Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/754 E. 2019/230 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/754
KARAR NO : 2019/230

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 05/12/2017
KARAR TARİHİ : 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 2011 yılında kurulan ” …” isimli şirketin kurucusu olduğunu, iki ayda bir yayınlanan “…” isimli süre bir dergi yayımladığını, bu süreli yayının ilk kez 29/07/2015 tarihinde 4717 mevkute numarası ile … Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosuna ibraz edilen nüsha ile yayın hayatına başladığını ve söz konusu yayının Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne ibraz edilerek tescil edildiğini, davalı ile müvekkilinin uzun yıllardır birbirlerini tanıdıklarını ve davalı tarafin derginin doğuş sürecinden haberdar olmasına rağmen kötüniyetli ve haksız bir biçimde dergi adını marka olarak tescil ettirdiğini, müvekkilinin tescili fark etmesi üzerine davalıya ihtarname gönderdiğini fakat davalının sessiz kaldığını ve bunun sonucunda iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, müvekkilinin dergi ismini marka tescilinden önce 2015 yılında kullandığını, aynı şekilde sosyal medyada da 2015 yılından bu yana kullanıldığını, Google arama motoruna dergi ismi yazıldığında müvekkiline ait görsellerin çıktığını, açıklanan nedenlerle, haksız şekilde tescil edilen … numaralı “…” ibareli tescilin süreli yayınlar dahil tüm basın sınıfında terkin edilmesini ve markanın tescilinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, açılan davayı kabul etmediklerini, davacı tarafın markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin davacıyı şahsen tanımadığını, taraflar arasında eskiye dayalı ilişkiye ispatlayacak hiçbir belgenin davacı tarafından sunulmadığını, müvekkilinin markayı henüz kullanmadığını, markanın hükümsüz kılınması için gerekli koşulların somut olayda olmadığını, her iki markanın yazılışının birbirinden tamamen farklı olduğunu, dava konusu markanın genel bir isim olduğunu, özel bir isim olduğunu gösterir hiçbir bulgu olmadığı gibi bu hususun googledan rahatlıkla teyit edilebileceğini, davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, dava açılırken TPMK’nın taraf olarak gösterilmediğini, açıklanan nedenlerle, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Dairesi kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın … adına kayıtlı olduğu, 16, 35 sınıflarda tescil edildiği ve 41.sınıfta “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” emtiaları bakımından 07/04/2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişi tarafından, “Davacı tarafın “…” markasını davalı tarafın marka başvurusunda önce “dergi yayımlama hizmetlerinde” kullandığı ve marka üzerinde öncelik hakkı sahibi olduğu, davacı tarafın kullandığı marka ile davalı adına tescilli … tescil nolu marka arasında 41.sınıfta yer alan ‘Dergi, kitap, gazete vb.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)’ hizmetleri bakımından benzerlik ve karıştırılma ihtimali olduğu, davalı adına tescilli … nolu … markasının tescilli olduğu 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından kısmen hükümsüz kılınabileceği” hususlarında görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı tarafın iddialarının “gerçek hak sahipliği” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Marka hakkının kazanılması konusunda, iki temel sistem vardır; “ilk kullanım” ve “tescil”. Her iki sistemde de sicile tescil vardır; ancak tescilin sonuçları farklıdır. İlk kullanım sisteminde; marka hakkı, bir işaretin marka olarak seçilmesi ve kullanılması ile doğar, sicile yapılan tescil açıklayıcıdır. Tescil sisteminde ise; marka hakkı, marka olarak seçilen işaretin sicile tescil edilmesi ile kazanılır, buradaki tescil kurucudur (Ali Paslı, Uluslararası Antlaşmaların Türk Marka Hukukunun Esasına İlişkin Etkileri, İstanbul, 2014, s. 37 vd.). Bizim hukukumuz asıl olarak tescil sistemini benimsemiş, ancak tescilden önce gerçekleşen kullanıma da değer atfetmiştir. Kural olarak tescil ile marka hakkı doğar; ancak söz konusu işaret ilk tescilden önce kullanılmak suretiyle piyasada maruf hale getirilmişse, marka hakkı sahibi, işareti tescilden önce kullanarak piyasada maruf hale getirendir. Bu kişiye “gerçek hak sahibi” denilir.
6769 sayılı Kanun Madde 25 uyarınca; “5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” Markanın hükümsüzlüğü kanunda öngörülen hallerde, mahkeme kararıyla markanın koruma süresi sonra ermeden marka sicilinden silinmesidir.
SMK m.25/2’de “Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili komu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isleyebilir.” denmek suretiyle zarar gören kişilerin de hükümsüzlük davası açabileceği açıkça düzenlenmiştir. Hükümsüzlük davasının davalısı ise, sicilde marka sahibi olarak görülen kişidir.
SMK md 6. maddesinde sayılan haller hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmiştir. SMK m.6/3 uyarınca; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.”
Gerçek hak sahipliği konusunda bir kanaate ulaşabilmek için, davacı tarafından dosyaya sunulan evrakların incelenmesinde fayda vardır. Davalı tarafın marka başvurusu 07/04/2017 tarihinde yapıldığından davacı tarafın bu tarihten önce markayı anılan sınıflarda kullandığım ortaya koyması gerekir. Dosya içeriğinde yer alan evraklar incelendiğinde; Ekim – Kasım 2015 tarihli dergi kapağı, 02/03/2017 tarihli Türkiye İstatistik Kurumu Belgesi, Süreli Yayın Beyannamesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’na yazılan müzekkereye yazılan yazı cevabı ekinde Cumhuriyet Başsavcılığın 4717 numarasına kayıtlı “The Great Wild Life” isimli dergiye ait mevkute beyannamesinin gönderildiği görülmüştür. Adı geçen belge incelendiğinde 29/07/2015 havale tarihli beyannamenin “…” isimli derginin 2 ayda bir yayınlanacak olan bir ticari dergi olduğu anlaşılmıştır. Böylece davacı tarafın 07/04/2017 tarihinden önce “…” ibaresini dergi ismi olarak kullandığı ortaya konmuştur. Marka üzerinde öncelik sahibi olduğu anlaşıldığından markanın hükümsüz kılınması için davacı tarafın markası ile davalı tarafından tescil edilen markanın benzer olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Davacı tarafın “…” markasını davalı tarafın marka başvurusundan önce kullandığı anlaşıldığından hükümsüzlük konusunda değerlendirme yapabilmek için markalar arasında benzerlik olup olmadığının ortaya konması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olayımız açısından değerlendirme yapıldığında uyuşmazlıkta; davacı taraf ile davalı tarafın marka görseli karşılaştırıldığında, ilk bakışta davacı tarafın markasında “…” ibareleri dikkate çekerken, davalı tarafın marka görselin “…” kelimesi dikkat çekmektedir. … kelimesi ayırt ediciliği olan bir kelime değildir. Zayıf bir ibare olduğundan tüketicinin zihninde yer edinmesi de oldukça güçtür. Her ne kadar marka görselinde “…” ibaresi küçük yazılmış olsa da, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği ilkesi karşısında küçük yazılan ibarenin görmezden gelinmesi mümkün değildir. Marka belgesi incelendiğinde marka adının “…” olduğu görülmektedir. Bu durumda markalar okunuş açısından aynı olup, görünüm ve yazım şekilleri birbirinden farklıdır; fakat bu farklılık davalı tarafın markasına yeterli derecede ayırt edicilik katmamıştır.
Davacı tarafın öncelik sahibi olduğu marka ile davalı tarafın tescilli markası arasında benzerlik ihtimali olduğu kanaatine ulaşıldıktan sonra markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğu kanaatine ulaşabilmek için, davacı tarafın markayı kutlandığı alan ile davalı tarafın markasının tescilli olduğu sınıfların benzer olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Davacı tarafın “…” markasının sadece dergi ismi olarak kullandığı ve bu alandaki öncelik hakkını ispatladığı düşünüldüğünde davalı tarafın markasının tescilli olduğu 41 inci sınıfla yer alan; “Dergi, kitap, gazete, vb.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)” bakımından markalar arasında karıştırılma ihtimalinin oluşabileceği anlaşılmıştır.
Bu durumda davalı taraf markasının, davacı taraf markası ile ilişkili olduğu izlenimi edinilmesinin muhtemel olduğu, bu bağlamda karıştırılma ihtimalinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafa ait marka ile karşılaşan tüketicinin bu markanın davacının markası olduğu kanaatine varması kuvvetle muhtemel olduğundan … tescil nolu “…” markasının tescilli olduğu 41.sınıfta yer alan “Dergi, kitap, gazete vb.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)” bakımından kısmen hükümsüz kılınabileceği anlaşılmıştır.
Davacı taraf “…” ibareli markasının kötü niyetli olarak tescil edildiği iddiasında da bulunulmuştur. 6769 sayılı Kanun uyarınca kötüniyetli marka tescili bir hükümsüzlük sebebidir. SMK m.6/9 uyarınca; “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”
Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde davacı asıl ve davalı tarafın daha önceden tanıştıklarını ve davalı tarafın müvekkilinin faaliyetlerinden haberdar olduğunu kötü niyetli olduğunu ifade etmiş olsa da, bu iddalarını destekler mahiyette hiçbir belge ya da evrak sunmamıştır.
Toplanan deliller, yukarıda izahı yapılan mevzuat, hüküm kurmaya elverişli, bilirkişi raporu kapsamında değerlendirildiğinde; davacı tarafın “…” markasını davalı tarafın marka başvurusunda önce “dergi yayımlama hizmetlerinde” kullandığı ve marka üzerinde öncelik hakkı sahibi olduğu, davacı tarafın kullandığı marka ile davalı adına tescilli … tescil nolu marka arasında 41.sınıfta yer alan ‘Dergi, kitap, gazete vb.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi okuyucuya ulaştırılması”na ilişkin hizmetler bakımından benzerlik ve karıştırılma ihtimali olduğu, davalı adına tescilli … nolu … markasının tescilli olduğu 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından kısmen hükümsüz kılınabileceği anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile dava konusu … nolu … ibareli markanın tescil edildiği 41. sınıf emtia bakımından iptaline karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile davalı adına … numara ile tescilli “…” markasının 41. Sınıf yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, bu sınıftaki hizmetler yönünden sicilden TERKİNİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 13,00 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 600,00 TL bilirkişi ücreti, 137,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 737,00 TL ve 62,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 799,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/05/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır