Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/770 E. 2021/198 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/770
KARAR NO : 2021/198

DAVA : Marka Tecavüzünden Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 13/12/2017
KARAR TARİHİ : 29/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talepli asıl dava ile marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi tazminat talebine ilişkin birleşen davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardır elektrik/elektronik malzemelerin üretimi ve satışı konusunda hizmet verdiğini, sektöründe bir marka haline geldiğini, çeşitli markalar oluşturduğunu, … tescil numaralı … markasının sahibi olduğunu, davalının müvekkili şirket adına tescilli olan markayı izinsiz olarak basılı evraklarında, internet sitesinde, mağazalarında yer alan ürün, koli ve kataloglar üzerinde haksız ve hukuka haykırı olarak kullandığını … 1. FSHHM’nin …D.iş sayılı dosyasında alınan raporla davalının müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz ettiğinin tespit edildiğini, bunun üzerine … 2. FSHHM’nin …D.iş sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir talepli bir dava ikame ettiklerini, tedbir taleplerinin kabul edildiğini, bu kararın gereği … 33. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile yerine getirildiğini, haksız kullanımın durdurulması için müvekkili şirket tarafından davalıya … 17. Noterliği’nin … yevmiye numaralı .. tarihinde ihtarname keşide edildiğini, ihtarnameye yanıt vermeyen davalının uzunca bir süredir gerçekleştirdiği haksız kullanım neticesinde gerek maddi gerek manevi yönden müvekkili şirketi büyük zarara uğrattığını, davalının müvekkili şirketin sektördeki bilinirliğinden ve tanınmışlığından faydalanarak müvekkili şirketin … ibareli markasına verdiği maddi ve manevi katkıyı kullanarak haksız kazanç elde ettiğini, bu anlamda hali hazırda alınan ihtiyati tedbir kararı gereği kapalı olan http://… URL bağlantılı internet sitesi üstünde, katalog ve tanıtım malzemelerinde, ürün ve koliler üstünde müvekkili şirketin tescilli markasının birebir aynısına/ayırt edilemeyecek kadar benzerine, tescilli markanın esaslı unsuruna yer vermek suretiyle müvekkili şirketi maddi ve manevi zarara uğrattığını, http://… alan adlı internet sitesi erişime kapatıldıktan sonra http://… alan adlı internet sitesi üstünden müvekkil şirkete ait tescilli marka kullanılarak ürün satıldığını, internet sitesinde yer alan tüketici yorumlarına bakıldığında “Gerçekten …’miş”, “…” şeklinde yorumların olduğunu, bu nedenle yoksun kalınan kazancın müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz eden davalının elde ettiği net kazanç üstünden hesaplanarak kendilerine ödenmesini, davalı eyleminin müvekkili şirketi marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının önce … 1. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyasıyla müvekkili şirketin iş yerinde markaya tecavüz iddiasıyla delil tespit yaptırdığını, daha sonra … 2. FSHHM’nin… D.iş sayılı dosyasını açtığını, mahkeme tarafından dosya kapsamında müvekkili şirketin http://… adresine erişimin engellenmesi ve müvekkili şirketin iş yerinde bulunan … markalı malzemeye el konması yönünde tedbir kararı verildiğini, mahkemenin … D.iş sayılı dosyasına 11/12/2017 tarihinde tedbire itiraz dilekçesi gönderilmesine karşın mahkemece incelenmediğini, akabinde davacının … 2. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyasını açtığını, mahkemenin anılan dosya kapsamında ikinci bir tedbir kararı verilerek http://… internet sayfasına erişimin engellenmesini ve … markalı malzemeye el konması yönünde tedbir kararı verildiğini, davacının davaya konu markayı kötü niyetle tescil ettirdiğini, gerçek hak sahibi olmadığını, müvekkili şirketin markaya tecavüz etmediğini, iyi niyetli ve dürüst kullanımda bulunduğunu, müvekkili şirketin internet sitelerinde bahse konu markanın kullanılmamasına karşın siteler kontrol edilmeden tedbir kararı verildiğini, müvekkili şirketin internet sitelerinin kapatılması nedeni ile tüm satışları durduğundan şirketin zarar ettiğini, davacının yurt dışında mukim yabancı firmanın markalarının aynısını Türkiye’de tescil ettirerek hak iddia ettiğini, davalı ve davacının yurt dışında mukim üretici firma … Ltd.’nin (…) mallarını ithal edip Türkiye pazarında sattığını, her iki tarafın da tek yetkili satıcı olmadığını, dava dışı … firmasını … markasını ilk kez bulan, yurt dışında ve Türkiye’de tescil ettiren, kullanan ve bu marka üstünde gerçek hak sahibi olan firma olduğunu, … firmasının yurt dışında davacının markasının birebir aynısı olan markası ile davacıdan çok daha önce tescil aldığını … firmasının Çin marka sicilinde yer alan … tescil numaralı ve … tescil numaralı … markalarını daha sonra … ve … tescil numarası ile WIPO’da Madrid protokolü kapsamında tescil ettirdiğini, söz konusu markaların Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğunu; … firması tarafından TPMK nezdinde … tescil numarası ile markasının tescil edildiğini, … firmasının hem … markasını hem de markasını aktif olarak ürün ve tanıtım evrakları üstünde tüm dünya pazarında kullandığını, gerçek hak sahibinin ticaret unvanında dahi … ibaresi yer almakta ve tescilli markaları bulunmaktayken … firmasından yıllardır mal alan davacının kötü niyetle markayı Türkiye’de tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin tıpkı davacı gibi… firmasının Türkiye’de mallarını sattığını, … firmasının müvekkili şirkete Türkiye distribütörlüğü hakkı verdiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin davaya konu markayı hukuka uygun olarak gerçek hak sahibinden aldığı yetki ile kullandığını, hukuka uygun kullanımın markaya tecavüz veya haksız rekabet teşkil edemeyeceğini, bu yüzden müvekkili şirketin markanın kullanımının kanunen engellenemeyeceğini, her ne kadar … firması hem … markasını hem de markanın sahibi ise de firma tarafında gönderilen ürünler üstünde marka yer aldığından müvekkili şirketin esasen Türkiye’de tescilli bulunan markayı kullandığını, müvekkili şirketin elinde bulunan tüm malların orijinal ve hepsinin faturalı olduğunu, markayı taşıyan ürünlerin yurt dışından ithal edildiğini, … markasını taşıyan ürünlerin ise iç piyasadan … Tic. şirketinden faturasıyla hukuka uygun olarak alındığını, söz konusu şirketin de bu malı davacıdan satın aldığını, dolayısıyla bu ürün bakımından marka hakkının tükendiğini, el konan ürünlerin neredeyse tamamının şekilli marka olduğu, sadece bir iki tanesinin … markalı olduğunu, kaldı ki bu ürünlerin de orijinal olduğunu; bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardır elektrik elektronik malzemelerin üretimi ve satışı konusunda hizmet verdiğini ve sektörde tanınmış bir marka haline geldiğini, “…” ibareli markasını TPMK nezdinde … no ile tescil ettirdiğini, davalı tarafın müvekkili adına tescilli markayı izinsiz olarak basılı evrak, internet sitesi, mağazalarında satışa sunduğu ürün, koli ve kataloglar üzerinde haksız ve hukuka aykırı olarak kullandığını, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde de … esas sayılı dosya ile markaya tecavüz nedeniyle dava açıldığını ve tarafların aynı olduğunu iddia ederek usul ekonomisi gereği ve hukuki yarar bulunması nedeniyle davanın … 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesini ve markaya tecavüzün tespitini, önlenmesini, … … isimli internet sitelerine erişimin engellenmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın tahsilini, … 2.FSHHM tarafından verilen ihtiyati tedbir kararın iş bu yargılamanın sonuna kadar devamını, bağlantılı dosyalar da dahil olmak üzere yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, diş tespit dosyaları ve infaz dosyaları dosya içerisine alınmış, bilirkişi raporu alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…+Şekil” ibareli markanın 09, 11, 17.sınıf emtialarında 07/10/2004 tarihinde tescil edildiği ve davacı … Limited Şirketi adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, SMK m. 7 uyarınca davacı adına tescilli … sicil numaralı şekil markasına tecavüz eyleminin oluşmadığı, davacının maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği, hususlarında görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin… D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde, delil tespiti talep eden … Ltd. Şti. vekili, aleyhine tespit istenen … Ltd. Şti. tarafından müvekkili adına tescilli olan … tescil numaraları … markasını müvekkili şirketin izni olmaksızın, ticari hayat içinde, basılı evraklarında ve internet sitesinde haksız ve hukuka aykırı kullanımının olduğunun tespitini talep etmiş, mahkemece aldırılan 02/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda aleyhine tespit istenen tarafından gerek http://… uzantılı alan adı içinde gerek iş yerinde fiili olarak delil tespiti talep eden yana ait marka ile birebir ya da nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer markasal kullanımları sürdürdüğü tespit edildiği anlaşılmış, aleyhine tespit istenen vekili tarafından verilen itiraz dilekçesinde, raporun eksik incelemeye dayandığını, müvekkili şirketin … firmasının yetkili distribütörü olduğunu, … firması tarafında müvekkili şirkete verilmiş yetkili Türkiye distribütörü sertifikasının dosyaya sunulduğu, bu nedenle müvekkili şirketin tespite konu markayı hukuka uygun olarak gerçek hak sahibinden aldığı yetkiyle kullandığını, müvekkili şirketin … firmasının Türkiye distribütörü olmakla hem … markasını hem de markasını dürüst kullanım kapsamında marka sahibinin iznine dayanarak hukuka uygun olarak kullanma hakkını elde ettiğini, ancak bilirkişi tarafından yanlış değerlendirme yapılarak delil tespitinin konusu olan… tescil numaralı … ibareli marka iken …firması tarafından tescil edilen … tescil numaralı markasının birlikte değerlendirildiğini söyleyerek rapora itiraz etmiştir.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde, tedbir talep eden … Ltd. Şti. vekili, … 1. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyası kapsamında aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda, aleyhine tedbir istenen … Ltd. Şti.’ye ait iş yerinde tespit edilen müvekkili şirketin tescilli markasının yer aldığı mal, ürün, koli, iş evrakı, katalog, broşür, kart, afiş, tabela ve tanıtım malzemelerinin tamamına el konmasını tecavüz fiilini oluşturan tüm ürünlerin satışının engellenmesini http://… alan adlı internet sitesine erişimin engellenmesini talep etmiştir. Aleyhine tedbir kararı verilen vekili tarafından yapılan itiraz dilekçesinde; müvekkili şirketin… firmasının yetkili distribütörü olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin tedbire konu markayı hukuka uygun olarak gerçek hak sahibinden aldığı yetkiyle kullandığını, müvekkili şirketin … firmasının Türkiye distribütörü olmakla hem … markasını hem de markasını dürüst kullanım kapsamında marka sahibinin iznine dayanarak hukuka uygun olarak kullandığını, el koyulan tüm ürünlerin orijinal ve faturalı olduğunu, tedbir kararının hukuka ve usule aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığını, müvekkili şirketin tedbir kararı nedeniyle çok büyük maddi ve manevi kayba uğradığını, tedbir kararının kanuni süresinde uygulanmadığını, bu nedenle tedbir kararının düştüğünün kabulüne karar verilmesi ve el koyulan malların müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Tedbir kararının gereği, tedbir isteyen vekilinin talebi neticesinde tarafından … 33. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası kapsamında yerine getirilmiştir.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde, tedbir talep eden … Ltd. Şti. vekili dilekçesinde, … 2. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyası kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararının ardından bu sefer de aleyhine tedbir istenen … Ltd. Şti.’ye ait http://… adresi üstünden müvekkili şirkete ait … markasını kullanması nedeniyle işbu davayı açarak tekrar ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, aleyhine tedbir kararı verilen vekili tarafından yapılan itiraz dilekçesinde; karşı tarafın davaya konu markayı kötü niyetle tescil ettirdiğini, gerçek hak sahibi olmadığını, müvekkili şirketin markaya tecavüz etmediğini, iyi niyetli, dürüst kullanımda bulunduğunu, müvekkili şirketin internet sitelerinde bahse konu markanın kullanılmamasına karşın siteden kontrol dahi edilmeden tedbir kararı verildiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, açıklanan nedenle tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece aldırılan 04/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda, tespit talep edene ait … (Bilirkişi tarafından sehven bu şekilde yazılmıştır.) markasına tespit yapılan adreste rastlanılmadığı, tespit talep edilen adreste aleyhine tespit talep edilene ait araç içinde tespit talep edenin … markasına ait koliden tespit talep edenin markalarına ait ürünler bulunduğu, http://… alan adlı internet sitesindeki tespitte internet sayfasının mevcut durum itibariyle yayında olmadığı, arşiv kayıtlarında daha önce 2015 ve 2017 yıllarında yayında olduğu tespit edilmiş, rapora ve tedbire itiraz eden vekili tarafından sunulan dilekçede, dosyada öncelikle bilirkişi raporu alınıp raporun sonucuna göre tedbir talebi yönünde karar verilmesi gerekirken önce tedbire karar verilip sonra bilirkişi raporu alındığını, bunun usule aykırı olduğunu; dolayısıyla müvekkili şirketin tedbir kararı gerektiren bir kullanımının olup olmadığı tespit edilmeden müvekkili şirketin ticari faaliyetinin bir kısmını yürüttüğü ve internet sitesi kapatıldığından müvekkili şirketin hukuka aykırı olarak zarara uğratıldığını, müvekkili şirketine ait internet sitelerinin her ikisinde de … markası yer almamasına karşın internet siteleri tedbiren kapatıldığı için tamamen internet sitesi üstünden satış yapan bir firma olan müvekkilinin zarar ettiğini, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, bilirkişinin tedbire konu karşı taraf markasını araştırmadığını, hatta raporda markayı … olarak belirttiğini, bilirkişinin tespit mahali olmayan ve değişik iş kararında yer alan adres dışındaki mahalde tespit işlemi yaptığını, bunu hukuka aykırı olduğunu, araç içinde fotoğrafı çekilen malların müvekkiline ait … markası olduğunu belirterek, tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını talep etmiştir.
Tedbir kararının gereği, tedbir isteyen vekilinin talebi neticesinde tarafından … 27. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası kapsamında yerine getirilmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün tespiti, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin asıl dava ve yine birleşen davalının farklı eylemlerine ilişkin marka hakkına tecavüzün tespiti ve maddi tazminata ilişkindir.
Rapordaki tespitler;
Dava dışı … Ltd. şirketi tarafından 2002 yılından itibaren “…” ibaresinin Çin, Avustralya, Danimarka, İngiltere, Yunanistan, Japonya, Kore, Norveç, Singapur, Suriye, Amerika, Avusturya, Benelux (Belçika, Hollanda, Lüksemburg), Belarus, İsviçre, Almanya, Mısır, İspanya, Fransa, Macaristan, İran, İtalya, Kazakistan, Polonya, Portekiz, Rusya, Ukrayna gibi ülkelerde tescilinin gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.
Söz konusu marka tescilinden doğan hakların uygulanabilmesi için her şeyden önce markaya tecavüz eylemine konu işaretin daha önce tescil ettirilmiş bir marka veya tescil başvurusuna konu edilmiş bir işaret ile aynı veya benzer olması gerekir. Davanın anlaşmazlık konusunun davalı tarafından satışı yapılan … markalı ürünlerin davacıya ait olan … sicil numarası ile tescilli şekil markasına tecavüz fiilini oluşturup oluşturmadığının tespiti ile ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu markası üstündeki hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Dosya kapsamında yapılan incelemede dava konusu markanın dava dışı … firması tarafından uluslararası alanda tescil edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada … firması tarafından davacıya verilmiş 26/09/2017 ve 24/01/2018 tarihli davacının Türkiye pazarında … markasının sahibi ve ısıyla daralan makaron ürününün tek dağıtıcısı olduğunu beyan ettiği deklarasyon yazısı bulunmaktadır.
Dava konusu markası üstündeki hak sahipliğine gelecek olursak, bilindiği gibi uluslararası alanda tescile sahip yabancı menşeli markalar, tescilli olmadıkları ülkelerde, distribütörlüklerini yapan şirketlere markalarını tescil ettirme hakkı vermektedirler. Bu sayede distribütörleri marifetiyle markalarının, tescilini yapmadıkları ülkelerde korunmasını amaçlamaktadırlar. Somut olayda da davacının dava dışı … firmasının … marka ürünlerinin distribütörü olması nedeni ile dava konusu markayı … firmasının bilgisi ve onayı halinde tescil ettirmesinde herhangi bir kötü niyet olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu davacı adına tescilli … sicil numaralı şekil markasının hükümsüz kılınması için herhangi bir dava açılmamıştır. Açıklanan neden ile şekil markası üstünde davacının hak sahipliğinin olduğu kanaatine varılmıştır.
Tek Satıcılık Sözleşmesi hakkında
Yargıtay 19. HD’nin 28/09/2016 tarih, 2016/5707 E. ve 2016/12723 K. sayılı kararında “[…]Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede tekel şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir.[…]” şeklinde tek satıcılık sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.
İstanbul BAM 13. HD’nin 19/12/2019 tarih, 2019/2292 E. ve 2019/1877 K. sayılı kararında ise, “[…] Tek satıcılık sözleşmesi, sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının sözleşmeden doğan bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu ile ileri sürmesi mümkün değildir.[…]” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere tek satıcılık sözleşmesi, sözleşmenin tarafları arasında yükümlülük doğurur. Buna göre tek satıcılık yetkisine sahip bir satıcı ancak yapımcı şirket ürünlerini başka bir satıcıya daha verdiğinde tek satıcılık sözleşmesine dayanarak yapımcıya başvurma hakkına sahiptir. Yoksa tek satıcılık sözleşmesine dayanarak üçüncü kişilerce aynı markanın ürünlerinin satışının engellenmesi mümkün değildir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Yine aynı maddenin 5. Bendi ” Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.” hükümlerini içermektedir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Bahse konu yasanın “Hakkın tüketilmesi” başlıklı Madde 152 e göre ” (1) Sınai mülkiyet hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kalır. (2) Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahiptir.” hükümlerine amirdir.
Kanun hükmünde ifade edilen tükenme ilkesi, marka sahibi veya onun rızası dâhilinde üçüncü kişiler tarafından belli bir coğrafi bölgede piyasaya sunulan markalı malların tedavülüne marka hakkına dayanılarak engel olunamamasını ifade eder. Paralel ithalat durumunda da marka hakkının tükenmesi söz konusudur.
Bir ülkede veya ekonomik birlik sınırları içerisinde piyasaya sürülmüş ve satılmakta olan malların aynısının, üçüncü kişilerce marka sahibinin izni alınmaksızın yurt dışından o ülkeye ithali paralel ithalat olarak adlandırılmaktadır. Bu tanım çerçevesinde Türkiye’de üreticisi veya distribütör tarafından piyasaya sürülmüş malların aynısının, bir başkası tarafından başka bir ülkeden Türkiye’ye ithali, paralel ithalat olarak değerlendirilecektir.
Paralel ithalattan söz edebilmek için ithalat konusu malların orijinal almaşı ve marka sahibinin rızası dâhilinde piyasaya sunulmuş bulunması gerekir. Ayrıca ithalat ülkesinde markalı malların daha önce piyasaya sunulmuş olması gerekmektedir. Bu şekilde Sınai Mülkiyet Kanunu’nun m. 152 anlamında marka tescilinden doğan hakların tükenmesinden ve paralel ithalatın hukuka uygunluğundan bahsedilebilecektir.
Yargıtay 11. HD’nin 1998/7997E., 1999/2098K. ve 12/3/1999 tarihli POLICE kararına göre: “Münhasır ticari marka Lisans Sözleşmesine konu olan malın, marka sahibi veya onun izni ile tek sancı veya münhasır lisans hakkı sahibi tarafından Türk iç pazarına sunulmadan üçüncü kişi tarafından ithali marka hakkına tecavüz oluşturur. Markalı malların Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi, bu malları yurt dışına satar (veya yurt dışında menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse) bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye’ye ithaline (paralel import) engel olamaz. Bu durumda marka sahibi ancak, malın ithalinden sonra değiştirilerek veya kötüleştirilerek özgün niteliği bozularak ticari amaçla kullanılması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir.”
Yargıtay 11. HD’nin 1999/2086E., 1999/4505K. ve 26/5/1999 tarihli LANCOME kararı da aynı yönde şu hükümlere yer vermektedir. “556 sayılı KHK’nın 13/1. ve bu maddenin mehazı olan 89/104 sayılı yönergenin 7.1.maddesinde “marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibi, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz.” hükmü getirilmiştir. Buna yasal düzenleme ve uygulamada “Marka Hakkının Tüketilmesi” kavramı denilmektedir. Markalı bir ürün marka sahibi ya da onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından piyasaya sürülünce hak tüketilmiş olmakta arlık marka sahibi için markayı taşıyan malın sonraki satışlarına müdahale etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Uluslararası litaratürde buna “Paralel İthalat” veya “Gri mallar ticareti”” denilmektedir.
Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi’nin 6/3/1995 tarih ve 1/95 sayılı kararı çerçevesinde, ülkemiz, bu kararın yürürlüğe girmesinden önce ticaret ve hizmet markaları ile ilgili mevzuatını (1/95 sayılı konsey kararının 8 numaralı eki (md 4.3) uyarınca yerine getirerek 556 sayılı markalar hakkındaki KHK’yı yürürlüğe sokmuş ve bu KHK’nın 13/l.maddesi uyarınca Avrupa Topluluğundaki uygulamaya paralel kendi iç mevzuatını düzenlemiştir. Bu ilkeye göre tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından markanın tescilli bulunduğu ülkede ve Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi ürettiği markalı malları kendi menşe ülkesinden başka bir ülkeye ihraç eder veya markalı malları menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse, bunların 3. kişiler tarafından usulüne uygun şekilde o ülkeden Türkiye’ye ithaline, (Paralel import) engel olamaz. Aynı ilke yabancı markayı taşıyan malların Türkiye’de münhasır lisans sahibi durumunda ve marka sahibinin izni ile bu markayı adına tescil ettirmiş bulunan kişi bakımından da geçerlidir. Ancak marka sahibi veya münhasır lisans hakkı sahibi markalı mallarını piyasaya sunmasından sonra üçüncü kişiler tarafından menşe ülkesinden veya başka ülkelerden markalı emtianın değiştirilerek veya kötüleştirilerek malın özgün niteliğinin bozularak ithal edilmesi, bu tür malların ticari amaçla kullanılması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir. (Prof.Dr. Sabih Arkan. Marka Hakkının Tüketilmesi, Prof.Dr.Ali Bozer’e Armağan Slh.202 vd. Av.Kutlu Oytaç-Markalar Hukuku 1999 sh.36 vd.)
Her iki taraf tarafından kullanılan “…” / ” …” ibaresi de aynıdır. Bununla birlikte SMK marka hakkına sınırsız bir koruma sağlamamakta, bazı hallerde istisnai olarak marka hakkı korumasının kapsamı dışına çıkılmaktadır. SMK m. 7/5 ve m. 152 bu istisnai hallere örnek teşkil etmektedir.
SMK’nın 7/5. maddesi, marka hakkının mutlak hak niteliğinden doğan kapsamlı korumanın sınırını oluşturmaktadır. Hüküm, üçüncü kişilerin kendi, adresi, iş yeri, mal ve hizmetleri ile ilgili açıklama yapma özgürlüğünün beraberinde getirdiği bir durumu düzenlemekte ve bu hükümle marka olarak tescil edilmiş isim, rakam, slogan ve sıfatların üçüncü kişilerin kullanımına kapatılmasını engellemektedir. Bu itibarla, kullanımın dürüstlük kurallarına uygun olması koşulu ile üçüncü kişilerin kendi ticari ve sınai konularıyla ilgili olarak markayı kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez.
Dava dışı … firması tarafından davacıya verilen 26/09/2017 tarihli belge incelendiğinde; davacının…+ şekil markasının sahibi ve … in ısıyla daralan makoronunun tek dağıtısı ve logoyu kullanmaya yetkili olduğunun belirtildiği, ayrıca 2017 yılının Ocak Eylül istatistiklerine göre Türk piyasasında Isıyla Daralan Makaron ürününü satın alma miktarı bakımından en 1. Alıcısının olduğunun belirtildiği, şu hale göre tek satıcı olduğu belirtilmesine rağmen Türkiye piyasasında davacıdan başka alıcıların olduğunun da bu yazıyla kabul edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Yine dava dışı firma tarafından düzenlendiği anlaşılan davacı tarafından sunulan beyanat başlıklı 24/01/2018 tarihli belgede “…” logosunun sahibi olarak Türkiye piyasasında kullanmaya yetkili tek müşterisinin davacı … Elektrik olduğu, davalı … şirketinin Türkiyede tescilli “…” … ve yanlızca bu logoyu kullanmaya yetkili olduğunu, ve Türkiyenin Ticari Marka Kanunu gereği “…+ şekil” logosunu kullanmasına izninin olmadığını, davacının … markasını Türkiye piyasasında asla kötü niyetle kullanmadığını, … şirketinin bahse konu logosunu dergilerde ve ulusal basında reklam maksadıyla kullanamayacağını, … yı Türkiyedeki distribütör olarak yetkilendirdiği, ancak yanlızca üçgenli w logolu ürünlerin satışıyla alakalı olduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili davalı tarafın distribütörlük yetkisinin yanlızca Çince yazılı … ibareli markaya ilişkin olduğu, bu ürünler yönünden herhangi bir taleplerinin olmadığı yönündeki yazılı beyanları dosyada yer almaktadır.
Davalı tarafça ürün alımlarına ilişkin faturalar dosyaya sunulmuştur.
Yukarıda izah olunduğu üzere SMK m. 152’de ise tükenme ilkesi düzenlenmiştir. Tükenme ilkesi, marka sahibi veya onun rızası dahilinde üçüncü kişiler tarafından belli bir coğrafi bölgede piyasaya sunulan markalı malların tedavülüne marka hakkına dayanılarak engel olunamamasını ifade eder. İlke, marka sahibinin markalı malları ilk defa ticaret mevkiine koymakla hukuk sisteminin kendine tanıdığı tekel hakkından faydalandığı, orijinal nitelikteki markalı malların piyasada tedavülünden zarar görmeyeceği düşüncesini temel alır. Bu bağlamda, tükenme ilkesi, fikri mülkiyet haklarına sağlanan koruma ile serbest ticaret düzeni, özel mülkiyetin kullanımı ile kamusal yararın korunması arasında bir denge oluşturulması amacını taşır. Mevcut olayda, davalının orijinal … marka ürünleri davacıdan temin eden bir başka üçüncü kişiden fatura karşılığı satın alarak Türkiye’de satışını gerçekleştirdiği yapılan incelemede tespit olunmuştur, kaldı ki davacının davaya konu ürünlerin sahte taklit olduğu noktasında herhangi bir iddiası da bulunmamaktadır.
Dosyadaki mevcut bilgilerden anlaşıldığı üzere, davaya konu markanın SMK kapsamında korunan markalardan olması, markayı taşıyan malların Türkiye’de piyasaya sunulması, markayı taşıyan malların marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulması koşullarının oluşması nedeni ile davacının her ne kadar … marka ürünlerin Türkiye’de satışını münhasıran yapabilecek tek yetkili distribütör olsa da davalının orijinal … markalı ürünleri satmasına engel olamayacağı, açıklanan nedenler ile davalının … marka ürünleri satmasının ve SMK 7/5 kapsamında kalan internet kullanımlarının davacı adına tescilli … sicil nolu “…” markasına tecavüz teşkil etmediği, … markasını kullanmasının ve kanuna uygun olarak … markalı ürünlerin satışını gerçekleştirmesinin dürüst kullanım niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Maddi ve Manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi;
Davalı tarafından kanuna uygun olarak Türkiye’de satışa sunulan orijinal … marka ürünlerin, davacıya ait … sicil numarası ile tescilli şekil markasına tecavüz fiilini oluşturmadığı, … markasını kullanmasının ve kanuna uygun olarak … markalı ürünlerin satışını gerçekleştirmesinin dürüst kullanım niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmakla davacının maddi manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davacının markaya tecavüze dayalı açmış olduğu davaların reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl ve Birleşen Davaların REDDİNE,
2-a)Asıl dava: Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 444,02 TL’den 59,30 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 384,72 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
b)Birleşen dava: Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesaplanan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin düşülmesine, kalanı 23,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-a)Asıl dava:
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen markaya tecavüz yönelik talepler yönünden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Birleşen dava:
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen tecavüz talebine ilişkin 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Asıl ve birleşen davalarda davacı tarafından yapılan, yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Asıl ve birleşen davalarda davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/04/2021

Katip
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır