Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/792 E. 2021/421 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/792 Esas
KARAR NO : 2021/421

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/12/2017
KARAR TARİHİ : 10/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamlardaki beyanlarında özetle; … markasının müvekkili tarafından kuruluşundan beri kullanılan bir marka olduğunu, müvekkil şirket süt ve süt ürünleri pazarında lider TANINMIŞ bir firma olduğunu, tedarik zinciri vasıtasıyla ürünleri tüm ülkede sattığını, şirketin 50 den fazla kendi alanında tescilli markası bulunduğunu, Türk Patent Enstütüsünde … tarihinden beri … tescil numaralı markası enstitü markalar sicilinde … Sınıfta tescilli olup, müvekkil şirketin ticari varlığına ait olarak tanınmış bir marka olduğunu, müvekkil şirket söz konusu markayı tescil öncesi kullanımı ile de marka haline getirdiğini, tescilden doğan hakları gereği …+şekil (logosu ekteki şekilde kullanılmaktadır.) markası ürünleri üzerinde kullandığını, ayrıca müvekkil şirketin yine aynı sınıfta tescilli “…” sözcüğünden ibaret olan logolu ve ya logosuz birçok markası da bulunduğunu, davalının müvekkil şirket ile aynı alanda ticari faaliyette bulunduğunu, müvekkilimizin ticari iş ilişkisi içinde olduğu firmalardan gelen bilgiler ve müşteri çevresinden gelen şikayetler doğrultusunda yaptığımız araştırma sonucunda davalının müvekkil şirket ile aynı emtia ve mal üzerinde … ibaresini marka olarak kullandığı tespit edildiğini, davalı tarafça … sözcüğü müvekkil şirketin markası ile iltibas yaratacak şekilde ürün ambalajlarında ve etiketlerinde marka olarak yer almakta olup tanıtım ve pazarlamalarında da temel unsur olarak kullanıldığını, davalıya ait … sözcüğünden ibaret olan müvekkil şirketin tescilli markası karşısında koruma sağlayan herhangi bir sınıfta veya müvekkil şirketin markası ile aynı sınıfta tescilli bir marka mevcut olmadığını, davalıya ait …+şekil den oluşan markası … tarihinde tescil edildiğini, davalının kullandığı şekli ile tescilli markasının bir ilgisi bulunmadığını, davalının markasında ön plana çıkardığı … sözcüğü sadece davalı şirketin … ŞTİ. ‘den ibaret ticaret unvanında yer alan bir sözcük olup davalı tarafça ticaret unvanı kullanımında amaç aşılarak ticaret unvanı kısaltılıp ürün ambalajlarında ve ürün tanıtımlarında, etiketlerinde tescil edilmeksizin marka olarak kullanıldığını, davalı, Ticaret Unvanında yer alan … sözcüğünü esas unsur haline getirip haksız ve hukuka aykırı şekilde ürünlerinde yer verdiğini, davalı şirket tarafından Ticaret Unvanı kırpılarak … olarak kısaltılmış ve ticaret unvanlarından tamamen farklı şekilde ve marka hakkının tescil ile koruması dışında … Sınıfa dahil mal ve emtiaları kapsayan ürünlerinde kullanıldığını, davalı tarafça bu kadarla da kalınmayarak … sözcüğü İnternet sitesindeki ürün tanıtımlarında ayırıcı unsur olarak kullanıldığını, ayrıca davalıya ait … internet portalını da incelendiğinde ürünlerinin üzerinde haksız olarak …+Şekil den ibaret markayı kullandıklarının sabit olduğunu, müvekkilin …+Şekil den ibaret olan tescilli markasının davalı tarafından müvekkilimizin firmasına ait markayı taklit ederek bu şekliyle ve tescilsiz olarak kullanımının haksız eyleminin marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunun açık olduğunu, bu konuda müvekkil şirketin aldığı bilgi üzerine … 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin …-d.iş dosyası ile 20.07.2017 tarihinde yapılan tespit ve dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile de durum kesinlik kazandığını, davalının kullandığı ve reklamını yaptığı … ibaresi, müvekkil şirkete ait tescilli ve uzun yıllardır tanınmış, hemen hemen herkes tarafından bilinen ve meşhur olan … markası ile iltibas yaratacak nitelikte olduğunu, davalının müvekkili ile aynı faaliyet alanında kullandığı … ibaresi, aynı zamanda haksız rekabet yarattığını, davalının haksız rekabet ve markaya tecavüz niteliğindeki eylemlerinin sona erdirilmesi daha önce sözlü ve yazılı defalarca talep edilişse de davalı haksız kullanıma devam ettiğini, davalı taraf … sözcüğünü ön planda olacak şekilde ürünlerinde ve tanıtımlarında kullanmaya devam ettiğini, davalı tarafça yalnızca …+şekil den ibaret tescilsiz markaya … harfleri eklendiğini, ancak …ekteki internet sitesi görüntüsünde de görüldüğü gibi küçük puntolarla yazıldığını, ön plana çıkan daha büyük puntolarla yazılmış olan … sözcüğü olduğunu, zamanla…harfleri de kaldırılmış marka sadece … olarak kullanıldığını, davalının…şekil den ibaret markası ile müvekkilin markası arasındaki farkın tüketiciler tarafından ilk bakışta farkedilmesi imkansız olduğunu, haksız rekabet ve markaya tecavüz devam ettiğini, … ibaresinin marka gibi kullanılması, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ederek müvekkil şirkete zarar verdiğini belirtmiş, davalı şirketin fiillerinin öncelikle müvekkilin marka hakkına tecavüz ve yine ttk anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, müvekkil şirket adına tescilli …+şekil markası ile iltibas oluşturacak şekilde … sözcüğünün davalı tarafından kullanılmasının önlenmesine ve bu suretle her türlü reklam ve tanıtım vasıtalarında ve internet portallarında kullanımının ve yayımının durdurulmasına, karar metninin tirajı itibari ile ülke çapındaki ilk 4 büyük gazetede yayınlanmasına, müvekkil şirketin markaya tecavüz nedeni ile uğramış olduğu zararlarının tazmini için fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 100.000-TL’nin tecavüzün tespit edildiği 20.07.2017 tarihinde itibaren işleyecek ve her iki tarafın tacir olması nedeni ile, ticari işlerde kullanılan faiz ile birlikte tahsiline, müvekkil şirketin, haksız rekabet ve davalının fiyat kırması neticesinde uğradığı zararların tazmini için fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 100.000-TL’nin tecavüzün tespit edildiği 20.07.2017 tarihinde itibaren işleyecek ve her iki tarafın tacir olması nedeni ile, ticari işlerde kullanılan faiz ile birlikte tahsili ile müvekkilime ödenmesine, müvekkil şirketin, kültürlü peynir üretip , satan ve müvekkilimden farklı ve daha az maliyetli mal üretip satması ve bunu müvekkilimin markası algısını yaratarak nihai tüketiciye karşı müvekkilimin ürünlerinin itibarını zedeleyerek haksız rekabet ve markaya tecavüz fiillerinin ticari itibarı zedelemek maksadına da varması nedeni, ile müvekkilimin ticari itibarının zedelenmesinin bir nebze telafisi için fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik, l00.000 TL’nin tecavüzün tespit edildiği 20.07.2017 tarihinde itibaren işleyecek ve her iki tarafın tacir olması nedeni ile, ticari işlerde kullanılan faiz ile birlikte tahsili karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin “…” markasını 11/07/2002 tarihinden beridir kullanmakta olup ve tekrar 11/07/2012 tarihinden sonrada 10 yıl daha yenilemesini yaptığını, yani müvekkilinin markasını 16 yıldır kazasız ve fasılasız olarak kullandığını, 6769 Sayılı SMK 157 gereği davasının zamanaşımı nedeni ile reddinin gerektiğini, davacının gönderilmiş ihtarnameyi 08/04/2013 tarihli olduğunu, davacının öğrenme tarihi üzerinden 4 yıl geçtiğini, ayrıca her hali dikkate alacak olur isek 2002 yılından itibaren 15-16 yıl geçmiş durumda olduğunu, müvekkilinin markası olan “…” markasının tescili kanuna uygun olarak 2002 yılında tamamlamış ve TPE nezdinde … tescil numarası ile tescillendiğini, müvekkilinin tescilli olan markasının yasal olarak kendisine verdiği tüm hakları kullanmasına bir engel bulunmadığını, davacı müvekkilinin markasının tescilinin sonlandırılması ile ilgili bir hukuki işlem yapmadan zarar ziyan talebinde bulunması yerinde olmadığını, tescil edilmiş bir marka tüm kamu kurum ve kuruluşları ile herkese karşı korunduğunu, müvekkilinin tarafından kullanılmamasına ilişkin hükümsüzlük kararının olması gerektiğini, eldeki şekilde zarar ziyan isteminde bulunması usulen yersiz ve hukuki mesnetten uzak olduğunu, davacı davaya konu markayı müvekkilimin uzun yıllardır kullandığını ve markasının TPE nezdinde tescilli olduğunu da açıkça bildiğini, ayrıca Türkiye’nin 4 bir yanında ticaret yapan bir tacirin müvekkilimin tescilli markasını 15 yılı aşkın bir dönemde kullandığını bilmesinin gerektiğini, TPE nin … Marka Numarası ile “…” Markasını 2002 den beridir fasılasız olarak kullandığını, müvekkili Şirketin, yetkilisinin soyadı olan “…” markasını ( …) müvekkilim TPE ye 2002 yılında … tescil numarası ile müracaatını yaptığında; TPE Başvurunun şekil ve içeriğini, Mutlak ve nisbi Tescil engelleri olup olmadığını değerlendirdikten sonra başvurunun resmi marka bülteninde ilanını yapmış herhangi bir itiraz olmadığından Tescil işlemini tamamlandığını, müvekkilinin 2002 yılında … markasını tescil ettirdikten sonra, … markasına oldukça büyük yatırımlar yaparak, markayı yöresel tanınmışlık düzeyine getirdiğini, tescilli olan … markasına reklam, tanıtım açısından oldukça fazla bütçe ve yatırımlar yapan müvekkilim, 16 yılın vermiş olduğu birikimlerinden davacı hakkını kötüye kullanarak ve uzun yıllar sessiz kalarak iş bu dava ile haksız menfaat elde etmeye çalıştığını, tescilli bir markaya dayalı olarak ortaya çıkan haklar kural olarak hiçbir temele dayanmadan tüm korumadan yararlanacağını, bu şekilde tescilli olan markalar hakkında hükümsüzlük kararı alınmadığı sürece 6769 sayılı kanun hükümlerinde düzenlenen koruma hükümlerinin tamamı uygulanacağını, davacı da herhangi bir şekilde markanın hükümsüzlüğünü sağlamadığını, müvekkilinin … tescil numarası ile … ibareli markasını tescil ettirerek 2002 yılında koruma altına aldığını, 2012 yılında yeniden yenileme yaparak 2022 yılma kadar markanın korunmasını sağladığını, davacı ise Basiretli tacir gibi davranmamış ve yıllardır müvekkilimin tescil ile kullandığı markasına bu güne kadar hiçbir itiraz etmediğini, 08/04/2013 tarihinde bir ihtarname gönderdiğini ve bu güne kadar hiçbir hukuki müracaat dahi etmeden sırf müvekkilimin ticaretine engel koymak adına eldeki davayı ikame ettiğini, bu durum TMK 2. Madde ile bağdaşmadığını, müvekkilinin 2002 yılından beridir … markasını kullandığını, davacının iddia ettiği üzere, davacının süt ve süt ürünleri pazarında lider Tanınmış bir firma olmasından herhangi bir fayda sağlaması söz konusu olmadığı gibi müvekkilim kendi markasını kendisi tanınır hale getirdiğini, hem özveri ile çalışmış hem de ciddi bütçeler ve yatırımlar yaptığını, müvekkilinin de yurt genelinde oldukça fazla 35 İlde ve farklı noktada satışı söz konusu olduğunu, tanınmış marka ola bilmesi için TPE nezdinde markanın maruf marka olması gerektiğini, sadece beyan ile tanınmış marka olunmayacağını, davacının markası tanınmış bir marka statüsünde olmadığını, müvekkili şirket ve şirket yetkilileri adına da TPE de … ibareli 8 ayrı müracaat edilmiş markalarının mevcut olduğunu, davacının … markasının müşterilerinden ve firmalardan gelen şikayetleri ile müvekkil tarafından kullanıldığını yeni öğrenmiş gibi gösterme çabası içerisinde olduğunu, oysa davacı bu beyanında; öğrenme olayını her ne kadar dava aşaması gibi gösterse de müvekkile 2013 yılında aynı konuda bir ihtarname göndererek haberdar olduğunu, davalının bu beyanı dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ayrıca ilk marka sahibinin tedbirli bir tacir gibi davranma zorunluluğu kapsamında süre değerlendirilecek olursa, tedbirli bir tacirin, markasına tecavüz durumunu öğrenmesinden kısa bir süre içerisinde markasını korumak için harekete geçmesi bekleneceğini, ki davacı da uzun yıllardan beridir müvekkil markasından haberdar olduğunu, müvekkilinin 16 yıldır kullandığı markasının ana unsuru … olduğunu, müvekkilinin … Markasını 2002 yılında tescil ettirdikten sonra markasını kullanmış ve kullanmaya da devam ettiğini, müvekkilinin kullanımının her aşamasında iyiniyetle yapmış hiçbir şekilde davacının markasının ekstra bir menfaatini görmemiş ve herhangi bir fayda da sağlamadığını, müvekkilinin Kullanmış olduğu … ibaresi hem ticari unvanıdır hem tescilli markası hem de şirket sahibinin bizzat soyadı olduğunu, sırf davacıya ait olan marka olduğu için kullanılan bir ibare olmadığını, müvekkilimin 2002 yılından beridir kullandığı markanın bizzat kendisi olduğunu, herhangi bir kısaltma ve sair durumu söz konusu olmadığını, müvekkil … markası 29,30 ve … Sınıflardan tescilli bir marka olduğunu, müvekkili şirketin kullanmış olduğu tescilli markanın ana unsuru … olduğunu, taklit durumu söz konusu olmadığını, yasal olan hakkını kullandığını ve kullanmaya da devam ettiğini, ayrıca davacının kendi şekil markası ile müvekkilinin kullandığı şekil ve logo ile hiçbir ilgisi olmadığını, iki logo arasında hiçbir benzerlik söz konusu olmadığını, sadece “…” ibaresinin aynı olduğunu, bunun da müvekkilinin uzun yıllardır kullandığı öz markası olduğunu, bu güne kadar müvekkilinin ne TPE deki tescili ile ilgili ne de bu davaya kadar 16 yıldır Hukuki olarak herhangi bir hukuki girişimi söz konusu dahi olmadığını, … 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespit sonucu ortaya konulan bilirkişi raporu müvekkile tebliğ edilmediğini, tebliğ edilmemiş bilirkişi raporunun delil olarak Sayın Mahkemeye sunulması da tespit işleminin ruhuna aykırı olduğunu, ilgili tespit işlemi ve tespit işlemi sonrasında tanzim edilmiş olan bilirkişi raporu sadece davacının beyanından ibaret olduğunu, davacının beyanları dışında, müvekkilin kendi markasının 2002 yılından beridir de tescilli olduğu konuları gündeme dahi alınmadığını belirtmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin tescilli markalarını kullandıklarını savunmuş ise de bu markaların tescil edildiği şekilde kullanılmadığını, davalı yanın … tescil numaralı markası … olduğunu, … tescil numaralı, … isimli bir tescilli markaları mevcut olduğunu, ancak … 4 Sulh Hukuk Mahkemesi kanalı ile …- D.iş sayılı dosyası ile yapılan tespit ve sunulan bilirkişi raporunda da sabit olduğu üzere, ürünlerin üzerinde sadece ‘…’ yazmakta ve müvekkilimin markası izlenimi ile son tüketiciye sunulduğunu, benzerlik ve karıştırılma ihtimali yaratarak marka hakkına tecavüz fiilini işlemek ile birlikte haksız rekabete de yol açtığını, Marka hakkına tecavüz fiili açısından da … Cumhuriyet Savcılığının …- Sor sayılı dosyası ile soruşturma devam ettiğini, halen davalı taraf müvekkilimin markası ile iltibas yaratacak şekilde mal ve mamullerini üretip, son tüketiciye sunduğunu, çıplak göz ile bakıldığında, ürünler üzerindeki markanın davalı tarafın tescilli markamız dediği, … tescil no lu … ile alakası olmadığının görüleceğini, müvekkilimin söz konusu haksız kullanımdan kaynaklanan zararı çok büyük olduğunu, davalının ürünleri müvekkilimin ürünüymüş gibi göstererek ve daha ucuza satması nedeni ile zararı sürekli arttığını, müvekkilinin … ilinde pazarlama şirketi ve Tekirdağ ilinde üretim tesisi olan, Ülke çapında bir çok zincir markete ürün veren tanınmış bir marka olduğunu, müşterilerinden gelen şikayet ve ihbarlar neticesinde başlattığı bir inceleme ile, 2013 yılında rakip faaliyet gösteren davalının markasına tecavüz niteliği taşıyan bir ibare ile ürün üreterek, pazarladığını tespit ettiğini, bunu markanın internet sitesinden de teyit etmiş ve bu durum üzerine, anılan fiilleri sona erdirmesi ve haksız rekabeti sona erdirmesini ikaz eder bir ihtarname keşide ettiğini, bu ihtarname üzerine, davalı şirket yetkilileri, internet sitelerinde derhal değişikliğe gittiğini, özürler dileyerek bilmediklerini ifade ettiğini ve markalarını tescil edilen şekilde kullanacaklarını ifade ettiklerini, müvekkil şirket bir süre durumun takipçisi olmuş, davalı şirketin, markasını ürünleri üzerinde düzeltmeye gittiğini tespit ettiğini, müşterilerden gelen şikayetlerin de kesilmesi ve zincir maketlere davalının ürünün arz edilmemesi üzerine ihtarın amacına ulaşmış olduğunu düşündüğünü, müvekkilim sessiz kalmadığını, bilakis ihtar ederek, uygun hukuki yol ile, markasına tecavüzün önlenmesini talep ettiğini, Borçlar Kanununun 60. maddesi uyarınca özel hukuk davası, marka sahibi tarafından zararın ve mütecavizin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran fiilin ortaya çıkmasından itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar ise de, zarar verici faaliyetin (tecavüzün) devamı sırasında yapılacak talepler zamanaşımı süresi İşleyemeyeceği gibi, davacının tecavüzü ve mütecavizi bildiği halde onu belli bir süre dava etmeyerek sessiz kaldığı ve onda kendisini dava etmeyeceğine dair bir görünüş yaratarak güven telkin ettiği iddiası ispat edilemeyeceğini(YARGITAY 11. Hukuk Dairesi … Karar Tarihi: 18.04.2006 tarihli kararı), davalının haksız rekabet ve markaya tecavüz niteliğindeki eylemlerinin sona erdirilmesi daha önce sözlü ve yazılı defalarca talep edilişse de davalı haksız kullanıma devam ettiğini, davalı taraf … sözcüğünü ön planda olacak şekilde ürünlerinde ve tanıtımlarında kullanmaya devam ettiğini, davalı tarafça yalnızca …+şekil den ibaret tescilsiz markaya …harfleri eklendiğini, ancak … ekteki internet sitesi görüntüsünde de görüldüğü gibi küçük puntolarla yazıldığını, ön plana çıkan daha büyük puntolarla yazılmış olan … sözcüğü olduğunu, zamanla … harfleri de kaldırılmış marka sadece … olarak kullanıldığını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre kullanılan isim tüketicileri yanıltabilecek derecede benzer ise iltibasın varlığı kabul edilmesi gerektiğini, davalının …+şekil den ibaret markası ile müvekkilin markası arasındaki farkın tüketiciler tarafından ilk bakışta fark edilmesi imkansız olduğunu, haksız rekabet ve markaya tecavüz devam ettiğini, davalı tarafın sessiz kalma ve ticaret ünvanının terkinin talep edilmediği bu nedenle, markaya tecavüz ve haksız rekabet iddiaları ile dava açmanın yasal dayanaktan yoksun olduğu iddiaları haksız ve yersiz olduğunu, müvekkilinin, ihtar çekmek ile sessiz kalmamış ve TTK anlamında basiretli bir tacir gibi davranarak, bir başkasının ticari faaliyetini yürütmesine engel olmak ve ya ticaretine kast etmek yerine hüsniyet ve dürüstlük kuralına uygun davranmış, sadece kendi zararına olan faaliyetlerin yani marka hakkına tecavüzün sona erdirilmesini talep etmişken, halen bu hüsniyete kastetmek ne TTK ne B.K ne de 6769 sayısı yasa ile korunamayacağını, davalı tarafın zamanaşımına ilişkin savunmaları ne yazık ki somut olayın gelişimine uygun olmadığı gibi, hukuki bir karşılık bulmayacağını belirtmiş davanın kabulünü talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış, bilirkişi raporları alınmıştır.
TPMK kayıtları dosya içerisine alınmış incelendiklerinde; TPE marka sorgulamasından yapılan incelemede “…” markasının … tarihinden beri … tescil numarası ile davacı şirket adına tescilli olduğu, davacının … ibaresini içeren birçok marka tescilinin bulunduğu, “… şekil” markasının … tescil numarası ile 11/07/2002 tarihinden beri davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi yönünden dosya alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyete tevdi olunmuş olup 12/12/2019 tarihli heyet raporunda özetle; davalı kendi adına“…” markasını tescil ettirmesine rağmen, markayı tescil ettirdiğinden farklı olarak davacı adına tescilli “…” markasına yaklaştırmak suretiyle kullandığı, söz konusu eylemin SMK 29/1-b maddesi gereğince “marka hakkına tecavüz” ve TTK 54 vd. gereğince haksız rekabet oluşturduğu, davacı tarafından 2013 yılında davalı eyleminin durdurulması amacıyla ihtarname gönderildiği, bu ihtarname ile davah kullanımının durdurulmasının talep edildiği, dosyaya mübrez belgeler arasında davalı tarafın söz konusu kullanımın ne kadar eskiye dayandığına ilişkin bir belge bulunmadığı, markaların 2002 yılından itibaren tescilli olmasının dava konusu kullanımın bu tarihten itibaren gerçekleştiği anlamına gelmediği, davacı tarafından gönderilen ihtarname neticesinde davacımn sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığının söylenemeyeceği görüş ve kanaatinde olduklarının bildirdikleri anlaşılmıştır.
… 4. Sulh Hukuk Hakimliği’nin… D. İş sayılı dosyası dosya içerine alınmış incelendiğinde; anılan dosya örneğinin incelenmesinde davacı vekilinin delil tespit talep ettiği, hakimlikçe talep gibi delil tespitine karar verildiği, yapılan tespit sonucu sunulan 07/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda davalıya ait işyerinin giriş kısmındaki tabelada “… ” yazısının olduğu, davalının deposunda bulunan beyaz peynir tenekeleri üzerinde “… ” ibaresinin bulunduğu “…” kelimesinin asli unsur olduğu, diğer kelimelerin daha küçük puntolarla yazıldığı, bu durumun davacı adına tescilli “…” markası ile benzerlik oluşturduğu ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
… C. Başsavcılığının … saydı soruşturma dosyası belge örneklerinin incelendiğinde; anılan dosyanın incelenmesinde dosyamız davacısı şirketin müşteki konumunda olduğu, davalı yetkilisinin şüpheli konumunda olduğu, davalı işyerinde yapılan aramada üzerlerinde “… ” yazılı 1300 adet ürün tespit edildiği, şüpheli 19/10/2017 tarihli beyanında şirketi 5 yıl önce faaliyete geçirdiğini, anlaşma yaptığı reklam firmasının bahse konu … Gıda ve İnş. Ltd. Şti. logosunu yaptığım, bu logoyu kullandıklarını, kullandıkları logonun şikayetçinin de kullandığı mahkeme heyeti gelince anladığını, şikayetçi firma ile görüştüklerini, bundan sonra “…” logosu ve etiketini kullanacakları, konu ile ilgili şikayetçi firma ile uzlaştıkları, davayı geri çekeceklerini kendilerine söylediklerini belirtmiş, 04/12/2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda geçen 04/09/2018 tarihli beyanında ise müşteki ile aralarında dava olduğunu, markayı 2002 yılından beri kullandığını, markalarının tescilli olduğunu, kendi markası ile müşteki markasının birbirinden farklı olduğunu, kendi ürünlerinde markayı büyük harflerle “…” şeklinde kullandığım beyan etmiş, kararda geçen 29/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda tarafların “…” ile “ …” markalarının birbirine benzemez olduğu, tecavüzün bulunmadığı şeklinde görüş belirtildiği, savcılıkça yapılan inceleme sonucunda marka hakkına tecavüz suçunun oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu tazminat miktarının tespiti yönünden mahal mahkemesine talimat yazılmış olup, mahka mahkemesi vasıtasıyla sunulan mali bilirkişi tarafından 27/01/2021 tarihli hazırlanan raporda özetle; 12.12.2019 Tarihli Bilirkişi Heyet Raporu Yönünden İnceleme; 12.12.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda mali yönden bir veriye yer verilmediği, bütün bu inceleme tespit ve değerlendirmeler ışığında; davalının 2011 yılında 4.203.365,22 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net zararının – 19.552,68 TL olduğu, 2012 yılında 4.333.854,95 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net zararının – 272.067,49 TL olduğu, 2013 yılında 6.252.663,69 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net zararının – 441.595,91 TL olduğu, 2014 yılında 8.818.300,53 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net karının 55.240,85 TL olduğu, 2015 yılında 9.389.681,69 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net karının 75.184,67 TL olduğu, 2016 yılında 12.799.141,74 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem net zararının -1.507.602,08 TL olduğu, 2017 yılında 19.503.909,06 TL brüt satış geliri elde ettiği ve dönem ne^zararının -1.801.476,57 TL olduğu, davalının 2011-2017 yılları arası 65.300.916,88 TL brüt satış geliri elde ettiği ve toplam dönem net zararının -3.911.869,21 TL olduğu, davalının 600 yurt içi satışlar hesabında ürün ürün kayıt tutmadığı, dava konusu ürünlerin tespitinin mümkün olmadığı, tescil harici marka kullanımının tespitinin de olanaksız olduğu, 12.12.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda mali yönden bir veriye yer verilmediği, Tescil Harici Marka Kullanımı Yönünden İnceleme; Tespite konu … markası harici markalarla üretim yapıldığı, davalı tarafından ifade edilmiştir, ancak inceleme konusu mali defter kayıtlarında ve faturalarda markalı ürünlere rastlanmadığı ve belirtilmediğinin görüldüğü, bu nedenle mali hesaplarda 600 yurt içi satışlar hesabı dikkate alındığı, Tescil harici marka kullanımına mali evrak ve kayıtlarda spesifik olarak rastlanmadığı, bu nedenle tüm kayıtların incelendiği, davalını 2011-2017 yılları Mizan ve Muavin kayıtlarında 600 yurt içi satışlar hesabında ürün ürün kayıt tutmadığından dolayı dava konusu ürün tespitinin mümkün olmadığı, davalının 2011-2017 yılları arası 65.300.916,88 TL brüt satış geliri elde ettiği ve toplam dönem net zararının -3.911.869.21 TL olduğu, davalının her hangi bir gelir elde etmediği yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Yine 6769 sayılı SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. Maddesine göre “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükümlerine amirdir.
Somut olaya dönüldüğünde; Rapordaki tespitlerde davaya konu davalı kullanımı incelendiğinde … 4. Sulh Hukuk Hakimliği’nin … D. İş sayılı dosyasında mevcut tespit ve bilirkişi raporu içeriğine göre davalı işyerinin giriş kısmında “… ” yazısının bulunduğu, işyerindeki tenekeler üzerinde “… ” yazısının olduğu, bu yazılara nispeten çok küçük harflerle “…” ve “…” harflerinin bulunduğu görüldüğü, davalıya ait … isimli internet sitesinde görülen ürün görsellerinde “…” ibaresinin ön plana çıkarılmak suretiyle kullanıldığı, …ibaresinin … harfi içerine yarleştirildiği, davalının kendi tescilli markasını kullanmak yerine davacı markasıyla iltibasa sebebiyet verecek şekilde tescil harici kullanıldığı anlaşılmıştır.
Delil tespiti sonrasında davacı tarafından dosyaya sunulan delillerden market broşürlerinde belirgin olan görselin davacıya ait “…” ibaresi olduğu, bu durumun davacı adına tescilli “…” markasıyla yüksek benzerlik taşıdığı, yazılış ve okunuşlarının aynı olduğu, son tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, tüketici gözünde davacı ile davalı arasında ticari ilişki var olduğu algısını yaratabileceği anlaşılmaktadır.
Raporda da tespit olunduğu üzere; davacı şirket ile davalı şirket süt ürünleri ( peynir, krema, tereyağı, kaşar peyniri vb.) sektöründe faaliyet göstermekte olup, hitap ettikleri kitle nihai tüketicidir. Nihai tüketici mal ve hizmeti kendi kişisel ve ailevi ihtiyaçtan için satın alan kişilerdir. Süt ürünleri grubunda nihai tüketicinin geniş halk kitlesi olması, karıştırılma ihtimalini daha çok artırmaktadır. Davacı … davalı markalarında da “…” ibaresinin olması karşısında tüketicide oluşacak bu karıştırılma davacı markasına zarar verir ve “marka hakkına tecavüz” oluşturur.
Sonuç olarak davalı şirket kendi adına “…” markasını tescil ettirmesine rağmen piyasa sunduğu süt ürünlerinde tescilli markasını kullanmak yerine davacı adına tescilli “…” markasına yaklaştırmak ve iltibasa neden olmak suretiyle öne çıkaracak şekilde kullandığı, davalı eyleminin SMK 29/1-b maddesi gereğince markaya tecavüz oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Sessiz kalmaya dayalı hak kaybı yönünden davanın markaya tecavüze ilişkin olduğu, tescil dışı kullanım iddiasına dayalı iş bu yönünden sessiz kalmaya dayalı hak kaybı iddiasının değerlendirilemeyeceği, yine zamanaşımı iddiaları yönünden tecavüz devam ettiği müddetçe zamanaşımı iddialarının da dinlenmeyeceği anlaşılmakla davalının bu yöndeki savunmalarına itibar olunmamıştır.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafından tescilli markasının tescil edildiği şekilden farklı olarak, davacı markasına yaklaştırmak suretiyle kullanıldığı, söz konusu kullanımın iltibas yaratacak mahiyette olduğu izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği izahtan vareste olup, yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tazminat talepleri yönünden;
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Maddi tazminat yönünden;
Davacı SMK m. 151/2-b, haksız rekabet ve itibar tazminatı kapsamında 300.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Esasen davacı 3 kalem halinde tazminat talebinde bulunmuş ise de taleplerin tamamının maddi tazminata ilişkin olduğu, markaya tecavüz teşkil eden eylemin aynı zamanda haksız rekabet olarak değerlendirildiği yapılacak hesaplamada ayrıca bir hesaplama yapılamayacağı gibi yine itibar tazminatı yönelik talepler yönünden izahı yapılan SMK 150/2 kapsamında “hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğradığı” noktasında herhangi bir delilin sunulmadığı gözetildiğinde bu yöndeki talebin dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı ait ticari kayıtlar üzerinden SMK 151/2-b maddesi kapsamında davalının elde ettiği net kazanç miktarının hesaplanması için mahal mahkemesine yazılan talimat sonucu yapılan incelemede bilirkişi; davalının 2011-2017 yıllan arası 65.300.916,88 TL brüt satış geliri elde ettiği ve toplam dönem net zararının -3.911.869,21 TL olduğu, yurt içi satışlar hesabında ürün ürün kayıt tutmadığı, dava konusu ürünlerin tespitinin mümkün olmadığı, tescil harici marka kullanımının tespitinin de olanaksız olduğu, incelemeye konu … markası harici markalarla üretim yapıldığı, davalı tarafından ifade edildiği, ancak inceleme konusu mali defter kayıtlarında ve faturalarda markalı ürünlere rastlanmadığı ve belirtilmediği, tescil harici marka kullanımına mali evrak ve kayıtlarda spesifik olarak rastlanmadığı tespitlerinde bulunduğu, net bir zararın hesaplanmadığı anlaşılmıştır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Sonuç olarak yapılan bu tespitler dikkate alındığında net bir zarar tespitinin mümkün olmadığı, davalı kayıtlarında ayrışmış bir şekilde tescil harici kullanımın tespit edilemediği, yapılan inceleme dönemi itibarı ile şirketin sürekli zarar ettiği tespit olunmuş ise de uzun yıllardır ticari faaliyette bulunduğu, birden fazla bayilik ilişkisinin ve tescilli markasının bulunduğu sunulan delillerden ve ikrar niteliğindeki beyan dilekçelerinden anlaşılan davalının ticari kayıtlarının hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı, gerçek ticari hacmi yansıtmadığı, ciro ve işlem hacmi dikkate alınarak tazminat talebinin TBK 50 vd maddeleri uyarınca tespitinin gerektiği, eylemin ağırlığı dikkate alındığında 100.000 TL üzerinden tazminatın yerinde ve hakkaniyete uygun olduğuna kanaat getirilmiş bu miktar üzerinden kısmen kabul kararı verilerek fazlaya ilişkin talep reddolunmuştur.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının sübut bulan davasının kabulü ile davalının tescil dışı davacı markalarına yaklaşmak sureti ile yapmış olduğu markasal kullanımların markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına ve maddi tazminata yönelik davasının kısmen kabulü ile BK 50 kapsamında takdiren 100.000,00 TL’nin 20/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, hüküm özetinin ilanına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalının tescil dışı davacı markalarına yaklaşmak sureti ile yapmış olduğu markasal kullanımların markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu nitelikteki iltibasa sebebiyet veren her türlü reklam ve tanıtım vasıtaları ile internet portalında yer alan kullanımların önlenmesine, infazda 12/02/2019 tarihli heyet raporunun dikkate alınmasına, hükmün eki sayılmasına,
2-Davacının maddi tazminata yönelik davasının KISMEN KABULÜ İLE,
Takdiren 100.000,00 TL’nin 20/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafları davalıya ait olmak üzere bir kez ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 6.831,00 TL karar harcından peşin yatırılan 5.977,13TL’nin mahsubu ile kalan 853,87 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan: 6.509,85 TL bilirkişi ücreti + posta giderinden kabul ve ret oranına göre hesap olunan 4.339,90 TL ve 6.013,13 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 10.353,03,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 13.450,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/3 uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden hesap olunan 13.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10/12/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸