Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/753 E. 2019/422 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/753
KARAR NO : 2019/422

DAVA : FSEK-Tecavüzün Tespiti, Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 04/12/2017
KARAR TARİHİ : 15/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tecavüzün Tespiti, Maddi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin “…” isimli müzik eserinin söz yazarı sıfatıyla eser sahibi olduğunu, söz konusu müzik eserinin 30 Ağustos 2015 Pazar günü sabah saatleri arasında davalı …’ne ait … isimli televizyon kanalında “…” isimli program içinde müvekkilinden herhangi bir izin ve muvafakat alınmaksızın yayınlandığını, söz konusu yayının başka tarihlerde de yayınlanmış olabileceğini, müvekkili tarafından davalı kuruma noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini ve FSEK’ten doğan umuma iletim hakkını ihlal ettiklerini bildirdiğini, davalı yanın ihtarnameye rağmen müvekkilinin mali ve manevi hakları karşılığı herhangi bir ödeme yapmadıklarını, yazılı izin alınmaksızın müvekkiline ait eserin kullanımının mali haklara tecavüz durumunu oluşturduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, müvekkilinin koruması altındaki eserlere tecavüzün tespitine, FSEK’in 68.madde hükmü gereğince rayiç değerin 3 katını talep edebileceklerini, bu aşamada miktar ve değeri tam olarak belirlenemeyen zararların tespitine, şimdilik 15.000 TL maddi tazminatın ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 14/09/2015 tarihinden itiberin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, talep konusunun zamanaşımına uğradığını, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin yasa ile öngörülen mükellefiyete uygun olarak yayınlarında kullanacağı eserler için meslek birlikleri ile yıllık bazda sözleşleşmeler yaptığını ve bu esere ilişkin tüm telif ödemelerini gerçekleştirmekte olduğunu, davacıya ait söz yazarı/müşterek eser sahibi sıfatı ile … nezdinde tescil ettirdiği “…” isimli eserin gerek yayın tarihinde ve gerekse halen … ile … arasında akdedilen sözleşme kapsamında ve eser listesinde olduğunu, sözleşme ile esere ilişkin telif ücretinin peşin olarak ödendiğini, dava konusu esere ilişkin bir tecavüzün bulunmadığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, eserin bütünlüğü bozulmaksızın ve mekanik haklar kapsamında icra edildiğini, jenerik veya jingle gibi senkronize olarak kullanılmadığının da göz önüne alınarak davacının iddia ettiği üzere hak sahibinin yazılı izninin gerekmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, RTÜK’ten dava konusu “…” isimli programa ilişkin yayın kayıtları istenilmiş, noterden ihtarname örneği, …’den dava konusu esere ilişkin eser sahipliği bilgileri istenilerek dosyamız arasına alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
… Meslek Birliği (…) kayıtlarının tetkikinden, dava konusu “…” adlı müzik eserinin söz yazarının … olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davaya konu “…” isimli şarkı sözünün sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında dava konusu şarkı sözününün FSEK 2/1 maddesi anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu, dosyaya sunulan kayıtların tetkik edilmesinden dava konusu müzik eserinin şarkı sözlerinin başka bir deyişle güftenin sahibinin davacı olduğu bildirilmiş olmakla FSEK 11.maddesindeki karine çerçevesinde davacının güftenin eser sahibi olduğu, eserin …’nin yayınladığı … adlı televizyon programında zaman aralıklarında program içinde senkronize edilmek suretiyle programın içerisine yerleştirilerek üç kez yayınlandığı, bir musiki eserin güfte ve beste ile birlikte bir TV programında izinsiz olarak programın içerisinde senkronize edilmek suretiyle programın içine yerleştirilmesinin eser sahibinin mali haklarından FSEK 21.maddede düzenlenen işleme hakkının ihlali sayılacağı, davacı tarafından mali hak ihlali nedeniyle talep edilecek telif bedelinin toplam 3.000 TL olabileceği, FSEK 68.madde uyarınca bu bedelin üç katının talep edilebileceği hususlarında görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanımdan kaynaklanan tecavüzün tespiti ve maddi tazminat talebine ilişkindir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formalardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıktaki … isimli şarkı sözünün eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Musiki eserleri FSEK’in 3.maddesinde; “her nevi sözlü ve sözsüz besteler” olarak tanımlanmıştır. Musiki eserleri, bir muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat eserleridir. Musiki eserlerinde ifade aracı sestir. Seslerin bir müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel ya da çirkin olması, eserin musiki eser olmasını engellemez. Diğer taraftan seslerin eser niteliğinde olması için notalarla yahut manyetik bant veya plakla tespit edilmesine de gerek yoktur. Ancak tespit, eser olabilme ve korunma açısnıdan şart olmamakla beraber, eserin kalıcılığının sağlanması v etekrar edilebilirlik açısından önemlidir. Ayrıca müzik parçasının melodi ve harmoniye sahip olup olmaması da önem taşımaz, modern atonal müzik eserleri de himaye görür.
FSEK 3.maddesine göre, musiki eserleri, ya sözlü ya da sözsüz olurlar. Sözsüz musiki eserlerinde sadece besteler, sözlü musiki eserlerinde hem beste hem de güfteler musiki eseri olarak FSEK tarafından korunurlar. Ancak güftede ayrıca edebi bir özellik varsa; FSEK m.2/b-1’e göre bunun dil ile ifade edilen bir eser olarak da korunması mümkündür. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar.
Davaya konu olan ve dosyada mübrez bilgi, belge ve CD kayıtlarından … isimli güftede yer alan sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında dava konusu şarkı sözünün bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere FSEK m.2/1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla davada, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m. 11 hükmü; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde düzenlenmiştir.
Musiki eserlerinde eser sahipliği ile ilgili olarak şu hususlara değinilmekte de fayda vardır. Bir musiki eserinin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan misiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır. Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münferiden tasarrufta bulunabilirler. Davacı davaya konu güftenin sahibi olduğunu iddia etmektedir. Musiki eserinin güftecisi bestecisinden bağımsız olarak kendi güftesi ile ilgili olarak bağımsız dava hakkını haizdir.
Bilirkişilerce incelemesi yapılan, dosyada mübrez CD kayıtları, meslek birlikleri yazı cevapları ve diğer belgeler dikkate alındığında “…” isimli müzik eserinin şarkı sözlerinin başka bir deyişle güftenin sahibinin davacı olduğu bildirilmiş olmakla FSEK 11’deki karine çerçevesinde davacının güftenin eser sahibi olduğu kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.
Dava dosyasında sunulan her türlü yazılı, görsel ve sesli malzeme ile DVD’nin bilirkişilerce incelenmesinde, davacı …’a ait davaya konu … adlı eser davalı …’nin yayınladığı … adlı televizyon programında belli zaman aralıklarında program içerisinde senkronize edilmek suretiyle programın içerisine yerleştirilerek üç kez yayınlandığı tespit edilmiştir.
Bir musiki eserin güfte ve beste ile birlikte bir TV programında izinsiz olarak programın içerisinde senkronize edilmek suretiyle programın içerisine yerleştirilmesi eser sahibin mali haklarından FSEK 21.maddede düzenlenen işleme hakkının ihlali sayılır. Davalı her ne kadar kullanımın meslek birlikleri ile yapılan sözleşme çerçevesinde olduğunu ifade etmiş ise de davalının meslek birlikleri ile yaptığı sözleşmeyi ibraz etmediği, kaldı ki ibraz etmiş olsa dahi dosyada mübrez davacının meslek birliği …’ye verdiği yetki belgesinde devrettiği hakların mekanik haklar yani çoğaltma hakkı ile temsil hakkı olup davaya konu uyuşmazlıktaki kullanım ise FSEK 21’deki işleme hakkına ilişkin olmakla vaki kullanımın -senkronize etmek suretiyle programa yerleştirmek- mali hak ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
FSEK m.68/l hükmü; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Müzik sektöründe bir şarkı sözü veya bestenin rayiç bedelinin ne olması gerektiği konusunda maktu bir fiyat ve kesin bir kriter olmamakla beraber söz konusu bedele etki eden bir takım belli başlı unsurlar vardır. Bunlar; Bestekar yahut söz yazarının hit olmuş eserleri üzerinden nam ve şöhreti, eseri piyasaya çıkaracak olan yapım şirketinin şöhreti, tanınırlığı, marka değeri; oluşturulmakta olan yapımın standart ticari bir yapım mı yahut sosyal sorumluluk projesi vs.olup olmadığı, bestekar yahut söz yazarının aynı yapım içinde birden fazla eserinin olup olmadığı, bestekar veya söz yazarının eserlerinin kullanımından ön anlaşma bedeli dışında başka bir gelir elde edemeyecekleri hususlarıdır. Bu kapsamda sunulan deliller ve sektör uygulamaları dikkate alınarak bilirkii heyeti tarafından tespit edilen 3000 TL’nin yerinde olduğuna kanaat getirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ile bir arada değerlendirildiğinde; davacının guftecisi olduğu “…” isimli eserin davalı (…) tarafından yayınlanan “…” isimli programda izinsiz yayınlanmasının FSEK 21 kapsamında işleme hakkını ihlal ettiğinin tespiti ile izinsiz kullanımı nedeniyle (bilirkişilerce tespit olunan ve mahkememizce uygun görülen 3.000 TL’nin FSEK 68.maddesi uyarınca 3 kat hesabı ile) 9.000,00 TL nin yayın tarihi olan 14/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının guftecisi olduğu “…” isimli eserin davalı (…) tarafından yayınlanan “…” isimli programda izinsiz yayınlanmasının davacının eser sahipliğinden kaynaklı haklarına tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; 9.000,00 TL’nin 14/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 614,79 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 646,19 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz tespitine yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tazminat talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen tazminat miktarına ilişkin hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 477,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.877,40 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.126,44 TL ve 62,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.189,24 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır