Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/772 E. 2020/55 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/772
KARAR NO : 2020/55

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Durdurulması ve Men’i ile Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi ile Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/03/2010
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve men’i ile haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, inşaat sektöründe faaliyet gösteren Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden olan müvekkili şirketin, başlama tarihi 2005 yılı olan büyük yapı projelerinden birinin isminin “…” olduğunu, müvekkilinin projenin ismini marka olarak tescili için Türk Patent Enstitüsü nezdindeki başvurusu üzerine 22/06/2005 tarihinde … ve 07/05/2008 tarihinde … numaralı markaları kendi adına tescil ettirdiğini, “…” markasının müvekkili şirketin faaliyet alanlarından olan inşaat, danışmanlık, gayrimenkul komisyonculuğu ve mimarlık-mühendislik alanlarında kullanılmak üzere belirlenmiş bir hizmet markası olduğunu, müvekkili şirketin bu projesinin Türkiye çapında yayınlanan trajı yüksek pek çok gazete ve dergide, ayrıca birçok internet sitesinde de haber konusu olduğunu ve “…” ibaresinin müvekkili şirketin markası olarak tanınmaya başlandığını, müvekkilinin “…” ibareli markasına yaptığı yatırımlarla, bu ibareyi aynı zamanda tanınmış bir marka haline geldiğini, davalılardan …’nin Amerika’da kurulmuş, faaliyetlerini kurmuş olduğu franchising ağı ile tüm dünyada yayan bir emlak pazarlama şirketi olduğunu, … firması aleyhine açılan davada Türkiye temsilciliğinin taraf gösterilmesinin usule aykırılık teşkil etmediğini ve TTK 117/3 hükmü esas alındığında yurt dışındaki yabancı şirkete izafeten yurt içinde işlem yapana karşı dava açma olanağının sunulduğunu, bu sebeple taraf olarak davaya katılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, diğer davalı …’nun ise … franchise olarak emlak komisyonculuğu işleri yapmakta olduğunu, …’nun direkt olarak, …’ nin ise franchise şirketleri aracılığıyla emlak komisyonculuğu hizmetlerini yaparken müvekkili şirketin markasını kullandıklarını, davalıların tüketiciler nezdinde aynı alanda faaliyet gösteren müvekkili şirket ile kendi aralarında resmi bir bağlantı olduğu izlenimini yaratmaya çalıştıklarını, davalılar tarafından “…” markasının işyeri ismi, tanıtıcı işaret olarak gayrimenkul komisyonculuğu hizmetlerine ilişkin olarak, özellikle de projenin gerçekleştiği mevkide yer alan ilan panolarında kullanıldığını, bu hareketlerin müvekkili şirketin hem … sayı ile tescilli hem de … tescilli markasına tecavüz teşkil ettiğini, bunun yanında davalılardan …’nun aynı zamanda müvekkili şirkete ait tescilli ve tanınmış markanın “…” uzantılı alan adının tahsisi talebinde bulunduğunu ve kötü niyetli olarak bu alan adlarına sahip olduğunu, davalı tarafların müvekkili şirkete ait markanın aynısını kullandığı hususunun, delil tespiti sonucu alınan bilirkişi raporu ile sabit bulunduğunu, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası ile tedbir talebinin kabul edildiğini belirterek, her iki davalı tarafından marka haklarına tecavüzün durdurulması ve men’i, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ve yoksun kalınan kar ile uğramış bulundukları zararının tazminini ile 100.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline,… ve … alan adlarının iptaline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde, davacının “…” projesi içinde bulunan dairelerini gerek satarken, gerek kiralarken “…” ibaresini kullanmalarının en doğal hakları olduğunu ve bu hakkın kullanılmasını bir başka kişiye, emlakçıya, emlak komisyoncusuna devretmesinin mümkün olduğunu, aksi halde 3. kişilerin “…” ibaresini kullanmaksızın davacıdan satın aldıkları dairelerin satışını veya kiralanmasını gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığını, müvekkilinin “…” da kendi adına daire kiralayabileceğini, bunda yasal bir engel olmadığını, müvekkilinin sadece kendi portföyünde yer alan ve “…” da dairesi olan ve kendisiyle çalışmak isteyen müşterilerinin kendisiyle yaptıkları sözleşme ile “…” da yer alan konutlar ile ilgili satış ve kiralamaya yönelik çalışmalar yaptığını, mesleği gereği alım, satım, kiralamasına aracılık ettiği taşınmazlarda, sattığı nesnenin ne olduğunu tanıtabilmek için kullanmak zorunda olduğu “…” ibaresini kullanmasının davacı şirkete ispat edilebilir zararının olmadığını, müvekkilinin müteahhit olmaması itibariyle davacı şirkete karşı haksız rekabet oluşturacak eylemler içine mesleği itibariyle de giremeyeceğini belirtmiş ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve meni ile haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile tazminat talepli eda davasıdır.
Davaya konu olay, davacı şirketin inşasını gerçekleştirdiği konutların adı ve tescilli markası olan “…” ibaresinin emlak komisyoncusu davalılar tarafından davacının marka haklarına tecavüz teşkil eder nitelikte kullanıldığından bahisle tecavüzün tespiti ile durdurulması, meni ve önlenmesi; davalıların haksız ve kötü niyetli olduğunun tespiti; tecavüz eylemleri neticesinde yoksun kalınan kazancın tespiti ile ödenmesi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinden ibarettir.
Tecavüze konu olduğu iddia edilen davacıya ait markalar … tescil numaralı … markası 37. sınıfta (İnşaat hizmetleri) 22.06.2005 tarihinden itibaren on yıl müddet ile tescil edilmiş, … tescil numaralı Mashattam (Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler – Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyon hizmetleri dahil -. Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri – Muhasebecilik hizmetleri dahil-. İthalat ihracat acente hizmetleri. Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri – belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir-), 36 (Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri) ve 42. (Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri. Bilgisayar hizmetleri. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri. Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri) sınıflarda 07.05.2008 tarihinden itibaren on yıl müddetle tescil edilmiştir.
TPE kayıtlarından davalı …’nun … başvuru numarası ile 05.11.2009 tarihinde markasının 38. sınıfta (Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri – internet servisi sağlama hizmetleri dahil- Haber ajansı hizmetleri) tescili için, 2009/49292 başvuru numarası ile 16.09.2009 tarihinde Mashattanresidence markasının 41. sınıfta (Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri. Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri) tescili İçin başvurduğu görülmektedir. Bunun yanında, Ortadoğu Teknik Üniversitesi “.tr” alan adı yönetimi’nin 26.11.2011 tarihli yazısından www…..com.tr alan adının 5.11.2009 tarihinde davalılardan … adına yapılan başvuru sonrasında, … alan adının da 16.09.2009 tarihinde yine davalılardan … adına yapılan başvurular sonrasında tahsis edilmiş olduğu görülmektedir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 17/07/2014 tarihli karar ile “davanın kısmen kabulü ile; davalının internet sitesi üzerinden davacıya ait TPE nezdinden tescilli … markasını kullanmak sureti ile marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine , durdurulmasına ve menine, markanın ve ayırt edilmeyecek şekilde benzerlerinin tanıtım vasıtası olarak ilan panosu, reklam, broşür ve hertürlü metaryal üzerinden kullanımının önlenmesine, ve bu kullanıma ilişkin söz konusu mataryallerin toplatılmasına, … markasına tanıtıcı işaret olarak kullanıldığı web sayfalarından çıkartılmasına, … ve www…..com.tr alan adlarının iptaline, takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın 21/01/2010 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, masrafı davalılardan alınmak üzere hüküm özetinin yurt çapında yayın yapan traji en yüksek 3 gazeten birinden bir kez ilanına” karar verilmiş iş bu kararın davacı vekili ve davalı … vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 16/12/2015 tarihli, 2015/13409 esas, 2015/13557 karar sayılı ilamıyla; “Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, mahkemece davacının maddi zararı oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Ancak, davalı eyleminin 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi kapsamı dışında kaldığı ve marka hakkına tecavüz oluşturduğu dosya kapsamından anlaşılmakta olup esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda, her iki tarafın da aynı tür ticari faaliyetle iştigal ettiği ve bu kapsamda davalının eyleminin marka hakkına tecavüz etmek suretiyle davacının ticari faaliyet alanında zarar görmesine yol açaçağı gözetilmek suretiyle davacının maddi tazminat talebinin 556 sayılı KHK’nın 66/a bendi kapsamında, davacı markasının davalı tarafından izinsiz kullanılması nedeniyle konut alıcılarının tercihleri üzerindeki muhtemel etkisi dikkate alınarak belirlenmesi, şayet bunun tespitinin mümkün olmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 42. maddesi (6098 sayılı TBK m.50/2) kapsamında uygun bir maddi tazminatın tayin ve takdiri gerekirken, maddi tazminat talebinin yazılı gerekçeyle reddi doğru olmadığı gibi, buna bağlı olarak da manevi tazminat miktarının takdiri de belirlenmesi doğru görülmemiş, hükmün maddi ve manevi tazminat yönünden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamında belirtilen hususların değerlendirilmesi amacıyla dosya bilirkişi heyetine tevdi olunmuş bozma sonrası sunulan raporda bilirkişiler özetle; davacı firmanın satışlarının 2009 yılında sıfıra yaklaşması, 2014 yılında ise kalan 89 dairenin 66’sını satmış olmasının davacının faaliyetleri ile parallelik gösterse dahi tek başına somut delil teşkil etmediğini, davalının ediminin davacının karında zarar meydana getirdiğinin somut olarak ispatlar bir belge bulunamadığından davalının faaliyetlerinin tüketicinin tercihleri üzerindeki muhtemel etkisinin hesaplanmasının mümkün olmamasından dolayı KHK 66/a kapsamında bir hesaplama yapılamadığı, Yargıtay bozma ilamında yer aldığı üzere …şayet bunun tespitinin mümkün olmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 42. maddesi (6098 sayılı TBK m.50/2) kapsamında uygun bir maddi tazminatın tayin ve takdiri gerektiği” hükmü gereği uygun yöntem önerisi olarak davalı tarafın defterlerinin incelenmesi ve ilgili yıllarda elde etmiş olduğu gelirin tespit edilmesinin gerektiği yönünden görüşlerini bildirmişlerdir.
Davacı şirketin inşaat-emlak sektöründe faaliyet gösterdiği, markalı konut projeleri inşa edip bünyesindeki satış ofisi vasıtasıyla bunları sattığı, davalının ise emlak sektöründe çalıştığı ve … ismindeki emlak şirketi adı altında emlak komisyonculuğu yaptığı tespit edilmiştir.
Davalı emlakçı, … projesi satış ofisinden daire satın almış olan kişilerin ve toprak sahiplerinin dairelerini emlak komisyonu karşılığında ikinci el emlak piyasasında satmakta ya da kiralamaktadır. Davalı emlakçı tarafından satılan ve kiralanan dairelerin, mülk sahiplerinin kendi inisiyatifi ile belirledikleri fiyatlar ile davalı emlakçıdan ikinc el gayrimenkul piyasasında satılmasını veya kiralanmasını istedikleri taşınmazlar olduğu, davalı tarafın maliklere ait taşınmazları, davacı satış ofisinden daha ucuz bir bedelle üçüncü kişilere satması ve kiralaması sebebiyle, davacı tarafın satış ofisinin elinde bulunan dairelerin satılamadığı/kiralanamadığı belirtilerek, maddi zarara uğratıldıklarının iddia edildiği, ancak yapılan incelemede, davalı emlakçı aracılığı ile satılan daire fiyatlarının ve kira bedellerinin daha ucuz olduğunu gösteren somut bir verinin dosyada bulunmadığı, serbest piyasa koşullarında taşınmazın satış bedelinin veya kira bedellerinin emlak komisyoncusunun belirlemesine bağlı olmadığını, arz ve talep, bölgesel gelişmeler, faiz oranları, yerli paranın yabancı paralar nezdindeki değeri, satın alma gücü ve isteği gibi birçok ekonomik veriye bağlı olduğu bilirkişilerce yapılan incelemede neticesinde anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamı gereği, davacı firmanın KHK 66/a maddesi kapsamında davacı markasının davalı tarafından izinsiz kullanılması nedeniyle konut alıcılarının tercihleri üzenideki muhtemel etkisinin analizi için yapılan incelemede davacı firmanın satış adet ve fiyatları bilirkişi heyetince incelenmiş, davacı yanca ibraz edilen satış raporuna göre, şirketin cirosu 2008, 2009 ve 2010 yıllarında ciddi düşüş yaşandığı, 2011 yılında satışın durduğu, 2014 ve sonrasında ise tekrar ivme kazandığı, davalı tarafın faaliyete başladığı tarih dosya muhteviyatında görülmemekle birlikte, com.tr uzantılı alan adlarını tescil ettirdiği tarih 2009 yılı olmakla, davalı 2009 veya öncesinde faaliyete başladığı, 2009 yılında davacı tarafın satışlarının ciddi bir şekilde düştüğü olduğu, bozma öncesi verilen kararın yılı 2014 olmakla, 2014 yılında davacı yanın satışlarında artış gözlendiği, kalan 89 dairenin 66 tanesinin 2014 yılında satıldığı, bu iki durumun davalı yaın faaliyetleri ile davacı yanın satışlarının arasında paralellik olduğuna işaret etmekle birlikte somut delil teşkil etmediğinin değerlendirildiği şu hale göre bozma ilamında belirtildiği üzere tazminat taleplerinin takdiren belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dosya incelendiğinde yargılama safahatında maddi tazminat talebinin netleştirilmediği, bozma ilamında bu hususun belirtilmediği anlaşılmış davacı vekiline tazminat talebini netleştirmesi gerekli harçları yatırması için süre verilmiş davacı vekili tarafından maddi tazminat talebi 50.000,00 TL üzerinden netleştirilmiştir.
Dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ZARARIN TAYİNİ” başlıklı 42. Maddesi “Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder.” hükmüne amirdir. Yine “TAZMİNAT MİKTARININ TAYİNİ” başlıklı 43. Maddesi “Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler…” hükmüne amirdir.
Tüm dosya kapsamı bozma ilamı doğrultusunda değerlendirildiğinde davalıların davacıya ait tescilli markayı, satış işlemlerinde ve alan adında izinsiz kullanmaktan ibaret eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulması ve men’i ne yönelik hususlar bozma konusu yapılmadığından bozma dışında kalan hususlara dokunulmaksızın, bozma ilamında belirtildiği üzere davalı eyleminin 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi kapsamı dışında kaldığı ve marka hakkına tecavüz oluşturduğu, her iki tarafın da aynı tür ticari faaliyetle iştigal ettiği ve bu kapsamda davalının eyleminin marka hakkına tecavüz etmek suretiyle davacının ticari faaliyet alanında zarar görmesine yol açtığı dikkate alınarak davacının maddi tazminat talebinin 556 sayılı KHK’nın 66/a bendi kapsamında, davacı markasının davalı tarafından izinsiz kullanılması nedeniyle konut alıcılarının tercihleri üzerindeki muhtemel etkisi dikkate alınarak rapor alınmak suretiyle belirlenmeye çalışılmış ise de bozma sonrası alınan raporda da belirtildiği üzere bunun tespitinin mümkün olmadığı şu hale göre tazminat taleplerinin yukarıda izahı yapılan ve dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK’nın 42. maddesi (6098 sayılı TBK m.50/2) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, paranın alım gücü, davalının İstanbul gibi metropol bir şehirde emlakçılık işiyle uğraştığı, dosya kapsamından davaya konu eylemlerin belli bir tanınmışlığa ve prestij kazanmış emlak projesindeki taşınmazların satışından kaynaklı olduğu, milyonlarla ifade edilebilecek konut projelerinin satışına aracılık eden davalılar yönünden davacının talep etmiş olduğu 50.000 TL’nin çok daha fazla üzerinde talepte bulunabilecekken (manevi tazminat miktarında takdir edilen 100.000 TL’nin maddi tazminatın takdirinde de yerinde olacağı kanaatiyle) talebini bu miktarla sınırladığı anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak 50.000 TL üzerinden maddi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş, yine manevi tazminatın şartlarının oluştuğu, bu yöndeki 100.000 TL’lik manevi tazminat talebinin izahı yapılan gerekçelerle ve paranın alım gücü, tarafların ekonomik durumları eylemin ağırlığı dosya kapsamına göre yerinde olduğu kanaatiyle tespit tarihinden itibaren faize karar karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. (Her ne kadar kısa karar sehven kısmen kabul olarak geçmiş ise de dava tam kabul olduğundan davalı vekili yararına vekalet ücreti takdir olunmamıştır.)
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacı … A.Ş tarafından davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalının internet sitesi üzerinden davacıya ait TPE nezdinden tescilli … markasını kullanmak sureti ile marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına ve menine, markanın ve ayırt edilmeyecek şekilde benzerlerinin tanıtım vasıtası olarak ilan panosu, reklam, broşür ve her türlü metaryal üzerinden kullanımının önlenmesine, ve bu kullanıma ilişkin söz konusu mataryallerin toplatılmasına,
2-… markasına tanıtıcı işaret olarak kullanıldığı web sayfalarından çıkartılmasına,
3-… ve … alan adlarının iptaline,
4-Takdiren 100.000,00 TL manevi tazminatın 21/01/2010 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Takdiren ve taleple bağlı kalınarak 50.000,00 TL maddi tazminatın 21/01/2010 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Masrafı davalılardan alınmak üzere hüküm özetinin yurt çapında yayın yapan traji en yüksek 3 gazeten birinden bir kez ilanına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 10.246,50 TL karar harcından peşin yatırılan 1.485,00 TL ve 853,87 TL tamamlama harcının mahsubu ile kalan 7.907,63 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
8-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 5.850,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 10.750,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan: 5.800,00 TL bilirkişi ücreti, 1.350,74 TL posta gideri olmak üzere toplam 7.150,74 TL ve 2.356,02 TL harç (peşin+başvuru+tamamlama) olmak üzere toplam 9.506,76 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır