Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/58 E. 2020/210 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/58
KARAR NO : 2020/210

DAVA : FSEK-Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/03/2017
KARAR TARİHİ : 18/06/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin üroloji hekimi olarak … Devlet Hastanesinde mesleğini icra ettiğini, “…” İsimli kitabını 2010 yılında kaleme aldığını ve …Tic A.Ş. arasında 07/07/2015 tarihinde sözleşme imzalayarak 2015 tarihinde piyasaya sürüldüğünü, bu eserin daha önce işlenmemiş ve tamamen müvekkilinin düşünce gücü ve hekim olmasının vermiş olduğu bilgi birikimi neticesinde üretilmiş özgün bir eser olduğunu, dolayısı ile 5846 sayılı FSEK’in 1/b maddesinin a.bendi ve aynı kanunun 8. maddesi gereği “…” isimli kitabın eser olduğunu ve müvekkiline ait olduğunu, yapımcısının davalı …, yönetmeninin … ve senaristinin … olan “…” isimli dizinin ilk bölümünün 27/03/2016 tarihinde davalı … TV’de yayımlandığını, müvekkilinin okuyucularının mail ve sosyal medya üzerinden uyarıları ile “…” dizisinde kendi kitabına telif kurallarına aykırılık teşkil edecek şekilde tecavüz vaki olduğunu öğrendiğini, müvekkilin yaptığı araştırmada dizinin kendi eserinin konusu, işleyiş biçimi, olay örgüsü, mekan ve karakterler gibi bir çok özelliğinin örtüştüğünü gördüğünü, müvekkilinin almış olduğu uzman görüşünde yapılan değerlendirmede kişiler, kavramlar, temalar ve mekana dair birçok benzerliğin ve iltibasın olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin noter kanalıyla …’e ihtarname göndererek dava konusu dizi ile müvekkiline ait olan eserin konusu, ilerleyiş biçimi, olay örgüsü ve karakterlerinin neredeyse aynı olduğunun belirtilerek dizinin yayınlanmaması ve meydana gelen maddi ve manevi zararın giderilmesinin talep edildiğini, davalılardan …’in cevabi ihtarında iddiaları kabul etmediklerini belirttiği, davalıların müvekkilinin … isimli eserini müvekkilinin bilgi ve izni olmadan küçük basit değişikliklerle … isimli dizi haline getirdiklerini, dizinin izlenme oranının hayli yüksek olan ulusal bir kanalda ve güçlü bir oyuncu kadrosuyla dizi sektörüne adını yazdırdığını, dizinin temel dayanığının müvekkilinin kitabı olduğunu, müvekkilinin izni olmaksızın kitabın dizi haline getirilmesinin müvekkilinin telif haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu, davalıların bu proje karşılığında ciddi manada maddi gelir ve reklam kazancı elde ettiklerini ve ayrıca müvekkilinin maddi zarara uğrattıklarının aşikar olduğunu iddia ederek, … adlı eserin dizi film haline getirilmesi ve yayımlanması karşılığının tespit edilecek rayiç bedelin üç katı fazlasından aşağı olmamak üzere ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davasına dayanak gösterdiği … adlı romanın davacının iddia ettiğinin aksine daha önce hiç işlenmemiş ve tamamen kendisinin düşünce gücüne dayanan özgün bir eser olmadığını, yapımcılığını …’in üstlendiği ve müvekkili şirkete ait televizyon kanalında yayınlanan … adlı dizinin basında, sosyal medyada sıkça konuşulduğu üzere daha önce yüzlerce kez sinema ve televizyona uyarlanan … adlı eserden esinlenerek yapıldığını, dava konusu dizinin kurgu, mekan, olay örgüsü, karakter ve konunun işleyişi bakımından … adlı romanda eşşiz derecede benzer olduğunu, dizinin fragmanlarının yayınlandığı ilk günden itibaren izleyici yorumları, eleştirmenler ve basında dizinin … adlı romandan uyarlama olacağının ifade edildiğini, müvekkili şirket ile yapımcı … arasında akdedilen sözleşme uyarınca dizinin genel konusunun, oluşumunun ana karakter ve tiplemelerinin senaryosunun yapımcı …’in sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin sadece yayın hizmeti verdiğini, diziye ilişkin taleplerin muhatabının müvekkili şirket olmadığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin müvekkili yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu dizinin … adlı eserden esinlenerek hazırlandığını, söz konusu üç eser arasındaki mevcut fark ve benzerliklerin oldukça açık olduğunu, davacı yanın iddialarının aksine dava konusu dizinin oyuncusunun ve senaristinin beyanlarının senaryonun … adlı kitaptan uyarlandığını gösteren ibareleri barındırmadığını, dizinin senaryosunun davacı yanın eserine benzemesinin nedeninin davacı yanın eserini yazarken … adlı eserden etkilenmiş yahut esinlenmiş olması olduğunu, davacının benzerlik iddialarının yerinde olmadığını, davanın müvekkili şirket ile senarist arasındaki sözleşmesel ilişkiden ötürü senariste ihbarı gerektiğini belirterek, müvekkili şirketin yapımcısı olduğu … dizisinin … adlı eserden esinlenerek oluşturulmadığının tespiti ile davacı yanın fikri mülkiyet ve telif hakkına tecavüzün mevcut olmadığına ve dolayısı ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, dava konusu esere ilişkin eser işletme belgeleri vs kayıtlar Kültür Bakanlığı Telif ve Sinema Genel Müdürlüğünden getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davaya konu … isimli kitabın FSEK 2/1 çerçevesinde ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacının davaya konu kitabın eser sahibi olduğu, davacının kitabının kurgusu ve bazı karakter ve mekânsal hususiyetlerin … isimli dizide izinsiz kullanılmasının FSEK 21’de yer alan mali hak türü olan işleme hakkının, davacının dizide işlenen eserin sahibi olarak belirtilmemesi sebebiyle manevi hak türü olan FSEK 15’teki adın belirtilmesini isteme hakkının ihlali sayılabileceği, davacının talep edebileceği telif bedelin 15.000 TL olabileceği davacının bu bedelin FSEK 68.maddesi çerçevesinde 3 katını talep edebileceği, davacının eser sahibi olarak adının belirtilmemesi nedeniyle “eser sahibi olarak tanıtılma hakkı” (FSEK m. 15) ihlal edilmiş olacağından davacının manevi tazminat talebin haklı olduğu manevi tazminatın türü ve miktarının takdirinin mahkemeye ait olacağı, hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında, davalı eserin basında ve sosyal medyada fazlasıyla gündeme geldiği, daha önce yüzlerce kez sinema ve televizyona ayarlanan … adlı eserden esinlenerek yapıldığı, bu nedenle davacının eserinden çok daha fazla adı anılan esere karakterler, mekan, alay örgüsü, kurgu açısından benzediği, bu benzerliği başrol oyuncusu …’nun röportajlarında vurguladığı, davacının da bizzat kendi ifadeleriyle dizinin senaryosunun kendi eserinden farklı seyrettiğini dile getirdiğini, müvekkili şirketin tv kanalında yayınlanan dizinin kendi eserinden farklı olduğunu açıkça ikrar ettiğini, bilirkişi heyetinin derinlemesine inceleme yapmadığını, yalnızca ayahuşka ayinine indirgeyerek incelemesi sözkonusu dizinin … adlı romanından esinlenmiş olduğu tespitinin oldukça soyut, dayanaktan yoksun olduğunu, bu ayinin Türkiye’de yaşayan ve Şaman kültürüne ilgi duyan herkesçe bilindiğini, adının kullanılmasının ihlal sayılamayacağını, heyetin yaptığı maddi ve manevi tazminat değerlendirmesinin usul ve yasaya tamamen aykırı olduğunu, bir an iddiaları kabul edilmiş olsa dahi, bilirkişi raporunda bahsedilen kitabın tamamen bir dizi senaryosuna dönüştürüldüğü noktasında herhangi bir tespit bulunmadığını, bilirkişi değerlendirmesinde dizinin bazı sahnelerinden ve kitabın bazı bölümlerinden alıntılar yapılarak, davaya konu dizi senaryosunda …’den çok davacının romanıyla benzerliklerin fazla olduğunun öne sürüldüğünü, davalı eserinin davacı eserden uyarlandığı yönde bir tespit olamamasına rağmen davacının kitabı tamamen senaryolaştırıp dizi çekilmiş gibi hesaplama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, heyetin belirlediği 15.000 TL rayiç bedelin dayanağının açıklanmadığını, hiçbir kuruluş ve denetime kıyasa elverişli bilgisinin raporda yer almadığını, benzeşmenin birkaç sahnede var olduğunu belirtirken davacının romanının tamamının senaryoloştırılmadığı için yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda bulduğu benzerlikler bakımından bir oranla hesaplama yapması ve bu konuda somut dayanaklar sunması gerektiğini, manevi hakkın ihlaline ilişkin değerlendirme de yine dayanaktan yoksun bir şekilde varılmış bir tespitten ibaret olduğu, bu konuda hiçbir somut bilginin olmadığını belirttiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan 17/01/2019 tarihli oturum 3 nolu ara karar uyarınca tarafların itirazlarının değerlendirilmesi yönünden dosyanın rapor sunan heyete iki senarist yayıncı bilirkişinin eklenerek ek rapor alınmasına karar verildiği, dosyanın heyete tevdi edilerek ek raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Alınan ek raporda bilirkişilerin, davaya konu … isimli kitabın FSEK 2/1 çerçevesinde ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacının davaya konu kitabın eser sahibi olduğu, heyette yer alan teknik bilirkişilerinin değerlendirmelerinin birbirinden farklı olduğu, kök rapordaki teknik değerlendirmenin dikkate alınması ihtimalinde FSEK 21’de yer alan mali hak türü olan işleme hakkının, davacının dizide işlenen eserin sahibi olarak belirtilmemesi sebebiyle manevi hak türü olan FSEK 15’deki adın belirtilmesini isteme hakkının ihlali sayılabilecek, buna mukabil ek rapordaki teknik değerlendirmelerin dikkate alınması ihtimalinde ise herhangi bir izinsiz kullanım, intihal veya izinsiz işleme durumunun bulunmadığı, hususlarında tespit ve kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava; 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca eserin izinsiz kullanımdan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Eser Niteliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bîr deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Bilindiği üzere dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunlarım kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Dava konusu uyuşmazlıktaki … isimli kitap incelendiğinde, kitapların kurgu roman türünde, anlatmak istediği konuyu belli bir sistem dahilinde belirli bir üslup dahilinde anlatan, konuların ve bilgilerin kurgusal bir ilişki içerisinde bir araya getirildiği, bu özellikleri ile hususiyet taşıması nedeniyle FSEK m.2 anlamında “herhangi bir şeklide dil ve yazı ile ifade olunan” ilim ve edebiyat eseri olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m. 11 hükmüne göre, “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo &televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğerki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
FSEK m. 12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve oda belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasıdaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa adi vekalet hükümleri uygulanır.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Dosyada mübrez davaya konu kitap üzerinde yazar olarak davacı belirtildiğinden davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu ve davayı açma ehliyetini haiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Maddi Tazminat Yönünden Değerlendirme;
Davacı maddi tazminat talebini FSEK 68’e dayandırmaktadır. FSEK m.68/l hükmüne göre; “eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyannca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”. FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir.
Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Manevi Tazminat Talebi Yönünden;
Yine davacının FSEK kapsamında eser sahibi olarak manevi haklarının ihlali durumunda manevi tazminat talep edebileceği hususu izahtan varestedir.
Hak İhlalinin Bulunup Bulunmadığı Yönünden Değerlendirme;
Hak ihlalinin söz konusu olabilmesi için davacının kitabının davalıların dizisinde FSEK çerçevesinde mali/manevi hak ihlali sayılacak şekilde izinsiz kullanımların olması gerekir.
Senarist eklenmek suretiyle alınan ek raporda; olay örgüsü akışları, eserlerin yapısal unsurları, tema ve önermeleri çerçevesinde, davacının iddia ettiği benzerlikler listesindeki fikir ve konu başlıklarından doğanın gerçeğinde var olan ayahuşka ve fizik kuramında var olan hollografik kuramın kullanımı dışında bir eserin hususiyetini belirleyici unsurlar olmadığı, davacının öne sürdüğü öteki benzerliklerin yer yüzünde ve ülkemizde meydana getirilen bir çok eserde bazılarının da benzer konulu eserlerde yaygın olarak kullanılan unsurlar olduğu, ayauşka ve holografik kuramından esinlenmelerin olduğu, ancak bu iki unsurun da kullanımının her iki eserde neden ve sonuç ilişkisinin farklı işlendiği, ayrıca ayauşka bitsinin özelliklerinin ve etkisinin ve de hollografik kuramının tanımlamasında da görüleceği gibi, bu iki unsurun da gerçek hayatta var olan, bilinen olgu ve argümanları çerçevesinde işlendiği, ayahuşka olgusundan ve hologram kuramından beslendiği, hollografik ve kuantum kuramı gibi bilimsel gerçeklerin ve doğaya ait olayların herkesin kullanımına açık olduğu, üstelik bu iki unsurun davalı eserde ana unsur olmadığı, özellikle hollografik ve kuantum kuramının davacı eserde belirleyici temel, davalı eserde ise detay olarak kaldığı, bu iki unsurun hususiyet taşıyan unsurlar olarak değerlendirilmediği gibi aksi yönde karar verilmesi durumunda da söz konusu benzerliklerin esinlenme ölçüsünde kullanıldığı değerlendirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri dikkate alınarak değerlendirildiğinde; dava konusu “…” isimli kitabın kurgu roman türünde, anlatmak istediği konuyu belli bir sistem dahilinde belirli bir üslup dahilinde anlatan, konuların ve bilgilerin kurgusal bir ilişki içerisinde bir araya getiren, hususiyet taşıyan FSEK m.2 anlamında “herhangi bir şeklide dil ve yazı ile ifade olunan” ilim ve edebiyat eseri olduğu, dosyada mübrez davaya konu kitap üzerinde yazar olarak davacı belirtildiğinden davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu ve davayı açma ehliyetini haiz olduğu, her ne kadar kök raporda “davacının davaya konu kitabın eser sahibi olduğu, davacının kitabının kurgusu ve bazı karakter ve mekânsal hususiyetlerin … isimli dizide izinsiz kullanılmasının FSEK 21’de yer alan mali hak türü olan işleme hakkının, davacının dizide işlenen eserin sahibi olarak belirtilmemesi sebebiyle manevi hak türü olan FSEK 15’teki adın belirtilmesini isteme hakkının ihlali sayılabileceği, maddi manevi tazminat şartlarının oluştuğu” değerlendirmelerinde bulunulmuş ise de, sonradan heyete eklenen senarist bilirkişilercin katılımı ile düzenlenen ek raporda yapılan değerlendirmelerde ayrıntısı yukarıda belirtildiği üzere, ayauşka ve holografik kuramından esinlenmelerin olduğu, ancak bu iki unsurun da kullanımının her iki eserde neden ve sonuç ilişkisinin farklı işlendiği, ayrıca ayauşka bitsinin özelliklerinin ve etkisinin ve de hollografik kuramının tanımlamasında da görüleceği gibi, bu iki unsurun da gerçek hayatta var olan, bilinen olgu ve argümanları çerçevesinde işlendiği, hollografik ve kuantum kuramı gibi bilimsel gerçeklerin ve doğaya ait olayların herkesin kullanımına açık olduğu, bu iki unsurun hususiyet taşıyan unsurlar olarak değerlendirilmeyeceği gibi aksi kanaat durumunda dahi söz konusu benzerliklerin esinlenme ölçüsünde kullanıldığının tespit olunduğu, şu hale göre alanında uzman bilirkişilerce yapılan denetime elverişli değerlendirmeleri içeren ek raporun hükme esas alınması gerektiği, benzerliklerin doğanın gerçeğinde var olan ve herkesin kullanımına açık olan ayauşka ve holografik kuramların işlenmesinin intihal olarak değerlendirilemeyeceği gibi benzerlik kabul edilse dahi bunun esinlenme serbestisi kapsamında kaldığı anlaşılmakla davacının intihal iddiasına dayalı eser sahipliğine tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat davalarının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 1.024,65 TL’den 54,40 TL olan karar harcının düşülmesine, kalanı 970,25 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … AŞ tarafından yapılan 47,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/06/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır