Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/666 E. 2022/95 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/666 Esas
KARAR NO : 2022/95

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 11/10/2017
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkili …’ın dünyaca tanınan bir ressam olduğu, bugüne kadar toplam 200 ün üzerinde kişisel ve karma sergiye katıldığı, eserlerinin Avrupa, A.B.D. Kanada dahil olmak üzere yurt içi ve dışında bir çok galeri, müze ve kolleksiyonda yer aldığını, davalı … Limited Şirketi’nin müvekkiline ait eserleri müvekkilinin izni ve muvaffakatı olmadan 2015 ve 2016 yıllarını gösterir takvimler de kullanarak bu takvimlerin dağıtımını yaptığını, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile eser sahibinin çoğaltma, yayma, işleme, temsil gibi mali hakları ve umuma arzını belirleme, eserde değişiklik yapılmasını yasaklama gibi manevi hakları koruma altına alındığını, davalının müvekkiline ait eserleri izinsiz olarak yayınlayarak mali ve manevi haklarını ihlal ettiğini, toplamı 92.500,00 Euro bedele sahip olan müvekkiline ait 13 adet tuval üzeri yağlı boya resim davalı taralça izinsiz olarak kullanıldığını ve dağıtımının yapıldığını, FSEK m. 68 uyarınca eser sahibinin sözleşme yapmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın üç katını isteyebileceğini, bu madde uyarınca, manevi tazminat talep hakları ve fazlaya ilişkin her türlü talep hakları saklı kalmak kaydıyla izinsiz yayınlanan her bir fotoğraf için şimdilik 1.000,00 TL’den toplam 13.000.00 TL maddi tazminat talep ettiklerini açıklanan nedenlerle FSEK m. 70/1 uyarınca ihlal edilen manevi haklarına ilişkin talep hakları saklı katmak kaydı ile, FSEK m. 68 uyarınca üç katı tazminat taleplerine karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik her bir fotoğraf için 1.000.00 TL’den toplam 13.000,00 TL’nin, olay tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tazminini, yargılama giderlerinin vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler incelenmiş Mahkememiz 06/02/2020 tarihli duruşmasında “…Mahkememizce resen seçilecek bir FSEK uzmanı, bir ressam/resim ve güzel sanatlar alanında uzman sektör bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davacıya ait resimlerin eser niteliği değerlendirilmek suretiyle davalı kullanımlarının eser sahipliğine tecavüz niteliğinde olup olmadığı, Fsek kapsamında hangi hakların ihlal edildiği, rayiçler dikkate alındğında davacının talep edebileceği tazminat miktarının ne olabileceği hususlarında bilirkişi raporu alınmasına…” karar verilmiş ve alınan Bilirkişi Heyet Raporunda özetle; dava konusu resimlerin, heyetlerince güzel sanatlar uzmanının yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda FSEK md.1/B bağlamında hususiyet taşıyan çalışmalar olduğu yine sözkonusu resimlerin estetik özellik taşıdığından bahisle FSEK md.4 kapsamında güzel sanat eseri olarak korunabileceği, davalının, ilgili resimlerin takvimde kullanımına yönelik olarak, davacıdan FSEK md.52’ye uygun olacak şekilde bir izin aldığının tespit edilmediği, davalının izin almadan resimleri çoğalttığı ve yaydığından bahisle, nihai takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, eser sahibinin çoğaltma ve yayma haklarının ihlalinden söz edilebileceği, heyetlerince sektör/teknik bilirkişişince, FSEK md.68 çerçevesinde, nihai takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, somut olay bağlamında, resimlerin takvimlerde kullanılmasına ilişkin olarak, her bir resim için 3.000 TL-5.000 TL arasında bir bedel tespitinde bulunulabileceği, yönünde görüş ve kanaatlerine varıldığı meselenin asli ve nihai hukuki takdiri ile tavsifi 6100 sayılı HMK’nın md. 266/c.2 hükmü ve 6754 sayılı Kanun’un md 3/3 hükmü gereği tamamen Mahkemeye ait olduğu, görüş ve kanaatlerini belirtmiştir.
Davacı vekilince sunulan Bilirkişi Raporuna İtiraz dilekçesinde özetle; 25/6/2021 tarihli Bilirkişi Raporundaki alehyte hususlara itiraz ettiklerini, müvekkilinim resimleri için Bilirkişilerin 3-5 bin TL arasında bir bedel belirlediğini, oysa Müvekkilinin yurt içinde ve dışında tanınan, eserleri kolleksiyonerler tarafından takip edilen bir sanatçı olduğunu, açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle, davanın kabulü ile ihlale uğrayan 13 eser için eser bedellerinin 12.000,00-EURO olduğu düşünüldüğünde, her bir eser için 10 Bin TL olmak üzere 130 bin TL bedel ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince dosya ıslah edilmiş sunulan 23/11/2021 tarihli dilekçede özetle; Dava dilekçelerini kül ve bütün halinde tekrar ettiklerini, bu kapsamda taraflarınca kısmi dava olarak açıldığı olan huzurdaki davada, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ıslah ettiklerini, 13 Resim için resim başına 1.000,00 TL olarak 13.000,00-TL dava değerini, resim başına 5.000,00-TL olmak üzere 13. Resim için 65.00,00-TL olarak ıslah ettiklerini, 65.000,00-TL nin ihlal tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin de davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İş bu dava FSEK 68 kapsamında izinsiz kullanıma dayalı tazminata ilişkindir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; dava konusu takvimde kullanılan resimlerin eser vasfını taşıdığı hususunda bir ihtilaf bulunmamakla birlikte FSEK m.2/3 ve 4 maddeleri anlamında ilim ve edebiyat-güzel sanat eseri (Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan; 1. Yağlı ve suluboya tablolar; )” olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser sahipliğinin ve hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
İnternet ortamında yapılan incelemeler doğrultusunda Sanatçı …’ın Davaya konu olan, 2015-2016 takvimlerinde kullanılan eserleri internette bulunduğu, FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibinin davacı olduğu anlaşılmıştır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.” hükümlerine amirdir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Konuya ilişkin olarak Bern Sözleşmesi’nin 11.maddesi (ikinci tekrar) 1-i maddesinde; umuma arz yetkisi edebiyat eserleri açısından eserin her türlü araç ve yöntemlerle anlatımı dâhil topluma sunulması denilmek suretiyle umuma arz yetkisi belirtilmiştir. Aynı şekilde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Sözleşmesi’nin 8. Maddesinde “Bern Sözleşmesi’nin 11 (1) (ii), 11 Mükerrer (1) (i) ve (ii), 11 ikinci mükerrer (1) (ii) ve 14 (1) (ii) ve 14 mükerrer (1) maddeleri, hükümleri haleldar edilmeksizin, edebiyat ve sanat eserleri sahipleri, eserlerinin telli ya da telsiz ortamda, toplum üyelerinin kendileri tarafından seçilen bir yer ve zamanda bu eserlerden kişisel olarak yararlanacak biçimde topluma iletilmesine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir” denilmiştir. AB Hukukunda da umuma iletime ilişkin 2001/29/AT sayılı Direktifte; “Üye devletler eser sahiplerinin tel üzerinden veya telsiz vasıtalarla eserlerini yayımlama, böyle bir yolla kamunun tercih ettikleri bir zamanda ve bir yerden erişilebilmeyi mümkün kılmayı içeren her türlü haberleşmeyi yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını temin eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yine Bilgi Toplumunda Telif Hakları ve Bağlantılı Hakların Bazı Yanlarının Uyumlaştırılmasına İlişkin 2001/29/AT sayılı Direktifin 2. maddesinde “Üye devletler kısmen veya tamamen her türlü yöntem ve şekilde kalıcı veya geçici reprodüksiyonları hakkında, eser sahipleri ve onların eserlerinin kablolu veya karasal olarak iletilip iletilmeyeceğinin düzenlenmesini, doğrudan veya dolaylı yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını korur.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Eser sahibinin mali haklarının korunması suretiyle eser sahibinin ekonomik yararlarının ihlal edilmesi veya ihlal tehlikesine maruz kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Mali haklardan yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. FSEK, m. 20. Maddesinde; mali haklar bakımından eserin alenileşmiş olup olmamasına göre bir ayrım yapmakta, ancak alenileşmiş eserler bakımından yararlanma hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Zira alenileşmemiş eser, henüz sahibinin giz alanından çıkmış değildir. Eser sahibinin mali hakları dolayısıyla, üçüncü kişiler eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik gelir elde edemezler.
Somut olaya dönüldüğünde; ihtilaf konusu takvimlerde izinsiz kullanılan 13 adet resimlerin, eser sahipliğinden kaynaklı hakları ihlal edip etmediği noktasındadır.
Raporda; Dava dosyasında bulunan 2015 ve 2016 tarihli takvim belgeleri-… -“Şirket Logo*’ lu olduğu, Takvimde, davacıya ait tabloların fotoğraflarının kullanılmış olduğu, davalının, ilgili resimlerin takvimde kullanımına yönelik olarak, davacıdan FSEK md.52’ye uygun olacak şekilde bir izin aldığının tespit edilmediği, davalının izin almadan resimleri çoğalttığı ve yaydığından bahisle, eser sahibinin çoğaltma ve yayma haklarının ihlalinden söz edilebileceği, sektör / teknik bilirkişisince, FSEK md.68 çerçevesinde, somut olay bağlamında, resimlerin takvimlerde kullanılmasına ilişkin olarak, her bir resim için 3.000 TL-5.000 TL arasında bir bedel tespitinde bulunulabileceği, tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği dikkate alındığında; davacının eser sahibi olduğu ve FSEK kapsamında eser niteliği bulunan tablolara (13 adet tablo) fotoğrafların davalıya ait 2015 ve 2016 yıllarına ait takvimlerde izinsiz olarak kullanıldığı, bu kullanımların davacının eser sahibi olarak FSEK kapsamındaki çoğaltma ve yayma hakkının ihlaline sebebiyet verdiği, davacı ressamın tanınırlığı ve rapordaki değerlendirmeler dikkate alındığında kullanıma konu her bir tablo yönünden raporda rayiç olarak 3.000-5.000 aralığı belirlenmiş olmakla rayicin BK 50 gereği takdiren belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmakla FSEK 68 gereği 3 kat hesabı ile toplamda 52.000,00 TL ödenmesinin kullanım durumu ve dosya kapsamı ile uyumlu olacağı kanaatiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş son kullanım tarihinden itibaren faiz işletilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 52.000,00 TL’nin 01/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli harçtan peşin yatırılan 1.111,01 TL (peşin+ıslah) nin mahsubu ile bakiye kalan 2.441,11 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 1.895,20 TL bilirkişi ücreti + posta giderinden kabul oranına göre hesaplanan 1.516,16 TL ve 1.147,01 TL harç (PH+ıslah +başvuru) olmak üzere toplam 2.663,17 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 7.560,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/05/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸