Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/10 E. 2021/431 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/10 Esas
KARAR NO : 2021/431

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/01/2018
KARAR TARİHİ : 30/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin 01.01.1995 tarihinden itibaren kapı kolları, menteşeleri, mobilya kulpları, dekoratifaksesuar vb. mobilya aksesuarları sektöründe faaliyet gösterdiğini, şirket ünvanı olan “… Şirketi” ibaresinin 17.08.2000 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde marka olarak tescil edildiğini, 28.11.2014 tarihinde … tescil sayısı ile kendi üretimi ve ürünü olan kapı kollarını ve pencere kulplarını TÜRKPATENT nezdinde tasarım olarak tescil edildiğini, 29.04.2003 tarihinde … alan adlı web sitesinin oluşturularak davacıya ait tescilli ürünler ile henüz tescil ettirimemiş ürünlerin yayınlandığını, davalının, davacın eski çalışanı olup, 03.09.2008 ila 30.01.2009 tarihleri arasında birlikte çalıştığını, bu süre içerisinde katalog ve web sitesi için çekilen ürün fotoğraflarını izinsiz olarak kendi zimmetine geçirdiğini, davalının 22.07.2015 tarihinde … alan adlı web sitesini oluşturarak, davacıya ait tescilli ürünlerin fotoğraflarını kendi ürünüymüş gibi bu web sitesinde yayınladığını, anılan fiillerin 551 sayılı kanuna aykırılık teşkil etmesi sebebiyle davalıya 25.12.2017 tarihinde ihtar maili gönderilerek anılan web sitesinin kapatılmasının ihtar edildiğini, davalı tarafın anılan web sitesini kapattığını, arcak Google’da hem “…” hem de “…” ibareleri ile arama yapıldığında anılan web sitesinin sonuç kısmında çıktığını, davalının İnstagram isimli sosyal paylaşım sitesinde “…” isimli kullanıcı adıyla bir profil oluşturarak … isimli web sitesine atıfta bulunarak davacı adına TÜRKPATENT nezdinde tescilli ürünlerini kendi ürünleriymiş gibi yayınladığını ve satışa sunduğunu, bu İnstagram hesabında müvekkil ürünlerini kendi ürünüymüş gibi satışa arz ettiğini, tüketicilerden gelen soruları yanıtladığını, daha sonradan davacı ile irtbata geçen bir tüketiciye “isterseniz …@gmail.com adresine mail atmanız yeterli Telefonumuz …” şeklinde mesaj atarak tüketicinin yanıltılmaya çalışıldığını, akabinde telefon numarasının davalıya ait olduğunun tespit edildiğini, … isimli web sitesinin iletişim bilgilerinde de aynı telefon numarasının yer aldığını, davalının kendisine gönderilen ihtar mailinden sonra web sitesini kapatmadarn evvel ilk iş olarak web sitesinin iletişim bilgileri kısmındaki bilgileri sildiğini, bu davranışın davalının kötüniyetini gösterdiğini, davalının … isimli web sitesinde e-posta adresini info: … olarak belirttiğini, davacının e-posta adresinin ise info:… olduğunu, davalının bu davranışının SMK 81/c maddesine aykırılık oluşturduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalarak davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabulünü, davalı fillerinin 6769 sayılı SMK md. 149 vd. uyarınca tecavüz olduğunun tespitini, tecavüz fillerinin önlenmesini, durdurulması ve kaldırılmasını, şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatın dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, TTK uyarınca Haksız rekabetin tespitini, men’ini, önlenmesini, TTK uyarınca şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatırı dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, bu hususlara dair öncelikle teminatsız, aksi halde Sayın Mahkemece uygun bulunacak teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı karşı davacının 08.03.2018 tarihli cevap dilekçesi, karşı dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının … isimli işyeri adı altında imalat yapmadığını, sadece perakende satış yaptığını, pazarlaması ve satışı yapılan ürünlerin neredeyse tamamının “Anonimleşmiş” ürünler olduğunu, … ya da … kelimelerine ticaret unvanlarında yer veren şirketlerin genel olarak eskitme de denilen ürünlerin satışına dair sektörde faaliyet gösteren firmalar bakımından son derece olağan bir durum olduğunu, E-mail yolu ile ihtamame gelince davalının daha önce bir süre çalışmış olduğu davacı firmaya karşı iyi niyet göstergesi olarak … isimli internet sayfasını kapattığını, anılan alan adının davalıya ait olduğunu, fakat … alan adının davacıya değil onun Ticaret Sicil kayıtlarında ne ortağı ne de müdürü olarak görülmeyen … adında bir şahsa ait olduğunu, davacının 3. Bir kişiye ait bir alan adı üzerinde hak edemeyeceği için, taraf teşkili olmadığının kabulü ile davanın reddini, davacının kendisi adına tescilli olduğunu iddia ettiği ürünlerin davacıya ait olmadığını, internet ortamında yapılacak kısa bir araştırma ile dahi ürünlerin birebir aynılarının birçok firmanın internet sayfalarına paylaşıldığını, buna dair 3. Kişilere …, …, … ve … internet sitesindeki ürün görselleri ile davacı karşı davalıya ait www … intemet sitesindeki ürün görsellerinin mukayesesini içerir tabloların dilekçe içeriğinde sunulduğunu, davacının tescilli olduğunu iddia ettiği ürünlerin sektördeki diğer firmalar tarafından da üretilip satışa sunulduğunu, söz korusu ürünlerin sektörde anonimleşmiş halka mal olmuş, tarz ve dizaynlarında hatta genel olarak eskitme denilen ya da eski havası verilebilmesi için ağırlıklı olarak Osmanlı motiflerinin yer aldığı, kendine has şekil ve şartları olmayan, genel formlarda üretimi yapılan gerek malzemesi gerek işleme ya da motifleri özel bir çalışma ve dizaynlara da sahip olmayan anonimleşmiş ürünler olduğunu, davacının iddia ettiği ürünlerin adına tescilli olduğunu ispat edememesi sebebi ile davalının haksız rekabetinin söz konusu olmadığı, tersine bu beyanlar ile davacının davalıya ve sektörde yer alan diğer firmalara karşı haksız rekabet ortamı yarattığını, davacının kötüniyetli bir şekilde davayı açmış olduğunu, bunun sebebinin davalı tarafından açılan iş davasına misilleme veya uzlaşma sağlamak için dayanak oluşturma çabası olduğunu belirmiş karşı dava olarak davacı/ karşı davalı adına tescilli olduğu iddia edilen ürünlerin yenilik ve ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bir çok firma tarafında üretildiği, anonimleşmiş tasarımlar olduğunu belirtmiş TPE nezdinde araştırmasının yapılması ile ürün yada tasarımların tescilli olması halinde “HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE” ve tasarımların “TERKİNİNE” karar verilmesini dayanaktan yoksun davanın reddine açmış oldukları karşı davanın kabulü ile mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacı / karşı davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı karşı davalı 09/04/2018 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın cevap dilekçesinde çelişkili beyanlar yer aldığını, öncelikle “… ve … kelimelerinin davacı ve davalının faaliyet göstermiş olduğu sektörde kullanımının olağan olduğunu ve anılar ürünlere ait fotoğrafların davacıya ait tescilli ürünler olmadığını beyan ettiğini, akabinde “Müvekkil, anılan www … isimli intemet sayfasını davacı firmaya karşı iyi niyet göstergesi olarak kapatmıştır.” şeklinde beyanda bulunduğunu, şayet davalı hukuka aykırı eylemler yapmadığını düşünse idi, 25.12.2017 tarihli ihtarının ertesi günü anılan web sitesini kapatmaması gerektiğini, ihtarının ulaşmasından bir hafta sonra davalının …isimli instagram profilinde 08.01.2018 tarihinde paylaşmış olduğu görselde; “Değerli takipçilerimiz … bulunan yerle bir alakamız yoktur. onlar gibi uyuşturucu kullanmak ve temin etmek gibi ne ticari ahlakımız ne de insan ahlakımız mevcuttur. bu konuyla ilgili tekrar yazmamanız dileğiyle saygılarımızla” denilmek suretiyle davalının davacıya karşı haksız rekabet fiillerine devam ettiğini ve iyiniyet sınırlarını aştığını, davalının … isimli web sitesinin alan adının … adına kayıtlı olduğunu, bu nedenle 3. kişiye kayıtlı alan adı, internet sitesi üzerinde hak iddia edilemeyeceği ve davacının davada taraf teşkilinin olmadığı” iddialarının hukuka aykırı olduğunu, davacının gerek internet sitesinin oluşturulmasında gerek katalog yapımı, grafik gibi teknik konularda …’den yardım aldığını, www … isimli web sitesinin 29.04.2003 tarihinde oluşturulduğunu ve davacıya ait tescilli ürünler ile henüz tescili yaptırılmamış ürünleri yayınladığını, anılan web sitesinin iletişim kısmı ziyaret edildiğinde davacının mersis adresinin yer aldığını, davalının “Davacının tescilli olduğunu iddia ettiği ürünlere ait fotoğraflar davacıya ait tescilli ürünler değildir” şeklinde beyanın doğru olmadığını, davalının hukuka aykırı olarak davacı ile aynı fonetik yapıya sahip … alan ağlı web sitesinde ve instagram hesabından yayınladığı 21 adet ürünün davacının … tescil numarası ile TPE nezdinde tescilli tasarımları olduğunu, tasarım belgesinin dosyada mübrez olduğunu, davalının kendilerine ait ürünleri www …. com isimli intemet sitesinde yayınlandığını ispatlayan dava dilekçesinde sunuları internet görüntüleri ve anılan internet sitesinin 15.09.2017 tarihli arşiv kaydının dosyada mübrez olduğunu, davacı ile aynı fonetik yapıya sahip “…” isimli instagram profilinde, 05.11.2017, 10.09.2017, 08.10.2017 ve 17.09.2017 tarihlerinde paylaşılan fotoğrafların davacının … tescil numarası ile tescilli kendi üretimi ve ürünü olan tasarımlar olduğunu, davalının iddiasının aksine davalı tarafından davacı aleyhine açılmış bir iş davasının mevcut olmadığı, davalıya yapılan ödemelerin mahkemenin talebi halinde ibraz edebilebileceğini, davalı karşı davacının 554 sayılı KHK’nın 43. Maddesinde atıfta bulunarak tasarımın hükümsüzlüğü davasını açtığını, halbuki anılan KHK’nın 6769 sayılı Kanun ile ilga edildiğini, 554 sayılı KHK’nın 44, maddesine göre, hükümsüzlük davası herkes tarafından açılabiliyorken 6769 sayılı Kanunun 78. maddesince “Tasarımın hükümsüzlüğü, ikinci fıkrada sayılan hâller dışında menfaati olanlar tarafından istenebilir” denildiğini, huzurdaki hükümsüzlük davasının açılmasında davalı karşı davacının zarar görmesi ve/veya zarar görme tehlikesi varlığı söz konusu olmaması nedeniyle davalı karşı davacı tarafın işbu davayı açmakta herhangi bir menfaati olmadığını, davacı şirket yetkililerinin 1960’u yıllardan bugüne kadar kapı kolları, kapı menteşeleri, mobilya kulpları, dekoratif aksesuarlar vb. mobilya aksesuarları sektöründe faaliyet göstermekte olup, 01.01.1995 tarihindarı itibaren faaliyetlerine …Tic. Ltd Şti. unvanı altında devam ettiklerini, dünya çapında antik kapı kolları alanında lider üreticilerden biri olduklarını, bilinen ve sıradan kapı kolları, kapı menteşeleri ve mobilya kulpları ürünlerinden dışarı çıkarak yeni ve ayırt edici niteliklere sahip ürünler tasarlayarak TPE nezdinde tasarımların tescilini gerçekleştirdiklerini, karşı dava dilekçesinde, …, …, … ve … isimli firmaların internet sitelerinde bulunan ürünlerin gösterilerek davacının tescilli ürünlerinin sektörde diğer firmalar tarafından da üretilip satışa sunulduğunun iddia edildiğini, ancak bu iddianın mesnetsiz olduğunu, zira …’un davacının imza yetkilisi …’ın babası …’ın erkek kardeşine ait olduğunu, mobilya aksesuarları sektöründe faaliyet göstermeye uzun yıllar önce beraber başladıklarını ve ardından iki farklı firma altında faaliyet gösterme kararı aldıklarını, …’ın kardeşi faaliyetlerine …adı altında devam ederken … … adı altında faaliyet gösterdiğini, davacı adına kayıtlı tescilli tasarımları kullanma izninin davacı tarafından …’a verildiğini, bu sebeple davalının iddialarının doğru olmadığını, ayrıca davalı/karşı davacının alıntı yapmış olduğu görselin davacının tescilli ürünü olmadığını, davacının … ile çok önceden iletişime geçerek, kendi adına kayıtlı tescilli ürünlere ilişkin görsellerin intemet sitelerinden ve kataloglarından kaldırılmasına yönelik uyarıda bulunduğunu, … tarafından davacıya ait tescilli ürünlerin görselleri internet sitelerinden ve kataloglarından kaldırıldığı, davalı/karşı davacı tarafından …’a ait internet sitesinden alıntı yapılan kapı kolunun kendi tescilli ürünleri olmaması sebebi ile dava konusu ile herhangi bir ilişkisi olmadığını, …Ltd. Şti. unvanı altında faaliyet gösterdiğini, bu firmanın sahibinin davacının imza yetkilisi …’ın annesi …’ın kardeşi olduğunu, bu nedenle …’un da … gibi davacı şirketin kardeş firması olup, davacı adına tescilli tasarımların kullanma izninin davacı tarafından …’a verildiğini, ayrıca davalı karşı davacının alıntı yapmış olduğu 2. görselin davacının tescilli ürünü olmadığını, …’un davacı ile farklı mobilya aksesuarları alanında faaliyet göstermekte olduğu, davalının dilekçesinde belirtmiş olup …’ın internet sitesinden alınan görselin davacının tescilli ürünü olmadığını, açıklanan sebeplerle davacıya ait ürünlerin başkaca firmalar tarafından üretilip satışa arz edildiğinden bahisle tasarımlarının yeni ve ayırt edici niteliğine sahip olmadığı iddialarının yerinde olmadığını, beyan ile asıl davanın kabulünü, karşı davanın reddini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış ve dosya bilirkişiye ve akabinde bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Davacı karşı davalı adına tescilli …nolu çoklu tasarım tescil belgesine ilişkin TPMK kayıtları dosya içerisine alınmış, incelendiğinde 28/11/2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 5 yıl süreyle davacı karşı davalı adına tescil olunduğu, 27 adet tasarım tescilini içerdiği anlaşılmıştır.
Marka tescil belgeleri dosya içerisine alınmış olup incelendiğinde “… ŞİRKETİ” ibareli markanın …no ile …mal ve hizmet sınıflarında 23/03/2000 tarihinde davacı karşı davalı adına tescil olunduğu, geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince … sayılı Marka Yenileme belgesi, … sayılı Tasarım Belgesi, … alan adının whois kaydı, … whois kaydı, davacının vekili tarafından info@… e-posta adresinden info@…. e- posta adresine 25.12.2017 tarihinde saat 17.53’de gönderilen “İHTARDIR” başlıklı e-posta metni çıktısı, Google arama motoruna “…” ve “…” yazıldığında çıkan arama sonuç sayfası görüntüleri, “…” kullanıcı isimli instagram hesabı görüntüsü, davacının 2017 senesi katalogunun 214. ve 48. Sayfası görüntüsü, antik.broz instagram hesabından yapılan çeşitli tarihli paylaşım ve yazışmalar, … web sitesi görselleri, …’e ait olduğu belirtilen telefon numarası üzerinden yapıldığı belirtilen 20.09.2017 tarihli mesajlaşma çıktısının dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Bilişim uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 22/01/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda özetle; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İntemet Sitesi Bilgilerini Sorgu Sayfası üzerinden yapılan incelemede, … internet sitesinin “…” adına tescilli olduğu, sitenin yer ve erişim sağlayıcılarının “…Ltd. Sti.” olduğu, sitenin 22.07.2015 tarihinde tescil edilmiş olduğu tespit edildiği, sitenin içerikleri araştırıldığında, sitenin halihazırda aktif olmadığı tespit edilmiş olup, adres girildiğinde hosting yönetim panelinin kullanıcı adı ve şifre giriş ekranı ile karşılaşıldığını, arama motorunda yapılan incelemeler sonucunda, … veya … ibareleri ile arama yapıldığında ilk sayfada “…” internet sitesine ilişkin bir sonuca ulaşılamadığını, davacı’nın dilekçesinde belirtmiş olduğu elektronik posta ve cep telefonu yazışmalarının çıktıları üzerinde teknik bir inceleme yapılması mümkün olmadığı için bunların delil olarak kabul edilip edilemeyeceği hususunun Mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Davacı karşı davalı vekilleri tarafından sunulan 07/03/2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişinin eksik ve yanlış inceleme yaptığı, ancak anılan web sitesinin arşiv kayıtlarının davalı tarafırıdan kullanılan 22.07.2015 ile 25.12.2017 tarihleri arasındaki süre için incelenmesi gerekirken bilirkişinin davalı yan ile ilgisi olmayan 16.01.2014 tarihine ait arşiv görüntüsüne atıfta bulunarak bilirkişi raporunu eksik ve yanlış tanzim ettiğini, nitekim davalının internet sitesini aktif olarak kullandığı 22.07.2015 – 25.12.2017 tarihleri arasında olanı 15.09.2017 tarihli arşiv kaydından, davalı yanın, müvekkili ile aynı fonetik yapıya sahip … alan adlı web sitesinde, davacı şirkette çalışmış olduğu dönem içerisinde izinsiz olarak kendi zimmetine geçirmiş olduğu fotoğrafları, müvekkiline ait … web adresinden kopyalamış olduğu müvekkil adına TPE nezdinde tescilli tasarımların fotoğrafları hukuka aykırı yayınladığı ve satışa arz ettiğinin anlaşıldığını, sonuç olarak itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabulünü, davalı fillerinin 6769 sayılı SMK md. 149 vd. uyarınca tecavüz olduğunun tespitini, tecavüz fillerinin önlenmesini, durdurulması ve kaldırılmasını, şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatın dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, TTK uyarınca Haksız rekabetin tespitini, men’ini, önlenmesini, TTK uyarınca şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatın dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, bu hususlara dair öncelikle teminatsız, aksi halde sayın mahkemece uygun bulunacak teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, kararın ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi Heyetince hazırlanan 02/09/2019 tarihli kök raporda özetle; davacıya ait URL adresleri incelendiğinde, … URL adresli web sitesinin 23/12/2002’de açılmış olduğunun tespit edildiği, dosyada … sayı ile tescilli markaya ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun herharıgi bir yazısına rastlanılmamasına karşın TÜRKPATENT’in internet sitesinden yapılan araştırma neticesi davacı karşı davalı … Şirketi adına “…Şirkeli” markasının 6, 35 ve 40, sınıftaki mal ve hizmetler bakımından 17.08.2000 tarihinde tescil başyurusunda bulunulduğu, 22.03.2002 tarihinde tescil edilip, koruma süresinin devam ettiğinin tespit edildiği, davalı karşı davacı www … alan adlı internet sitesinden ürünlerini ticarete arz ederken, marka sahibi davacı karşı davalının izni olmaksızın davalı karşı davacının gerek … alan adlı internet sitesini faaliyete geçirerek gerek … isimli instagram hesabı açarak “…” ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…” ibaresini kullanmak suretiyle markayı taklit ettiği, bu kullanımın halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali yarattığını, haksız rekabet iddiası bakımından değerlendirmenin tamamen mahkemenin takdirinde olduğu, manevi tazminat değerlendirmesinin tamamen mahkemenin takdirinde olduğu, davacı karşı davalı adına TÜRKPATENT nezdinde…tescil sayısı ile tescilli tasarımın yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini barındırmadığı hususunda dosyada somut bir delil bulunmadığından bu hususta olumlu bir kanaat oluşmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı karşı davalı vekilleri tarafından sunulan 24/09/2019 tarihli Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; inceleme sırasında … isimli internet sitesinin 2013 yılına ait kayıtlarının da bulunduğunu ancak bu yıllarda anılan internet sitesinin farklı bir kişi tarafından kullanıldığını belirterek bir önceki bilirkişi raporunda yer alan çelişkiyi giderdiği, .. Limited Şirketi ibaresinin hem ticaret unvanı hem de de tescilli marka olarak korunduğunu doğru ve hukuka uygun olarak mütalaa edildiği, dosyada mübrez bilgi ve belgelerden halk nezdinde … ibaresinin müvekkilin tescilli markası ile ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırmanın mevcut olduğu hukuka uygun olarak Yargıtay kararları ve doktrin ışığında tespit edildiği, davacı/karşı davalının izni olmaksızın ‘…’ ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan ‘…’ ibaresini kullanmak suretiyle markayı taklit ettiği, bu kullanımın halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali yarattığı, davalı karşı davacının dosyaya sunduğu somut bir delil bulunmaması sebebi ile davacı karşı davalının tescilli tasarımlarının yenilik kriteri barındırmadığına dair olumlu bir kanaat oluşmamıştır.” diyerek hukuka uygun ve doğru bir değerlendirmede bulunduğunu, marka sahibi davacının izni olmaksızın “…” ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…” ibaresini kullanarak … alan adlı internet sitesini faaliyete geçirdiği ve … isimli hesap açtığı, davacının izni olmaksızın … ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan … ibaresini kullanmak suretiyle markayı taklit ettiği, davacının izni olmaksızın … ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan … ibaresini kullanımının halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali yaratıldığının hukuka uygun olarak mütalaa edildiğini, açıklanan nedenlerle davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabulünü, davalı fillerinin 6769 sayılı SMK md. 149 vd. uyarınca tecavüz olduğunun tespitini, tecavüz fillerinin önlenmesini, durdurulması ve kaldırılmasını, şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatın dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, TTK uyarınca Haksız rekabetin tespitini, men’ini, önlenmesini, TTK uyarınca şimdilik 500,00 (beşyüz) TL maddi, 500,00 (beşyüz) TL manevi tazminatırı dava tarihi itibariyle hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, bu hususlara dair öncelikle teminatsız, aksi halde Sayın Mahkemece uygun buluncakteminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, kararın ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili tarafından 08/10/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği tescilli ürünler ve marka tescili yapılmış… ismi ile müvekkile ait işyeri ünvanı ve sektörde yer alan diğer firmalarında kullandığı üzere …., yada .. kelimelerinin ticaret ünvanlarında yer verilen isimlerle anılmaları ve genel olarak eskitme de denilen ürünlerin satışına dair sektörde faaliyet göstermeleri son derece olağan bir durum olduğunu, bir çok firma tarafından da imalatı ve satışı yapıldığından söz konusu ürünlerin anonimleşmiş ürünler olduğunun ve bu tür anonimleşmiş ürünlerinde tescilinin hükümsüz olarak kabul edildiğine dair açık bir ispat durumun olduğunu, bilirkişi heyetinin genel olarak tescil edilen ürünler ile anonimleşmiş ve birçok firma tarafından da imalatı ve satışı yapılan yapılmaya devam eden ürünler ile ilgili teknik bir karşılaştırma yada somut örneklere yer vermeksizin soyut iddialar ile bilirkişi raporunu oluşturduğunu, SMK’nın 5. Ve 6. Maddeleri ile ilgili maddeleri kapsamında bu tespit ve değerledirmeler yerinde olmadığını, bir tasarımın yeni olduğunun kabulü için tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın hiçbir yerinde kamuya sunulmamış olması gerektiğini, küçük ayrıntılar ile farklılık gösteren tasarımların aynı kabul edildiğini, tescil edilen ürünlerin tescillerinden öncesinde anonimleşmiş yahut kamuya mal olmuş ürünler olup olmadığına dair herhangi bir inceleme ve tespit yapılmadan oluşturulan bilirkişi raporunun kabulü mümkün olmadığını, müvekkili tarafına ihtar edilen husularda yer alan … isimli internet sayfasını müvekkilim daha önce bir süre çalışmış olduğu davacı firmaya karşı iyi niyet göstergesi sonucu olarak kapattığını, müvekkili tarafından aldığı uyarı ve ihtar üzerine söz konusu siteyi kapatmış olmasının akabinde ikame edilen davada, davacı / karşı davalının kötü niyetli tutumunun bir izahı durumun olmadığını, müvekkilinin ihtarda belirtilen hususlara yukarıda belirttiğimiz üzere riayet ettiği ve söz konusu internet sitesini kapattığını, dolayısıyla davacının bu hususlara ilişkin talep ve iddialarınında dayanaksız ve hükümsüz kaldığını, açıklanan nedenlerle ek bir bilirkişi raporu alınmasına yahut Teknik inceleme ve karşılaştırmaların yapılabilmesi ve somut olarak tespitlerin varlığı ile yeni bir bilirkişi heyeti görevlendirilmek suretiyle yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişilerden “davacının marka tescili dikkate alınarak SMK 7/5 maddesi gözetildiğinde “…” ibaresine ilişkin kullanımların, sektörel kullanıma uygun olup olmadığı, bahse konu sektörde bu ibareyi kullanan kullanımın yaygın olup olmadığı, bu kapsamda marka tecavüz şartlarının oluşup oluşmadığı, karşı dava yönünden sunulan deliller ve sektör araştırması yapılmak suretiyle tasarım hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi” konusunda rapor hazırlanması talep edilmiş olup, bilirkişi heyetince hazırlanan 02/03/2021 tarihli ek raporda özetle; davacı karşı davalının … tescil no ile tescilli markası “… Limited Şirketi” olup, markanın asli unsuru “…” olup, diğer ibarelerin tali unsur olduğu, davalı karşı davacının da kullanımı “…” olup, tescilli markanın asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinden sadece sonda bir “…” harfi eksik olduğunu, bu sebeple davalı karşı davacının kullanımının görsel yönden davacı karşı davalının tescilli
markası ile benzediği kanaatine varıldığı, hükümsüzlüğü talep edilen 28.11.2014 başvuru tarihli …numaralı tasarım tescilinin rapor hazırlandığı tarihte yenilenmemiş durumda olduğu, hükümsüzlüğü talep edilen …, …, … ve … numaralı tasarım tescillerinin başvuru tarihi olan 28.11.2014 tarihi itibarı ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik şartlarına sahip olmadığı, sektörel değerlendirmede “…” ibaresinin sadece mobilya sektörü değil, boya-seramik, bijuteri, tekstil vb. bir çok sektörde de yaygın olarak kullanıldığı, davacı karşı davalının … tescil no’lu markasının yaygın ad (jenerik) hale
geldiğinden bahisle ikame edilmiş herhangi bir hükümsüzlük davasına rastlanılmadığı, davalı karşı davacının … şeklindeki kullanımının SMK md. 7/5-b bendinde sayılan niteliklere dair bir açıklama olmadığı ayrıca dürüst ve ticari hayatın olağan akışı içerisinde kullanılmadığı, bu sebeple SMK md. 7/5’de yer alan savunmadan yararlanma için kriterleri karşılamadığı, davacı karşı davalının tescilli markasının asli unsuru … ile davalı karşı davacının kullanımı … ibaresinin bütünsel yönden yapılan inceleme sonucu görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu, somut olay bakımından halkın sıradan tüketiciler oldukları dikkate alındığında ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, davalı karşı davacının gerek … alan adlı internet sitesini faaliyete
geçirerek gerek … isimli instagram hesabı açarak “…” ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…” ibaresini kullanmak suretiyle markayı taklit ettiği, bu kullanımın halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali yarattığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili dosyaya sunmuş olduğu 12/03/2021 ve 16/03/2021 tarihli rapora beyan ve delil dilekçelerinde özetle; bilirkişi heyeti tarafından … web sitesinin 2012 yılı arşivleri araştırılarak, müvekkiline ait …, …, … ve … numaralı tasarım tescillerinin başvuru tarihi olan 28.11.2014 tarihinden önce anılan web sitesinin arşiv kayıtlarında olduğu ve görsellerin benzer olarak algılandıkları sonucuna varıldığını, her ne kadar …’nın web sitesinde Müvekkilin patentli ürünleri 2012 yılında yayınlanmış olsa da MÜVEKKİLİ FİRMA TARAFINDAN YUKARIDA NUMARALI YAZILI TASARIM ÜRÜNLERİN 2002 YILINDAN BERİ ÜRETİMİ YAPILDIĞINI VE SATIŞA SUNULDUĞUNU, bahse konu …, …, … ve … numaralı tasarımların 2002 yılından beri Müvekkil tarafından üretiminin yapıldığını ve satışa sunulduğunu gösterir 2002 tarihli … kataloğuna ait ekran görüntülerini dosyaya sunduklarını, nitekim Müvekkil firmanın 2012 yılında henüz patenti alınmamış ürünleri Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde değil, Türk Ticaret Kanununun madde 55 vd. ile düzenlenen haksız rekabet çerçevesinde korunduğunu, bilirkişinin …, …, … ve … numaralı tasarım tescillerinin başvuru tarihi olan 28.11.2014 tarihi itibarı ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik şartlarına sahip olmadığına ilişkin mütalaası hukuka aykırı olduğunu belirtmiş, markaya tecavüze ve haksız rekabete ilişkin tespitlerin yerinde olduğunu, kullanımların SMK 7/5 kapsamında kalmadığı tespitlerinin de yerinde olduğu davalının instagram hesabından müvekkili ile ilgili kullandığı ifadelerin de haksız rekabet teşkil ettiği, tasarımların uzun yıllardır müvekkilince kullanılması sebebiyle haksız rekabet teşkil ettiğini belirtmiş davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili sunmuş olduğu ek rapora beyan dilekçesinde özetle; internet kullanımlarının çekilen ihtar üzerine verilen süre içerisinde kapatıldığını, aleyhe değerlendirmeleri kabul etmediklerini mahkememize bildirmiştir.
İş bu dava markaya tecavüz, tasarım tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti durdurulması önlenmesi ortadan kaldırılması maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
Davacının tasarıma tecavüz tasarıma tecavüze yönelik iddialarının değerlendirmesi öncesinde karşı davadaki tasarım hükümsüzlük iddiasının ele alınması gerekmektedir.
Karşı davadaki tasarım hükümsüzlük talebi yönünden değerlendirme;
6769 sayılı SMK’da tescilli tasarımların korunma şartları belirlenmiştir.
Tasarım ve ürün; Madde 55- (1)Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. Yenilik ve ayırt edicilik; Madde 56- (1)Tasarım yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla bu Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunur. (4)Bir tasarımın aynısı; a)Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir. Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa aynı kabul edilir. (5)Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; a)Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir. (6)Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır. Madde 57- (1)Kamuya sunma; sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar. Tasarımın gizlilik şartıyla üçüncü bir kişiye açıklanması kamuya sunma sayılmaz. (2)Koruma talep edilen bir tasarım, BAŞVURU TARİHİNDEN VEYA RÜÇHAN TALEBİ VARSA RÜÇHAN TARİHİNDEN ÖNCEKİ ON İKİ AY İÇİNDE tasarımcı veya halefi ya da bu kişilerin izni ile üçüncü bir kişi tarafından veya tasarımcı ya da halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucu kamuya sunulması hâlinde bu açıklama tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemez. Madde 58- (1)Tasarım sahibi, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu Kanundan doğan haklarını kullanabilir. (2)Koruma kapsamının değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır… Madde 59- (1)Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz. (2)Tescilsiz tasarım, sahibine birinci fıkrada belirtilen fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez.
Madde 77- (1)Aşağıdaki hâllerde tasarımın hükümsüz sayılmasına mahkeme tarafından karar verilir: a)55 inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan tanımlara uygun olmadığı, 56 ncı ve 57 nci maddelerde belirtilen şartları taşımadığı, … başvurunun kötüniyetle yapıldığı ve bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımını içerdiği ispat edilmişse. b)Hak sahipliğinin başka kişiye veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse. c)Sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki bir tasarımın başvuru tarihi, tescilli bir tasarımın başvuru tarihinden önce ise…. Madde 79- (1)Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin karar geçmişe etkili olup, tasarıma bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır. 2)Tasarım sahibinin ağır ihmali veya kötüniyetli hareket etmesinden zarar görenlerin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisi aşağıdaki durumları etkilemez: a)Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce tasarımın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar. b)Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler. (3)İkinci fıkranın (b) bendinde belirtilen sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin hakkaniyet gereğince kısmen veya tamamen iadesi talep edilebilir. (4)Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar herkese karşı hüküm doğurur.
Somut olaya dönüldüğünde; Her ne kadar davalı / karşı davacı, davacı / karşı davalıya ait davaya konu tasarımın sektörde uzun yıllardır kullanılan, harcı alem nitelikte, yenilik unsurunu barındırmayan bir tasarım olduğunu belirtmiş ve … nolu çoklu tasarım tescil belgesinde yer alan çoklu tasarımların hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de 02/03/2021 tarihli ek rapor ve karar tarihi itibarı ile tasarım tescilinin yenilenmediği ve geçerliliğini korumadığı anlaşılmakla hükümsüzlüğe yönelik açılan karşı davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Esasen davacı karşı davalı vekilinin tescile konu tasarımların tescil öncesi 2002 yılından beri müvekkili tarafından üretildiği ikrarı karşısında dava konusu tasarımların tescil tarihi itibarı ile kanunun aradığı SMK 57/2 maddesindeki sürenin de aşıldığı dikkate alındığında yenilik kriterini taşımadığı, tescilin yenilenmiş olması halinde dahi bu ikrar karşısında hükümsüzlük kararı verilmesi gerektiği izahtan vareste olmakla davanın konusuz kalmış olduğu dikkate alınarak bu husus belirtmekle yetinilmiştir.
Asıl davadaki tasarıma tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı yasanın “Tasarım hakkına tecavüz sayılan fiiller” başlıklı 81. Maddesi; “(1)Aşağıda belirtilen fiiller tasarım hakkına tecavüz sayılır: a)Tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak. b)Tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek. c)Tasarım hakkını gasp etmek. (2)Başvuru, 65 inci maddeye göre tescil edilerek yayımlandığı takdirde, tescil sahibi, tasarım hakkına yönelik olarak bu maddede sayılan tecavüzlerden dolayı hukuk davası açma hakkına sahiptir. Tecavüz eden, başvurudan ve kapsamından haberdar edilmişse başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötüniyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa yayımdan önce de tecavüzün varlığı kabul edilir. (3)Koruma kapsamındaki tasarımın tescilli olduğuna ilişkin kaydın ürün, ambalaj veya fatura üzerine konulmamış olması, bu maddede sayılan fiilleri tasarım hakkına tecavüz olmaktan çıkarmaz. (4)Tescilsiz tasarımlar için, tasarım 57 nci maddeye göre kamuya sunulduğu takdirde, hak sahibi, tasarım hakkına yönelik ihlallerden dolayı dava açmaya yetkilidir.” hükümlerine amirdir.
Somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davacı karşı davalı adına tescilli … nolu çoklu tasarım tescil belgesinde yer alan çoklu tasarımların davalı karşı davacı tarafından izinsiz bir şekilde kullanıldığı bu kullanımların tasarıma tecavüz teşkil ettiği iddiasıyla tasarıma tecavüzün tespiti durdurulması önlenmesi taleplerinde bulunmuş ise de yukarıda izah edildiği üzere davaya konu tasarımların karar tarihi itibarı ile yenilenmediği geçerliliklerini korumadığı, dava tarihi itibarı ile geçerli oldukları düşünüldüğünde davacı karşı davalı vekilinin tasarımların tescil tarihi itibarı ile kanunun aradığı yenilik kriterlerini taşımadığına yönelik ikrar niteliğindeki beyanları dikkate alındığında tasarım tecavüzüne dayalı taleplerin dinlenilmeyeceği, yine dava konusu tasarımların kullanıldığı sitelerin dava öncesi ve fakat ihtar sonrası kapatıldığı gözetildiğinde tasarım tecavüzü iddialarının dava tarihi itibarı ile konusuz kaldığı sonucuna ulaşılmış konusuz kalan tasarım tecavüzüne yönelik asıl dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
(Tecavüzün tespiti talepleri yönünden davanın reddi gerektiği değerlendirilebilir ise de durdurulması önlenmesi talepleri yönünden davanın konusuz kaldığı, tecavüz yönünden ise hükümsüz kılınması gereken ancak karar tarihi itibarı ile geçerliliğini yitiren tescilin tecavüz talebini de konusuz bıraktığı kanaatiyle bu şekilde hüküm tesis olunmuştur.)
Asıl davada Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabet iddiaları yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini … d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde;
Marka tescil belgeleri incelendiğinde “… ŞİRKETİ” ibareli markanın … no ile … mal ve hizmet sınıflarında 23/03/2000 tarihinde davacı karşı davalı adına tescil olunduğu … Limited Şirketi ibaresinin hem ticaret unvanı hem de tescilli marka olarak korunduğu aşikardır.
Yine raporlarda Davacı/Karşı Davalının … alan adlı web sitesinin 29.04.2003 tarihinden itibaren kullanıldığı hal böyleyken … alan adlı internet sitesinin davalı/karşı davacı … adına 22.07.2015 tarihinde tescil edildiği, davacı/karşı davalı vekillerince 25.12.2017 tarihinde e- posta vasıtasıyla gönderilen ihtarnamenin ertesi günü … alan adlı internet sitesinin kapatıldığı, ayrıca Davalı/Karşı Davacının “…” adlı instagram profilinin de sahibi olduğu, https://… Instagram sosyal paylaşım platformu üzerinde “… bulunan yerle bir alakamız yoktur. Onlar gibi uyuşturucu kullanmak ve temin etmek gibi ne ticari ahlakımız ne de insani ahlakamız mevcuttur. Bu konuyla ilgili tekrar yazmamanız dileğiyle saygılarımızla” ibaresinin kullanıldığı, dava öncesi çekilen ihtar sonrası sitelerin kapatıldığı tespit tespit olunmuştur.
Davacı/Karşı Davalıya ait ticaret unvanın kök sözcüğü ve tescilli markanın asli unsuru “…” ibaresi olup, Davalı/karşı Davacının Kullanımı ise “…” şeklindedir.
Tescile ve davaya konu … ibaresinin kullanımının sektörde yaygın olup olmadığı, yönünden alınan rapordaki değerlendirmelerde; “sektörel kullanım kapsamında “…”’un, eskitme efektini çağrıştıran ve aktif renklerin kısılması suretiyle ve görüntünün az da olsa bozulması şeklinde tanımlanmakta olduğu ve (“…”, Mat siyah, parlak pirinç, parlak krom, paslanmaz çelik, antrasit, antik gümüş, antik bakır, bakır oksit, antik sarı, küf yeşili, oksit sarı,) vb. bir Renk ifadesi olarak kullanıldığı değerlendirildiği, sektörel kullanım alanları olarak da başta mobilya aksesuarları, banyo aksesuarları, elektrik aksesuarları, plastik ürünler, boya, seramik, bijuteri, tekstil -vb. gibi birçok alanda kullanılmakta olduğu, tescilli ürünlerin kullanıldığı mobilya sektöründe ise, bu şekildeki aksesuarlar, dekoratif amaçlı olarak genellikle pirinç, çelik gibi malzemelerden üretilmekte ve “…” ise bakır ve kalaydan meydana gelen bakır alaşımları olarak bakırdan daha sert ve kolay eridiği ve kalıba daha kolay döküldüğü, nedeniyle tercih edildiği, iş bu durumda dava konusu “…” aksesuar ürünlerinin, ağırlıklı olarak mobilya sektöründeki sektörel kullanım sıklığı ve yaygınlığı incelendiğinde, dava konusu tescilli ürünlerin bire bir aynısı olmasa da benzerlerinin sektörde hali hazırda satış-pazarlamasının, üretiminin de sıkça yapıldığı; dekoratif amaçlı aksesuarlar olarak eskitme efekti verilerek ahşap ve demir kapılar için mobilya aksamı olarak el işçiliği ile özellikle pirinç malzemelerden üretilen kapı kolları, aksesuarlarının mevcut olduğu; ayrıca “…” ibaresinin de sadece mobilya sektörü değil, boya-seramik, bijuteri, tekstil vb. bir çok sektörde de yaygın olarak kullanıldığı” tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Tespit ve değerlendirmeler bu yönde olmakla birlikte sektörel bazda jenerik bir ifade olduğu net bir şekilde tespit olunmamakla birlikte bu ibarenin yan unsurlarla birlikte kullanılabileceği tek kişiye bu ibare üzerinde hak sağlanamayacağı bu noktada marka tescilinin zayıf marka olarak korunacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı markasının zayıf marka olduğu kabul olunmakla birlikte davalının davacının eski çalışanı olduğu, davacı markasını ve alan adını bildiği halde davacı markası ve alan adıyla iltibas yaratacak nitelikteki alan adı kullanımının SMK md. 29/1 -b anlamında markayı taklit niteliği taşıdığı, bu kullanımın halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali yarattığı, SMK md.7/3-d kapsamında da markaya tecavüz şartlarının oluştuğu, davalı karşı davacı kullanımlarının SMK 7/5 maddesi kapsamında kalmadığı, bu kullanımların ve sosyal medya üzerinden yapmış olduğu davacı karşı davalı ile ilişkilendirilme ihtimali olan paylaşımların aynı zamanda TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği, davalının davacı eski çalışanı olduğu dikkate alındığında dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan bu kullanımlar yönünden SMK 7/5 ve ibarenin jenerik ifade olduğu savunmalarının dinlenmeyeceği sonucuna ulaşılmış olup markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Raporda yer alan “…” ibaresinin jenerik hale gelip gelmediği, ancak hükümsüzlük davası açılması ve yetkili mahkeme tarafından markanın hükümsüz kılınması halinde mümkün olup, aleyhine tecavüz davası açılan tarafından markanın jenerik hale geldiği yönünde bir savunma yapılması yahut defi ileri sürülmesi şeklinde bir düzenleme pozitif hukukumuzda yer almadığı yönündeki değerlendirmelere itibar olunmamıştır.
Tazminat talepleri yönünden;
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Maddi tazminat yönünden;
Davacı / karşı davalı vekili 24/09/2020 tarihli celsedeki beyanlarında tazminat taleplerini SMK m. 151/2-c kapsamında hesaplanmasını talep etmiş buna ilişkin olarak Ticaret odasına müzekkere yazılarak emsal araştırması yapılmış oluğu lisans oranın %15-20 olabileceğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Davalı karşı davacının, davacı karşı davalı markasını alan adı olarak kullanmaktan ibaret eyleminin niteliği ve ağırlığı dikkate alındığında davaya konu kullanımlar yönünden net bir hesaplama yapılamayacağı, ticari kayıtlar incelense dahi ne kadarlık kazancın alan adının bu şekilde alınmasından kaynaklı olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, kaldı ki davacı markasında yer alan… ibaresinin genel kullanıma müsait bir ibare olduğu davacı markasının zayıf marka niteliğinde olduğu ve davalının davacı eski çalışanı olmaması halinde (iyi niyetli olarak kullanım halinde ) markaya tecavüz ve haksız rekabet olgusunun kabulünün zor olduğu, eski çalışan olmaktan kaynaklı dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan somut olay bağlamında kabulü gereken markaya tecavüz ve haksız rekabet olgusu yönünden talep edilen tazminat miktarının azlığı dikkate alındığında ek bir mali inceleme yapılmasının usul ekonomisine uygun düşmeyeceği, bu noktada davacı tarafın talep arttırım ve mali inceleme noktasında doğrudan talep iletilmediği dikkate alındığında TBK 50 kapsamında talebin değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış olup takdiren 500,00 TL üzerinden talebin tümden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi Tazminat yönünden;
SMK 149 hükmüne göre; “ Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi manevi zararın tazminini isteyebilir”. Manevi tazminat talebi için Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde manevi tazminat şartlarının gerçekleşmesi gerekir.
Yargıtay manevi tazminata hükmederken TTK m.18/2’deki “basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüme aykırı davranılıp davrandmadığı esasını dikkate almaktadır Davalının basiretli bir tacir gibi davranması zorunluluğunun doğal sonucu, ticari yararın zarara uğratılmaması veya böyle bir tehlikeye maruz kalmayı önleyici davranışları da gerektirir. Yargıta/a göre marka hakkına tecavüz varsa başka bir deyişle haksız rekabet eylemi sabit ise bu halde manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; Davalıların markaya tecavüze ve haksız rekabete yönelik eylemlerinin ağırlığı, davacının eski çalışanı olduğu ve sosyal medyada davacıya yönelik töhmet altında bırakan paylaşımları, davacı markasının ve zamanla yarattığı ticari itibarını zedelediği, hak ve nesafet gözetildiğinde takdiren 500,00 TL manevi tazminatın yerinde olduğuna kanaat getirilmiş bu miktar üzerinden talebin tümden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları ve izahı yapılan mevzuat kapsamında yukarıda tek tek izah olunan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davada tasarım tecavüzüne yönelik açılan davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Asıl davada markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik davanın kabulü ile davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine durdurulması, önlenmesi, ortadan kaldırılmasına,
Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile, takdiren 500,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacının manevi tazminat davasının KABULÜ ile, takdiren 500,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Asıl dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 68,31 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 32,41 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Davacı tarafından yapılan:6.190,30 TL bilirkişi + posta giderinin -ret ve kabule göre hesaplanan- 3.095,15 TL’si ve 77,00 TL harç (vekalet+peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 3.172,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik talepler yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca konusuz kalan tasarıma tecavüze yönelik talepler yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
3-Karşı dava yönünden davaya konu tasarım tescillerinin yenilenmediği anlaşılmakla konusuz kalan karşı dava yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Karşı dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 16,50 TL’nin mahsubu ile kalan 42,80 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Davacının yapmış olduğu yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca konusuz kalan tasarımhükümsüzlüğüne yönelik talepler yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin karşı davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davacıya verilmesine,
4-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2021

Katip … Hakim …

¸ ¸