Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/728 E. 2020/193 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/728
KARAR NO : 2020/193

DAVA : Marka Hak Sahipliğinin Tespiti ve Hükmen Tescil
DAVA TARİHİ : 19/10/2016
KARAR TARİHİ : 12/03/2020

Mahkememiz dosyası İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1025 esas sayılı dosyasından tefrik edilmekle ve verilen görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edilmiş olup, 2017/728 esasına kaydı yapılarak, marka sahipliğinin tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; … ve …’nun, davacı şirkete bağlı vakfın çalışanı iken, 28 Şubat olarak bilinen sürecin … üzerindeki olumsuz etkilerinden kurtulmak amacıyla ve hukuki bir tedbir olmak üzere, ihtiyaca binaen 07/12/2004 tarihinde kurulan ve şeklen var edilen davalı şirketin görünüşte hissedarı yapıldıklarını, davalı …’in … içinde yer alan şirketlerden biri olduğunu, sermayesinin de şekli ortakları tarafından değil tamamı itibariyle davacı … tarafından karşılandığını, şeklen kurucuları ve halen eşit paya sahip ortakları olan … ile diğer ortaklar olan, davalılar …. ve …’nun üçünün de davalı şirkete kuruluşta herhangi bir sermaye katkısı olmadığını, esasen davalı şirketin hiçbir zaman, sermaye gerektiren bir iş yapmadığını, şeklen var görünen sermayesinin, gerçekte hiç olmadığını, davalı …’in, davacı şirketin yayıncılık faaliyetlerinde kullandığı dava konusu … sayılı … …. sayılı … markaların şeklen maliki yapıldığını, ancak … ve …’nun vakıftaki, görevlerine son verildikten sonra, şeklen sahibi göründükleri şirkete gerçekte hakim ortak gibi davranarak, davalı şirketi …’dan bağımsız bir şirket gibi göstermeye çalıştıklarını, davalı şirketin sahibi olduğu markaları da kendi arkadaş çevreleri ile birlikte kurdukları dernek faaliyetlerinin bir malzemesi haline getirmeye çalışmak suretiyle, hem şeklî ortaklık haklarını, hem de markaları kötüye kullandıklarını, bu nedenlerle şeklen davalı şirkete ait olan; … nolu “…” ve … nolu “…” ibareli markaların ve … yayın haklarının davacı …’ya ait olduğunun tespitine ve hükmen devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, davalı şirketin … başvuru numaralı “…” ve … başvuru numaralı “…” ibareli markaların Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescilli hak sahibi olduğunu, ayrıca dava konusu edilmemiş olmak üzere davalı şirket adına 03/06/2016 tarihinde tescil başvurusu yapılan … başvuru numaralı “…” ibareli bir başka markasının mevcut olduğunu, davacının bu markalarla ilgili hiçbir hakkı bulunmadığını, davacı ve … müvekkili şirket adına tescilli markaları haksız ve hukuka aykırı olarak kullanmaları nedeniyle, iş bu ihlallerine son vermeleri konusunda davacının iyi niyetle uyarıldığını, netice alınamayınca davacıya gönderdikleri … 32. Noterliği’nin … tarihli ihtarnamesi ile ihlallerine son verilmesinin istenildiğini bu ihtara rağmen de netice alınamayınca, davacı şirket hakkında, 21/10/2016 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığı … Hazırlık Soruşturması üzerinden ve .. hakkında 12/10/2016 tarihinde … Cumhuriyet başsavcılığı … hazırlık Soruşturması üzerinden vaki marka tecavüzleri nedeniyle şikayette bulunulduğunu, bu şikâyetler nedeniyle zaman kazanabilmek adına Güvenlik Şubede ifade verdikleri 21/10/2016 tarihinden 2 gün önce 19/10/2016 tarihinde dayanaksız iddialarla huzurdaki davayı açtıklarını, hiçbir haklı nedene dayanmayan iş bu davadaki talep ve iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, zira 2005 yılında kurulan ve … ile …’nun 2009 yılında ortak oldukları bir şirketin 28 Şubat süreciyle bir ilgisinin olamayacağını, davacının davaya konu markaların devri ve tescili ile ilgili taleplerinin de hukuka aykırı olduğunu, çekişmeli markaların gerek tescil öncesi gerekse sonraki süreçlerde davacı şirketin yayın ve hizmetleri ile düzenlediği organizasyonlar içinde yer aldığına yönelik, davacı tarafça dayanılan delillerin, gerçek, hak sahipliği bakımından iş bu davada hiçbir kabul edilebilir yanı olmadığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Dava Marka Hak Sahipliğinin Tespiti ve Hükmen Tescil istemine ilişkindir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde; davaya konu “…” ibareli markanın 16 ve 41. Sınıflarda 09/10/2015 tarihinde, “…” ibareli markanın 05, 07, 08, 09, 16, 21, 38, 41, 42, 44 ve 45. Sınıflarda 13/05/2011 tarihinden itibaren davalı şirket adına tescilli oldukları anlaşılmıştır.
Dava dosyası … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esasından 24/02/2017 tarihli tutanak ile “dava dilekçesinde netice-i talep kısmı 2 nolu bendinde yer alan davalı … Ltd. Şti’ne ait olan … marka nolu ‘…’ ile … marka nolu ‘…’ isimli markaların ve … yayın haklarının davacı … Tic. AŞ’ye ait olduğunun tespitine ve hükmen devrine ilişkin talep bakımından, uyuşmazlığın özel ihtisas mahkemesinin görev alanında kalması nedeniyle mahkememiz dosyasından bu netice-i talep bakımından tefrik edilmek suretiyle yeni esas (2017/175 esas) üzerinden verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine iş bu esasa kaydolunmuştur. Her ne kadar görevsizlik kararı sonrası mahkememizce yapılan tensipte asıl dosya davalıları … ve … davalı olarak gösterilmiş ise de 31/01/2019 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı ile tefrik edilen kısım yönünden hasım sıfatları bulunmayan bu davalıların uyap kayıtlarının silinmesi yönünde ara karar oluşturularak davalı … yönünden yargılamaya devam olunmuştur.
… 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından (mahkememiz dosyasının tefrik olduğu) alınan 14/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda, “… Ltd. Şti.’nin, …’nün faaliyetlerinin ve bu oluşum tarafından yayımlanan “…” isimli derginin yayını ve faaliyetinin park edilmesi için kurulduğu, yayın ve enstitü faaliyetinin davacıya ait … oluşumu tarafından çürütüldüğü, … Ltd. Şti.’nin, ortaklarından olan davalılardan … ile …’nin … ile grup etrafında yer alan Vakfın çalışanları oldukları, … Dergisi’nin yayın hayatına başladığı tarihten itibaren davacı …Tic. A.Ş. tarafından, yayın faaliyetinin bir parçası olarak yayımlandığı, onun tesislerinde basıldığı, maliyetine davacının katlandığı, satış hasılatını elde ettiği, patent hizmetlerine ilişkin ödemelerin, davacı hesabından yapıldığı, düzenlenen … bedellerinin ödemesinin … tarafından yapıldığı, yaşanan ihtilaf ve ayrışma sonrasında, davalıların …’ni 2017 yılında, davacının yayın grubundan bağımsız olarak çıkartmaya başladıkları, bu süreçten sonra iki sayı çıkartıldığı (5-6-7-8 aylar ve 9-10-11-12 aylar), davacı tarafından çıkartılan derginin yayın hayatına devam ettiği, yapılan hisse devirlerinin şekil şartları bakımından geçerli olduğu, ancak, yaptığımız tespitler ve dosyada bulunan diğer beyan ve deliller ışığında, davacının … Ltd. Şti. hisseleri bakımından talebinin değerlendirilmesinin hukuki mahiyette bulunduğu ve bu nedenle Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği” hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … Mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında özetle: kendisinin 2002 yılından itibaren … Dergisine yazı verdiğini, … bir yayını olduğunu bildiğini, 2015 yılından itibaren de … sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğunu, derginin …’nın bir neşriyatı olduğunu, davalı şirket daha sonra şekli olarak kurulmuş bir şirket olduğunu, 28 şubat sonrasında yeni asyanın başına birşey gelirse marka hakları korunsun diye sonradan kurulan şirkete marka tescili şeklen yapıldığını, fakat daha sonra ayrıldıklarında güveni suistimal ederek markalar üzerinde hak iddia ettiklerini, … faaliyetlerine de gerek konuşmacı olarak gerek yazı ile katıldığını, bununda … faaliyeti olduğunu, … grubunun Fetö terör örgütü ile bir alakasının bulunmadığı iddiaları kabul etmediklerini beyan etmiş bu beyanları imzası ile tasdik ettirilmiştir.
Davacı tanığı … mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında özetle; kendisinin … muhasebe müdürü olarak 2009 yılında şirkette çalışmaya başladığını, gazetenin yönetim kurulu kararları ile açılmış şirketlerden biri olan … Ltd şirketinin de resmi işlemlerini kendisinin takip ettiğini, Marka Patent başvurularını … Ltd şirketi ile iletişime geçerek onaylamalarını kendisinin yaptığını, bütün ödemeleri kendisinin yaptığını, … AŞ adına ödemelerin yapıldığını, şirketlerin bölünmesiyle ilgili bir fikrinin olmadığını, hangi amaçla bölündüğünü bilmediğini, şirketin yani …’in kuruluş işlemlerinin … şirketi yönetim kurulu kararıyla olduğunu, ortakların da çalışanlardan gösterildiğini, 2016 yılında … yönetim kurulu başkanı olan …’da ortaklar arasında olduğunu ve yetkili müdür olduğunu, imza yetkilisi olduğunu, 2016 yılında onun katılmadığı bir genel kurulda onun yetkilerini düşürülüp başka bir eski çalışana müdürlük yetkisi verildiğini, daha sonrada markaları istediklerini, şirketler arasında fikri bir ayrılık olup olmadığını bilmediklerini beyan etmiş bu beyanları imzası ile tasdik ettirilmiştir.
Davacı tanığı … mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında özetle; Kendisinin … dergisinin 2005 yılından itibaren editörü, 2012’den itibaren genel yayın yönetmeni ve 2011 sonu itibariyle … enstitüsünün genel sekreteri olarak görev yaptığını, dava konusu markaların … şirketine ait olduğunu,1978 yılından beri … dergisi aylık çıktığını, 1994’ten itibaren aylık akademik olarak çıktığını, 1996 yılından beri ben köprü dergisinin hem yayın kurullarında ve yazarlık kısmında risaleyi nur enstitüsünün de aynı yıllarda koordinatörlük hizmetinde bulunduğunu, 1997’den sonra 28 Şubat sürecinde hem … hem de enstitüdeki akademik çalışmaların takibat altına alındığını, bazı hocaların bu takibattan dolayı … dergisine yazı vermeyerek faaliyetlere katılmadıklarını, Google’den isimlerini sildirenlerin olduğunu, tedbir amaçlı olarak davalı şirketin kurulduğunu, 28 Şubat’tan sonra yönetim kurulu başkanı Kutluların tutuklandığını, akademik çevrelerle çalıştıklarını, akademik gelecek kaygısıyla faaliyetlerin sekteye uğradığını, Sentez üzerinden faaliyetler yürütüldüğünü, 1997 yılında gerçekleşen 28 Şubat sürecinin uzun bir süreç olduğundan şirketin kurulmasının daha sonra olduğunu beyan etmiş bu beyanları imzası ile tasdik ettirilmiştir.
Davacı tanığı … mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında özetle; kendisinin davacı şirketin 1990 yılından kuruluşundan 2014 Aralık ayına kadar avukatlığını yaptığını, 90’lı yılların başında … ile ilgili çalışmaları bir araştırma merkezi bünyesinde toplama çalışmaları olduğunu ve enstitü kurulmasına karar verildiğini, faaliyete başladıklarını, daha sonra … AŞ enstitü yayınlarına ilişkin kitaplar neşrettiğini, Yüksek lisans düzeyinde seminerler yaptıklarını, 28 şubat sürecinde çalışmaları sebebiyle yoğun baskılara maruz kaldıklarını, hem şirketi hem de vakfı sıkıntılardan kurtarmak adına grup bünyesinde şirket kurarak kağıt üzerinde faaliyet gösterme teklifinde bulunduğunu, bu dönemde … nin getir götür işlerini yapan biri olduğunu, … nın da sekreterleden biri olduğunu, bir tabela şirketi olarak şirketin kurulduğunu, şirket hissesinin çoğunluğunun davacı şirket yönetim kurulu başkanı … adına olduğunu, 2000’li yılların başında YÖK’ün bir şikayeti sonucu savcılık izinsiz eğitim kurumu açma nedeniyle enstitü hakkında soruşturma açtığını, 2002 yılında yapılan çalışma hakkında takipsizlik kararı verildiğini, … Genel Müdürlüğü nün aynı yıl kapatma davası açtığını, bu davanın da daha sonra reddedildiğini süreçten kurtulmak adına davalı şirketin kurulduğunu, kendisinin yurt dışındaki kongrelerde kongre başkanlığını yürüttüğünü, enstitünün tüm faaliyetleri … AŞ tarafından yürütüldüğünü, Markaların tescil edilmesi fikrinin de kendisine ait olduğunu, ve davacı şirket adına tüm tescil sürecini kendisinin yürüttüğünü, TPMK ile görüşmeleri yaptığını ve tescil giderleri ve yenileme giderlerini tümüyle kendisi tarafımdan … AŞ adına yapıldığını, markanın … AŞ tarafından kullanıldığı savcılık soruşturması dosyalarında ve İstanbul 2. ASHM dosyasında da mevcut olduğunu, davalının markayı herhangi bir kullanmışlığının bulunmadığını, Köprü dergisinde de aynı durumun söz konusu olduğunu, davalı şirketin kuruluşundaki tüm giderler … AŞ’den karşılandığını ortaklar herhangi bir hisse bedeli koymadığını, asgari ücretle çalışan kimseler olduğunu, kendisinin …’in de avukatı olduğunu, 2014 yılında başlayan bir fikri ihtilaf mevcut olduğunu, davalı tarafın şirketin kendilerine bıraktığı markaları gasp etmek istemeleri nedeniyle ihtilafın başladığını, dinin siyasete alet edilmesine karşı olduklarını bu nedenle … ve … isimli şahısların iş akitlerini feshettiklerini, … dinin siyasete alet edilmesine karşı olduğunu, beyan etmiş bu beyanları imzası ile tasdik ettirilmiştir.
Davacı tanığı … Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi huzurundaki yeminli beyanlarında özetle; kısaca … olarak ifade edilen “…” isimli markanın … Tic. Aş tarafından 1978 yılından beri dergi yayıncılığından bir marka olarak kullanıldığını ancak bu ibarenin marka olarak tescilli olup olmadığını bilmediğini, bunu hem … okuyucusu olması hem de … dergisinin yazarlarından birisi olmasından kaynaklandığını, 1992 yada 1993 yılından bu yana … Dergisinde yazarlık yaptığını, “…” ibaresinin ise … tarafından kongre ve benzeri akademik faaliyetlerde kullanıldığını, 28 Şubat döneminde … karşı kapatma davası açılınca markaları korumak için … Ltd. Şti isimli bir şirket kurulduğunu, bu şirketin yönetim kurulu başkanı … Aş’nin de yönetim kurulu başkanı olan … olduğunu, ayrıca … çatısı içerisinde çalışan iki kişi de … Ltd. Şti’de ortak olarak gösterildiğini, ortak olarak gösterilen bu iki kişinin isimlerini hatırlamadığını, ayrıca bu iki kişinin ortaklığının da şekli bir ortaklık olduğunu şirket kurulduktan sonra davacı şirketin iç işleyişi gereği önceki iki ortak şirket ortaklığından çıkartılarak yerlerine yine davacı şirkette çalışan konumunda olan davalılardan … ve … Ltd. Şti’ne ortak olarak alındığını ancak davalı … Ltd. Şti’nin hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını, bu şirketin tamamen markaları korumak için kurulduğunu, “…” ve “…” isimli markaların davalılardan … ltd. Şti adına tescil edildiğini ancak bu markaların gerçek sahibi davacı şirket olduğunu herkes tarafından da bu iki markanın davacı şirkete ait olduğunun bilindiğini, 2014 veya 2015 yılında davalılardan … ve … ile davacı şirket arasında bir takım görüş ayrılıkları ortaya çıkınca bu davalılar söz konusu markaları aslında hak sahibi olmadıkları halde sahiplendiklerini, davalılardan … çalışan konumunda olduğunu, görüş ayrılığı ortaya çıkınca … ve … grubundan da ayrıldığını ve her iki markayı sahiplendiklerini, … davacı şirketin karı ile kurulan bir vakıf olup yine vakıf senedi gereğince …’nın yöneticileri aynı zamanda davacı şirketin yöneticileri olduğunu, dolayısıyla davacı şirket ile … arasında yönetim bağlantısı mevcut olduğunu, … ve … grubundan ayrıldıktan sonra her iki markayı kullanmamaları hususunda hem davacı şirkete hem de … noterden ihtarname gönderdiklerini akabinde de C. Savcılığına şikayette bulunduklarını, bunun üzerine davacı şirketin bu davayı açmak zorunda kaldığını bildiğini, 2003 yılından bu yana kesintisiz olarak … danışma kurulu üyeliği ve danışma kurulu başkanlığını yürüttüğünü, … davacı şirket ile …’nın içerisinde bulunduğu gruba dahil olduğundan dolayı olayları ayrıntılı olarak bildiğini, “…” isimli marka davacı şirket tarafından 1978 yılından buyana ve “…” isimli marka ise 1990 yılları başından bu yana yine davacı şirket tarafından kullanıldığını, dolayısıyla her iki marka da davalı … Ltd. Şti’nin tescilinden çok önce davacı şirket tarafından kullanıldığını, davalı … Ltd. Şti “…” isimli markanın tescili aşamasında kurulduğunu ve bu markanın tescil işlemleri doğrudan … Ltd. Şti adına yapıldığını, davalı … Ltd. Şti’nin kurulduğu tarihten bu dava tarihine kadar herhangi bir ticari faaliyetinin olmadığını bu şirket markaları korumak amacı ile kurulmuş şeklen var olan bir şirket olduğunu, … isimli markanın bir dava süreci sonucunda … Ltd. Şti adına tescil edildiğini zira bu davada … Ltd. Şti vekillerine hukuki konularda danışmanlık yaptığını davalı … Ltd. Şti’nin bu davadaki vekilleri aynı zamanda davacı şirketin de vekilleri olduğunu, davalılar … ve … 2014 veya 2015 yılında … ayrıldıktan sonra davalı … Ltd. Şti’nde çoğunluk hisselerine sahip olmanın avantajı ile bu şirketi sırf bu davada lehlerine olmak amacıyla canlandırma ve faaliyete geçirme içerisine girdiklerini ve şirkete şeklen eleman aldıklarını beyan etmiş bu beyanları imzası ile tasdik ettirilmiştir.
Mahkememize sunulan 13/05/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda bilirkişiler özetle; davacının inançlı muamele iddiasını ispata yarayacak sözleşme veya davalıdan sadır herhangi bir delile rastlanmadığı, ancak davacının sunduğu delillerin taraf ticari defterleri incelenerek davacının iddia ettiği şekilde inançlı işleme delalet edecek belgenin söz konusu olup olmadığı hususunda mali bilirkişi incelemesi yapılıp yapılamayacağının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olacağı, yine her ne kadar davaya konu marka başvuru masrafları davacı şirket tarafından karşılandığı görülmüşse de bu ödemenin davaya konu markanın asıl sahibinin davacı şirket olduğunu göstermeye yetip yetmediği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu hususunda görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davaya konu uyuşmazlık, davalı şirket adına TPMK nezdinde tescilli olan … sayılı … sayılı … markalannın davacının iddia ettiği şekliyle gerçekte davacıya ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı taraf gerçekte markaların sahibinin müvekkili şirket olduğunu davalının şeklen marka sahibi gözüktüğünü ileri sürmüştür. Davalı ise bu iddiayı kabul etmemiştir.
Dava tarihi itibarı ile uygulanması gerekli mevzuat olan 6769 sayılı SMK Madde 7-” (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. …” hükümlerine amirdir.
Davacının iddiası olayda namı müstear başka bir deyişle inançlı muamele olduğu hukuki temeline dayanmaktadır. Bilindiği üzere namı müstear başka bir deyişle inançlı işlem, Borçlar Kanunu’nda doğrudan düzenlenmemiştir. İnançlı işlem, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı devirler, tüm hukuki işlemlerin tabi olduğu genel sınırlamalara riayet edilmek kaydıyla, hukuken geçerli işlemlerdir.
Yargıtay HGK., 14.7.2010 T., 2010/14-394 E., 2010/395 K. Sayılı kararında da belirtildiği üzere, “İnanç sözleşmeleri kaynağını Borçlar Kanunun 18.maddesi ile 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararından alır. Sözü edilen bu karar uyarınca inanç ilişkisinin ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümûnil kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (İnanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge varsa HUMK’nun 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.”
Davalı taraf davaya konu markalarla ilgili olarak inançlı muamelenin söz konusu olmadığını savunduğundan izahı yapılan Yargıtay HGK ve inançlı işleme ilişkin yargı uygulamalarımız dikkate alındığında davacının inançlı işlem iddiasını yazılı bir sözleşme ile veya karşı tarafın elinden sadır bir yazılı belge ile ispatlaması gerektiği sonucuna ulaşılmış, dosyada taraflar arasında bu hususta imzalanmış bir sözleşmeye rastlanmadığı gibi davalının elinden sadır herhangi bir belge bulunmadığı, inançlı işlem olgusunu ispata yarar bir delilin sunulmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada marka tescil ve yenileme ödemlerinin davacı tarafından gerçekleştirilmiş olması inançlı işlemin ispatı yönünden tek başına yeterli olmayacağı hususu izahtan varestedir.
Davacı vekili 14/11/2019 tarihli celsede yemin deliline dayanmış ve karşı tarafa yemin teklifinde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK’nın Madde 225 vd maddeleri yemin deliline ilişkindir. Yasal mevzuata göre yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. Madde 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz: a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar. b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller. c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar. Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır. Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir. Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.
Davacının yemin teklifi üzerine (davacı vekilinin şirket ortaklarına da yemin teklif edilmesine yönelik talebi izahı yapılan mevzuat kapsamında davanın esasına etkili olmadığı yemin edecek kişilerin açıkça düzenlendiği dikkate alınarak reddolunmuştur.) izahı yapılan mevzuat kapsamında yemini edaya yetkili davalı şirket temsilcisi mahkememiz huzurunda hazır edilmiş olup, davalı şirket yetkilisi … 12/03/2020 tarihli celsede “Davaya konu … nolu … ve … nolu “…” ibareli markaların davacı … ile herhangi bir hak ve alakasının olmadığına bu markaların tamamen şirketimiz tarafından oluşturulmuş tescil edilmiş markalar olduğuna herhangi bir suretle davacı tarafa ait olmadığına namusum , şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine yemin ederim.” şeklinde beyanda bulunduğu usulünce yeminin eda edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde yeminin kesin delil olduğu ispat yükü altındaki davacının davalıya yemin teklifinde bulunduğu yeminin davalı şirket yetkilisi tarafından usulünce eda edildiği anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan; 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır