Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/647 E. 2020/74 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/647
KARAR NO: 2020/74

DAVA: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:03/10/2017
KARAR TARİHİ:05/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullandığı iki adet markaya sahip olduğunu, bunlardan … sayılı “… şekil + …” markasının … yılında, … sayılı “şekil + … …-…” ibareli markasının ise … yılında tescil ettirildiğini, müvekkilinin markalarının piyasa nezdinde kullanımı nedeniyle tüketiciler nezdinde bilinirlik seviyesine ulaştığını, aralıksız ve kaliteli yoğun kullanımı nedeniyle piyasada tanınmış hale geldiğini, … yılında markasını tescil ettirdiğini ve tescilden bu yana “…” ibareli markaları ile bir kalite ve güvence sembolü haline gelen markalarının gerek ulusal gerek uluslararası çapta birden fazla firma ile iş yapması sayesinde maruf olma kategorisine girdiğini, müvekkilinin markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu hususun bilirkişi raporları ile de tespit edildiğini, davalının markasının esas unsurunun da “…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin markasının esas unsurları ile tamamen ve birebir aynı olduğunu, markanın tescilli olduğu 35. Ve 39. sınıf, müvekkilinin markasının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıf ile birebir aynı olduğunu, Müvekkilinin … numaralı “… şekil + …” markasının 39. sınıfta “Nakliye ve depolama, paketleme, seyahat hizmetleri” için tescilli olduğunu, müvekkiline ait … numaralı “şekil+… …-…'” markasının ise 35., 36., 39., ve 42. sınıflar için tescilli olduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış marka olduğunu, buna ilişkin birden fazla Mahkeme kararı olduğunu, müvekkilinin markaları ile davalı …nin markaları arasında benzerlik olduğunu , bir çok davada Mahkeme kararı ve bilirkişi raporu ile bu durumun tespit edildiğini, müvekkilinin markalarını korumak için pahalı faaliyetlerde bulunmak zorunda kaldığını, davalıya … esas unsurlu herhangi bir marka kullanımı dolayısı ile hukuki hakların kullanılacağı ihtarının yapıldığını ancak davalının buna ihtara rağmen kötü niyetli olarak tescil başvurularına devam ettiğini, davalıya ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalının kullanımlarının iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığından bahisle … sayılı “… …” ibareli marka üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, … sayılı “… …” ibareli markanın 35. ve 39. Sınıfta hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın markasının Türkiye’de ciddi bir biçimde kullanılmadığını, davacının bu hususta birçok dava açtığını, davacı tarafın müvekkilinin ticari faaliyetlerini sekteye uğratmak amacıyla bu davaları açtığını, hükümsüzlük davası açtığı sınıflarda markasını hiç kullanılmadığını bildiği halde söz konusu davalı açtığını, bu davalar ile haksız olarak müvekkili şirketin faaliyetlerini sekteye uğrattığını, müvekkilinin markaları ile davacı markaları arasında ayniyet, benzerlik, iltibas veya iltibas tehlikesi bulunmadığını, markaların esas unsurlarının farklı olduğunu, görsel ve bütünsel olarak da farklı olduklarını, taraf markalarının müşteri çevresinin tamamen faklı olduğunu, iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, davacı tarafından tescilli olan …(…) nolu ve … nolu markalar tescilli oldukları sınıflarda, tescil edildikleri tarihlerden itibaren kullanılmadığını, davacının …(…) nolu markasının tescilli olduğu 39. Sınıfın alt sınıflarından “seyahat hizmetlerinde” faaliyetinin bulunmadığını, söz konusu markanın tescili için 24.07…. tarihinde başvurulduğunu, 28.08.1997 yılında tescil edildiğini, kendilerince açılan dava tarihine kadar markanın neredeyse 20 senedir seyahat hizmetlerinde hiç kullanılmadığını, seyahat hizmetlerinin, nakliyecilik ve yük taşıma işlerinden tamamen farklı olduğunu, seyahat hizmetlerinin “yolcu” taşıma hizmeti olduğunu, usul ve şartlarının özel kanunlarla düzenlendiğini, özel izinlere tabi olduğunu, davacı tarafın bu alanda Türkiye içinde ciddi bir kullanımının bulunmadığını, davacının … nolu markasının tescili için 21.08…. tarihinde başvurulduğunu, markanın 15.07.2004 tarihinde 35, 36, 39 ve 42. Sınıflar yönünden tescil edildiğini, davacı tarafça markasınının 35. Sınıfın tamamı, 39. Sınıf yönünden de bir kısım hizmetler açısından kullanılmadığını, davacı yanın markalarının tanınmış marka olmadığının birçok mahkeme kararı ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğinden bahisle, davacı taraf markalarının tescil edildikleri tarihten itibaren müvekkilinin markasının hükümsüzlüğünü talep ettikleri sınıflar açısından kullanılmadığı, SMK 25. Maddesinin müvekkil tarafa söz konusu durumu defi olarak ileri sürme hakkı verdiği, hükümsüzlük davasının esasına girilebilmesi için müvekkil itirazının dikkate alınması gerektiği gözetilerek SMK 25’in yollaması ile 19/2 gereğince davacının ciddi kullanımını ispatlaması gerektiğine, taraf markaları arasında görsel işitsel, bütünsel benzerliğin bulunmaması, taraf markalarının aynı müşteri kitlesine hitap etmemesi, taraf markaları arasında iltibas bulunmaması nedeniyle davacının, müvekkili şirket markasının 35.ve 39. Sınıflarda hükümsüz kılınması yönündeki talebinin reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Birleşen Mahkememizin 2017/648 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 04/10/2012 tarihinde TPE nezdinde …sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle …sayılı “… …” ibareli markanın 35.ve 39. sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/649 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 04/10/2012 tarihinde TPE nezdinde … sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle … sayılı “… …” ibareli markanın 35.ve 39. sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/650 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil + …” ve … no.lu “Şekil + … …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı- ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, Davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde… sayılı “Wash and …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35 ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle… sayılı “Wash and …” ibareli markanın 35 ve 39 sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/651 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde … sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu ve 39 sınıfın tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle … sayılı “… …” ibareli markanın 39 sınıfta hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/652 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde… sayılı “… Taşıtmatik” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle… sayılı “… Taşıtmatik” ibareli markanın 35.ve 39. sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/653 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde … sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle … sayılı “… …” ibareli markanın 35. ve 39. sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/654 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, Davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde … sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35 ve 39 sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle … sayılı “… …” ibareli markanın 35 ve 39 sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği,
Birleşen Mahkememizin 2017/661 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … yılından beri lojistik, uluslararası taşımacılık ve sair iştigal alanlarında kullanmakta olduğu 2 adet markaya sahip olduğunu, bunlardan tescilli … nolu “… şekil+…” ve … nolu “Şekil+… …-…” tescilli markalarının da vurgulayıcı ayırt edici unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini marka ve ticaret unvanı olarak uzun yıllardır kullandığını ve işarete tanınmış marka niteliğini kazandırdığını, müvekkilinin ticaret ünvanında “…” ibaresinin haiz olduğunu, davalı tarafça 05/10/2012 tarihinde TPE nezdinde … sayılı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru yapıldığını, davalı tarafça yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markalara ve alan adına da tecavüz oluşturduğunu, tarafların ticaret sicil kayıtlarından iştigal alanlarının aynı olarak görüleceğini, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 35. ve 39. sınıfların tarafın iştigal alanı kapsamında olduğunu, davalının kullanımının ve ticaret unvanının, iltibas ve dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanına, marka hakkına ve alan adına haksız rekabete yol açtığını, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının, tüketiciyi yanıltmaya sevk edecek ve müvekkili ile karıştırılmasına neden olacak nitelikte olduğunu bu nedenle … sayılı “… …” ibareli markanın 35.ve 39. sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etiği anlaşılmıştır.
Asıl dava ve birleşen dosya davaları 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli davalardır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 10.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…SMK 6/1 yönünden davacı markaları ile davalı markası arasında iltibasa mahal verecek bir benzerliğin söz konusu olmadığı, mal ve hizmet sınıfları yönünden ise benzerlik olduğu ancak hükümsüzlüğe karar verebilmek için hem markasal hem de sınıfsal benzerliğin bir arada bulunması gerektiği, bu nedenle davacının hükümsüzlük talebinin koşullarının takdiri Mahkemeye ait olmak üzere oluşmadığı, tanınmış marka olduğuna ilişkin yeterli delil bulunmaması davacının dosyaya sunduğu mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarından da davacının markalarının tanınmış marka olduğuna ilişkin bir belirlemenin olmadığı dikkate alındığında dosyanın halihazır durumu itibariyle davacı markasının tanınmış marka iddiasının ispatlanamadığı, SMK 6/3 yönünden davacının bu hükme dayanak gösterdiği ticaret unvanı … ile başlamakla birlikte sırf unvanda … ibaresinin bulunmasının davacı unvanı ile davalı markaları arasında iltibas yaratmaya yeterli olmadığı davalı markalarında farklılığı sağlayan yeterli derecede ek unsurların da söz konusu olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE
Dava 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlüğe gidiği tarihinden sonra açılmış olduğundan davaya 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir Davacı taraf hükümsüzlük talebini SMK 6/3’e dayandırmıştır. SMK 25/1’e göre; “5 inci veya 6 net maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir”
SMK 6/1 hükmüne göre; tescil başvurusu yapılan bir markanın, veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Bu hüküm çerçevesinde bir ihlalin söz konusu olabilmesi için;
1-Tescilli marka ile aynı veya benzer bir işaretin kullanılması,
2-Tescilli marka ile aynı veya benzer işaretim aynı mal veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması,
3-Bu kullanımın karıştırılma ihtimaline neden olması gerekir.
A. Markalar arası karşılaştırma:
Bilindiği üzere Karıştırılma (iltibas) terimi, ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir. İltibas doğrudan iltibas ve dolaylı iltibas olarak ikiye ayrılabilir; buna göre, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, söz konusu markanın kullanıldığı mal veya hizmetin, iltibasa maruz bırakılan mal ve hizmetle özdeşleştirilmesine yol açıyorsa doğrudan iltibas söz konusu iken, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir marka, bu markanın hitap ettiği çevrede, işaretler arasındaki farklılığı anlasalar bile benzerliğe dayalı olarak mal veya hizmetler arasında yanlış bağlantılar kurulmasına açıyorsa dolaylı iltibas söz konusu olur.
ltibas ihtimalinin tespitinde, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markanın sahip olduğu ayırım gücü, telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle bıraktığı etki, markaların kullanılacağı mal/ hizmet türlerinin birbirine yakın olup olmadığı, markaların benzer alıcı çevrelerine hitap edip etmedikleri hususları dikkate alınmalıdır.
Ayrıca söz konusu markanın orta yetenekteki olağan müşteri ya da malın hitap ettiği alıcıların yanılma olasılıkları, bunların herhangi bir markanın yerine diğerini satın almalarının söz konusu olup olmadığı göz önünde tutulur. Buna göre ürünleri kullanan tüketiciler örneğin bir ciklet ya da çikolata söz konusu ise çocukların, deterjan söz konusu ise ev kadınlarının, ilaç adı için eczacıların görüleri temel alınabilecektir.
Yine iki marka arasında arasında biçim ve anlam bakımından bir benzerlik bulunmasa bile, özellikle ses uyumu ve telaffuz bakımından benzerlikleri belirgin ise markalar arasında iltibas tehlikesinin varlığı söz konusu olur. Yargıtay uygulamasına bakıldığında; “davacıya ait markanın esaslı unsurunu oluşturan “…” kelimesi ile davalı şı otelde kullanılan “…” ibaresi arasında benzerlik söz konusudur Her iki ibareyi oluşturan kelimenin “…” olması nedeniyle davalı işletmesindeki “…” anlamı bulunduğundan ve işaretlerin farklılaştığından, bir başka deyişle davalı şirketin ayırdedicilik vasfına sahip olduğundan söz edilemez”. Yine Yargıtay’ın bir kararına göre … ve … markası ile … ve … markalan itibariyle fonetik ve (…) harfi dışında görsel bakımdan bir benzerlik olup ilk bakışta ve duyuşta bir ürün yerine diğerinin algılanmasının muhtemel olup iltibas söz konusudur. Yine … sözcük markası ile ” …” sözcük markası arasında da iltibas söz konusudur. Aynı şekilde “…” ve “… markası ile “… … + şekil” markası arasında da iltibas söz konusudur. Aynı şekilde davalının piyasaya arz ettiği ürünlerinin ambalajı üzerinde kullandığı “…” ibaresi davacı adına aynı tür e “…” markası ile 556 saydı KHK’ nin 9/1-b ve 61/a bentleri uyarınca iltibas yaratır. … ile … ibareleri de iltibasa sebebiyet verecek derecede benzerdir.
Yine bir marka birden fazla unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın tütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliğini vurgulayan imajda aramak lazımdır. Sırf sözcükler tasviri işaret mahiyetinde oldu diye bu işaretin tescilin engellenmesi yoluna gidilmemelidir. Örneğin bir işarette iki sözcükten oluşan yazı unsuru, işaretteki şekil unsuru nazara alınmadan değerlendirilmemelidir.
İki marka arasında iltibasın varlığı tespit edilirken eğer bu markalarda şekil unsuru da yer alıyorsa görsel, biçimsel, yazılış, okunuş, tasarım, anlamsal, ses uyumu, çağıştırma, genel intiba kıstasları itibariyle karşılaştırılma yapılmalı ve sonucuna göre iltibasın var olup olmadığı tespit olunmalıdır.
Bu çerçevede örneğin Yargıtay bir kararında, Esas Mahkemesinin davacı markasındaki …+ŞEKİL (…) ile … ve…. + ŞEKİL(…) karşılaştırıldığında markalar arasında bağlantı olduğunun zannedilmesine yol açmayacağı, görsel, biçimsel, yazılış, okunuş, tasarım, uyumu, çağrıştırma, genel intiba kıstasları itibariyle karşılaştırılmasında aynı benzer dahi olmadığı gerekçesiyle verdiği kararı onamıştır
Bu açıklamalar çerçevesinde bakıldığında; davacı markalan ile davalı markalarında asıl unsur … ibaresidir. Her iki taraf markalarında yer alan … ibareleri aynı ise de benzerlik markalardaki tüm unsurların bir bütün olarak bıraktığı izlenime göre yapılacaktır. Bilindiği üzere … ibaresi İngilizce’de gitmek anlamına gelmekte olup taşıma sektörü anlamında tanımlayıcı bir ibare olup ayırt ediciliği zayıftır. Ayrıca davacının markalarında şekil ve renk unsurları söz konusu iken davalı markaları sadece düz harflerden oluşmaktadır. Bu çerçevede davalı markalarına bir bütün olarak bakıldığında davacı markaları ile benzerliği ortadan kaldıracak derecede ek unsurlara sahip oldukları görülmektedir Davalı markalarının bir bütün olarak bıraktığı izlenim açısından davacı markaları ile ilişkilendirme durumu bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
B-Mal ve hizmet sınıfları yönünden karşılaştırma
Yargıtay’a göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya da tescil başvurusu yapılan markaların kullanılacağı mal veya hizmetlerin benzer olup olmadıklarının tespitinde öncelikle TPE tarafından yayınlanan sınıflandırmaya ilişkin tebliğler uygulanacaktır. Bu durum marka tescil ve sınıflandırmada belirlilik ve tescilli markanın koruma sınırının saptanmasında da birlik ve istikrarın koşuludur. Ancak sınıflandırma ürünlerin benzerliğinin tespiti noktasında bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır. ürün benzerliği değerlendirmesinde halk nezdinde karıştırıfma ihtimalinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Nitekim Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 11/4 hükmüne göre; ” mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez”.
Yargıtay, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında şu kriterleri göz önüne almakta ve her somut olay için araştırılması gerektiğini ifade etmektedir
a. piyasanın anlayışı,
b. benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
c, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği
d. mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame ed/tebiime ve rekabet etme olanaklarının olup olmadığı
e-birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı,
f-mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri, amaçları hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı hususları dikkate alınır.
Yine aynı sınıfın farklı alt gruplarında yer alan mal veya hizmetlerin benzerlik araştırmasında piyasanın bu konudaki anlayışı benzer alıcı çevresine hitap benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirlerinin yerine ikame edilebilme ve vekalet etme olanaklarının ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup bulunmadığı, dağıtım kanallarının, kullanım yöntemlerinin ve amaçlarının ortak olup olmadığı ölçütlerinin, hedeflenen halk kesimleri dikkate alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
TPMK’nın 2015 tarihli Marka inceleme Kılavuzunda ise şu kriterle göre benzedik ve ilişkilendirilebilirlik değerlendirmesinin yapılacağı belirtilmektedir;
• Mal ve hizmetlerin kullanım umacı ve alanlarının benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
• Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benz erliği,
• Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
• Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
• Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Davacının markaları ile davalı markaları hükümsüzlüğü talep edilen 39 sınıfta tescilli ve benzer mal ve hizmetleri içermektedir Ancak yukarıda da belirtildiği üzere mal hizmet sınıflarının benzerliği tek başına yeterli değildir, ayrıca markaların da benzer olması gerekir. Belirtildiği üzere davacı markaları ile davalı markalarının iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı taraf hükümsüzlük gerekçesi olarak ayrıca müvekkili markasının tanınmış marka olduğu iddiasını ileri sürmüştür. SMK 6/5 hükmüne göre, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir”. Tanınmış markalar ayrıca Paris Sözleşmesinin mükerrer 6 inci maddesi ile koruma altındadırlar. Ayrıca TRIPS sözleşmesi 16 inci maddesi uyarınca tanınmışlıkta esas olan sektörel tanınmışlıktır.
Yargıtay tanınmış markayı, bir kişiye veya girişime sıkı bir biçimde bağlılık, güvence, kalite, reklam gücü, yaygın bir dağıtım ağına bağlı, müşteri ve diğer sübjektif ilgi ve ilişkiler ayrımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredekilerce refleks halinde beliren bir çağrışım olarak tanımlamıştır.
Tanınmış markanın iki işlevi bulunmaktadır. Bunlardan ilki, her markada olduğu gibi diğer rakip mallardan ve hizmetlerden kendi mal ve hizmetini farklılaştırması, ikincisi ise, her türlü rekabet kaygısı dışında yüksek bir kaliteyi sağlamasıdır.
Yargıtay’ın yerleşmiş kararianna göre tanınmıştık hususunun açılan davasında bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi gerekir. Bu çerçevede tanınmıştık iddiasında bulunan davacının sunduğu deliller ve TPEden markaya ilişkin bilgi ve belgeler getirildikten sonra bilirkişi incelemesinde … Uzmanlar Kurulu’nun 1999 tarihli tanınmıştık ölçütlerinin de dikkate alınması gerekir. Bu ölçütler kısaca;
a) Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi,
b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu,
c) Marka promosyonlarının hedef aldığı alan, promosyon süresi ve yoğunluğu,
d ) Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü,
e) Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları,
f) Markanın ekonomik değeridir.
Dosyada davacının tanınmış marka olduğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığı dosyaya sunulan mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarında tanınmış marka olduğuna ilişkin bir belirlemenin olmadığı, taşıma ve lojistik sektörü bilirkişilerince sektörel tanınmışlığın tespit edilemediği, bu yönde kesinleşmiş bir kararın mevcut olmadığı, dolayısıyla davacının markasının tanınmışlığı iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmıştır.
c. Gerçek hak sahipliği yönünden değerlendirme
SMK 6/3 hükmüne göre; başvuru tarihinden veya varsa rüçhan önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret üzerinde hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. Bu maddenin konuluş amacı başkasına ait kişi ismi ve fotoğrafın haksız olarak kullanılmasını önlemek yanında, aynı zamanda marka hukuku dışında kalan fikri emek ve yaratıcılığın korunmasıdır. Bir marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren gerçek hak sahibine aittir. Markayı tescil ettirmeden piyasada ilk kez kullanan ve maruf hale getiren kişi, gerçek hak sahipliğine dayalı olarak hükümsüzlük davası da açabilir.
Davacının bu hükme dayanak gösterdiği ticaret unvanı … ile başlamakla birlikte yalnızca unvanda … ibaresinin bulunmasının davacı unvanı ile davalı markaları arasında iltibas yaratmaya yeterli olmadığı davalı markalarında farklılığı sağlayan yeteri derecede ek unsurların da söz konusu olduğu sonucuna varılmıştır.
Tüm bu sebeplerle hükümsüzlük taleplerinin tümden reddine karar vermek gerekmiş, kısa kararda basit yazım yanlışlığıyla dava denilmiş ise de doğrusunun davalar olacağı anlaşılmakla, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davaların REDDİNE,
2-Asıl dava yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Birleşen Mahkememizin 2017/648 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Birleşen Mahkememizin 2017/649 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Birleşen Mahkememizin 2017/650 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Birleşen Mahkememizin 2017/651 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Birleşen Mahkememizin 2017/652 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8-Birleşen Mahkememizin 2017/653 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
9-Birleşen Mahkememizin 2017/654 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
10-Birleşen Mahkememizin 2017/661 esas sayılı dosyası yönünden;
a-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/02/2020

Katip …

Hakim …