Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/530 E. 2020/232 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/530
KARAR NO:2020/232

DAVA:Marka ve Tasarıma Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:20/06/2017
KARAR TARİHİ:02/07/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka ve tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, men’i, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “…” ve “…” ibareli markaların tescilli sahibi olduğunu, … markasının müvekkili şirketin ticaret unvanının da asli unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibareli markalarını taşıyan orijinal tasarım sahibi ürünleri ülkemizde ürettiği ve dünyanın pek çok farklı ülkesinde satılmakta olduğunu, genç tüketiciler nezdinde çok popüler ürünler olduğunu, 2015 yılında on milyonun üzerinde ürün sattığını, davalıların iş yerinde müvekkiline ait markaları izinsiz taşıyan ve müvekkiline ait orijinal tasarımların birebir aynısı taklit ürünlerin pazarlama ve satışının yapıldığını, davalı yanca piyasaya sürülüp pazarlanan ürünler üzerinde müvekkilinin tescilli markalarının birebir aynılarının kullanıldığını, davalıya ait dava konusu ürünlerin doğrudan müvekkili markalarına referans yapılarak müvekkilinin markalarının reklam değerini/itibarını sömürmeyi hedeflediğini, müvekkilinin yoğun emek harcadığı ve bütçe ayırdığı, geniş bir ekip çalışması ürünü modellerinin genel görsel bütünlüğü ile tüketici zihninde oluşturdukları genel intiba yönünden tüketiciler nezdinde karışıklığa ve iltibasa yol açacak nitelikte kopyası olduğunu, davalıya noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, davalının mevcut taklit malları imha ettiğini, artık satmayacağını yazılı olarak beyan etmesine rağmen davalının iş yerinde dava konusu markalara ilişkin taklit ürünlerin satışının devam ettiğini, müvekkili aleyhine yapılan ihlalin yoğunluğunun çok ağır olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ve eylemlerinin haksız rekabet ve marka ve tasarım hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının kasten gerçekleştirdiği marka, tasarım tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden eylemleri vasıtasıyla müvekkilinin ticari itibarına önemli ölçüde zarar vererek ciddi boyutta haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek, davalının iş yerinde tespit yapılmasını ve davaya konu ürünlerinin tasarım, dizayn modelleri itibariyle müvekkilinin ürün tasarımları ile iltibas ve bu suretle davalının eylemlerinin tasarım ve markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ve men’ine, tekrarının yasaklanmasına, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, dava konusu ürünlerin, etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vd.tanıtma araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan tüm malzemelerin davalıya ait yerler veya ticari amaçla elinde bulunduran üçüncü şahıslar yeddinde el konularak masrafları davalıdan alınmak suretiyle imhasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya yapılan usulüne uygun tebligata rağmen cevap sunmadığı ve delil bildirmediği ancak mahkememizce yapılan 08/05/2018 tarihli oturum ön inceleme duruşmasında davalı firma yetkilisi …’nın, davaya bir diyeceklerinin olmadığını, karşı taraf ile konuşarak anlaşmak istediklerini belirttiği, davalı vekilinin aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin herhangi bir suretle karşı tarafa ait tescilli marka ya da tasarıma sahip ürünü üretmesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin tek adresinin olduğunu rapordaki aleyhe değerlendirmeleri kabul etmediklerini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, talimat mahkemesi aracılığı ile tespit ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, raporlar alınmıştır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu, “…” ibareli markanın … sınıflarda … adına tescilli olduğu ve 29/09/2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği, … tescil nolu, “…” ibareli markanın …, … ve ..sınıflarda … adına tescilli olduğu ve 28/07/2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği anlaşılmıştır.
Talimat mahkemesince alınan raporda marka vekili bilirkişi; … markasının ….sınıflar kapsamındaki mal ve hizmetlerde, tespit tarihi itibariyle … no ile TPMK nezdinde davacı adına tescilli olduğu, ayrıca 901451 nolu uluslararası tescilinin olduğu, … markasının, ….sınıflar kapsamındaki mal ve hizmetlerde, tespit tarihi itibariyle … no ile TPMK nezdinde davacı adına tescilli olduğu, ayrıca 1184069 nolu uluslararası tescilinin olduğu, … (…) kurumunun resmi online web sitesinde yapılan araştırmada, tespit tarihi itibariyle davacı adına Avrupa Birliği ülkeleri nezdinde uluslararası alanda tescilli birçok tasarımın olduğu, kurumunun … adlı web sitesinden bu tasarım bilgilerine ulaşmanın mümkün olduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen ….Noterliğinin 26/07/2016 tarihli … nolu ihtarnamede, davalının marka hakkına ve haksız rekabete tecavüz teşkil ettiği iddia edilen eylemlerinin durdurulmasının vb.talep edildiği, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ve davalının gönderdiği bildirilen 02/08/2016 tarihli cevabi yazı içeriğinde, davalının elindeki ihtar konusu ürünleri imha ettiğini, artık böyle bir mal satmayacağını beyan ettiği, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen satış fişinde davalının unvan ve adresinin yazılı olduğu, fişin tekstil ürününe ilişkin olduğu ve 180 TL bedelli olduğu, davacı dilekçesindeki orijinal ürünün üst giyim eşyası (sweatshirt) olduğu, ürünün üzerinde çeşitli yerlerinde ve “…” ve “…” markalarının yer aldığı, davalının … Mah. … Cad. N…. …/… ve … Mah. … Cad. N… … adreslerinde 09/11/2017 tarihinde yapılan keşif, tespit ve incelemede, işyerinin giyim satış mağazası olduğu, ticari faaliyetine devam ettiği, iş yerinde bulunan vergi levhasında işletme sahibinin … olduğu, “…” ve “…” markalı üst giyim eşyalarının (sweatshirt) satış ve pazarlamaya arz edilmiş halde işletmedeki raflarda olduğu, söz konusu ürünlerin yapılan sayımlarında 38 adet olduğu, hususlarında görüş bildirmiştir.
Yine talimat mahkemesince alınan raporda mali müşavir bilirkişinin; davalıya ait 2017 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesine ulaşıldığı, beyannamedeki gelir tablosuna göre 2017 yılında, 477.418,60 TL’lik satış yaptığı, 443.400,00 TL’lik satılan mal maliyeti olduğu, 34.018,60 TL’lik brüt satış karı elde ettiği, 29.474,01 TL faaliyet gideri yaptığı, 4.544,59 TL dönem net karı elde ettiği, yine resen yapılan araştırma ile elde edilmiş olan davalıya ait vergi levhasında, gelir tablosunda açıklandığı üzere, 2017 yılı için 4.544,59 TL kar beyan etmiş olduğunun görüldüğü, davacıya ait tescilli marka ve modelde ürünlerin yanı sıra birçok başkaca ürünün de mağazada olduğu, 14/11/2017 havale tarihli marka vekili bilirkişi raporunun sonuç kısmanda, sayımlarda rapor tarihi itibariyle 38 adet davacı şirketçe tescillenmiş markaya ait ürün olduğunun tespit edilmiş olduğu, aynı raporda bu ürünlerden her birinin satış değerinin 180 TL olduğunun tespit edildiği, buna göre 38×180 TL = 6.840,00 TL toplam ürün satış değerinin olduğu, 2017 yılı gelir vergisi beyannamesine göre mal stokunun 195.884,18 TL olduğu, 6.840,00 TL’lik davacı markasına ait mal satış değeri üzerinden toplam stok içerisindeki yüzdelik oranın (6.840,00/195.884,18=0,03) %3 olduğu, buna göre 2017 yılı 4.544,59 TL’lik net karın %3’ünün 136,34 TL olacağı, bir başka ifade ile davalının davacıya ait markaları ürünlerden 2017 yılında elde edeceği net karın 136,34 TL olarak hesaplandığı, hususunda tespit ve görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan 13/06/2019 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca dosyanın taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle tespit edilen ürün adetleri dikkate alınarak davalının elde etmesi muhtemel kazancın ne olabileceği hususunda tekstil sektör bilirkişisinden rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişinin raporunu sunduğu anlaşıldı.
Mahkememizce alınan 28/10/2019 tarihli raporda bilirkişi, üretim planlaması açısından, …ürünü için üretim adedinin 600 adet ve piyasada ortalama perakende birim fiyatın 120 TL olduğu, yapılan incelemede 600×120=72.000 TL ciro gerçekleştiği, katlanılan maliyet için sektör uygulamaları ortalaması %40 olarak ele alınarak davalı tarafın elde etmiş olduğu kazanç tutarı için, cirodan maliyet düşüldüğünde 72.000×0,60=43.200 TL’ye ulaşılabileceği, satış planlaması açısından, davalının piyasadan 1 ürün için asgari 4’lü paketlerde, 4 beden ve 3 renk olarak 48 adet ürün temin etmiş olabileceği, davalının 48 adet … ürünü 1.440/3.360 TL aralığında satın almış olabileceği, iş yerinde tespit edilen 38 adet… düşülerek hesaplamalar 10 adet fark üzerinden satış yapıldığı düşünülerek, 10 adet üründen 900-1.500 TL aralığında satış hasılatı elde edilmiş olabileceği, hususunda tespit ve görüş bildirilmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına ve tescilsiz tasarıma tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde ; davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerde yer alan ibarelerin davacının tescilli markası ile ayırt edilemez nitelikte birebir benzerlik olduğu, görsel bütünlüğü içerisinde tüketiciler için karışıklığa yol açtığı ve iltibas yarattığının bilirkişilerce tespit olunduğu, ürünlerin taklit ve kopya ürünler olduğu, bu hali ile kullanımının ve satışının da markanın izinsiz kullanımı ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tasarım Tecavüzü iddiası yönünden;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) madd 55/1’e göre tasarım; ürününün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, renk malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. SMK md. 55/4’e göre ise tasarım; SMK hükümleri uyarınca tescil edilmiş olması hâlinde “tescilli tasarım”, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması hâlinde ise “tescilsiz tasarım” olarak koruma altındadır. Diğer bir ifadeyle, tescilli tasarım koruması için Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) nezdinde tescil şartı iken tescilsiz tasarımların SMK’da yer alan korumadan faydalanabilmesi için ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olmaları gereklidir. Türkiye’de kamuya sunulan yeni ve ayırt edici tescilsiz tasarımlar da SMK kapsamında yer alan sınırlı süreli korumadan yararlanabilir. Aksi halde tasarımlar genel hükümler, Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 54 ve devamında yer alan haksız rekabete dair hükümler çerçevesinde korunacaklardır. (Fatma Özer, Sınai Mülkiyet Kanunu Neler Getirdi, İstanbul, 2018, s.73).
Tasarım hakkının korumasının kapsamı hakkında: SMK md. 59/l’e göre tescilli tasarım sahibinin iznini almaksızın üçüncü kişiler, tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz. SMK md. 59/II’ye göre ise tescilsiz tasarım, sahibine bu belirtilen fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez. Diğer bir ifadeyle, özetle (i) tescilsiz tasarım hakkı tekel olmayıp, sadece tasarımın kopyalanmasını önleyici bir hak sağlamaktadır ve ayrıca (ii) tescilli tasarımdan farklı olarak, tescilsiz tasarım hakkının kullanılabilmesi için ihlal durumunda ihlali yapanın “kötü-niyeti”nin varlığı şarttır. (özer, a.g.e., s.78)
Sonuç olarak davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerin davacının tasarımını birebir taklit ettiği ve iltibasa neden olduğu anlaşılmış ise de tasarım tecavüzü yönününden davacının tasarım tescilinin bulunmaması, bahse konu tasarımlar yönünden tescilsiz korunma şartlarının bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup (WİPO tasarım tescillerinin ülkemizde geçerliliği bulunduğu hususu izahtan vareste olmakla birlikte davacı tarafından sunulan tescil belgelerinde Wipo tasarım tescillerinin 29/08/2016 ve sonraki tarihlerde geçerlilik kazandığı, davaya konu ürünlerin sunulan alışveriş fişine göre bu tarih öncesinde piyasaya sunulduğu, 26/07/2016 tarihinde davacı tarafından ihtar çekildiği şu hale göre incelemeye konu ürünlerin Wipo tasarım tescili öncesinde piyasaya sunulduğu ve davaya konu ürünlerin tescilsiz korunma şartlarını taşıması gerektiği sonucuna ulaşılmakla) bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafın davacı tarafa ait orijinal tasarımları ile neredeyse birebir aynı tasarıma sahip, tescilli markasını içeren taklit ürünlerin satış ve pazarlamasını yapmak suretiyle TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tazminat talepleri yönünden;
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Davacı, dava dilekçesinde, talep ettiği maddi tazminatı; davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet yoluyla edindiği haksız kazanç miktarının tespiti ile davalıdan 2.000,00 TL maddi tazminatın 6769 sayılı Kanunun 149/1-ç, 150, 151/2-b, 151/4, 150/2 maddeleri ile TTK’nun 52/1, 56 ve 18/2 maddeleri gereğince haksız eylem tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi şeklinde açıklamış, dava dilekçesinde ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davacı, yoksun kalınan kazanç tercihini 6769 sayılı Kanunun 151/2-b maddesindeki yöntem olarak açıklamış ve ayrıca aynı maddenin 4’ncü bendi uyarınca hesaplanacak tazminata, somut olaya göre hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesini talep etmiştir. Kanundaki düzenlemeye göre tazminat olarak hesaplanacak kazanç, tecavüz edenin elde ettiği net kazanç olacak, yani, elde ettiği toplam gelir veya satış cirosu değil, bunlardan masraflarının çıkartılmasından sonra kalan “net kazanç” veya diğer bir ifadeyle “net kar” olacaktır. Dolayısıyla, davalının defter ve belgeleri, kanundaki düzenleme çerçevesinde incelenerek açıklanan bu yöntem dâhilinde maddi tazminat/yoksun kalınan kazancın hesaplanmasına çalışılacaktır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Yukarıda da izah olunduğu üzere davalı defterleri üzerinde muhasip bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda “2017 yılı 4.544,59 TL’lik net karın %3’ünün 136,34 TL olacağı, bir başka ifade ile davalının davacıya ait markaları ürünlerden 2017 yılında elde edeceği net karın 136,34 TL olarak hesaplandığı,” belirtilmiş olup, bu tespit üzerine sektör uygulamaları gözetilerek değerlendirme yapılması yönünden dosya tekstil mühendisi bilirkişiye tevdi olunmuş tekstil mühendisi tarafından yapılan değerlendirme sonucunda “davalının 48 adet sweat shirt ürünü 1.440/3.360 TL aralığında satın almış olabileceği, iş yerinde tespit edilen 38 adet sweat düşülerek hesaplamalar 10 adet fark üzerinden satış yapıldığı düşünülerek, 10 adet üründen 900-1.500 TL aralığında satış hasılatı elde edilmiş olabileceği” tespit edildiği, davalının cirosu dikkate alındığında tespit edilen oranların ticari hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığı, tazminatın caydırıcığı da dikkate alındığında doğrudan hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı hakkaniyete uygun düşmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak yapılan bu tespitler dikkate alındığında net bir zarar tespitinin mümkün olmadığı, davalıların elde edilen ürünler dışında piyasaya sunduğu ürünün ne olduğu, ürünlerin sektör kar marjının üzerinde ya da altında satışını belirlenmesinin sunulan deliller dikkate alındığında mümkün olmadığı şu hale göre tazminat talebinin TBK 50 vd maddeleri uyarınca tespitinin gerektiği, bu kapsamda davacının talebiyle bağlı kalınarak tümden kabul kararının verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının … tescil nolu “…” ibareli …. sınıflarda tescilli markanın ve … tescil nolu “…” ibareli …. sınıflarda tescilli markanın sahibi olduğu, davalılara ait iş yerinde davacıya ait tescilli markaları içeren 38 adet civarında sweatshirt tespit edildiği, davalı taklit ürünlere dayalı kullanımlarının izahı yapılan mevzuat kapsamında davacı tarafın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, davacının tescilli markaları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının önlenmesine, taklit ürünlere ait etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vb. tanıtım araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan malzemelere (davalı uhdesinde bulunan) el konularak imhasına karar vermek gerekmiş, tasarım tecavüzüne yönelik iddialar yönünden davacının ülkemizde tescilli tasarımının bulunmadığı, davaya konu ürünlerin davacının … tescilleri öncesinde piyasaya sunulduğu, SMK nın tescilsiz korumaya ilişkin hükümleri gözetildiğinde davacının ürünleri ilk kez Türkiye de sunduğunu ispatlayamadığı dikkate alındığında tescilsiz koruma şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiş, tazminat talepleri yönünden; her ne kadar davacı SMK 151/2 -b kapsamında net kazanca dayalı tazminat talep etmiş ise de davalıya ticari kayıtlardan ürünlerden ne kadar kar elde ettiğinin tespit olunamadığı, zararın TBK 50 kapsamında takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla ele geçirilen ürün sayısı ve kullanım yoğunluğu dikkate alınarak ve 150/2 kapsamında talep olunan itibar tazminatı yönünden hakka konu ürünün taklit suretiyle piyasaya sunulduğu göz önünde bulundurulduğunda sınai mülkiyet hakkında itibar kaybının oluştuğunun kabulünün gerektiği anlaşılmakla takdiren ve taleple bağlı kalınarak SMK 151/2-b +150/2 kapsamında 2.000,00 TL tazminatın yerinde olacağına kanaat getirilmiş yine SMK 151/4 kapsamında talep olunan tazminat kalemi yönünden dosya kapsamı dikkate alındığında ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varılmakla takdiren 500,00 TL’nin daha hakkaniyet gereği takdir olunan tazminata eklenmesi gerektiğine kanaat getirilmekle bu miktar da eklenmek suretiyle tazminat talebinin toplamda 2.500,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, yine yasal şartları oluşan manevi tazminat talebinin de ürün sayısı ve kullanım yoğunluğu gözetilerek 3.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne, dosya kapsamı tecavüzün niteliği göz önünde bulundurulduğunda hükmün ilanında davacının menfaatinin bulunmadığına kanaat getirilerek ilan talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
-Davalının kullanımlarının davacının … nolu “…” ve … nolu “…” ibareli tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davacının tescilli markaları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının önlenmesine, taklit ürünlere ait etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vb. tanıtım araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan malzemelere (davalı uhdesinde bulunan) el konularak imhasına,
-Davacının tasarıma tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesine yönelik taleplerinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE; takdiren ve taleple bağlı kalınarak 2.500,00 TL ‘nin (2.000,00 TL SMK 151/2-b +150/2 kapsamında ve 500,00 TL SMK 151/4 kapsamında) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, takdiren 3.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
4-Dosya kapsamı tecavüzün niteliği göz önünde bulundurularak ilan talebinin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 375,70 TL karar harcından peşin yatırılan 119,55 TL’nin mahsubu ile kalan 256,15 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen marka tecavüzü talebine ilişkin hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin 2.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen tasarım tecavüzü talebine ilişkin hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 2.200,00 TL bilirkişi ücreti, 411,30 TL posta gideri ve 221,80 TL keşif harcı olmak üzere toplam 2.833,10 TL’nin – ret ve kabule göre hesaplanan – 2.226,00 TL’si ve 150,95 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.376,95 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/07/2020

Katip …

Hakim …