Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/780 E. 2019/529 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/780
KARAR NO : 2019/529

DAVA : FSEK Eser Sahipliğine Tecavüze ve Haksız Rekabete Dayalı Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/12/2017
KARAR TARİHİ : 12/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK Eser Sahipliğine Tecavüze ve Haksız Rekabete Dayalı Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin kesimhane sistemleri imalat ve kurulum işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirketin sektöründe ülkemizde ilk sırada, dünya çapında bu sektörde faaliyet gösteren şirketler arasında ise ilk beş firma arasında yer aldığını, karşı tarafın web sitelerinden anlaşıldığı kadarıyla diğer konular yanında kesimhane sistemleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin, müvekkil şirket tarafından üretimi ve kurulumu tamamlanmış iki ayrı kesimhane tesisine ait video görüntülerinin müvekkil şirketin web sitesinden izinsiz olarak kopyalayarak ve videolardaki müvekkil şirkete ait logo, firma ismi gibi görüntüleri yok ederek sanki kendi imalatı olan bir tesis gibi göstermek suretiyle kendi web sitelerinde yer verdiğini, bunun müvekkil şirketin tüm fikri haklarına tecavüz teşkil ettiğini, diğer yandan da bu iki ayrı tesisi kendi imalatları gibi göstererek reklam yaparak haksız ticari kazanç elde ettiğini, buna ilişkin … 3.FSHHM’de … D. İş dosyası ile tespit yaptırdıklarını, bu tespitte müvekkil şirketin web sitesinde bulunan “…” ve “…” isimli videoların “…” ve “…” isimleri ile müvekkil şirkete ait… internet adresli web sitesinde, 07/07/2015 ve 05/05/2014 tarihinden itibaren yayında olduğunu ve davalı şirkete ait … internet sitesi üzerinden 08/03/2016 ve 18/07/2016 tarihlerinden itibaren yayınlandığını, dava konusu her iki videonun montajlama, kesme, yakın çekim, dar açı, logo yerleştirme gibi metodlar ile makinalar üzerindeki müvekkil şirket … logolarının ve müvekkil şirket logolu otomobillerin görüntülerden çıkartılması suretiyle kopyalanmış olduğunun ve müvekkil şirket web sitesindeki videolar ile davalı videoların aynı videolar olduklarının tespit edildiğini, davalı tarafın söz konusu videoların ve ürünlerin müvekkil şirkete ait olduklarına yönelik olarak her hangi bir bilgiye de yer vermediklerini, davalı tarafın anılan eylemlerinin 5846 Sayılı Yasa’nın 13 vd maddelerinde belirtilen müvekkil şirketin haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğunu, karşı tarafa … 25. Noterliğinden … tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname gönderdiklerini, buna rağmen kullanımın sürdüğünü, davalının eyleminin Borçlar Kanunu’nun 72/1 maddesi uyarınca 2 yıl ve aynı zamanda 5846 sayılı Yasa’nın 71. maddesi uyarınca suç teşkil etmesi sebebiyle de uzamış zamanaşımına tabi olduğunu, iddia etmiş ve fazlaya ilişkin her türlü maddi tazminat ve ceza hukukuna ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla eser sahipliğine tecavüz ve haksız rekabete dayalı 50.000,00 TL manevi tazminatın 17/11/2016 olan temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, (1.526,60 TL olan tespit masrafları ve vekalet ücretinin) işbu davaya ilişkin masraf ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkil şirketin 1996 yılında kurulduğunu, dünyanın birçok ülkesine ihracat yaptığını, endüstriyel makine konusunda elde ettiği engin tecrübe ve kalite ile müşterilerine hizmet verdiğini, Türkiye merkezli olmak üzere Almanya ve Cezayir ülkelerinde yer alan şubeleri ile hizmetlerini dünyanın pek çok ülkesine ulaştırdığını, faaliyetlerini her türlü endüstriyel makine, üretim tesisi vb. sistemlerin yurtiçi ve yurt dışında tanıtımı ve pazarlanması işlemlerinde aracı konumunda ticari hayatını sürdürdüğünü, İhtarnamede iddia edildiği gibi anılan ürünlerin üretilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin birçok Türk üretici firmanın ürünlerini dünyanın 26 ülkesinde tanıtım ve sistem kurulumunda aracılık hizmeti verdiklerini, üretici firma olmadıklarını, pazarlama yaptıklarını, müvekkili şirket yetkilisi ile davacı şirket yetkilisi arasında mail yazışmalarının olduğunu, bu yazışmaların davacı şirketin temsilcisi … adresi ile müvekkil şirketin temsilcisi … adresi arasında yapılmış olduğunu, buna istinaden pazarlama yapma amacıyla görüntülerin kullanıldığını, dava konusu müvekkil şirkete ait sitenin videolar kısmında davacıya ait görüntüler kullanılarak davacı şirketin tanıtımının yapıldığını, görüntülerdeki ürün ve sistemin müvekkil şirket tarafından üretildiğine dair hiçbir kayıt bulunmadığını, ihtarname sonrasında da görüntülerin kaldırıldığını, müvekkil şirket tarafından 25.11.2016 tarihli ihtarname ile davacı firmaya cevap verilmiş olduğunu, müvekkil şirket tarafından herhangi bir hak ihlalinin olmadığını, ayrıca bu görüntülerin 2014 yılında kullanıldığını, bu sebeple zaman aşımı itirazlarının olduğunu savunmuş ve davanın reddini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
… 3.FSHHM’de … D. İş dosyasına sunulan 25 Ekim 2016 tarihli bilirkişi tespit raporunda özetle; aleyhine tespit talep edilen tarafın…videolarimiz.php web sitesinde “…” isimli videonun bulunduğu, ilgili videonun Youtube üzerinden çalıştığı, söz konusu videonun Youtube’da 08.03.2016 tarihinde yayımlanmaya başlandığı, bahsi geçen videonun orijinal ilk halinin, tespit talep eden tarafın …- galeri web sitesinde “…” isimli video olarak yer aldığı, ilgili videonun Youtube üzerinden çalıştığı, söz konusu videonun Youtube’da 07.07.2015 tarihinde yayımlanmış olduğu, aleyhine tespit talep edilen tarafın … videolarimiz.php web sitesinde “…” isimli videonun bulunduğu, ilgili videonun Youtube üzerinden çalıştığı, söz konusu videonun Youtube’da 18.07.2016 tarihinde yayımlanmaya başlandığı, küçükbaş hayvan kesimi ile ilgili videonun orijinal ilk halinin, tespit talep eden tarafın …video-galeri web sitesinde “… (…) … – …” isimli video olarak yer aldığı, ilgili videonun Youtube üzerinden çalıştığı, söz konusu videonun Youtube’da 05.05.2014 tarihinde yayımlanmış olduğu, aleyhinde tespit talebinde bulunulan … firmasının web sitesinde yayımladığı söz konusu “…” ve “…” isimli videoların, tespit talebinde bulunan tarafın yukarıda isimleri anılan videoları üzerinde montajlama, yakınlaştırma, kesme, silme kapatma ve üzerine kendi logosu/firma ismini yerleştirme vb. gibi değişiklikler yapılarak oluşturulduğu, bir başka deyişle, aleyhinde tespit talep edilen tarafça, tespit talebinde bulunan tarafın video çekimleri kopyalanarak ve değiştirilerek kendi web sayfası üzerinden iletiminin yapıldığı tespit ve kanaatlerine varıldığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça davalıya gönderilen … 25. Noterliği’nden … tarihinde.. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile yayınlanan videoların 5846 Sayılı Fikri ve Sanat Eserleri Kanunu’na açıkça aykırılık oluşturduğu, müvekkil şirketin fikri haklarına tecavüz niteliğinde olduğu, anılan Kanun’un 66-70 maddeleri ile tazminatı gerektirdiği, 71. maddesi ile de 1-5 yıl arasında hapis cezası müeyyidesine bağlandığı ihtarnamenin tebliğinden itibaren … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesinde sözü edilen her türlü telif hakları müvekkil şirkete ait olan iki ayrı videonun derhal şirketiniz web sitesinden kaldırılmasının, 50.000,00.-TL maddi/manevi tazminatın ve … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan tespit masrafları ve tespit vekâlet ücreti toplamı olan 1.526,60.-TL’nin üç is günü içerisinde ödenmesinin aksi takdirde tüm yasal yollara müracaat edileceğinin ihtar edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafından … tarihli .. 39. Noterliği’nden … yevmiye no ile gönderilen cevabi ihtarnamede; İhtarnamede iddia edildiği üzere anılan ürünlerin üretimini yapması gibi bir durum söz konusu olmadığı, aracılık hizmeti verildiği, üretim değil, tanıtım ve sistem kurulumunda aracılık yaparak ürün satışı gerçekleştirildiği, talep gelmesi halinde irtibata geçilerek talep edilen ürün veya sistemle ilgili teklif alındığını, tespite konu ürün ve sistemlerle ilgili müşterileri tarafından bilgi istendiği ve bu hususta kendileriyle irtibata geçilerek teklifler alındığı, 5846 sayılı FSEK’un ihlalinden bahsetmek mümkün olmadığı, ürün satışı konusunda iletişimlerinin mevcut olduğu, tüm bunların bilinmesine rağmen iletilen söz konusu taleplerin kötü niyetli olduğu, tespite konu sitenin videolar kısmında şirkete ait görüntüler kullanılarak tanıtım yapıldığını, görüntülerdeki ürün ve sistemin müvekkil şirket tarafından üretildiğine dair hiçbir kayıt bulunmadığını, bu husustaki talep ve rahatsızlık iletilir iletilmez tanıtım videosu siteden çıkarıldığını, müvekkili şirketin iyi niyetli olduğu ve kesinlikle şirkete ve ürünlerine zarar verecek şekilde bir faaliyet yürütmediği, bilakis ürünlerinizin tanıtılması ve satılması konusunda faaliyet yürüttüğü ihtarnamede yer alan taleplerin kabul edilmediğinin ve taleplerin haklı olmadığının cevaben ihtar edildiği anlaşılmıştır.
İş bu dava FSEK kapsamında Eser Sahipliğine Tecavüz ve TTK kapsamında Haksız Rekabete dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememize sunulan 06/11/2018 tarihli heyet raporunda özetle; dosyada mevcut CD delilleri incelendiğinde dava konusu edilmiş olan Büyükbaş ve Küçükbaş hayvan kesimhanesi isimli video görüntülerinin, reklam-tanıtım filmi olduğu, bu görüntüler arasında karşılaştırma yapıldığında kesimhane ile ilgili olan görüntülerin bire bir aynı olduğu, e-postalar yazışmalarından taraflar arasında bir iş ilişkisinin mevcut olabileceği anlaşılabileceği gibi söz konusu yazışmalardan davalı firmanın kendi müşterisine sunacağı fiyat teklifi öncesi pazar araştırması yapıyor olabileceğinin de algılanabileceği, davalı firmanın müşterileri ile yaptığı yazışmaların içeriklerinin dava dosyasında mevcut e-posta yazışmalarından kesin olarak anlaşılamadığı, dava dosyasında taraflar arasında bir iş ilişkisinin kurulduğunu gösteren herhangi bir iş sözleşmesine ve görüntülerin kullanılmasına izin verildiğini gösteren herhangi bir muvafakatnameye rastlanılmadığı, davalının kullandığı görüntülerde davacıya ait firma ismi ve logosunu çeşitli tekniklerle yok ederek yerine kendi firma ismi ve logosunu kullandığı, dava konusu görüntülerin, eser sahibinin bakış açısıyla, tercih ettiği açı, ölçek ve planlar ile çekildiği ve kurgulandığı, hususiyet taşıdığı, hem davacının web sitesinde hem youtube web sitesinde önceden yayınlanmış olduğu, bu kapsamda reklam-tanıtım filmi olarak sinema eserleri statüsünde değerlendirildiği ve bu gerekçelerle eser niteliğinde olduğu, dosya içeriğinden anılan reklam filmi davacı tarafından hazırlatılmış olmakla, bir başka deyişle davacı iş sahibi olmakla birlikte, bu reklamın kime çektirildiği yani eser sahiplerinin kim olduğu kesin olarak anlaşılamadığı, bu kapsamda davacının bu reklam filmini kendi çalışanlarına mı yaptırdığı yoksa dışarıdan bir eser (istisna) sözleşmesi ile mi temin ettiği anlaşılamadığı, davacı eseri kendi çalışanlarına yaptırdı ise FSEK. m. 18/2 kapsamında mali hakları kullanma yetkisine sahip olabileceğini, eser sözleşmesi ile temin etti ise mali hakları kullanması veya devir alması için eser sahipleri ile FSEK. m. 52’ye uygun bir sözleşme yapmasının gerektiği, diğer yandan davacı, eser sahipliğine dayanarak, manevi tazminat talep ettiğini, manevi haklar eser sahibine münhasıran ait olduğunu, bunlara ilişkin olarak eser sahiplerinden ancak kullanma yetkisi alınabileceğini, haksız rekabet hükümleri çerçevesinde de manevi tazminat talep edilebilirse de davacı talebinin eser sahipliğine dayandığını takdirin mahkemeye ait olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Rapor sonrası davacı vekili tarafından davaya konu videoların şirket çalışanlarınca oluşturulduğu, eser ve mali hak sahibinin davacı olduğuna ilişkin delillerin dosyaya sunulduğu anlaşılmış, sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi açısından dosya tekrardan rapor sunan heyete tevdi olunmuş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 27/05/2019 tarihli heyet ek raporunda özetle; dava dosyasında mevcut olan ve yeni sunulmuş her tür bilgi, belge ve deliller ışığında davada adı geçen …’nin, dosyadaki belgelere göre, 17.10.2014 tarihinden itibaren 1222.03 meslek kodu (Kurumsal İletişim Müdürü) ve Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ile davacı firmada SGK’ya kayıt ettirilmiş olduğu, 14.04.2015 tarihli Sigortalı Hizmet Listesi’nde ise … meslek kodu (Halkla ilişkiler Uzmanı) ile SGK’da kayıtlı göründüğü, dolayısıyla …’nin davacı çalışanı olarak göründüğü, davacı firmanın …’nın … ilçesinde faaliyet gösterdiği, fakat dosyaya sunulmuş olan 14.04.2015 tarihli Geçici Görev Emri ile davacı çalışanı …’nin, … tarafından 15-16.04.2015 tarihinden itibaren geçerli geçici olarak …’da görevlendirildiği, otel kayıtlarının da bu bilgiyi teyit ettiği, dosyada mevcut ham görüntülerin, fotoğrafların dava konusu reklam filminin birer parçası olduğu, kurgulanmış reklam filminin, emek ve fikri çaba sonucu üretilmiş olduğu gerekçeleriyle, kanunda yer almış eser türleri arasından sinema eserleri statüsünde değerlendirilebileceği, dava dosyasına delil olarak sunulan hard disk içinde dava konusu reklam filmini oluşturan ham görüntülerin, kurgu ile ilişkili çalışmaların, fotoğrafların mevcut olduğu, işbu görsel malzemelerin … isimli kurgu programında kurgulandığı, söz konusu görsel-işitsel çalışmaların sadece reklam filmini çeken ve kurgulayan kişilerin elinde olabileceği, dosyadaki belgelerden işbu çekimlerin ve reklam filminin kurgusunun davacı çalışanı … tarafından yapılmış olduğu, …’nin davacı firmanın kadrolu çalışanı olması gerekçesiyle de eser sahibi olduğu, ayrıca dava konusu görüntülerin ilk defa davacı firma tarafından yayınlandığı, bu kapsamda davacının FSEK. m. 18/2 kapsamında sadece mali hakları kullanma yetkisine sahip olduğu, davalının görüntülerin kullanılması için herhangi bir izin/onay almadığının dosya kapsamından anlaşıldığı, zira dosyada bir izin belgesinin de yer almadığı, taraflar arasında bu görüntülerin davalı tarafından yayınlanmasını haklı kılacak ortak bir çalışma olmadığının anlaşıldığı, bununla birlikte davacının manevi tazminat talep ettiği, FSEK. m. 18/2 kapsamında mali haklan kullanma yetkisine sahip davacının, FSEK’e ve eser sahipliğine dayanarak manevi tazminat talep edemeyeceği, haksız rekabet temelli manevi tazminat takdiri hususundaki değerlendirmenin mahkeme’ye ait olduğu yönünde kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Eser niteliği ve eser sahipliğinin değerlendirilmesi;
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulü şeklinde tanımlanmaktadır [FSEK, m.l/B (a)].
Aklın, düşüncenin ve hissedip ifade etmenin ortaya çıkardığı sonuca fikri ürün denilmektedir. Fikri ürünün özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz. Fikri ürün soyuttur, belli bir varlığı bulunmamaktadır. Soyut olması sebebiyle eşya niteliğinde de değildir. Bu bakımdan klasik mülkiyet ve zilyetlik hükümlerine tabi değildir. Yine fikri ürün, üzerinde somutlaştığı eşyadan farklıdır. Fikri ürün, genellikle, belli bir eşya (araç) üzerinde somutlaşır. Bu ikisi birbirinden farklıdır. Örneğin bilimsel bir görüş (teori) soyuttur, eşya niteliğinde değildir ve üzerinde somutlaştığı kâğıttan da farklıdır.
Bir fikri ürünün, hukukun öngördüğü korumalardan yararlanabilmesi için fikir olmaktan çıkarak, dış dünyaya yansıtılması, kısaca eser niteliğine bürünmesi gerekir. Zira ancak eser niteliği taşıyan fikir ürünleri üzerindeki haklar korunmaktadır.
Bir fikir ve sanat eserinin, kanunun öngördüğü anlamda eser kabul edilip, korumalardan yararlanabilmesi için bazı özelliklerin bulunması gerekmektedir.
Bunları şu şekilde özetleyebiliriz.
a.Hususiyet: Fikri ürünün, eser olarak nitelendirilebilmesi için, eseri meydana getiren kişinin (sahibinin) hususiyetini taşıması gerekir. Diğer bir ifade ile eserin bir insan tarafından yaratılması ve kendisini yaratan kişinin özelliklerini taşıması gerekmektedir. Bir fikri üründe hususiyetin bulunup bulunmadığı incelemesinde, söz konusu ürünü meydana getirenin özelliklerine değil, fikri ürüne odaklanılması gerekmektedir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır.
Bir eserde hususiyetin varlığı için fikri ürüne yansıyan çabanın belli bir düzeyde olması, sıradan olmaması ve vasatın üzerinde olması gerekmektedir.
b.Şekillenme: Fikri çabanın sonucunda oluşan düşüncenin, hukukun öngördüğü korumalardan yararlanabilmesi için, belli bir şekil altında varlık kazanması, dış dünyaya yansıtılmış olması gerekir. Salt düşünce ya da fikir, eser olarak kabul edilemeyeceğinden, korumalardan da yararlanamaz. Buna mukabil fikri ürünün yansıtıldığı şeklin tamamlanmış olması da gerekmemektedir.
c.Eser Türlerinden Birisine Dâhil Olma: Ortaya konan fikri ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için, FSEK’de öngörülen eser türlerinden birisine dâhil olmalıdır. Bu türlerden birisine girmeyen ürün, eser olarak nitelendirilemez. FSEK m. II ve devamı maddelerinde eserler dört tür olarak belirtilmiştir. Bunlar: i.İlim ve Edebiyat Eserleri, ii.Musiki Eserleri, iii.Güzel Sanat Eserleri, iv.Sinema Eserleridir.
FSEK’de eser türleri numerus clausus kuralına göre belirlenmiştir. Yani eserler kanunda gösterilen türler ile sınırlı olup, bunlar dışında yeni bir ana ya da ara tür yaratılamaz. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
d.Fikri Çabanın Ürünü Olması: Bir ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için, fikri bir çabanın (emeğin) sonucu olmalıdır. Bu şart eserin mutlaka insan tarafından var edilmesi gerekliliğini ifade eder. Bu bakımdan, insan ürünü olmayan, örneğin tabii şekilde oluşan yahut insan dışındaki canlıların eylemlerinden kaynaklanan sonuçlar, eser olarak kabul edilemezler. Fikri içeriğin yoğunluğu ve yüksekliği eser karakterinin varlığı veya yokluğu yönünden herhangi bir önem taşımaz. Bu husus eserin kendine has hususiyeti bulunması bakımından önem taşımaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5. Maddesine göre; “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.”
Eser sahibinin mali hakları: İşleme hakkı (FSEK m.21), Çoğaltma hakkı (FSEK m.22), Yayma hakkı (FSEK m.23), Temsil hakkı (FSEK m.24), İşaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (FSEK m.25), Pay ve Takip hakkı (FSEK m.45)’ndan oluşmaktadır.
FSEK m.68/I uyarınca eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla davada, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m. 11 hükmü; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.12 hükmü; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11.maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanablir. Bu salahiyetler, 11.maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre sahaliyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere dava konusu videolar bir reklam-tanıtım filmidir. Davacı tarafça sunulan deliller dikkate alındığında bahse konu videoların davacı çalışanı tarafından oluşturulduğu, davacının bu videolar üzerinde hak sahibi olduğu noktasında ve davalının bu videoları kendisine ait internet sitesinde montajlama, yakınlaştırma, kesme, silme kapatma ve üzerine kendi logosu/firma ismini yerleştirme vb. gibi değişiklikler yapılarak kullanıldığı noktasında da ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında yukarıda da izah olunduğu üzere öncelikle dava konusu videoların eser niteliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar bilirkişi raporunda bahse konu videoların bir fikri ürünün sonucu olduğu, eser sahiplerinin bakış açısıyla, onların tercih ettiği açı, ölçek ve planlar ile çekilip ve kurgulandığı, sahibinin hususiyetini taşıdığı, davacı firmanın istekleri doğrultusunda, davacının seçtiği profesyonel kişi(ler) tarafından nelerin çekileceği, nasıl çekileceği, hangi görüntülerin kullanılacağı, hangi açı ve ölçeklerin kullanılacağı, nasıl kurgulanacağı, nerelerde yayınlanacağı gibi hususlar belirlenerek, uygulandığı ve yayınlandığı, eseri yaratanın kendi özelliklerini esere yansıtmasıyla son halini aldığı, hem davacının web sitesinde hem youtube web sitesinde yayınlandığı, vücut bulduğu, alenileştiği, davaya konu video görüntülerin, birer reklam-tanıtım filmi olduğu için kanunda yer almış eser türleri arasından sinema eserleri statüsünde eser olduğu yönünde kanaat bildirilmiş ise de yapılan bu tespitlere katılmak mümkün olmamıştır.
Zira mahkememizin görev alanını belirleyen ve FSEK de düzenlenen eser kavramından kasıt izahı yapılan mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere hususiyet temelinde yükselen ve alalede olmayan herkesçe yapılabilecek nitelikte olmayan fikri ürünler olduğu izahtan varestedir. Davaya konu videolar izlendiğinde ticari amaçlı yapılmış olan reklam filmleri olduğu ( tesisin dış genel görüntüleri ile firma isim ve logosu ile başlayan, çalışanların hijyen tedbirlerini aldıktan sonra hayvanları kesip, parçalarına ayırıp, soğuk zincir kamyonlarına yüklemeleri, firmayı tanıtan röportajdan ibaret), firmanın tamamen ticari amaç güderek firmasını ön plana çıkaran bir reklam filmi tasarladığı, hususiyet noktasında bir özelliğinin ve özgünlüğünün bulunmadığı, kurumsal iletişim müdürünce kayıt altına alınan görsellerin … isimli kurgu programında kurgulandığı bu noktada herkesçe oluşturulabilecek videolar olduğu, kanunda benimsenen eser kavramına uymadığı sonucuna ulaşılmıştır. Her ne kadar reklam filmleri kanunda belirtilen ve izahı yapılan hususları taşımaları halinde eser olarak kabul edilebilir ise de dava konusu reklam videolarının oluşturuluş ve kullanım durumları dikkate alındığında eser olarak kabulünün kanunda benimsenen eser olgusunu ortadan kaldıracağı, alalade çekilen ve herkesçe oluşturulması imkan dahilinde olan her video vs -sahibi kendi kurgulamış değerlendirmesi ile – eser statüsüne sokacağı bunun kabulünün mümkün olmadığı izahtan varestedir. Sonuç olarak bilirkişi raporlarındaki tespitlerin aksine davaya konu videoların eser olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Haksız Rekabet Yönünden Değerlendirme;
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. M.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri ise Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Getirilen bu hükümlerden haksız rekabetin konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ve her türlü ticaret uygulamalarına karşı, maddi ve manevi emeğinin korunması olduğundan, davalı kullanımlarının ve hak sahibinin kullanıma sessiz kalmak suretiyle onay veren hareket ve davranışlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Davalı kullanımların iyi niyetli olduğu kendisinin üretici olmadığı, aracılık faaliyeti sürdürdüğü, bu kapsamda davacı ile de iletişim kurduğunu iddia etmektedir.
Davalı tarafından sunulmuş olan e-posta yazışmaları incelendiğinde; fiyat teklifleri alındığı, projelendirme taleplerinde bulunulduğu, fiyat tekliflerinin İngilizce ve Fransızca da yazılıp davacı şirket yetkilisi tarafından davalı taraf yetkilisine gönderildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen yazışmalar; davacı şirketin temsilcisi … adresi ile davalı şirketin temsilcisinin … adresi arasında yapıldığı da açıktır. Bu yazışmalarda; yurtdışından kurulum talep eden şirketler için şartnameler, teknik planlar, mali teklifler ve sözleşmeler yer almaktadır.
Tespit raporunda davaya konu videoların 08/05/2016 ve 18/07/2016 tarihlerinde yayınlandığı tespit olunmuştur. Taraflar arasında ürün fiyat tekliflerine ilişkin 2014 yılından itibaren mailleşme sürecinin bulunduğu, mail içeriklerinin davacı tarafça reddolunmadığı gibi davalının ihtar sonrası ilgili videoları kaldırdığı bu noktada da davacının herhangi bir itirazının dosyaya yansımadığı, davacı tarafça karşı tarafla herhangi bir sözlü yada yazılı sözleşmenin bulunmadığı, fiyat tekliflerinin karşı tarafa videoları kullanma hakkı tanımayacağı iddiasında bulunulduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak her ne kadar taraflar arasında yazılı ya da sözlü herhangi bir anlaşma yok ise de tarafların mailler üzerinden ticari ilişki içerisinde bulunduğu, bu durum davalıya davacıya ait görselleri kullanma hakkı tanımamakta ve davacıya ait firma bilgilerinin silindiği ve kendi firma bilgilerinin eklendiği dikkate alındığında bunun davacının tanıtımına hizmet etmediği izahtan vareste ise de davalının üretim yapmadığı (kendi firma isim ve logosunun kullanılması doğrudan davalıya da fayda sağlamayacağı açıktır) aracılık faaliyeti sürdürdüğü, mail süreci dikkate alındığında uzun süredir fiyat teklif ve siparişleri yönünden iletişim içerisinde bulunduğu davacıya ait ürünlerin satışı amacıyla bu görsellerin kullanılmasının ihtar sonrası ise bu kullanımın sonlandırılmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği tam aksine taraflar arasındaki iletişim süreci dikkate alındığında bu kullanımların makul kullanım olarak değerlendirilmesi gerektiği haksız rekabet olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış, rapordaki aksi yöndeki ( davalı firmanın kendi müşterisine sunacağı fiyat teklifi öncesi pazar araştırması yapıyor olabileceği şeklinde ) kabuller de dosya kapsamı ile uyuşmadığından hükme esas alınmamıştır.
Bir an için davalı kullanımlarının izahı yapılan TTK hükümleri kapsamında haksız rekabet olduğu kabul olunsa dahi davacının ticari iletişim içerisinde olduğu davalıya çekmiş olduğu ihtar sonrası kullanımların durdurulduğu dikkate alındığında davacının bu kullanımlara dayalı tazminat talebinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı da izahtan varestedir.
Zira; 4721 sayılı TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ve izahı yapılan mevzuat kapsamında bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı hak sahibi olduğu, eser vasfına sahip videoların değişiklik yapılmak suretiyle davalı tarafından izinsiz bir şekilde kullandığı, FSEK kapsamındaki haklarının ihlal edildiği iddiasıyla, eser sahipliğine tecavüz iddiasına dayalı tazminat talebinde bulunmuş ise de izahı yapıldığı üzere davacının hak sahibi olduğu videoların herkesçe oluşturulabilecek tanıtım / reklam videoları olduğu, FSEK kapsamında eser olarak kabullerinin mümkün olmadığı, bu noktada bilirkişi raporundaki davaya konu videoların eser olduğuna ilişkin tespitlerin hatalı olduğu, raporun hükme esas alınamayacağı, (tekrardan inceleme yapılmasının dosya kapsamındaki deliller ve HMK nın 30 maddesi dikkate alındığında usul ekonomisine uygun düşmeyeceği, mahkememizce delillerin değerlendirilebileceği, incelemenin esasa etkili olmayacağı kanaatiyle inceleme yaptırılmamıştır) şu hale göre eser sahipliğine tecavüze dayalı tazminat taleplerinin dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmış, haksız rekabete yönelik iddialar yönünden taraflar arasındaki mailleşme süreci dikkate alınarak kullanımın haksız rekabet olarak kabulünün mümkün olmadığı, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği, kullanımların ihtar sonrası sonlandırıldığı dikkate alındığında davacının tazminat talebinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna kanaat getirilmiş davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 853,88 TL’den karar harcı olarak hesaplanan 44,40 TL’nin düşülmesine, kalanı 809,48 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır