Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/731 E. 2021/63 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/731
KARAR NO : 2021/63

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2017
KARAR TARİHİ : 16/02/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2015 yılında kurulan değerlendirme ve gelişim merkezi danışmanlığı alanındaki yirmi üç yıllık uzmanlığıyla iş ortaklarına etkin ve farklı iş çözümleri sunduğunu, İngiliz … Ltd.‘nin (…) Türkiye’deki ilk yetkili temsilcisi olan … Ltd. Şti.’nin uzman danışman kadrosuyla kurumların ihtiyaçlarına özel olarak tasarladığı süreçlerle farklı sektör ve tüm kademelere yönelik Değerlendirme ve Gelişim Merkezi uygulamalarını gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin ve davalı şirketin insan kaynakları sektöründe faaliyet gösterdiklerini, bu sektörde .. ibaresinin işe alım süreçlerindeki bir test ya da teknik adı olarak kullanılan genel bir ibare olduğunu, Türkçe karşılığının … olduğunu, bu hali ile … olarak tek başına ya da esas unsur olarak 35,41 ve 42.sınıflarda tescilinin mümkün olmadığını, bu sınıflardaki birçok hizmetin değerlendirme sistemi adı altında sunulduğunu, insan kaynakları sektöründe bu kelimenin kullanımının bir insan kaynakları tekniği olarak yer aldığını, bu sektörde yıllardır faaliyet gösteren davalı firmanın bunu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, … ibaresinin de, … anlamına gelmesi noktasında, herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalının sektörde kullanılan bir genel ibareyi tescil ettirip, üzerinde tekel hakkı yaratmaya çalışarak kötü niyetli hareket ettiğini, bu ibarenin davalıya özgün bir ibare olmadığını, davalının kendisine ait olmayan genel bir ibareyi tescil ettirdiğini, davalının tescillerinin tescil şartı olan “ayırt edicilik unsuru”na haiz olmadıklarını, davalı şirketin, … ibaresi üzerinde tekel hakkı yaratmaya çalıştığını, yine sektör açısından genel ibare olan pek çok kelimeyi de tescil ettirdiğinden bahisle, davalının … esas unsurlu …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … nolu markaların 35, 41, 42. Sınıflarda hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, dava sürecinde markaların 3. Kişilere devrinin ihtiyati tedbiren önlenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; …’in 2007 yılında … tarafından kurulduğunu, 2007 senesinden bu yana ölçme ve değerlendirme alanında faaliyet gösteren yüzde yüz Türk sermayesi ile kurulmuş ve kendi geliştirdiği psikolojik ölçme ve değerlendirme araçlarıyla sektörde söz sahibi olmuş sektörün önde gelen ölçme ve değerlendirme firmalarından biri olduğunu, sektörde “…”in akla gelen ilk firma olduğunu, Ar-ge faaliyetleri yürüterek yerli ölçme ve değerlendirme araçları geliştirme özelliğiyle rakiplerine kıyasla en kalabalık kadroya sahip olduğunu, müvekkili firma tarafından bugüne kadar 3.5 milyondan fazla kişinin psikometrik araçlarla değerlendirildiğini, davacının dava konusu ettiği markaların birçoğunun tescil tarihinden sonra 5 senelik sürenin geçtiğini, bu nedenle bu markalar yönünden zamanaşımı sebebi ile usulden reddini talep ettiklerini, davacı yanın uzun süre sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkili tarafından davacı aleyhine Savcılık şikayeti ve öncesinde de tespit gerçekleştirildiğini, davacının dava dilekçesinde bu süreçten kötü niyetli olarak bahsetmediğini, müvekkilinin davacı aleyhine gerçekleştirdiği ilk tespit tarihinden yaklaşık 2 sene geçtikten sonra davanın açıldığını, dava konusu markanın müvekkili tarafından Türkiye’de tüketiciler nezdinde maruf ve meşhur hale getirildikten sonra “…” markasına sahip çıkma çabası içerisinde olduğunu, davacının uzun süre sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığını, bu yönü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili firmanın 1 Mart 2014 tarihinden bu yana dava dışı … unvanlı firmanın temsilcisi olduğunu, davacı yan tarafından bu hususun dikkate alınmadığını, müvekkili firma ile aynı sektörde faaliyet gösteren davacının müvekkilinin faaliyetlerinden haberdar olduğunu, dava dışı a&dc unvanlı firmaırı yurtdışı temsilciliklerini 3 farklı kategoride sunduğunu, müvekkili firmanın Haziran 2015 tarihinde anılan şirketin temsilciliğini bir üst kategoriye taşıdığını ve temsilcilik kapsamını genişlettiğini, müvekkilinin temsilciliğinin kapsamının, davacı yanın kendisine “hak sahipliği” sağladığını bildirdiği temsilcilikten daha kapsamlı nitelikte olduğunu, müvekkiline ait tescilli “…” esas unsurlu markaların insan kaynakları sektörü acısından tescilinin mümkün olmadığı iddiasına ilişkin tek delilin davacının soyut ve gerçek dışı beyanları olduğunu, esasen … ibaresinin tüm Dünya’da çok sayıda firma tarafından marka olarak kullanıldığını ve tescil ettirildiğini, müvekkili firmanın 2007 senesinde kurulduğunu, 10 seneden fazla süredir büyüyerek faaliyetlerine devam ettiğini, çalışan sayısı bakımından sektörün öncü firmaları arasında olduğunu, müvekkil firmanın esasen kendisi tarafından geliştirilmiş olan ölçme de değerlendirme sistemleri ile rakiplerinden ayrıldığını, müvekkil firma tarafından geliştirilmiş olan sistemlerin yurtdışında kullanılır hale geldiğini, bu sektörde Türkiye’nin de adının duyulmasının sağlandığını, müvekkilinin ayrıca her geliştirdiği sistem için ayrı ayrı olacak şekilde marka başvuruları gerçekleştirdiğini, davacı yanın müvekkilinin tekel hakkı yaratma çabasında olduğu ve sektöre özgü ibareleri marka olarak tescil ettirmeye çalıştığı yönündeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, bir kısım marka başvurularının …alan adı başvuruları yapılması amacı ile gerçekleştirildiğini, sektör profesyonellerine yönelik bilgilendirme amaçlı internet sitesi kullanımı ile de sınırlı olacak şekilde internet siteleri hazırlanması kararlaştırıldığını, müvekkili firmanın bahsi geçen markaları marka olarak kullanmadığını ayrıca anılan projenin iptal edilmesi nedeni ile de markaları tescil ettirmek amacı ile ayrıca bir gayret göstermediğini, dava dışı … Firmasının asıl faaliyet alanı ölçme ve değerlendirme değil, personel seçme ve yerleştirme olduğunu, sektöre özgü terimler olduğu iddia edilen ibarelerin sektörde müvekkil firma dışında bir firma tarafından kullanılmadığını, davacı tarafından müvekkiline ait markanın taklit edilerek 2015 yılında şirket unvanı olarak tescil ettirildiğini, ardından da müvekkiline ait markanın “google” arama motorunda “…” olarak kullanılmaya başlanıldığını, ve müvekkilinin tanınırlığından faydalanmak çabası ile sürecin kötü niyetli olarak devam ettirildiğini, iş bu davanın davacının müvekkilinin tanınırlığından yararlanma çabasının sonucunda açıldığını, davacının iddialarının tamamının hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline ait markaların tüketiciler nezdinde ayırt edicilik kazandığını bu nedenle hükümsüzlük kararının verilemeyeceğini, müvekkili firmanın kurulduğu günden bu yana gösterdiği gelişim, müşterileri nezdinde itibarı, değerlendirme yapılan kişi sayısı, referans listesi, takip edilirliği, hakkında çıkan haberler, reklamlar, dahil olduğu yahut düzenlediği organizasyonlar vb. hususlar dikkate alındığında müvekkiline ait markaların tüketiciler nezdinde tanınır olduğunun, markaların müvekkili firma ile özdeş olduğunun tespit edilebilir bir durum olduğundan bahisle müvekkilinin fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile öncelikle davacının davasının zamanaşımı sebebi ile reddine, esasa girilmesi halinde ise esastan reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Birleşen … 1.FSHHM’nin … esas… karar sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tescilli markalar, ticaret ünvanı ve eskiye dayalı kullanımı ile maruf ve meşhur hale getirdiği halihazırda TPMK nezlinde tescilli “…” ibareli markalarıyla iltibas teşkil eden davalı yana ait ticaret ünvanının ticaret sicilinden terkinini, … ibareli alan adına erişimin engellenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dayanak gösterilen markalar hakkında müvekkil şirket tarafından 2.FSHHM … esas sayılı dosyası ile marka hükümsüzlüğü davacı açıldığını, bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını, ihtiyati tedbir talebinin reddini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Asıl dava 6769 Sayılı Yasa kapsamında açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkin, birleşen dava 6769 Sayılı Yasa kapsamında açılmış davalı yana ait ticaret unvanının sicilden terkini talepli davadır,
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Dairesi Başkanlığından tarafların markalarına ilişkin kayıtlar istenmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır
Dosyaya sunulan 30.09.20219 tarihli bilirkişi raporunda özetle”… alan adı 05 Ekim 2007 tarihinde alınmış olduğu görülmüş olup, whois (sahibi/yetkil isi) detaylı bilgileri EKl’de paylaşılmıştır. … alan adı 06 Mayıs 1015 tarihinde alınmış olduğu görülmüş olup, whois (sahibi/yetkilisi) detaylı bilgileri EK2’de paylaşılmıştır.2 Kasım 2006 Perşembe tarihli … mail adresinden 22 adet mail adresine İngilizce içerikli mail gönderildiği ve mail imza kısmında ise … Ltd yazdığı 1 adet mail görülmektedir. Dosya içerisinde … alan adının ticaret unvanından kaynaklanan hakla alınmış olduğu belirtilmektedir. com.tr Alan Adları Ticaret Odasından alman faaliyet belgesinde alınacak alan adını oluşturan kelime/kelimeler bulunduğu takrirde com.tr uzantılı alan adı alınabilmektedir. com.tr Alan Adları Maria Başvuru Belgesi ve/veya Marka Tescil Belgesi ile alınacak alan adını oluşturan kelime/kelimeler bulunduğu taktirde com.tr uzantılı alan adı alınabilmektedir. Google Arama Motorunda “…” araması yapıldığında ilk sayfada çıkan arama sonuçlarının büyük bir kısmı/tamamına yakını … web sitesinde bulunan (Davalı “Birleşen Dosya Davacı”) logonun/web sitesinin olduğu görülmektedir. … teriminin/terimlerinin Google arama Motoru tarafından tanınır olduğu, davalı “Birleşen Dosya Davacı” tarafından aktif bir şekilde kullanıldığı anlamına/anlamlamına gelmektedir. … ve … alan adlarına bakıldığında her 2 alan adı içersinde de “…” kelimesi/ibaresinin olduğu, web sitesi incelendiğinde her iki alan adı içerisinde bulunan web sitesi de insan kaynaklan alanında hizmet verdikleri “yetenek yönetimi, işe ahm süreçleri” gibi hizmetlerin verildiği görülmektedir. … – kelimesinin tek başına ayırtedicilik vasfına sahip olmadığı, ancak diğer kelimelerle birlikte kullanılması halinde ve ayrıca SMK hükümleri çerçevesinde diğer şartlan taşıması halinde ayırtedicilik vasfını kazanabileceği, SMK 25/6 md. çerçevesinde Davacı tarafın Marka Sahibi olmaması sebebiyle hükümsüzlük davasında Sessiz kalma yoluyla hak kaybı yaşamasının uygulanabilmesinin mümkün olamayacağı, birleşen dava dosyasındaki davacı tarafın … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi …E.-…K. sayılı davada … kelimesi ihtiva eden tescilli markalarına dayanarak davalı şirketin davalı yana ait ticaret unvanının ticaret sicilden terkin ve … ibareli alan adına erişimin engellenmesi talebinin SMK 29. madde kapsamında tecavüz olarak kabul edilemeyeceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği, 17.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle”…davacıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “assessmentsolutions.com.tr” internet web sitesinin kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 06 Mayıs 2015 tarihinin kayıt olunduğu ve alan adı sahibinin “… Limited Şirketi” davacıya ait olduğu, davalıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” alan adının aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 05 Ekim 2007 tarihinin kayıt olunduğu ve alan adı sahibinin “… A.Ş.” davalıya ait olduğu, Söz konusu “…” ve “…” alan adlarına bakıldığında her iki alan adı içerisinde de “…” kelimesi/ibaresinin olduğu, web sitesi incelendiğinde her iki alan adı içerisinde bulunan web sitesi de insan kaynakları alanında hizmet vermiş oldukları,“…” kelimesinin, “İnsan Kaynakları” sektöründe hem İngilizce’deki orijinal haliyle, hem de Türkçe karşılığı olan “Değerlendirme” anlamı ile “İşe alım alanında bir kişinin mesleki kapasitesini değerlendirmeyi ve ölçmeyi tanımlamak” amacıyla kullanıldığı, Türkiye’de “İnsan Kaynakları” alanında ilgili hizmetin alıcıları açısından ayırt edicilikten yoksun ve tanımlayıcı bir ibare olduğu,SMK md. 5/1 – (b) ve (c) bentleri kapsamında yapılan değerlendirmede, davalı adına tescilli; 2007 18515 sayılı … systems şekil markasının, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıfta yer alan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri ”nde tescilli olmadığı, markanın 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … systems şekil markasının, “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri (Muhasebecilik hizmetleri dâhil)” hizmetlerinde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35.Sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, …sayılı … perı kişilik envanteri markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, …sayılı … satış pozisyonuna özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … bankacılık sektörüne özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … gişe/kasa pozisyonuna özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … görsel algı testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, …sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve tescilli olduğu tüm hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … step kişilik envanteri markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, …sayılı … + markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” nde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı …markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, … sayılı … partner markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, Hükümsüzlüğü talep edilen … unsurlu markaların, davalının kullanımları sonucunda herkesin aklına gelen anlamından farklı olarak bağımsız bir anlam kazanmadığı, bu durumun aksini ispat eden bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı, “…” ibaresini esas unsur olarak içeren davalı markalarının, davalı kullanımları sonucunda SMK 5/2. maddesi anlamında ayırt edici nitelik kazanmadığı, davalının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan bir niyet taşıdığına ilişin bir olguya da olayın dosya kapsamında bulunmadığı, dolayısıyla davalı markalarının kötüniyetli olarak başvurulmadığı ve hükümsüzlüğü talep edilen tüm markalar açısından SMK md. 6/9 kapsamında “Kötüniyet” nedenine dayalı hükümsüzlük koşulunun işbu davada oluşmadığı, Mutlak red nedenlerine dayalı açılan işbu hükümsüzlük davasının hak düşürücü süreye tabi olmadığı ve sessiz kalma yoluyla hak kaybının uygulanamayacağı, birleşen davada, … ibaresinin însan Kaynaklan sektöründe ayırt edici nitelikten yoksun, tanımlayıcı, ve herkesin kullanımına açık bir kelime olduğu, davacı markaları ile davalı marka kullanımlar ve ticaret unvanı arasında kanştırılma/ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı, dolayısıyla davalı marka kullanımlarının ve ticaret unvanının davacı marka hakkına tecavüz oluşturmadığı, davacının, davalının ticaret unvanının terkinini talep edemeyeceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Asıl dava 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış,, davalıya ait …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … tescil no’lu markaların 35,41 42. Sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini, birleşen dava ise davacıya ait ticaret ünvanının ticaret sicilinden terkini ve …. com.tr ibareli alan adına erişimin engellenmesi istemine ilişkindir.
Davalıya ait tescil kayıtları TPMK’nın 10/01/2018 tarihli müzekkere cevabı ile celp edilmiş, kayıtların incelenmesinde davalıya ait … ibareli markanın 35. sınıfta tescilli olduğu,…. ibareli markanın 35, 41 ve 42. sınıflarda tescilli olduğu, … ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35. sınıfta tescilli olduğu, … Sektörüne Özgü Yetenek Testi ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … İngilizce Testi ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, … + ibareli markanın 35. ve 41. sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35. ve 41. sınıfta tescilli olduğu, … ibareli markanın 35. ve 41. sınıflarda tescilli olduğu,…+ … ibareli markanın 35. ve 41.sınıflarda tescilli olduğu, … ibareli markanın 35, 41 ve 42. Sınıflarda tescilli olduğu görülmüştür.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Somut olaya uygulanacak mevzuat bakımından yapılan açıklama sonrasında SMK 5 ve 6. Maddeleri bakımından hükümsüzlük koşullarının ayrı ayrı değerlendirilmesi yapılmıştır.
SMK 5/1-b Maddesi Uyarınca Markanın Ayırt Edici ( Somut Ayırt Edicilik) Niteliği Bakımından Yapılan Değerlendirme
Bir markanın ayırt ediciliği, bir taraftan tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından, diğer taraftan da ilgili hakjın markayı nasıl algıladığına bağlı olarak değerlendirilmelidir. ( CJEU C-398/08 P, …v. OHIM, 21.01.2010, par.34 )
Bir işaretin ayırt edici gücünün olabilmesi için kullanacağı ürün veya hizmetin cinsine ve niteliğine yakın olmaması gerekir. Bunlar arasında ki uzaklık ne kadar fazla ise markanın ayırt ediciliği o kadar kuvvetli kabul edilir. Buna karşılık seçilen işaret kullanılan ürün veya hizmeti çağrıştırıyor ve onu belirliyorsa marka o oranda kuvvetsizdir. ( Hamdi Yasaman, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi, CİLT 1, Ankara 2021, sf. 318)
Bu kapsamda zayıf marka kavramınada değinmek gerekir. Zayıf marka ayırt edicilik vasfının son derece düşük olduğu işaretleri belirtmekte olup, Türk Marka Hukukunda koruma alanının normal markalardan daha dar olduğu markaları ifade etmek için kullanılmaktadır. (Tekin Memiş, Örneklerle Zayıf Marka Kavramı, sf. 387) Markanın seçiminde bir ticari çevrede belirli mal veya hizmet için kullanılan tanımlayıcı işaretlerin ve ayırt edicilik gücü son derece zayıf ve genel geçer işaretlerin seçimi, başlangıçtaki zayıflağa örnekteşkil etmektedir. (Tekin Memiş, Örneklerle Zayıf Marka Kavramı, sf. 388-389 ) Hatta, Marka eşyanın adı ile özdeş ise, işaretin ayırt edici gücü ortadan kalkar. İşaretin asgari derecede ayırt ediciliğe sahip olması SMK md. 5/1-b’nin uygulanmasına engel teşkil etmektedir. Bununla birlikte, bir işaretin ayırt ediciliğinin tespiti marka sahibinin herhangi bir dil bilimsel veya artistik/ sanatsal yaratıcılığına bağlı değildir. Önemli olan, söz konusu işaretin ilgili halkın ilgili mal veya hizmetlerin kaynağını belirleme ve bunları diğerişletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edebilme olanağı sağlamasıdır.
Ayırt ediciliğin tespitinde ilgili halkın marka ile karşı karşıya geldiğindeki algısı değerlendirilmesi gereken bir husustur. İlgili halkın söz konusu işareti mal veya hizmetlerin kaynağını belirtir şekilde algılaması gerekmektedir; aksi halde işaretin ayırt edici niteliği haiz olmadığı kabul edilir. Marka ile karşı karşıya gelen ilgili halkın algısının tespiti, başvuruya konu markanın tüm olası kullanım halleri de dahil olmak üzere somut olayın tüm özellikleri ve koşulları dikkate alınarak yapılmalıdır. ( Hamdi Yasaman, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi, CİLT 1, Ankara 2021, sf. 319)
Bu açıklamalar bağlamında somut olay bakımından yapılan incelemede, bilirkişi heyetinde bulunan İnsan Kaynakları Uzmanı Sektör bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirmede, “…” kelimesinin, İngilizce dilinde genel olarak “…” “bir şeyin miktarı, değeri, kalitesi veya önemi ile ilgili değerlendirme veya karar verme eylemi veya verilen değer ya da karar ” anlamına gelmekte iken, İş İngilizcesi İnsan Kaynakları (Human Resources- HR) alanında “…” “bir kişinin bilgi, yetenek, beceri vs. hakkında test etme ve değerlendirme süreci” anlamına geldiğini, bu kelimenin Türkçe’deki karşılığının ise “Değerlendirmek, değerini belirlemek” anlamında olduğu, “…” ibaresi’nin, “İnsan Kaynakları” sektöründe hem İngilizce’deki orijinal haliyle, hem de Türkçe karşılığı olan “Değerlendirme” anlamı ile “îşe alım alanında genellikle bir kişinin mesleki kapasitesini değerlendirmeyi ve ölçmeyi tanımlamak” amacıyla kullanılan bir ibare olduğu tespitleri karşısında, somut ayırt edicilik kriteri bağlamında … adı altında verilen hizmetlerin, genellikle insan kaynaklan fırmalan tarafından, personel alımı yapmak isteyen şirketlere, özellikle de bu seçim prosedürünü kendi yöntemleriyle gerçekleştirmek istemeyen CEO, üst düzey yönetici, İK departman üyeleri ile belirli pozisyonlarda görev alacak özel nitelikli personel arayan profesyonellere hitap ettiği, ilgili tüketici kesiminin, ister uzman profesyoneller (bir şirketin İK departmanının üyeleri), ister personel seçimi yapmak isteyen tüm uzmanlık alanlarından profesyoneller olsun (CEO’lar, yöneticiler, vb.), bu kişilerin “…” ibaresinin, bir personel seçim prosedürü olduğunu derhal ve doğrudan bilecek ve algılayacak kapasitede oldukları, bu nedenle … ibaresinin Türkiye’de “İnsan Kaynakları” alanında ilgili hizmetin alıcıları açısından ayırt edicilikten yoksun ve tanımlayıcı bir ibare olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı Markalarının SMK 5/2 Maddesi Uyarınca Kullanım Sonucu Ayırt Edicilik Kazanıp Kazanmadığına İlişkin Yapılan İnceleme
Davalı yanın iddialarından bir tanesi de markaların kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandığına ilişkindir. Somut olarak ayırt edici olmayan markalar kullanım yolu ile ayırt edici hale gelip marka olarak tescil edilebilecektir.
Kullanım yolu ile ayırt edicilik savunmasının kabul edilebilmesi ve serbest kullanımdaki bir işaretin bir kimsenin tekeline verilebilmesi için, başlangıçta ayırt edici olmayan bir ürünün cinsini, çeşidini belirten ticarette herkesçe kullanılan bir işaret olan markanın bu anlamdan uzaklaşması ve bunun kullanan firma ile özdeşleşmesi gerekmektedir. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 2018, sf. 166)
Dolayısı ile markasal kullanımın nitelikli hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım, emek o kadar fazla olmalıdır ki, o işaret söz konusu olduğunda ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins ya da çeşidini gösteren işaretler değil; bir firmanın mal ya da hizmeti olduğu algısı ortaya çıkmalıdır. ( Dilek İmirlioğlu, Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Markanın Ayırt Ediciliğinin Zedelenmesi, sf.192 ) Bir başka ifade ile söz konusu ibareyi duyan tüketici kitlesinin önemli bir kesiminin refleks olarak ibareyi kullanan firmaya işaret ettiğini düşünmesi gereklidir. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2018/2793 Esas, 2019/4172 Karar )
Bu bilgiler ışığında somut olay bakımından yapılan değerlendirmede davalının hükümsüzlüğü talep edilen “…” unsurlu markalarının, SMK 5/2. maddesi anlamında ayırt edicilik kazandıracak düzeyde kullanımı olduğunu kanıtlar bir delilin dosya içerisinde mevcut olmadığı, her ne kadar davalı taraf, cevap dilekçesinde ‘markaların tüketiciler nezdinde ayırt edici hale gelmiş olduğunu gösterir ” delil kalemine dayanmış ve dilekçe içeriğinde bazı pazar araştırmalarından bahsetmiş ise de, teknik bilirkişilerce bu delillerin incelenmesi neticesinde dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler, sektör bilirkişisinin değerlendirmesi mahkememizce de dikkate alınarak dava konusu … unsurlu markaların, davalının kullanımları sonucunda herkesin aklına gelen anlamından farklı olarak bağımsız bir anlam kazanmadığı ve davalı ile özdeşleşmediği, bu durumun aksini ispat eden bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı, “…” ibaresini esas unsur olarak içeren markaların, davalı kullanımları sonucunda SMK 5/2. maddesi anlamında 35. Sınıfın 03. alt sınıfında yer alan hizmetler yönünden ayırt edici nitelik kazanmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalıya ait markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vermeyeceği yönünden yapılan incelemede;
Davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilen … ibareli markaların, Assesment kelime kök’ünün yanı sıra başka kelime ve şekilleri de içerdiği gelen marka kayıtlarından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca yukarıda somut ayırt edicilik bağlamında yapılan tespitlere ilaveten ayırt edici olmayan bir işaretin başka kelime ve şekil kombinasyonları içerisinde yer alması halinde “hedef tüketici kitlesinin bakış açısı ile birlikte, markanın esaslı unsurlarına ilişkin ‘görsel, işitsel ve kavramsal’ özelliklerin de tartışıldığı bütünlük ilkesine göre değerlendirme” yapılması gerekmektedir. Bu esas gereği SMK 5/f. l/(b), (c) ve (d) bentleri açısından, farklı düzeyde ayırt ediciliğe sahip unsurların yarattığı toplamın ilettiği mesaja bakılır. Bu sebeple işaret kamuya açık tutulması gereken bir veya birkaç unsuru içerse dahi, bir bütün olarak oluşturduğu kombinasyon ile ayırt ediciliğe ulaşıyorsa tescil edilebilecektir.
SMK m.6/1 hükmü gereği, “tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa” itiraz üzerine başvuru reddedilecektir. Bu hükme aykırılığa rağmen tescil edilmiş markalar ise SMK m.25 kapsamında hükümsüzlük yaptırımına tabi olacaktır.
SMK m.6/1 açısından iltibastan bahsedebilmek için işaretler arasında “işitsel, görsel ve anlamsal” açıdan benzerliğin bulunması gereklidir. Buna ek olarak işaretlerin “bir bütün halinde” uyandırdığı izlenime de odaklanılmahdır14. Zira markalar, esas ve tamamlayıcı unsurların birleşmesinden oluşan bir bütün olarak ele alınır. Bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı değerlendirilirken, markada yer alan esas ve tali unsurların, birbirlerinden bağımsız olarak tek tek değil, bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. İşaretlerin benzerliği, karıştırma tehlikesinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekli diğer unsurlardan bağımsız olarak, “ilgili çevrenin” görüşüne göre belirlenmelidir. İlgili çevre orta seviyedeki alıcıları ifade eder. Orta seviyedeki alıcının dikkat ve algı düzeyi, mal veya hizmetin niteliğine ve türüne göre değişebilir. Marka özel bir alıcı çevresine hitap ediyorsa, bu alıcı çevresinin yanılma ihtimali dikkate alınmalıdır. Bunun için temsili ideal bir tip yaratılmalı ve bu tipin davranışının, ilgili çevrenin büyük çoğunluğunun fiili davranışlarına uymalıdır.
Somut olay bakımından bu çerçevede yapılan inceleme de, … ve … sayılı markaların, aynı kelime ve şekil unsurlarını içerdiği, …sayılı markanın ilave olarak siyah bir çerçeve içerisinde yer aldığı görülmektedir. “…” ibaresi, markadaki pozisyonu, rengi ve oranı ile markanın esas unsurudur. Şekil unsuru ise, markalara ilave bir ayırt edicilik katmamış olup, geri planda kalmış ve ilk bakışta … ibaresinin fark edilmesini engelleyemediği anlaşılmakla işbu markalar bakımından ilgili tüketici nezdinde bir bütün olarak değerlendirildiğinde ayırt edicilik kriterlerinin oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
…, …, …, …, …, …, … sayı ile tescilli bulunan markalar, … (Değerlendirme Sistemleri) kelimeleri ile yetenek testi, algı testi, kişilik envanteri, İngilizce testi, bankacılık, kasa pozisyonu vs. gibi kamuya açık diğer kelime unsurlarından oluşmaktadır. Tüketicinin bu kadar çok unsuru bir arada içeren bir markada tescilin hangi unsur için sağlandığını anlayabilmesi zordur. Ancak ilgili tüketici açısından değerlendirildiğinde, markalarda yer alan ayırt edici ve esasen koruma altına alınmak istenen unsurların …, …, …, …, …, … ve … ibareleri olduğu söylenebilir. Zira markalarda yer alan unsurların toplamının ilettiği mesaj bu ibarelere atıfta bulunmaktadır. Sektörel bazda yapılan inceleme de; değerlendirme sistemlerinden … markalı kişilik envanterine, … markalı görsel algı testine, … markalı kişilik envanterine atıfta bulunduğu tespit edilmiş olup markaların kamuya açık tutulması gereken bazı unsurları içermesine rağmen, farklı düzeyde ayırt ediciliğe sahip unsurların yarattığı toplamının ilettiği mesajın ayırt edici …, …, …, …, …, … ve … ibarelerine vurgu yapması nedeniyle, markaların ilgili tüketici nezdinde ayırt ediciliğinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
…, … sayı ile tescilli bulunan markalar, … ibaresini esas unsur olarak içermektedir. Markada yer alan (+) işareti ve İngilizce’de “artı, ilaveten, fazladan” anlamına gelen … ibaresi, markada “…” ibaresinin önüne geçememektedir. İlgili tüketiciler markada ilk olarak “…” ibaresini algılayacağından markaların ilgili tüketici nezdinde bir bütün olarak ayırt ediciliği bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
… sayı ile tescilli marka, salt … ibaresinden oluşmakta ve ilgili tüketici nezdinde ayırt ediciliği bulunmamaktadır.
… sayı ile tescilli markada yer alan “…” ibaresi, markadaki pozisyonu, rengi ve oranı ile markanın esas unsurudur. … kelimesi, İngilizce’de “İş Ortağı” anlamına gelmekte olup, Türkiye’de iş hayatında bu anlamı ile yaygın olarak kullanılmaktadır. … ibaresinin sağ üst yanında bulunan kırmızı nokta şekli ise, marka geneli içinde basit ve sıradan bir unsur olarak yer almakta olup, herhangi bir ayırt ediciliği bulunmamaktadır. Bu nedenlerle markanın ilgili tüketici nezdinde ayırt ediciliği bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
… sayı ile tescilli marka “…” ve “…” ibarelerinin birbiri ardına bitişik yazılması ile oluşturulmuştur. İlgili tüketici, markada … ve … kelimelerini aynştırsa dahi, … ibaresinin orijinal ve anlamı olmayan bir kelime olması nedeniyle, markayı bir bütün olarak “…” olarak algılayacaktır. Markanın, ilgili tüketici nezdinde bir bütün olarak verdiği algı itibarıyla ayırt ediciliği bulunmaktadır.
Davalı Markalarının Tescilli oldukları Sınıflar Bakımından Hükümsüzlük Koşullarının Oluşup Oluşmadığına Yönelik İnceleme
“…” ibaresi, yukanda detaylıca açıklandığı üzere 35. Sınıfta “îş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri” nde ayırt edici nitelikten yoksun ve tanımlayıcı bir ibaredir. Zira bu ibare, ilgili kesim nezdinde hizmetin ticari kökenine dair bir algı oluşturmamaktadır. İlgili tüketici kitlesi, bu ibareyi bir markadan ziyade, iş görüşmelerinde veya şirket içi kariyer yükselmelerinde insan kaynaklan ve çözüm ortağı firmalarının uyguladığı değerlendirmenin adı olarak algılamaktadır. Dolayısıyla bu ibareyi, belirtilen hizmetlerde esas unsur olarak içeren markalann ayırt ediciliği bulunmamaktadır.
Aynı sınıfın aynı alt grubunda yer alan mal ve hizmetler benzer kabul edildiğinden, bir alt gruptaki mal ve hizmet için söz konusu olan tescil engeli, aynı alt gruptaki diğer mal ve hizmetler için de söz konusu olmaktadır. (Doç. Dr. Hayri Bozgeyik, Görüşler ve Kararlar Marka Hukuku, Cilt 1 2015, sf. 299 ) Bu nedenle “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri” nin yer aldığı 35.sınıfın 03. alt sınıfında yer alan tüm hizmetlerde “…” ibaresinin esas unsur olarak tescil edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
… kelimesinin Türkçe karşılığı olan “Değerlendirme” kelimesi, öğrenci performansının ölçülüp değerlendirilmesinde, eğitim ve öğretim hizmetinin önemli bir parçası olup, bu hizmetlerde yaygın olarak kullanılan bir ibaredir. Ancak bu kelimenin İngilizce karşılığı olan “…” kelimesinin ilgili hizmetin hitap ettiği kesim tarafından yaygın olarak bilinmediği ve kullanılmadığı, hitap ettiği kesimin 35. Sınıftaki “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetlerinin. hitap ettiği kesime kıyasla daha genel ve her yaştan ortalama tüketici olduğu ve ilgili tüketiciye doğrudan verilen hizmetin adını düşündürmediği, sonuç olarak “…” ibaresinin, başta “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri” olmak üzere 41. Sınıfta yer alan hizmetlerde tanımlayıcı olmadığı ve ayırt ediciliğinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
42. Sınıfta yer alan “kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri”nde esasında yapılan iş, bir mal ve hizmetin çeşitli teknik ve yöntemlerle ölçülerek, elde edilen bilgi ve sonucun ilgili kalite ve standarta uygun olup olmadığı hakkında değerlendirme yapılmasıdır. Dolayısıyla “Değerlendirme” kelimesi, 42. Sınıfta yer alan “kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri”nde ayırt edicilikten yoksun ve oldukça yaygın kullanılan bir terim olmasına karşılık, bu kelimenin İngilizce karşılığı olan “…” kelimesinin yaygın olarak bilinmediği ve kullanılmadığı, hizmetin hitap ettiği tüketici kesimine, hizmeti doğrudan doğruya ve derhal düşündürmediği ve sonuç itibariyle 42. Sınıfta yer alan hizmetlerde ayırt ediciliğinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
SMK 6.9 Kapsamında Kötüniyet Bakımından Yapılan İnceleme
SMK 6/9. maddesi “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükmünü içermektedir.
SMK, mülga 556 Sayılı KHK’den farklı olarak kötü niyetli marka başvurusunu açıkça nispi red nedeni saymış ve bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul etmiştir.
Marka sahibinin markasını tescil ederken, markanın kullanış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyiniyetli 3. kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma, engelleme amacı gütme veya tekel hakkı elde etmeye yönelik gibi dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan hallerde kötü niyetli marka tescilinden bahsedilebilecektir.
Her ne kadar dosya içerisinde yer alan … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasına göre, davalı tarafın davacı aleyhine marka hakkına tecavüz suçundan şikayette bulunduğu anlaşılıyorsa da, davalının … sayı ile tescilli … markasına dayandığı ve bu tescilin “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” ni içermediği, dolayısıyla davalı tarafından yapılan şikayete dayanak alınan marka tescilinin ilgili hizmet kapsamında herkesin kullanımına açık bir ibarenin kullanılmasını engelleme amaç ve fonksiyonu olmadığı, dosya kapsamında davalının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan bir niyet taşıdığına ilişin başkaca bir olgu ya da olay bulunmadığından, hükümsüzlüğü talep edilen markaların kötü niyetli olarak başvurulmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Zamanaşımı ve Sessiz Kalma Yolu ile Hak Kaybı Bakımından Yapılan İnceleme
Mülga 556 Sayılı KHK 42/1-a maddesinde tanınmış markalar için 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş, tanınmış olmayan markalar için ise bir süre öngörülmemiştir. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, içtihatları ile tanınmış olmayan markaların hükümsüzlüğü için açılacak davaların da, kötü niyetli tescil hali hariç olmak üzere, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerektiğini kabul etmiştir.
SMK’nun 25/6. Maddesinde ise, ‘marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. ’ hükmü yer almaktadır. “Bu maddede her ne kadar sessiz kalmaktan söz ediliyor ise de, burada esasen bir hak düşürücü süre söz konusudur. Ayrıca bu madde sadece tescilli bir markaya dayalı olarak açılacak davalar yönünden geçerlidir. Dolayısıyla mutlak red nedenlerine dayalı açılacak hükümsüzlük davaları yönünden herhangi bir hak düşürücü süre SMK’nda mevcut değildir.”
“Yargıtay uygulamasında, hak düşürücü süre konusunda, mutlak red nedenleri ile nispi red nedenleri arasında bir fark gözetilmemektedir. Bir başka anlatımla mutlak red nedenleri bakımından 5 yıllık hak düşürücü süre konusunda bir istisna söz konusu değildir. Yüksek mahkeme KHK döneminde, 2006 tarihli Aslan Sütü kararında, mutlak red nedenlerine dayah açılan hükümsüzlük davalarının da, 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğine karar vermiştir. Kanaatimizce her şeyden önce mutlak red nedenleri bakımından hak düşürücü süre öngörülmesi doğru değildir.”
“Kural olarak tescil süreklilik arz ettiği için, markanın hükümsüzlüğü her zaman talep edilebilir. Örneğin, marka olamayacak işaretler her nasılsa marka olarak tescil edilmişse, bu işaretlere artık markaya sağlanan tüm koruma sağlanmaktadır. Bu işaret sicilden terkin edilmediği sürece koruma devam edecektir. Bu durumda hükümsüzlük davasımn beş yıllık süreye bağlanması doğru değildir. Bu haller bakımından beş yıllık bir dava açma süresinin kabul edilmesi halinde, kural olarak marka olamayacak işaretlerin zamanın geçmesiyle bu niteliği kazanabilecekleri gibi bir sonuç çıkar. Oysa bu sonucun Marka Hukukuna aykırı olduğu açıktır. Aynı şekilde, KHK m. 7/1-c’ye göre cins belirten işaretler marka olarak tescil edilemez. Bu durumda böyle bir işaretin hükümsüzlüğü, süreye bağh olmaksızın talep edilebilmelidir. Meğer ki, KHK M. 7/son’a göre bu işaret ayırt edici nitelik kazansın. Ayırt edici nitelik kazanması halinde, KHK m.7/1- c’ye dayanarak hükümsüzlük talep edilemez. Buradaki sınırlama, süreye ilişkin olmayıp, ayırt edici nitelik kazanması ile ilgilidir.”
Hukukumuzda sessiz kalma nedeniyle hak kaybı, hakkaniyet ilkesine dayandırılmakta olup, kaynağını MK m. 2’deki dürüstlük kuralında bulur. Yargıtay’a göre, uzun süre sessiz kalma zımnen icazet anlamına gelir. “Önceki hak sahibinin, MK 2 uyarınca belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyiniyetli bir şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı hükümsüzlük davası açma hakkını veya sonraki tarihli markanın kullanımım men etme hakkım kaybetmesine ‘sessiz kalma yoluyla hak kaybı’ denilmektedir.” Ancak “Mutlak bir tescil engelinin bulunduğu hallerde hükümsüzlük davasının açılabilmesi için bir süre öngörülmesi, mutlak red nedeninin doğası ve işin özü ile uyumlu değildir. Mutlak red nedenlerinde bir kamusal yarar bulunduğuna göre, belirli bir sürenin geçmesi ile kamusal yararın ortadan kalktığı kabul edilemez. Bu nedenle bu imkan sadece nispi red nedenlerinin varlığı halinde tanınmalıdır.”
Somut uyuşmazlık açısından mutlak red nedenlerine dayalı açılan işbu hükümsüzlük davasınm hak düşürücü süre açısından herhangi bir süreye tabi olmadığı ve sessiz kalma yoluyla hak kaybının işbu davada uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça davanın süresinde açılmayıp sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluştuğu şeklinde savunma da bulunulmuş ise de elde ki davanın 20.11.2017 tarihinde açıldığı, davacı tarafın davalı markalarını tescil tarihinden itibaren bildiği varsayımı ile hareket edildiğinde, dava tarihi itibariyle sadece … sayılı marka tescilinin üzerinden beş yıldan uzun süre geçtiği, diğer markaların tescil tarihinin üzerinden ise 1,5 yıl geçtiği görülmekle sessiz kalma savunması yerinde görülmemiştir.
Asıl Dava Bakımından Hükümsüzlük Koşullarının Ouşup Oluşmadığına İlişkin Nihai Değerlendirmede
Asıl dava bakımından;… sayılı … şekil markasının, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıfta yer alan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri ”nde tescilli olmadığı, dolayısıyla markanın 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … şekil markasının, “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri (Muhasebecilik hizmetleri dahil) ’’hizmetlerinde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. Sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … kişilik envanteri markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun … sayılı … satış pozisyonuna özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … bankacılık sektörüne özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, …sayılı … gişe/kasa pozisyonuna özgü yetenek testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … İngilizce testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … görsel algı testi markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve tescilli olduğu tüm hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … kişilik envanteri markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içermediği ve 35. Sınıfta tescilli olduğu hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olduğu, hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … + markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri.” nde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısmdan hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı
… sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı,
… sayılı … markasının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiği ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığı 35. Sınıftaki 03. alt sınıf kapsamında bulunan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetlerimde tescilli olduğu ve bu hizmetler açısından hükümsüzlük koşulunun oluştuğu, markanın tescilli olduğu 35. sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından hükümsüzlük koşulunun oluşmadığı, sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. FSHHM’nin 2018/62 ESAS, 2018/ 334 KARAR SAYILI DOSYASI BAKIMINDAN YAPILAN İNCELEMEDE
SMK 29. madde hükmüne göre “(1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek.” îlgili hükmün atıfta bulunduğu SMK 7. madde ise;
(1)Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2)Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanmmışhk düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
A) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
B) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
C) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
D) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
E) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
F) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması…” şeklinde düzenlenmiştir.
Marka tescilinden doğan hakların uygulanabilmesi için öncelikle tescilli marka ile markaya tecavüz eylemine konu işaretin aynı veya benzer olması gerekmektedir. Bu kapsamda benzerlik incelemesinde:
■ Markaların görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikleri,
■ Markaların birbirini çağrıştırması,
■ Markaların bir bütün olarak uyandırdığı genel izlenim,
■ Markaların tescilli oldukları malların veya hizmetlerin hitap ettiği alıcı grubunun (ortalama tüketicinin) kimliği, toplumsal düzeyi ve bilgi seviyesi,
■ Markayı taşıyan malın işlevi ve değeri ile alıcının markalı ürünü almaya ayırdığı zaman dilimi,
■ Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurlarının neler olduğu,
■ Marka olarak tercih edilen işaretler arasındaki zayıf benzerliğin markaların kullanılacağı ürün ve hizmetler arasındaki kuvvetli benzerlik ile ne derecede telif edilebileceği ya da tersi,
■ Markaların işletmesel kökeni gösterme ve ayırt edicilik sağlama gücü,
■ Markanın önceden tescil ettirilmiş bir markanın serisi olduğu izlenimi ya da algısı yaratıp yaratmadığı,
hususları hep birlikte değerlendirilip, kıyaslanan markaların bir bütün halinde yarattığı izlenimin benzer olup olmadığı tespit edilmelidir.
Somut olayda; davalı tarafından verilen hizmetlerin, … ibaresinin herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı insan kaynakları sektörünün faaliyet alanı olan 35. Sınıfın 03. alt sınıfında yer alan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri’’’ kapsamında kaldığı, ayrıca davalı marka kullanımlarında yer alan “…” ibaresi, bir çember içerisinde kollarını her iki yana açmış insan figürü içeren logo ve san renk unsurunun taraf markalanm farklılaştırdığı ve ilgili tüketici nezdinde kanştınlma/ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldırdığı, sonuç olarak işbu birleşen davada, davalı marka kullanımlarının davacı marka hakkına tecavüz oluşturmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Ticaret Ünvanının Terkinine İlişkin Talep Yönünden Yapılan İnceleme
Ticaret unvanı, tacirlerin ticari işletmeleriyle ilgili işlemleri yaparken kullandıkları isimdir. Bu yönüyle ticaret unvanı bir taciri diğer tacirlerden ayırt etmeye yarayan tanıtma vasıtasıdır. Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir; tacir olmayan kişi (esnaf) ticaret unvanı kullanamaz.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 42. maddesine göre; tacir, işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içerisinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek mecburiyetindedir. Ayrıca tacir, seçtiği ve usulüne uygun olarak tescil ettirdiği ticaret unvanını ticari işletmesiyle ilgili işlemleri yaparken kullanmak zorundadır. Ticaret unvanı “çekirdek” ve “ek” olmak üzere iki kısımdan oluşur. Ticaret unvanında “çekirdek” kısmı zorunlu olmasına rağmen, “ek” kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Bununla birlikte, ticaret unvanı, “çekirdek” yanında “ek” de ihtiva ediyorsa bir bütün hâlinde korunur (Arkan, S.:Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 278).
SMK öncesi marka sahibinin sonradan tescil edilmiş bir unvanın terkini talebinin açık bir dayanağı bulunmamakla birlikte bu unvanın markasal kullanımının ispatı halinde markaya tecavüzün oluşacağı aksi takdirde yasa gereği ticaret unvanını kullanmanın doğrudan markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak kabulünün mümkün olmadığı yargı karalarımızda yerleşik hale gelmiştir.
Yine eskiden beri tescilli bir markanın sahibi olan işletme ile markayı oluşturan çekirdek unsuru içeren ticaret unvanı nedeniyle işletmeler arasında karışıklık ihtimali nedeniyle potansiyel alıcıların bildikleri markayı üreten işletmenin malı zannederek, sonradan tescil ettirilen ticaret unvanını taşıyan işletmenin malını talep etmeleri nedeniyle TTK m. 57 anlamında bir iltibas tehlikesi doğduğu için, markadan dolayı ticaret unvanının terkini söz konusu olabilecektir (Çolak, U.:Türk Marka Hukuku, Oniki Levha Yayıncılık).
Somut olay bakımından yapılan incelemede; “…” ibaresinin davalının faaliyet gösterdiği “İnsan Kaynakları” sektöründe ayırt edici nitelikten yoksun, tanımlayıcı, herkesin kullanımına açık ve serbest bir kelime olması, davalı ticaret unvanında bu ibareyi gören tüketicinin davacı markalarından ziyade, sektörde kullanılan anlamı ile yani iş görüşmelerinde veya şirket içi kariyer yükselmelerinde insan kaynaklan ve çözüm ortağı fîrmalannm uyguladığı değerlendirmenin adı olarak algılayacağı, dolayısıyla davacı markaları ile davalı ticaret unvanı ve kullanımlan arasında kanştınlma/ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı, davacının, davalının 09.04.2015 tarihinde tescil ve ilan edilen “… İnsan Kaynakları Danışmanlık Limited Şirketi” ticaret unvanının terkinini talep etme koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, TPMK kayıtları, denetime elverişli bilirkişi kök ve ek raporları bir arada değerlendirildiğinde yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler doğrultusunda asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen … 1.FSHHM’nin … Esas, … Karar sayılı davasının ise reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl dava yönünden davanın KISMEN KABULÜ İLE,
a)davalı adına TPMK nezdinde tescilli … numaralı “… şekil” ibareli markanın 35.sınıftaki 03.alt sınıf kapsamında bulunan “iş yönetimi, idaresi, ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri, (muhasebecilik hizmetleri dahil)” hizmetleri yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, 35.sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından talebin reddine,
b)davalı adına TPMK nezdinde tescilli … numara ile tescilli “…+” markasının 35.sınıftaki 03.alt sınıf kapsamında bulunan “iş yönetimi, idaresi, ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, personel işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat, ihracat, acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme(başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi ) hizmetleri ” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, 35.sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından talebin reddine,
c)davalı adına TPMK nezdinde tescilli … numara ile tescilli “… plus” markasının 35.sınıftaki 03.alt sınıf kapsamında bulunan “iş yönetimi, idaresi, ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, personel işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat, ihracat, acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme(başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi ) hizmetleri ” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, 35.sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından talebin reddine,
d)davalı adına TPMK nezdinde tescilli … numara ile tescilli “… ” markasının 35.sınıftaki 03.alt sınıf kapsamında bulunan “iş yönetimi, idaresi, ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, personel işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat, ihracat, acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme(başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi ) hizmetleri ” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, 35.sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından talebin reddine,
e)davalı adına TPMK nezdinde tescilli …numara ile tescilli “…” markasının 35.sınıftaki 03.alt sınıf kapsamında bulunan “iş yönetimi, idaresi, ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, personel işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat, ihracat, acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme(başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi ) hizmetleri ” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, 35.sınıftaki diğer alt sınıflar ve diğer sınıflar açısından talebin reddine,
f)…, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı markalar yönünden talebin reddine,
g)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 27,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
ğ)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
h)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan talepler yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
ı)-Davacı tarafından yapılan:3.837,90 TL bilirkişi ücreti,172,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.010,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 2.005,00 TL ve 62.80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.067,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
i)-Davalı tarafından yapılan: 3.662,10 TL bilirkişi ücretinden ibaret yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesap olunan 1.831,05 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
2-Birleşen … 1.FSHHM’nin … Esas, … Karar sayılı davanın REDDİNE,
a)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 23,40 TL’nin mahsubu ile kalan 27,90 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)-Davacı tarafından yapılan yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.