Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/696 E. 2019/304 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/696
KARAR NO : 2019/304

DAVA : FSEK -TARİFE TESPİT DAVASI
DAVA TARİHİ : 25/10/2017
KARAR TARİHİ : 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin iştigal konusunun dijital yayıncılık olduğunu, yıllardır yayınları olan www….com.tr ve mobil aplikasyonlar devralarak yayın hayatına başladığını, dijital ortamda dinleyici ve izliyecilerine yayınlarını ilettiğini, müzik kanallarını kuran müvekkilinlin davalının lisanslama birimi ile görüşülerek dijital lisanslama sözleşmesi yapmak istediğini bildirdiğini, davalının bu konuda talep ettiği ek bilgileri de kendilerine iletildiğini, ancak verilen bilgilere rağmen davalının olumlu ya da olumsuz bir cevap vermediğini, lisans sözleşmesi yapmaktan kaçındığını, bu süreç içerisinde müvekkiline uyarı göndererek yayınların durdurulacağını ve savcılığa şikayette bulunacaklarını bildirdiklerini, 28.04.2017 tarihinden bu yana müvekkili ile anlaşma yapılmadığını, teklif sunulmadığını ve yayınlanan tarife bedellerinin fahiş olduğunu, davalının tekel konumunda bulunduğunu, sözleşme imzalanmadığı için müvekkilinin zor durumda kaldığını, uluslararası piyasaya uygun, muadil şirketlere verilen fiyat üzerinden lisans bedelinin mahkemece belirlenmesi gerektiğini, Müzik Meslek Birlikleri’nin lisanslama faaliyetlerinin yasal dayanağının 5846 sayılı Kanun; radyo ve televizyon kuruluşlarına yönelik lisanslama faaliyetlerinin dayanağının ise aynı Kanun’un 42/a ve 43. Maddeleri olduğunu, bu maddelerde ücret tarifelerinin hangi çerçevede yayınlanacağı düzenlendiğini, davalılar hakkında hakim durumu kötüye kullanma ve fahiş fiyat şikayeti üzerine Rekabet Kurulu’nun 23.9.2016 tarih ve 16-31/526-M sayılı kararı ile …, …, … ve … (tamamı birlikte “Müzik Meslek Birlikleri” hakkında soruşturma başlatıldığını, 5846 sayılı Kanun’un 42/a maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslar dışında, Müzik Meslek Birlikleri tarafından, yayıncı kuruluşlarından talep edilen telif ücretlerini gösteren tarifeler yayınlandığını, telif bedellerinin, yapılan yayının düzeyine ve ortamına göre yayıncı teşebbüsün brüt geliri üzerinden yüzde oran olarak … ve … için toplam olarak, … ve … için ise ayrı ayrı belirlendiğini, Televizyon yayını yapan yayıncı teşebbüslerden … ve … gelirin %9’unu ve ayrıca … ve … de ayrı ayrı gelirin %2’sini talep ettiğini, televizyon yayını yapan teşebbüslerden Müzik Meslek Birlikleri’nin talep etmiş olduğu toplam lisans bedeli yayıncı teşebbüsün gelirinin %13’ü olduğunu, Radyo yayını yapan yayıncı teşebbüslerden …M ve … gelirin %7’sini ve ayrıca … ve … de ayrı ayrı gelirin %3’ünü talep ettiğini, müvekkili şirket gibi hem televizyon hem de radyo üzerinden izleyicilere ve dinleyicilere hizmet sunan yayıncı teşebbüslerin gelirlerinin %26’sını telif bedeli olarak Müzik Meslek Birlikleri’ne ödemek durumunda kaldıklarını, trifedeki fahiş ücret düzenlemesinin bununla da sınırlı olmadığını, ayrıca yayıncı teşebbüsün gelirine bağlı olarak değişen asgari (minimum) telif bedellerinin de belirlendiğini, asgari telif bedeli ile gelirin yüzde oranı olarak belirlenen telif bedelinin hangisi yüksek ise yayıncı teşebbüslerden o bedelin talep edildiğini, davalı tarafından belirlenen bu tarifenin, sektörde devamlı faaliyet gösteren şirketleri bile zora sokarken müvekkili şirketler gibi yeni kurulmuş şirketleri zorlayacağının açık olduğunu, müvekili şirketten, kanalların eski sahipleriyle problemler yaşanması nedeniyle yüksek lisanslama bedeli istenmesinin objektif iyi niyet kurallarına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sektörde tekel durumunda bulunan bir ortak lisanslama biriminin, anlaşma imzaladığı kuruluşlar arasında haksız rekabet yaratıcısı haline gelmemesi gerektiğini, ayrıca tarifelerde belirtilen lisans bedelleri üzerinden bazı yayıncı teşebbüslere dipnotlarında belirtilen indirimlerin haricinde indirimler yapılırken, müvekkili şirket de dahil olmak üzere bazı teşebbüslere bu ilave indirimlerin uygulanmadığını, fahiş fiyatları ödemek zorunda bırakıldıklarını, ayrımcılık yapıldığını, hakim durumun kötüye kullanıldığından bahisle, öncelikle, davalının müvekkilinin dijital yayınlarını ve internet sitesindeki yayınları kesmemesi için, FSEK 41. maddesi gereği ihtiyati tedbir kararı verilerek, 132.594,35-TL üzerinden lisans bedelinin 1/4’ünün her 3 ayda bir ödenmesine karar verilmesini, müvekkili şirketin bu yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde tedbiren lisans verilmesini, davalı … tarafından yayınlanan tarife bedeli üzerinden yapılan hesaplama dikkate alınarak, 2017 EK-B/TV Digital yayın için belirlenen 82.146,15 TL ile 2017 EK-B/RADYO tarifesinde ki, dijital radyo için belirlenen 50.448,20 TL bedelinin iptaliyle Mahkemece belirlenecek bedel üzerinden lisans sözleşmesi yapılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … Meslek Birliği vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının şirketin … adlı internet sitesinin içerik sağlayıcısı olduğunu, bir yayın kuruluşu olmadığını, … adlı internet sitesinde gerçekleştirilen kullanımların da nitelikleri itibariyle yayın olmadığını, yayın kuruluşu olmayan davacının kıyas yolu ile yayın kuruluşu kapsamına alınmasının mümkün olmadığını, bu nedenle de davacı şirketin FSEK 43.maddesinin atıf yaptığı 41.madde hükümlerine dayalı olarak tarife tespit davası açma bakımından husumet ehliyeti bulunmadığını, davacı yanın … adlı internet sitesinde on demand streaming, interaktif müzik ve videolar ve youtube üzerinden embed(gömülü link) şeklinde gerçekleştirdiği iletimlerin kamuya erişilir kılma hakkının konusu olup, yayın hakkı kapsamında olmadığını, kullanım şeklinin bir yayın olmadığını, davacı yanın müvekkili meslek birliğine lisans sözleşmesi imzalamak için gönderdiği 24.10.2017 tarihli yazıda …, … adlı internet sitelerinde yer alan müzik ve videoların on demand (talebe bağlı) ve interaktif (karşılıklı etkileşime açık) şekilde kullanımının mevcut olduğunu beyan ve ikrar ettiğini, bu kullanımların FSEK 25/2 maddesinde, “gerçek kişilerin istedikleri yer ve zamanda esere erişim sağlamak suretiyle umuma iletim” şeklinde tanımlanan kamuye erişilir kılma hakkı kapsamında olduğunu, dolayısıyla yayın hakkına özgü düzenlemeler içeren FSEK 43’ün, kamuya erişilebilir kılma hakkı kapsamına giren kullanımlara ve yine bu maddenin atfıyla FSEK 41’inci maddesinin ilgili fıkrasının tarife tespitine ilişkin hükümlerinin dava konusu olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin …ve ilgili mevzuat hükümerine göre bir yayın kuruluşu olmadığını, davacı şirketin 5651 sayılı İnternet Kanunu’nda tanımlanan şekli ile içerik sağlayıcı olduğunu, müvekkili meslek birliğinin on demand ve tam interaktif kullanımlar için açıkladığı veya davacıya bildirdiği herhangi bir tarife bedeli bulunmamasına rağmen davacının müvekkilinin tarifesini fahiş olduğunu iddia ederek dava açma hakkının bulunmadığını, FSEK 43’üncü meddesinin atfı ile 41’inci madde uyarınca tarife tespiti dava açılabilmesi için meslek birliklerince belirlenmiş tarifeler üzerinden sözleşme yapılmamış olmasının gerektiğini, bu hususun dava şartı olduğunu, Rekabet Kurumunca düzenlenen raporda; müvekkili Meslek Birliği’nin davacının yer aldığı … ile lisanslama yapmıya reddetme hakkının bulunduğunun açıkça vurgulandığını, ayrıca …’nun Meslek Birlikleri hakındaki hakim durumlarını kötüye kullandıkları gerekçesi ile yaptığı şikayet başvurusunun red edildiğini, davacının … bünyesinde yer aldığını, bu grupta yer alan yayın kuruluşlarının Meslek Birliklerinin repertuarlarını izin almaksızın kullanmak niyetiyle ve Meslek Birliklerinin izinsiz kullanımlara ilişkin olarak açacakları davalardan kurtulmak amacı ile bu davayı açtığını, …’nun 2015 yılında MÜ-YAP Meslek Birliği tarifelerinin fahiş olduğu iddiası ile Rekabet Kurumu’na şikayet başvurusunda bulunduğunu ancak tarife bedellerinin yüksek olmadığına karar verilerek bu şikeyet başvurusının red edildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Feri Müdahiller, …, …, … vekillerinin davaya müdahil talepli dilekçelerinde özetle; mahkemenin 01.11.2017 tarihli ara kararında; “…davacı vekilinin 01.11.2017 tarihli dilekçesinde … C.Başsavcılığı’nın … ve … soruşturma numaralarından internet sitelerine erişimin engellendiği, bu engellemenin hem davacı şirketi hem de günlük 50.000 takipçisini mağdur ettiği göz önüne alınarak durumun aciliyeti ve mağduriyetin giderilmesi amacıyla FSEK 41.madde hükmü gereğince davacı vekilinin talebinin kabulü ile, 2017 yılının sözleşmesinde avans olarak ödenen 132.594,35 TL’nin 1/4’ü olan 33.148.59 TL baz alınarak dava sonucunda gerekirse mahsup edilmek üzere 2017 yılı mali hak bedelinin 33.148,59 ‘şar TL olarak 3’e ay aralıklarla davalı … Birliğine ödenmesine ve kullanım sağlanmasına ” dair verilen kararın sonuç kısmında yer alan “kullanımın sağlanması” şeklinde tesis edilen hükmün, “…, …” adlı internet siteleri hakkında İstanbul C.Başsavcılığı’nın … esas-… soruşturma sayılı dosyasında verilen erişimin engellenmesi kararını geçersiz kıldığını ve müvekkilleri meslek birlikleri üyelerine ait eserlerin mahkeme izni ile kullanımına izin verilmesini sağlar nitelikte olduğunu, bu nedenle bahse konu kararın müvekkili meslek birliği üyelerinin haklarını doğrudan etkileyeceğini beyanla müvekkili meslek birliklerinin meşru menfaati bulunduğundan davalı … Meslek Birliği yanında katılma taleplerini beyanla, tedbir talebinin kabulü için gereken koşulların oluşmadığını, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının FSEK 43.maddesinin atıf yaptığı FSEK 41.maddesinin 10.fıkrasındaki usul ve esaslara uygun olmadığını, bu maddede ilk defa sözleşme yapacak kuruluşların, meslek birliklerinin tarifelerinin 1/4’ünü yatırsalar dahi meslek birliklerinin repertuarında yer alan eser, icra veya fonogramları yayınlayabilmeleri için meslek birliklerinden izin alma koşulunun düzenlendiğini, aynı maddenin ikinci cümlesinde meslek birliklerine repertuarlarının kullanılmamasını talep etme hakkının da tanındığını, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının dayanağı olan FSEK 41.maddesindeki düzenlemelerlin umuma açık mahallere yönelik düzenlendiğini, FSEK 41.maddesine atıf yapan FSEK 43.maddesindeki düzenlemelerin tamamının Radyo Televizyon Kuruluşları gibi yayın kuruluşlarına ilişkin olduğunu, davacı … unvanlı şirketin ise, ne bir umuma açık mahal ne de radyo, televizyon yayın kuruluşu olduğunu, davacı şirketin …, …, … adlı internet sitelerinin içerik sağlayıcısı olduğunu, …ile ilgili mevzuat hükümlerine göre bir yayın kuruluşu olmadığını, bu nedenle FSEK 43. Maddesinin yaptığı atfa istinaden FSEK 41.maddesinde yer alan tarife tespitine ilişkin hükümlerin dava konusu olayda uygalanmasının mümkün olmadığını, verilen ihtiyati tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilleri meslek birliklerinin, üyesi olan eser sahipleri adına, interaktif ve on demand şeklinde kamuya erişilir kılma hakkı kapsamındaki kullanımlara izin verme (lisans verme) ve yasaklama hakları bakımından tam yetkili olduklarını, Meslek Birlikleri üyesi olan eser sahiplerinin eserlerinin izin alınmaksızın ve mali hak bedeli ödenmeksizin mahkeme kararı ile kullanılmasının sağlanmasının binlerce …, …, … üyesi eser sahipleri bakımından telafisi imkansız zararlar meydana getireceğini, davacı şirketin internet sitelerinde Meslek Birliği üyesi olan eser sahiplerinin eserlerinin yasal kullanımı için FSEK gereği alınması gereken izinleri almadığını ve mali hak bedellerini de ödemedinden bahisle, davanın sonucunun müvekkilleri meslek birliklerini etkileyeceğinden davalı … yanında davaya müdahil olarak katılma taleplerinin kabulüne, ihtiyati tedbir kararının reddine karar verlimesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava FSEK 43. maddesinin atıf yaptığı 41.madde hükümlerine dayalı olarak açılmış tarife tespitine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Davalı … birliğinin davaya konu davacının taleplerine ilişkin izin vermeye yetkili olup olmadığı, hangi hususlarda yetkisinin bulunduğu, davacının vermiş olduğu hizmetin yayın niteliğinde yahut platform niteliğinde olup olmadığı, içerik sağlayıcı olup olmadığı, lisans alması gerekip gerekmediği, Kanunun 41 ve 43.maddelerinden yararlanıp yararlanamayacağı, kanalların eski sahipleri ile organik bağlantısının bulunup bulunmadığı hususlarında ibraz edilen 17.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda;”…Davacı şirket ile dava dışı … A.Ş, ve … A.Ş. ile arasında hukuki bir bağın tespit edilemediği, ekonomik bir bağ bulunup bulunmadığına ilişkin dosya kapsamında böyle bir iddiayı destekler herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, davacı faaliyetlerinin kendilerince de kabul olunduğu üzere tam interaktif şekilde streaming (on demand) olarak yapılan umuma iletimlerden ibaret olduğu, davacının ”…” adlı internet sitesindeki müzik kullanımları teknik açıdan video streaming ve on demand video klip streaming şeklinde olduğundan, davalı …’ın 11.03.2013 tarihli Genel Kurulda alınan karar ve örnek yetki belgesi çerçevesinde kendilerinin böyle kullanımlara izin verme yetkisi olmadığı yönündeki iddiasının doğru olduğu, davacı tarafından yapılan eylemin umuma iletim hakkı kapsamında olduğu, bu hakkın kullanılabilmesi için hak sahibinden izin alınması gerekeceği, yine internet yoluyla gerçekleştirilen umuma iletimin de FSEK 43, madde kapsamına gireceği ve dolayısıyla 41. maddenin de uygulama alanı bulacağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyet raporunda davacı tarafından işletilen “…”‘ adlı internet sitesi incelendiğinde müzik iletimlerinin 1- “…”, “…” logosu altında video-streaming iletimler, 2-“…”, “…”, “…”. “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” adı altında audio-streaming iletimler, 3-On demand şekilde yerli ve yabancı video klip full interaktif iletimler” olmak üzere üç şekilde olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; davacı şirketin daha önce davalı ve müdahil meslek birliklerine borçlu bulunan ve birçok uyuşmazlıkta karşı karşıya geldikleri şirketler ile bir bağının olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığı, davacı … Ltd.’nin ilişkisi olduğu iddia olunan diğer şirketlerden farklı bir tüzel kişiliği haiz, yurt dışında kurulmuş bir ticaret şirketi olduğu, bu bağlamda, eldeki veriler kapsamında davacı şirket ile davalı ve müdahiller tarafından davacıyla bağlantı içinde bulundukları iddia olunan şirketler arasında halefiyet dahil herhangi bir hukuki ilişki mevcut olmadığı, ayrıca davacının ne geçmiş yıllarda ne de 2017 yılı içinde davalı … Birliklerinden izin alarak yayın yaptığına dair herhangi bir bilgi veya belgenin dosya içerisinde mevcut olmadığı, dolayısıyla hukuki açıdan davacı şirketin davalı ile ilk defa lisans sözleşmesine girecek bir tüzel kişi olduğunun kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı tarafından eserlerin ınternet ortamında kullanıcılara sunulması, FSEK m. 25/2 çerçevesinde eserin umuma iletim hakkı kapsamına girer. Maddeye göre eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir.
Somut olayda eserin internet ortamında sunulması da gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda esere erişimin sağlanmasıdır. Dolayısıyla lisans sözleşmesine konu olacak hak da eserin umuma iletim hakkıdır. Her ne kadar ‘”gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda esere erişimin sağlanması”‘ ayrı bir hak olarak düzenlenmiş olsa da, AB Adalet Divanı kararlarında da kabul edildiği üzere, bu hak da umuma iletim hakkının kapsamına dahildir.
Davalı vekili, müvekkili olan meslek birliğinin 11.03.2013 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında alınan karar ile üye fonogram yapımcılarının on demand ve interaktif kullanımlar bakımından izin verme haklarını kendilerinde tuttuklarını ifade etmiş, davacının fonogram yapımcılarından bizzat izin alması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı … Ltd. vekilinin …’a gönderdiği 24.10.2017 tarihli yazıda; “… ve … ” adlı internet sitelerinde … servis olarak on demand yayın yapılmaktadır. İlgili sitelerde yayınlanan müzik ve videolar tam interactive kapsamındadır.” denilmektedir. Tam interactive şekilde streaming (on demand) olarak yapılan umuma iletimlere ilişkin izin verme yetkisinin, … üyesi fonogram yapımcıları tarafından bizzat kullanılacağına ilişkin …’de alınan Genel Kurul Kararı şu şekildedir: “… Birliği Yetki Belgesinin 10.01.4 maddesi ve ilgili diğer tüm hükümler hakkında; “… Birliğinin dijital alanda eş zamanlı veya bağımsız olarak yayın yapan web veya mobil TV ve radyoları IPTV uygulamaları, yayın kuruluşlarının eş zamanlı veya kendi programlarıyla sınırlı VOD uygulamaları, yeniden platformlarında yer alan web veya mobil yayın kuruluşları uygulamaları ve benzerlerine ilişkin hak ve izinler dışında dijital alanda hak takibi yapmıyor olması sebebi ile; yetki belgelerinde dijital alanda hak takibi ile ilgili olarak 10.01.4 maddesi ve ilgili diğer tüm hükümlerin bu uygulamalar dışında geçersiz kabul edilmesine, bu kullanımlar dışındaki kullanımlar ile ilgili olarak yetki belgelerinin 10.01.4 maddesi ile ilgili tüm hükümlerin ve bu kapsamda …’a tanınan hak ve yetkilerin yok hükmünde sayılmasına, bunlarla ilgili olarak …’ın hak takibi yapmamasına…” Genel kurul kararına göre, … aşağıda belirtilen hususlarda izin verme yetkisine sahip olup bunlar dışında doğrudan fonogram yapımcılarından izin alınması gerekmektedir: – Dijital alanda eş zamanlı veya bağımsız olarak yayın yapan web veya mobil TV ve radyoları, – IPTV uygulamaları, -Yayın kuruluşlarının eş zamanlı veya kendi programlarıyla sınırlı VOD uygulamaları, -Yeniden iletim platformlarında yer alan web veya mobil yayın kuruluşları uygulamaları ve benzerleri. …’a verilen yetki belgeleri de bu karara göre tekrar düzenlenmiştir. Yetki belgesinin 10.01.2 ve 10.01.4 ‘üncü maddesinde …’ın “izin verme” yetkisi dışında tutulan kullanımlar şu şekilde belirtilmiştir;”…ticari mtelifc taşıyan indirme (download), her türlü abonelik paketleri ve kullanım listeleri oluşturma ve benzeri interaktif kullanım biçimleri…” 11.03.2013 tarihli Genel Kurulda alınan karar ve örnek yetki belgesi incelendiğinde, …’ın “…” adlı internet sitesinde audio streaming, video streaming ve on demand video klip streaming iletimler hakkında takip yapma hak ve yetkisi bulunmasına karşın izin verme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Davacının “…” adlı internet sitesindeki müzik kullanımları da video streaming ve on demand video klip streaming şeklinde olduğundan davalı …’ın kendilerinin izin verme yetkisi olmadığı yönündeki itirazının yerinde ve doğru olduğu anlaşılmıştır. Zira FSEK md.41 çerçevesinde açılan tarife tespit davaları, fonogram yapımcılarının izin verme hakkı kapsamında açılabilecek davalardan olup, izin verme hakkı bulunmayan bu tür durumlarda dava açılamayacaktır.
Davacı şirketin internet ortamında davalı ve müdahil meslek birliklerinin repertuvarında yer alan eserleri sunduğu, davacı tarafından bu fiilin gerçekleştirilebilmesi için hak sahiplerinden lisans alması gerektiği konusunda taraflar arasında herhangi bir çekişme bulunmadığı, dolayısıyla ortada bir eser, icra ve/veya fonogram bulunup bulunmadığı, eser, icra ve/veya fonogramın olaydaki haliyle kullanımı için hak sahiplerinden izin alınması gerekip gerekmediği konuları somut olayda tartışılmayacaktır. Zira taraflar arasındaki çekişme, olaydaki şekilde vuku bulan bir fiilin FSEK’e göre hangi kapsama girdiği ve yapılacak tanıma göre FSEK m. 43 ve 41’in uygulanma imkânının mevcudiyeti mevzularında toplanmaktadır.
Yukarıda izah edildiği üzere davacının “…” adlı internet sitesindeki fonogram kullanımları, …’ın 11.03.2013 tarihli Genel Kurul Kararı ve yetki belgeleri ile belirlenen izin verme yetkisi dışında kalmaktadır. Zira …’ın interaktif iletimler, streaming iletimler, on demand iletimler, catch up iletimler bakımından izin verme yetkisinin Genel Kurul Kararı ile kaldırıldığı ve bu nedenle bu tür kullanımlar için … ile lisans sözleşmesi akdedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
İkinci olarak incelenmesi gereken sorun ise eserin umuma iletim hakkının FSEK m. 43 ve orada yapılan atıfla uygulanacak olan m. 41/10’un kapsamına girip girmediğidir. Davalı tarafından yapılan savunma da anılan maddelerin yalnız radyo ve televizyon kuruluşlarını kapsadığı ayrıca bar, restoran, avm, havalimanı gibi alanlarda yapılan iletimlere özgü olduğu yönündedir.
5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” 2/ f bendine göre;” İçerik sağlayıcı: İnternet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişileri, ” olarak tanımlanmıştır.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanununa dayalı olarak yayınlanan “Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluşlar ile Platform ve Altyapı İşletmecilerinin Uymaları Gereken İdari ve Mali Şartlar Hakkında Yönetmelik” Madde 4 – (1) Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların; a) Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ve münhasıran 6112 sayılı Kanunda belirtilen konularda iştigal etmek üzere anonim şirket statüsünde kurulmuş olması, b) Halka açık olmayan hisselerin nama yazılı olması, c) Şirket ana sözleşmelerinde ortaklık yapısını ve iştigal konularını düzenleyen hususların açıkça belirtilmesi, ç) Herhangi bir kişi lehine intifa senedi ihdas edilmemesi, d)Yerli ve yabancı hissedarların imtiyazlı hisse senedine sahip olmaması zorunludur. Hükmüne amirdir.
Her ne kadar heyet raporunda FSEK m. 43. hükmünün madde başlığı “Radyo-televizyon gibi araçlarla yayınlanan ve/veya iletilen fikir ve sanat eserlerine ilişkin ödemeler” iken, 5101 sayılı kanunla “Eser, icra, fonogram ve yapımların yayınlanmasına ve/veya iletim yapacak kuruluşlar…” olarak değiştirildiği, Maddenin ilk fıkrasında da hükmün uygulama alanına giren kuruluşlar “Radyo – televizyon kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkânlardan yararlanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar…” olarak ifade edildiği, düzenlemenin yalnız klasik radyo-televizyon yayınını değil, teknik imkânlardan yararlanılarak yapılacak her türlü yayın ve iletimi esas aldığı, madde başlığında yapılan değişikliğin, kapsamı yalnız radyo televizyon yayını ile sınırlamadan genişletme çabasının bir sonucu olduğu, dolayısıyla internet yoluyla yapılan umuma iletimin de bu hükmün kapsamına girdiği, yalnızca radyo ve televizyon yayınları ile kapsamın sınırlanamayacağı ve FSEK’in 43. maddesinin atıf yaptığı 41. maddesinde düzenlenen tarife tespit davasının bu kapsamda açılabileceği değerlendirilmiş ise de yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında davacının içerik sağlayıcı olarak kabulünün gerektiği, yine mevzuat kapsamında limited şirket statüsünde olan davacının medya hizmet sağlayıcı kuruluş olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, taraf beyanları, sunulan deliller ve bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı tarafından yapılan eylemin umuma iletim hakkı kapsamında olduğu, bu hakkın kullanılabilmesi için hak sahiplerinden izin alınması gerektiği, davacı şirketin yukarıda izah olunduğu üzere… ve ilgili mevzuat gereği yayın kuruluşu statüsünün bulunmadığı, 5651 sayılı kanundaki tanımlandığı üzere içerik sağlayıcısı olduğu, içerik sağlayıcısı olduğu dikkate alındığında FSEK 43 atfı ile 41. Maddeye dayalı tarife tespit davasını açamayacağı, zira Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun maddelerine dayalı olarak yayımlanan Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluşlar ile Platform ve Altyapı İşletmecilerinin Uymaları gereken İdari ve Mali Şartlar Hakkındaki yönetmelik in 4. Maddesi gereği medya hizmet sağlayıcı Kuruluşların (radyo televizyon kuruluşları yayın kuruluşları) TTK hükümlerine göre ve münhasıran 6112 sayılı … kanununda belirtilen konularda işgal etmek üzere anonim şirket statüsünde kurulmasının zorunlu olduğu davacının limited şirket olduğu dikkate alındığında yayın kuruluşu olarak kabulünün mümkün olmadığı bu noktada FSEK 41 ve 43 e dayalı açılan tespit davası bakımından aktif husumetinin bulunmadığı, bir an için aktif husumetinin bulunduğu kabul olunsa dahi bu kullanımlara ilişkin davalı …’nin Genel Kurul Kararı göz önünde bulundurulduğunda izin verme yetkisinin olmadığı gibi herhangi bir tarife bedeli belirlemesinin de mümkün olmadığı bu yönden davalının pasif husumetinin bulunmadığı anlaşılmakla davacının davasının husumetten reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40 TL karar harcının peşin yatırılan 31,40 TL’den mahsubu ile kalan 13,00 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan, 25,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin ve feri müdahil vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır