Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/701 E. 2019/305 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/701
KARAR NO : 2019/305

DAVA : Haksız Rekabetin ve Telif Hakkı İhlalinin Tespiti, Men’i, Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan haksız rekabetin ve telif hakkı ihlalinin tesipiti, men’i, ref’i maddi ve manevi tazminat talepli asıl dava ile eser sahipliğinin tespiti, muarazanın giderilmesi ve belirsiz alacak talepli karşı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinden İslam Tarihi, Sanatı ve Kültür Araştırma Merkezi(…)’nın araştırma, neşriyat, belge ve bilgi yönetimi sahalarında aktif bir kuruluş olup, müslüman milletlerin tarihi, islam bilim tarihi, islam sanatı, islam kültür ve medeniyetiyle ilgili konularda faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu, müvekkilerinden diğer davacılar …, … ve …’un ise, uzun yıllardır … bünyesinde çalışan ve onun yayınlarında büyük emek sahibi araştırmacılardan olduğunu, davalılardan …’nun ise 1980-2004 yıllarında…’nın genel direktörlüğünü ve yine 2005-2013 yıllarında …’nın bağlı olduğu …’ı genel sekreterliği görevini sürdürmüş olduğunu, genel direktörlüğü döneminde 18 ciltlik … isimli çok önemli bir eserin … tarafından yayımlanmış olduğunu, bu eserin …’nun …’dan ayrılmasından sonra da yayımlanmaya devam etmiş olduğunu, … tarafından hazırlatılan bu eserin editörlüğünü …’nun yapmış olduğunu, hazırlayanların arasında da …’nun bulunduğunu, … bünyesinde 18 ciltlik bu eserin çok kapsamlı olduğu ve daha ziyade araştırmacılara hitap ettiği düşünülerek, … seçmeleri şeklinde düşünülmüş olduğunu, bu eserin de yine birinci eseri hazırlayan beş kişi tarafından … bünyesinde meydana getirilmiş olduğunu, birinci eserin işlenmek suretiyle ikinci eserin meydana getirilmiş olduğunu, yani ikinci eserin birinci eserin işlemesi olduğunu, davalılardan …’nun, … bünyesinde müvekkili gerçek kişiler ve yine dava dışı … ile birlikte 18 ciltlik birinci eseri meydana getirmiş olduğunu, FSEK m.10 hükmünce ser sahipliği yönünden eseri meydana getirenler arasında iştirak halinde mülkiyetin söz konusu olduğunu, nitekim anılan eserin 1997-2011 döneminden itibaren bu kişilerin imzasıyla yayımlanmış olduğunu, hem birinci eserin, hem de ikinci eserin … bünyesinde meydana getirilmiş olması nedeniyle FSEK 10/4 gereğince birinci eserin mali haklarının …’ya ait olduğunu, bu hüküm çerçevesinde birinci eser … tarafından yayımlanmış ve okuyucuyla buluşmuş olduğunu, ikinci eserin de aynı şekilde okuyucuya giden yolda yolculuğunu tamamlamak üzereyken yukarıda belirtilen süreçlerin yaşanmış olduğunu, böylece aynen birinci eserde olduğu gibi bir ekip tarafından hazırlanan ve eser sahipliği anılan ekibe ait olan ikinci eseri davalı … tarafında sahiplenilmiş olduğunu böyle bir sahiplenmenin intihal türü olduğunu belirtmiş ve dava konusu eylemlerin müvekkillerinin telif haklarını ihlal ettiğini ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tesiptine, men’ine, ref’ine ve yine ihlal ve haksız rekabet mahsulü kitaplara el konulmasına, her türlü kullanımın önlenmesine, men edilmesine, toplanmasına, imhasına, şimdilik 50.000 TL maddi ve 40.000 TL manevi tazminat ile davalılarca temin edilen karın da müvekkillerine verilmesine karar verilmesini talep ve etmiştir.
Davalılar vekili cevap ve davalı … yönünden karşı dava dilekçesinde özetle; Davacı gerçek kişilerin 18 ciltlik Birinci Eserin oluşturulmasına karar verildiğini, 1985 yılında projenin dışında olmaları, birlikte eser meydana getirme iradelerinin bulunmadığını, katkılarının yaratıcı çaba olmadığın, kendilerine verilen talimatlar doğrultusunda malzeme toplama, tasnif etme, tablo hazırlama, içindekiler kısmını hazırlamak gibi tali ve teknik nitelikte katkılardan ibaret olduğunu, hususiyet taşıyan giriş ve açıklamalar bölümüne bir katkılarının bulunmadığını karşısında, davacı gerçek kişilerin, FSEK m. 10 anlamında, müvekkil ile birlikte eser sahipliğinden söz edilemeyeceğini; davacı …’nın da FSEK m. 10/son hükmü uyarınca mali hak sahibi olduğundan söz edilemeyeciğini, müvekkilinin dava konusu yapılan … yayınları arasında basılan iki ciltlik eseri, ilk cildi itibariyle tümüyle kendi hususiyetini taşıyacak biçimde ve kendisine ait daha önce müstakilen yayınladığı eserlerden yararlanarak oluşturulduğunu, tek başına eser sahibi olduğunu, İkinci cildin de büyük bölümü, birinci eserden de önce basılmış bizzat kendisine ait daha eski tarihli eserlerinden de yararlanılarak, özgün bir seçki oluşturmak suretiyle meydana getirildğini, ancak gelinen aşamada davacıların, müvekkili İhsanoğlu’nun gerek eser sahipliğini ve gerekse mali hak sahipliğini tartışmalı hale getirdiğini, Hatta tümüyle içindekilerde … tarafından yazıldığı açıkça bölümleri de kapsayacak bir genelleme ile müvekkilin eser sahipliğine de saldırı teşkil edecek nitelikteki iş bu davayı açtıklarını, ortaya çıkan bu muarazanın giderilmesi için bir karşı dava açmanın hukuken de zaruret olduğunu belirterek, 18 ciltlik birinci eser üzerindeki mali hakların müvekkili …’na ait olduğunun tespitine, aynı eserde hususiyet taşımayan “Müellifler ve Eserleri” başlıklarıyla oluşturulan bölümlerin ver tabanı niteliğinde biyografik ve bibliyografik katalog ve verileden ibaret olduğunun, bu nedenle korunabilir esen niteliğinde olmadığının tespitine, davalıların eser sahibi olmadıklarının, katkılarının yardımdan ibaret olduğunun tespitine, davalı gerçek kişilerin isimlerinin çıkartılması suretiyle bastırılmasının karar altına alınmasına, iki ciltlik … tarafından basılan ikinci eser yönünden bu eserin İhsanoğlu tarafından meydana getirildiğinin, eser sahibi olarak mali ve manevi hakların müstakilen sahibi olduğunun tespitine, davalılar tarafından yaratılan muarazanın giderilmesine, yine aynı esere ilişkin özet halindeki biyografik/bibliyografik katalog niteliğinde bulunan verilerin müstakilen müvekkili İhsanoğlu tarafından oluşturulması, seçilmesi, derlenmesi hususunda takip edilen metot itibariyle veri tabanı niteliğinde olduğunun tespiti ile bu şekilde muarazanın giderilmesine, şimdilik 1.000 TL’nin davalı …’dan tahsili ile müvekkiline ödenmesine ve asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış haksız rekabetin ve telif hakkı ihlalinin tesipiti, men’i, ref’i maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise eser sahipliğinin tespiti, muarazanın giderilmesi ve belirsiz alacağa ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Tarafların 13/06/2019 tarihli 3 madde ve 2 sayfadan ibaret protokolü dosyaya sundukları anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan 09/07/2019 tarihli oturumda, davacılar-karşı davalılar vekilinin; sundukları sulh protokolünün dikkate alınarak davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Aynı oturumda davalı … Yayınları vekilinin; sundukları sulh protokolünün dikkate alınarak dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini ve yargılama gideri ile vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Yine aynı oturumda davalı-karşı davacı … vekilinin; sundukları sulh protokolünün dikkate alınarak dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini ve yargılama gideri ile vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Sulh 6100 sayılı HMK’nın 313 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre “Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.
Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.” Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde tarafların dava konusu hususunda sulh oldukları sulhe göre hüküm kurulması taleplerinin bulunmadığı yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Asıl Dava Açısından;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 1.536,98 TL’den karar harcı olan 44,40 TL’nin düşülmesine, kalanı 1.492,58 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
-Taraflarca yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-Karşı Dava Açısından;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL’den peşin yatırılan 14,50 TL’nin mahsubu ile 29,90 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
-Taraflarca yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır