Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/644 E. 2019/440 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/644
KARAR NO : 2019/440

DAVA : FSEK-Tecavüzün Ref’i, Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/10/2017
KARAR TARİHİ : 31/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tecavüzün Ref’i, Maddi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Tanınmış bir besteci-söz yazarı ve yorumcu olan müvekkilinin muhtelif tarihlerde akdettiği sözleşmelerle eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royalty karşılığında fonogram yapımcısı …’in eser ve icralarının ilk tespitini yapmasına izin verdiğini, müvekkiline ait eser ve icralarının yer aldığı albümler yapıldığını, adı geçen yapımcı şirketin müvekkilinin muvafakatiyle söz konusu fonogramları ve bunlardan kaynaklanan bağlantılı yapımcı haklarını böylece eserlerin ve icraların sahibi müvekkiline ait olan akdi borçlarını …’e devrettiğini, ilk tespitleri gerçekleştiren … tarafından yapılan fonogramları devren iktisap eden …’in bunlara ek olarak yine muhtelif tarihlerde akdedilen sözleşmelerde müvekkilinin eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royality karşılığında verdiği izinle ilk tespitlerini yaptığı eser ve icraların yer aldığı fonogram ve albümlerin yapıldığını, 2012 yılının başlarında, müzik çevrelerinde …’e ait tüm fonogram kataloğunun, davalı … tarafından devir alındığının konuşulmaya başlandığını, bundan bir süre sonra müvekkillerini arayan … yetkililerinin de, …’e ait bütün eser işletme belgelerinin yapılan sözleşmelerle davalı şirket tarafından devir alındığını ileri sürerek, davalıdan aldıkları izinle müvekkilinin eser ve icralarından oluşan derleme (compilation) bir albüm yaptıklarını bildirerek muvafakat talep ettiklerini, her iki şirketin paydaş ve yetkinlerinin aslında aynı kişiler olduklarını bilmeyen ve davalının, fonogramları dava dışı …’den yasaya uygun sözleşmelerle devir aldığına inanan müvekkilinin verdiği muvafakatte ‘…’ adı adında, ilk tespitleri … tarafından yapılan eser ve icralarından oluşan bir albüm çıkardıklarını, müvekkilinin icralarının ilk tespitine izin verdiği yapımcı şirketlerle akdettiği tüm sözleşmelerde çoğaltılan/satılan nüshalar üzerinden royalty ödeneceği hüküm altına alındığını, bu akdi yükümlülüğün bir neticesi olarak gerek eser sahipliğinden, gerekse icradan kaynaklanan royalty ücretleri, önceleri …, bilâhare … tarafından müvekkiline muntazaman ödendiğini, ancak fonogramları devren iktisap ettiğini iddia eden davalı şirketin 2011 tarihinden bu yana icraların sahibi müvekkiline hiçbir royalty ödemesi yapmadığını, davalının akde aykırı tutumu nedeniyle dava açma hazırlığında olan müvekkil, 2017 yılı başlarında, daha evvel beraber çalıştıkları … yetkilisi … ile görüştüğünü ve bu görüşmede, davacı şirketin müvekkilimin eser ve icralarından kaynaklanan mali haklan yasaya aykırı kullandığı çünkü dava dışı …’in 27.0.2003 tarihli genel kurulunda alınan seçimlerine dair kararın yoklukla malül olduğunun, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından sabit olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin onama kararı île kararın kesinleştiğini, davalı şirket yetkilisi …’in, müvekkilin eser ve icralarından oluşan fonogramların sahibi dava dışı …’in Olağanüstü Genel Kurulunu 17.11.2011 tarihinde, paydaşı ve yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirketin merkezinde topladığını, İngiliz uyruklu beş kişi şirket ortaklarıymış gibi gösterilerek hazırlanan sahte bir hazirun cetveli İle üstelik davalının kanuni merkezinde toplanan bu genel kurula, pay sahibiymiş gibi gösterilen bu 5 İngiliz adına atılan sahte İmzalarla oluşturulmuş yukarıda bahsi geçen vekaletnameye istinaden tek başına başkanlık ettiği ve sahte olmasının yanında usulsüz ve geçersiz de olan bu vekaletnameye istinaden verdiği oylarla, …, …’u 1 yıllığına yönetim kuruluna seçtiğini, aynı gün, bu yönetim kurulu üyeleri adına atılan sahte imzalarla, davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’in, münferiden, atacağı imzası ile şirketi her konuda ahzu kabz yetkisi ile ilzam etmek üzere dava dışı …’in Genel Müdürlüğüne seçildiğini ve buna dair … tarih ve … sayılı bir başka sahte yönetim kurulu kararı oluşturulduğunu, düzenlenen bu sahte yönetim kurulu kararının … 7. Noterliğine ibraz ve kendisini, münferit atacağı imzası ile şirketi her konuda ahzu kabz yetkisi ile temsil ve ilzama yetkili olarak atanmış Genel Müdür olarak tanıtan davalı şirket yönetim kurutu başkanı …’in, önce … tarih ve … yevmiye numaralı sahte bir imza sirküleri tanzim ettirip, bilâhare bu sahte imza sirkülerini dayanak yapan …’in, dava dışı …’in, aralarında müvekkilimin eser ve icralarının yer aldığı fonogramlara ait eser işletme belgelerinin de bulunduğu, değeri milyonlarla ifade edilen yerli ve yabancı tüm eser işletme belgelerini, … 7. Noterliğinde düzenlediği, … tarih ve …, … tarih ve …, … tarih ve … yev. Numaralı üç adet devir sözleşmesi ile toplam 200.000 TL gibi komik bîr bedelle, paydaşı ve yönetim kurulu başkanı olduğu davalı … Anonim Şirketi’ne devir ettiğini, bunları öğrenen …’un … 43. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası ile ikame ettiği davada, sahte imzalarla toplanan bu olağanüstü genel kurul ve orada alınan kararlar ile …’in genel müdür seçildiğine ilişkin 17.11.2011 tarih ve 2011/4 sayılı sahte yönetim kurulu kararının butlanlarına karar verilmesini talep ettiğini yapılan yargılama sonucunda, … 43. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli kararıyla, dava dışı …’in davalı şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından sahte belgelerle davalı şirket merkezinde toplanan 17.11.2011 tarihli Olağanüstü Genel Kurul kararları ile yine davalı şirket yetkilisi …’i, atacağı münferit imzası ile şirketi her konuda ahzu kabz yetkisi ile ilzam etmeye yetkili genel müdür atanmış gibi düzenlenen 2011/4 saydı ve 17.11.2011 tarihli Yönetim Kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verdiğini, davalının temyizi üzerine kararı inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 17.12.2014 tarih ve 2014/13214 Esas – 2014/19993 Karar sayılı ilamıyla hükmü onadığını, yapılan karar düzetme isteminin de yine aynı Dairenin 17.9.2015 Tarih ve 2015/2920 Esas – 2015/9417 Karar sayılı ilamı ile ret edilerek hükmün kesinleştiğini, bilindiği gibi yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa varlık kazanmadığını, bu nedenle hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanamayacağını, genel kurul kararının yokluğu geçmişe etkili olduğunu, kararın başlangıçtan itibaren mevcut olmadığını ifade ettiğini, nitekim … tarafından eser işletme belgelerinin devrine ilişkin sözleşmelerin yok hükmünde olduklarının tespiti ile iadelerine hükmedîlmesi istemiyle ikame edilen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/647 Esas – 2016/8 Karar sayılı, 02.02.2016 tarihli kararı ile davalı uhdesine geçen devre konu sözleşmelerdeki tüm eser İşletme belgelerinin davalı şirketten alınarak dava dışı … Yapım Organizasyon Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine iadesine hükmedildiğini, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’in, sahte ve yok hükmünde kararlarla kendisini yetkili gibi göstererek düzenlediği İmza sirküleriyle, binlerce eser işletme belgesini, yine yok hükmündeki sözleşmelerle, cüz’i bir bedel karşılığında paydaşı olduğu davalı şirkete devir etmesinin bir suç olduğu açık böylece bu ‘devrin’ FSEK’te tanımlanan, yasaya uygun bir ‘iktisap’ olmadığını, bu suretle, davalının, gerçekte yasaya uygun bir devir/iktisap olmadığı halde kullanımlarının FSEK md.68’e göre bir tecavüz md.71’e göre suç olduğunu, bu nedenle, 04 Mayıs 2017 tarihinde … 25. Noterliğinden … yevmiye numaralı bir ihtarname keşide ettiklerini, ancak davalının, ihtara icabet ederek bu hukuka ve ahlaka aykırı tecavüzüne bir son vermek yerine, keşide edilen bu ihtarnameyle kişilik haklarının zarar gördüğü iddiasıyla, müvekkili aleyhinde … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile bir tazminat davası ikame ettiğini, bu nedenle davalı şirketin kendi yönetim kurulu başkanı ve paydaşı …’in, yok hükmündeki sahte belge ve devir sözleşmeleriyle uhdesine geçirdiği müvekkiline ait eser ve icralara yönelik tecavüzünün ref’i ve men’i için dava açmak zorunda kaldıklarını belirtmiş müvekkilinin akdettiği muhtelif tarihli sözleşmeler ve verdiği izinlerle ilk tespiti dava dışı … Yapım Organizasyon Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 9 adet albümde yer alan toplam 101 adet eser ve icrasını, yok hükmünde oldukları kesin hükümle saptanan bir takım sahte belgelerle yaptığı yok hükmündeki devir sözleşmeleriyle yasaya aykırı olarak uhdesine geçirip, haksız olarak adına kayıt ve tescil ettirerek izinsiz kullanan davalı şirketin müvekkilinin eser sahipliğinden kaynaklanan mali haklarına vaki tecavüzünün ref’i ile FSEK 68/3 uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği üç kat bedelden, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL’nin, tecavüzün başlangıç tarihi olan 2011 yılı Aralık ayından itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili müvekkilimin icrasından kaynaklanan bağlantılı haklarına yönelik vaki tecavüzünün ref’i ile FSEK madde 70 uyarınca, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL tazminatın, haksız fiil tarihi olan 2011 yılı Aralık ayından itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili, davalının kendisini yasal hak sahibi olarak tanıttığı üçüncü şahısların durumdan haberdar edilerek, olası tecavüzlerinin engellenmesinde müvekkilimin üstün menfaati bulunduğu göz önüne alınarak, FSEK madde 78 uyarınca, kesinleşmiş kararın tamamının, masrafı davalıya ait olmak üzere, tirajı en yüksek üç gazetede ilânına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … albümü Kültür Bakanlığı kayıtlarında da görüleceği üzere yapımcı … Prodüksiyon ve Bilişim Hizmetleri San.Tic.ltd.Şti tarafından çıkartılmış bir albüm olduğunu, müvekkili … ile ilgisi bulunmadığını, dolayısı ile husumet itirazlarının bulunduğunu, her ne kadar Mahkemece oluşturulan tensip zaptında davacı tarafın tedbir talebinin varolduğu ve tedbir talebinin değerlendirilmesi açısından duruşma günü tayin edilmişse de dava dilekçesi incelendiğinde davacının tedbir talebinin bulunmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının tedbir talebinin reddinin gerektiğini, zira tedbir kararın şartlarının bulunmadığını, davacı … tarafından … albümü ile ilgili olarak … Tic. Ltd. Şti’ne gönderilen … (25.) Noterliğinin … tarih … yev nolu yine davacı … tarafından diğer albümlerle ilgili olarak … Yapım Prod. Yay.Tic.A.Ş’ne gönderilen … (25.) Noterliğinin … tarih … yev nolu ihtarnamelerinin herbirine ilgili şirketler adına ayrı ayrı cevapların verildiğini, … albümü ile alakalı olarak … Tic.Ltd.Şti tarafından … 20.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya verilen cevapta “… tarafından 2013 yılında çıkartılan … albümü ile ilgili olarak söz yazarı, besteci hakları kapsamındaki tüm izinlerin ilgili kişilerden (…) alındığı, dolayısı ile ıslak imzalı belge ile verilen izinler ve muvafakatnameler kapsamında kullanılan haklar ile ilgili olarak herhangi bir talepte bulunulmasının mümkün olmadığının ifade edildiğini, … tarafından diğer albümlerle ilgili olarak … Yapım Prod. Yay.Tic.A.Ş’ne gönderilen … (25.) Noterliğinin … tarih … yev nolu ihtarnamesine … (20.) Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya verilen cevapta müvekkilimin sözkonusu eser işletme belgelerini hukuka uygun olarak iktisap ettiği, hak sahipliğinin eser işletme belgeleri ve muvafakatnameler ile sabit olduğunun ifade edildiğini ve uzun bir zamandır ticarete konu edilmediğinin ifade edildiğini dolayısı ile davacının göndermiş olduğu ihtarnamelere konu olan diğer albümler bakımından herhangi bir tecavüzden bahsetmek mümkün olmadığını, davacı … ile müvekkiller … Prodüksiyon ve Bilişim Hizmetleri Ltd.Şti ve davalı olarak gösterilen … Yapım.Prod.Yay.Tic.A.Ş arasında imzalanan 26.04.2013 tarihli sözleşme ile davacı sözleşme ekinde yeralan eser/albümlere ilişkin olarak; “…söz ve bestesi sanatçı …ye ait olan aşağıda isimleri yeralan adı daha sonra belirlenecek albümde yorumlamış olduğum/icra ettiğim) söz ve bestelerimin, müzik eserleri/eserlerimin plak, audio kaset, cd, sd, flash disc, video mini disc,video kaset, vcd, vcd klip, Micro sd card, cd room, dvd, dvd klip, mp3, mp4 formatları ve/veya bilgisayar depolamaya ve/veya yaymaya ve/veya işbu sözleşme tarihindenn sonra geliştirilecek herhangi bir ses veya gmrüntü taşımaya, depolamaya ve /veya yaymaya mahsus araç ve gereçler vasıtası ile yer sayı ve süre ile sınırlandırılmamış biçimde işlenmesine, çoğaltılmasına, işaret ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletilmesine… Yayımcı hakkı, tespit hakkı, yayımlanmasına, yayınlanmasına, kiralanmasına, devir edilmesine, temsil sureti ile (temsil hakkı) faydalanmasına, dağıtılmasına, ticaret mevkiine konulmasına, yayınlanmasına, ülkemiz ve tüm dünyada … Yap. Pro. Yay. Tic. A.Ş’nin hak sahibi olduğuna, çoğaltılan ses ve görüntü taşıyıcılarının radyo tv tarafından kullanılmasına, internet ve hertürlü digital ortamda kullanılmasına izin verme hakkının da adı geçen şirkete ait olduğuna…..beyan ve kabul ediyorum.” şeklinde bir anlaşma imzalandığını, davacı eserlerin internet ve hertürlü digital ortamda yayınlanması konusunda ilgili şirketlere izin verdiğini, davacı ile müvekkiller arasında imzalanan bu anlaşma gereğince davacının müvekkillerden herhanbi bir hak talebinde bulunması mümkün olmadığını, dolayısı ile dava dilekçesinde davacının bu kullanımlar dolayısı ile herhangi bir izin vermediği, müvekkiller tarafından izinsiz kullandığı şeklindeki iddiaların haksız olduğunu, ayrıca davacı her ne kadar dava dışı … Yapım San ve Tic.A.Ş ve … Yapım Org. San ve Ticaret A.Ş ile yaptığı anlaşmaların varlığından bahsetmiş ise de bu sözleşmelerin asılları ve kendileri yapılan ödemeler konusunda herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığını, öncelikli olarak davacının bu albümlerle ilgili olarak yapımcı firmalarla yapmış olduğu sözleşme asıllarının sunulması gerektiğini, ayrıca davacı söz yazarı, besteci veya yorumcu olarak ilgili albümlerle ilgili olarak tüm hakedişlerini bağlı bulunduğu meslek birlikleri vasıtası ile aldığını belirtmiş davanın reddini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış, davadışı … ile davacı arasında imzalanan 73 adet eserin … tarafından kullanımına muvafakati içeren sözleşmedeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılmıştır.
Grafolog bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 08/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Tetkik konusu 26.04.2013 tarihli “SÖZLEŞME” başlıklı üç sayfalık belge aslındaki imzaların şahsın mukayese yazı örnekleri de dikkate alındığında …’nin eli ürünü olduğu kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İş bu dava eser sahipliğinden kaynaklanan mali haklara vaki tecavüzün ref’i FSEK 68 ve 70 kapsamında maddi tazminata ilişkindir.
Davacı vekilleri duruşmadaki beyanlarında özetle; taleplerinin daha önceden … ve … usulüne uygun olarak verdikleri muvafakatlerle hak sahipliğini devredilen eserlerin daha sonra usulsüz yollardan ve geçerli bir sebep olmaksızın haksız ve kötü niyetli olarak devraldığını iddia eden davalının kullanımlarının haksız fiil oluşturduğu ve eser sahipliğinden ve icracı sıfatından kaynaklı haklarımıza da tecavüz teşkil ettiğine yönelik olduğunu, davalının kullanımlarının ticaret mahkemesince verilen kararlarda dikkate alındığında hükümsüz olduğunu, bu kullanımlar herhangi bir hakka dayalı olmadığı için ve davalının davacı ile akdi bir ilişkisinin olmaması sebebiyle tecavüz teşkil ettiğini, davanın … kullanımlarına ilişkin olmadığını, davacının … sözleşmeler ile usulüne uygun olarak devir aldığı düşüncesiyle … albümüne ilişkin olarak mavafakat verdiğini, davacının verilen muvafakatin … mi yoksa … mi ait olduğunu hatırlamadığını, tek bir imza verdiğini, davanın konusunun … tarafından yapılan albümler ile sonradan Universall’a da devredilen ve Universall tarafından üretilen albümlerden kaynaklı olduğunu beyan etmişlerdir.
Davalı vekili duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının muvafakat verdiğini kabul ettiğini, bu muvafakatnamenin devir hakkını içerdiğini, verilen muvafakatin albümde yer alan tüm eserlere ilişkin olduğunu açılan davayı kabul etmediklerini mahkemeye bildirmişlerdir.
ESER VASFININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün sahibinin hususiyetini taşıması, ikincisi ise kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlığın konusu söz ve bestesi davacıya ait olan şarkıların eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Musiki eserleri, bir muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat eserleridir. Musiki eserlerinde ifade aracı sestir. Seslerin bir müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel ya da çirkin olması, eserin musiki eser olmasını engellemez. Diğer taraftan seslerin eser niteliğinde olması için notalarla yahut manyetik bant veya plakla tespit edilmesine de gerek yoktur. Ancak tespit, eser olabilme ve korunma açısından şart olmamakla beraber, eserin kalıcılığının sağlanması ve tekrar edilebilirlik açısından önemlidir. Ayrıca müzik parçasının melodi ve harmoniye sahip olup olmaması da önem taşımaz, modern atonal müzik eserleri de himaye görür. Himaye konusu, sesler arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımlarıdır. Dolayısıyla davacıya ait herkesçe bilinen şarkıların melodi ile yarattığı ahenk, sıra bağlılık ve ritim yönüyle hususiyet arz eden FSEK md. 3 anlamında müzik eseri olduğu izahtan varestedir. Bu noktada bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı da izahtan vareste olduğu gibi usul ekonomisinin de bir gereğidir.
ESER SAHİPLİĞİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği”, “hak sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir.
FSEK md. 11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki; birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
FSEK md. 12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve oda belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır.”
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Musiki eserlerinde eser sahipliği ite ilgili olarak şu hususlara değinmekte de fayda vardır. Bir musiki eserin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan musiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır. Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münferiden tasarrufta bulunabilirleri Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere musiki eserinin bestecisi güftecisinden, güftecisi de bestecisinden bağımsız olarak kendi bestesi veya güftesi ile ilgili olarak bağımsız dava açma hakkını haizdir.
Davacının; gerek kültür bakanlığı nezdindeki kayıtlarda gerekse sözleşmelerde ve yayınlanan nüshalarda eser sahibi olarak gözüktüğü şu hale göre davaya konu eserler yönünden eser sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı muhtelif tarihlerde akdettiği sözleşmelerle eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royalty karşılığında fonogram yapımcısı …’in eser ve icralarının ilk tespitini yapmasına izin verdiğini, müvekkiline ait eser ve icralarının yer aldığı albümlerin yapıldığını, adı geçen yapımcı şirketin müvekkilinin muvafakatiyle söz konusu fonogramları ve bunlardan kaynaklanan bağlantılı yapımcı haklarını böylece eserlerin ve icraların sahibi müvekkillerine ait olan akdi borçlarını …’e devrettiğini, ilk tespitleri gerçekleştiren … tarafından yapılan fonogramları devren iktisap eden …’in bunlara ek olarak yine muhtelif tarihlerde akdedilen sözleşmelerde müvekkilinin eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royality karşılığında verdiği izinle ilk tespitlerini yaptığı eser ve icraların yer aldığı fonogram ve albümlerin yapıldığını kabul etmektedir. Bu noktada taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yine dava dışı … ile yapılan sözleşme kapsamında verilen muvafakatle ‘…’ adı adında, İlk tespitleri … tarafından yapılan eser ve icralarından oluşan bir albüm çıkarıldığı, davacının icralarının ilk tespitine izin verdiği yapımcı şirketlerle akdettiği tüm sözleşmelerde çoğaltılan/satılan nüshalar üzerinden royalty ödeneceği hüküm altına alındığı, bu akdi yükümlülüğün bir neticesi olarak gerek eser sahipliğinden, gerekse icradan kaynaklanan royalty ücretlerinin önceleri …, bilâhare … tarafından davacıya ödendiği noktasında da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Her ne kadar yargılama safahatında davacı ile dava dışı … arasında imzalanan ve Kültür Bakanlığına sunulan sözleşme üzerinde imza incelemesi yapılmış ise de esasen … davada taraf olmadığı ve … verilen muvafakatin ve yapılan albümün yargılama konusu olmadığı davacının taleplerinden anlaşılmaktadır.
ESASEN DAVA KONUSU UYUŞMAZLIK yönünden irdelenmesi gereken husus davacının da kabulünde olduğu üzere mali hakların devri sonrası davacının tekrardan hak talebinde bulunup bulunamayacağı, davalının dava dışı … eser işletme belgelerini usulsüz yollardan devralması ve buna dayalı olarak açılan davalar sonucunda da bu devirlerin geçersiz sayılmasından (yoklukla malül) kaynaklı olarak davalı kullanımlarının davacının mali haklarına ihlal edip etmediği, bu kapsamda tecavüz ve tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, ref talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
5846 sayılı FSEK Madde 18 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/11. Md.) “Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir… Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” hükümlerine amirdir. Yine Madde 49 a göre “Eser sahibi veya mirasçılarından mali bir hak veya böyle bir hakkı kullanma ruhsatını iktisap etmiş olan bir kimse, ancak bunların yazılı muvafakatiyle bu hakkı veya kullanma ruhsatını diğer birine devredebilir. İşleme hakkının devrinde, devren iktisap eden kimse hakkında da eser sahibi veya mirasçılarının aynı suretle muvafakatı şarttır.” Madde 52 ye göre ” Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.”
Aynı yasanın Madde 66 – Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir. (Ek fıkra: 07/06/1995 – 4110/19 md.) Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir. Hükümlerine amirdir.
FSEK md.68/l hükmüne göre; eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çaoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” FSEK md.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre;”… Eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi subjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68.madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Yine tazminata ilişkin olarak Madde 70 – (Değişik fıkra: 07/06/1995 – 4110/22 md.) “… Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrıyan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.” hükümlerini içermektedir.
Aynı yasanın 80. Maddesine göre – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/32. Md.) “Eser sahibinin hakları ile bağlantılı haklar şunlardır: 1. Eser sahibinin haklarına komşu haklar: Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının aşağıda belirtilen komşu hakları vardır….B)Bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları eser sahibinden ve icracı sanatçıdan mali hakları kullanma yetkisini devraldıktan sonra aşağıda belirtilen haklara sahiptir. (1)Eser sahibinin ve icracı sanatçının izni ile yapılan tespitin, doğrudan veya dolaylı olarak çoğaltılması, dağıtılması, satılması, kiralanması ve kamuya ödünç verilmesi hususlarında izin verme veya yasaklama hakları münhasıran fonogram yapımcısına aittir. Yapımcılar tespitlerinin işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletimine ve yeniden iletimine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir. (2)Fonogram yapımcısı, yurt içinde henüz satışa çıkmamış veya başka yollarla dağıtılmamış tespitlerinin aslının veya çoğaltılmış nüshalarının satış yoluyla veya diğer yollarla dağıtılması hususunda izin verme ve yasaklama hakkına sahiptir. (3)Fonogram yapımcısı, icraların tespitlerinin telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda tespitlerine ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına sahiptir. Umuma iletim yoluyla tespitlerin dağıtım ve sunulması yapımcının yayma hakkını ihlal etmez.” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı, davalının hukuka aykırı bir takım işlemlerle hak sahibi olduğu eserlerin usulsüz bir şekilde davalı tarafından devralındığı, devir işlemlerinin yoklukla malül olduğunun kesinleşen mahkeme kararlarıyla tespit olunduğu, geçersiz kabul edilen işlemlere dayalı olarak eserin kullanılmasının haksız fiil ve eser sahipliğine tecavüz teşkil ettiği iddiasıyla iş bu davayı açmış ve tecavüzün refi ile maddi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının da kabulünde olduğu üzere davacının muhtelif tarihlerde akdettiği sözleşmelerle eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royalty karşılığında fonogram yapımcısı dava dışı …’e eser ve icralarının ilk tespitini yapmasına izin verildiği, davacıya ait eser ve icralarının yer aldığı albümlerin yapıldığı, adı geçen yapımcı şirketin davacının muvafakatiyle söz konusu fonogramları ve bunlardan kaynaklanan bağlantılı yapımcı haklarını …’e devrettiği, ilk tespitleri gerçekleştiren … tarafından yapılan fonogramları devren iktisap eden …’in bunlara ek olarak yine muhtelif tarihlerde akdedilen sözleşmelerde davacının eser ve icralarının karşılığı olarak kararlaştırılan maktu bir bedel + çoğaltılan her nüsha için tahakkuk edecek belirli bir royality karşılığında verdiği izinle ilk tespitlerini yaptığı eser ve icraların yer aldığı fonogram ve albümleri yaptığı, şu hale göre davacının mali hakları kullanma yetkisini 80/1-B kapsamında usulünce fonogram yapımcısı ilk kaydı gerçekleştiren dava dışı yapımcılara devrettiği, şu hale göre bu devirden kaynaklı sözleşmesel sorumluluklara ilişkin dava açma hakkının varlığı kabul edilse dahi somut olay kapsamında eser işletme belgelerinin usulsüz devrinden kaynaklı hak talep etme hakkının (davanın izinsiz kullanıma dayalı olduğu, royality bedeline yönelik talep bulunmadığı da dikkate alındığında) izahı yapılan mevzuat kapsamında dava dışı bağlantılı hak sahibi olan yapımcılara ait olduğu, dolayısıyla davacının açılan dava yönünden aktif husumetinin bulunmadığı, devir olgusunu kabul eden davacının ancak devir sözleşmesinden kaynaklı (royality vs) taleplerde bulunabileceği, FSEK 66, 68 ve 70 maddeler kapsamında dava açamayacağı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının eser sahipliğine dayalı açmış olduğu tecavüzün tespiti, men’i ve ref’ine yönelik davaların REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 1.707,75 TL’den 44,40 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 1.663,35 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen tecavüz talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 10.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır