Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/546 E. 2019/573 K. 31.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/546
KARAR NO : 2019/573

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2017
KARAR TARİHİ : 31/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı şirketin …’de yayınlanan “…” adlı dizi filmin yapımcısı olduğunu, dizinin ikinci yönetmenliğini müvekkilinin üstlendiğini, müvekkilinin bölüm başı ücretinin net 10.000 TL olduğu, 52.bölümden sonraki ücretinin 12.500 TL’ye çıkarıldığını, davalı yapım şirketinin dizinin son 10 bölümü için müvekkiline herhangi bir telif ücreti ödemediğini, bu sebeplerle davalının mali ve manevi haklarına tecavüz devam ettiğinden 5846 sayılı kanunun 66. Ve 67. Maddelerine göre Tecavüzün Refine ve tüm yurt içi ve yurt dışı her türlü medya platformlannda yayımlanmasının tedbiren derhal durdurulmasına, şimdilik 122.500 TL olmak üzere 5846 sayılı Kanunun 68 maddesi uyarınca üç katı tutarda hesap edilecek Telif ücreti alacağına, Borçlar Kanunun’un genel hükümleri dairesinde 5.000 TL manevi tazminatın, 5846 sayılı kanunun 70 maddesinin 3. Fırkası uyarınca davalının, müvekkilin telif haklannın ihlalinden temin ettiği kardan müvekkile düşecek payın hesap ettirilerek belirtilmesinin ardından arttırılmak üzere asgari 1.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanında özetle; taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunduğunu davacının son 10. bölüm çekimlerini müvekkiline teslim edip dizinin Tv’de yayınlanmasıyla mali hakların müvekkiline devredildiğini bu nedenle mali hakların ihlaline ilişkin bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davacının tecavüz ve buna bağlı taleplerinin yerinde olmadığını, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, manevi tazminat talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu belirtmiş davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dosyaya sunulan 01/08/2018 tarihli heyet raporunda özetle; davaya konu … isimli dizinin FSEK 5 çerçevesinde sinema eseri olduğu, davacının davaya konu dizinin ikinci yönetmeni olduğu, davalının davaya konu dizinin yapımcısı olduğu, tarafların ticari defter ve kayıtları incelendikten sonra davacının alacaklı olup olmadığının tespit edilebileceği yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Kök rapordaki tespitler dikkate alınarak 07.03.2019 tarihli ara kararı ile dosyanın daha önceden rapor sunan heyete tevdii ile heyette yer alan muhasip bilirkişiye … 13. ATM’nin …Esas sayılı dosyasında bulunduğu bildirilen davalıya ait ticari kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle gerekli incelemenin yapılarak, davacı tarafça dosyaya sunulan mali evraklar da değerlendirilmek suretiyle, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri de göz önünde bulundurularak taraflar arasındaki alacak, borç durumunun tespiti yönünden ek rapor tanzimi görevi vermiş, dosyaya sunulan 03/10/2019 tarihli ek raporda özetle; davalı tarafın muhasebe kayıtları, davacının “Görüntü Yönetmeni” görevi ile ilgili olarak alacağının kalmadığını doğrular nitelikte olduğunu, kayıtlarda “…” tanımlaması ile oluşturulan en son alacak hareketi 14/06/2016 tarihinde olduğunu, bu tarihte hesap bakiyesi 82.687,50 TL (Alacak) tutarında olduğunu, bu tarihten sonra 14/10/2016 tarihine kadar yapılan ödemeler ile hesap bakiyesi 0 TL’ye düştüğünü, ancak 14/10/2016 tarihinden sonra cari hesap çalışmaya devam ettiğini, bu tarihten sonraki alacak hareketlerinde dizi bölüm numaraları ile “2. Yönetmen” tanımlamasına açıklama kısmında yer verildiğini, davalı taraf muhasebe kayıtlarında, davacı taraf muhasebe hesabına 31/10/2016 tarihinde 70.000 TL alacak kaydettiğini ve kayıt açıklaması olarak “…,ah//72.73.74.75.76.77.78.Blm/2.Yönetmen” ifadesine yer verildiğini, bu kayıdın, davacı tarafın 2. Yönetmen olarak bölüm başına net 10.000 TL ücreti olduğu iddiasını doğrular nitelikte olduğunu, 31/10/2016 tarihi dahil davalı tarafın muhasebe kayıtlan incelendiğinde 31/12/2016 tarihli alacak kaydında 10.000,00 TL olan ücretin 85. Bölümden itibaren (bu bölüm dahil) 12.500,00 TL olarak kabul edildiğini, davacı muhasebe kayıtlarında yer alan davalı hesabı 2016 yılından 2017 yılına 62.500,00.-TL Alacak bakiyesi ile devrettiği, 2017 yılı için … cari hesabına bölüm başı 12.500,00 TL tutarından 12 bölüm için toplam 150.000,00.-TL alacak kaydı olduğu, davacı … cari hesabımın 2017 yılındaki en son hareketi 28/04/2017 tarihli olduğu, hesap 2017 yılma 2016 yılından devreden 62.500,00.-TL alacak tutan ile başlamış, toplam 150.000,00.-TL alacak hareketine karşılık 90.000,00.-TL borç hareketi kaydedilmiş böylece hesap bakiyesi 28/04/2017 tarihinde 122.500,00.-TL alacak bakiyesi verdiği, davacının dava tarihinde davalıdan 122.500,00.-TL alacağı olduğu yönünde tespitler içerdiği anlaşılmıştır.
İş bu dava Fsek kapsamında açılmış yönetmenlik ücret alacağının 68 madde kapsamında 3 kat hesabı ile tahsili, TBK hükümleri kapsamında manevi tazminat ve Fsek 70 kapsamında maddi tazminata ilişkindir.
“ESER” vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasrdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir.
Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için, eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olması, yaratıcı, orijinal ve üslupsal farklılıklar göstermesi gerekir. Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK’in 5. maddesine göre; “sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu tanımdan hareketle, sinema eserinin üç temel unsurdan meydana gelmesi gerekmektedir. Bunlardan birinci unsur, birbiriyle ilişkili olmak kaydıyla hareketli bir görüntü dizisi; ikinci unsur, bu görüntü dizisinin az veya çok kalıcı bir ortama tespit edilmiş olması; üçüncü unsur ise tespit edilen görüntü dizisinin mekanik, elektronik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması, eserin sinematografik tekniğine uygun olarak getirilmiş olması ve meydana getirilenlerin hususiyetini taşıması gerekir. Bu açıklamalar çerçevesinde “…” isimli dizi filmin FSEK m.5 anlamında sinema eseri özellikleri bulunmaktadır. Zaten taraflar arasında bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlannda FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir.
Sinema eserlerinde eser sahipliği ile ilgili FSEK m.8/3 hükmüne göre, “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazan ve diyalog yazan, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde; animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır”.
Dava dosyasında sunulan her türlü yazılı, basılı ve dijital materyal incelendiğinde dosyada mübrez davaya konu dizinin 82-97 inci bölümlerine ilişkin CD incelendiğinde davacının jenerikte ikinci yönetmen olarak ismine yer verildiği görülmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ite verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukandaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir. Bu çerçevede yukarıdaki Tespitler ve dosyada davaya konu dizi filme ilişkin taraflar arasındaki sözleşme ve dosyadaki kayıtlar dikkate alındığında davacının davaya konu dizinin ikinci yönetmeni sıfatıyla dizi filmi üzerinde ortak eser sahiplerinden biri olarak işbu davayı açma yetkisinin olduğu, davalının ise davaya konu dizinin yapımcısı olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık davacının taraflar arasındaki dosyada mübrez sözleşme çerçevesinde davacının son 10 bölüm ücretine davacının hak kazanıp kazanmadığı ve davacıya bu hususta ödeme yapılıp yapılmadığı ve davacının iddiası çerçevesinde ödeme yapılmamasının mali hak devrinin gerçekleşemeyeceği anlamına gelip gelmediği hususudur.
Davalı taraf davacının son 10 bölümü kendilerine teslim ettiğini ve bu bölümlerin Tv’de yayınlandığını kabul etmektedir. Davacı taraf son 10 bölüm ücreti ödenmemekle mali hak devrinin gerçekleşmediğini iddia etmiştir. Taraflar arasındaki Sözleşmenin 4.1. maddesine göre; “Yönetmen sözleşme konusu Eser ile ilgili olarak, aşağıda içerikleri düzenlenen MALİ HAKLARI, süre, sayı, yer, muhteva, kısıtlaması olmaksızın, yani eserin yasal koruma süresi boyunca, yetki alanını kapsamak üzere münhasıran ve geri dönülmez bir şekilde yapımcı’ya devretmekte / devredeceğini taahhüt etmektedir. Yönetmen meydana getirdiği eser üzerinde FSEK’ in 8/1 ’ inci maddesi uyarınca “ESER SAHİBİ” sıfatı ile kendisine ait olan FSEK Madde 21-25′ te öngörülen işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, dijital iletişim de dahil olmak üzere her türlü işaret, ses ve veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve esere ilişkin olarak yapılacak ilk tespitler kapsamında FSEK ‘in 8/3. Maddesi uyarınca sahip olacağı FSEK Madde 21-25 te öngörülen işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, dijital iletim de dahil olmak üzere her türlü işaret, ses, ve veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkını FSEK ‘in 52 inci ve 80 inci maddesi uyarınca herhangi bir yer, süre, sayı ve mecra kısıtlaması olmaksızın tüm Türkiye ve dünya için Yapmaya devretmeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. Bu sözleşme çerçevesinde eserim her bir bölümü tamamlandığında, eserin yapımcı’ya teslimi ile birlikte veya gerekiyorsa talep halinde Yapım ın eser işletmesi veya kayıt ve tescili için muvafakat name vb. verilmesi ile birlikte, söz konusu devir taahhüdü, başkaca hiçbir işlem ve formaliteye gerek kalmaksızın münhasır devir işlemine dönüşmüş olacak. Yapımcı, Yönetmen’ in sözleşme kapsamında düzenlenen tüm mali haklarını, hiçbir süre, sayı, yer ve muhteva kısıtlaması içermeksizin devralmış olarak tam bir tasarruf yetkisini haiz bulunacaktır. Yine Yönetmen, Yapımcı’nın talebi halinde, bu yapımla veya her ne ad altında olursa olsun ilgili kullanımla ilgili olarak sözleşme konusu düzenlemeyi içerir gerekli her türlü izni, taahhüdü, muvafakat nameyi, vekâletnameyi vb. evrakı derhal vermekle yükümlü olup bu hususlara uyacağını kabul, beyan ve taahhüt eder”. Sözleşmenin 4.9.uncu maddesine göre ise; “Yapıma. Sözleşmenin 5.2.1. maddesinde belirtilen ödemeyi yapmakla Yönetmen, devredilen/ devri taahhüt edilen mali hakların ve yetkilerin karşılığını almış olacak ve başkaca bir hak ve alacağı bulunmayacaktır. Yapımın aslının veya çoğaltılmış nüshalarının veya işlenmelerinin yetki alanı içinde her türlü satış ve gösterimden vb. ile işbu Sözleşme ile Yapımcı’ya gerçekleştirme hakkı tanınan diğer tüm kullanım biçimlerinin tamamından, hangi ad altında olursa olsun elde edilecek gelirin tümü, YAPIMCI’YA ait olacaktır”. Sözleşmenin 5.1.3 maddesine göre ise; “Yönetmen, Sözleşmenin 5.2.1. maddesi kapsamında belirlenen bedelin, Sözleşme konusu edim ve yükümlülüklerin ve gerekse de sözleşmede devredilen/devredileceği kabul olunan tüm mali ve manevi hakların karşılığı olduğunu, bu bedelin dışında herhangi bir bedeli her ne nam ve ad altında olursa olsun Yapımcf dan talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmiştir”. hükümlerini içermektedir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde davacının iddiasının aksine mali hak devri ödemenin yapılması şartına bağlanmayıp dizinin davalıya teslimi ile gerçeklemiş sayılacağından ve sözleşmenin bu hükmü ile davacı mali haklan yurtdışı da dahil süresiz devretmiş sayılacağından davacının ödeme yapılmadığını iddia ettiği bölümlere ilişkin mali hakkın devredilmemiş sayılacağı şeklindeki iddiasının raporda da belirtildiği üzere yerinde olmadığı, eser sahipliğine ve mali haklara tecavüze ilişkin iddiaların yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tazminat / Alacak Taleplerinin Değerlendirilmesi;
FSEK Madde 66 – Manevi ve mali hakları tecavüze uğrayan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir. (Ek fıkra: 07/06/1995 – 4110/19 md.) Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir. Madde 67 – Henüz alenileşmemiş bir eser, sahibinin rızası olmaksızın veya arzusuna aykırı olarak umuma arzedildiği takdirde tecavüzün ref’i davası, ancak umuma arz keyfiyetinin çoğaltılmış nüshaların yayımlanması suretiyle vakı olması halinde açılabilir. Aynı hüküm, esere, sahibinin arzusuna aykırı olarak adının konulduğu hallerde de caridir… Hükümlerine amirdir.
Yine Madde 68-(Değişik madde:07/06/1995-4110/21 md. : değişik madde: 23/01/2008 -5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmamışsa hak sahibi çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını veya üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir. Bu husus, izinsiz çoğaltanın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar hakkında ikinci fıkradaki şıklardan birini kullanabilir. İkinci ve üçüncü fıkraların eser sahibinden başka hak sahiplerince uygulanabilmesi için eser sahibinin bu Kanunun 52 nci maddesine uygun yazılı çoğaltma izni aranır… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir.
Madde 70 – (Değişik fıkra: 07/06/1995 – 4110/22 md.) Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrıyan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir. Hükümlerine amirdir.
Yine davacının manevi tazminat talebine ilişkin olarak TBK’nun Madde 58- “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükümlerine amirdir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4.1. Maddesinin 3. Bendine göre “bu sözleşme çerçevesinde eserin her bir bölümü tamamlandığında eserin yapımcıya teslimi ile birlikte veya gerekiyorsa talep halinde yapımın eser işletmesi vaya kayıt ve tescili için muvafakatnamenin vb verilmesi ile birlikte söz konusu devir taahhüdü başkaca hiçbir işleme ve formaliteye gerek kalmaksızın münhasır devir sözleşmesine dönüşmüş olacak yapımcı yönetmenin sözleşme kapsamında düzenlenen tüm mali haklarını hiç bir süre sayı yer ve muhteva kısıtlaması içermeksizin devralmış olarak tam bir tasarruf yetkilisini haiz bulunacaktır…. Hükmünü içermektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4. Madde vd hükümleri dikkate alındığında ve mali hakların devredildiği kabulü üzerinden durum değerlendirildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlıkta FSEK 68 hükmünün uygulanması da söz konusu değildir. Zira FSEK 68 sözleşme dışı izinsiz kullanıma dayalı mali hak ihlallerinde uygulama alanı bulabilir.
Davaya konu olayda taraflar arasında sözleşme söz konusu olup ihtilaf son 10 bölümün ücretinin davacıya ödenip ödenmediği noktasında toplandığından davacının haklı olması halinde talep edebileceği maddi tazminat son 10 bölüme ilişkin yönetmenlik ücreti ile sınırlı olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Sözleşmenin 5.2.1. maddesine göre; “Yapımcı, Sözleşme konusu işlerin gerçekleştirilmesi ve Sözleşmede devredilen/devredileceği taahhüt olunan tüm hakların karşılığı olarak Yönetmen’e çekimini gerçekleştirip teslim ettiği ve kanalda yayını gerçekleşen her bir bölüm için Yönetmen tarafından düzenlenecek Serbest Meslek Makbuzu karşılığında 10.000.-TL. ( onbinTürk Lirası) + KDV+ Stopaj ödeyecektir”. Hükmünü içermekle birlikte ücret alacağının tespiti yönünden davalıya ait ticari kayıtların davacı iddiasını doğrulayıp doğrulamadığının irdelenmesi gerekmekte olup davacının sözleşmeyi aşan miktar yönünden başkaca bir delilin sunulmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan mali inceleme sonucunda davacının bölüm başı yönetmenlik ücretinin 12.500,00 TL olduğu, kayıtlarda 85. Bölümden itibaren (bu bölüm dahil) 12.500,00 TL olarak geçtiği, yine davalı kayıtlarında davacının dava tarihi itibarı ile 122.500,00 TL borçlu olduğu davalının bölüm ücretine yönelik itirazlarının ve bakiye borç olmadığına ilişkin savunmalarının delil vasfına haiz kendi ticari kayıtlar dikkate alındığında yerinde olmadığı, davacının FSEK 70 e dayalı maddi tazminat talebi yönünden iddiasını ispata yarar bir delilin sunulmadığı yine TBK nun haksız fiile müteallik hükümleri kapsamındaki manevi tazminat talebinin taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gözetildiğinde yerinde olmadığı, davalının eyleminin haksız fiil değil temerrüt olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya sunulan bilirkişi raporu ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davaya konu “…” isimli dizi filmin FSEK m.5 anlamında sinema eseri olduğu, davacının bahse konu eserin yardımcı yönetmeni davalının ise yapımcısı olduğu, taraflar arasında dizi filminin eser niteliği ve tarafların eser üzerindeki hak sahipliği noktasında uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın yönetmenlik ücret alacağından kaynaklandığı, davalının delil vasfına haiz ticari kayıtlara göre davacının bölüm başı ücretinin 12.500,00 TL olduğu ve dava tarihi itibarı ile davacının davalıdan 122.500,00 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin bulunduğu, dizinin sözleşme gereği çekimi yapılarak teslim edildiği dikkate alındığında uyuşmazlıkta FSEK 68 in uygulanma imkanı bulunmadığı, davacının ref talebinin yerinde olmadığı, davacının FSEK 70 e dayalı talepleri yönünden ispata yarar delilin sunulmadığı gibi TBK haksız fiile ilişkin hükümleri kapsamındaki manevi tazminatın da şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla davacının yönetmenlik ücret alacağına ilişkin talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ref talebi, FSEK 70 e dayalı maddi tazminat ve TBK kapsamındaki manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 122.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Ref talebinin ve Fsek 70’e dayalı maddi tazminat talebi ile manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 8.367,97 TL karar harcından peşin yatırılan 2.194,46 TL’nin mahsubu ile kalan 6.173,51 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 15.587,50 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan ref talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca reddolunan maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
d)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.596,95 TL bilirkişi / posta giderinden kabul red oranına göre takdiren hesaplanan 1.298,47 TL ve 2.230,46 TL harç (peşin+başvuru+vekalet) olmak üzere toplam 3.528,93 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸