Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/527 E. 2020/244 K. 14.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/630
KARAR NO:2020/233

DAVA:Marka ve Tasarım Tecavüzü ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:29/09/2017
KARAR TARİHİ:02/07/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka ve tasarım tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “…” ve “…” ibareli markaların tescilli sahibi olduğunu, … markasının müvekkili şirketin ticaret unvanının da asli unsuru olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibareli markalarını taşıyan orijinal tasarım sahibi ürünleri ülkemizde ürettiği ve dünyanın pek çok farklı ülkesinde satılmakta olduğunu, genç tüketiciler nezdinde çok popüler ürünler olduğunu, … yılında on milyonun üzerinde ürün sattığını, davalıların iş yerinde müvekkiline ait markaları izinsiz taşıyan ve müvekkiline ait orijinal tasarımların birebir aynısı taklit ürünlerin pazarlama ve satışının yapıldığını, davalı yanca piyasaya sürülüp pazarlanan ürünler üzerinde müvekkilinin tescilli markalarının birebir aynılarının kullanıldığını, davalıya ait dava konusu ürünlerin doğrudan müvekkili markalarına referans yapılarak müvekkilinin markalarının reklam değerini/itibarını sömürmeyi hedeflediğini, müvekkilinin yoğun emek harcadığı ve bütçe ayırdığı, geniş bir ekip çalışması ürünü modellerinin genel görsel bütünlüğü ile tüketici zihninde oluşturdukları genel intiba yönünden tüketiciler nezdinde karışıklığa ve iltibasa yol açacak nitelikte kopyası olduğunu, davalıya noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, buna rağmen davalının iş yerinde dava konusu markalara ilişkin taklit ürünlerin satışının devam ettiğini, müvekkili aleyhine yapılan ihlalin yoğunluğunun çok ağır olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ve eylemlerinin haksız rekabet ve marka ve tasarım hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının kasten gerçekleştirdiği marka, tasarım tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden eylemleri vasıtasıyla müvekkilinin ticari itibarına önemli ölçüde zarar vererek ciddi boyutta haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek, davalının iş yerinde tespit yapılmasını ve davaya konu ürünlerinin tasarım, dizayn modelleri itibariyle müvekkilinin ürün tasarımları ile iltibas ve bu suretle davalının eylemlerinin tasarım ve markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ve men’ine, tekrarının yasaklanmasına, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, dava konusu ürünlerin, etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vd.tanıtma araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan tüm malzemelerin davalıya ait yerler veya ticari amaçla elinde bulunduran üçüncü şahıslar yeddinde el konularak masrafları davalıdan alınmak suretiyle imhasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; söz konusu ürünlerin üretimini yapmadığını, pazardan yalnızca 5 adet davacıya ait ürünü satın alıp, üzerine kar payı koyarak satışa çıkardığını, davacının ürünlerinin çakma üretim olduğunu bilmeden satın aldığını, pazarcının ürünlerin defolu olduğunu bu yüzden ucuza satıldığını söylediğini, kendisinin de üzerinde etiketi olan gerçeğini sahtesinden ayırt etmesi mümkün olmayacak derecede birbirine benzeyen bu ürünün sahte/çakma olduğunu anlamadığını, davacının markasına ve ticari itibarına zarar verme kastının bulunmadığını, bu nedenle davacının manevi tazminat talebinin yersiz olduğunu, toplamda 5 adet ürünün böyle bir markaya zarar vermesinin mümkün olmadığını, fazlaya ilişkin talebi kabul etmediğini ancak 5 adet ürünün verdiği zararı karşılamayı kabul ettiğini belirterek, maddi tazminat talebinin 5 adet ürünün piyasadaki karşılığı ile sınırlı olarak kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine, davacının diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, talimat mahkemesi aracılığı ile tespit ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, raporlar alınmıştır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu, “…” ibareli markanın ….sınıflarda … adına tescilli olduğu ve 29/09/2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği, … tescil nolu, “…” ibareli markanın ….sınıflarda … adına tescilli olduğu ve 28/07/2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği anlaşılmıştır.
Talimat mahkemesince alınan raporda marka vekili ve tekstil mühendisinden oluşan bilirkişiler, karşı tarafa ait işyerinin tabelasının bulunmadığı, iş yerini vergi levhası kaydına göre … isimli şahsın işlettiği, iş yeri adresinin … Cad. N:… …. adresinde bulunan … adlı iş yeri olduğu, karşı tarafa ait iş yerinde çok sayıda değişik markalara ait tekstil ürününün teşhirinin ve satışının yapıldığı, yapılan tespit işleminde … ve … markalı ve logolu (10) adet sweatshirt, (5) adet eşofman altı ile (1) adet kazağın tespitinin yapıldığı, üzerlerinde davacı şirketin hak sahibi olduğu ve dava tarihinde koruma altında olan marka ve logoların aynılarının kullanıldığı, bu ürünlerin davacı şirkete ait tescilli markaların, şekil ve ibareleriyle tasarımlarının aynılarının ürünlerinde kullanmak suretiyle, 6769 sayılı SMK’nın 7.ve 29.maddesi kapsamında markanın taklit edildiği, aldatma yeteneğinin bulunduğu, iltibasa yol açacağından ve sıradan kişiler tarafından ilk bakışta orijinalinden ayırt etmesinin mümkün olmayacağı, hususlarında tespit ve görüş bildirmiştir.
Mahkememizce yapılan 13/06/2019 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca dosyanın taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle tespit edilen ürünler üzerinden davalı tarafın elde etmiş olduğu kazancın ne olabileceği hususunda tekstil sektör bilirkişisinden rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişinin raporunu sunduğu anlaşıldı.
Mahkememizce alınan 28/10/2019 tarihli raporda bilirkişi, üretim planlaması açısından,… ve eşofman altı olarak 2 adet ürün için üretim adedinin 1200 adet ve piyasada ortalama perakende birim fiyatın 120 TL olduğu, yapılan incelemede 1200×120=144.000 TL ciro gerçekleştiği, katlanılan maliyet için sektör uygulamaları ortalaması %40 olarak ele alınarak davalı tarafın elde etmiş olduğu kazanç tutarı için, cirodan maliyet düşüldüğünde 144.000×0,60=86.400 TL’ye ulaşılabileceği, satış planlaması açısından, davalının piyasadan 2 ürün için asgari 4’lü paketlerde, 4 beden ve 3 renk olarak 96 adet ürün temin etmiş olabileceği, davalının 96 adet sweat shirt ve eşofman altı ürünü 2.880/6.720 TL aralığında satın almış olabileceği, iş yerinde tespit edilen 10 adet sweat ve 5 adet eşofman altı düşülerek hesaplamalar 81 adet fark üzerinden satış yapıldığı düşünülerek, 81 adet üründen 7.290-12.150 TL aralığında satış hasılatı elde edilmiş olabileceği, hususunda tespit ve görüş bildirilmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına ve tescilsiz tasarıma tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde ; davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerde yer alan ibarelerin davacının tescilli markası ile ayırt edilemez nitelikte birebir benzerlik olduğu, görsel bütünlüğü içerisinde tüketiciler için karışıklığa yol açtığı ve iltibas yarattığının bilirkişilerce tespit olunduğu, ürünlerin taklit ve kopya ürünler olduğu, bu hali ile kullanımının ve satışının da markanın izinsiz kullanımı ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tasarım Tecavüzü iddiası yönünden;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) madd 55/1’e göre tasarım; ürününün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, renk malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. SMK md. 55/4’e göre ise tasarım; SMK hükümleri uyarınca tescil edilmiş olması hâlinde “tescilli tasarım”, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması hâlinde ise “tescilsiz tasarım” olarak koruma altındadır. Diğer bir ifadeyle, tescilli tasarım koruması için Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) nezdinde tescil şartı iken tescilsiz tasarımların SMK’da yer alan korumadan faydalanabilmesi için ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olmaları gereklidir. Türkiye’de kamuya sunulan yeni ve ayırt edici tescilsiz tasarımlar da SMK kapsamında yer alan sınırlı süreli korumadan yararlanabilir. Aksi halde tasarımlar genel hükümler, Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 54 ve devamında yer alan haksız rekabete dair hükümler çerçevesinde korunacaklardır. (Fatma Özer, Sınai Mülkiyet Kanunu Neler Getirdi, İstanbul, 2018, s.73).
Tasarım hakkının korumasının kapsamı hakkında: SMK md. 59/l’e göre tescilli tasarım sahibinin iznini almaksızın üçüncü kişiler, tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz. SMK md. 59/II’ye göre ise tescilsiz tasarım, sahibine bu belirtilen fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez. Diğer bir ifadeyle, özetle (i) tescilsiz tasarım hakkı tekel olmayıp, sadece tasarımın kopyalanmasını önleyici bir hak sağlamaktadır ve ayrıca (ii) tescilli tasarımdan farklı olarak, tescilsiz tasarım hakkının kullanılabilmesi için ihlal durumunda ihlali yapanın “kötü-niyeti”nin varlığı şarttır. (özer, a.g.e., s.78)
Sonuç olarak davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerin davacının tasarımını birebir taklit ettiği ve iltibasa neden olduğu anlaşılmış ise de tasarım tecavüzü yönününden davacının tasarım tescilinin bulunmaması, bahse konu tasarımlar yönünden tescilsiz korunma şartlarının bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup (… tasarım tescillerinin ülkemizde geçerliliği bulunduğu hususu izahtan vareste olmakla birlikte davacı tarafından sunulan tescil belgelerinde Wipo tasarım tescillerinin 29/08/2016 ve sonraki tarihlerde geçerlilik kazandığı, davaya konu ürünlerin sunulan alışveriş fişine göre 21/08/2016 tarihi öncesinde piyasaya sunulduğu, 31/08/2016 tarihinde davacı tarafından ihtar çekildiği şu hale göre incelemeye konu ürünlerin Wipo tasarım tescili öncesinde piyasaya sunulduğu ve davaya konu ürünlerin tescilsiz korunma şartlarını taşıması gerektiği sonucuna ulaşılmakla) bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafın davacı tarafa ait orijinal tasarımları ile neredeyse birebir aynı tasarıma sahip, tescilli markasını içeren taklit ürünlerin satış ve pazarlamasını yapmak suretiyle TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tazminat talepleri yönünden;
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Davacı, dava dilekçesinde, talep ettiği maddi tazminatı; davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet yoluyla edindiği haksız kazanç miktarının tespiti ile davalıdan 5.000,00 TL maddi tazminatın 6769 sayılı Kanunun 149/1-ç, 150, 151/2-b, 151/4, 150/2 maddeleri ile TTK’nun 52/1, 56 ve 18/2 maddeleri gereğince haksız eylem tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi şeklinde açıklamış, dava dilekçesinde ayrıca 10.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davacı, yoksun kalınan kazanç tercihini 6769 sayılı Kanunun 151/2-b maddesindeki yöntem olarak açıklamış ve ayrıca aynı maddenin 4’ncü bendi uyarınca hesaplanacak tazminata, somut olaya göre hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesini talep etmiştir. Kanundaki düzenlemeye göre tazminat olarak hesaplanacak kazanç, tecavüz edenin elde ettiği net kazanç olacak, yani, elde ettiği toplam gelir veya satış cirosu değil, bunlardan masraflarının çıkartılmasından sonra kalan “net kazanç” veya diğer bir ifadeyle “net kar” olacaktır. Dolayısıyla, davalının defter ve belgeleri, kanundaki düzenleme çerçevesinde incelenerek açıklanan bu yöntem dâhilinde maddi tazminat/yoksun kalınan kazancın hesaplanmasına çalışılacaktır.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Yukarıda da izah olunduğu üzere bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonucunda “6769 sayılı SMK’nın 7.ve 29.maddesi kapsamında markanın taklit edildiği, aldatma yeteneğinin bulunduğu, iltibasa yol açacağından ve sıradan kişiler tarafından ilk bakışta orijinalinden ayırt etmesinin mümkün olmayacağı” belirtilmiş olup, bu tespit üzerine sektör uygulamaları gözetilerek değerlendirme yapılması yönünden dosya tekstil mühendisi bilirkişiye tevdi olunmuş tekstil mühendisi tarafından yapılan değerlendirme sonucunda “davalının 96 adet sweatshirt ve eşofman altı ürünü 2.880/6.720 TL aralığında satın almış olabileceği, iş yerinde tespit edilen 10 adet sweat ve 5 adet eşofman altı düşülerek hesaplamalar 81 adet fark üzerinden satış yapıldığı düşünülerek, 81 adet üründen 7.290-12.150 TL aralığında satış hasılatı elde edilmiş olabileceği” tespit edildiği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak yapılan bu tespitler dikkate alındığında net bir zarar tespitinin mümkün olmadığı, davalıların elde edilen ürünler dışında piyasaya sunduğu ürünün ne olduğu, ürünlerin sektör kar marjının üzerinde ya da altında satışını belirlenmesinin sunulan deliller dikkate alındığında mümkün olmadığı şu hale göre tazminat talebinin TBK 50 vd maddeleri uyarınca tespitinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının … tescil nolu “…” ibareli …. sınıflarda tescilli markanın ve … tescil nolu “…” ibareli …. sınıflarda tescilli markanın sahibi olduğu, davalılara ait iş yerinde davacıya ait tescilli markaları içeren 38 adet civarında sweatshirt tespit edildiği, davalı taklit ürünlere dayalı kullanımlarının izahı yapılan mevzuat kapsamında davacı tarafın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, davacının tescilli markaları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının önlenmesine, taklit ürünlere ait etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vb. tanıtım araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan malzemelere (davalı uhdesinde bulunan) el konularak imhasına karar vermek gerekmiş, tasarım tecavüzüne yönelik iddialar yönünden davacının ülkemizde tescilli tasarımının bulunmadığı, davaya konu ürünlerin davacının Wipo tescilleri öncesinde piyasaya sunulduğu, SMK nın tescilsiz korumaya ilişkin hükümleri gözetildiğinde davacının ürünleri ilk kez Türkiye de sunduğunu ispatlayamadığı dikkate alındığında tescilsiz koruma şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiş, tazminat talepleri yönünden; her ne kadar davacı SMK 151/2 -b kapsamında net kazanca dayalı tazminat talep etmiş ise de davalıya ticari kayıtlardan ürünlerden ne kadar kar elde ettiğinin tespit olunamadığı, zararın TBK 50 kapsamında takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla ele geçirilen ürün sayısı ve kullanım yoğunluğu dikkate alınarak ve 150/2 kapsamında talep olunan itibar tazminatı yönünden hakka konu ürünün taklit suretiyle piyasaya sunulduğu göz önünde bulundurulduğunda sınai mülkiyet hakkında itibar kaybının oluştuğunun kabulünün gerektiği anlaşılmakla takdiren ve taleple bağlı kalınarak SMK 151/2-b +150/2 kapsamında 5.000,00 TL tazminatın yerinde olacağına kanaat getirilmiş yine SMK 151/4 kapsamında talep olunan tazminat kalemi yönünden dosya kapsamı dikkate alındığında ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varılmakla takdiren 500,00 TL’nin daha hakkaniyet gereği takdir olunan tazminata eklenmesi gerektiğine kanaat getirilmekle bu miktar da eklenmek suretiyle tazminat talebinin toplamda 5.500,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, yine yasal şartları oluşan manevi tazminat talebinin de ürün sayısı ve kullanım yoğunluğu gözetilerek 3.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne, dosya kapsamı tecavüzün niteliği göz önünde bulundurulduğunda hükmün ilanında davacının menfaatinin bulunmadığına kanaat getirilerek ilan talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
-Davalının kullanımlarının davacının … nolu “…” ve … nolu “…” ibareli tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davacının tescilli markaları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının önlenmesine, taklit ürünlere ait etiket, ambalaj, katalog, ilan, reklam vb. tanıtım araç ve gereçleri ile bunların imalinde kullanılan malzemelere (davalı uhdesinde bulunan) el konularak imhasına,
-Davacının tasarıma tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesine yönelik taleplerinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE; takdiren ve taleple bağlı kalınarak 5.500,00 TL ‘nin (5.000,00 TL SMK 151/2-b +150/2 kapsamında ve 500,00 TL SMK 151/4 kapsamında) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, takdiren 3.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
4-Dosya kapsamı tecavüzün niteliği göz önünde bulundurularak ilan talebinin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 580,63 TL karar harcından peşin yatırılan 256,17 TL’nin mahsubu ile kalan 324,46 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen marka tecavüzü talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen tasarım tecavüzü talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b))Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 334,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.834,50 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.039,55 TL’si ve 287,57 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.327,12 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda(HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/07/2020

Katip …

Hakim …