüklü resmi kullanılamaz. Bununla birlikte, evlerine su taşımak için tanker kuyruğuna gitmiş vatandaşların resmi kullanılabilir. Somut olayda ise; davalı tarafça verilen haberde geçen olayla davacı arasında bîr ilgi olmamasına rağmen davacının resmi 2 kez ve yaklaşık 2’şer dakika kullanılmıştır. Bu durumda ortada bir isim benzerliği olsa bile davalının gerekli özeni göstermeden davacı ile ilgisi olmayan bir haberde davacının resmini kullanması hukuka aykırıdır. Ayrıca verilen haberin cezayı müstelzim bir fiili konu etmesi yani bir usulsüz bir eyleme yer vermesi sebebiyle davacının kişilik hakkının zedelenmesi yönünden eylemin ağırlığında ve takdir olunacak olan tazminatta etkili olacağı izahtan varestedir.
Davacının maddi tazminat talebine gelince; malum olduğu üzere maddi tazminat için zarar, kusurlu eylem ve zarar ile kusurlu eylem arasında illiyet bağı bulunması icap eder. Somut olayda dosya muhteviyatı itibariyle davacının maddi anlamda bir zararının olup olmadığı yönünde dosya içeriğinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bunun gibi davalının da bu kullanım nedeniyle herhangi bir maddi kazancının olup olmadığı dosya muhteviyatı itibariyle anlaşılamamaktadır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafça verilen haberde geçen olayla davacı arasında bîr ilgi olmamasına rağmen davacının resmi 2 kez ve yaklaşık 2’şer dakika kullanıldığı, davalının gerekli özeni göstermeden davacı ile ilgisi olmayan bir haberde davacının resmini kullandığı, bu hali ile davacının kişilik hakkının zedelendiği, FSEK’in 86.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen ve yukarıda izahı yapılan istisnai hallerin somut olayda oluşmadığı anlaşılmakla, davacının kişilik haklarının zedelenmesine dayalı olarak manevi tazminat davasının FSEK 86 ve TMK 24 vd maddeleri uyarınca kabulüne karar vermek gerekmiş, elemin ağırlığı, özellikle davacıya ait fotonun şuç ile bağlantılı olarak paylaşıldığı dikkate alındığında talep olunan tazminatın hak ve nesafet uygun düştüğü anlaşılmakla manevş tazminata yönelik talebin tümden kabulü ile 7.000,00 TL’nin 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş, maddi tazminat talebi yönünden davacının maddi anlamda bir zararının oluştuğu hususunda herhangi bir delil bulunmadığı, davalının haber içeriğinde yer verme şeklindeki eyleminden vekaletsiz iş görme kapsamında talep olunabilecek herhangi bir kazancın ispatlanamadığı anlaşılmakla davacının maddi tazminat davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının manevi tazminat davasının KABULÜ ile 7.000,00 TL’nin 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Davacının maddi tazminat davasının REDDİNE,
3-Alınması gerekli 478,17 TL karar harcından peşin yatırılan 121,26 TL’nin mahsubu ile kalan 356,91 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 93,00 TL posta gideri olmak üzere toplam, 1.293,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.274,78 TL ile 157,26 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.432,04 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden, AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan maddi tazminat talebi yönünden, AAÜT 13/2 maddesine göre tespit olunan 100,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27/06/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır