Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/554 E. 2022/87 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/554 Esas
KARAR NO : 2022/87

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/08/2017
KARAR TARİHİ : 28/04/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin kozmetik ve kişisel bakım sektöründe yıllardır faaliyet gösterdiğini, saygın bir ticari itibar sahibi olduğunu, televizyonlardaki reklam ve tanıtım filmleriyle de binlerce müşteriye hizmet verdiğini, müvekkiline ait … başvuru ve tescil numaralı markası ‘’dr. anna’’nın 19.04.2013 tarihinden itibaren 10 yıllık süre ile ağartma ve temizlik amaçlı maddeler, parfümeri, kozmetik ürünler, reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler gibi mal ve hizmet sınıflarını kapsayan …. ve … Sınıflar kapsamında tescilli olduğunu, ayrıca … başvuru numarası ile … Nice sınıfına ait tescil başvurusunun da bulunduğunu, davalıların müvekkiline ait tescilli marka olan ‘’…’’ markası ile aynı isim ve görseli taşıyan markalı taklit ürünleri müvekkilinin izni ve rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak kullandığını ve televizyon reklamlarıyla sattıklarını, davalı ithalatçı şirket …Tic. Aş’nin müvekkiline ait ‘’…’’ markalı ürünleri müvekkilinin izni olmaksızın müvekkilinin markasını taşıyan taklit ürünleri yaptırıp diğer davalı şirket …Ltd.Şti. ile birlikte yine müvekkilinin izni ve rızası olmaksızın sattığını, davalı … şirketinin marka tecavüzü oluşturan eylemlerinin …’de yayınlanan satış reklamlarından öğrenildiğini, davalıların, müvekkili tescilli sağladığı marka marufiyetinden, marka itibarından ve güvenilirliğinden faydalanarak rant elde ettiklerini, davalı şirketler hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosuna … soruşturma numarası ile marka tecavüz suçundan suç duyurusunda bulunduklarını, müvekkilinin marka hakkına tecavüzün söz konusu olduğu bu halde manevi tazminat, maddi tazminat ve markanın kötü değerde ve aşağılayıcı kullanımından kaynaklı itibar kaybı tazminatı talepleri olduğunu açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, müvekkili adına tescilli “…” ibareli marka hakkına tecavüz edildiği sabit olduğundan, müvekkilinin uğradığı maddi tazminata karşılık 20.000,00-TL, müvekkilinin uğradığı manevi tazminata karşılık 10.000,00-TL toplam 30.000,00-TL bedelin davalılardan tahsilini, yargılama gideri vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davaya konu ürünlerin orijinal olduğu gibi Kanun’da tahdidi olarak sayılan eylemlerden hiçbirinin gerçekleşmemiş olması nedeniyle ortada markaya tecavüz eyleminin söz konusu olmadığını, müvekkilinin, davacının talebi ve bilgisi dahilinde yurtdışında üretimi yapılan davaya konu ürünlerin ( davacı için üretilmiş orijinal ürün) ithalat işlemini gerçekleştirdiğini, davacının söz konusu ürünleri teslim almadığı gibi bu işin karşılığı olan bedeli dahi ödemediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından 17.08.2015 tarihinde davacı tarafa … 5. Noterliğinden ihtarname keşide ettiklerini, itibar sahibi olduğunu iddia eden davacı hakkında, müvekkili şirketi dolandırdığı için … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … hazırlık numarası ile soruşturma yürütüldüğünü, ticari işlerin karşılığı olarak davacı tarafından müvekkiline teslim edilen çeklerde yer alan imza ile davacının bankaya bildirmiş olduğu imza örneklerinin tutmaması nedeniyle müvekkilinin alacağına karşılık aldığı çeklerin banka tarafından işleme Alınmadığını, davacı …’ın sahibi olduğu …’nın uzunca bir süre müvekkili şirketin yurt dışından ithal ettiği müvekkiline ait ürünlerin satış ve pazarlamasını yaptığını, davacının dava konusu ürünle ilgisi bulunmayan ticari ilişkiden dolayı da müvekkiline borçlu bulunduğunu, …’ın keşidecisi olduğu 1.050,000-TL bedelli dört adet çekin müvekkili şirketin yasal hamisi durumunda olduğunu, bu çeklerle ilgili olarak davacı aleyhine … 20.İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davaya konu marka tescil belgesinin müvekkili şirketin alacağı için haczedildiğini, borca itiraz etmeyen ve borcunu ödemeyen davacının daha sonra ortadan kaybolduğunu, iki yıl sonra ortaya çıkarak müvekkili şirket ile sanki hiçbir ticari bağı yokmuş gibi müvekkili şirkete ithalatını gerçekleştirdiği ürünler ile ilgili ‘’marka hakkına tecavüz’’ edildiği iddiasında bulunduğunu, haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı … şirket yetkilisi tarafından sunulan cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davaya konu ürünlerin orijinal olduğunu, şirketlerinin tecavüz oluşturacak herhangi bir eylem gerçekleştirmediğini, şirketin diğer davalı firma … Tic. Aş.’den orijinal olan ürünleri fatura karşılığında satın alarak satış işlemini gerçekleştirdiğini, kanunda tahdidi sayılan eylemlerden hiçbirinin gerçekleşmemesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, diğer davalı ile yapılan görüşme neticesinde, ‘’davacıya ait ürünlerin davacının talebi ile ithalat işlemlerinin gerçekleştirildiği, ancak ürünlerin ithalat işlemlerinin ve depo giderlerinin ödenmediği, ürünlerin taklit değil orijinal olduğu, davacının kendilerine borçlu olduğu hatta davacı aleyhinde dolandırıcılık eylemi nedeniyle şikayetlerinin olduğu ve tahkikat aşamasının devam ettiği’’ öğrenildiğini, İşbu davanın marka hakkına tecavüz değil, davacı ve diğer davalı arasındaki ticari uyuşmazlıktan kaynaklandığını, sözleşmenin tarafı olmayan ve iyi niyetli üçüncü şahıs konumundaki şirketleri açısından davanın reddinin gerektiğini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın kozmetik ve kişisel bakım sektöründe yıllardır faaliyet gösterdiğini, … başvuru ve tescil numaralı “…” markası 19.04.2013 tarihinden itibaren 10 yıllık süre ile tescilli olduğunu, ayrıca … başvuru numarası ile …Nice sınıfına ait tescil başvurusu da bulunduğunu, davalı ithalatçı şirketin müvekkiline ait tescilli markalar koruma kullanma sürecindeyken müvekkilinin rızası, izni ve bilgisi olmaksızın mahkemeye delil olarak sundukları detoks etkili ayak bandı ürününü satış reklamlarından ve faturalarından da anlaşılacağı üzere televizyondan satış yaptıklarını, müvekkilinin de bu durumu televizyon reklamlarından öğrenerek yasal hakkını kullanmaya karar verdiğini, davalı şirketçe iddia edilen … 20.İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı icra takibinde çeklerin alacaklısı …Tic.A.Ş. olmadığını, alacaklı görünen firmanın … Ltd.Şti olduğunu, dolayısıyla işbu icra takibi ile halihazırda huzurdaki davanın hiçbir ilgisi bulunmadığını, davalı vekilinin mahkemenin kafasını karıştırmaya çalıştığını, …’in açıkça belli olduğu üzere marka haklarına tecavüz edip aynı ismi kullanarak ticaret yaptığını, dilekçede bahsedilen … …Hz. Sayılı dolandırıcılık iddiası ile soruşturma dosyasının ise bu davayla hiçbir ilgisi bulunmadığını, bu dosyada müvekkilinin imzası ile bankadaki imza örneklerinin farklı olduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, bu soruşturmanın dosyasından yapılan bilirkişi incelemesinde de bankadaki imza örnekleri ile müvekkilinin atmış olduğu imzaların aynı elin mahsülüne ilişkin olduğuna dair teknik rapor geldiğini ve dilekçe ekinde sunduklarını, davalı şirketçe müvekkiline gönderildiği iddia edilen ihtarnamenin bila tebliğ olduğunu, davalı yanca sunulan ekte tebligat parçalarından anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından alınmış ihtarname mevcut olmadığını, bu durumu davalı tarafın da bildiğini, buna rağmen işlem yapılmış gibi göstermeye çalıştığını, çünkü davalı yanın marka hakkına tecavüz suçu işlediğini bildiği için kasıtlı olarak müvekkilinin olmadığı adrese ihtarnemeyi tebliğ ederek kötüniyetini meşrulaştırmaya çalıştığını, davalı …Ltd Şti, bu markanın …’a ait olduğunu bilmesine rağmen onun bilgisi ve izni olmadan … ile alışveriş yaparak ürünleri satışa çıkardığını, aralarında mevcut bir faturanın olması marka tecavüzünün olmadığına delil teşkil etmeyeceğini, açıklanan nedenlerle müvekkilinin uğradığı maddi tazminata karşılık 20.000,00-TL, Müvekkilinin uğradığı manevi tazminata karşılık 10.000,00-TL toplam 30.000,00-TL bedelin davalılardan tahsilini, yargılama gideri vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde “Çünkü davalı yan marka hakkına tecavüz suçu işlediğini bildiği için kasıtlı olarak müvekkilimin olmadığı adrese ihtarnameyi tebliğ ederek kötü niyetini meşrulaştırmaya çalışmaktadır” dediğini, bunun yalan bir beyan olduğunu, çünki davacının keşide ettiği dosyada mübrez çeklerdeki imza ve kaşesinde de aynı adres yazılı olduğunu, ayrıca aynı adreste 13.08.2015 tarihinde davacı aleyhine haciz ve muhafaza işlemleri uygulandığını, yani ihtarnamedeki adresin davacının imza ve kaşesindeki adres ve yine dosyada mübrez haciz ve muhafaza tutanağındaki adresin aynı olduğunu, bu adresin… şeklinde olduğunu, bu deliller yeterli olmaz ise bu hususun mahkemece …’ın “…” ünvanı kullanarak … Vergi Dairesinin … numaralı mükellefi olarak ihtarnamedeki adresi kullanıp kullanmadığının vergi dairesine sorulmasını talep ettiklerini, izah edildiği üzere davacı tarafın “ müvekkilin rızası, izni ve bilgisi olmaksızın” davaya konu ürünlerin taklitlerinin satışının yapıldığını belirttiğini, ancak davacın talebi, bilgisi dahilinde müvekkili şirketin yurtdışında üretimi yapılan davaya konu ürünlerin (davacı için üretilmiş, orijinal ürün) ithalat işlemlerini gerçekleştirdiğini, ancak davacı söz konusu ürünleri teslim almadığı gibi bu işin karşılığı olan bedeli dahi ödemediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından 17.08.2015 tarihinde davacı tarafa … 5. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek “ 50.000 adet ürünün bir an önce teslim alınması, ürün bedeli olan 206.500 TL’nin iki gün içerisinde müvekkiline ait hesaba yatırılması aksi halde söz konusu ürünlerin depo maliyetinin çok tutulması nedeniyle elden çıkarılacağı “ihtarında bulunulduğunu, ayrıca bu durumun davacı tarafa sözlü olarak da bildirildiğini, bu ihtara rağmen borcunu ödemeyen ürünleri teslim almayan davacıya karşı, müvekkili şirket TMK’dan doğan yasal haklarını kullandığını, İthalatçı … A.Ş. ile yukarıda dosya numarası belirtilen icra dosya alacaklısı … Ltd. Şti. aynı gruba ait firma ortaklarının aynı olduğunu, bu durumu gösterir ticari sicil kayıtları daha önce dilekçe ekinde ibraz edildiğini, taraflar arasında dolaylı olarak ticari ilişki mevcut olduğunu, müvekkili tarafından ithal edilen bir çok ürünün çeklerde ilk hamil ve ciranta olan …’e (… adlı firma) satıldığını, davacı …’ın bu firmadan sattıkları ürünleri aldığını ve bu ürünler karşılığında verdiği çekler ile ciro yoluyla müvekkil şirketin zilyetliğine geçtiğini, çeklerin arkasında cirantalardan Kenan Yabanigül’ün hem müvekkil şirketin … Aş’nin, hem de … Ltd. Şti’nin ortağı ve imza yetkilisi olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dilekçeler teatisi tamamlanarak dosyaya sunulan deliller ve TPMK kayıtları celp edilmiş olup, davacı … adına … sayıyla tescilli markaya ilişkin, kullandığı ürün ve hizmet listesini ve tescil belgesindeki bilgilerin aynısını içerir onaylı renkli sicil kaydı Mahkememiz dosyası içerisine alınmıştır.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler ile Mahkememizin 21/12/2017 tarihli duruşmasında “…davacı marka hakkına tecavüzün bulunup bulunmadığı ve yoksun kalınan kazancın varlığı ve miktarı yönünden…” dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup alınan 05/11/2018 tarihli raporda özetle; Mevcut dosya münderecatından marka hakkına tecavüz olup olmadığına ilişkin bir sonuç ve kanaate varılamadığı, davalı ve davacı yanların iddialarının ispatlanamaması sebebiyle mevcut uyuşmazlık bakımından vaki bir tecavüzün olup olmadığı hakkında bir kanaate varılmasının eksik ve yanlış bir değerlendirme yapılmış olması sonucunu doğurabileceği, dosyada yeterli bilgi ve belge bulunmadığından 6769 sayılı Kanunun 151/2-c maddesi kapsamında yoksun kalınan kazanç hesaplaması yapılamadığı, davacının manevi tazminat talebinin değerlendirilmesinin Mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaati belirtilmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunun 5. sayfasında en başta ise “… A.Ş. davaya konu ürünleri ithal ettiğini ve markasını kullandığını ikrar etmiştir” diye tespitte bulunulduğunu, bu tespitin doğru olduğunu, davacı yanın müvekkilinin markasını kullandığını kabul ettiğini, zaten buna ilişkin davalı yan ürün faturasını da sunduklarını, davalı yanın müvekkilinin bilgisi dahilinde markasını kullandığını iddia ettiğini ki bu iddia gerçek dışı olduğunu, davalı … bu iddiasını ispatlayıcı hiçbir delil yazılı belge de gösteremediğini, çünkü böyle bir durumun olmadığını, davalı vekilinin delil olarak sunduğu … 5. Noterliği’nin ihtarnamesini tamamen bu haksız kullanımını meşrulaştırmak adına düzenlendiğini, zaten müvekkiline tebliğ edilmediğini, davalı yanın cevap dilekçesinde bu dosya ile tarafların ilgisinin olmadığı … … hazırlık numaralı şikayetlerini delil olarak göstererek müvekkilini farklı imza veren basiretsiz bir tacir gibi göstermeye çalıştığını, oysa ki aynı dosyadan yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi gelen raporda şikayet konusu çeklere ait imzaların müvekkilinin eli mahsülü olduğuna dair rapor geldiğini, bilirkişi raporunda davada taraf olmayan …’a ait çeklerin kambiyo senedi niteliğinde olduğu, temel borç ilişkisini gösterir mahiyette olmadığının da tespit olunduğunu, davalının bu ürünleri kargoladığı kargo şirketi … KARGO (… adresine müzekkere yazılarak davalı tarafından kargolanan … markalı ürün listesinin ve sayısının sorulmasını da talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle bilirkişi raporu doğrultusunda alacağımızın tam tespiti açısından eksik olan bu husuların celp edilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda “… A.Ş tarafından dosyaya sunulan çekler bir kambiyo senedi niteliğinde olup, bu niteliği itibariyle senede konu temel borç ilişkisini gösterir mahiyette değildir” şeklinde görüş belirtildiğini, kambiyo senetlerinin borç ilişkisinden mücerret olduğu zaten kanun gereği olduğunu, ancak daha önce cevap dilekçelerinde belirttikleri üzere bu çekleri dosyaya ibraz etmelerinin nedeninin borç alacak ilişkisinin tespit ile ilgili olmadığı, taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunduğuna ilişkin iddialarını ispat için olduğunu, davalı … ile çek alacaklısı … Ltd. Şti hissedarları aynı kişiler olduğunu, bu çeklerle ilgili icra takiplerine davacı tarafça itiraz edilmediği gibi menfi tespit davası da açılmadığını, davacı aleyhine açılmış dolandırıcılık davasının derdest olduğunu, bilirkişi raporunda aleyhlerine olan hususları kabul etmediklerini, bilirkişi raporu incelendiğinde görüleceği üzere davacı davasını ispat edemediğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan itirazlar değerlendirilerek ve Mahkememiz 15/04/2021 tarihli duruşmasında “… Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir Mali Müşavir bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle taraflar arasında dava öncesi herhangi bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, … ibareli markaya ilişkin herhangi bir kaydın yer alıp almadığı hususları araştırılarak davalının bahse konu ürün satışından elde etmiş olduğu gelirin ne olduğu hususunda bilirkişi raporu alınmasına..” karar verilmiş alınan 02/12/2021 tarihli Bilirkişi Raporunda özetle; Davacının 2015 yılı ticari defterlerini incelenmesi için mahkemeye sunduğu, 2015 yılı defterlerinin tasdiklerinin yasal süresinde yapıldığı, defterlerin sahibi lehine takdir-i delil niteliğine haiz olduğu ve davacının 31.12.2015 tarihi itibariyle ticari faaliyetini sonlandırdığı, Davacının defter kayıtlarına göre 2014 ve 2015 yıllarında yani dava tarihinden önceki
dönemde davalılardan …Ltd.Şti. ile ticari ilişki içerisinde olduğu, Ticaret Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü sorgulamasında davalı …Şti’nin ithalat istatistik bilgisine ulaşılamadığı,
Ticaret Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü tarafından dosyaya gönderilen davalı …Tic.Aş’nin 2016 yılından itibaren olan ithalat beyannamelerinde dava konusu ‘’…’’ibareli markaya ait herhangi bir işlem görülmediği, Davalılar defter ve belgeleri dava dosyasında yer almadığı için dava konusu ‘’…’’ibareli markaya ait herhangi bir kayıt olup olmadığının tespitinin yapılamayacağı, davalılar defter ve belgeleri dava dosyasında yer almadığı için dava konusu ürün satışından elde edilen gelir tespitinin mümkün olmadığı görüş ve kanaati belirtilmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Davalı …A.Ş. Ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için ibraz etmediğinden, davanın esasına yönelik olarak müvekkiline ait … markasının aynı isim ve görsel ile taklit ürünlerinin müvekkilinin izni ve rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak kullandığı ve bu kullanımdan ne kadar maddi kazanç elde ettiği tespit olunamadığını, 15 Nisan 2021 tarihli celsede davalı vekiline ticari defterleri sunması veya yerinde inceleme talebini adres ile birlikte 2 haftalık kesin süre içinde bildirmesi gerektiği aksi takdirde ticari defterleri sunmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiş davalı yan ticari defterlerini ibraz etmediğini, dolayısıyla markalarını kullandığını ikrar etmiş olmakla davalarının ispatlanmış bulunduğunu, 07.07.2021 tarihli dilekçelerinde talepte bulundukları üzere diğer davalı … Şti.’ne ait 2016 yılı ve sonrası ticari defterlerindeki kayıtların, faturaların, makbuzların, belgelerin de incelenerek müvekkilinin markası kullanılarak ne kadar kazanç elde ettiğinin hesaplanılarak dava konusu tazminat talepleri için araştırılıp dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilerek ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi tarafından düzenlenen 02/12/2021 tarihli bilirkişi raporunun aleyhe olan kısımlarını kabul etmediklerini, ayrıca 16/04/2021 tarihli dilekçe ile yerinde inceleme talepleri bulunduğunu, bu taleplerinin dikkate alınmayarak müvekkili davalının defterleri incelenmeden sadece davacının defterleri incelenerek hazırlanan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, davacı tarafın 21.12.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında yoksun kalınan kazanç hesaplama yöntemi olarak “lisans bedeli” olduğunu belirttiğini bu yönde hiç bir belge sunmadığını, halbuki bunun için davacının kök bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere zararın varlığını ve miktarını tespite yarayan belge dosyaya ibraz etmesi gerektiğini, bu konuda kesin süre ihtarına rağmen dosyaya evrak ibraz etmediğini, bunu yapmadığı gibi davaya konu ürünün taklit olduğunu belirtmiş taklit olduğunu iddia ettiği ürünü dahi dosyaya sunmadığını, tüm bu sebeplerle davacının davasının reddi gerektiğini, ayrıca şayet bir ikrardan bahsedilecekse 04.01.2019 tarihli beyan dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere davacı tarafın tüm cevap ve beyanları ile örtüşen … 10.Asliye Ceza Mahkemesinin …esas sayılı dosyasına sunmuş oldukları savunmanın ikrar niteliğinde olduğunu, açıklanan nedenlerle bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yapılan itirazlar da değerlendirilerek ve Mahkememiz 30/12/2021 tarihli duruşmasında “… dosyanın rapor sunan bilirkişiye tevdi ile davalılara ait ticari kayıtların yerinde incelenerek davaya konu ürüne ilişkin herhangi bir ticari kaydın bulunup bulunmadığı (2012 tarihinden dava tarihine kadar) bahse konu kayıtlarda yer alan ürün adedi ve davalının elde etmiş olduğu kazanç miktarının değerlendirilerek mahkememize ek rapor sunulmasının istenilmesine…” karar verilmiş ve alınan 21/03/2022 tarihli Bilirkişi Ek raporunda özetle; Davalıların, tutulması zorunlu yasal defterlerinin tasdiklerinin yasal süresinde yapıldığı, defterlerin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, defterlerin sahibi lehine takdir-i delil niteliğine haiz olduğu, Davalı …Ltd.Şti’ne, dava konusu ürünlerin satışının, bizzat davacı tarafından gerçekleştirildiği faturalar üzerinden tespit olunduğunu bu çerçevede davalı ….Ltd.Şti açısından marka tecavüzünün söz konusu olamayacağı bu nedenle de tazminat hesaplanamayacağı, Davalı …Tic.Aş.’nin, dosya içerisinde davacı tarafından dosyaya sunulan dava konusu ürüne ilişkin numune örneğinin ambalajı üzerinde ithalatçı firma olarak göründüğü, Davalı …Tic.Aş.’nin ithalatını gerçekleştirdiği dava dışı ürünleri, aynı adreste faaliyet gösterdiği dava dışı firma olan … Ltd.Şti. aracılığı ile davacıya satışını gerçekleştirdiği, bu nedenle de davalı … Aş. ile davacı … arasında doğrudan olmasa da dolaylı olarak bir ticari ilişkinin mevcut olabileceği, mahkemece davalı …Tic.Aş.’nin eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği kanaati oluşması ihtimalinde, dava konusu ürün satışından elde edilen gelir karşılığı tafep edilebilecek tazminat tutarının 9.215,56 -TL. Olabileceği görüş ve kanaatini belirtmiştir.
İş bu dava markaya tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat davasına ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Tazminat Talepleri yönünden ;
Yine 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.” hükümlerine amirdir.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden maddenin 151/2-c fıkrası kapsamında tazminat talep ettiği, emsal araştırmasının yapıldığı anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde ;
Davaya konu ürünler yönünden dava dışı kişilerle davacı arasındaki önceki tarihli ticari ilişkilerden kaynaklı ceza soruşturmalarına ilişkin kayıtlar dosya içerisine alınmıştır. İfadelerde (Kenan Yabanigül 28/11/2017 güvenlik şube müdürlüğü nezdindeki ifade vb, … Cumhuriyet Başsavcığının … sor dosyasındaki -… 10 Asliye Ceza … ifadeler) ticari ilişkinin ikrar edildiği anlaşılmıştı.
Yine davalı tarafından … Gümrük Müdürlüğüne ithali gerçekleşen dava konusu markayı taşıyan ayak bantlarına ilişkin gümrük beyannamesi dosyaya sunulmuş olup 50.000 adet ürün ithal edildiği anlaşılmıştır.
Yine davalı … tarafından … 5 Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarname dosyaya sunulmuş olup, ihtarname incelendiğinde davalı tarafından izahı yapılan Gümrük beyannamesine konu 50.000 ürünü teslim alması depo maliyetinin artması sebebiyle belirtilen süre içerisinde alınmaması halinde ürünlerin piyasaya sunulacağının ihtar edildiği, ihtarın tebliğ edilemediği anlaşılmıştır.
Yine dava dışı uyuşmazlıklara taraf olan … ve … isimli firmalara ait ticaret sicil kayıtları dosya içerisinde yer almaktadır.
Davacı tarafça dosyaya sunulan ürün numunesinde davalı …’nın ithalatçı firma olarak gözüktüğü, davacı tarafça taklit iddiasında bulunulmuş ise de taklit ürün sunulmadığı, bilirkişi raporundaki tespitlerde de “Dosya arasında, gerek davacıya ait dava konusu ürün örneği, gerekse davalı tarafından reklamlarının yapıldığı ve satıldığı belirtilen ürün örneklerinin bulunmadığı tespit edilmiş ve davalı tarafından satıldığı belirtilen ürünlerin taklit olup olmadığının tespiti için heyetimiz teknik (eczacı) bilirkişisi tarafından davacı vekilinden ürün örnekleri talep edilmiştir. Ancak, davacı vekili tarafından tarafımıza asıl olduğu belirtilen tek bir ürün ibraz edilmiştir. Mukayese yapılabilmesi ve davalı tarafından satıldığı belirtilen ürünün taklip olup olmadığı hakkında değerlendirme yapılabilmesi için asıl ve taklit olduğu ileri sürülen her İki ürün örneklerinin ibrazı gerektiği şüphesizdir. Bu itibarla, davalı tarafından satıldığı ileri sürülen ürünlerin taklit olup olmadığı hususunda bir görüş beyan edilememiştir” tespiti ve taklit ürün sunulmadığı, ürünlerin bilgisi olmaksızın ithal edildiği, izinsiz marka kullanıldığı iddialarının sürdürüldüğü anlaşılmıştır.
Mali incelemelerde ; Davalı … şirketinin kayıtlan İncelendiğinde davacı ile arasında doğrudan ticari ilişki bulunduğu, davacıdan mal alışı gerçekleştirdiği, Tek Düzen Hesap Planına göre tutulan kayıtlarda davacıyı 320.01.038 Satıcılar alt hesap koduyla takip ettiği, taraflar arasında 2014 yılında toplam 257.403,20-TL’lik işlem hacmi ve 2015 yılında da toplam 114.923,60 – TL’lik işlem hacmi olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye göre ( davacı satıcı, davalı alıcı ) düzenlenen fatura içerikleri incelendiğinde; …, …, …, …, …, …, .vb açıklamalanyla faturalandınnalar yapıldığı görülmüştür. Davalı …Şti.’ne, davacının kendisinin dava konusu ürünleri sattığı, davacı ticari defteri üzerinden tespiti yapılan taraflar arasındaki ticari ilişki, davalı kayıtlan ile de teyit edildiği,
Davalı …Tic.Aş. Kayıtlarının İncelemesinde; Gümrük Müdürlüklerine yazılan müzekkere cevabmda mahkemeye gönderilen İthalat Gümrük Beyannamelerinin 2016 yılından itibaren olduğunun görüldüğü, davacının mükellefiyet kapanış tarihi 2015 olması nedeniyle bu gümrük beyannamelerinin dava konusu açısından dönem itibariyle herhangi bir tespite dayanak olamadığı,
Davalı kayıtlarında yapılan incelemeler sonucu dava konusu ürünün ithalatına ilişkin 2015 yılında 50.000 Adet olarak İthalatı yapılan dava konusu Ayak Pedi açıklamalı ürünün 2020 yılında satışı tamamlandığı, Alış ve satış kayıtlan incelendiğinde 50.000 adet ürünün 102.846,45 – TL maliyetle alışının gerçekleştiği, 112.061,51 – TL bedelle satışının gerçekleştiğinin görüldüğü, davalının dava konusu ürünlere ait satış faturaları incelendiğinde; davalının, davacıya direkt olarak satışının söz konusu olmadığı görülmüş, ancak davalı … Aş.ile aynı adreste faaliyet gösteren dava dışı 3.kişi konumunda olan ….Şti.‘ne, … Aş.’nin dava konusu ürünlerin satışım gerçekleştirdiği, dava dışı … Ltd.Şti ‘nin de davacı İle ticari ilişkisinin olduğu hem fatura üzerinden görülmüş, hem de davacının defter kayıtlarından tespit edildiği, 2014 yılında dava dışı ‘’…” ürünü için … Aş. nin ithalatçı olduğu, bu ürünü … Ltd.Şti.’ye sattığı, … Ltd.Şti.’nin de aynı ürünü davacı …’a sattığı faturalardan görüldüğü, bu belgeler nazarında; davalı … Aş.’nin ithalatçısı olduğu ürünleri, dava dışı 3.kişi durumundaki … Ltd.Şti. ‘ne satışını yaptığı, … Ltd-Şti ‘nin de davacıya satış gerçekleştirdiği, davalı … Aş.’nin ithalatım gerçekleştirdiği dava konusu ürün miktarı 50.000 adet, maliyet bedeli ise 102.846,25-TL. Olduğu, satış kayıtlan incelendiğinde 50.000 adet ürünün toplam satış tutarının 112.061,51 -TL olduğu, buna göre 9.215,26 -TL. tutarında satış karı oluştuğu tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Tüm dosya kapsamı, izahı yapılan mevzuat ve sunulan raporlar kapsamında ele alındığında, davacının her ne kadar markaya tecavüz iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının davalılar ile ticari ilişki içerisinde bulunduğu, davaya konu “dr anna” markalı ürünlerin davalı … tarafından ithal edildiği gibi ithal edilen ürünlerin taklit olduğu iddia edilmesine rağmen taklit ürün dosyaya sunulmadığı,, yapılan mali incelemelerde davalı … nin davacı ile doğrudan ticari ilişkisinin bulunduğu, yine davacı ile aynı adreste bulunan … firması ile davalı … nın dava dışı firma üzerinden davacı ile ticari ilişkisinin bulunduğu, davalıların kullanımlarının markaya tecavüz olarak değerlendirilemeyeceği, her ne kadar davacıya tebliğ olunmamış ise de davalı … nın ürünlerin teslim alınması yönündeki iradesini ortaya koyduğu dikkate alındığında davalılar ile ticari ilişki içerisinde bulunan ya da ticari ilişkiden haberdar olan davacının markaya tecavüz iddialarının davadışı firmalarla olan ceza mahkemesine de yansıyan ticari çekişme ve ticari uyuşmazlıklarının sonucu olarak iş bu davanın açıldığı, dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, hak bahşetmeyeceği ve hukuken korunmayacağı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davacının açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 431,63 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca red edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 7.375.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca red edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 7.375.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸