Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/81 E. 2020/70 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/199
KARAR NO : 2020/56

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan), Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/01/2015
KARAR TARİHİ : 29/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan), Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … logosu ile yayın yapan televizyon kanalının yayın hakkı sahibi olduğunu, yayın hayatına başladığı ilk günlerden itibaren pek çok yarışma, program, dizi ve benzeri yapımlar ile televizyon izleyicilerini ilk kez buluşturan televizyon kanalı olma haklı şöhretine sahip olduğunu, sektör içinde önemli bir marka değerini de haiz olduğunu, realty show tarzındaki yarışmaların genellikle ilk yayıncısı olduğunu, müvekkili şirketin kendi iç bünyesinde 2011 ile 2013 yılları arasında 362 bölüm halinde “…” isimli bir yanşma programı hazırladığını ve yayınladığını, programın yayınlandığı dönemde …’in müvekkili şirket kanalının Genel Yayın Yönetmeni, …’in ise İçyapımlar Direktörü sıfatları ile müvekkili şirketin personeli olarak çalıştıklarını, programa televizyon izleyicilerinin yoğun ilgi göstermesi nedeni ile programın ana fikri ve işleyişi baz alınarak hazırlanan “…” isimli yanşma programının yapım ve yayını konusunda, müvekkil şirketin çalışanı iken şirketten ayrılarak davalı şirketi kurmuş olan … ile anlaşmaya varıldığını ve bu kapsamda davalı …Tic. A.Ş ile 15 Eylül 2014 tarihli Yapım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre davalının üretilecek programın isim ve marka hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu ve isim ve markanın müvekkil adına tescili için TPE’ye başvuruda bulunulması halinde buna herhangi bir itirazının olmayacağını gayri kabili rücu kabul ve taahhüt etiğini, bu şekilde davalı şirketin “…” isimli yarışma programının yapımcılığını/prodüksiyonunu üstlendiğini, programın yapımı için gerekli stüdyo, kamera, ışık, ses v.s gibi tüm alt yapısının müvekkili şirket tarafından sağlandığını, davalının sözleşme ile yapımcılığını üstlendiği programın adı ve formatı üzerindeki Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan doğan çoğaltma, yayma, işleme, temsil, ses ışık ve görüntü nakline yarayan her türlü araçla umuma iletim ve yeniden iletim haklarını herhangi bir yer, sayı, muhteva ve süre ile sınırlı olmaksızın münhasıran müvekkili şirkete devrettiğini, bu şekilde yürürlüğe giren sözleşmeye uygun olarak dava konusu yarışma programının 15 Eylül 2014 tarihinden itibaren 21 Aralık 2014 tarihine kadar 14 haftalık bir periyodu kapsamak üzere hafta içi her gün ve Cumartesi günleri de final bölüm olarak müvekkili … ekranlarında yayınlanmaya başlandığını, programın ilk sezon yayınları devam ederken, müvekkili şirket tarafından davalı yapımcıya programın ikinci sezon bölümleri için sözleşmenin uzatılacağı hususunun bildirildiğini, tarafların buna uygun olarak yeni bölümlerin yapımı ve yayını hususunda mutabakata vardıklarını, bu kapsamda davalı tarafından yeni sezon bölümleri için yarışmacı seçmelerine başlanıldığını, ayırca yeni bölümlerin yayınlarına 22 Aralık 2014 tarihinden itibaren devam edeceğinin bizzat davalı tarafından kamuoyuna ilan edildiğini, ayrıca ikinci sezona ilişkin olarak müvekkili şirketin yükümlülüğü olmamasına rağmen bölüm ücretlerine arttırım yaptığını, bu aşamalarda çeşitli medya organlarında programın bir başka yayın kuruluşuna transfer edildiği yönünde haberler çıkmaya başladığını, yapımcı firma yetkililerine bu haberler sorulduğunda konuyu yalanladıklarını, ek protokolün de imzada olduğunu bildirdiklerini, buna rağmen bu kez bazı reklam verenler ve ajansları tarafından “…” isimli yarışmanın yeni sezon bölümlerinin dava dışı … logolu televizyon kanalında yayınlanacağı belirtilerek kendilerinden reklam vermeleri talebinde bulunulduğu haberini aldıklarını, reklam verenlerden alınan duyum üzerine ,15 Aralık 2014 tarihinde … 25. Noterliği’nin … Yevmiye nolu İhtarnamesi keşide edilerek davalı yandan bu haberleri tekzip etmesi ve ek protokolü imzalanarak gönderilmesinin istenildiğini ancak davalının tekzip etmediğini, …19. Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile tamamen gerçeğe aykırı olarak müvekkili şirketin “sürekli olarak sözleşmede belirlenen vadelerden sonra ve geç ödeme yaptığını, bu nedenle Şirketlerinin ciddi derecede zarara uğradığını ve mağdur olduğunu, akdin bu nedenle kendileri için çekilmez olduğunu” ileri sürerek haksız ve hukuka aykırı olarak 21 Aralık 2014 tarihinden sonra yapım sözleşmesine devam etmeyeceklerini, sözleşmenin yenilenmeyeceğini ve uzatılmayacağını, sözleşmenin 21,12.2014 tarihi itibariyle fesih edildiğini, hali hazırda ödenmemiş alacaklarının da derhal ödenmesini ihtar ettiğini, olayda çekilmezlik halinin mevcut olmadığını, müvekkili şirket tarafından yasal ve sözleşmesel olarak hiçbir taahhüt olmamasına karşın programın ratingleri artmaya başladığında bölüm ücretlerine davalı yararına % 50 oranında zam yapıldığını, davalının sadece daha fazla para kazanmak hırsı ile sözleşmeyi feshettiğini, ileri sürdüğü fesih sebebinin gerçek dışı olduğunu ilaveten davalının, ilk sezonun final bölümünün canlı olarak yayınlayacağını duyurmuş iken final bölümü banttan yayınlandığını, sadece son beş-on dakikalık kısımda canlı yayına geçildiğini, programın jüri üyelerinden olan … ve…’in yayının yapıldığı saatlerde instagramdan fotoğraf yayınlayarak adeta başka yerde olduklarını gösterme gayreti içine girdiklerini, yaşanan tüm bu gelişmeler gerek izleyicilerin gerekse basının inanılmaz tepkisini çektiğini, hatta olayın basında hayal kırıklığı, fiyasko, skandal, rezalet v.s. gibi başlıklarla haberleştirildiğini, müvekkili şirketin ticari itibarının ağır zarara uğratıldığını, kamuoyu nezdinde küçük düşürüldüğünü, seyircinin finale jüri ve diğer yarışmacıların katılmamasını müvekkili şirkete mal ederek ağır eleştirilerde ve suçlamalarda bulunduğunu, bu olayın yarışmanın … tarafından transfer edilmesinden kaynaklandığını bildirdiklerini, sonrasında davalının aynı isim ve format ile … de yayınlanmak üzere program yapımına başladığını ve ilk bölüm yayınının 12 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, sözleşmeyi haksız feshetmekle kalmayıp, programın birinci sezon finalini açıkça sabote ettiğini ve müvekkili şirketi izleyici tepkilerine maruz bıraktığını, tüm bu eylemlerini müvekkili şirketin emek ve yatırımını bir başka televizyon kanalına taşımak amacıyla yaptığından bahisle davalının müvekkili ile akdettiği sözleşmeyi haksız ve hukuka aykır olarak süresinden önce feshetmesi nedeniyle iş bu feshin haksızlığının tespitine, belirsiz alacak davası olarak ikame ettikleri davanın kabulü ile bilirkişi marifeti ile zararın tespiti, akabinde müddeabihi arttırma hakkı saklı kalmak koşulu ile, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile uğradığı kâr mahrumiyetinden şimdilik 1.000.000,00 TL’nin müvekkiline ödenmesine, yine davalı yanın haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeni ile 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, talep edilen alacaklara dava tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, 13.03.2019 tarihli dilekçesi ile de; tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere ve fazlaya ilişkin her türlü haklarını saklı tutarak, asıl davada 1.000.000,00TL olan taleplerini 8.492.318,00 TL artırdıklarını 15.09.2014 tarihli Sözleşmenin davalı … A.Ş. tarafından haksız feshedildiğinin tespitine; müvekkilinin haksız fesih neticesinde mahrum kaldığı kârının 11.075.642,60 TL ve maddi zararının ise 353.304,52 TL olduğunun tespitine ve dava ikamesinde talep ettiğikleri 1.000.000,00TL tutarının 8.492.318,00TL arttırılması neticesinde ulaşılan 9.492.318,00TL’nin bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 500.000,00 TL manevi tazminatın bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, asıl dava ile birleşen davada da tüm talepler yönünden haklılıklarının sûbuta erdiğini, fazlaya ilişkin talep hakları ve programın aynı format ve değişen isimle …televizyon kanalında davadan sonraki yayın dönemlerinde de devam ettirilen yayınlarına ilişkin dava ikame etme hakları saklı kalarak, “…” isimli programın format ve adı üzerindeki hakların müvekkiline ait olduğunun ve davalıların müvekkilinin program formatı ve adı üzerindeki haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, FSEK madde 68/1 uyarınca varsayımsal bedelin 370,583,5 TL olduğu ve müvekkilinin işbu bedelin 3 katı tutarında tazminat talep edebileceğinin tespitine, fazlaya ilişkin talep haklarımız saklı kalmak kaydı ile tespit edilen işbu bedelden şimdilik 500.000 TL’nin bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davalıların müvekkilinin hak sahibi olduğu program adı veya benzer ad ve format ile program yapıp yayınlamalarının önlenmesine, davalıların tecavüzlerinin men ve refine, … A.Ş. , … ve … tarafından müvekkili aleyhine ikame edilen birleşen davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; 15.9.2014 tarihli sözleşmede taraflar arasında belirlenen süre olan 15.9.2014 – 21.12.2015 tarihleri arasında program yayınlandığını ve sezonun sona erdiğini, sözleşmede kararlaştırılan süre sonuna kadar yayın yapıldığını, ancak müvekkili şirketin ödemelerdeki aksaklıklar sebebiyle sözleşmeyi uzatmak istemediğini, zamanından önce fesih edilmiş bir sözleşmenin söz konusu olmadığını, müvekkilinin “…” programı için gereken her türlü özveride bulunduğunu, Türkiye’nin önde gelen sanatçılarına ilave ücretler vererek programa getirdiğini, programın kalitesini daima yüksek tuttuğunu, yüksek izlenme sağlayarak davacı …’ye çok büyük prestij ve gelir kazandırdığını, buna karşılık …’nin ödemeleri zamanında yapmayarak müvekkilinin ciddi finansal sıkıntılar çekmesine neden olduğunu, müvekkilinin yeni sezonda aynı finansal sıkıntıları yaşamamak, iş kalitesini düşürmemek iç in sözleşmeyi uzatmayarak sona erdirdiğini, müvekkil için kararlaştırılan ücret son derece önemli olduğunu, program çekimi ve jüriye ödenen ücretlerin tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, yani ödemelerin müvekkili açısından hayati önem taşıdığını, müvekkili şirketin ortaklarından birinin masrafları ödeyebilmek için eşinin altınlarını sattığını davacıya söylemesine rağmen ödemelerin sürekli geciktirildiğini ve yapılmadığını, Yayıncının sözleşmenin başından itibaren tek bir ödemesini dahi süresinde yapmadığını, ödemeleri alamayan müvekkilinin tedarikçilerine, jüri üyelerine ve borçlu bulunduğu kişilere izah edemez hale geldiğini, müvekkilinin alacakların ödenmesini Noter vasıtası ile ihtar etmemesinin davacının ödeme yapmamasındaki kötü niyeti ve haksızlığı örtmeyeceğini, …’nin ihtarnamelerle sözleşmeyi sona erdirme iradesini ortaya koyduğunu, bu durumun l.FSHHM’nin tedbir kararı ile tespit edildiğini, …’nin , aynı zamanda müvekkili ile “…” adlı diğer bir program için yaptığı diğer sözleşmeyi de feshettiğini ve hiçbir ödeme yapmayacağını açıkça bildirdiğini, bu programdan dolayı da müvekkilinin alacağının mevcut olduğunu, …’nin “…” ile “…”i ilişkilendirmeye çalıştığını ancak “…” programının dava ile ilgisi olmadığını, bu programın format haklarının da müvekkiline ait olduğunu, aralarındaki tek ortak noktanın “moda” teması olduğunu, programda sunucu olmadığını, bu format için de “…” için olduğu gibi Global Telif Hakları Ajansı ile yurtdışmda pazarlanması için sözleşme akdedildiğini, dava konusu 15.9.2014 tarihli Yapım Sözleşmesi içeriğinden anlaşıldığı üzere, ‘… A.Ş’ ile format sahibi sıfatı ile imzalandığını, sözleşmenin içeriğinde, format içeriğine katıldığına dair …’ye ait hiçbir ifade olmadığını, yayınlanan tüm bölümlerde de, “… A.Ş”nin ortakları … ve … “…: … ve …” şeklinde yer aldığını, Sözleşme ortadan kalktığı için isim ve marka hakkında …’nin herhangi bir hakkı kalmadığını, …’nin müvekkillerine alt adın kendisine ait olduğunu (sözleşme süresi içinde kullanabileceği ama kullanmadığı ve sözleşmenin sona ermesi ile de sona erdiği tartışmasız olan bir tescil olanağından hareketle) ileri sürdüğünü ve “…” için yeni talepte bulunduğunu, format haklarının değil, yarışmanın çekilen bölümlerinin yayın haklarının kendilerine tanındığını, format haklarının hiçbir şekilde -sözleşme süresi için dahi- devredilmediğini, sözleşmenin de ödemelerin sürekli geciktirilmesi ve çekilmez hal yaratmaları nedeni ile haklı nedenle feshedildiğinden bahisle, müvekkillerinin sözleşme sona ermeden ve hatta ihtiyati tedbir talebinin 06.01.2015 tarihinde reddi kararı verilmeden herhangi bir angajmana girmediklerini, 06.01.2015 tarihli red kararında açıkça sözleşmenin 4.3.maddesi kapsamında müvekkillerin yapıma devam edeceğinin dahi yer alması sonrasında, TV 8 ile anlaşmış ve programın devam yapım ve yayınları 12 Ocak 2015 tarihi İtibarıyla TV 8’de başlandığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Birleşen İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/7 esas sayılı dosyasının davacı … vekili tarafından davalılar …Tic. A.Ş ile … A.Ş (…) aleyhine açıldığı ve davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; ismi ve formatı müvekkiline ait olan “…” isimli yarışma programının aynı format ve aynı isim altında davalılardan …Tic. A.Ş tarafından yapımının üstlenildiğini, diğer davalı … A.Ş (…) tarafından ise yayınlandığını, müvekkilinin haklarına tecavüz edildiği iddiasıyla, müvekkilinin programın format ve adı üzerinde hak sahibi olduğunun tespitini, format ve isme yönelik vaki ve muhtemel tecavüzün men’i ve ref’ini, program adının ve benzerlerinin davalılar tarafından kullanılmasının tedbiren önlenmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla FSEK. ve TTK.’nın ilgili maddeleri gereğince alacağın tespitini akabinde arttırma hakkını saklı tutarak belirsiz alacaklarından şimdilik 500.000 TL maddi tazminatın ilk yayının yapıldığı 12/01/2015 tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen İstanbul (Kapatılan) 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/9 esas sayılı dosyasının davacılar …, …, … Tic. A.Ş vekili tarafından davalılar … Tic.Ltd.Şti. Ve … Tic.A.Ş aleyhine açıldığı, davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin aynı zamanda ortağı ve Yönetim Kurulu üyesi olan davacılardan … ve …’in “…” isimli televizyon programının eser/ format sahibi olduklarını, müvekkili şirket ile davalı … arasında 15-08.2014 tarihinde “…” isimli yarışma programının müvekkil şirket tarafından yapımının gerçekleştirilmesi ve çekilen bölümlerin davalı …’ye teslimi ile bu bölümlerin davalı … tarafından yayınlanmasına ilişkin bir “Yapım Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin, davalı …’nin ödemelerini sürekli geciktirmesi ve sözleşmenin devamlılığının müvekkili bakımından çekilmez hale gelmesi nedeni ile uzatma talebi kabul edilmeyerek esas sözleşme süresinin bitimi olan 21.12.2014 tarihi itibari ile müvekkili şirket tarafından uzatılmayarak feshedildiğini, fesih sonrasında davalı …’nin müvekkili şirket ve dava dışı … (… A.Ş) hakkında … 1. FSHHM nezdinde … D. İş dosyası ile mali haklarına sahip olduğu iddiası ile “…” ismi ve formatı ile ve/veya benzer bir isim ve format ile yarışma programının devamı niteliğinde program hazırlanarak … logosu ile yayın yapan televizyon kanalında yayınlanmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını talep ettiğini, Mahkemenin bu talebi reddettiğini, bu karar rağmen davalının …’nin dayanağını anlamaya imkan olmayan biçimde “isim hakkının kendilerinde kaldığından” bahisle, müvekkillerinin formatını gaspederek yeni jüri, yeni sunucu ve yeni yarışmacılarla, diğer davalı …’la programı yapmaya devam edeceğini, ve “…” adıyla yeni sezon diyerek 19 Ocak 2015 tarihi itibariyle yayınlanmaya başlayacağını duyurduğunu, davalı …’ye format/Eser haklarını kullanamayacağının ve yeni program yapamayacağının, bu girişimlerin yasaya aykırılık ve suç teşkil ettiğinin defalarca ihtar edildiğini, bu ihtarlara uyulmadığını , davalı …’nin diğer davalı …’ın hiçbir hakları bulunmadığı ve aleyhlerine Yargı Kararı olduğu halde yayına başlayacağını duyurduğunu, formatın bu şekilde izinsiz kullanımının müvekkillerinin lisanslama çalışmaları bakımından olumsuz etki yapacağını, davalıların dava konusu formatı kullanmaları ve yayınlamalarının müvekkilleri bakımından aynı zamanda haksız rekabet oluşturacağını, iki programın aynı anda yayınlanması ile birlikte programın sulanacağını, programların karışacağını, davalıların haksız kazanç elde edeceklerini, müvekkillerinin zarara uğrayacağından bahisle yasal mevzuat uyarınca her türlü talep, şikayet, maddi-manevi tazminat, kar kaybı ve davalıların elde edeceği menfaat karşılığı da dahil olmak üzere her türlü zarar ve ziyanın tazmini ile sair yasal haklarımız ve yapım gerçekleştiğinde tespit edecekleri sair hukuka aykırılıklar için her türlü talep ve dava hakları ile ihtiyati tedbir talebine ilişkin tüm haklar, şikayet hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların hakları müvekkillere ait “…” adı televizyon programının hukuka aykırı olarak yeni bölümlerinin yapım ve yayınını sürdüreceğini ilan etmesi ve tanıtıcı yayınlara başlaması nedeni ile bu yapım/tespite, yayına, umuma iletimine ve diğer eser/format sahipliği haklarının kullanımına müvekkillerin izni bulunmadığından, davalılarca hukuka aykırı olarak gerçekleştirilecek tüm bu İzinsiz tespit, yapım, yayınların ve diğer her türlü kullanımların, FSEK m.66-69 başta olmak üzere tüm yasal düzenlemeler kapsamında, müvekkillere ait eser/foımala ilişkin işleme, yayma, çoğaltma, temsil, işaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayın ve umuma iletim hakları ile marka, isim ve manevi haklarına tecavüzün men ve ref’i (önlenmesi ve kaldırılması), davalılarca bu format ve unsurları kullanılarak yapılacak yeni çekim/tespitlerin ve yayınların önlenmesi, engellenmesi, FSEK m, 67 kapsamında sahibinin rızası dışında yeni çekimlerle umuma arz keyfiyetinin ve eserde değişiklik yapılmasının ve eserin değiştirilmiş şekli ile yayını ve umuma iletiminin önlenmesi, BK m.57 ve TTK m.55 ve 56 kapsamında fiilin haksızlığının tespiti ile FSEK m.83 ve 84 de dahil olmak üzere tüm yasal düzenlemeler kapsamında haksız rekabetin engellenmesi, önlenmesi, haksız rekabette bulunulmaması ve bu davranışlara son verilmesi, haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, yanlış ve yanıltıcı beyanlarla yapılan haksız rekabet söz konusu olduğundan TTK m,56/c kapsamında bu beyanların düzeltilmesi, FSEK m, 67 ve TTK m.59 kapsamında masrafı davalılara yükletilerek hükmün ülke çapında tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı …Tic.Ltd.Şti’ vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından dosyaya sunulan 15.09.2014 tarihli Yapım Sözleşmesi’nde tarafların davacı …Tic. AŞ. İle diğer davalı …Tic. Ltd.Şti. Olduğu, davacı gerçek kişilerin sözleşmede taraf olmadıklarını, aynı sözleşmede format olgusundan bahsedilmiş ise de, metne dökülmüş ve davacı gerçek kişiler tarafından üretildiği belli olan herhangi belli olan herhangi bir metin sunulmadığı gibi sözleşmede de bu yönde ibare olmadığını, davacılar … ve … tarafından ise format hakkının kendilerine ait olduğuna ve bu hakkın diğer davacıya devir edildiğine dair herhangi bir delil ibraz edilmediğini, salt program sonundaki jerenikte isimlerinin geçmesinin bu kişilerin hak sahibi olduklarının delili olamayacağını, dolayısıyla bu davacıların format üzerinde herhangi bir hakkı, tasarruf yetkilerinin bulunmadığını, bu nedenle davacılar … ve …’in ikame ettikleri davanın dava şartı noksanlığı nedeni ile reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin bir yapım şirketi olduğunu, diğer davalı … şirketine(Yayıncı) ait … logolu televizyon kanalında yayınlanan dava konusu yanşma programının yalnızca yapımcılığını üstlendiğini, dava konusu yarışma programının format ve isim hakkı yönünden hiçbir hak ve yetkisinin bulunmadığını, diğer davalı olan Yayıncı kuruluşunun dava konusu yanşmanın format ve isim haklarına münhasıran sahip olduğunu belirtmesi ve davacı yapım şirketi ile aralarındaki sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilmesi nedeniyle, yarışmanın yapımcılığını üstlendiğini, bu kapsamda esasen ilk sezonu yayınlanmış olan yarışmanın sunucu ve jürileri değiştirilerek yeni kadro ve katılımcılarla, yayıncının talep ve direktifleri doğrultusunda yarışma bölümlerini çekmek ve yayına hazır olarak diğer davalı yayıncıya teslim etmek dışında bir eylemi bulunmadığını, yarışmanın isim ve formatı dahil, yayın günü, saati ve bunun gibi her türlü unsurunu tek taraflı belirleme hakkının diğer davalı yayıncı kuruluşa ait olduğunu, bu nedenle de müvekkili şirkete davacılar tarafından husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki; dava konusu uyuşmazlığın davalı yayıncı kuruluş ve davacı yapım şirketi arasındaki Yapım sözleşmesinden kaynaklandığını ve müvekkili şirketin söz konusu sözleşmenin tarafı olmadığını, davacıların talepleri de dikkate alındığında, husumet yönetilmesi gereken tarafın yayın yapma hak ve yetkisine sahip diğer davalı olduğunu, müvekkil şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, 15.09.2014 tarihli Yapım sözleşmesi incelendiğinde sözleşmede yahut eklerinde programın formatına ilişkin herhangi bir tanımın yer almadığını, söz konusu “…” adlı yarışmanın … tarafından bir içyapım olarak gerçekleştirildiğini, davacılardan Haluk Şiri’in o dönemde …’nin Genel Yayın Yönetmeni, diğer davacı …’in ise … Direktörü … personelleri olduklarını, bu yarışmanın izleyiciler tarafından beğenilmesi üzerine ise, programın ana teması ve İşleyişi baz alınarak hazırlanacak olan dava konusu “…” isimli yarışmanın yapımcılığı için, davacıların …’deki işlerinden ayrılarak kurdukları, diğer davacı şirket ile 15.09.2014 tarihli yapım sözleşmesi imzalandığını, dolayısıyla davacıların iddiasının aksine formatın davacılara ait olmadığı gibi esasen sahibinin hususiyetinini de taşımadığını, dolayısıyla davacıların FSEK kapsamında eser olarak sayılabilecek ve koruma altına alınabilecek bir formata sahip olmadıklarını, 15.09.2014 tarihli yapım sözleşmesinin gerek madde madde, gerekse de bir bütün olarak amacı bakımından değerlendirildiğinde davacılar lehine bir koruma sağlamayacağı, aksine sözleşme gereği format ve isim hakkının diğer davalı yayıncı kuruluşa ait olduğunun anlaşıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … Tie. A.Ş. Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aynı sözleşmeden kaynaklanan davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeni ile … 4.FSHHM’nin … esas sayılı dosyası ile birleştirme kararı verilmesine, davacıların son derece kötüniyetle sanki dava konusu “…” adlı programın isim ve format hakkının kendilerine ait olduğu yönünde bir yargı kararı varmış gibi algı oluşturarak Mahkemeyi yanlış yönlendirmeye çalıştıklarını, oysa dava konusu format hakkının ve adının davacılara ait olduğu yönünde verilen hiçbir yargı kararı olmadığını, somut olayda karşı tarafın … 19. Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile “yapım sözleşmesine devam olunmayacağını, sözleşmenin yenilenmeyeceğini/uzatılmayacağını, 21.12.2014 tarihi itibariyle söz konusu sözleşmenin şirketlerince feshedildiğini” bildirdiğini, buna karşın anılan ihtarnamesinde hiçbir şekilde program adı ve format ile ilgili bir iddia veya talepte bulunmadığını,… A.Ş, ile müvekkili şirket arasında dava konusu Sözleşmeden önce akdedilen “…” isimli TV programına ilişkin başka bir Sözleşme ile uyuşmazlık konusu Sözleşmenin 6.2. maddeleri karşılaştırıldığında, Mahkemenin Sözleşmenin yorumlanmasında hataya düştüğü, aynı şekilde karşı tarafın konu hakkında yarattığı muarazanın gerekçesinin de gerçeği yansıtmadığının anlaşılacağını, “…” isimli program ile ilgili yapılan Sözleşmede, program format ve adı ile ilgili müvekkilinin bir talebi ve/veya katkısı bulunmadığından “televizyon programı formatı ve program adı ile” şeklindeki ifadelere sözleşmede yer verilmediğini, buna karşılık uyuşmazlık konusu “…” adlı programın adı ve formatı doğrudan müvekkili şirketin talep ve katkıları ile oluştuğundan, müvekkili şirket ada ve formata ilişkin haklarının daha sözleşmenin kurulması aşamasında kendisine ait olması hususundaki iradesini açıkça ortaya koyduğunu ve bu iradesinin kabul görülerek aynen taraflar arasındaki sözleşmeye de yansıdığını, davacıların kötüniyetle dava konusu uyuşmazlığa ilişkin programı sahiplenmeye çalıştıklarını, dava konusu yarışma programının yapımı ve yayınından önce müvekkili şirketin kendi iç bünyesinde 2011 ile 2013 yılları arasında 362 bölüm halinde “…”isimli bir yarışma programını hazırlayıp yayınladığını, bu programda biri hariç tüm jüri üyeleri ve koreografın aynı isimlerden oluştuğunu ve bu kişilerle müvekkili şirket arasında sözleşme yapıldığını, programın yayınlandığı dönemde davacı …’in müvekkili şirket kanalının Genel Yayın Yönetmeni, davacı …’in ise … Direktörü sıfatları ile müvekkili şirketin personeli olarak çalıştıklarını, mezkur programa televizyon izleyicilerinin yoğun ilgi göstermesi nedeni ile programın ana fikri ve işleyişi baz alınarak hazırlanan “…” isimli yarışma programının yapım ve yayını konusunda, müvekkili şirketin çalışanının şirketten ayrılarak davacı Şirketi kuran … ile anlaşmaya varıldığını ve bu kapsamda davacı Şirket …Tie. A.Ş. ile 15 Eylül 2014 tarihli Yapım Sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre davacı şirketin, üretilecek programın İsim ve marka hakkının müvekkil şirkete ait olduğunu ve isim ve markanın müvekkil adına tescili için TPE’ye başvuruda bulunulması halinde buna herhangi bir itirazının olmayacağını gayri kabili rücu kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkili şirketin de TPE nezdinde 2015/02167 numaralı marka başvurusu ile “… ” ibaresinin 38. ve 41. emtia gruplarında tescilini talep ettiğini, bu şekilde davacı şirketin “…” isimli yarışma programının yapımcılığı ve prodüksiyonunu üstlendiğini, ancak programın isim logo tasarımlarının müvekkil şirket tarafından yaratıldığını, programın yapımı için gerekli sahne ve dekor tasarımı, stüdyo, kamera, ışık, ses vs. gibi formatın oluşumuna etki eden tüm alt yapının müvekkili şirket tarafından sağlandığını, bu şekilde yürürlüğe giren sözleşmeye uygun olarak dava konusu yarışma programının 15 Eylül 2014 tarihinden itibaren 21 Aralık 2014 tarihine kadar 14 haftalık bir periyodu kapsamak üzere hafta içi her gün ve Cumartesi günleri de final bölüm olarak müvekkili … ekranlarında yayınlanmaya başlandığını, dava konusu programın ilk sezon yayınları devam ederken, müvekkili şirket tarafından davacı yapımcıya programın ikinci sezon bölümleri için sözleşmenin uzatılacağı hususunda bildirimde bulunulduğunu, buna uygun olarak taraflar yeni bölümlerin yapımı ve yayını hususunda mutabakata vardıklarını ve bu mutabakat kapsamında davacı tarafından yeni sezon bölümleri için yarışmacı seçmelerine başlandığını, ayrıca yeni bölümlerin yayınlarına 22 aralık 2014 tarihinden itibaren devam edileceğinin program içinde bizzat davacı yan tarafından tüm kamuoyuna ilan edildiğini, buna paralel olarak 30 Kasım 2014 tarihinden itibaren Pazar günleri programın yeni sezon bölümleri için belirlenen yarışmacı aday adaylarının elemelerini içeren bölümlerin çekimlerinin davacı yapımcı tarafından tamamlanarak müvekkili şirkete teslim edildiğini ve bu bölümlerin müvekkili şirkete ait kanalda yayınlanmaya başlandığını, bu şekilde yapıma ilişkin sözleşme süresinin yeni sezon yayını için uzamış ve programın yeni bölümlerinin yayınlarına müvekkiline ait kanalda başlandığını, yeni bölümlerde yarışacak 14 yarışmacı … ekranlarında izleyici önünde belirlenmiş iken yapımcı şirketin bu kez müvekkil şirkete rakip olan başka bir yayın kuruluşu (…) ile görüşmelere başladığına dair basında haberler çıktığını, kendileri ile yapılan görüşmelerde ise bu durumun inkar edildiğini, bu haberlerin yoğunlaşması ve reklam verenlerden de söz konusu programın TV8 logolu kanalda yayınlanacağından bahisle reklam rezervasyonu için arandıkları bilgisinin gelmesi üzerine iş bu davacıya … 25. NoterJiği’nın .. tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek akdi yükümlülükleri hatırlatılırken program adı ve formatının müvekkiline ait olduğunun ve başka bir kişi nam ve hesabına kullanılamayacağının ihtar edildiğini, buna karşı davacın şirketin sözleşme ile üstlendiği yükümlülüklerini ifa etmek yerine suni gerekçelerle sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, müteakiben de dava dışı … kanalı ile sanki isim ve format hakkı kendisine aitmiş gibi “…” programının yapımı ve yayını hususunda anlaştıklarını, oysa davacı … A.Ş’nin programın ad ve format hakkına sahip olmaması nedeni ile 3. Şahıslarla ayrı isim vc formatın yapımına dair sözleşme akdetmesi ve program üretmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafın iddialarının aksine “…” Programının isim ve marka hakkının müvekkiline ait olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
YAPILAN YARGILAMA VE TOPLANAN DELİLLER
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Yapılan yargılamada Mahkememizce 06.02.2015 tarihli ara karar ile ;”…Ticaret A.Ş ile …Ticaret arasındaki 15/09/2014 tarihli Yapım Sözleşmesi’ nin 4.2, 4.3, 4.12, 4.18, 6.1, 6.2 ve 6.5 maddeleri ile bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek ve tüm tarafların menfaat dengeleri dikkate alınarak;
1-a) Mahkememizin birleşen 2015/9 Esas sayılı dosyasında davacılar …Ticaret A.Ş, … ve Muzaffer … vekillerinin ihtiyati tedbir taleplerinin, 5846 sayılı yasanın 77. maddesi, 6102 sayılı yasanın 61.maddesi ve 6100 sayılı yasanın 389-390.maddeleri gereğince takdiren 1.000.000 TL (bir milyon Türk Lirası) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla kısmen kabulü ile davalılar … Ticaret A.Ş ile … Ticaret Ltd. Şti.’ nin dava konusu “…” adlı yarışma programında, iş bu karara ekli 03/02/2015 havale tarihli bilirkişi raporunun 2 ve 3.sayfaları ile 4. sayfanın ilk paragrafında yer alan format ve detaylı akış şemasını kullanmak suretiyle, program yapım ve yayının tedbiren önlenmesine,….
e) Program adına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine,
2-a) Birleşen İstanbul 1 FSHHM’ nin 2015/7 Esas sayılı dosyasında davacı … Ticaret A.Ş. vekilinin ihtiyati tedbir talebinin, 5846 sayılı yasanın 77.maddesi, 6102 sayılı yasanın 61.maddesi ve 6100 sayılı yasanın 389-390.maddeleri gereğince takdiren 1.000.000 TL (bir milyon Türk Lirası) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla kısmen kabulü ile davalılar … Ticaret A.Ş ile MNG TV Yayıncılık A.Ş nin iş bu karara ekli 03/02/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda tanımlanan ve davaya konu olan yarışma programında “…” adını kullanmalarının ve programı bu ad ile yayınlamalarının tedbiren önlenmesine, ….
e)Program formatına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine…” dair karar verilmiştir.
Dosyaya sunulan 03.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…İki kanalda yayınlanan programların biçim ve içerik olarak “tamamen aynı” denebilecek kadar benzer olduğu, Sunucular ve jüri üyeleri dışında programlarda çok büyük farklılıklar bulunmadığı, Program yayın akışının ve genel kurgu düzenin ekli tabloda da görülebileceği gibi çok benzer olduğu, Renk, dekor, ışık, yazı karakteri, efekt, kurgu düzenlemesi gibi pek çok yapısal öğenin aynı tornadan çıkmışçasına benzer olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
27.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…”de yayınlanan “…'” adlı programda format değişikliğine gidilmediği, programın logosunun önceki halini anıştırır halde kullanılmaya devam edildiği, …’de yayınlanan “…” adlı programda formatta değişikliklere gidildiği, erkek yarışmacılar, ikili yarışma, performans gösterisi gibi bölümlerin eklendiği, gözle görülür bir farklılaşmanın ortaya çıktığı, yine de …’de yayınlanan programın formatının radikal bir biçimde değişmemiş kabul edilebileceği, önceki bölümlerde olduğu gibi, yarışmanın esas ağırlığının “Tarz” sunumunda olduğu, ikili performansların ve erkek yarışmacıların eklendikten sonra bile iki program karşılıklı ele alındığında “tamamen farklı formatlar” diyebilmenin mümkün olmadığı, benzerliğin kaynağının her iki programın da “moda, tarz, vb” konulu olmasıyla birlikte, yarışmaya katılma, yarışma, değerlendirme, puanlama, tartışma, elenme gibi adımların aynı ya da benzer rejilerle işlenmesi, birbirine çok benzeyen stüdyolarda, benzer koşullarda ve yayın akışında gerçekleştiriliyor olması…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
13.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Dosyada mevcut bilgi ve belgeler üzerinde ayrıca davacı ve davalı işyerlerinde defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, davalı tarafından düzenlenen faturaların tabloda gösterilen teslim tarihlerinde yine belirtilen gerekçelerle davacıya teslim edilmiş olduğu, taraflar arasında ihtilaf çıkıncaya kadar yani 16.12.2014 tarihine kadar davalı yan geç ödemeden dolayı rahatsızlığını davacıya iletmemiş olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin başlangıcından 16.12.2014 tarihine kadar davacı yanın ödemelerinde zaman zaman gecikmeler yaşadığı ancak davalı yanın buna sessiz kalarak bu duruma itirazda bulunmadığı ve herhangi bir faiz talebinin de olmadığı…” Sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
22.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”… Davaya konu programların incelemesi için dosya içerisinde yer alan “… … 24 Ocak (2 CD)”, “… … 28 Ocak (2 CD)” ve … 24 Ocak Final (2 CD}”,“TV 8 … 28 Ocak (2 CD)”, “(…) 28 Ocak BTB” ve ayrıca “… 1. Sezon 1. Bölüm 09.05.2011)”, “… 1. Sezon 116. Bölüm 30.12.2011” etiketli CD ‘ ler kullanılmıştır.
Davalılardan (…) yapım ve yayını gerçekleştirilen programın, davacıların (…) üzerindeki hak iddia ettikleri program formatı ile aynı formata sahip olduğu kanatine varılmıştır. Çünkü heri iki programın formatlarının asli unsurları aynıdır. İzleyicilerin her iki programı karıştırabilecekleri kanaatine varılmış olup, iki program arasındaki ayırt edici temel farkın jüri üyelerinin ve sunucuların kimlikleri olduğu düşünülebilir,
“…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilip getirilmediği, dava konusu program formatının yapılan yayınlar sırasında ve zaman içerisinde oluşturulup oluşturulmadığı huşunda ise “…” programının dosyada yer alan 2 bölümü incelenmiştir. İncelenen CD’ler baz alındığında yorum yapmak gerekirse “…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilmiş olduğu yönünde kuvvetli bir kanaat oluşmuştur.
Davalı tarafça kullanılan logo davacı tarafça kullanılan logoyla birebir aynıdır (logoda kulandan yazı kararakteri, renkler, sağa yatık küçük harfler ve aynı font) ve izleyicilerin her iki tarafa ait logoyu karıştıracağı yönünde kuvvetli kanaat oluşmaktadır. Öte yandan davacını dayandığı logonun … adlı yabancı TV programından alındığı anlaşılmaktadır,
Teknik bilirkişi değerlendirmeleri dikkate alındığında davaya konu yarışmanın hususiyet arzettiği ve bu çerçevede FSEK kapsamında eser olarak (duruma göre ilim ve edebiyat ya da sinema eseri şeklinde) korunmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Yarışma adı ve logosunun formatın bir unsuru olarak ya da ayrıca korunması mümkündür.
Teknik bilirkişi değerlendirmelerinden anlaşıldığı üzere davaya konu yarışma formatı ile daha önce yayınlanan “…” adlı yarışma formatı arasında benzerlikler bulunmaktadır. Teknik değerlendirmelerden hareketle burada bir tür işlenme/uyarlanma olduğu nitelemesi yapılabilir.
“…” adlı yarışma formatı üzerindeki hak sahipliği itibariyle, dava dosyasındaki unsurların birlikte değerlendirilmesinde … ve …’in hak sahipleri oldukları değerlendirmesi daha dayanaklı gözükmektedir.
Uyuşmazlığa konu format açısından ise taraflar arasındaki sözleşmedeki düzenlemelerden hareketle davaya konu format ve sair unsurları üzerinde hak sahipliğinin açık olduğu söylenebilir. Gerçekten sözleşmenin 4.12 ve 6.1 maddelerinde yapımcının format ve sair unsurlar üzerinde sahibi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Kısacası davaya konu format, format adı ve yanşma logosunun ilk elde içyapımlara ait olduğu verisinden hareket etmek gerekmektedir.
Yarışma formatı açısından durum bu şekilde çok net değil ise de yarışmanın adının devredildiği değerlendirmesi yapılabilir. Buna karşılık yarışma logosunun devredildiği değerlendirmesini sözleşmeden hareketle yapmak mümkün gözükmemektedir.
Format açısından devrin gerçekleştiği sonucuna varılır ise …’ın format üzerinde mali haklar itibariyle bir hukuki pozisyonu kalmış olmayacağından bunu kullanmak ve kullandırtmak açısından bir yetkisinin de bulunmadığı sonucuna varmak gerekecektir. Buna göre ise gerek İçyapımlar ve gerekse diğer taraflar açısından program formatının kullanılmasının hak ihlali olduğu değerlendirmesi yapılabilecektir.
Format açısından devrin gerçekleşmediği kabul edilir ve …’nin haklarının sadece sözleşme çerçevesinde çekilen bölümler ile sınırlı olduğu kabul edilir ise, formatın içyapımlar tarafından doğrudan kullanılması ya da başkasına kullandırılması önünde bir engel olmadığı söylenebilir. (…ile … arasındaki sözleşme nedeniyle içilişkiye dair hususlar bir tarafa bırakılır ise)
Sözleşmenin haklı feshi penceresinden bakıldığında da İçyapımlar’ın formatı başka şekilde kullanması ve kullandırtması önünde bîr engel bulunmamaktadır. (Bu formatı devretmediği ihtimali içinde kalan bir değerlendirmedir). Bu açıdan gerçekleşen kullanımlar hak ihlal teşkil etmezler.
Ancak program adı açısından hukuki durumu tersi yönde değerlendirmek gerekir. Hak devri gerçekleştiğinden bunun üzerinde içyapımlann bir hakkı artık bulunmamaktadır. Bu nedenle sonrasında program adını kullanması ve/veya kullandırtması hak İhlali olarak nitelenebilir.
Logo için ise tam tersi yönde bir değerlendirme yapmak dayanaklıdır. Çünkü sözleşme ile logonun devredildiği sonucuna varmak mümkün gözükmemektedir. Şu halde logonun … tarafından doğrudan kullanılması ya da kullandırtılması hukuka uygun olarak görülemeyecektir.
Keza, sözleşmeye göre tanzim edilen 32 adet faturaların bir kısmının hiç ödenmediği, bir kısmının ise süresinden sonra ödendiği tespit edilmiştir…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
16.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…sözleşmede kesin vade belirlenmediği, … A.Ş.’nin sözleşmenin, … A.Ş/nin temerrüdü sebebiyle haklı nedenle feshedildiğine ilişkin iddialarının haksız olduğu, format üzerindeki hakların … A.Ş.’ye devredilmiş olduğu, program adı ve logonun hak sahibinin … A.Ş. Olduğu, 10.03.2016 tarihli bilirkişi raporundaki verilere dayanarak, davacının kâr mahrumiyetinin 11.075.642,60 TL olduğu ve davacının 353.304,52 TL tutarında zararı bulunduğu, FSEK m. 68/1 uyarınca davacının isteyebileceği bedelin tespitinde, program bütçesinin %5 ila%7’sıne karşılık gelen rakamın dikkate alınması gerektiği; buna göre, 264.702,5 TL ila 370.583,5 TL’nin FSEK m.68/1 uyarınca varsayımsal bedel olarak belirlenebîleceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı birleşen davalı … vekilinin 13.03.2019 tarihinde talep artırım dilekçesi verdiği talebini 9.429.318,00TL’ye yükselttiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Program Formatının Eser Niteliği
Dava konusu bir gösteri programı olup “…” adıyla ilk defa televizyonda yayınlanmaya başlamıştır. Bu programın da yurt dışındaki başka programlardan esinlenerek ortaya çıkarıldığı da iddia edilmektedir. Öncelikle bu programın formatı olarak bilinen unsuru, programı oluşturan asli unsur olarak ortaya çıkmaktadır. “Format” kavramı için televizyonculuk alanında tanımlar yapılabilmekte iken hukuksal boyutuyla birlikte tanımlanmaya çalışıldığında doyurucu bir sonuca varılamamıştır. Bu kavramın tanımlanamaması, program formatlarının korunmasını da güçleştirmektedir.
Formatın amacı yapılması düşünülen bir televizyon programının ne şekilde hazırlanacağını, programın sunucusunun ne şekilde hareket edeceğini, eğer yarışma programı ise ne tür sorular sorulacağını, yarışmacıların nerede oturacağını, hangi yarışmacının nasıl başarılı veya başarısız sayılacağını, hangi sloganların ve müziklerin kullanılacağını, stüdyoda nasıl bir atmosfer yaratılacağını, televizyon izleyicilerinin nasıl aktif olarak katılabileceğini belirlemektir. Bu belirleme sadece programın ana hatlarını çiziyor ve temel kurallarını belirliyorsa bir format ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir ( Uğur Çolak, Televizyon Programı Formatlarının Korunması, FMR Dergisi Cilt 4, s.13-14 ).
Kanaatimizce program formatında, failler formatın genel kurallarına dahil olup, senaryoya bağlı hareket etme gibi metne içsel olarak bağlılık yoktur. Failler format adı verilen unsura yalnızca dışsal olarak bağlı hareket ederler ve bu husus bir gösteriyi sinema eserinden ayırt eden noktadır. Bu açıdan “format” adından da anlaşılabileceği gibi salt bir form, biçim, biçimlendirme kurallarıdır denilebilir. Formatın en ince ayrıntılara dek belirlenmiş olması dahi onun dışsal biçim olma özelliğini değiştiremez.
Format öncelikle bir üründür ve düşünülüp oluşturulduğundan düşünsel bir çaba gerektirmektedir. Ancak FSEK kapsamında eser olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. FSEK 1(b) maddesinde ” sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsülleridir.” denilerek eser kavramı tanımlanmıştır. Buna göre fikri bir çabanın ürünü olması, kanunda tanımlanan eser türlerinin birine girmesi gereken bir ürün ancak sahibinin hususiyetini taşırsa FSEK kapsamında eser olarak kabul edilebilir. Hususiyetin, Almanca “…” ifadesinin karşılığı olarak bulunan bir kelime olduğu düşünülürse, bu konudaki öğreti ve uygulamadaki diğer belirlemeleri saklı tutarsak, kanaatimizce gönderme yapılan anlamın “kendine haslık” olduğu söylenebilir. Eser kendine has olmalıdır. Bu bakımdan sadece anlatım, üslup bakımından değil, anlatılan içerik bakımından da kendine has bir özelliği olmalıdır. Ancak tabi ki bu konuda yüksek ölçünlere göre değerlendirme yapılmamalı ve her eserin eşsiz olması aranmamalıdır. Yine de en az derecede bir kendine haslık özelliği olmalıdır ki ortada gerçekten bir eser olabilsin.
Program formatları genellikle yazılı metin olarak tespit edilmekte ve ispat kolaylığı açısından noterlere onaylattırılmaktadır. Bu tip metinlerde genellikle soyut olarak, televizyon programının ana hatları belirtilmekte, programın nasıl sunulacağı, yarışma kurallarının ne olduğu, sahne tasarımı gibi unsurlar yer almaktadır. Bu tip metinlerde yer alan program planı son derece soyuttur. Çok genel ifadalerle programın nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. Dolayısıyla bu tip program plan yada taslakları üst düzeyde düşünsel çabanın ürünü olsalar ve fiziki olarak tespit edilseler de “soyut birer düşünce” olmaktan kurtulamazlar ( Uğur Çolak, Televizyon Programı Formatlarının Korunması, FMR Dergisi Cilt 4, s.26 ).
Yine program formatlarının FSEK’te sayılan eser türlerinden birine girip giremeyeceğine olumsuz cevap vermek gerekir. Musiki eseri veya güzel sanat eseri doğal olarak olamazlar. İlim ve edebiyat eserlerinin alt türleri arasında bulunan “rakslar, koreografi eserleri, pandomimalar, söz ve sahne eserleri, fotoğraflar, plan ve projeler, resimler, coğrafya ve topografyaya ait maket ve benzerleri, mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri, bilgisayar programları ve bunların hazırlık tasarımları” program formatlarının özelliklerine uyan türler değildir. Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eser kapsamına ise yeterince somutlaşmış olmadıkları için giremezler. Çünkü içeriği belirsizdir ve konuya dışsaldır. Formata göre her yapımcı veya yarışmacı farklı bir içerik sağlayabilecektir. Ayrıca herhangi bir metnin korunabilmesi için ” toplumun kültürünü zenginleştiren ve ona katkıda bulunan fikri ürünün sonucu olması gerekir” ( Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara, İmaj Yayınevi, 1998, s.32).
Dava konusu program formatının toplumun kültürünü zenginleştiren bir ürün olmadığı görülmektedir. Yalnızca izleyici kitlesi oluşturmaya yönelik, dikkat çekmeye çalışan, bu amaçla katılımcılara tartışmayı, polemiği telkin eden, insanların bir tartışmayı izlemeye duydukları doğal merakı kullanan bir ticari üründür. Bu ürünün hususiyet taşıdığı kabul edilemez. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi kendine has bir somutluğa sahip değildir. Genel bir tarifname aracılığıyla kamerayla sahne görüntülerini kaydetmeye dayanmaktadır. Bu açıdan bilirkişilerin dava konusu programın hususiyet sahibi olduğu yolundaki belirlemeleri yüzeysel bulunmuş, konuyu hukuki açıdan yeterince irdeleyemedikleri kanaati hasıl olmuştur.
Taraflar Arasındaki Sözleşmenin Etkisi
Taraflardan … ve … arasında 15.9.2014 tarihinde bir Yapım Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmenin konusu dava konusu olan … adlı programdır. Sözleşme program formatıyla ilgili hakları ve borçları düzenlemektedir. Bu açıdan … her ne kadar … için çalıştığı ve FSEK m.18/2 gereği kural olarak üretilen ürünlerin mali haklarının …’ye ait olduğu iddia edilebilirse de taraflar bunun aksine sözleşme yapma yoluna gittiklerinden artık FSEK m.18/2’deki karine uygulanamaz ve sözleşme hükümleri geçerlidir.
Sözleşme hükümleri incelendiğinde sözleşmenin açıklayıcı olmaktan çok sorun doğurucu nitelikte olduğu, kullanılan ifadelerin dil bilgisel açıdan muğlaklıklar içerdiği sözleşmeyi bütün olarak ele almaya engel olduğu görülmüştür. Bu sebeple TBK m.19 hükmü gereği tarafların ortak ve gerçek iradelerinin ne olabileceği ve bir çelişkiye düşmeden sözleşmenin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durulmalıdır. Burada tarafların ortak bir sonuca ulaşmak için hem kendilerini koruma hem de bir iş yapma dürtüsüyle hareket ettikleri sonucuna varılmıştır. Her iki taraf da kendisine göre yorumlayabileceği hükümleri sözleşmeye koymuştur. Ancak yayıncının özellikle kendisini koruyacak hükümleri koymaya dikkat ettiği anlaşılmaktadır. Sözgelimi sözleşmedeki 11.4’üncü maddedeki cezai şart yalnızca yayıncı lehine düzenlenmiştir.
Format üzerindeki mali hakların kime ait olduğu hususunda farklı anlaşılabilecek hükümler öngörülmüştür. Bu programı üretenlerin yani ürün sahiplerinin … ve Muzaffer … olduğu açıktır. Ancak bu üründen kaynaklı hakların kime ait olacağına ilişkin maddeler birbiriyle çelişen unsurlar içermektedir. Örneğin 6.2 maddesi 6.5 maddesi ile çelişki halindedir. Yine 6.1 ile 6.2 birlikte düşünüldüğünde açıklanması zor anlamlar çıkabilmektedir.
Sözleşmenin 4.12 maddesinde, yapımcının format sahibi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Bu durum sözleşmenin 6.1. maddesinde çok daha net bir şekilde açıklanmıştır. Gerçekten bu maddeye göre, “yapımcı, sözleşmeye konu yarışmanın yarışmanın televizyon formatının, televizyon formatının tanımı ve/veya içeriğinin, televizyon formatmın orijinal adının, yarışma logosunun ve yarışma bölümlerinde yer alan ve mutabık kalınan bütün format ve diğer öğeler ile birlikte bütününün kendisi tarafından üretildiğini, özgün bir format olduğunu, format üzerinde üçüncü kişilerin herhangi bir hakkının bulunmadığını, formatın unsurları ile birlikte tüm fikri hakların ve mülkiyet hakkının münhasıran kendisi ve /veya bağlı ortaklarına ait olduğunu” kabul etmektedir. Kısacası bu maddeden yapımcının, formatın, televizyon formatının orjinal adının, yanşma logosunun dahil olduğu bütünün kendisi tarafından üretildiğini, orijinal olduğunu beyan ve taahhüt ettiği anlaşılmaktadır. Bir diğer ifade ile bu madde ile diğer taraf da bu formatın, format adının, yarışma logosunun İçyapımlara ait olduğunu kabul etmektedir. Zaten bu önkabul olmadan sözleşmenin bu bölümleri itibariyle yapılması da anlamsızdır. Formatın gerçekten …’ye ait olduğu bir durumda, bunun için aynca hak devri sözleşmesi yapması anlamsız ve esasen hukuken imkansız olurdu. Şu halde davaya konu format, format adı ve yarışma logosunun ilk elde İçyapımlara ait olduğu verisinden hareket etmek gerekmektedir.
Szleşmenin fikri haklara ilişkin 6.2. maddesinde, “Yapımcı, televizyon programı formatı ve program adı ile işbu Sözleşme kapsamında gerçekleştirilen /gerçekleştirilecek Yanşma’nın ve tüm bölümlerinin” kanunda belirtilen “umuma iletim, yeniden iletim, başkalarına devir, kiralama, kullandırma, satış gibi haklan ve mali, manevi ve fikri haklan bile birlikte mülkiyetinin sayı, süre, muhteva ve yer sınırlaması olmaksızın, yurt içinde ve yurt dışında münhasıran Yayıncıya ait olduğunu/olacağın…Yayıncının programın isim ve marka adına sahip olması nedeniyle istediği takdirde TPE nezdinde İsim ve marka olarak Yayıncı adına tescilini isteyebileceğini, buna herhangi bir surette kendisinin bir itirazının olmayacağını gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder” ibaresi yer almaktadır.
Diğer taraftan sözleşmenin 6.2. hükmü format ve program adının devredildiği şeklinde anlaşılmaya uygun iken, sözleşmenin 6.5. hükmünde Yapımcı’nm yarışma formatını yurt dışında lisanslaması halinde, nasıl hareket edeceği ve sözleşmeden elde edeceği gelirin bir kısmını (yüzde otuz) …’ye ödeyeceği düzenlenmektedir. Bu elbette çelişkili bir durum yaratmaktadır. Format genel olarak ve yurt dışını da kapsar şekilde …’ye devredildi ise bunun üzerinde artık diğer tarafın bir hakkı kalmayacağına göre, bunu lisanslaması da söz konusu olmaması gerekir. Bu hükmün 6.2. hükmünün etkisini olumsuz şekilde bertaraf ettiği, 6.2. hükmünü sadece yarışma bölümleri ile sınırlı şekilde anlamaya yönelttiği söylenebilir. Diğer taraftan sözleşmenin süresinin sınırlı olması süre hükmünde (m. 10 II), yayıncının sözleşme uyarınca yarışma üzerinde edindiği haklar açısından herhangi bir süre kısıtlanmasının bulunmadığının belirtilmesi, yani burada örneğin yarışma formatı değil de yarışmadan bahsedilmiş olması da sözleşmedeki hakların bölümlerle sınırlı olduğu değerlendirmesine bir dayanak olarak görülebilir. Bu şekilde hazırlanmış ve yayınlanmış bölümler üzerindeki hakların süresiz bir şekilde yayıncıda olduğu düzenlenmiş gözükmektedir.
Ayrıca sözleşmenin 4.3. maddesinde “yapımcının, sözleşme süresi boyunca uzama süreleri de dahil olmak üzere yarışma ve/veya yarışmaya benzer programlan kendi ve/veya üçüncü kişiler nam ve hesabına üretmeyeceği, prodüksiyonu yapmayacağını kabul ve taahhüt eder” hükmü de sözleşmenin bölümlerle sınırlı şekilde hak devri öngördüğü yönünde anlaşılmasına bir dayanak sunmaktadır. Gerçekten format ve diğer haklar devredildiğine göre, bu şekilde bir yükümlülüğün sözleşme süresi ile sınırlanması anlaşılır değildir. Bu hükmün zıt kavram kanıtından sözleşme sonrası bunları yapmasında sakınca olmadığı gibi bir sonuç çıkarmak ve dolayısıyla hakların kökten devredilmediği değerlendirmesini yapmak mümkündür. Format için sözleşmede aynca bir bedel belirlenmemiş olması da bu yöndeki değerlendirmeye diğer bir yan dayanak olarak görülebilir. Gerçekten de hayatın olağan akışına göre her bir program bölümü için bedel belirlenmiş bir sözleşmede format ve diğer unsurların devri için de bir bedel belirlenmesi beklenir.
Program adı için değerlendirme yapılırsa baştan itibaren tarafların gerçek iradelerine göre yorumlanan sözleşme hükümlerinin burada yoruma muhtaç olmadığını söylemek doğru olmayacaktır.
Gerçekten sözleşmenin 6.2. maddesinde “program adı” ile diğer unsurlann devrinden bahsedilmekte, aynı hükmün en sonunda ise “yayıncının program isim ve marka adına sahip olması” nedeniyle denilmektedir. Yani aynı hüküm içinde hem program adının devrinden hem de yayıncının program ismine sahip olmasından söz edilmektedir. Ancak bu hükmün tamamına göre program adının devredildiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Çünkü hükmün son kısmında “program adının TPE nezdinde isim ve marka olarak yayıncı adına tescil edilmesine itiraz edilmeyeceği” de açıkça ifade edildiğinden, burada formata oranla hukuki durumun daha net ifade edildiği görülmektedir Bütün bu nedenlerle program adının devrinin yapıldığı yönünde bir değerlendirme yapılmasının doğru olduğu sonucuna varılmıştır.
Ancak yanşma logosu ile ilgili bir düzenleme öngörülmediğinden logo üzerinde hak sahipliğinin İçyapımlarda olduğu değerlendirmesi doğru olacaktır.
Programların Karşılaştırılması ve Haksız Rekabet
Davalılardan (…) yapım ve yayım gerçekleştirilen programın, davacıların (…) üzerindeki hak iddia ettikleri program formatı ile aynı formata sahip olduğu kanatine varılmıştır. Çünkü her iki programın formatlarının asli unsurları aynıdır. Her iki programda da tek tek jüri üyeleri tek tek yarışmacıların giyimleri hakkında uzun vc eleştirel yorumlar yaptıktan sonra yarışmacılara puan vermektedir, bu sırada ellerindeki tabelaya verdikleri puanı yazmaktadırlar. Programın sonunda yarışmacılardan biri elenmektedir. Jüri üyelerinin konuşma tarzları, giyim tarzları, sunucuların tarzları birbirine benzemektedir. Her iki programda da dekor, dekoru oluşturan unsurların tarzı (ör. Jüri masası, yarışmacı sandalyeleri), renk tonu, sahne ışığı, grafik öğeler, ışık vs. gibi jenerik unsurlar birbirine benzemektedir. Ayrıca her iki programn başlangıç ve bitiş jeneriklerinin kurgusu neredeyse birebir aynıdır. “…” olan program isminin yazı fontu, yazının sağa yatık oluşu ve yazı karakterlerinde kullanılan renk birbirine benzemektedir.
Bu benzerlikler nedeniyle izleyicilerin her iki programı karıştırabilecekleri kanaatine varılmış olup, iki program arasındaki ayırt edici temel farkın jüri üyelerinin ve sunucuların kimlikleri olduğu düşünülebilir.
“…” adlı TV programının formatının, “…” adlı TV programının ana fikri ve işleyişi baz alınarak meydana getirilmiş olduğu sonucuna da varılmıştır
Davalı tarafça kullanılan logo davacı tarafça kullanılan logoyla birebir aynıdır (logoda kulanılan yazı kararakteri, renkler, sağa yatık küçük harfler ve aynı font) ve izleyicilerin her iki tarafa ait logoyu karıştıracağı yönünde sonuca varılmıştır.
“…” adlı yarışma formatı üzerindeki hak sahipliği itibariyle, dava dosyasındaki unsurların birlikte değerlendirilmesinde … ve …’in hak sahipleri oldukları sonucuna varılmıştır.
Sözleşmenin Feshi
Sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı hususuna gelince; dosyası verilerine göre zamanında yapılan ihtara ve süreye rağmen sözleşmeye göre tanzim edilen 32 adet faturanın, … hak ettiği bedellerin, bir kısmının ödenmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin mali hükümler başlıklı 7 maddesine göre, her bir bölüm başına ödenecek olan tutar açısından yapımcı haftalık fatura düzenleyecek, fatura bedeli, faturanın yayıncıya tesliminden itibaren 30 gün vadede ödenecektir. Buradan anlaşıldığı üzere faturanın teslim tarihinden sonra borcun ne zaman ödeneceği açıktır ve bu açıdan önceden belirlenmiş bir vade (kesin) söz konusudur. Bu nedenle fatura tesliminden (ya da teslimin gerçekleştiğinin kabul edilebileceği tarihten) sonra borcun vadesinde ödenmemesi ile birlikte temerrüt ihtarına gerek kalmaz (TBK m. 117 II). Kendi edimi itibariyle sözleşmedeki asli edim niteliğinde olan bedeli ödemeyen taraf açısıdan borçlu temerrüdü gerçekleşir. Şu halde taraflar arasındaki sözleşme karşılıklı borç yükleyen (sinallagmatik) bir sözleşme olduğuna göre ve tarafların kararlaştırdığı vade mutlak kesin vade olmadığına (TBK m. 124 3. b) göre, İçyapımlann sözleşmeyi (sonlandırmadan) feshetmeden önce uygun bir süre vermesi gerekir (TBK m. 123 ve 125). Bu süre içinde borç ifa edilmezse sözleşmeyi sonlandırmak, (fesih TBK m. 126) mümkündür. İçyapımların gönderdiği ilk ihtarda paranın ödenmesi açıkça talep edildiği ve aksi halde hukuki yollara başvurulacağı ifade edildiğine göre bunu uygun bir süre olarak kabul etmek gerekir. Nitekim bu ihtar 5.12.2014 tarihinde yapılmış, fesih iradesi de 16.12.2014 tarihinde gösterilmiştir. Arada geçen süre söz konusu bedeli ödemek açısından uygun ve yeterli bir süre olarak kabul edilmiştir. Şu halde bu süreye rağmen kalan kısım itibariyle temel edimini borçlu yerine getirmediğine göre, İçyapımlar’ın yeni dönem itibariyle sözleşmeyi uzatmayacağını ya da bunu feshettiğini beyan eden iradesini haklı olarak nitelendirmek gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Dava konusu “…” isimli program formatının konusu hakkında salt biçimlendirme kuralları aracılığıyla şekillendirme niteliği taşıdığı, hususiyet özelliliğinin olmadığı ve Fsek m.1/B-a anlamında eser sayılamayacağı, program formatlarına istisnai olarak tanınan eser niteliğine sahip olmadığı sonucuna ulaşılarak:
1-Asıl dava yönünden;
Sözleşmenin feshinin haklı olduğu anlaşıldığından asıl davanın REDDİNE,
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının, peşin yatırılan 170.643,81 TL’den mahsubu ile kalan 170.589,41 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
b-Davacı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı …Tic.A.Ş tarafından yapılan: 3.725,00 TL bilirkişi ücreti ve 305,50 TL posta giderleri olmak üzere toplam 4.030,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
ç-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan maddi tazminat talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 183.548,18 TL vekalet ücretinin, davacı … Tic. A.Ş’den alınarak davalı … Yayıncılık San. Tic. A.Ş ‘ye verilmesine,
d-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan manevi tazminat talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 42.050,00 TL vekalet ücretinin, davacı …Tic. A.Ş’den alınarak davalı … Yayıncılık San. Tic. A.Ş ‘ye verilmesine,
2-Birleşen İstanbul 1.FSHHM 2015/7 Esas sayılı dosya yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile;
Taraflar arasındaki 15/09/2014 tarihli sözleşmeye göre program adına birleşen dosyanın davacısında olduğu görülen program ismi olan “…” isimli davalılar tarafından kullanılmasının haksız rekabet yarattığı sonucuna varılarak program ismini kullanım süresi, genel olarak programdaki payı dikkate alınarak takdiren 20.000,00 TL maddi tazminatın program ismiyle ilk yayının yapıldığı 12/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine,
a-Alınması gereken 1.366,20 TL karar harcının, peşin yatırılan 8.538,37 TL’den mahsubu ile kalan 7.172,17 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
b-Davacı … tarafından yapılan toplam 14.560 TL bilirkisi ve posta giderinden kabul/red oranına göre hesaplanan 30,88TL’nin ve peşin harç ile başvurma harcının toplamı (1.366,20+27,70) ile toplamda 1424,78TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
c-Davalı … A.Ş (…) tarafından yapılan 2.100,00 TL bilirkişi ücreti ve posta giderinden oluşan yargılama giderinin kabul/red oranına göre %96’sı olan 1916,00TL’nin davacı Aks Televizyonculuktan alınarak, davalıya verilmesine,
d-Davacı … yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat miktarı yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak ( … Tic.A.Ş ve …A.Ş (…) davacıya verilmesine,
e-Davalılar ( ….A.Ş ve … A.Ş (…) endisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen maddi tazminat miktarı yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00TL vekalet ücretinin davacıdan ( …) alınarak davalılara verilmesine,
3-Birleşen İstanbul 4.FSHHM’nin 2015/9 Esas sayılı dosya yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile;
Dava konusu “…” programın formatının birleşen dosyada davacılar … ve …’e ait olduğuna, program formatı hususiyet özelliği taşımadığından Fsek kapsamında eser olarak kabul edilmemesine ve Fsek’ten doğan eser haklarının ihlal edildiğine ilişkin taleplerin reddine,
Program formatının haksız rekabet hükümlerine göre korunabileceği anlaşıldığından birleşen dosyada davalıların 15/09/2014 tarihli yapım sözleşmesi sona erdikten sonra aynı format kullanılarak yapım ve yayın yapmalarının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabetin engellenmesine, önlenmesine, sona erdirilmesine, buna ilişkin birleşen davalı tarafların beyanlarının düzeltilmesine ve maddi durumlarının ortadan kaldırılmasına,
Hüküm kesinleştiğinde masrafı davalılardan alınmak üzere hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 26,70 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davacılardan tarafından yapılan 70,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesap olunan 35,00 TL ile 55,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 90,40 TL’nin davalılardan (… Film San.ve Tic.A.Ş ile … Televizyon Reklam ve Organizasyon San. Tic.Ltd.Şti.) tahsili ile davacılara verilmesine,
c-Davacılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacılara ödenmesine,
d-Davalılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalılara ödenmesine,
4-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.29/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır