Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/720 E. 2019/258 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/720
KARAR NO : 2019/258

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/11/2014
KARAR TARİHİ : 13/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ve diğer davacı müvekkil şirketin uzun zamandır kozmetik sektöründe Türkiye’de tanınan ve bilinen bir marka olduğu, müvekkilinin ürettiği ürünler üzerinde yazılı bulunan “…” markasının Türkiye’nin her yerinde bilindiğini ve bir çok kuaför ve güzellik salonlarında kullanıldığını, davalı tarafın müvekkilleri hakkında ülke içinde ve dışında haksız ve yanlış beyanlarda bulunduğunu, haksız rekabet teşkil eden eylemler de bulunduklarını, müvekkil şirketin ürünlerinin satıldığı “… A.Ş”, “…-…”, …- …” vb. firmalara ihtarname göndererek ya da sözlü olarak … Ltd. Şti’den aldıkları saç köpüklerinin marka haklarının kendilerine ait tescilli markaların taklit veya benzeri olduğunu, bu ürünlerin alınmaması gerektiğini, şayet alınırsa haklarında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağı ihtarında bulunduklarını, davalı tarafın müvekkil şirketin müşteri portföyüne gönderdiği ihtarlarda müvekkilin kötü niyetli olduğunu ve haklarında dava açıldığını ileri sürdüğünü, davalının bu kötü niyet ve haksız rekabeti ve gerçeğe aykırı beyanları neticesinde bu firmaların artık müvekkil şirketten ürün almaktan vazgeçtiklerini, bu nedenle müvekkillerinin itibarının, ticari hayatının ve kredisinin zarar gördüğünü ve müşteri kaybına uğradıklarını, Müvekkiller hakkında … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … D.İş sayılı dosyasında alınmış bir bilirkişi raporu olduğunu, bu rapora itiraz ettiklerini, fakat davalının sanki müvekkili hakkında çıkmış bir hüküm varmış gibi hareket ederek, müşteri kaybına uğramasını ve kendi ürünlerinin ön plana çıkarmayı amaç edindiğini, müvekkillerinin uğradığı haksız eylemler nedeni ile davalı tarafa noter aracılığı ile ihtarname de gönderkilerini beyanla, davalının fiil ve eylemlerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men’ine, davalının yanlış ve yanıltıcı beyanlarının düzeltilmesine ve masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanına, 1.000,00 TL maddi tazminat ile 40.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine, her iki tazminat alacağı için fiil ve eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faiz oranı üzerinden faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin kozmetik sektöründe tanınan bir şirket olduğunu, “…” markasının müvekkili adına … (WIPO) nezdinde 15.04.2005 tarih ve … tescil numarasıyla tescilli olduğunu, bu saç köpüklerinin uzun yıllardır çok sayıda ülke de tanıttığını, yine müvekkil şirketin “…” ibareli markanın da sahibi olduğunu ve bu markayı TPE nezdinde 17.04.2014 tarih ve … tescil numarasıyla tescil ettirdiğini, davacı tarafın “…” olarak belirttiği fakat ürünlerin üzerinde “…” olarak yer alan markanın tescilli sahibi olmadığını, davacının “… ” markası için 17.07.2013 tarih … tescil numarasıyla TPE’ye tescil başvurusunda bulunduğunu fakat talebinin reddedildiğini, itiraz süreci tamamlanınca da 23.12.2014 tarihinde başvurunun reddedilip, dosyanın işlemden kaldırıldığını, davacı tarafın bu kez de “…” ibaresinin yazı karakterini değiştirerek müvekkilin “…” ibaresini aynen kullanarak 28.10.2014 tarih ve … tescil numarasıyla TPE’ye bir kez daha başvurduğunu, bu başvurunun da kısmen reddedilip dava sürecinin devam ettiğini, davacının müvekkil adına tescilli “…” markası ile birebir aynı markayı kullanarak haksız rekabet yarattığını, söz konusu ürünü gerek web sitesinde gerekse elden müşterilere satmaya devam ettiğini, davacının dava konusu ürünü 04.01.2014 tarihinde 114.102.1020.20150 stok koduyla ve … 200 L etiketiyle sattığını, davacı tarafın “…” olarak tescil başvurusunda bulunduğunu fakat ürünlerin üzerinde “…” ibaresinin kullanıldığını, bu durum ile müvekkil adına tescilli markanın tanınmışlığını ve güvenilirliğini kullanarak haksız rekabet elde ettiğini, bu tecavüzün önlenmesi amacıyla davacı taraf hakkında … 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını ve davacının haksız eylemlerinin 15.09.2014 tarihinde alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … E sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını ve dosyanın hala derdest olduğunu, davacının ısrarlı eylemleri sonucunda hakkında müvekkil tarafından … Cumhuriyet Savcılığına … soruşturma numarasıyla suç duyusunda bulunulduğunu, soruşturma sürecinde de … Sulh Ceza Mahkemesi … D.İş sayılı dosyası ile davacının evinde arama kararı çıktığını, 13.10.2014 tarihinde yapılan aramada davacının adresinde “…” ibareli 03.07.2014 tarihli 1 adet boş ürüne ve aynı ibareli boş ürün ambalajına el konulduğunu, soruşturma neticesinde de … Cumhuriyet Savcılığı tarafından 17.02.2015 tarihinde kamu davası açıldığını, bu davanın da … 1.Fikri Ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi … E sayılı dosyası ile devam ettiğini, müvekkilinin markasını birebir taklit ederek üretilen ürünleri davacıdan satın alan müşterilere de ihtarname gönderme nedeninin kişileri iyiniyetle, dava açılmadan uyarmak olduğunu, çünkü müvekkili adına tescilli “…” markası ile davacı tarafın tescil ettirmediği “…” ibaresinin, iltibas yarattığını, müşteri kitlesi aynı olduğundan müvekkilinin hakkına tecavüz edildiğini beyanla davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
… 6.Asliye Ticareti Mahkemesi’nin 2014/1403 esas-2016/433 karar sayılı 12.05.2016 tarihli görevsizlik kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş olup, yargılama mahkememizce yapılarak bitirilmiştir.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti , men’i ve maddi manevi tazminat talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan gelen 25.12.2017 tarihli cevabi yazının incelenmesinde; davacılar adına … ibareli 2 adet marka başvurusu olduğu, 1 adet de … ibaresi için tanınmışlık başvurusu olduğu, ancak iki markanın sahibi adına geçerliliğini yitirerek hükümden düştüğü ve tanınmışlık başvurusunun red edildiği ve hükümden düştüğü, ayrıca davacının … ibareli markalarını da devir sözleşmesi ile devrettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak dosya kapsamında davalının göndermiş olduğu ihtarnamelerin davacının tescilli markasına tecavüz ve haksız rakabet olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, davacı yanın “…” ibareli marka hakkına tecavüzün bulunup bulunmadığı, haksız rekabetin oluşup oluşmadığı ve talep olunan tazminatın varlığı ve miktarı hususlarında bilirkişi heyetince yapılan inceleme sonucunda ibraz edilen 25.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;” Davacı tarafın tescilli veya kullanıma dayalı marka hakkı sahibi olduğunun ispatlanamaması sebebiyle davalının marka hakkına tecavüz ettiği iddiasının dayanaksız olduğu, davalının herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın “davacı tarafın … ibareli ürünler üretip satışa sunduğunu , bu durumun kendilerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun … 2.FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, bu sebeple muhatabın bu ürünlerin satışını yapmaması, yaptığı satışların rakamlarını vermesi ve bundan sonra satış yapmayacağını taahhüt etmesini” davacının iş yaptığı firmalara ihtar etmesinin TTK m.54 ve 55/I-a)1 ve 5.bendleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği…” kanaatine varıldığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Mülga 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre; a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise, a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. Dolayısıyla 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir.
Bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere; davacı tarafın dilekçelerinde tescilli markalarını belirterek, tescilli marka hakkına dayanmadığı, TPMK kayıtları incelendiğinde davacı tarafın “…” ibareli tescilli bir markasının bulunmadığı, böylelikle davacının tescilli marka hakkına dayanamayacağı ayrıca davacı tarafın tescilli veya kullanıma dayalı marka hakkı sahibi olduğunun ispatlanamaması sebebiyle davalının marka hakkına tecavüz ettiği iddiasının dayanaksız olduğu, dolayısıyla marka hakkına tecavüze dayalı taleplerinin reddinin gerektiği sonucuna ulaşılmış, esasen dava dilekçesi ve yargılama safahatinde açıkça markaya tecavüz iddiasının bulunmadığı davanın haksız rekabete dayalı olduğu değerlendirilebilir ise de davalı eylemlerinin morfose markasına yönelik olduğuna ilişkin iddialar kapsamında marka hakkına tecavüzün değerlendirilmesi yönünden mahkememizin görevli olduğu sonucuna ulaşılarak yargılamaya devam olunmuş yukarıda da izah olunduğu üzere markaya tecavüz yönünden iddiaların ispatlanamadığı dikkate alınarak bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı tarafından dava dışı … firmasına gönderilen 10.10.2014 tarihli ihtarname ile kendilerinin “…” markasının sahibi olduğunu, davacının “…” ibareli ürünler üretip satışa sunduğunu, bu durumun kendilerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun … 2. FSHHM … D, İş sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, bu sebeple muhatabın bu ürünlerin satışını yapmaması, yaptığı satışların rakamlarını vermesi ve bundan sonra satış yapmayacağını taahhüt etmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır. Davalının … ve … firmalarına gönderdiği ihtarnamelerin de benzeri içerikte olduğu anlaşılmıştır.
Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürüiebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur.
Türk Ticaret Kanunu m.55/1-a bendinin 4 nolu alt bendine göre, “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya müsait önlemler almak haksız rekabettir”. Bu hüküm bir haksız rekabet hali olan karştırılmayı başka bir deyişle iltibası düzenlemektedir. Karıştırılma(iltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karşımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir.
Serbest yararlanma ve benzetmenin, taklit ve halkı aldatıcı düzeydeki benzerlik boyutuna ulaşması ve bir işletmenin yıllar süren yatırımı ve özenli çalışması sonucunda oluşturduğu imajı simgeleştiren bir ürünün taklidi halinde haksız rekabet vardır. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşulu ile herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkını haizdir. Ancak, dürüstlük kurallarının ihlal edildiği noktada koruma başlar. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yönetim ve uygulamalarına karşı çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır.
TTK m.56 hükmüne göre, “haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir”.
Bir haksız fiil çeşidi olan haksız rekabet anlamında zarar, bir kimsenin müşterileri, kredisi, mesleki itibarı yahut diğer herhangi bir iktisadi çıkan bakımından mal varlığının etkilenmesini ifade eder.
T.T.K’nun 20/2’ maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir.. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması MK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde; davacının haksız rekabete dayalı talepleri yönünden her ne kadar bilirkişi raporunda davalının herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın “davacı tarafın … ibareli ürünler üretip satışa sunduğunu, bu durumun kendilerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun … 2. FSHHM … D,İş sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğu, bu sebeple muhatabın bu ürünlerin satışım yapmaması, yaptığı satışların rakamlarını vermesi ve bundan sonra satış yapmayacağını taahhüt etmesi” talebini içerir ihtarların TTK m, 54 ve 55/I-a) 1.ve 5.bendleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, yönünde değerlendirme yapılmış ise de davalının tescilli markasına yönelik tecavüze ilişkin yaptırmış olduğu tespit sonrası alınan bilirkişi raporuna istinaden davacıya ait herhangi bir markayı hedef almaksızın ihtarname çektiği dikkate alındığında eyleminin TTK 54 manasında “dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiil olarak değerlendirilemeyeceği, bu noktada bilirkişi tespitlerinin dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı haksız rekabet şartlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmış haksız rekabete dayalı taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı (morfose markası ile birlikte kullandığı “…” ibaresinden kaynaklı) davalının dava dışı 3. Kişilere haksız ve kötü niyetli olarak ihtarname gönderdiği bu durumun marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu ve haksız rekabet yarattığı iddiasıyla iş bu davayı açmış ise de; yukarıda izahı yapıldığı üzere davacının tescilli markasının bulunmadığı, kaldı ki gönderilen ihtarnamelerde davacıya ait herhangi bir markanın yer almadığı, haksız rekabet yönünden ise davalının tescilli markasının iltibasa sebebiyet verecek şekilde izinsiz kullanımından kaynaklı yaptırmış olduğu tespit sonrası, yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında marka hakkının korunmasına yönelik ve dürüstlük kuralı aykırı olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan ve davacıya ait herhangi bir markaya gönderme yapmaksızın kendi tescilli markasını içeren ihtarnamelerin haksız rekabet olarak değerlendirilmesinin bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine haksız rekabet olarak kabulünün mümkün olmadığı, esasen yapılan tespit sonrası sunulan rapor içeriği dikkate alındığında herhangi bir izin ya da lisansa dayalı olmayan davacı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulünün gerektiği, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan davacının aynı sektörde faaliyet gösteren davalının tescilli markasını bildiği ya da bilmesinin gerektiği, buna rağmen satış ve pazarlama gerçekleştirdiği dikkate alındığında davalının tedbir niteliğindeki ihtarları çekmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının haksız fiilin ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine yönelik davasının reddine,
2-Davacının maddi ve manevi tazminat davalarının reddine,
3-Alınması gerekli 44,40 TL karar harcının peşin yatırılan 700,20 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 655,80 TL karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan; 329,80 TL bilirkişi ücreti ve 9,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 338,80 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, red olunan haksız fiilin ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine yönelik talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan maddi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 1.000,00 TL’nin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/06/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır