Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/516 E. 2019/108 K. 05.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/516
KARAR NO : 2019/108

DAVA : Menfi Tespit (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/05/2017
KARAR TARİHİ : 05/03/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Menfi Tespit (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı arasında bulunmayan bir borcun varmış gibi gösterilerek 7 günlük icra takibinin itiraz süresinin kaçırılması nedeni ile borçlu olarak görülmesi üzerine, borçlu bulunmadığına dair tespit tespit yapılmasını talep etmiş ve devamla; müvekkili şirketin 2014 yılında davalı ile CRM ERP ve web yönetimi sistemlerinin işletilmesi amacıyla yapılan sözleme çerçevesinde bir ilişki kurduğunu, ve edimlerini yerine getirdiğini, faturaların karşılığı olan bedellerini tahsil ettiğini, davalı ile yalnızca CRM, ERP ve web yönetimi sistemlerinin işletilmesi konusunda iş yapıldığını hali hazırda da internet üzerinden yapılan incelemede, CRM, ERP ve web yönetimi sistemlerinin çalıştığının görüldüğünü, taraflar arasında “… için üretip fikri ve sınai haklarını …’ya devretmeyi taahhüt ettiği CRM, CMS ve kurumsal web sitesi yazılımlarının lisans ve ödemesine” ilişkin sözleşme imzalandığını ve deavacının çalışıp sözleşmedeki tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bu sözleşmedeki bedelin davacıya aylık faturalar şeklinde ödeneceğini, aylık 3.390 TL+KDV olduğu, sözleşmenin devamında aylık bakım bedelinin 2.200 TL+KDV olarak fatura edilmesinin kararlaştırıldığını, KDV ‘nin fiyatlara dahil olmadığının belirtildiğini, sözleşme kapsamının daha sonra davalının talebi doğrultusunda genişletildiğini, sözleşme dışı taleplerin müşteri memnuyeti kapsamında yerine getirildiğini, yapılan işlerin tamamlandığını, hizmete karşılık 12 adet fatura kesildiğini, ödemelerin aylık olarak yapıldığını, kesilen fature bedelinin toplam 52.486,40 TL olduğunu, davalı tarafın yetkilisi Sandra Franko tarafınden gönderilen 03.11.2015 tarihli mail ile davacı tarafça hazırlanan www…..com adlı web sitesi çalımasının onaylandığını ve beğenildiğini, web sitesi ve CRM ile ilgili olarak davacı tarafından sözleşme kapsamında test aşamasına getirilerek tamamlanmış olan işlerin ekstra talepler ile kapsamın genişletilmesi ve özellikle CRM de davalınlın kendi iç işleyişindeki aksaklıklar nedeni ile birçok kez test aşamasına gelmiş olan test sürecinin uzatıldığını, sözleşme dışındaki taleplerin gerçekleştirilmesinin zaman ve emek kaybına sebep olacağının karşı tarafa bildirildiğini, davalı çalışanı tarafından müvekkiline gönderilen 27.08.2015 tarihli mailde CRM sisteminin onaylandığının, sistemin güncel hali ile açılmasının istenildiğinin bildirildiğini, sistemin açılmasından sonra davalı şirket ile sözlü ya da yazılı iletişime geçemediklerini, davalının davacı tarafça hazırlanan www…..com adresli web sitesini kullanmaya devam ettiğini, hazırlanan ürünlerin ve hizmetlerin tümünün kullanıldığını, bu süreç içerisinde müvekkili şirket personeli …’ın davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladığını, taraflar arasında imzalanan sözlemenin davalı tarafça feshedilmediğini, davalının kesilen faturaları iade etmeyip ticari defterlerine kayıt ederek ödediğini, hizmetleri kabul ettiğini, projelerin tamamını ticari faaliyetlerinde kulanmaya da devam ettiğini, davalı tarafın ödenen fatura karşılıklarının icra takibi ile talep edilmesinde haksız olduğundan bahisle, … 4.İcra Müdürlüğü’nün … eas sayılı dosyası ile yapılan icranın durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin davalı tarafa borçlu olmadığının menfi olarak tespitine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça dosyaya sunulan sözleşmenin imzasız olduğunu, davanın 5846 sayılı kanunda geçen bir esere davalının tecavüzünün olduğu iddiasının bulunmadığını, davanın konusunun davacının borcu olmadığının tespiti “menfi tespit” davası olduğunu, HMK hükümleri kapsamında değerlendirilmesinin gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının 7 günlük icra takibi itiraz süresini kaçırdığının beyan ettiğini, basiretli tacirin kendisine yapılan tebligatları takip ederek itiraz veya ödeme yapması gerektiğini, ancak bu iki yönteminde seçilmediğini ve takibin kesinleştiğini, hacizler uygulandıktan sonra menfi tespit davasının ikame edildiğini, ihtiyati tecbir yolu ile bu aşamadaki takibin durmasına karar verilemeyeceğini, diğer taraftan davacının imzası olmayan bir sözleşmeyi sunduğunu işi teslim ettiğine dair, bir yazılı imzalı belge bulunmadığını, elektronik posta yazışmalarını da eksik koyarak mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, işin başlama tarihinin 20.03.2014, bitişin 18.07.2014 olarak belirlenmiş olduğunu, bedeli ödenen programın koyulan e-posta çıktıları ile teslim edildiğinin ispat edilmeye çalışıldığını ancak teslim tutanağının ibraz edilmediğini, faturaların işin tamamlandığı anlamına gelmediğini, davacı tarafın hizmeti gereği gibi ifa etmediğini, müvekkilinin davacı çalışanı olan …’a ulaşarak tamamlanmayan işi yapıp yapamayacağını sorduğunu, yapılan görüşmede …’ın bedelin kendesine ödenmesi koşulu ile müvekkili ile çalışabileceğini söyylediğini, bunun üzerine …’ın müvekkilinin yanında çalışmaya başladığını ve davacının yaptığını söylediği işleri …’ın yaptığını, bu işler için …’a 74.001,39 TL ödendiğini, davacının sunduğu belgeleri ve sözleşmeyi kabul etmediklerinden bahisle talep edilen tedbir talebinin reddine, mahkemenin görevsizliğine ve davanın reddine ayrıca davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İş bu dava menfi tespite ilişkindir.
Esas itibarı ile taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasında 2014 yılında düzenlenen CRM, ERP ve web yönetimi sistemlerinin işletilmesi amacıyla yapılan sözleşme çerçevesinde davalı tarafça işin gereği gibi yerine getirilmemesi ve eksik ifadan kaynaklı olarak işin tamamlanması için sözleşme dışı 3. Kişiye yapılan ödemelerin tahsili amacıyla yapılan takipten kaynaklı borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası olduğu ve eser sözleşmesinden kaynaklı olduğunun kabulü gereken taraflar arasındaki ihtilafın 5846 sayılı FSEK kapsamına göre belirlenmiş haklara ilişkin bir dava olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu yönde;
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2014/3102-5641 sayılı 11/04/2014 tarihli kararı “5846 sayılı FSEK’in 1.ve 1/A maddelerinde amaç ve kapsamı düzenlenmiş olup, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahiplerinin ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir. Somut olayda, davacı ile davalı arasında yapılan web sitesi tasarımı sözleşmesine göre sözleşme bedelinin ödenmesine rağmen web sitesinin tamamlanarak teslim edilmediği iddiasıyla ödenen bedelin davalıdan tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır. Bu niteliği itibariyle uyuşmazlığın, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun tanımlar başlıklı 1/B-a fıkrasında düzenlenen eser kavramından kaynaklanmayıp Borçlar Kanunu kapsamındaki eser sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın genel görevli asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2017/595-587 sayılı 31/03/2017 tarihli kararı “Borçlar Kanunu 355.maddesindeki tanımlamaya göre eser sözleşmesi ile yüklenici, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği bedel karşılığında bir eser meydana getirmeyi üstlenir. Eser veya kanundaki ifadesiyle istisna akdinin konusu ise, yapımı kararlaştırılıp bir çalışmanın ürünü olan, maddi veya gayri maddi varlığı bulunan bir sonucun meydana getirlimesidir. Bu kapsamda bütünlük arzeden ve ekonomik değeri olan her hukuksal varlık eser sayılmaktadır. Yanlar arasındaki uyuşmazlık da davaya esas teşkil eden sözleşmelerle tarafların yüklendikleri edimlerin hukuki niteliği itibarıyle BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmesinden doğan ihtilaflarda, dava değeri ve tarafların sıfatlarına göre sulh hukuk, asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemesi gibi genel mahkemeler görevlidir. 5846 sayılı FSEK ve o konudaki diğer mevzuat hükümlerinin düzenlendiği hukuksal ilişkilerden kaynaklanan ihtilâfların çözümünde ise Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin münhasıran “…” yazılımının kullanılabilmesi için verilen kullanım lisansına ilişkin olduğu, davanın bu kullanım bedelinin tahsiline yönelik olması karşısında uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklindedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 2017/6606 esas, 2018/1083 sayılı 03/05/2018 tarihli yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararında “Taraflar arasında FSEK kapsamında uyuşmazlık bulunmayıp, otomasyon işleri için sipariş verilen bilgisayar programının sözleşmeye uygun yapılmadığı iddiasıyla tazminat istemine ve buna karşı açılan davaya ilişkin olduğundan uyuşmazlık tarafların tacir olması nedeniyle ticaret mahkemesinni görevine girdiğinden, Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce görevsizlik kararı verilerek tarafların tacir olması nedeniyle dosyanın Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, yargılamaya devamla hüküm kurulması yerinde görülmemiş, görev hususunun kamu düzenini ilgilendirmesi ve resen gözetilmesi gereği karşısında, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde olup yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiği bu nedenle görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
TTK 4. maddesine göre; her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın TTK da düzenlenen davalar ticari dava sayılır.
Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde her iki taraf için ticari sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ile Türk Ticaret Kanununda tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı belirtilmiş, 5.maddesinde de ticari davaların Ticaret Mahkemeleri tarafından bakılması gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Mahkememiz ihtisas mahkemesi olup, 5846 sayılı Yasa’nın 76.maddesinde açıkça belirtildiği üzere; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun düzenlediği hukuki ilişkilerden doğan davalar ile SMK kapsamında düzenlenmiş olan marka, patent, tasarım gibi uyuşmazlık konusu davalara bakmakla görevlidir. Dosyada buna ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
İhtisas mahkemesi niteliğinde olan mahkememizin davada görevli olmadığı, dava konusunun taraflar arasındaki sözleşme nedeni ile yapılan iş sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik olduğu, gerek FSEK gerekse SMK kapsamında değerlendirilmesi gereken bir uyuşmazlık bulunmadığı, genel hükümler çerçevesinde yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına girdiği anlaşıldığından, görevin kamu düzeninden olduğu hususu da nazara alınarak, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın görev yönünden reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın talep halinde görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 20.Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesini mütaekip iki haftalık kesin süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-Yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/03/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır