Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/672 Esas
KARAR NO : 2021/60
DAVA : Marka İptal (Kullanmamaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 13/10/2017
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka İptal (Kullanmamaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının … kurulu başkanı olduğunu, …bünyesinde birçok şirketin …, …, …, … ve …’da inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de ise …’e bağlı olarak 2011 yılında kurulan …Şirketi’nin alüminyum, paslanmaz çelik, bakır, çinko, titanyum ve benzeri hammaddelerle yangına dayanıklı panel ve benzeri dış cephe malzemelerinin üretimi sağladığını, dünya genelinde tanınmış “…” markası ile Türkiye piyasasında yer edinmek ve Türkiye ’ye gerçekleştirilen yatırımlar çerçevesinde “… ” markasını kendi adına tescil etmek istediği ancak TPE nezdinde yapılan inceleme sonrasında, davalıya ait “…” ibaresinin tescilli olması nedeniyle davacının yapmış olduğu başvurunun reddedildiğini, kapatılan … 3. Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi nezdinde …E. Sayılı dosyası üzerinden açmış oldukları iptal davasının 556 sayılı KHK m. 14 hükmünün AYM iptali kararı sebebiyle reddine karar verildiğini ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, bahsi geçen dosya kapsamında iki ayrı bilirkişi raporu düzenlendiğini, tespit olunan hususlar yönünden kısmen çelişki bulunduğunu, 14.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda “..davalı yanın dava konusu markayı kullanımı sadece kompozit panel kaplama emtiasına ilişkindir; tescilli olduğu diğer ürünlerde markanın kullanıldığını gösteren herhangi bir delil dosya kapsamında yer almamaktadır.” ifadesine yer verilmesine karşın 6. sınıfta yer alan bazı emtialar bakımından ciddi kullanımın gerçekleştiği yönünde tespitte bulunulduğunu yalnızca 3 şirket ile gerçekleştirilen ticari ilişki neticesinde, davalının markasını “… ” için kullandığını söylemenin hakkaniyete aykırı olduğunu, itiraz üzerine yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verildiğini, 29.05.2017 tarihli Bilirkişi Raporunda ibraz olunan deliller kapsamında davalının ciddi bir biçimde kullanım yükümlülüğünü yerine getirmediği hususunda görüş bildirildiğini, davalı tarafça sunulan “…” yönünden kesilen faturaların ciddi kullanım olarak kabul edilip edilemeyeceğini, bu açıdan da teknik bilirkişi tarafından belirtildiği üzere bu emtianın da 19. sınıfta tescilli “Tabaka veya şerit halinde tabii veya sentetik yüzey kaplamaları, ısı ile yapıştırılabilen sentetik kaplamalar” emtialarına karşılık geldiği hususu da dikkate alınarak gerçekleştirilecek bilirkişi incelemesi neticesi ile kullanımın ciddi bir kullanım olup olmadığının tespiti gerektiğini, davalının markasını ciddi anlamda kullanmadığını iptali gerektiğini, davanın 18.08.2017 tarihinde 6769 sayılı Kanun m.9 hükmü çerçevesinde ikame edildiği, kanunun geçici maddelerinde iptal yetkisi her ne kadar Türk Patent ve Marka Kurumu’na verilmiş olsa da yürürlüğün 7 yıl ertelendiğini, iptal talebinin Mahkemelerde ileri sürülmesi bakımından kısıtlayıcı herhangi bir hükmün bulunmadığını, HMK md.141/1 hükmü kapsamında iddialarını genişletme hakkını kullanarak, davalı markasının iptalinin mümkün olmaması halinde, hükümsüz kılınmasını talep ettiğini belirtmiş, davalı taraf adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde …numara ile kayıtlı “…” markasının kullanmama nedeniyle iptalini, aksi takdirde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, 556 sayılı KHK’nın 14. madde hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden, davalının hak sahibi olduğu markasını SMK yürürlüğünden evvel kullanma yükümlülüğü bulunmadığını, bu yükümlüğün ancak SMK’nın yürürlük tarihi itibariyle geçerli olacağını, davacı tarafından 556 sayılı KHK döneminde davalı aleyhine ikame edilen … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin… E. Sayılı dosyasında davanın reddine karar verildiğini, anılan dosyada davalının markayı aktif bir şekilde kullandığının sübut bulduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı KHK döneminde kullanma yükümlülüğü olarak düzenlenen 14. Madde hükmünü iptal etmekle; ciddi biçimde kullanmamadan doğan halin yaptırımı olan hükümsüzlük kararlarını engellediği, buna göre 556 Sayılı KHK döneminde kullanma yükümlülüğü yasal olarak kaldırılmakla SMK yürürlüğü ile getirilen kullanma yükümlülüğünün ancak ve ancak SMK’nın yürürlük tarihi itibariyle geçerli olacağını, “…” numaralı markanın kullanmama nedeniyle iptalinin talep edildiği dikkate alındığında, davacının hukuki menfaatinin bulunduğu kabul edilmemekle birlikte eğer davacıya hukuki menfaat atfedilecek ise sadece 6. sınıf için atfedilebileceğini, çünkü davacı markasının tescilli olduğu diğer sınıflar bakımından davacının herhangi bir tescil müracaatı bulunmadığından hukuki menfaatten de bahsedilemeyeceğini, davacının SMK md.9 uyarınca kullanmama nedeniyle iptal davası açtığını beyan etmekle dava talebini belirlemiş olduğu, bu noktada kullanmama nedeniyle iptal davasının esasına geçildiğinde iptal edilebilirlik şartları oluşmamış ise davacı tarafın iddia ettiği gibi hükümsüzlük incelemesinin yapılması mümkün olamayacağını, davalının, dava konusu marka ile uzun yıllardır faaliyet gösterdiği, markayı yurt içi ve yurt dışında kullandığını, markaya ciddi anlamda yatırım yaparak reklam ve tanıtım faaliyetinde bulunduğunu, davacının Türkiye piyasasına girdikten sonra davalı tarafından yaratılan tanınmışlıktan faydalanmak için huzurdaki davayı ikame ettiğini belirtmiş davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; …’nin 11/07/2013 tarihli … numaralı “…” markasını 11.sınıfta; …’nin 15/07/2013 tarihli … numaralı “… aluminium …” markasını 11. Sınıfta; …’nin 11/06/2007 tarihli … numaralı “…” markasını 06, 07, 17, 19, 20.emtia sınıflarında tescil ettirdiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında daha evvel … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi …E. dosyası dosya içerisine alınmış olup, incelendiğinde iş bu dava konusu iptali talep edilen… sayılı markanın tanınmışlık, kullanmama ve kötü niyet nedenlerine dayalı İptal/hükümsüzlük davası olduğu, söz konusu dosyada üç ayrı bilirkişi raporu bulunduğu, Muhasip bilirkişi …tarafından düzenlenen 06.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalı tarafın 2012 ve 2013 yıllarında ait ticari defterleri incelenmiş ve … sayılı markanın dava tarihinden geriye doğru beş yıllık süre içinde tescil kapsamındaki ürünlere ilişkin olarak 08.02.2013 – 05.11.2013 döneminde toplam 61.863,00-TL + KDV tutarında 6 adet satış faturasında kullanıldığı tespit edildiği, …, … ve …tarafından düzenlenen 14.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacının sıfat yokluğu nedeniyle hükümsüzlük davası ikame etmesinin mümkün olmadığı ancak herkesin kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası açabileceği, somut uyuşmazlıkta da dava konusu markanın kullanmama nedeniyle iptali konusunun irdelenmesi gerektiği, Anayasa Mahkemesi’nin MarkKHK m.42/l-c hükmünün iptaline ilişkin kararının huzurdaki davanın ikamesinden sonraki tarihli olduğu, anılan hükmün somut uyuşmazlık kapsamında dikkate alınması gerektiği, MarkKHK m. 14 hükmünün iptale konu olmadığı, dolayısıyla kullanmama nedeniyle tescilli markaların mevcut durumda dahi iptalinin söz konusu olabileceği, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davasında ispat yükünün davalı yan üzerinde olduğu, dosyadaki mevcut faturalardan davacı yanın kullanımının sadece … kaplama emtiasına ilişkin olduğu, davacının markayı 06. Sınıfta “Adi metaller ile bunların alaşımları ve yarı mamülleri: Metal lehvalar ve tabakalar, profiller, sac, teneke, demir, inşaat demirleri, bakır, çinko, kalay, pirinç, alüminyum … İnşaatlar için çelik hasırlar, etriyeler … Taşınabilir metal yapılar, metal zeminler, merdivenler, demir parmaklıklar, korkuluklar, madeni çatılar, madeni çitler, taşınabilir madeni platformlar, madeni telefon kulübeleri, madeni kabinler, taşınabilir metal seralar, yüzme havuzları ve tramplenler, madeni silolar, yollar için madeni bariyerler… Eleme, fıltreleme ve benzeri amaçlar için metalden örgüler, elekler… ; Metalden mamül kapılar ve pencereler, kapı ve pencere kasaları; metal panjurlar, metal kepenkler ve jaluziler… ; Metalden inşaat iskeleleri ve inşaat kalıpları, inşaatlar için teleskopik dikmeler… Elektrik için olmayan madeni kablolar ve teller; kaynak ve lehim telleri; madeni halatlar, yük kaldırma ve taşımada kullanılan madeni askılar, bağlar, kolonlar, kuşaklar, bantlar ve şeritler.. ” emtialarında kullandığı, bu kullanımın yoğun bir kullanım olmamakla birlikte ciddi bir kullanım olarak kabul edilmesi gerektiği, ayrıca emtianın niteliği itibarıyla markanın ürün üzerinde kullanılmasının mümkün olmadığı, bu itibarla faturaların kullanım açısından yeterli delil kabul edilmesi gerektiği, fatura örneklerinin 6 adet oluşundan bahisle davalı yan kullanımının ciddi olmayan bir kullanım olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu durumun sadece davalı yanın, dava konusu markayla yaptığı işlerin fazla olmadığına işaret ettiği, markanın ciddi kullanılmadığına işaret etmediği, aksi durumun kabulünün piyasada yeterince tercih edilmeyen her bir markanın kullanılmadığı sonucuna götüreceği, bu yorumun isabetli olmayacağı, toplamda 6 adet fatura bedeli olan 61.863,00-TL’nin kullanımın ciddi olduğunu ortaya koyduğu, 06. Sınıftaki diğer emtialar ve markanın tescilli olduğu 17 ve 19. Sınıftaki emtiaların tamamı bakımından dava konusu markanın kullanıldığının ispat edilemediği, mahkemenin davalı yanca sunulan tarihsiz katalogda yer alan fotoğrafları kullanmaya ilişkin delil olarak kabul etmesi durumunda, davalı markasının ayrıca 19. Sınıfta tescilli olduğu “İnşaatlar için cam ürünleri: Camlar, çift camlar, çatılar için cam plakalar, cam tuğlalar, cam paneller, cam karolar” emtialarında da kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu, taraf vekillerinin rapora itiraz etmeleri üzerine mahkeme, itirazlar da değerlendirilmek suretiyle yeni heyet oluşturularak inceleme yaptırılmasına karar verdiği, …, … ve … tarafından düzenlenen 29.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirket tarafından ibraz edilen 2012 ve 2013 yıllarına ait ticari defterler üzerinde yapılan incelemede sadece 8 adet faturanın tespit edildiği, davalının markasını tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile hiç kullanmadığı, bu 5 yıllık süreden sonra da 2013 yılında çok az sayıda ve tutarda kullandığı, yıllık adet ve ciro düşünüldüğünde yapılan işlerin çok düşük sayıda ve tutarda olduğu, ciddi kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve markanın tescilli olduğu sınıflarda kullanmama dolayısıyla iptalinin gerektiği, mahkeme tarafından kullanımın ciddi kullanım olarak değerlendirilmesi durumunda davalının … markasının yer aldığı “…” emtiasının davalı tescilleri arasında bazı emtiaları kapsadığı, kompozit malzemenin sandviç yapılar, metal ve tahtadan hariç imal edilmiş yatlar, tabaka halinde cam yünü takviyeli polimer malzemeler gibi değişik malzeme gruplarından hazırlanan anlamına geldiği, davalı markasının tescilli olduğu 19. Sınıftaki “Tabaka ve şerit halinde tabii veya sentetik yüzey kaplamaları, ısı ile yapıştırılabilen sentetik kaplamalar” emtialarına karşılık geldiği, bunun dışındaki emtialarda kullanılmadığı tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu, mahkemece “Kötüniyet nedeni ile hükümsüzlük talebi açısından tescil tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK’de öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının hak iddia ettiği ve Türkiye’de tescili bulunmayan … markasının tanınmış marka olduğuna ve davalının bu markayı kötü niyetle tescil ettirdiğine dair yeterli delil sunulmadığı, davanın açıldığı tarihte 556 Sayılı KHK 14. madde kapsamında değerlendirmeye girilmiş ise de ilgili maddenin Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edildiği, davanın yasal dayanağının kalmadığı ve yasal boşluğun Medeni Kanun 1. Maddesi uyarınca doldurulamaması gerekçelerine dayanarak davanın reddine karar verildiği, kararın taraflarca istinaf yoluna başvurulmadan 08.09.2017 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi yönünden dosya bilirkişi heyetine tevdi olunmuş sunulan 25/09/2020 tarihli raporda özetle; Davalı tarafından, incelemeye sunulan yukarıda dökümü yapılan 2013-2017 mali dönemine ait ticari defterinin ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmış oldukları, sahibi lehine delil niteliğinde olduğu, davalı taraf kayıtlarında dava tarihinden geriye doğru son beş yıl için yapılan incelemede, “…” açıklaması ile 82.130,00TL (KDV hariç) miktarında 2013 ve 2014 yıllarında marka kullanımı yapmış olduğu, 2015-2016-2017 yıllarında marka kullanımı yapılmadığı, davalı tarafın dava tarihinden geriye doğru son beş yıl içindeki toplam satışları içinde ise %.017.oranında dava konusu markayı kullandığı, Mal ve hizmetin türü, özellikleri, fiyatı, kullanım miktarı, kullanım süresi ve sıklığı dikkate alındığında, davalı … marka kullanımlarının tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından pazar payı yaratacak yahut var olan pazarı korumayı amaçlayacak şekilde ve yoğunlukta, markanın temel işlevlerine uygun ciddi bir kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve markanın kullanmama sebebiyle iptali koşullarının oluştuğu, kullanımın ciddi bir kullanım olarak değerlendirilmesi halinde, davalı faturalarında geçen … markasının yer aldığı; “…” emtiasının markanın tescilli olduğu 19. Sınıftaki “Tabaka veya şerit halinde tabii veya sentetik yüzey kaplamaları, ısı ile yapıştırılabilen sentetik kaplamalar.” emtiasına, “…”nin markanın sınıf listesinde yer almayan 37.sınıftaki “İnşaat Hizmetleri”ne, “Cephe Üstü Totem” emtiasının markanın tescilli olduğu 19. Sınıftaki “Plastik ve sentetik malzemeden mamül sökülüp takılabilen yapılar” emtiasına, “…” pencere ve kapı üstlerine konan yük taşıma kirişi olup. 19. Sınıfa karşılık gelmekle beraber, davalı faturasında geçen “…” işinin markanın sınıf listesinde yer almayan 37.sınıftaki “İnşaat Hizmetleri”ne karşılık geldiği, markanın bunun dışındaki emtia/hizmetlerde kullanılmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
İş bu dava SMK 9 ve 25 maddeleri kapsamında açılmış kullanmamaya dayalı marka iptali talebine ilişkindir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir 2-Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fikra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a)Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b)Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması. 3-Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğü anlaşılmaktadır.
Aynı şekilde SMK m.26/I-a) hükmü de SMK m.9/I’de belirtilen hallerin bir iptal sebebi olduğunu ortaya koymaktadır.
Marka üzerindeki hakkın kazanılması için sicile tescil edilmesi yeterli olsa da kanun koyucu tescil edilmiş marka ile marka hakkı sahibine sağlanan korumanın devam edebilmesini bazı şartlara bağlamıştır. Bunun arkasında; tescil edilen bir markanın haksız yere sahibinin tekelinde kalmasının engellenmesi, marka sicilinin kullanılmayan markalarla dolu bir ‘çöplük’ haline gelmesini önlemek veya kullanılmayan bir markadan onu kullanmak ve bir değer yaratmak isteyen bir başka kişinin yararlanmasının önünü açmak gibi pek çok ekonomik ve toplumsal nedenler yatmaktadır. Zira marka hakkı sahibine inhisari bir yetki veren ve herkese karşı ileri sürülebilir nitelikte olduğundan kanun koyucu, bu geniş hakkın yanı sıra marka sahibine hakkaniyet ölçüsünde birtakım sorumluluklar da yüklemiştir. Markanın usulünce kullanılması zorunluluğu da bunlardan bir tanesidir.
SMK madde 9’da marka kullanılmama sebebiyle iptali edilebilmesi için haklı bir sebep olmaksızın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından tescil tarihinden itibaren 5 yıl boyunca Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmamış veya kullanımına beş yıl ara verilmiş olması gerektiği düzenlenmiştir. Ciddi biçimde kullanımdan bahsedebilmek için en öncelikli kriter markanın kullanım yoğunluğu ve markadan elde edilen ekonomik yarardır. Markanın sadece birkaç defa ambalajlara basılması veya az sayıda bastırılan broşürlerde kullanılması gibi kullanım süresi ve etkisi sınırlı, hatta göstermelik denebilecek kullanımlar SMK md.9 anlamında ciddi kullanım teşkil etmez. Markanın ciddi kullanımı belirlenirken markanın kullanım şekli, kapsamı, süresi gibi objektif kriterlerden hareket edilmelidir. Marka sahibi markasını aynı mal veya hizmeti üreten teşebbüslerin oluşturduğu piyasada farklı bir yer edinmek veya yeni bir mal veya hizmet piyasası oluşturmak biçimde kullanmışsa ciddi bir kullanımdan söz edilebilir.
Dosya içeriği dikkate alındığında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9 ile getirilen marka iptaline ilişkin düzenleme ile, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinin AYM’nin iptal kararı ile oluşan boşluğun ne şekilde doldurulması gerektiği üzerinde durulması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9 kullanmamaya dayalı marka iptaline ilişkin olup anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı Marka KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148–189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd., erişim: https://dergipark.org.tr/download/article-file/545172), sonuç olarak 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde kullanmamaya dayalı iptal şartlarının değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/06/2019 T. 2019/1765 E. 2019/4421 K sayılı kararı)
Markanın kullanılmadığı gerekçesiyle açılan iptal davalarında ispat yükü davalı üzerindedir. Taraflar arasında görülen ve AYM iptal kararı sonrası red ile sonuçlanan dava dosyasında birden fazla kez rapor alınmış olup esasen bahse konu raporlar arasında çelişki oluştuğu net bir tespitin yapılması açısından heyet olarak 3. Bir raporun alınması gerektiği kanaatiyle yeni bir heyet oluşturularak tekrardan rapor alınmış olup son alınan raporda da davalı kullanımlarının izahı yapılan mevzuat kapsamında ciddi kullanım olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşıldığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, TPMK kayıtları, önceki tarihli kararlarda alınan bilirkişi raporu ve son olarak mahkememizce alınan heyet raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bir markanın iptalinin istenebilmesi için haklı bir sebep olmadan Türkiye’de tescilden itibaren 5 yıldır ciddi bir şekilde kullanılmamış olması veya kullanımına 5 yıl süreyle ara verilmiş olması gerektiği, izahı yapılan mevzuatın marka iptaline ilişkin hükümlerinin yayım tarihinden geriye doğru da etki doğurduğu, bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere dava tarihinden geriye doğru son beş yıl için yapılan incelemede, “…” açıklaması ile 82.130,00TL (KDV hariç) miktarında 2013 ve 2014 yıllarında marka kullanımı yapmış olduğu, 2015-2016-2017 yıllarında marka kullanımı yapılmadığı, davalı tarafın dava tarihinden geriye doğru son beş yıl içindeki toplam satışları içinde ise %.017.oranında dava konusu markayı kullandığı, Mal ve hizmetin türü, özellikleri, fiyatı, kullanım miktarı, kullanım süresi ve sıklığı dikkate alındığında, davalı … marka kullanımlarının tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından pazar payı yaratacak yahut var olan pazarı korumayı amaçlayacak şekilde ve yoğunlukta, markanın temel işlevlerine uygun, ciddi bir kullanım olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmakla davacının kullanmamaya dayalı iptal talebine ilişkin sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; davalı adına TPMK nezdinde … no ile tescilli ” …” ibareli markanın kullanmama nedeni ile İPTALİNE, sicilden TERKİNİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 27,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 132,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.382,80 TL ve 62,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.445,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/02/2021
Katip …
¸
Hakim …
¸
Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.