Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/776 E. 2020/66 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/776
KARAR NO : 2020/66

DAVA : FSEK-İzinsiz Kullanımın Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/12/2017
KARAR TARİHİ : 30/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-İzinsiz Kullanımın Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin sanatçı ve şarkıcılığının yanı sıra söz yazarlığı ve besteler yaptığını, albümlerindeki birçok eserin sözünü ve bestelerini de kendisine ait olduğunu, müvekkilinin 2005 yılında çıkardığı “…” adlı albümde yer alan “…” isimli eseri kendisine ait bestesi ile meydana getirdiğini, …’ın (…) 2017 yılında yayımlanan “…” adlı albümde yer alan “…” şarkısında müvekkiline ait eserin izin alınmaksızın tahrif edilerek kullanıldığını, davalının eser kısmında kendisini beste sahibi olarak tanıttığını ve bahse konu albümün … tarafından piyasaya sunulduğunu, … Teknik Kurulu tarafından yapılan değerlendirmede ise bestesi müvekkili …’a ait “…” isimli eser ile … (…)’nın yorumladığı “…” isimli eserin nağmelerinin birebir aynı olduğunun tespit edildiğini, bir şarkının en önemli bölümünün ara nağme olduğunu, ara nağmenin alınıp kullanılmış olmasının eserin tüm kapsamıyla alınmış olması anlamına geldiğini, FSEK 14 ve 16. maddelerin davalılar tarafından açık bir şekilde ihlal edildiğini, dava konusu şarkının piyasaya sunulduğu andan itibaren büyük ölçüde etki yarattığını, otuz milyonun üzerinde tıklanma oranlarına ulaştığını, filmlerde, konserlerde, tv ve radyo kanallarında ve daha birçok dijital platformlarda kullanılarak şarkıdan büyük ölçüde ticari kazanç elde edildiğini, kullanımların halen devam ettiğini iddia ederek, eserin müvekkiline ait olduğunun tespitine, müvekkiline ait “…” isimli eserin izinsiz ve yasaya aykırı kullanılmasından dolayı fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, şimdilik 1.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalının şarkıyı piyasaya ilk arz tarihlerinden itibaren yasal faizi ile FSEK 68 kapsamında 3 katı fazlasıyla davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle, müvekkillerinden …Tic. Ltd. Şti’ye yöneltilen davanın eserin üreticisi konumunda olmayan müvekkili yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili …’ın kendi beste ve yorumlarını sosyal medya üzerinden paylaşarak dinleyici ile buluşturduğunu, kısa süre içerisinde müzik camiasında adını duyurmayı başardığını, 2016 yılında albümü olmaksızın Türkiye’nin 50 şehrini gezerek konserler verdiğini, özgünlüğü ile çok kısa bir süre içinde adını duyurmaya başardığını, 2017 yılında yayınlanan “…” isimli albümü de farklı dijital mecralarda milyonlarca kez izlenme ve dinlenme rakamlarına eriştiğini, kısa süre içerisinde en çok dinlenenler listesinde üst sıralara yükseldiğini ve ülke genelinde adından en fazla bahsedilen sanatçılardan biri olduğunu, müvekkilinin müzik alanındaki başarısının yalnızca “…” isimli eserden ibaret olmadığını, ‘…” isimli eserinin yanı sıra ”…”, “…”, “…”, “…” gibi birden çok özgün eser meydana getirdiğini, müvekkiline ait “…” isimli eserin, bizzat müvekkilinin kendisi tarafından bestelendiğini, eserin vücuda getirilişi müvekkili tarafından gerçekleştirilmiş olup, eserin müvekkilinin hususiyetini taşıdığını, davacının iddiasına konu ara nağmenin hususiyet taşımadığını ve eserlerin bütünü dikkate alındığında benzerlikten bahsedilemeyeceğini, davacıya ait eser ile müvekkiline ait eserin ara nağmelerinin, her musiki eserde bulunması mümkün olan yedi nota üzerine kurulu bir motif olduğunu, söz konusu benzerliğin olağan bir rastlantı olduğu sabit olduğunu, söz konusu melodiye dayanılarak eserlerin benzerliğinden söz edilemeyeceğini, … Teknik Kurulu raporunun davaya esas alınmasının mümkün olmadığını, bu tür ara nağmelerin müzik camiasında sıkça kullanılan bir motif olup söz konusu melodiye dayanılarak eser benzerliğinden bahsedilmeyeceğini, 6 farklı şarkının ara nağmelerinin de benzeştiğini örnekleyip bu melodilerin anonim olduğunu Türk müziğine ait tema ve motiflerden oluştuğunu bu motiflerin eser sahibinin hususiyetini taşımadığını aksi düşünülürse davacının da eser sahibi olmadığı sonucuna varılacağını çünkü aynı ara nağmenin yüzlerce şarkıda kullanıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “…” isimli bestenin FSEK m.3 çerçevesinde musiki eseri olduğu, davacının FSEK 11/1’deki karine çerçevesinde davaya konu … isimli bestenin eser sahibi olduğu, davacının eserinden herhangi bir alıntı veya kullanımın söz konusu olmadığı davacı ile davalı bestelerinin farklı oldukları, herhangi bir ihlalin söz konusu olmadığı, davacının eserinden herhangi bir alıntı veya kullanımın söz konusu olmadığı, davacı ile davalı bestelerinin farklı olmakla birlikte Mahkemece aksi kanaate varılması ihtimalinde, davaya konu kullanımın ara nağme ile sınırlı olması, eser sahibi davacının tanınırlığının derecesi, ara nağmenin davalının eserine katkısı, kullanımın mecrası, süresi türü dikkate alındığında maddi tazminat bağlamında telif bedelinin 3.000 TL olabileceği, davacının haklı olduğuna kanaat getirilmesi ihtimalinde FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katına hükmedilebileceği hususunun da Mahkemenin takdirinde olduğu, davacının eserinden herhangi bir alıntı veya kullanımın söz konusu olmadığı, davacı ile davalı bestelerinin farklı olmakla birlikte Mahkemece aksi kanaate varılması ihtimalinde asıl eser sahibinin isminin davalı albümünde eser sahibi olarak belirtilmemesi nedeniyle FSEK 15’te düzenlenen “ismin belirtilmesini isteme” hakkının ihlali sayılacağı, bu ihtimalde davacının manevi tazminat talebinin yerinde olabileceği, manevi tazminatın türü ve miktarının takdir yetkisinin Mahkemeye ait olacağı, hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Tarafların bilirkişi raporuna itiraz ettikleri, mahkememizce yapılan 08/10/2019 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca müzikolog/notist bilirkişinin heyete eklenerek ek rapor alınmasına karar verildiği, raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan ek raporda bilirkişiler, “…” isimli bestenin FSEK m.3 çerçevesinde musiki eseri olduğu, davacının FSEK 11/1’deki karine çerçevesinde davaya konu “…” isimli bestenin eser sahibi olduğu, müzik bilirkişilerinin teknik kanaatlerinin farklılık taşıdığı, Mahkemece davacının eserinin davalı tarafından kullanıldığı şeklinde bir kanaate varılması ihtimalinde vaki durumun eser sahibi davacının mali haklarından FSEK 21 çerçevesinde işleme hakkı ile FSEK 22 çerçevesinde çoğaltma hakkının ihlali sayılabileceği, bu ihtimal çerçevesinde talep edilebilecek maddi tazminatın da değerlendirilmesinin gerekeceği, davaya konu kullanımın aranağme olması ve nakaratın aranağmeden türetilmesi de dikkate alındığında, eser sahibi davacının tanınırlığının derecesi, aranağmenin davalının eserine katkısı, kullanımın mecrası, süresi türü dikkate alındığında 7.500 TL olabileceği, davacının haklı olduğuna kanaat getirilmesi ihtimalinde FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katına hükmedilebileceği hususunun da Mahkemenin takdirinde olacağı, eser sahibinin isminin davalı albümünde eser sahibi olarak belirtilmemesi nedeniyle FSEK 15’te düzenlenen “ismin belirtilmesini isteme” hakkının ihlali sayılacağı, bu ihtimalde davacının manevi tazminat talebinin yerinde olabileceği, manevi tazminatın türü ve miktarının mahkemenin takdirinde olduğu, hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Davalı tarafça tahkikat tamamlandıktan sonra sözlü yargılama aşamasında dosyaya sunulan bilimsel mütaalanın süresinden sonra sunulduğu dikkate alınarak hükme esas alınmamıştır.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, alınan ek bilirkişi raporunda talep edebilecekleri tazminat miktarının FSEK 68.madde kapsamında 7.500 TL x 3 = 22.500 TL olarak tespit edildiğini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, maddi tazminat taleplerini 21.500 TL ıslah ettiklerini ve 22.500 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca izinsiz kullanım nedeniyle eser sahipliğinin tespiti, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
“ESER” vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir.
Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için, eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olması, yaratıcı, orijinal ve üslupsal farklılıklar göstermesi gerekir. Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıktaki davacının bestecisi olduğunu iddia ettiği “…” isimli bestenin FSEK m.3 anlamında musiki eseri olup olmadıkları yönünde değerlendirme yapmadan önce musiki eserleri ile ilgili açıklamak yapmakta yarar vardır.
Musiki eserleri FSEK’in 3. maddesinde; “her nevi sözlü ve sözsüz besteler” olarak tanımlanmıştır. Musiki eserleri, bir muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat eserleridir. Musiki eserlerinde ifade aracı sestir. Seslerin bir müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel ya da çirkin olması, eserin musiki eser olmasını engellemez. Diğer taraftan seslerin eser niteliğinde olması için notalarla yahut manyetik bant veya plakla tespit edilmesine de gerek yoktur. Ancak tespit, eser olabilme ve korunma açısından şart olmamakla beraber, eserin kalıcılığının sağlanması ve tekrar edilebilirlik açısından önemlidir. Himaye konusu, sesler arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımlarıdır.
Bir musiki ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için, bu üründeki şekillendirmenin yani seslerin birbirini izleyişinin, birbirine bağlanışının ve ritmin hususiyet taşıması gerekir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da belirtildiği gibi; “…FSEK’in 3. maddesine göre, müzik eserleri her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir. Musiki eserlerinde koruma konusu, işitilen sesler arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımları ve aynı zamanda ses ile ifade edilen musiki eserlerinin içeriğidir. Musiki eserinde sahibinin hususiyetinin varlığının tespitinde ise, o eserin sıradan bir dinleyici nezdinde yarattığı izlenim esas alınmalıdır. Ancak, söz konusu izlenimin tespitinde her uyuşmazlığın özelliğine göre ve yukarıda açıklanan ilkeler göz önüne alınmak suretiyle bilimsel bir yöntem izlenmelidir…”
Tüm bu değerlendirmeler ışığında dava konusu “…” isimli beste incelendiğinde davaya konu bestenin şekillendirme, seslerin birbirini izlemesindeki uslup, birbirine bağlanış ve ritminin hususiyet taşıdığı bu çerçevede davaya konu bestenin FSEK 3 anlamında musiki eseri olduğu anlaşılmıştır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin eser sahipliği ya da hak sahipliği sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m. 11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.”
Dava konusu “…” isimli bestenin yer aldığı davacıya ait albüm kartonetinde bestenin sahibinin davacı olarak belirtilmesi, ile ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü kayıtlarında davaya konu “…” isimli bestenin eser sahibi davacı olarak bildirilmekle davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde davaya konu bestenin eser sahibi olduğu anlaşılmıştır.
Davalı Tarafından Yapılan Bir İhlalin Söz Konusu Olup Olmadığı
Alınan kök raporda yer alan müzisyen bilirkişi değerlendirmelerinde; davacının eserinden herhangi bir alıntı veya kullanımın söz konusu olmadığı davacı ile davalı bestelerinin farklı oldukları, herhangi bir ihlalin söz konusu olmadığı ve her iki eserin birbirinden farklı olduğu değerlendirilmiştir.
Tarafların itirazı ve uyuşmazlığın niteliği dikkate alınarak müzikolog/notist/akedemisyen bilirkişi eklenmek suretiyle yeni bir rapor alınmış, rapordaki tespitler ve karşılaştırmada; davacı …’ın seslendirdiği “…” isimli eser, ‘…’ tonunda olup usulü 2/4 olduğu, eserin süresi 3 dakika 23 saniye olduğu, eserin temposunu gösteren metronom değeri 4’lük nota = 56 olduğu, buna karşılık …’nın (müstearad) seslendirdiği “…” isimli eser, ‘…’ tonunda icra edilmiş olup usulü 2/4’lük olduğu, eserin süresi 3 dakika 26 saniye olduğu, eserin temposunu gösteren metronom değeri 4’lük nota = 72 olduğu, buna göre her iki eserin tonunun farklı; usulü aynı olup “…” isimli eserin temposu, “…” isimli esere kıyasla daha yavaş olduğu tespit olunmuştur.
Ayrıca ; ” “…” isimli eser 2 kupleden oluşmuştur. Eser, viyolonsel çalgısı ile icra edilen 8 ölçülük bir intro kısmıyla (eserin müzik temalarından bağımsız) başlamıştır. Akabinde 4 ölçüden oluşarak toplam 4 kez tekrarlanan (toplam 16 ölçü) aranağme kısmı icra edilmiştir. Aranağme sonunda, şan kısmına hazırlık olması maksadıyla 2 ölçülük bağlantı motifi kullanılmıştır. Şanın 1.kısmı 8 ölçüden oluşan yeni bir müzik ifadesiyle başlamıştır. Bunun sonrasında 8 ölçüden oluşan nakarat kısmı 2 kez tekrar edilmiş olup nakarat bitiminde bir ölçü ilavesi ile (toplam 17 ölçü) karar verilerek 1.kuple tamamlanmıştır. Bu kısımdan sonra, en baştaki intro olmaksızın şan (şan 1.kısmı farklı sözler ile) ve nakarat kısımları müzik olarak aynen tekrar edilerek 2.kuple oluşturulmuş ve böylelikle eser sonlandırılmıştır. “…” ismili eser 2 kupleden oluşmuştur. Eser, 4 ölçüden oluşan müzik fikrinin toplamda 4 kez tekrarlanarak (toplam 16 ölçü) icra edildiği aranağme kısmı ile başlamıştır. Sonrasında şanın 1.kısmı (10 ölçü) yeni bir müzik fikrinden oluşmuştur. Daha sonra gelen nakarat kısmında ise, bu eserin aranağmesinde kullanılan 4 ölçülük müzik fikrinin benzeri bir müzik teması toplamda 4 kez tekrar edilmiş (toplam 16 ölçü) ve böylelikle 1.kuple bitirilmiştir. Buraya kadar olan ki kısımlar en baştan bir kez daha tekrarlanarak 2.kuple oluşturulmuştur. Daha sonraki kısımda ise, eserin finaline hazırlık amacıyla 6 ölçülük daha önce kullanılmayan bir müzik fikri icra edilmiştir. Eserin en sonunda ise, nakarat kısmı bütünüyle 2 kez daha tekrar edilmiş ve ses sönümlendirilerek (fade out) eser bitirilmiştir. Eserlerin karşılaştırılması neticesinde, “…” isimli eserin aranağme kısmı ile “…” isimli eserin hem aranağmesinin hem de nakarat kısmının incelenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. “…” isimli eserin intro kısmı, şanın 1.kısmı, nakarat kısmı ile “…” isimli eserin şanın 1.kısmında ise herhangi bir ayniyet veya benzerliğin söz konusu olmadığı tespit edilmiştir. Her iki eserin aranağmesinde kullandığı müzik teması esasen 1 tanedir ve bu tema, müzikal soru-cevap şeklinde toplam 4 kere tekrarlanarak icra edilmektedir. Her iki eserin aranağme kısımları, performansa bağlı çok küçük tercih farklılıkları dışında ritmik ve melodik olarak aynıdır. “…” isimli eserin aranağmesi ve “…” isimli eserin nakarat kısmının ana temasının karşılaştırılması neticesinde, bu kısımların hem ritmik hem de melodik açıdan benzerlik gösterdiği görülmüştür. Bu benzerlik, özellikle bu kısımdaki ölçülerin yarısına kadarki olan sürelerinde yoğunlaşmış olup ölçü sonlarına doğru bazı ifadeler farklılaşmıştır. Ayrıca, “…” isimli eserin kendi aranağme ve nakarat kısımlarında kullanılan akor yürüyüşünün de aynı olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, “…” isimli eserin aranağme ve nakarat kısmının birbirinden bağımsız değil birbiriyle ilintili olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu kısımların birbirleriyle ilintili olduğunun kanıtı ve teyidi, “…” isimli eserin kendi içinde yer almaktadır. Zira bu eserin en sonunda 2 kez tekrarlanan nakarat kısmında “… (solist)” nakaratı söylerken, eserin, elektrik gitar çalgısıyla çalınan aranağme ezgisi, bu kısımda aynı zamanda (2 ezgi üst üste birlikte) icra edilmektedir. Böylelikle bu kısımların uyumlu ve iç içe olduğu anlaşılmakta olup eserin genel duyumunda da herhangi bir rahatsızlık hissi oluşmamıştır. Dava konusu bu iki eserin yanı sıra, dava dışı …’ya ait “…”, … tarafından icra edilen “…”, … tarafından icra edilen “…” ve …. tarafından icra edilen “…” isimli eserler ayrıca dinlenilmiş ve incelenmiştir. İnceleme sonucunda, dava konusu eserler arasında bulunduğu biçimde bir ayniyete veya ilişkiye sahip olmadığı ve örnek gösterilen eserlerin bazı kısımlarının dava konusu olan eserlere, benzerlik oran ve biçimleri değişmekle birlikte, sadece benzediği tespit edilmiştir. ” tespitlerinde bulunmuştur.
Müzikal Açıdan Değerlendirmelerde ise “Dava konusu her iki eser farklı tonda, aynı usuldedir. “…” isimli eser, “…” isimli esere göre biraz daha yavaştır. “…” isimli eserde intro kullanılmıştır. “…” isimli eserde intro kullanılmamıştır. “…” isimli eserde 1.ve 2.kuple medoli bakımından simetriktir. “…” isimli eserde ise 2.kuplenin sonunda filan için bağlantı melodisi kullanılmış ve sonrasında nakaratın 2 kez tekrar edilmesiyle eser sonlandırılmıştır. “…” isimli eserin intro kısmı, şanın 1. kısmı, nakarat kısmı ile “…” isimli eserin şanın 1. kısmına ilişkin herhangi bir ayniyet veya benzerlik söz konusu değildir. Ancak buna karşılık; her iki eserin aranağme kısımları, performansa bağlı çok küçük tercih farklılıkları dışında ritmik ve melodik olarak aynıdır. Ayrıca bununla bitikte, “…” isimli eserin nakarat bölümünün, kendi aranağmesine büyük oranda benzediği, bağımsız olmadığı ve birbirinden türetildiği dolayısıyla “…” isimli eserin aynı zamanda aranağmesine benzediği anlaşılmıştır. Aranağme ve nakarat kısımları bilindiği üzere, bir eser için birincil derecede hayati önem taşıyan kısımlarıdır. Burada da ayniyeti ve benzerliği tespit edilen kısımlar “…” isimli eserin sevilmesinde ve yayılmasında kilit rol oynayan kısımlardır.
Bunlarla birlikte dava konuşu eserlere benzerliğinin olup olmadığının tespiti talep edilen, dava dışı “…”, “…”, “…” ve “…” isimli eserlerin incelenmesi sonucunda; anılan eserler ile dava konusu eserler arasında bir ayniyetin olmadığı; bazı kısımlarının sadece benzediği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, …’ın seslendirdiği … isimli eserin aranağmesi ve …’nın seslendirdiği … isimli eserin aranağmesinin, çok ufak birkaç müzikal tercih farklılığı dışında aynı olduğu, ayrıca … isimli eserin nakaratının kendi aranağmesinden bağımsız olmadığı ve ayniyeti tespit edilen aranağme melodisine önemli ölçüde benzediği, aranağme kısmında ayniyeti, nakarat kısmında da benzerliği tespit edilen bu kısımlann … isimli eserinin en önemli bölümleri olduğu anlaşılmıştır.” değerlendirme tespitlerinde bulunmuştur.
Heyette yer alan müzik bilirkişilerinin kanaatleri farklı görünmekte ise de esasen heyete sonradan eklenen müzikolog/notist/akedemisyen bilirkişinin değerlendirmelerinin teknik inceleme niteliğinde olduğu, bu noktada denetlenebilir ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu, diğer sektör bilirkişisinin gerek kök rapor gerekse ek raporda yer alan yoruma dayalı kanaatlerinin teknik izahının bulunmadığı gibi hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı ek raporun müzikolog /notist/akedemisyen bilirkişisinin tespitleri dikkate alınarak hükme esas alınabileceği, bu noktada diğer bilirkişinin yoruma dayalı değerlendirmelerinin çelişki oluşturduğunun kabulünün mümkün olmadığı tekrardan inceleme yapılmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tespit talebi yönünden;
Davacının tecavüzün tespitine yönelik talepleri yukarıda izah olunan teknik bilirkişi değerlendirmeleri kapsamında ele alındığında; davacı …’ın seslendirdiği … isimli eserin aranağmesi ve davalı … (…)’nın seslendirdiği … isimli eserin aranağmesinin, çok ufak birkaç müzikal tercih farklılığı dışında aynı olduğu, ayrıca … isimli eserin nakaratının kendi aranağmesinden bağımsız olmadığı ve ayniyeti tespit edilen aranağme melodisine önemli ölçüde benzediği, aranağme kısmında ayniyeti, nakarat kısmında da benzerliği tespit edilen bu kısımlann … isimli eserinin en önemli bölümleri olduğu anlaşılmakla davacıya ait “…” isimli eserin (ara nağme ve nakaratlar yönünden) davalı tarafından “…” isimli eserde izinsiz olarak kullanıldığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Hak İhlali Yönünden Değerlendirme:
Eser sahibinin mali hakları: İşleme hakkı (FSEK m.21), Çoğaltma hakkı (FSEK m.22), Yayma hakkı (FSEK m.23), Temsil hakkı (FSEK m.24), İşaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (FSEK m.25), Pay ve Takip hakkı (FSEK m.45)’ndan oluşmaktadır.
Manevi haklar ise 1. umuma arz salahiyeti (madde 14), 2. adın belirtilmesi salahiyeti (Madde 15), 3. eserde değişiklik yapılmasını menetmek (Madde 16) den oluşmaktadır.
Teknik değerlendirmeler dikkate alındığında davacının mali haklarından FSEK madde 21 (- Bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir.) çerçevesinde işleme hakkı ile FSEK madde 22 (Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir…) çerçevesinde çoğaltma hakkının ihlali niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Maddi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
Davacı taraf FSEK 68 çerçevesinde maddi tazminat talebinde bulunmuştur. FSEK m.68/l hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihiai edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Dosyada yer alan emsal bedel yazıları şu şekildedir; … şirketinin 25/02/2019 tarihli yazısına göre eserin albümde kullanılması karşılığı eser sahibine ortalama 2.000-5.000 TL aralığında bir meblağın ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. … şirketinin 09/01/2019 tarihli yazısında; bu tür eserlerin lisans bedeli olarak 1.000 TL ile 20.000 TL arasında bir bedel talep edilebileceği, davaya konu eser için 25.000 TL’nin makul bir bedel olacağı belirtilmiştir.
Sektör bilirkişilerinin değerlendirmesine (hükme esas alınan ek rapordaki) göre, davaya konu kullanımın ara nağme ile sınırlı olması, eser sahibi davacının tanınırlığının derecesi, ara nağmenin davalının eserine katkısı, kullanımın mecrası, süresi türü dikkate alındığında 7.500.00TL olabileceği değerlendirilmiş, olup bu değerlendirme dikkate alınarak FSEK 68. Madde kapsamında 3 kat hesabı ile 22.500,00 TL üzerinden tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
5846 sayılı FSEK nun manevi haklar kısmında düzenlenen “ADIN BELİRTİLMESİ SALAHİYETİ” başlıklı Madde 15 – “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir.” hükmüne amirdir.
Eser sahibinin isminin davalı albümünde eser sahibi olarak belirtilmemesi nedeniyle FSEK 15’te düzenlenen “ismin belirtilmesini isteme” hakkının ihlali sayılacağı, bu kapsamda davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu, dosya kapsamı davalının kullanım durumu hak ve nesafet gözetildiğinde takdiren 15.000 TL’nin yerinde olduğuna kanaat getirilmekle bu miktar üzerinden manevi tazminatın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacıya ait “…” isimli eserin FSEK 3 kapsamında musiki eser olduğu, ara nağme ve nakaratlar yönünden davalı tarafından “…” isimli eserde izinsiz olarak kullanıldığının tespitine karar vermek gerekmiş, davacının maddi tazminat davasının tümden, manevi tazminat davasının ise kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile, davacıya ait “…” isimli eserin (ara nağme ve nakaratlar yönünden) davalı tarafından “…” isimli eserde izinsiz olarak kullanıldığının TESPİTİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile, 22.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile, takdiren 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 2.561,62 TL karar harcından peşin yatırılan 870,96 TL ve 367,17 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 1.323,,49 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tespit olunan – Tespit davası yönünden – 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 uyarınca ret edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 2.300,00 TL bilirkişi ücreti, 275,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.575,50 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.332,15 TL ve 1.269,53 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 2.601,68 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır